Malatya Örf ve Adetleri

Merhaba canım bende Malatyalıyım..düğünlerdeki gelenek ve görenekleri sormuşsun kısa bir araştırmadan sonra çıkan sonuçlar şöyle umarım işine yarar aslında tek tek kendi bilgilerimi paylaşmak isterdim.kafan karışır diye bu şekilde yazmayı uygun buldum..

gelenekler..
Ülkelere, yörelere, illere ve hatta köylere kadar ayrıcalıklar gösteren evlenme hazırlıkları, törenleri ve yuva kurma usullerinde Malatya gene adından söz ettirecek bir zen*ginliğe sahiptir...

Şehir merkezi, kasaba ve köylerinde temelde bir ol*makla beraber, şekilde bazı ayrıcalıklar izlenir. Günümüzde bile şehir merkezine yeni gelip yerleşmiş bazı kesim davullu-zurnalı düğün yaparlarken, öteki kesim düğün salonlarında cazlı, çiçekli çelenkli eğlenceler yapmaktadırlar. Bunun gibi geleneksel adetler sürmektedir. Bu bakımdan birleşilen nok*talar ile ayrıcalıkları ayrı ayrı değerlendirip sergilemek ge*rekmektedir.

Ortak noktalar: Erkek olsun, kız olsun evlenme çağlarına geldiklerinde evlenme isteklerini doğrudan söyleyemezler ve dolaylı yollardan sezinletmek isterler, er*kekler, bıyık bırakmak, eve geç gelmek, sert hareketlerde bu*lunmak, evden kaçmak vb. davranışlar ile; kızlar, bulaşık yıkarlarken tabakları birbirine vurmak, yemeğe gelmemek, süslenmek ve sık sık düğünlere gitme istemek, kapı, pen*cere önlerinde görünmek ve damda gezmek, çeyiz eşyası işleyip hazırlamak, gibi davranışlar ile evlenmek yuva kur*mak isteğini dile getirirler.

Komşu, akraba ve bilinen aile kızları dışında birisi ile yuva kurdurulacaksa erkek evinin (ana-abla, teyze, haladan oluşan) yakınları damat adayı ile kız görmeye gezerler. Kız evlerinde, izleyecekleri kıza kahve pişirtip içerler ve dav*ranışlarını tetkik ederler kız ile erkeğin birbirlerini görmelerini temin ederler.

Bilinen veya beğenilen bir kızı istemek için, görücüde olduğu gibi, önce yakınlarınca gizli bir soruşturma yapılır ve kız evine gidilir. Durum ana-babasına yakınlarına açıklanır. İlke olarak kabul görüldüğünde, kız evi de danışmak ve erkek evini soruşturmak için zaman ister. Uygunluk sağlandığında bu kez saygın erkeklerden oluşan kadınlı erkekli küçük bir grupla kız istemeye "Dünür" gidilir. Söz kesilirse erkek evinden götürülen tatlı ikram edilir ve gelin adayına söz kes*me yüzük ve bileziği takılır.

Büyük çoğunlukla şehir içi, kasabalar ve bazı köylerde nişan günü kararlaştırılır. Nişan kız evinde yapılır. Erkek evinden götürülen pasta ve meşrubat gibi yiyecekler ikram ed*ilir, eğlenilir ve erkek evinin saygın bir temsilcisi tarafından gelin ve damat adayına nişan yüzükleri takılır, dua edilir. Bu arada erkek evinin yakınları gelin adayına kendi hediyeleri olan takılarını da takarlar...

Nişan sonrasında düğün günü kararlaştırılır. Genelde eşya hazırlığına başlanılır. Kız evince yatak odası ve mutfak eşyaları hazırlattırılır; kız beşikten bu yana hazırlanan çeyiz eşyalarını tamamlamak için yoğun bir çaba içerisine gir*er... Erkek evi gücünce salon takımını ve öteki eşyaların alır eve müştereken döşenir. Düğünden bir gün önce eşyalar sergile*nir, görülür veya bizzat evliler için hazırlanan ev döşenir gez*dirilir.

Düğün kına gecesiyle başlatılır. Kınacılar kız evine gidip tören ile kına yakarlar, eğlenirler. Bu arada kız tarafı kızlarına verecekleri, hediyeleri, çeyizine katmak için geti*rirler. Kız evinden dönen kınacılar erkek evinde gece geç va*kitlere kadar eğlenirler. Bu eğlenceler dışarıda ise bazen da*vul zurna eşliğinde halay çekilir, çoğu zamanda düğün salon*larında caz eşliğinde eğlenilir. Ancak, her ikisinde de oyna -yanlara ve çalgıcılara bol bol paralar yapıştırılır.

İkinci gün, düğün günü gelin evinden ya da nikâh salo*nundan süslenmiş araba ile alınır araba konvoyu yakınlarınca çoğaltılır. Eve gelinir ve bir mevlid okunur. Dini nikâh kıyılmamışsa, akşam dini nikâh ta kıyılır ve yatsı namazı sonunda gerdeğe, dualar okunarak sokulur. Düğün bitmiş olur.

Sabahında, gelinin yattığı beyaz çarşaf kan bulaşığı ile anasının evine gönderilir ve bu olay gizli yapılır. Uzaktan gelmişse gelin beraberinde bir iki kadında gelir ve gelinin ikinci gününü bekler.

Düğünden bir hafta sonra "HAFTASI" denilen bir ziya*fet için damat tarafı yakınlarıyla belli bir grup kız evine yemeğe davet edilir. Karşılıklı hısımlık tescil edilir ve da*mada kayınpeder tarafından hediyeler verilir. Köylerde bu hediyeler arasında çoğunlukla silah ve saat vardır.

Bazı kasaba, genelde köylerde ise: Düğün erkek evinin damına iki ayrı sırıkla törenle bayrak dikmekle başlatılır. Damdaki bayrakları görenler o evde düğün olduğunu bilirler... Bir hafta süren eğlencelerde gençler çeşitli oyunlar, halaylar ve türküler, fıkralar ile eğlenirler, yaşlılar ise odalarda düğün sahibinin yanında hayırlı olsun dilekleriyle otururlar. Köy düğünlerinin değişmez milli çalgısı davul zumadır.

Kına gecesi kız evinde kadınlı erkekli toplanılır. Er*kekler ayrı, kadınlar ayrı yerde eğlenirler ve kına yakarlar. Kız evinde ayrıca bir de sergi açılır. Biçki-dikiş kursu sergile*rini andıran bu sergide kızın o güne kadar hazırladığı çeyizi sergilenir. Sergideki eşyalar iki kâtip bir bilirkişi heyeti ta*rafından yazılır, fiyat takdir edilir, bir tutanak şekline dönüştürülüp erkek tarafından yetkililerce imzalanarak kız babasına verilir. Bu bir yerde kızın mihridir. Altınlar dâhildir bu tutanağa.

Kına gecesi sabahında gelin alayı "SAMEN" süslenmiş at ve ya araba ile gelini almaya giderler. Hem davul, zurna çalar hem oynanır. Gelinin kapısına gelindiğinde kapı kilit*lidir. Arkasında bekleyen gelinin kardeşi veya bir yakını bahşiş alarak kapıyı açar ve gelin dualar, salâvatlar ile ata veya arabaya bindirilir. Samen ile davul zurna ve salâvat çekilerek dönülür.

Damat evinin damında gelini bekler ve başına para ile karışık leblebi saçar. Gelin içeri alınır. Mevlid okunur, ye*mekler verilir. Bu arada davul zurna eşliğinde çayırlı bir ala*na gidilir ve karakucak güreşleri tutulur. (Darende de bu düğün güreşleri ünlüdür. 30 Ağustos Zengibar Karakucak Güreşleri bunun sonucudur)... Yemek ve güreşten sonra samenler dağıtılır. Köylerde yazılı davetiye yerine bardak, sabun ve çeşitli hediyeler ile köylere haberci gönderilir düğüne davet edilir ki, buna "Okuntu" denilir. Okuntu ile gelenler dağılır.

Akşam dualar ile yatsı namazından sonra gerdek yaptırılır. Bir zaman sonra damadın işareti ile (çok az da ol*sa silah sıkılarak evliliğin sağlam ve dürüst geçtiği duyuru*lur.)

İkinci gün "YÜZÜ AÇIK GÜNÜDÜR" bu gün daha çok kadınlar toplanır; helva, börek, yumurta vb. yiyecekler ile gelin evine toplanırlar ve yiyeceklerini ikram ederler eğlenirler düğün biter. Bir hafta sonra erkek evi tarafı yakınları ile gelinlerini de alarak kız evine "HAFTASI YEMEĞİ" ne giderler yemekler yenir ve kayınpederin elini öper, kayınpeder de hediyeler verir (Saat,. Silah vb.)



BAŞLIK VE SÜT PARASI, KARDAŞ DAYI, AMCA, TEYZE VE HALA YOLU

Özellikle köylerde gelin tarafının istediği ve cemaat huzurunda kesilen bir başlık ve de süt hakkı vardır. Başlık parasını baba, süt hakkını da ana alır. Kesimi yapılan bu paralar cemaatle götürülür kız evine, kız babası bir de ziyafet verir ve parayı götüren cemaat bir miktar bağışlanıncaya ka*dar yemeği yemezler... Süt hakkı az bir miktardır ve anaya gizli verilir. Genelde verilen paralar gene kız için harcanır veya inek-halı yatak vb. eşyalar başlık parasına sayılır...

Dayıya-halaya ve teyze ile amcaya ise, erkek evi ta*rafından "Yol" denilen bir hak verilir. Bu yolu alan dayı am*ca da karşılığında geline hediyeler alırlar. Kardaş yolu ise genelde silahtır.
 
Sohbet amaçlı mesajlar için iller başlıklarındaki paylaşımları kullanınız.teşekkürler için mesajın sağ üst köşesindeki terazi resmine tıklayınız..

bilgi haricinde paylasimlarinizi sohbet alanlarimizdan yapiniz begendikleriniz icin rep ve tesekkur butonunu kullaniniz aksi takdirde mesajlariniz silinecektir
 
Son düzenleyen: Moderatör:
inanmıyorum ya malatya hatunları hiç yazmamışsınız şivelerinizi adetlerinizi ben malatya gelini olarak gücendim valla size hadi sıvayın kollrınızı da doldurun şu bloğu ben yazıcam bildiğim kadarıyla ama size ayıp olucak.öpüldünüz hepiniz
 
Bende malatya geliniyim ama ben pek bir adetlerini görmedim kayınvalidemin maalesef düğün ve evlenme aşamasında,kızlar yazında bana neler yapılmamış bende göriyim..
 
inanmıyorum ya malatya hatunları hiç yazmamışsınız şivelerinizi adetlerinizi ben malatya gelini olarak gücendim valla size hadi sıvayın kollrınızı da doldurun şu bloğu ben yazıcam bildiğim kadarıyla ama size ayıp olucak.öpüldünüz hepiniz

sen de yaz canım ben merak ediyorum öğrenmek istiyorum adetlerinizi....
 
aman canım,şimdi herkes adetleri kendine göre ayarlıyor.Az masraf edeyim de ne olursa olsun.Hele bide gelin çalışıyorsa tas tamam cimrileşiyor herkes.Eski gelinler sanslıymış.
 
ya bu ne ya?yok gerdeğe dualarla
sokulur yok kanlı carsfa geriliğe bak yazık yazık..kadınlar sadde beden asla beyin olamaycak orda
 
arkadaşlar günümüzde jkalmadı öle örf adetler
insanlar bütçesine göre hareket ediyo sadece kız isteme değişmiyo okadar bende malatyalıyım ve ordan kız aldık söz nişan kına ve düğün hepsi bu kadar
 
slm hayır arkadaşlar yok öle bişe nişanımızı dügünümüzü yaparız ewlerini ayrı acarız eşyalarını iki tarafda tamamlarız dügünden sonra gelin we damat kendi ewlerine giderler kadınları kullanmıyolar bende malatyanın kızı wede geliniyim ben neden öle bişe görmedim açaba yok öle bişe
 
başlık parası süt parası hala teyze dayı yok ya nassıl böle bişe yazıyolar kızlarımız eşya deyilki başlık parası alalım
 
malatyalı olarak üzüldüm şimdilerde öyle bişe yok kız isteme söz nişan düyün herkesin yaptıgı gibi kızlarımız kıymetlidir eşya deyil ne o başlık parası falan yok öle bişe carşaf falan inanmıyorum ya bunu yazan malatyalımı acaba kabul etmiyorum
 
başlık parası ,kardeş yolu ,dayı,amca,teyze,hala yolu yok öle bişe kanlı çarşaf kız ewine asla gelmez zaten gelinle damada ayrı ew acılır dügünden sonra ewlerine gider yanında kımsede gitmez kızlarımız kıymetlidir başlık karşılıgı wermeyiz sewdiklerine weririz
 
erkekle kız anlaşırlar aile büyüklerine söylerler küçük bi araştırmadan sonra kız istenir sözü daha sonra nişanı kınası düğünü olur herkesin bütçesine göre salon weya nikahtan gelini götürüler
 
başlık parasını ömrü billah duymadım öyle bişi yok sadece kız evinden sandık çıkarken espiri olsun dıye üstünü oturur kız tarafı para ister o kadar vermezse damat tarafı öldürmüyoz:)çok kolay olur öyle kilolarca altın istemezler şatafatlı düğünde yok ama istedikten sonra hemen alamayabilirsiniz kızı çünkü bidefada vermezler kız evi naz evi dimi ama walla malatyadan kız alan yaşadı ötesi yok kaynanamlar öyle diyo:)))))
 
MALATYA

ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ DOĞUM VE ÇOCUK:

Doğum; insan hayatının üç önemli safhasından ilkidir. Doğum-evlenme-ölüm... Bu önemli üç safha etrafında birçok gelenek görenek, adet, töre ve tören oluşturulmuştur.

Evlenen çiftlerin evliliklerinin en geç 1-2 yılında çocukları olması beklentisi vardır. Bu süre içerisinde çocuk olmayınca, özellikle geleneksel kültürde halk hekimliği ilaçlarına dayalı çeşitli çarelere başvurulduğu, ziyartelere, köy ebelerine gidildiği görülür. Bu uygulamaların yanı sıra doktora başvurmalar da artmıştır. Hamile kadına yörede "İki canlı, hamile, yerikli" adları verilir. Hamilelik süresi içerisinde doğacak çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını hamilenin yediği yiyecekler, baktığı, dokunduğu vb. ile ilgili olarak birçok uygulama ve inanışlar mevcuttur.

Hamile kadın elma yerse kızı, çok tatlı yerse oğlu olur. Rüyasında boynuna altın takılmışsa kızı, el bileğine altın takılmışsa oğlu olurmuş. Hamilelik döneminde baykuşa, yılana, çirkinlere bakamamaya dikkat edilir. Çünkü, bakıldığında çocuğun bunlara benzemesi inancı hakimdir. Bu dönemde güzel şeylere bakılmaya dikkat edilir. Kırdan toplanan çiğdem destesi bir metre kadar yüksekten atılır, eğer top yere düşerse oğlan, dağılırsa kız olacağı inancı mevcuttur. Kadının aşerme döneminde canının çektiği yiyecekleri temin etmek için ailesi büyük çaba sarfeder. Doğum yaklaştıkça, çocuk için hazırlıklar da yoğunlaşır. Evde beşik donatma, bebek için yorgan, yastık, yatak, giysiler ve bezler hazırlanır. Doğumu yaptıran kadına "ebe" denilir. Çocuğun göbeği kesildikten sonra ya bir cami duvarı dibine, ya da ayak değmeyecek bir yere dua okunarak gömülür.

Yeni doğan çocuk tuzlanır. Bu işlem çocuğun pişmemesi, terlememi ve çiğ kalmasını önler. Yeni doğan çocuk önceleri "öllük" denilen kırmızımsı bir toprak ile belenir. Bu pratik günümüzde ortadan kalkmıştır. Yeni doğum yapmış kadına yörede "loğusa", ya da "Dığasken" adı verilir. Loğusa kadına ilk önce undan hazırlanan ve içerisinde pekmez katılarak yapılan kuymak yedirilir. Bu, özel gün yemeği sayılır.

Doğum yapan kadınla çocuğu, inanışa göre kırk gün dış zararlardan ve tehlikelerden korunur. Kırkgün boyunca yattıkları odanın ışığı söndürülmez. Yastıklarının baş tarafına Kur'an-ı Kerim konulur. İki kırklı kadın birbiriyle karşılaştıklarında iğne değiştirirler ki, kırkları birbirini basmasın. Yine yakın bir evden cenaze çıkmışsa, kırkı çıkmamış loğusayla çocuğu cenaze oradan götürülürken dışarı çıkarılır. Bu âdetler kırk basmaması için yapılır.

Yine kırk basmaması için "kırklama" yapılır. Çocuğun yıkanacağı suya yirmi ve kırkıncı günde kırk kaşık şu, ya da kırk tane arpa sayılarak atılır. Çocuğun başı üzerinde bir kalburdan su dökülür. Böylece kırk çıkarılır. Kırk çıktıktan sonra çocuk ve anneye zarar verecek etkenler de ortadan kalkmış olur.

Lohusalık döneminde geleneksel kültür içerisinde anne ve çocuğa zararı dokunacağına inanılan "Alkarısı" adını verdikleri saçı başı dağınık, dişleri iri, parmakları çok uzun çirkin bir yaratığın olduğundan da söz edilir. Buna karşın geçmişte annenin ve çocuğun yatağının çevresine kıl ip bırakıldığı, yastığına iğne takıldığı görülmüştür.Böylece alkırısı denilen mahlûkun zarar veremeyeceği inanışı yaygınken, günümüzdeki bu tür uygulamalar kalkmış olup, yatılan yerin başucuna Kur'an-ı Kerim konulmaktadır.

Yeni doğum yapmış lohusayı ve çocuğunu görmeye gitme âdeti vardır. Bu gidişle birlikte giyim eşyası vb. götürülür. Özellikle ilk doğumda kadının annesi tarafından beşik donatılır.

Çocuğun ilk dişi çıktığında buğday kaynatılarak hedik yapılır. Bazen hedik taneleri bir ipliğe dikilerek bebeğin boynuna takılır. Çağırılan akraba ve komşulara "Diş Hediği" ikram edilir. Çocukluk çağı içerisinde birçok geleneklere dayanan uygulamaların varlığı da dikkati çeker. Doğup yaşamayan çocuklara "Tıpkı" oldu derler ve tıpkı çeşmesi denilen suda yıkarlar. Hekimhan'ın Güzelyurt beldesindeki Tıpkı/Tıpka çeşmesine bu gaye ile gidilir. Konuyla ilgili olarak bir kişi yılanın veya yengecin ağzında bir böcek görürse çocuğu doğup yaşamayanın adını seslice söylediğinde yılan veya yengeç ağzındakini bıraktığında Tıpkı'nın geçeceğine inanılır. Çocuk yürümede geç kalmışsa, iki ayak bileğine ip bağlanır, hızla biri gelerek ayağındaki bu ipi keserek kaçar buna "Duşak Kesme" denilir. Geç konuşan, konuşma güçlüğü olan çocuklar için ziyaretlere gidildiği görülür.

Uyumayan, korkan çocuklara "okutulur"; çocuğa korkularının geçmesi için geleneksel bazı pratikler uygulanır. Nazar değmemesi için kulak memesinin ardına kara çalınır. Omuz başına ya da giysisinin iç tarafına nazarlık takılır. Bebeklik çağındaki sancılarına, kulak ağrılarına ve rahatsızlıklara yönelik uygulamalar günümüzde az da olsa devam etmektedir. Şehirleşmenin hızlandığı yörelerde doktora başvurmalar artmıştır.


(Netten alıntı)
 
SÜNNET VE KİRVELİK

Malatya ve köylerinde dinî vecibeler gereği erkek çocuklarına yapılan sünnet ve geleneksel bir kurum olarak kirvelik önemli bir yer tutar.

Kirvelik: Yerleşik ve kurumlaşmış bu özelliğiyle, çocuğun sünneti ile birlikte ve hatta kirveliğin kurulmasıyla da daha önceden doğarak pekiştirilmiş yakın dostluklar, ilişkiler bütününü oluşturur. Yörede erkek çocuğu sünnette tutan kirve, çocuğun manevi babası sayılır. Bu kişiye kirve, kivre gibi isimler verilir. Kirveliklerin kurulmasında, seçim ve teklifin geleneksel bir yeri vardır. Kirve, çocuğun babasının sevdiği bir dostu, arkadaşı olabilir. Bu teklif geleneğe göre reddedilmez. Kirvelik "Peygamber Dostluğudur" derler. Onun için kirve olmaya karar verenler, kendilerini artık birbirileriyle akraba sayarlar. Çocuklar ise birbirleriyle kardeş sayılır. Bazı yöreler de ise çocuk, kirvenin kızıyla evlenemez. Bu âdetin temelinde çocuğun kanının kirvenin kucağına düşmesi yatar.

Sünnet: Bebeklik çağı ile 11-12 yaşlarına kadar olan dönemde gerçekleştirilir. Düğüne davet ya okuyucu vasıtasıyla, ya da davetiye gönderilerek yapılır. Sünnet düğünleri çalgılı veya çalgısız yapılır. Mevlüd okutulur. Düğüne davet edilenlere yemek verilmesi âdeti yaygındır.

Sünnet olacak çocuğun giysisi kirve ta rafından alınır. Kirve çocuğa altın, saat vb. gibi armağanlar getirir. Çocuğun babası tarafından kirveye halı, elbise vb: gibi armağan verilir. Çocuk otomobille ya da atla gezdirilir. Sünneti, sünnetçi veya sağlık memuru yapar. Son yıllarda doktora yaptırılan sünnetlerde artış görülmektedir. Çocuk sünnet edilirken acıyı fazla duymasın diye ağzına lokum verilir. Bazen de çocuk, eline aldığı bir çiğ yumurtayı şaka olsun diye sünnetçinin kafasına atar. Sünnetten sonra çocuğu ziyarete gelirler, çeşitli armağanlar verirler. Sünnetle birlikte iki kirve ailesi arasındaki dostluk ilişkileri daha da pekiştirilmiş olur. Artık sünnet olan çocuk, geleneğe göre erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.
 
EVLiLİK

Evlenme, hayatın üç önemli safhalarından biridir. Bu dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm etrafında birçok gelenek, görenek, âdet, töre ve tören oluşturulmuştur. Malatya'da evlenmeler; görücü usûlünün yanı sıra karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunların dışında "Kaçmak" yoluyla evlenmeler az da olsa olmaktadır.

Görücü usûlünde isteklerin aileye duyurulması ilk basamağı oluşturur. Gençler, evlenme isteklerini direkt olarak babaya açamazlar. İstekler, ya anne vasıtasıyla, ya da başka vasıtalarla duyurulur.

Evlenme yaşı, erkeklerde "18 yaş civarında başlar. Bu yaş genellikle ailenin ekonomik durumu, bazı erken evlendirmeyi gerektiren şartlarda ön plana çıkar. Ortalama evlenme yaşı ise askerlik sonrası başlar. Kızlarda ise önceleri 15-16 yaşlarında evlenme yaygınken, bu yaş sınırı 18-19 yaşa çıkmıştır.

Gençler, evlenme isteklerini duyururken gelenek gereği bazı davranışlarda bulunurlar. Eve geç gelme, bıyık bırakma, huysuz davranışlar gösterme, hastalık bahanesiyle işe-güce gitmeme, pişirilen yemeği beğenmeme gibi davranışların yanı sıra ev eşyası almak, giyimine özen göstermek gibi hareketler sergiler. Genç kızlarda ise bu gibi davranışlara pek rastlanmaz. Davranışları aşikar değil, imalıdır. Hiç olmadık zamanlarda yakınmalar, serzenişler görülür. Evlenme geleneği içerisinde aile tarafından gencin evlendirilmesine kesin karar verilmişse, "Görücü Gezme" ya da bir diğer söylenişle "Kız Bakma" başlar. Evlendirilecek gencin ailesi çocukları için temiz süt emmiş, kendilerine lâyık bir kız bulmak için düğün, nişan komşu gezmeleri, akraba ve tanıdıklarının tavsiyeleri vb. vesilelerle kız beğenirler.

"Kız bakmaya" gitmeden önce tanıdıklar vasıtasıyla el altından kız tarafına haber gönderilir. Kız evine gidildikten sonra, genç kız el öper ve misafirlere kahve ikram eder. Bu ziyaret sırasında kız yakından incelenir. Kızın bir sakatlığı var mı, hamarat mı öğrenilmeye çalışılır. Kızın niyeti yoksa görücülere asık suratlı davranır. Ayakkabılarını dağınık bırakır ve yanlarında pek durmaz. Bu görücü gezmelerinde, kız beğenilmişse durum aile içerisinde tekrar görüşülür, danışılır. Kızı istemeye karar verilir. Kız evine haber gönderilir. Aile kızı vermeye niyetli ise, "Kız evi naz evi" deyiminden hareketle kendilerini naza çekerler. Hele bir danışalım-görüşelim hayırlı ise olur, derler, Neticede kız evine gidiş-gelişler birkaç sefer tekrarlanır. Gün kararlaştırılır. Daha sonra kızı istemeye giderler. Her iki tarafın yakın akrabaları bu istemede hazır bulunurlar. Kız istenirken, oğlan ve kız babasını temsilen birer kişiye vekâlet verilir. Oğlan tarafını temsil eden kişi kızı "Allah'ın emriyle, Peygamberin kavliyle" üç kere ister. Üçüncü tekrarın sonunda, kız babası "Allah yazdıysa bize diyecek söz yok, biz de verdik" diyerek cevaplar. Orada bulunan hoca dua okuyarak "Allah hayırlı eylesin" der. Bu törenin Malatya köylerindeki adına kız isteme, söz kesme veya el öpme adı verilir. Kız istenildikten sonra, köylerde görülen bir âdet ise gencin kulağının çekilmesi ve bahşiş alınması geleneği vardır. Ayrıca, "Süt hakkı" adıyla kızın annesine hediye verme adeti vardır. Söz kesildikten sonra ağız tatlılığı için şerbet ezilerek dağıtılır. Ardından "başlık" görüşülür. Başlığın, yöredeki adı "Galin" dır. Bu gelenek bazı köylerde devam etmektedir. Birçok yerde ise kalkmıştır. Başlık istenen yörelerde babanın isteği orada bulunanların ricasıyla makul bir seviyeye indirilir. Başlık geleneğinin kalktığı yörelerde liste verme geleneği vardır. Bu listeye istenilen ev eşyaları, altın vb. yazılır. Başlık geleneğinin sürdürüldüğü köylerde kaçırma yoluyla yapılan evliliklerde normal durumda alınan başlığın iki katı miktarda "Kan" adı verilen başlık alma geleneği de görülebilmektedir.

Söz kesmenin ardından belirlenen bir günde nişan takılır. Bu törene bazı köylerde göreye gitme, şerbet içme gibi isimler verilir. Nişanda oğlan tarafı bir heybe hazırlar, bir gözüne şirincelik denilen çerez konulur, diğer gözüne ise kız ailesine gömlek ve kumaş gibi hediyeler konulur. Şirincelik, misafirlere dağıtılır. Kız anasına götürülen hediyeye ise, "Ana keteni" denir. Kız, nişanda oğlan tarafının aldığı elbiseleri giyer. Büyük teştlerde şerbet ezilerek dağıtılır. Yüzükler kadınlar tarafından takılır. Nişanlılara para ve altn gibi hediyeler verilir. Bundan sonra erkek tarafı nişanlı kızdan söz ederken "bizimgelin" der. Nişanlılık döneminde gençlerin birbirlerini serbestçe görmeleri hoş karşılanmaz. Bu yasaklama şehirleşmenin başladığı yörelerde zayıflamıştır.

Nişanlılık döneminde kız tarafına dini bayramlarda koç gönderilir. Ayrıca altın, saat, elbiselik gibi hediyeler de götürülür. Bu hediye götürme âdeti erkeğin nişanlısını ziyaretinde de geçerlidir. Nişanlılık dönemi "evli evinde gerektir" düşüncesinden hareketle fazla uzatılmaz.

Nişandan sonra gelen tören düğündür. Düğünler köylerde hasat sonuna rastlar. Şehirlerde ise bahar ve yaz aylarında yapılır. Düğün günü kararlaştırıldıktan sonra kız tarafından da nişanlı kızla beraber 3-4 kişi alınarak şehre düğün pazarlığına gidilir. Geline, eşya, elbise, altın vb. alınır. Bazı köylerde buna "yük" de denilmektedir. Düğünden önce oğlan tarafından aldığı yün ile kız tarafı yatak yapar. Düğün öncesi bir gelenek de "Yolların sağlanması" adı altında kızın amcasına, dayısına ve erkek kardeşine hediye alınarak onların gönüllerini almaktır. Bunlara emmi yolu-dayı yolu denilir. Bu gönül alma işi bir elma götürülerek de para götürülerek de olur.

Düğüne davet; köylerde "okuntu' denilen çağırma şekliyle olur. Okuntu dağıtana bahşiş verilir. Bu adet yerini davetiyelere bırakmıştır. Düğünler önceleri çarşamba ve perşembe günleri yapıldığı gibi Cuma, cumartesi, pazar günleri de yapılmaktadır. Düğünün başladığını belli etmek için oğlan evinin damına Türk bayrağı asılır. Bayrağın asıldığı uzun sopanın ucuna bazı köylerde elma konur. Düğünlerde özellikle köylerde davul-zurna çalgısı bulunur. Düğün sırasında özellikle yörenin seyirlik oyunları oynanır. Şehirde ise davul-zurna yerine orkestra ağırlıktadır. Arapgir ilçesinde klarnet, keman cümbüş vb. çalgılar kullanılmaktadır.

Köylerde; bayraktar, düğün vekili, aşçı, kahveci gibi hizmet grubu misafirlerle ilgilenir. Gelin getirmeye gitmeden önceki gün, kız tarafına "kınacılar" ve "ekmekçiler" gönderilir. Kınada, oyunlar oynanır ve gelin kıza kına yakılır. Kına yakımanda tepsi başlar üzerinde dolaşırken Malatya'nın kına havası olan "Yüksek eyvanlarda bülbüller öter" türküsü söylenir. Gelin kızın önce sağ eline kına yakılır, içerisine bir madeni para konularak dolakla (yazma) sarılır. Sonra diğer eline yakılır. Kınadan bir bölümü oğlan tarafına gönderilir. Kına sırasında "gelin övme" ya da "gelin ağlatma" törenleri yapılır. Bu törenler sırasında çeşitli türküler ve maniler söylenir. Kına gecesinin sabahı oğlan evinde toplanan gelin alayı dağlık yörelerde at ile diğer yörelerde traktör ve otomobil ile gelin almaya giderler. Gelincik adı verilen gelin arabası dikkatle süslenir. Kızın köyüne yaklaşıldığında gelin alayı durdurularak "sapancalık" denilen bahşiş alınır. Ayrıca kız evinin kapısı kapatılarak bahşiş alınır, sonra açılır.

Düğünden üç gün sonra kız tarafı oğlan tarafına tatlı gönderir. Bir hafta sonra gelinle kocası kız tarafını ziyaret ederler. Buna "Haftasına gitmek" adı verilir. Kız tarafı ise onbeş gün sonra karşı tarafı ziyaret eder. Önceleri çok yaygın olarak görülen evin büyüklerine karşı "gelinlik etme" âdeti bugün önemini kaybetmiştir. Gelinlik etmek; kaynana, kayınbaba ve diğer aile büyüklerinin yanında sofraya oturmamak, çok sessiz konuşma gibi davranışlardır

( Netten alıntı)
 
X