Beslenme konusunda sürekli moda şeklinde furyalar oluyor. Taş devrinden Dukan’a, detokstan alkaliye uzanan çeşitler acaba sağlıklı mı?  Bu diyetler metabolizmamızı nasıl etkiliyor?
Her gün limonlu sularla güne başlamak bizi zayıflatıyor mu? Zayıflarken sağlığımızdan mı oluyoruz? Bu diyetlerin bilimsel temelleri var mı? Uzm. Diyetisyen Banu Salman alkali diyet konusunda sorularımı yanıtladı.
Alkali diyet nedir? 
“Alkali Diyet” çılgınlığı ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Alkali diyetin ya da alkali olarak önerilen besinlerin zayıflatıp zayıflatmadığına ya da kanserden koruyup korumadığına dair onlaca soru alyorum. Cevabımsa hep aynı,  eğer biri size bazı besin, içecek ya da ilaçların kanınız ve midenizin asidik oranını değiştirdiğini söylüyorsa o kişi beslenmeden ve metabolizmadan anlamıyordur.
Alkali diyeti önerenlerin arkasındaki teori; et, süt, şeker, kafein, alkol, yapay ve işlenmiş yiyecekleri yemekten kaçınmak, daha fazla taze sebze, meyve ve kuruyemiş tüketerek vücudun pH seviyesini dengede tutmaktır. Bu diyeti uygulayacak kişiler kesinlikle rafine şeker tüketmemeleri konusunda uyarılır.
Gerçekten anlamıyorlar mı? Neden? 
Evet gerçekten de anlamıyorlar beslenmeden de besinlerin vücuttaki işlevlerinden de. Toplum ise, hep yeni, ilginç bilgilerin peşinde, özellikle de medya. Eğer bir haber ezber bozuyorsa ve ilgi çekiyorsa doğru olup olmadığının hiçbir önemi yok. Popüleritesi varsa iyidir. Örneğin ben bugün çıkıp “ şekerin zayıflatıcı etkisi ortaya çıktı”  ya da “ sigara kansere karşı bir numaralı koruyucudur!” desem inanılmaz medyatik olur ve bunun doğruluğunu sorgulamayan binlerce kişinin ilgisini çekebilirdim.
Alkali diyet de bence aynen böyle. Fazlası var azı yok. Herşeyden önce kanımızı ya da midemizi asidik ya da alkalik (bazik) yapan şeyler, besinler değil, vücudun kendisidir. Yani vücut yediklerinizin asit oranını ayarlayarak vücudunuza uygun hale getirir. Düşünün ki mide asit oranı oldukça yüksek bir organımızdir ( pH :1-2)  ve zaten aldığınız besinler otomatik olarak asidik olacaklardır. Bu durumda ise vücudun dengesini korumak için pankreas devreye girer ve salgıladığı hormon ve kimyasallarla dengeyi kurar.
Alkali diyette verilen öneriler bilimsel ve etik mi?
Alkali diyet ile ilgili yapılmış ve bu diyetin yararlarını kanıtlayıp uzun süre uygulanmasını destekleyen hiçbir bilimsel veri ve çalışma yok. Bu sistem vücudu güya nötr, asit ve baz yapan yiyeceklerin gruplarını uygulayıcılarına öğretmek ister. Nötr yapanların şeker, yağ, çay, kahve, nişasta; asit yapanların et, yumurta, peynir, tahıllar, erik, armut; alkali yapanların süt, sebze, meyve ve yağlı tohumlar olduğunu anlatır.
Alkali beslenme diye anlatılan beslenme önerilerinin hem bilime hem de etiğe uymadığını en basit şekliyle açıklamak gerekirse ; evet pH dengesi vücut için önemlidir ve bunu vücut her ne koşulda olursa olsun zaten kendi kontrol sistemi ile denetler. Vücudumuzdaki hücrelerin çalışması nötr ortamlarda olur. Ancak vücudumuz bu sıvıların nötr ortamda tutulması için hiçbir şeyden etkilenmeyen bir denetim mekanizması bulunur.
Bu denetim mekanizmasında ise, yaşlanma, çok yeme, az uyuma, çok asitli yeme gibi etkenler vücudun asit-baz dengesini değiştirmez. Vücut sadece açlık grevi gibi özel durumlar dışında bu dengeyi asla bozmaz ki “alkali diyet yapıyorum” diye metabolik açlığa (vücudun yaşamsal fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar kötü beslenmesi) girmiş onlarca insan tanıyorum. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme öğretilerinin saptırılarak anlatılması ve uygulamaya alınması son derece yanlış ve sağlıksız. Bizler toplumu doğru bilgilendirmeli ve bilimin ışığından uzaklaşmadan önerilerde bulunmalıyız.
Alkali su içmek işe yarar mı?
Unutulmaması gereken en önemli nokta şudur; “Tüm yiyecekler ağızdan alındıktan sonra midede asidiktir ve barsakda pankreas salgılarıyla bazik olur !“
Bu kural değişmez ve vücudun otokontrolü halindedir. Siz ne yerseniz yiyin. Yiyeceklerin içerisindeki asit veya alkali yapan mineraller birbirlerini dengeleyerek ya da metabolizma sonucu oluşan asitlerle birleşerek bir denge içerisinde vücut sıvısının nötr ortamda kalmasını sağlar. Bu tıbbi kural  hiç değişmez ve özel yiyeceklere, alkali su gibi bir içeceğe de gereksinim duymadan ömür boyunca düzenli çalışmasına devam eder. Beslenmemizin asit veya baz oluşturan yiyeceklerden zengin oluşu kanın nötr durumda kalmasını asla etkilemez.
Diyetinizde çok fazla asit veya baz oluşturan yiyecek bulunsa dahi kanın asit veya alkaliye dönüşme durumu diye bir şey söz konusu dahi değildir.
Alkali diyetin zararı var mı?
Alkali diyetin uzun süre kullanımı özellikle demir, çinko ve kalsiyum eksikliğine sebep olur. Bu mineraller ise kadınlar için hayati önemi olan minerallerdir. Bazı önemli vitaminleri saymıyorum bile.
Ekmek ve tahıl grubu besinlerden aldığımız B grubu vitaminleri ve etten aldığımız B 12 gibi ve maalesef bu tür vitamin ve mineralleri ilaç olarak dışardan tamamlamaya çalışsanız bile, araştırmalar göstermiş ki vücut için yeterli olamıyor. Tüm bu besin ögelerinin eksikliği sonucunda metabolizmada dönüşü olmayan travmalar oluşabiliyor. Demir eksikliğine bağlı anemi, çinko eksikliğine bağlı cilt, deri ve saçlarda sağlık sorunları, B 12 yetersizliğine bağlı unutkanlık, Alzheimer, kalsiyum eksikliğine bağlı kalp rahatsızlıkları, diş ve kemik problemler gibi bir çok sağlık problemi ve dahası bu durum için örnek verilebilir.
İlginç olan ise; bu vitamin ve minerallerin eksikliğinde oluşabilecek hastalık ve tedavilerine ilişkin milyonlarca bilimsel yayın ve makale varken, alkali diyet diye tarama yaptığınızda bilimsel bir araştırma ne yazık ki bulamıyorsunuz.
Sizi et, süt, pek çok meyve ve tahıldan uzaklaştıran, çiğ sebze ve bazı meyvelerle ile çok kısıtlı bir kaç tahıl türevini yemenize izin veren bu beslenme modeli de diğer tüm moda diyetler gibi modası geçmeye mahkum olacaktır.
Peki ne yapmalı ?
Yeterli ve dengeli beslenmenin formülü oldukça açık. Buna popüler tanımlamalar yapmaya hiç ama hiç gerek yok.
Günlük aldığınız enerjinin yüzde 50-60’ını karbonhidratlardan kilolu iseniz bu miktar azaltılabilir, yüzde 25-30’unu  yağlardan  ve yüzde 15-20’sini de proteinlerden almalısınız. Karbonhidrat seçeneklerinizi daha çok posalı olanlardan yani tam tahıllı ekmek, makarna, yulaf , meyve, sebze gibi, protein seceneklerinizi az yağlı olanlardan yani yarım yağlı süt, yoğurt ve et ürünleri ile kuru baklagiller gibi ve yağ seceneklerinizi de  daha çok doymamış yağlardan  zeytinyağı, ayçicek ve mızırözü karışımları ile badem, fındık ceviz gibi  yaptığınız sürece sorun yok demektir.
Bir de size müthiş bir içecek ! Hem zayıflatıyor hem, hastalıklara karşı koruyucu ve yaşlanmayı geciktiriyor. Tam da duymak istediğiniz şu zayıflatan mucize iksirlerden !! Ne mi? Tabiiki su! Bol bol içiniz . Alkali falan değil, bildiğiniz su.
Amerikayı yeniden keşfetmenin bir anlamı yok. Yeni çalışmalar ve bilimsel yenilikler elbette var ancak adı üstünde: Bilimsel.
Yazar: Esra Öz
Kaynak: milliyet.com.tr