Montignac Diyeti...

Lara

Nirvana
Kayıtlı Üye
24 Temmuz 2006
735
70
Bu diyet bir kere ölçülere dayalı klasik reçeteleri olan bir diyet değil.Aslında kitabı almanızı ve sabırla okumanızı tavsiye ederim.YEDİKÇE ZAYIFLA VE İNCE KAL(Alfa Yayıncılık)
Öncelikle temelde kötü şeker ve iyi şeker diye bir ayrım var.Kötü şeker bulunduran yiyecekler anlık doyum yapıyor arkadan acıkmaya sebep oluyor.İyi şeker ise vücuda gerekli olan şeker bu bedeni kandırmıyor ve arkadan acıkma hissi yaşatıp iştah açmıyor.
1)Sabahları reçel ve katı yağ dışında peynir zeytin v.s sucuklu yumurta bile serbest sıvı yağ ile(yağı abartmadan tabiiii.
2)Et türlerini öğlenn ymeyi öneriyor.
3) Her öğüne bir süt ürünü kullanmak gerekiyor.
4)Haftada üç akşam en az mercimek kuru fasülye bezelye nohut ve benzerleri(baklagiller) yemeniz öneriliyor.Bunlar iyi şeker içeriyor.İstersen 3 tabak dolu dolu yiyebiliyorsun.
5) Sakıncalılar ve faydalılar var.Bunların bir kısmı:
SAKINCALILAR: prinç,mısır,bulgur,karpuz,üzüm,muz,şekerli içecekler.COLA asla yok.Hazır meyve suyu yok.....patetes,pişmiş havuç
Mesela havuç pişince içindeki iyi şeker kötüye dönüşüyor çiğ faydalı pişmiş zararlı.
6)Ekmek yerine tam ekmek denen bir ekmek yemen gerekiyor marketlerde ekmek reyonlarında bulabilirsiniz.Tam çavdar ekmeği.
BU YILDIRMASIN ALIŞILIYOR.
DİYET ASLA AZ YEME ESASINA DAYANMIYOR.YADA PROTEİN KARBONİDRAT AYRIMI FALAN YOK SADECE KÖTÜ ŞEKERLER YOK.......
Ben nasıl yaptım:sabahları reçel ve yağ dışında herşeyi yedim az yağda sucuklu yumurta dahil
öğlen:köfte balık yanında salata ve yoğurt tam ekmekle tabii ve 6,7 köfte yerdim
AKŞAMLARI GENELDE BAKLAGİLLER AMA 2,3 TABAK YEDİM SALATA VE YOĞURT
Sabah ilk kalktığımda şeftali gibi sakıncasız bir meyve yedim ama burda dikkat meyveden en az 15 dakika sonra kahvaltı.yemekten 2 saat sonra meyve gibi incelikler var...ARADA MEYVE VAR AMA BU KOŞULLARA UYARAK
ÇOK CANIN İSTERSE BİTTER ÇİKOLATA.
HAMUR İŞİ İSTERSEN;Ben şunu yapardım arasıra:spagetti üstüne kıymalı sos sarımsaklı yoğurt mantı yanında haltyemiş:)
Ama burdada şuna dikkat ediceksin makarna değil spagetti olacak yapılışları farklı imiş çubukta değil spagetti yoğun buharda sıkıştırıldığı için kaynarken kötü şekere dönüşmüyormuş ve en fazla 10 dakika kaynıyacak yoksa spagettideki karbonhidrat kötü şekere dönüşüyor.
valla yarım paketi bu şekilde yerdim ama haftada bir falan.
İşin özü bu arkadaşlar ama kitabı okuyun tavsiye ederim.
Sanırım anladınız acıkma yok asla ama tatlı yok işte şekerli olduğu için ama ben pazarları sütlübir tatlı yedim de.
Ve bu diyette hergün tarıldım ilk 5 günden sonra yarım yarım gidiyor ve motivasyonun artıyor.Bide şu var ki bu verdiğim kiloyu yıllarca korudum almadım bu yıl adet düzensizliği için kullandığım ilaçlar kilo yaptı şimdi bu rejimi bende tekrarlıyacağım.VE BU REJİM İNSANI İNANIN DİNÇLEŞTİRİYOR DAHA DİNAMİK VE HAREKETLİ OLUYORSUNUZ.Tavsiye ederim:)
 
Seli merhaba canım,bu topiği açalı oldukça uzun zaman oldu pek ilgi görmemişti.Kitabıda almışsın okuduğunda anlayacaksın didmys'unda dediği gibi kitabı okumak nelerin neden zararlı olduğunu anlamak ve inanmak motivasyon açısından gerçekten çok faydalı insan yaptığı şeyin nedenleri konusunda ikna oluyor ve öyle menü yapıcağım sıkıntısı yaşamıyorsun sadece yasakları tamamen çıkarıyorsun ve kalan herşey sınırsız serbest.Ben laf ola demiyorum hakikaten yiyordum tabak tabak nohut fasulye taze fasulye falan ama mesela şeker yasak ya zeytin yağlı fasulyeyede koyarız koymadım yasak olanları çıkardım iki haftadan sonra baktım çok iyi kilo veriyorum pazar günleri sütlü tatlı ödülü koydum kendime.Yada canım çok istedi diyet dondurma yedim.Diyarum ya spagettiyi mantı haline getirip yedim ama maksimum ondakika kaynat diyor kitap nedenlerinide açıklıyor hep uydum.ben iki ayda 13 kilo verdim.Yalnız akşamları yarım saat yürüyüşte yaptım.Kilomuda 4 yıl korudum.66 dan 53'e indim.Ama iki yıldır düzensizliğim var kullandığım ilaçlardan dolayı yine 66 oldum.Yarın bede başlıyorum kumralada'nın rejimi çok yakın ama kısıtlamaları daha fazla yemek üretme sıkıntısı var anladığım bunda öyle değil sıvı yağ abartmadan var tereyağ margarin yok tuz abartmadan var.Şeker hiç yok.Kola ,kahve yok.Kahve insilün dengesini bozuyor ve acıkma hissi yaşatıyor.Bu beslenme tarzı insülin ve dolayısı ile kan şekeri dengesine bağlı.
Örnek menü ;
Kahvaltı reçel yağ hariç herşey....Doyabildiğine
Öğlen 5 altı köfte salata zeytinyağlı bir sebze ve her öğünde mutlaka bir süt ürünü bu öğüne yoğurt yakışır tabii
Akşam fasulye,nohut mercimek barbunya doyabildiğine yağı abartılmamış bildiğimiz yemek ama yanına yoğurt yine

Püf noktaları var ;meyve mesele ya yemekten bir saat kadar önce ya yemekten en az iki saat sonra gibi....Yada her öğüne süt ürünü katmakta şartlarda kahvaltıda peynir yada süt diğer öğünlerde yoğurt diyet olmak zorunda değil ben normallerini kullandım.
Bu rejimin tek zor yanı ekmek tam tane ekmek yada entegral ekmek diye bir ekmek var büyük marketlerde var ve bir paketi 5 gün gidiyor ben ikişer üçer paket alırdım.Ama bunada alışıyorsun ve müthiş tok tutuyor.
Ama sonuç müthiş oluyor.Nasıl kendinden memnun oluyorsun insanlar şok oluyor nasıl verdin diye şaşkınlıklar ve hiç açlık yaşamadan ve daha öncede dedim ama vücudun nefes alıyor dinçleşiyorsun hakikaten bomba gibi oluyorsun.Ben yarın başlıyorum.....Yardımım olursa sevinirm kolay gelsin canım...
:dance:
 
Ben sistemi kitabından okudum ve tekrar bir gözden geçirerek iyice özümsemek istiyorum. Çünkü genel olarak sadece kilo vermek değil, sağlıklı bir beslenme sistemine de alışmak için iyi bir kaynak bence. Ben de yazılanlara bir şeyler katmak istedim, mesela ;

- Sistem genel olarak iki aşamadan oluşuyor. İlk aşamada hedeflediğiniz ya da sağlığınız açısından olmanız gereken kiloya ulaşana kadar daha katı kuralları olan bir liste mevcut. İkinca aşamada temel kurallar değişmemek üzere biraz daha esnek ve arada bir yapılan kaçamaklara müsade eden bir prensibi var.
- Anladığım kadarıyla yukarıda verilen bazı listeler ikinci aşamaya dahil olanlar, özellikle bakliyatlar. Ben size ilk aşamada yasak!!! olanları şöyle listelemek isterim.

Antrelerde
*Havuç, Pancar, Mısır, Pirinç, Mercimek, Bulgur, Kuru Fasulye, Patates
*Balık ürünlerinden küçük istakoz ve istiridye
*Her türlü hamu işi, tost, kızartma, fondü(ekmek et gibi parçaların eritilmiş peynire batırılarak yenme biçimi)

Ana yemekte
*Pane balık, yağlı etler, kümes hayvanı etinin derisi, karaciğer

Garnitür
*Bulgur ,Mercimek, Kuru Fasulye, Bezelye, Kestane, Patates, Havuç, Pirinç, Makarna

Soslar
Patates nişastası, Domates ketçabı, Beşamel sosu, Unlu soslar, Şeker, KAramel, Palmiye yağı, Parafin yağı

Önerilenleri daha sonra yazacağım gözünüz korkmasın.
Bilgiler tamamıyle Montignac'ın kendi kitabından alınmıştır.
 
merhabalar.. bu diyeti daha önce uygulamış biri olarak deneyimlerimi paylaşmak istedim.. aslında kitabı okumadan tam olarak konuya hakim olmak mümkün değil, kitap ilk etapta anlaşılması zor gibi görünse de yavaş yavaş aydınlanıyor insanın kafasında.. ilk uyguladığımda 2,5 ayda 13 kilo verdim, sonra yaşam koşullarım yüzünden devam edemedim ve yaklaşık bir yıl öğrenci hayatı gibi yani fast food tarzı beslenmeme rağmen verdiğim kilolardan sadece 2 kilo aldım.. daha sonra evlenip doğum yaptıktan sonra ve 25 kilo alıp doğumdan sonra sadece 5 kilosunun gitmesinden sonra tekrar uyguladım, yine aynı sonuç.. 2,5 ayda 13 kilo verdim..
bazı püf noktaları var bilinmesi gereken.. mesela bitkisel ürünlerle hayvansal ürünleri aynı anda yemiyosun.. sabah tam ekmekle beraber yumurta peynir yiyemiyosun mesela.. şekersiz ve katkısız reçeller var onla yiyebilirsin.. sınır yok bu diyette.. ister bi dilim ye ister 5 dilim.. bir de kesinlikle yemediğin şeyler var.. patate, havuç, mısır, unlu şeyler, nişastalı seyler, şekerli şeyler.. ama yüzde 70 kakaolu çikolata serbest.. bu diyetin yürümesi için protein şart.. prıotein alım milktarı azaldığı zaman kilo verme yavaşlıyor.. meyvelerden kavun karpuz üzüm ve muz yok.. en güzeli sınır olmaması.. doyana kadar ye.. iki tabak dolu dolu bile yiyebilirsin.. ekmek olarak sadece tam ekmek yiyebiliyorsun.. tam buğday, tam çavdar, vs.. marketlerde bunların paket halinde unu satılıyo, ben ondan alıp kendi ekmeğimi yapıyorum.. şu an bu diyeti yapamıyorum ama iki hafta sonra başlayacağım ben de.. çünkü şu an öğlenleri eti form tarzı şeylerle geçiştiriyorum bu da bu diyete ters.. okul kapanınca sebze falan yiyebileceğim için evde, yapmaya başlayacağım bu diyeti.. bir de şu var önemli olan.. bu diyeti kişi sadece 3 kere uygulayabilirimiş.. 3. den sonra metabolizma d
iyete yanıt vermiyomuş.. ben 2 şansımı kullandım.. 3. kaldı sadece.. kitapta böyle yazıyor bilmiyorum.. herkese kolay gelsin..
 
arkadaşlar ahkam kesmiyorum ama ne olur yapmayın ya. anlıyorum insan kilolu olunca bir günde on kilo bile vermek istiyor ama bu çok sağlıksız . 2 günde 5 kilo ne demek. size bi yazı aktarmak istiyorum. ne olur sağlığınız çok önemli.giden kas geri gelmez bazı proteinleri kaybediyoruz ki çok önemli.

Her salata zayiflatmaz!
Amerikan Hastanesi Diyet Bölümü Sefi Dilara Koçak: "Günde 7 ögünle,
ekmegi, markarnayi, pilavi kesmeden üç haftada 5 kilo vermek mümkün"
Ekmegi makarnayi kesmeden zayiflayin

Ekmegi, makarnayi, pilavi kesmeden, ögün sayisini 6 - 7'ye çikararak
saglikli kilo vermek mümkün... Bu iddiayi ortaya atip kanitlayan Vehbi Koç
Vakfi Amerikan Hastanesi Diyet Bölümü Sefi Uzman Diyetisyen Dilara
Koçak'la saglikli bir diyetin nasil olmasi gerektigini ve dikkat edilmesi
gerekenleri konustuk...

Yaz diyeti nasil olmali?
Limon yaglari yakar mi? Ekmek yemesem kaç kilo veririm? Bir bardak suyun
içine bal koyup içersem yaglarim erir mi? Bu tip sorular çok geliyor...
Ancak hiçbirinin dogruluk payi yok. Önemli olan yagi azaltmak, her seyden
yemek, dengeli yemek.

Bir haftada kaç kilo vermek dogru?
1 haftada 5 kilo verebilirsiniz. Ama 5 yilda aldiginiz kilolari 5 günde,
15 günde vermek mantikli degil. Bu nedenle verilen diyet progr*****n
dogru oldugundan emin olmaniz, kendinize bazi sorular sormaniz gerekiyor.

Aç kalmak çare mi?
Kilo kaybetmek için evet. Ancak zayiflamak için hayir. Terazi ibresinin
inmesi için 24 saat aç kalmaniz yeterli. Ne var ki bu sahte bir zafer.
Çünkü bu yöntemle vücut su kaybina ugruyor ve kaslar küçülüyor ama yaglar
erimiyor. Biz 5 kilo zayiflamalisiniz demiyoruz 5 kilo yag fazlaniz var
diyoruz. Çünkü kilo vermekle yag yakmak ayni sey degil.

'Önemli olan yag yakmak'
Yaglari yakmak için ne yapmaliyiz?

Öncelikle vücudun yüzde kaçinin yag oldugunu bir uzman diyetisyenin
ölçmesi lazim. Bunun için çesitli yöntemler var. En sik kullanilan
yöntemde vücuda hafif bir elektrik akimi veriliyor, akim bütün vücudu
dolasirken yagin oldugu bölgelerde akima karsi bir direnç olusuyor.
Tartiya benzer bir cihazin üstüne çikiliyor. Akim bir ayaktan giriyor
vücudunuzu dolasip diger ayaktan çikiyor. Kisinin boyunu, yasini,
cinsiyetini, spor yapip yapmadigi bilgilerini giriyorsunuz. Böylelikle
vücudun yüzde kaçinin yag oldugunu söylüyor size.

Nasil yag kaybederiz?
Vücuda disardan karbonhidrat vermek zorundayiz. Çünkü beynin tek
kullandigi madde glikoz. Eger vermezseniz vücut karacigerdeki glikojen
depolarini, kandaki sekeri kullanir. Hiçbir sey bulamazsa kastaki
karbonhidrati kullanir. Iste kasin içindeki karbonhidrati kullanmak demek
sizin kas yiyor olmaniz demek. Kaslar yagi yakan fabrikalar. Ne kadar
kasiniz varsa o kadar çok yagi yakarsiniz. Ama kas kaybederseniz
fabrikada yagi yakan isçileri de kaybedersiniz. Önemli kilonun yagdan
gitmesi. Bu nedenle disardan belli miktarda karbonhidrat vermeliyiz.
Insanlar ekmegi, pilavi, makarnayi, patatesi kesiyor. 1 haftada 3 kilo
verince mucize oldu saniyor. Mucize filan yok. Kaslarini yiyor. Kas
gittikçe su da gidiyor. O yüzden diyette ekmek çok önemli.

'Grissini'ye dikkat
Neden ekmekten vazgeçilmemeli?
Ekmegin içinde çok degerli olan B vit***** var. Üstelik yag yok içinde.
Kepek ekmegi yiyorsaniz lif içeriyor ki bu da çok faydali. Ekmek yemeyip
krik krak, grissini yiyenler var. Bunlarin içinde yag var, daha zararli.

Kaç saatte bir yemek yemeli?
Mutlaka 6 - 7 ögün yemeli. 3 saatte bir yediginizde bir sonraki ögünde
daha az acikmis olur ve daha az yersiniz. Kan sekeriniz düsmez, tatli
ihtiyaciniz daha az olur. Yapilan çalismalarda ayni kaloriyi almalarina
ragmen 6 ögün yiyenlerin 3 ögün yiyenlere göre kilo verdigi ortaya çikti.
Aksam üzeri, kan sekerinin en çok düstügü saatlerdir, ara ögün kesinlikle
atlanmamali. Yoksa aksam yemeginde doymasina imkan yok.

Kan sekerinin düsmesine karsi ne yapmali?
Kan sekerinde ani inis çikislar olanlar 2.5 saatten fazla aç kalmamali.
Kan sekeri düstügünde tatli yememeli. Ara ögünlerde tek basina
karbonhidrat, meyve yememeli. Tatli ihtiyacini tekrar tetiklemis
olursunuz. Birden çok yüksek miktarda seker yüklenir ve insülin çok
salgilanir. Bu da kan sekerinin tekrar ani düsüsüne, dolayisiyla tekrar
tatli ihtiyaci hissetmeye neden olur. Kisacasi ne kadar çok tatli
yerseniz o kadar çok tatli ihtiyaci olur. Tatli yerine ekmek, peynir vb.
yemeli.

6-7 ögünün avantajlari nelerdir?
Kan sekerini dengede tutar, çok sik acikmayi engeller, atistirma, abur
cubur aliskanligi olanlar için idealdir, metabolizmayi hizlandirir.

Kilo verdiren salatalarin sirri
"Ben hiçbir sey yemiyorum, sabah, ögle-aksam salata yiyorum" diyenlerin
çogu zayiflayayim derken kilo aliyor. "Artik salatalar baslibasina birer
yemek. Salatanin içindekiler ve sosu önemli" diyen Dilara Koçak su
noktalara isaret ediyor:
* Salatalarda mayonezli sos yerine zeytinyagi- limon kullanin.
* Eger disarda yiyorsaniz zeytinyagini kendiniz koyun. (1-2 tatli kasigi
kadar)
* Tansiyon sorununuz yoksa tuz-sirke koyabilirsiniz
* Salata peynirli, tavuklu, somonlu ya da ton balikli olabilir. Ton
balikliysa ekstra yag koymayin.
* Salatanin içinde misir, patates varsa yaninda ekmek yemeyin. Misir ve
patetes ekmek yerine geçer. Peynirliyse 1-2 dilim ekmek yenebilir. *
Domates, salatalik ve yesillikten olusan yesil salata serbest.


alıntıdır
 
Son düzenleme:
Aeben tatlım bu konuda bilmişlik yapmak istemiyorum ama bazı arkadaşlar ya kitabı okumamış yada internette geçen bazı yanlışlar var montıgnac diyeti diye isimliyolar ama yanlış.Mesela bi çok kişi şu karbonhidrat ve proteini ayıran diyet sanıyor bunu.Hiç ama hiç alakası yok ve son derece snek adamı ne yiycem diye germeden tıka basada doyurarak uygulanan bir diyet bu.Ekmek serbest her öğünde ama kesinlikle tam ekmek.Marka vericem ama bu ekmek genelde büyük marketlerde satılıyor ve benim bulduğum tek marka karmez.Bu ekmeği bilirsin belki tost ekmeği gibi kare biraz daha geniş ve çok yoğun sert tahıllıı ekmek.Ben şu anda bunun yerine tam çavdar
kullanıyorum.MeyveMeyve her vakit yenir.Ama sabah kalkınca güne meyve ile başla deniyor ve yemekten önce 20 dk arası olsun sonrasındada 2 saat bu net onun dışında gün içinde ye istediğin zaman.Yanındada bi şey ye denmiyor.Etette akşam da yiyebilirsin ama mümkünse öğlen ye hazmı zor olduğundan akşam öğütmek için zaman kısıtlı o bakımdan.
Başka püf noktalarınada değineyim:
1) Ette yesen yanına bi sebze yada salata katıyosun
2) Her öğün bir süt ürünü kullanıyosun
3)En ama en önemlisi glisemik endeksi yüksek olan yiyecekleri hiç yemiyosun ve bunlar sanıldığı kadar çokta değil aslında onlarsızda olunuyor
Ne bunlar en çok kullanılanlar pirinç,mısır,beyaz un,patates,muz,pişmiş havuç
Bazı yiyecekler pişince içeriğindeki şeker yükseliyor havuçta böyle bişey.Yazın yasaklılar daha fazla üzüm incir karpuz kavun falan...Diyetin ilkesi şu :İnsülin seviyesini yükseltmemek.İnsülüin yükselince çabuk acıkılıyor acıkan vücutta panikle depo etmeye başlıyor.6 öğün prensibininde temeli bu fark şu 6 öğünde öğün olsun diye yediğimiz bazı şeyler aslında insülini azdırabiliyor onlarda çıkınca valla ister inan ister inanma başlayınca 10 gün sonra 2 günde 500 gr tıkır tıkır gidiyo ve en güzel yanıda vücut dinçleşiyor .......Böyle bişey tatlım.Ama al kitabını oku lütfen inan tam manası ile bilerek yaptığında hem çok motive oluyosun hemde kalıcı bilgiler alıyosun.
Yapacak olursan yardımcı olmaya çalışırım canım
 
BU DİYETİ UYGULUYCAKSAK KAÇAMAK YOK .....

1..Bu diyette tüketilen gıdanın insülün salgılamasını engellemek . böylece ihtiyaç duyulan enerjiyi saglaması için..vucukttaki yag sitoklarını kullanmasını saglamak .....

.2.ögün atlamayı unutmak .... çünki insülin dengesini bozuyo .....

3. puroteinle lifli sebzeler alındıgında. vucut yag depo etmiyor...

4. beyaz un ve şekeri ilk atapta tamamen yasak , çıkarıyoruz ....

5.kavaltıda aşırıya kaçmadan tam ekmek yaga dikkat edilerek ...

6. salata ve süt ürünü öyle ve akşam ögünlerde mutlaka yen meli .....

7. ilk etepta kesin yasaklar ....patates .. havuç.. mısır ... şeker.ve şekerli ürünler..... muz ...beyazun ve bununla yapılan gıdalar.... pirinç .... karpuz ..kavun ..

8. ilk etapta ekmek sedace kavaltıda kızlar ....

9..yemeklerde sıvı yag aşırıya kaçmadan... katı yaglardan uzak durun .....salataya 1 kaşık zeytin yagı olabilir....

10... meyva ögün aralarında yene bilir ... sabah kalkınca kavaltıdan 20 dk önce yemekten 2 saat sonra her ögün arasında ..buna mutlaka dikkkat edilmeli .... yasak meyveler yenmemeli.... vucut şekeri burdan alacagından dikkat







Giriş:

Sağlıklı beslenerek ve hiç aç kalmadan zayıflama konusunda, Fransız beslenme üstadı Montignac'ın bulguları bir devrim niteliğindedir. Michel Montignac, “Yedikçe Zayıfla” (Güncel yayıncılık) adı altında çıkan, yöntemini detaylarıyla anlattığı kitabında; tüm dünyada en kabul gören “düşük kaloriyle beslenerek” zayıflama metotlarına karşı çıkıyor ve deneylerle de kanıtlanmış bambaşka bir yöntemle büyük bir başarı kazanıyor.

Montignac yöntemini çeşitli yönleriyle irdelemeye geçmeden önce, kitabın Türkçe yazılan önsözünde, Cerrahpaşa Diyabet ve Metabolizma Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Mücahit Özyazar'ın bu yöntemi destekleyici bir yazısının bulunduğunu söylemekte fayda var. Kitabın orijinal önsözünde ise, New Orleans'taki Mercy-Baptiste Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Dr. Morrison C. BETHEA'nın; hastanelerinde Montignac yöntemi uygulamasıyla hastalarının hem zayıflamalarının, hem de kolesterol seviyelerinin yüzde 20-30'lara varan seviyelerde düşüşünün sağlandığını ve bu yöntemin kesinlikle çığır açıcı nitelikte olduğunu anlatan yazısı yer alıyor. Şeker hastalarının da bu yöntemden çok fayda gördükleri ve çoğunun ensülin iğnelerinden bu sayede kurtuldukları tespit edilmiş. Asıl ilginç olan ise, Dr. BETHEA'nın daha sonraları, yanına ikisi doktor, üç uzman arkadaşını daha alarak, bu metodu daha da ileriye taşıdığını ifade ettiği yeni bir kitaba imza atmış olması: “ŞEKERİ BIRAK! VE ZAYIFLA” (H.L. Steward, Dr. Bethea, Dr. Andrews-endokrinoloji uzmanı-, Dr. Balart-gastroentereloji ve hepatoloji uzmanı-, Güncel Yayıncılık).

Zaten aşağıdaki yazı bu iki kitapta anlatılan beslenme yönteminin bir özeti olacak.

Düşük kalorili beslenme yönteminin iflası:

Bugün tüm uzmanların ortak olarak kabul ettikleri bir olgu var: Besinleri kalori hesaplarına göre tüketerek günlük ihtiyacımızdan daha az kalori almaya başladığımızda, biraz da egzersizle, gerçekten de kısa bir süre içinde zayıflıyoruz. Derken bir duraklama dönemi başlıyor, artık ne kadar az yesek de kilo vermemeye başlıyoruz. Çünkü vücut “kıtlık alarmına” geçmiştir ve artık az kalori alsak da, metabolizma yavaşladığından, yediklerimiz yağ olarak depolanmaya devam etmektedir! Biz inatla daha da az yesek bile vücut derhal önlemini alacaktır, sürekli bir kısmını depolamaya devam edecek ve ne yesek yaramaya başlayacaktır! Artık kilo vermek için kalorileri iyice düşürmeye ihtiyaç duyulmaktadır, ama her seferinde kilo vermeye karşı gittikçe artan bir direnç oluştuğu görülür. Zaten sürekli aç gezmenin yarattığı bezginlik, bıkkınlık, bir müddet sonra canımızdan bezdirir. Hiç bir insan çok uzun süre ihtiyacından daha az yiyerek mutlu yaşamaya devam edemez. Kaçamak yaptığı anda ise verdiklerini fazlasıyla geri aldığını görecektir. Düşük kalori sistemini uygulayan bir çok kişi bu deneyleri yaşamıştır. Vücudumuz tek bir öğün atladığımızda bile derhal savunma mekanizmasını çalıştırır, ve bir sonraki öğünde mutlaka ekstra depolama ihtiyacı duyar. Bu yüzden zayıflamak isteyen kişilerin değil günlerce aç gezmek, bir öğün bile aç kalmaya müsamahaları yoktur. Hayvan deneylerinde de aynı sistem gözlenmiş, aynı miktarda yemeği tek öğün yiyen köpekler şişmanlarken, 5-6 sefere bölünerek yiyenler normal kilolarını korumuşlardır. Düşük kalori rejimlerinin bir diğer mahsuru daha vardır: Kişiler gerekli temel yağ asitleri, mineral ve vitaminlerden yoksun kalma tehlikelerine maruz kalabilir, bitkinlik ve çeşitli hastalıklarla karşılaşabilirler. Webb 1980'de;, Leibel, Rosenbaum ve Hirsch 1995'te şişmanlığa karşı yapılan diyetlerin yararsızlığını ortaya koymuştur. Gerek Michigan Üniversitesinden Prof. Gardner, gerekse de Pennsylvania Üniversitesinden Prof. Bronwell yaptıkları deneylerde düşük kalori rejiminin çöküşünü kanıtladılar. Eylül 1993'te ise Prof. Apfelbaum Uluslararası Anvers Kongresinde, “Aşırı şişmanlık tedavisinde hepimiz yanıldık mı?” sorusuna “Evet!” deme cesaretini göstermiştir.



PEKİ NASIL ZAYIFLAMALI?

Görülen o ki, gerçek ve kalıcı kilo kaybı, aç kalarak, az kalori yöntemiyle değil, doğru gıdaları doğru zamanlarda ve doğru bileşimlerle tüketerek sağlanacaktır. Alışılagelmiş yöntemlerin rafa kaldırılmasında ve çağdaş, bilimsel bir metodun öğrenilmesinde sağlığımız açısından büyük yarar vardır. (Bu arada protein diyeti ve zayıflatıcı ilaçların da vücudumuz üzerinde sayısız zararları vardır, ama bu bizim yazımızda uzun uzun anlatılmayacak, yeri geldiğinde değinilecektir.)

Yöntem:

Vücuda enerji veren gıdalar üçe ayrılır: Glusidler (Karbonhidratlar), Proteinler ve Lipidler(Yağlar). Vücut esas enerji ihtiyacını karbonhidratlardan sağlar. Protein ve yağların ana hizmetleri farklıdır, ama karbonhidratın yetmediği anlarda (açlık hali gibi), karaciğerde glikojen olarak depolanmış olan yağ (glikojen, sadece öğün aralarındaki açlık durumuna yetecek miktardadır), vücudun çeşitli bölümlerinde depolanmış yağ ve kaslardaki protein rezervleri devreye girer. İşte bu safhada, “öyleyse hiç karbonhidrat yemeyelim, vücut da ihtiyacını depolanmış olan yağ ve proteinlerden karşılasın, biz de zayıflayalım” şeklinde parlak bir fikir gelse de, hevesimiz kursağımızda kalıyor; zira bu yöntemde vücutta “keton” adı verilen toksik maddelerin ortaya çıkarak ölüme varacak derecede vücuda zarar vereceği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Zaten protein diyetlerinin tehlikesi de burada ortaya çıkıyor.

Karbonhidratlar vücutta sindirildikten sonra glikoza (şekere) dönüşürler. Bu da kan şekerimizi yükseltir. Kandaki şekeri yakıt olarak hücrelere gönderme ve kan şekerini normal seviyeye indirme görevi ensülin hormonuna verilmiştir. Pankreas tarafından üretilen ensülin bir süpürge gibidir. Karbonhidratlardan elde ettiğimiz glükozu da, proteinlerden ve yağlardan elde edilen maddeleri de hücrelere ensülin taşır; bir kısmını derhal, bir kısmını da ihtiyaç halinde kullanılmak üzere depo olarak. İşte kan şekerimiz yükseldiğinde salgılanan ensülin hormonu, yağ depolamak ve kolesterol yükseltmekte de ustadır!

“Şekeri Bırak” kitabının yazarları; Montignac'ı ve “Şekerin Hüznü” kitabının yazarı William Dufty'yi öncüleri olarak kabul etseler de, her iki yazarın, bildikleri halde ensülinin zararlarını yeteri kadar vurgulamadıklarını söylüyorlar. Onlar ensülinin yağ depolamakla kalmayıp, önceden depolanan yağların tüketimini de engellediğini, ayrıca kolesterol seviyelerini artırdığını bilimsel verilere dayanarak açıklıyorlar (Kahn ve Weir, 1994). Yani çok ensülin, çok yağ depolama riski ve kolesterolün artma riski! Demek ki pankreasımızın aşırı çalışıp, sürekli yüksek miktarda ensülin salgılamasına neden olmaması için bazı önlemler alacağız. Bu da kan şekerimizi çok yüksek seviyelere çıkartmamakla sağlanacak. Kan şekerimizi ne artırıyordu? Öncelikle karbonhidratlar. Ama ne ilginçtir ki, karbonhidratlar kendi aralarında bir çok değişik sınıflara ayrılmıştır. Tahıllar da, sebze ve meyveler de, bal ve şeker de, baklagiller de karbonhidrattır. Bütün mesele hangi karbonhidratların, kan şekerini fazla artırdığını, hangilerinin normal derecede, hangilerinin çok az artırdığını bilmekte yatıyor.

Rafine edilmiş şeker, beyaz un, beyaz pirinç, beyaz makarna, beyaz ekmek (maalesef modern gıda endüstrisinin azizliği yüzünden tüm lif ve mineral, vitamin…vs. gibi faydalı elementlerinden arındırılmış olduklarından), ayrıca şekerli tüm gıda ve içecekler (ketçap ve kola gibi..) yüksek kan şekeri endeksine dahil gıdalardır. Yani bu tip liften arındırılmış gıdaları tükettiğimizde, kan şekerimiz oldukça yüksek seviyelere çıkarak fazla miktarda ensülin salgılanmasına neden olur.(Montignac kitabında bunları yüksek glisemi endeksine sahip gıdalar, ya da kötü glusidler olarak tanımlıyor).




Doğal oldukları halde kötü glusid olarak tanımlanacak bir kaç tane de sebze bulunmaktadır ki bunlar; patates(taze olmayanı), havuç, pancar ve mısır olarak sıralanır. Meyvelerden ise karpuz, ananas ve muz kan şekerini fazla yükselten kötü glusidler sınıfına girer.



Kepekli veya daha iyisi entegral olarak adlandırdığımız ekmek, kepekli makarna, kabuklu pirinç ve baklagiller iyi glusidlerdir. Yeşil sebzeler, soya ve mantar ise çok iyi glusidler sınıfına girer, yani bunlar ensülin salgılamasına en az etki edenlerdir. (Aşağıda her iki kitaptan derlenen glisemi endeksi tablosu rakamlarla detay vermektedir.)



:enbuyukkk:
 
Son düzenleme:
Montignac etkileyici bir örnekle beyaz ekmeğin şişmanlamaya katkısını anlatıyor: Deneğimiz, sürekli kötü glusidlerle beslenmiş, pankreası düzgün çalışamayan biri. Ona aşağı yukarı ayni kalori değerine sahip iki çeşit gıda vereceğiz. (Bu arada bilmeliyiz ki, normal olarak 1 litre kanda bulunan kan şekeri seviyemiz 1 gr.dır.) İlk olarak deneğimize 100 gr. beyaz ekmek üzerine sürülmüş 70 gr. tereyağı, ikinci seferde ise 100 gr. entegral ekmek üzerine sürülmüş aynı miktarda tereyağı veriyoruz. Beyaz ekmek yüksek kan şekeri endeksine sahip olduğundan (70), kan şekeri derecesi 1.70 seviyesine çıkıyor. Pankreas çok da iyi çalışmadığından, salgılanan ensülin orantısız kalıyor. Glikoza dönüşen beyaz ekmeği kandan kovuyor fakat ensülin fazlası, yağın önemli bir kısmını depoluyor. Entegral ekmekle yağ verildiğinde ise, bu ekmeğin kan şekeri endeksi düşük olduğundan (35), kan şekeri yaklaşık 1.20 seviyelerine çıkıyor ve salgılanan ensülin miktarı da bir hayli az oluyor. Az miktardaki ensülin ise, yağın depolanmasına neden olmuyor. Sonuç olarak, senelerce kötü glusidlerle beslenen kişilerde pankreasın bir müddet idare etse de sonunda yorgunluk sinyali vererek dengesiz çalışmaya başladığı görülüyor. Yüksek seviyelerde salgılanan ensülinin marifetlerini de öğrenince, tüm şişmanlık vakalarını izah edebilmiş oluyoruz.

Yüksek ensülin salgısının bir başka çok önemli zararı daha var: Hipoglisemi'ye yol açması. Diyelim kötü glusidlerden oluşan bir kahvaltıyla başladık güne: Beyaz ekmek, bal, reçel… Kan şekerimiz yüksek bir nokta olan 1.80 gr/lt.'ye bile ulaşabilir. Pankreasımız çok iyi durumda değilse, ensülin salgısı fazla ve orantısız olur. Bu durumda kan şekerimiz anormal bir düşüşe geçebilir ve sindirimden 3-5 saat sonra kan şekerimiz 0.45 gr/lt.ye kadar düşebilir. Kan şekeri ani olarak düştüğünde kişi solgunlaşır, terleme, titreme, çarpıntı gibi sıkıntıların yanı sıra büyük bir açlık hissine kapılır. Hiperglisemiye (yüksek kan şekeri) tepki olarak kişilerde hipoglisemi (düşük kan şekeri) gelişir. Bu ekstrem örnekte olduğu gibi olmasa da, sürekli kötü glusidlerle beslenen kişiler düzenli olarak hipoglisemiden rahatsızlık duyarlar. Yani yemek saatinin yaklaşmasıyla gitgide sinirli, sabırsız ve hatta saldırgan olmak; üşüme, veya yorgunluk, esneme ve uyuşukluk hali, dikkat dağılması, hep anormal kan şekeri düşüşlerinden kaynaklanan durumlardır. Doktora giden hastaların çoğu kronik yorgunluktan bahsederler. Bu, kötü beslenme alışkanlığının bir sonucudur. (Fazla şeker, fazla beyaz ekmek, fazla patates, fazla makarna ve pilav; çok az lif.) Kişi hipoglisemiye düştükçe tekrar kötü bir gluside saldırmakta, ve kan şekerinin bu aşırı iniş-çıkışları bir kısır döngü şeklinde insanın metabolizmasını aşırı yormaktadır.
Günümüzde aşırı kola ve şekerli yiyecekler tüketen gençler de hantal ve tembel olmanın nedenini beslenmelerinde aramalılar. Yemek sonralarında çöken ağırlığın tek nedeni bu sağlıksız beslenme alışkanlıklarıdır.


Bu arada; her iki kitapta da, meyvelerin vitaminlerinden tam yararlanabilmek için, aç karnına yenilmeleri gerektiği yazmaktadır (Yemeklerden yarım saat önce veya iki saat sonra).

Çünkü sindirim süreleri çok kısadır. Aksi takdirde meyveler, diğer yemeklerle saatlerce aynı midede kalarak mayalanır, diğer maddelerin sindirimini etkilediği gibi vitaminlerini de kaybederler. (Yalnız çilek, böğürtlen ve frambuaz gibi kırmızı meyveler, midede mayalanmadıklarından, yemekten sonra tüketilmelerinde mahsur yoktur.)

Sonuç:
Daha sağlıklı yaşamak ve ideal kilomuzu korumak için temel beslenme mantığını kavradık. Montignac yöntemi ve Şekeri Bırak yöntemi arasındaki ufak farklılıkları kısaca belirtip dikkatimizi aşağıdaki Glisemi Endeksi Tablosuna yönelterek, hangi gıdaları seçmemiz gerektiğini daha iyi göreceğiz.

Tabloda “kötü”, “iyi” ve “çok iyi glusid”ler (karbonhidratlar) yer almaktadır. Montignac ilk aşamada, “iyi glusid”lerden (“çok iyi glusid”lerden olmaları şart değil) oluşan bir kahvaltıyla güne başlamayı öneriyor. Bu kahvaltıda yemekten en az 15 dakika önce yenecek meyve, istenildiği kadar entegral ekmek, ve (entegral ekmek ne de olsa “çok iyi glusid” sınıfına girmediğinden) ensülinin yağ depolama riskine karşı önlem olarak, hiç yağın olmadığı bir kahvaltı öneriyor. Yani yağsız olmak kaydıyla peynir, yoğurt, süt tüketilebileceğini söylüyor.
Öğlen ve akşam yemeklerinde aşırı yağlı olmamak kaydıyla protein tabağı (kırmızı et, tavuk veya balık, omlet…vs.), yanında çok düşük glisemik endekse dahil olan (“çok iyi glusid” tabir edilen) yeşil salata ve her tür yeşil sebze, mantar öneriyor.
Veya da başka bir seçenek olarak karbonhidrat ağırlıklı bir yemek yenilebiliyor. Elbette karbonhidratlar “iyi glusid”lerden seçilecek (kepekli makarna, kabuklu pirinç, kurubaklagiller… vs.),yanında istenildiği kadar yeşil sebze ve salatalar, istenirse yağsız olmak kaydıyla peynir ve yoğurtla yenilebilecek. Montignac, protein ağırlıklı yemek ile karbonhidrat ağırlıklı yemeği dengede tutmanın iyi olacağını belirtiyor: Diyelim ki 10 öğünün 7'si protein ağırlıklıysa, 3'ü de karbonhidrat ağırlıklı olarak düşünülmeli… Rafine edilmiş(beyazlaştırmış) her tür karbonhidrat, ayrıca patates, havuç, pancar ve mısır, meyvelerden muz ve karpuz gibi “kötü glusid”ler ilk aşamada yasaklı. Zira 2-3 ay sürecek bu aşama, kilo verme aşaması.
İkinci aşamada artık kilo verildiğinden, bazı kaçamaklara müsamaha gösteriliyor; örneğin patatesi çok seven bir kişi nadiren patates yiyerek kaçamak yapabiliyor ama mümkünse vücuda yağ depolatmamak için, etle beraber değil de salatayla yapılması öneriliyor bu tip kaçamakların… Tatlı meselesine gelince, ilk aşamada tatlı yok. Meyve, badem, ceviz, fındık, kuru meyve, yağsız yoğurt, şekersiz marmelatla idare edilecek. İkinci aşamada, früktoz ile yapılmış, veya yüksek oranda (%70) kakao içeren bitter çikolata içeren tatlılara yer veriliyor.
Montignac, yemeklerde, özellikle 1. aşamada entegral dahi olsa ekmeğin pek yer almamasından yana. Sadece kahvaltıda, bolca tüketilebileceğini söylüyor. Zira ekmeğin ağırlık yapan, sindirimi güçleştiren bir madde olduğunu düşünüyor.
Şekeri bırak yönteminde ekmek entegral olmak kaydıyla günün istenen saatinde tüketilebiliyor, ama günde 3 dilimin pek geçilmemesi öneriliyor. Şekeri bırak yönteminde, beraber yemekten kaçınılması gerekenlere değinilmiyor. Yani Montignac yönteminde olduğu gibi, yapısı gereği genelde yağlarla bir arada bulunan proteini alırken, yanında “iyi glusid” olmasına rağmen kepekli ekmek veya makarna gibi gıdaların alınmamasını öneren diyetler yok. Onlar “iyi glusid”lerin hepsi dengeli karıştırılarak yenebilir, ama miktarda asla aşırıya kaçılmamalı demektedir. Örneğin, yeşil sebzelerle garnitür edilmiş bir porsiyon kırmızı veya beyaz et tabağı, yanında bir dilim ekmek ve bir salata öğünümüzü oluşturacak; öğün aralarında ise meyve ve yemişlerle atıştırma yapılacak. Meyve dışında ise, tatlandırıcıların kullanıldığı, ya da yüksek (en az %60-70) kakao içeren çikolatayla yapılan şekersiz tatlıların tüketildiği bir beslenme tarzını uygun görüyorlar.
Aslında geri kalan tüm beslenme önerileri tamamen aynı denilebilir. Alkol konusunda; çok az olmak kaydıyla (günde 1 veya 2 kadeh), mümkünse kırmızı şarap gibi faydalı olanının tercih edilmesi ve yemekle beraber tüketilmesi konusunda fikir birliği içindeler. Bira ise en kötü glusid olan maltoz içerdiğinden önerilmiyor.[/quote]

Alıntı:
KÖTÜ GLUSİDLER
Maltoz
Glikoz
Fırında patates
Hamburger ekmeği
Patates püresi
Havuç
Patates kızartması
Bakla
Balkabağı
Bal
Şeker
Mısır gevreği
Beyaz un
Beyaz pirinç
Mısır
Kraker
Beyaz baget ekmek
Bisküvi
Pancar
Çikolata
Haşlanmış patates
Karpuz
Ananas
Muz
Kavun
Beyaz undan makarna
Reçel
Kuruyemiş
Taze patates
Patlamış mısır


Alıntı:
İYİ GLUSİDLER
Kepek ekmeği*
Bulgur
Bezelye
Şekersiz tam tahıl
Kivi
Üzüm
Armut
Taze fasulye
Barbunya
Çavdar ekmeği
Şekersiz meyvesuyu
Şeftali,erik
Elma,portakal
Entegral ekmek**
Nohut
Süt ürünleri
Meyveli yoğurt
Kuru fasulye
Entegral makarna
Mercimek
Kuru kayısı
Şekersiz marmelat
Greyfurt
Kiraz,vişne
Siyah çikolata
(min.%70 kakaolu)
Fruktoz(meyve şekeri) 50


Alıntı:
ÇOK İYİ GLUSİDLER
Yoğurt
Soya fasulyesi
Domates
Fındık
Yerfıstığı
Mantar
Yeşil sebzeler***
altıTaze kayısı


Alıntı:
*: Entegral ekmek, buğday tohumunun bütünü ile pişirilen ekmektir, unun kepek ve diğer bileşenlerinden ayrıştırılmamış hali kullanılır.
**: Kepekli ekmek ise, beyaz unun içerisine sonradan kepek eklenerek elde edilir. Katılan kepeğin en azından %20 oranında olması uygun olabilir. Kan şekerini düşürecek lifler geri kazandırılsa da, bu ekmek bazı vitamin ve minerallerden yoksun bırakılmıştır.

***: Lahana, brokoli, kabak, enginar, kereviz, ıspanak, patlıcan, karnabahar, salatalık, marul, kıvırcık, roka, turp, dereotu, maydanoz…vs.


SON SÖZ:
İncelediğimiz bu yöntem, kilo verdikten sonra terk edilecek, geçici bir zayıflama “diyet”i değildir; sürekli uygulayacağımız, normal kiloda kalmamızı sağlayacak olan sağlıklı bir beslenme şeklidir ve bir yaşam stili olarak benimsenmelidir.

Özetin Özeti:
Eğer Montignac ve Şekeri Bırak yöntemlerini sadece birer cümleyle özetlememiz gerekseydi:

MONTİGNAC: Şeker ve şekerli gıdalar, bal, beyaz un, ekmek, makarna, pirinç yasak, yerine kepeklileri tüketilecek; mısır, patates ve havuç yasak; proteinlerle beraber, kepekli olsa da tahıllar yasak; kepekli tahıl ürünleri ve baklagillerle de yağ içeren gıdalar yasak; yeşil sebzeler her tür gıdayla limitsiz tüketilecek.

ŞEKERİ BIRAK:Montignac'ta önerilen gıdalar tüketilecek; birlikte tüketilme kısıtlaması yok; yalnız miktarlarda aşırıya kaçılmayacak, öğün araları atıştırmalarıyla sık ve az beslenme prensibi uygulanacak.






kızlar bu 2 mesaj kitabın özeti gibi .. kitabi edinemeyenler için en azından bir fikir verir umarım ......
 
Son düzenleme:
ÖZGEDEN ALINTI..............



Tuğçe BARAN yazısı...
TUĞÇE BARAN IN MONTİGNAC DİYETİYLE İLGİLİ YAZISI
Montigniac'ın "Yedikçe Zayıfla" kitabını Esasında yaptığım çok basit: Beyaz un, beyaz şeker ve de nişastayı hayatımdan TAMAMIYLA çıkardım. Bakın bu "tamamıyla" çok önemli. "Bir yudumdan bir şey çıkmaz" diye bir şey yok. Olay miktara bakmıyor! Olay kimyasal bir şey. Yemekten sonra yediğin bir kaşık sufle senin bütün kimyanı bozuyor, kan şekerin olması gerekenden fazla yükseliyor, pankreas daha fazla ensülin salgılıyor ve vücudun hem doymayı unutuyor hem de bu arada yağ biriktirmeye başlıyor.

.. Dolayısıyla tamamıyla demek "tamamıyla" demek... Anlaştık mı?


Ben nasıl beslendim? Sabah kahvaltısında en kepekli ekmekten (ben "Doygun" marka yiyorum. Halk Ekmek'in kepeklisi de iyi bir kepekli ekmek deniyor.) İSTEDİĞİM KADAR kızartıyorum. Üzerine zeytin ezmesi sürüyor, bir avuç doğranmış maydanoz ve bol miktarda domates koyuyorum ve yiyorum. Ekmeğin yanından hiçbir şekilde süt ve süt ürünü ile et ve et ürünü ve de yumurta ve yumurta ürünü (mayonez, krep, kek) YEMİYORUM.

Bu çok mühim! Ekmek karbonhidrat, diğerleri protein. Bunlar birbirine karışmayacak. Zeytin sevmeyenler başka bir şey bulsunlar.

Arada ÜÇ saat geçtikten sonra (arada bir sürü meyve yiyorum) herhangi bir şeyli salata yiyorum. Peynirli olabilir, tavuklu, etli, balıklı olabilir. Fakaaat salatanın içinde MISIR, HAVUÇ (Pişmiş) PATATES asla olmayacak. Zeytinyağı, limon serbest.

Ekmek yok!Yok salata yemek istemiyorsanız gidip karnıyank, etli etsiz türlü, taze fasulye, pirinçsiz ıspanak, pirinçsiz semizotu, tavuklu, etli, balıklı yemekler, mantarlı yemekler -istediğiniz kadar!!!- yiyebilirsiniz. Yeter ki içinde mısır, havuç, bezelye ve patates olmasın.

Etli, peynirli şeylerin yanında ekmek, pilav ve makarna yine yok! Pirinçsiz, bezelyesiz, patates ve havuçsuz zeytinyağlı yiyebilirsiniz ama şekersiz pişmesi gerek... Lokantalarda hep şekerli pişiyor

.Makarna istiyorsanız işiniz biraz zor. Kepekli makarna olacak. Domates veya sebze soslu kepekli makarna.. Bugüne kadar bir porsiyonu bitirebilmiş değilim çünkü gerçekten çok lezzetsiz. Makarnanın yanında protein yok. (Et, tavuk, balık, süt, yumurta)Ben bu rejime başladıktan sonra her akşam balık yedim. Tuzu kestiğim için (bunu yapmak size kalmış) tuz ihtiyacımı balıkla gideriyorum herhalde, deli gibi balık istiyor canım. Izgara olacak. Büyük, küçük fark etmiyor. Yanında ekmek elbette ki yok... Her öğünde -kahvaltı dahil!!!- salata yenecek. Bu önemli çünkü vücudun lif alması gerekiyor..


.Ve bütün bunları istediğim kadar yedim haberiniz olsun.çiğ havuç da serbest. Ancak pişmiş havuç yasak. Arada ne fark var diyeceksiniz değil mi şimdi.. Nişastalar pişince değişime uğruyor. Çiğ havuçtaki nişasta kan şekerini yükseltmezken pişmiş havuçtaki nişasta kan şekerini yükseltiyor.



Bu arada dün kepekli makarna serbest dedim ya... Onu da az pişirmeniz gerekiyor. Makarnayı ne kadar çok pişirirsen o kadar kan şekerini yükseltir hale geliyor. Bu arada kuru fasulye, nohut, mercimek de serbest. (Bakla değil! Dolayısıyla fava yasak. Mezecilere duyurulur!) Siz ne olur ne olmaz yanında kepekli de olsa ekmek, makarna ve pilav yemeyin... (Mercimek çorbası tabii ki unla terbiye edilmeyecek!)Köfte ne yazık ki yasak çünkü bildiğiniz üzre köfte harcında ekmek var.

. Rejimin en güzel tarafı şu. Böyle bol miktarda lifli şeyler yediğiniz için.. Çok affedersiniz... Bol bol "çıkıyorsunuz".. Bilhassa kronik kabızlık çeken kadınlar için çok ideal bir rejim. Yağı, yani zeytinyağını da kesmediğin için diğer kalori rejimlerindeki gibi tıkanıp kalmıyorsun.Diğer en şahane tarafı, ideal kilona düştükten sonra günde iki kadeh kırmızı şaraba müsaade etmesi. Söyler misiniz bana şaraba ve karnıyarıka müsaade eden başka bir rejim var mı?


Daha da şahane tarafı, antep fıstığı, yer fıstığı, ceviz ve bademe izin vermesi. Hatta kuru kayısı ve kuru incir bile yiyebiliyorsunuz. (Abartmayın tabii!) Kuru üzüm yok ama.. Üzümün kendisi de yok.Üzüm demişken.. (Alfa'cılar kesecek beni!) Karpuz da yasak! Yani bütün yaz karpuz, peynir yiyerek zayıflayacağınızı sanıyorsanız avucunuzu yalarsınız.. Karpuz ve üzüm kan şekerini yükseltiyor...(". Kan şekerini düşük tutacaksın.. Kan şekerini düşük tutmak için kan şeker göstergesi düşük yiyecekler yiyeceksin..

Beyaz un, şeker ve nişasta tümüyle yasak... Temel ilkelere tümüyle aykırı saçma soruların yanında bir de incelikli sorular da olmuyor değil. Bir tanesi mesela humusu sordu. Nohut serbest evet ama humus da serbest mi? Ne var içinde? Nohut ve tahin. Tahin neyden yapılır? Susamdan.. Hadi bakalım. Kitapta susamla ilgili bir şey yazmıyor...Bu rejimi daha önceden yapmış ve yirmi (20) kilo vermiş bir arkadaşım -o da benim gurum, ben de onu her öğün bunaltıyorum...- kahvaltıda tahinve dut pekmezi yemiş haftada bir iki kere... Ve zayıflamaya devam etmiş. Fakat tabii bu tahin konusunda pek de bilimsel bir kanıt sayılmaz değil mi?Bu durumda tek kural geçerli oluyor.


Emin olmadığın şeyleri yemeyeceksin! Ben tahinin kan şekeri değerini öğrenmeden humus yemeyeceğim mesela. Ama nohutu tabak tabak götürüyorum... Şekersiz, havuçsuz ve patatessiz barbunya ve kuru fasulyeyi de.. (Yatılı çocuk alışkanlığı... Hey gidi günler hey!) Tuğçe Baran
 
Son düzenleme:
Vücuttaki tüm hücrelerin en önemli enerji kaynağı, karbonhidratların en küçük parçası olan glukozdur. Glukoz kan şekerini oluşturulur. Kan şekeri yemek yendikten sonra artış gösterir ve yemekten 2 saat sonra normal seviyesine düşmesi beklenir. Yemek sonrası kan şekerinde görülen artışın hızı ve miktarı diyetin örüntüsüne göre değişiklik gösterir. Kan şekerinin yükselmesinde en etkin besin ögesi karbonhidratlar (glukoz)dır. Karbonhidratı bir besinin yendikten sonra kan şekerini yükseltebilirliği glisemik indeks - glisemik yük kavramları ile tanımlanmaktadır. Düşük glisemik ineksli bir öğün, yüksek glisemik indeksil öğüne göre daha yüksek kan şekeri yanıtı oluşturur. Kan şekerinin hızlı yükselmesi ve yüksek seyretmesi insülin salgılanmasını arttırdığı için glisemik indeksi yüksek beslenme tarzının obezite, diyabet ve bunlarla ilintili kronik hastalıkların görülme sıklığına etkisi tartışılmazdır. Sağlıklı beslenmede düşük glisemik indeksli besinlerin seçimi önem taşımaktadır.

alıntıdır ...
 
ya bazı insanlar kitabı okuduğu halde bazı şeyleri yanlış anlıyor. mesela proteinle karbonhidratlar ayrılacak diye birşey kesinlikle yok. sabah kahvaltıda ekmek peynir de yenebiliyor. her öğünde süt ürünü mutlaka tavsiye ediliyor.

makarna kepekli olacak kısmı da şart değil. illa yenecekse spagetti tercih edilmeli en fazla 9 dk haşlamak şartıyla

karbonhidratlarınız iyi glusidlerden oluşacak hepsi o kadar. ayrıca et ürünlerini de öğlenleri yemeniz tavsiye ediliyor. sindirimi daha zor olduğu için.

iyi glusid listesine internetten bakmayın. kitaptaki çok daha değişik.
 
-Montignac Diyeti;
Bu diyetin özelligi ayni ögün içerisinde protein ve karbonhidratin yer almamasidir. Ayristima diyeti ile ayni özelliklere sahiptir. Dogal olarak bulunan her besinin içeriginde kendine özel oranlarda protein, karbonhidrat, yag, vitamin ve mineraller bulunmaktadir. Her besinin özeligine göre bu degerler farklilik göstermektedir. Dolayisiyla bu diyeti uygulayabilmek tamamen ütopik olmaktadir. Çünkü besin ögelerinin yiyeceklerden ayristirilmasi normal satlarda mümkün degildir. Zaten böyle bir beslenme programi, insan vücuduna da uygun degildir. Çünkü gün içerisinde nasil ki tüm besin ögelerini almamiz gerekiyorsa, bir ögün içerisinde de mümkün oldugunca çesitliligi saglamamiz gerekmektedir. Bu tarz ayristirma diyetleri kas ve kemik kütlesinden kayiplarin yasandigi, sagliksiz kilo kayiplarina neden olmaktadir. Ancak montignac diyetinin glisemik indexi düsük besinleri öneriyor olmasi, saglikli beslenme ilkeleri açisindan uygundur.




ALINTIII
 
MONTIGNAC DİYETİ

Fransız Montignac tarafından 1999 yılında oluşturulan bir diyettir. Bu diyette krema, çikolata, sufle ve şaraba izin vardır. Bu diyetin en belirgin özelliği, gıda gruplarının birlikte yenmemesi gerektiğini öne sürmesidir; örneğin patates ile etin birlikte yenmesi yasaktır. Ancak bunun bilimsel bir dayanağı yoktur. Gıdaları birlikte almak bu yazarın iddia ettiği gibi yağ yapımını artırmaz. Yağ birikimini artıran alınan fazla kalori miktarıdır. Bu nedenle karbonhidratlarla proteinler ister birlikte yensin, ister ayrı yensin, fazla kalori içeriyorlarsa hiçbir şey fark etmez. Aslında karbonhidrat ve yağ birlikte alınırsa kan şekeri ve insülin daha az yükselir.

Bu yazara göre, insülin direnci obezite yüzünden oluşmaz; obeziteye neden olan insülin direncidir. Diyetin esası düşük kaloriye dayanır, ama yüksek yağlı bir diyettir. Montignac’a göre, insanlar diyetin yağ ve kolesterol içeriğine bakmadan zayıflayabilirler. Montignac, Fransız insanının zayıf olmasının nedenini, öğlen çok yemek, akşam az yemeğe bağlamaktadır. Bu görüş doğrudur ve biz de öğlen daha fazla fakat akşam az yenmesini öneriyoruz. Glisemik indeksi (şeker yükü) 50’nin üzerinde olan karbonhidratlar bu diyette yasaklanmıştır. Örneğin çok faydalı vitamin ve mineral içeren karpuz, üzüm ve muz yasaktır. Elbette düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmek kilo vermek için faydalıdır, ama bazı karbonhidratları tamamen yasaklamanın da bir anlamı yoktur.
Bu diyetin 2 aşaması vardır. İlk aşamada ideal kiloya gelinceye kadar farklı bir diyet yapılır, ondan sonra ikinci aşama başlar ve verilen kiloları kontrol etmek, yani geri almamak için diyet yapılır. Bu diyete göre, karbonhidratlar glisemik indeksine (şeker yüküne) göre kötü ve iyi karbonhidratlar olarak ikiye ayrılır.
Bu diyete göre yüksek glisemik indekse (GI) sahip olan aşağıdaki karbonhidratların alınması yasaktır:

Bira (GI: 110)
Glukoz (GI: 100)
Fırında patates (GI: 95)
Hamburger ekmeği (GI: 85)
Şeker (sakaroz) (GI: 70)
Mısır (GI: 70)
Beyaz pirinç (GI:60)
Muz (GI: 60)
Kurabiyeler (GI: 55)

Düşük glisemik indeksli (şeker yükü) karbonhidratlar:

Kahverengi pirinç (GI:50)
Yulaf (GI: 40)
Çavdar ekmeği (GI:40)
Çiğ havuç (GI: 30)
Süt ürünleri (GI: 30)
Yeşil hububat (GI:22)
Taze kayısı (GI:15)
Yeşil sebzeler (GI <15)

Bu diyetin ilk aşamasında üç ana öğün ve ara öğünler vardır. Sabah kahvaltısında bol posalı yulaf, buğday gevreği veya ezmesi (şekersiz) yenir ve yağsız süt içilir. Öğle yemeği akşamdan daha ağır yenir. Öğle yemeğinde et, tavuk veya balık ve bunun yanında mutlaka sebze veya salata yenir. Akşam yemeğinde yüksek posalı ve iyi karbonhidrat denen tam buğday ekmeği ve sebze yemeği yenir. Meyveler yemekten ayrı yenir veya yemekten bir saat önce veya bir saat sonra yenir. Meyvede sınırlama yoktur. Karbonhidratlardan sadece glisemik indeksi 0-35 arasında olanlar yenilir. Bu arada protein ve yağ alımı da vardır.
İkinci aşamada ömür boyu glisemik indeksi 0-50 olan karbonhidratlar yenmelidir. Bu yazara göre rafine şeker zehirdir ve tatlandırıcı alınmamalıdır. Onun yerine meyve şekeri olan fruktoz alınması önerilir. Bu aşamada 2 bardak şarap içilebilir ve kabuklu pişirilmek şartıyla patates yenebilir. Tatlı olarak şekersiz koyu renk (bitter) çikolataya (% 60 kakao olan) müsaade edilir.

Görüldüğü gibi bu diyete uyarsanız ömrünüz boyunca bazı karbonhidratları hiç yemeyeceksiniz demektir ve bu da sağlık açısından çok zararlıdır. Düşük kalorili bir diyet olduğu için başta kilo verilir ancak bu diyete uzun süre devam etmek çok zordur. Düşük glisemik indeksli gıdaların yenmesini tavsiye etmesi iyi bir uygulamadır. Bununla birlikte ömür boyu bazı gıdaları yasaklamak uygun değildir.

Montignac Diyeti bilimsel metotlarla klinik bir çalışma olarak incelenmemiş ve bu konuda hiçbir yayın yapılmamıştır. Kalori miktarının önemli olmadığını savunmasına rağmen aslında önerilen diyet kalorisi düşük bir diyettir.

&#8216;HEM YE HEM ZAYIFLA&#8217; ya da &#8216;YEMEYİ KISITLAMADAN ZAYIFLAYIN&#8217; METOTLARI

Şişman bir kişinin hem yemek yemesi hem zayıflaması olanaksızdır. Yenen her gıdanın bir kalorisi vardır ve enerjiden yoğun yiyecekler yiyerek zayıflamak mümkün değildir. Aslında bu diyetler incelendiğinde, düşük kalori önerdikleri görülecektir.

MONTIGNAC DIYETI:

Karbonhidrat içeren besinlerle protein içerenlerin birbirinden ayri alinmasi (gidalari ayristirma) esasina dayaniyor. Montignac prensiplerine göre, öncelikle gidalar sInifandiriliyor. Yani enerji veren proteinler, glusitler ve yaglar île enerjik olmayan lifler, su, vitamin, mineral ve olîgo elementler birlikte alinmiyor. Bu tür beslenme mide, bagirsak sistemini bozuyor ve ülsere yol açabiliyor. Ayrica sinir sisteminde tahribat yapiyor.
 
fısstı kaebenm kızacak ama...

Montignac Diyeti,

Düşük kalorili beslenme yönteminin iflası:

Bugün tüm uzmanların ortak olarak kabul ettikleri bir olgu var: Besinleri kalori hesaplarına göre tüketerek günlük ihtiyacımızdan daha az kalori almaya başladığımızda, biraz da egzersizle, gerçekten de kısa bir süre içinde zayıflıyoruz. Derken bir duraklama dönemi başlıyor, artık ne kadar az yesek de kilo vermemeye başlıyoruz. Çünkü vücut &#8220;kıtlık alarmına&#8221; geçmiştir ve artık az kalori alsak da, metabolizma yavaşladığından, yediklerimiz yağ olarak depolanmaya devam etmektedir! Biz inatla daha da az yesek bile vücut derhal önlemini alacaktır, sürekli bir kısmını depolamaya devam edecek ve ne yesek yaramaya başlayacaktır! Artık kilo vermek için kalorileri iyice düşürmeye ihtiyaç duyulmaktadır, ama her seferinde kilo vermeye karşı gittikçe artan bir direnç oluştuğu görülür. Zaten sürekli aç gezmenin yarattığı bezginlik, bıkkınlık, bir müddet sonra canımızdan bezdirir. Hiç bir insan çok uzun süre ihtiyacından daha az yiyerek mutlu yaşamaya devam edemez. Kaçamak yaptığı anda ise verdiklerini fazlasıyla geri aldığını görecektir. Düşük kalori sistemini uygulayan bir çok kişi bu deneyleri yaşamıştır. Vücudumuz tek bir öğün atladığımızda bile derhal savunma mekanizmasını çalıştırır, ve bir sonraki öğünde mutlaka ekstra depolama ihtiyacı duyar. Bu yüzden zayıflamak isteyen kişilerin değil günlerce aç gezmek, bir öğün bile aç kalmaya müsamahaları yoktur. Hayvan deneylerinde de aynı sistem gözlenmiş, aynı miktarda yemeği tek öğün yiyen köpekler şişmanlarken, 5-6 sefere bölünerek yiyenler normal kilolarını korumuşlardır. Düşük kalori rejimlerinin bir diğer mahsuru daha vardır: Kişiler gerekli temel yağ asitleri, mineral ve vitaminlerden yoksun kalma tehlikelerine maruz kalabilir, bitkinlik ve çeşitli hastalıklarla karşılaşabilirler.
PEKİ NASIL ZAYIFLAMALI? Görülen o ki, gerçek ve kalıcı kilo kaybı, aç kalarak, az kalori yöntemiyle değil, doğru gıdaları doğru zamanlarda ve doğru bileşimlerle tüketerek sağlanacaktır. Alışılagelmiş yöntemlerin rafa kaldırılmasında ve çağdaş, bilimsel bir metodun öğrenilmesinde sağlığımız açısından büyük yarar vardır. (Bu arada protein diyeti ve zayıflatıcı ilaçların da vücudumuz üzerinde sayısız zararları vardır, ama bu bizim yazımızda uzun uzun anlatılmayacak, yeri geldiğinde değinilecektir.)Karbonhidratlar vücutta sindirildikten sonra glikoza (şekere) dönüşürler. Bu da kan şekerimizi yükseltir. Kandaki şekeri yakıt olarak hücrelere gönderme ve kan şekerini normal seviyeye indirme görevi ensülin hormonuna verilmiştir. Pankreas tarafından üretilen ensülin bir süpürge gibidir. Karbonhidratlardan elde ettiğimiz glükozu da, proteinlerden ve yağlardan elde edilen maddeleri de hücrelere ensülin taşır; bir kısmını derhal, bir kısmını da ihtiyaç halinde kullanılmak üzere depo olarak. İşte kan şekerimiz yükseldiğinde salgılanan ensülin hormonu, yağ depolamak ve kolesterol yükseltmekte de ustadır!&#8220;Şekeri Bırak&#8221; kitabının yazarları; Montignac&#8217;ı ve &#8220;Şekerin Hüznü&#8221; kitabının yazarı William Dufty&#8217;yi öncüleri olarak kabul etseler de, her iki yazarın, bildikleri halde ensülinin zararlarını yeteri kadar vurgulamadıklarını söylüyorlar. Onlar ensülinin yağ depolamakla kalmayıp, önceden depolanan yağların tüketimini de engellediğini, ayrıca kolesterol seviyelerini artırdığını bilimsel verilere dayanarak açıklıyorlar (Kahn ve Weir, 1994). Yani çok ensülin, çok yağ depolama riski ve kolesterolün artma riski! Demek ki pankreasımızın aşırı çalışıp, sürekli yüksek miktarda ensülin salgılamasına neden olmaması için bazı önlemler alacağız. Bu da kan şekerimizi çok yüksek seviyelere çıkartmamakla sağlanacak. Kan şekerimizi ne artırıyordu? Öncelikle karbonhidratlar. Ama ne ilginçtir ki, karbonhidratlar kendi aralarında bir çok değişik sınıflara ayrılmıştır. Tahıllar da, sebze ve meyveler de, bal ve şeker de, baklagiller de karbonhidrattır. Bütün mesele hangi karbonhidratların, kan şekerini fazla artırdığını, hangilerinin normal derecede, hangilerinin çok az artırdığını bilmekte yatıyor. Rafine edilmiş şeker, beyaz un, beyaz pirinç, beyaz makarna, beyaz ekmek (maalesef modern gıda endüstrisinin azizliği yüzünden tüm lif ve mineral, vitamin&#8230;vs. gibi faydalı elementlerinden arındırılmış olduklarından), ayrıca şekerli tüm gıda ve içecekler (ketçap ve kola gibi..) yüksek kan şekeri endeksine dahil gıdalardır. Yani bu tip liften arındırılmış gıdaları tükettiğimizde, kan şekerimiz oldukça yüksek seviyelere çıkarak fazla miktarda ensülin salgılanmasına neden olur.(Montignac kitabında bunları yüksek glisemi endeksine sahip gıdalar, ya da kötü glusidler olarak tanımlıyor). Bir çok görüşe göre, eskiden gıdalar bu kadar rafine edilmediklerinden ve daha doğal halleriyle tüketildiklerinden, çağımızın hastalıkları olan erken yaştaki damar hastalıkları, şeker, obezite ve kanser bu derece yaygın değildi. Özellikle milyonlarca yıl boyunca atalarımız rafine şekerin ne olduğunu bilmeden yaşadı. Onların pankreasları belki de yaşamlarının tek bir gününde bile bizim her gün sağladığımız ensülini salgılamamıştı. Son bir kaç yüzyılda sadece soyluların ve kralların sofrasını süsleyerek onların diyabet, gut, obezite gibi hastalıkları edinmesine neden olan şeker, bugün tüketim çılgınlığı halinde herkesin günlük diyetine fazlasıyla girmiş bulunmaktadır. Doğal oldukları halde kötü glusid olarak tanımlanacak bir kaç tane de sebze bulunmaktadır ki bunlar; patates(taze olmayanı), havuç, pancar ve mısır olarak sıralanır. Meyvelerden ise karpuz, ananas ve muz kan şekerini fazla yükselten kötü glusidler sınıfına girer. Kepekli veya daha iyisi entegral olarak adlandırdığımız ekmek, kepekli makarna, kabuklu pirinç ve baklagiller iyi glusidlerdir. Yeşil sebzeler, soya ve mantar ise çok iyi glusidler sınıfına girer, yani bunlar ensülin salgılamasına en az etki edenlerdir. (Aşağıda her iki kitaptan derlenen glisemi endeksi tablosu rakamlarla detay vermektedir.)
Montignac'ın web sitesi 'nde yöntemi anlatılıyor. Bu yöntemi çeşitli yönleri ile irdelemeye geçmeden önce, yöntem hakkında söylenenlere bir gözatacak olursak:Cerrahpaşa Diyabet ve Metabolizma Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Mücahit Özyazar&#8217;ın bu yöntemi destekleyici bir yazısının bulunduğunu söylemekte fayda var. Montignac'ın kitabının orijinal önsözünde ise, New Orleans&#8217;taki Mercy-Baptiste Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Dr. Morrison C. BETHEA&#8217;nın; hastanelerinde Montignac yöntemi uygulamasıyla hastalarının hem zayıflamalarının, hem de kolesterol seviyelerinin yüzde 20-30&#8217;lara varan seviyelerde düşüşünün sağlandığını ve bu yöntemin kesinlikle çığır açıcı nitelikte olduğunu anlatan yazısı yer alıyor. Şeker hastalarının da bu yöntemden çok fayda gördükleri ve çoğunun insülin iğnelerinden bu sayede kurtuldukları tespit edilmiş. Asıl ilginç olan ise, Dr. BETHEA&#8217;nın daha sonraları, yanına ikisi doktor, üç uzman arkadaşını daha alarak, bu metodu daha da ileriye taşıdığını ifade ettiği yeni bir kitaba imza atmış olması: &#8220;ŞEKERİ BIRAK! VE ZAYIFLA&#8221; (H.L. Steward, Dr. Bethea, Dr. Andrews-endokrinoloji uzmanı-, Dr. Balart-gastroentereloji ve hepatoloji uzmanı-, Güncel Yayıncılık).Düşük kalorili beslenme yönteminin iflası:Bugün tüm uzmanların ortak olarak kabul ettikleri bir olgu var: Besinleri kalori hesaplarına göre tüketerek günlük ihtiyacımızdan daha az kalori almaya başladığımızda, biraz da egzersizle, gerçekten de kısa bir süre içinde zayıflıyoruz. Derken bir duraklama dönemi başlıyor, artık ne kadar az yesek de kilo vermemeye başlıyoruz. Çünkü vücut &#8220;kıtlık alarmına&#8221; geçmiştir ve artık az kalori alsak da, metabolizma yavaşladığından, yediklerimiz yağ olarak depolanmaya devam etmektedir! Biz inatla daha da az yesek bile vücut derhal önlemini alacaktır, sürekli bir kısmını depolamaya devam edecek ve ne yesek yaramaya başlayacaktır! Artık kilo vermek için kalorileri iyice düşürmeye ihtiyaç duyulmaktadır, ama her seferinde kilo vermeye karşı gittikçe artan bir direnç oluştuğu görülür. Zaten sürekli aç gezmenin yarattığı bezginlik, bıkkınlık, bir müddet sonra canımızdan bezdirir. Hiç bir insan çok uzun süre ihtiyacından daha az yiyerek mutlu yaşamaya devam edemez. Kaçamak yaptığı anda ise verdiklerini fazlasıyla geri aldığını görecektir. Düşük kalori sistemini uygulayan bir çok kişi bu deneyleri yaşamıştır. Vücudumuz tek bir öğün atladığımızda bile derhal savunma mekanizmasını çalıştırır, ve bir sonraki öğünde mutlaka ekstra depolama ihtiyacı duyar. Bu yüzden zayıflamak isteyen kişilerin değil günlerce aç gezmek, bir öğün bile aç kalmaya müsamahaları yoktur. Hayvan deneylerinde de aynı sistem gözlenmiş, aynı miktarda yemeği tek öğün yiyen köpekler şişmanlarken, 5-6 sefere bölünerek yiyenler normal kilolarını korumuşlardır. Düşük kalori rejimlerinin bir diğer mahsuru daha vardır: Kişiler gerekli temel yağ asitleri, mineral ve vitaminlerden yoksun kalma tehlikelerine maruz kalabilir, bitkinlik ve çeşitli hastalıklarla karşılaşabilirler. Webb 1980&#8217;de;, Leibel, Rosenbaum ve Hirsch 1995&#8217;te şişmanlığa karşı yapılan diyetlerin yararsızlığını ortaya koymuştur. Gerek Michigan Üniversitesinden Prof. Gardner, gerekse de Pennsylvania Üniversitesinden Prof. Bronwell yaptıkları deneylerde düşük kalori rejiminin çöküşünü kanıtladılar. Eylül 1993&#8217;te ise Prof. Apfelbaum Uluslararası Anvers Kongresinde, &#8220;Aşırı şişmanlık tedavisinde hepimiz yanıldık mı?&#8221; sorusuna &#8220;Evet!&#8221; deme cesaretini göstermiştir.
 
Yüksek insülin salgısının bir başka çok önemli zararı daha var: Hipoglisemi&#8217;ye yol açması. Diyelim kötü glusidlerden oluşan bir kahvaltıyla başladık güne: Beyaz ekmek, bal, reçel&#8230; Kan şekerimiz yüksek bir nokta olan 1.80 gr/lt.&#8217;ye bile ulaşabilir. Pankreasımız çok iyi durumda değilse, ensülin salgısı fazla ve orantısız olur. Bu durumda kan şekerimiz anormal bir düşüşe geçebilir ve sindirimden 3-5 saat sonra kan şekerimiz 0.45 gr/lt.ye kadar düşebilir. Kan şekeri ani olarak düştüğünde kişi solgunlaşır, terleme, titreme, çarpıntı gibi sıkıntıların yanı sıra büyük bir açlık hissine kapılır. Hiperglisemiye (yüksek kan şekeri) tepki olarak kişilerde hipoglisemi (düşük kan şekeri) gelişir. Bu ekstrem örnekte olduğu gibi olmasa da, sürekli kötü glusidlerle beslenen kişiler düzenli olarak hipoglisemiden rahatsızlık duyarlar. Yani yemek saatinin yaklaşmasıyla gitgide sinirli, sabırsız ve hatta saldırgan olmak; üşüme, veya yorgunluk, esneme ve uyuşukluk hali, dikkat dağılması, hep anormal kan şekeri düşüşlerinden kaynaklanan durumlardır. Doktora giden hastaların çoğu kronik yorgunluktan bahsederler. Bu, kötü beslenme alışkanlığının bir sonucudur. (Fazla şeker, fazla beyaz ekmek, fazla patates, fazla makarna ve pilav; çok az lif.) Kişi hipoglisemiye düştükçe tekrar kötü bir gluside saldırmakta, ve kan şekerinin bu aşırı iniş-çıkışları bir kısır döngü şeklinde insanın metabolizmasını aşırı yormaktadır. Günümüzde aşırı kola ve şekerli yiyecekler tüketen gençler de hantal ve tembel olmanın nedenini beslenmelerinde aramalılar. Yemek sonralarında çöken ağırlığın tek nedeni bu sağlıksız beslenme alışkanlıklarıdır. Aç karnına alınan alkol de aynı etkiyi göstermektedir. Hipoglisemiye neden olan başka faktörler de vardır, heyecanlanma veya pankreas tümörleri&#8230;gibi. Kronik yorgunluğa ait de başka nedenler vardır. Ama bunlar bizim konumuzun dışındadır. Bu arada; her iki kitapta da, meyvelerin vitaminlerinden tam yararlanabilmek için, aç karnına yenilmeleri gerektiği yazmaktadır (Yemeklerden yarım saat önce veya iki saat sonra). Çünkü sindirim süreleri çok kısadır. Aksi takdirde meyveler, diğer yemeklerle saatlerce aynı midede kalarak mayalanır, diğer maddelerin sindirimini etkilediği gibi vitaminlerini de kaybederler. (Yalnız çilek, böğürtlen ve frambuaz gibi kırmızı meyveler, midede mayalanmadıklarından, yemekten sonra tüketilmelerinde mahsur yoktur.) Sonuç: Daha sağlıklı yaşamak ve ideal kilomuzu korumak için temel beslenme mantığını kavradık. Montignac yöntemi ve Şekeri Bırak yöntemi arasındaki ufak farklılıkları kısaca belirtip dikkatimizi aşağıdaki Glisemi Endeksi Tablosuna yönelterek, hangi gıdaları seçmemiz gerektiğini daha iyi göreceğiz. Glusidler tablosunda &#8220;kötü&#8221;, &#8220;iyi&#8221; ve &#8220;çok iyi glusid&#8221;ler (karbonhidratlar) yer almaktadır. Montignac ilk aşamada, &#8220;iyi glusid&#8221;lerden (&#8220;çok iyi glusid&#8221;lerden olmaları şart değil) oluşan bir kahvaltıyla güne başlamayı öneriyor. Bu kahvaltıda yemekten en az 15 dakika önce yenecek meyve, istenildiği kadar entegral ekmek, ve (entegral ekmek ne de olsa &#8220;çok iyi glusid&#8221; sınıfına girmediğinden) ensülinin yağ depolama riskine karşı önlem olarak, hiç yağın olmadığı bir kahvaltı öneriyor. Yani yağsız olmak kaydıyla peynir, yoğurt, süt tüketilebileceğini söylüyor. Öğlen ve akşam yemeklerinde aşırı yağlı olmamak kaydıyla protein tabağı (kırmızı et, tavuk veya balık, omlet&#8230;vs.), yanında çok düşük glisemik endekse dahil olan (&#8220;çok iyi glusid&#8221; tabir edilen) yeşil salata ve her tür yeşil sebze, mantar öneriyor. Veya da başka bir seçenek olarak karbonhidrat ağırlıklı bir yemek yenilebiliyor. Elbette karbonhidratlar &#8220;iyi glusid&#8221;lerden seçilecek (kepekli makarna, kabuklu pirinç, kurubaklagiller&#8230; vs.),yanında istenildiği kadar yeşil sebze ve salatalar, istenirse yağsız olmak kaydıyla peynir ve yoğurtla yenilebilecek. Montignac, protein ağırlıklı yemek ile karbonhidrat ağırlıklı yemeği dengede tutmanın iyi olacağını belirtiyor: Diyelim ki 10 öğünün 7&#8217;si protein ağırlıklıysa, 3&#8217;ü de karbonhidrat ağırlıklı olarak düşünülmeli&#8230; Rafine edilmiş(beyazlaştırmış) her tür karbonhidrat, ayrıca patates, havuç, pancar ve mısır, meyvelerden muz ve karpuz gibi &#8220;kötü glusid&#8221;ler ilk aşamada yasaklı. Zira 2-3 ay sürecek bu aşama, kilo verme aşaması.İkinci aşamada artık kilo verildiğinden, bazı kaçamaklara müsamaha gösteriliyor; örneğin patatesi çok seven bir kişi nadiren patates yiyerek kaçamak yapabiliyor ama mümkünse vücuda yağ depolatmamak için, etle beraber değil de salatayla yapılması öneriliyor bu tip kaçamakların&#8230; Tatlı meselesine gelince, ilk aşamada tatlı yok. Meyve, badem, ceviz, fındık, kuru meyve, yağsız yoğurt, şekersiz marmelatla idare edilecek. İkinci aşamada, früktoz ile yapılmış, veya yüksek oranda (%70) kakao içeren bitter çikolata içeren tatlılara yer veriliyor. Montignac, yemeklerde, özellikle 1. aşamada entegral dahi olsa ekmeğin pek yer almamasından yana. Sadece kahvaltıda, bolca tüketilebileceğini söylüyor. Zira ekmeğin ağırlık yapan, sindirimi güçleştiren bir madde olduğunu düşünüyor.Şekeri bırak yönteminde ekmek entegral olmak kaydıyla günün istenen saatinde tüketilebiliyor, ama günde 3 dilimin pek geçilmemesi öneriliyor. Şekeri bırak yönteminde, beraber yemekten kaçınılması gerekenlere değinilmiyor. Yani Montignac yönteminde olduğu gibi, yapısı gereği genelde yağlarla bir arada bulunan proteini alırken, yanında &#8220;iyi glusid&#8221; olmasına rağmen kepekli ekmek veya makarna gibi gıdaların alınmamasını öneren diyetler yok. Onlar &#8220;iyi glusid&#8221;lerin hepsi dengeli karıştırılarak yenebilir, ama miktarda asla aşırıya kaçılmamalı demektedir. Örneğin, yeşil sebzelerle garnitür edilmiş bir porsiyon kırmızı veya beyaz et tabağı, yanında bir dilim ekmek ve bir salata öğünümüzü oluşturacak; öğün aralarında ise meyve ve yemişlerle atıştırma yapılacak. Meyve dışında ise, tatlandırıcıların kullanıldığı, ya da yüksek (en az %60-70) kakao içeren çikolatayla yapılan şekersiz tatlıların tüketildiği bir beslenme tarzını uygun görüyorlar.Aslında geri kalan tüm beslenme önerileri tamamen aynı denilebilir. Alkol konusunda; çok az olmak kaydıyla (günde 1 veya 2 kadeh), mümkünse kırmızı şarap gibi faydalı olanının tercih edilmesi ve yemekle beraber tüketilmesi konusunda fikir birliği içindeler. Bira ise en kötü glusid olan maltoz içerdiğinden önerilmiyor.









KÖTÜ GLUSİDLER(Kan şekeri endeksi 50&#8217;den yüksek):

Maltoz 110
Glikoz 100
Fırında patates 95
Hamburger ekmeği 95
Patates püresi 90
Havuç 85
Patates kızartması 80
Bakla 80
Balkabağı 75
Bal 75
Şeker 75
Mısır gevreği 75
Beyaz un 75
Beyaz pirinç 75
Mısır 75
Kraker 75
Beyaz baget ekmek 70
Bisküvi 70
Pancar 70
Çikolata 70
Haşlanmış patates 70
Karpuz 70
Ananas 65
Muz 60
Kavun- 60
Beyaz undan makarna 60
Reçel- 60
Kuruyemiş 60
Taze patates 55
Patlamış mısır 55

İYİ GLUSİDLER(Glisemi endeksi 50-20 arası):

kepek ekmeği 50
Bulgur 50
Bezelye 50
Şekersiz tam tahıl 50
Kivi 50
Üzüm 50
Armut 45
Taze fasulye 40
Barbunya 40
Çavdar ekmeği 40
Şekersiz meyve suyu 40
Şeftali,erik 40
Elma, portakal 40
Greyfurt 25
Kiraz,vişne 25
Siyah çikolata (min.%70 kakaolu) 22
Fruktoz (meyve şekeri)20
Entegral ekmek 35
Nohut 35
Süt ürünleri 35
Meyveli yoğurt 35
Kuru fasulye 30
Entegral makarna 30
Mercimek 30
Kuru kayısı 30
Şekersiz marmelat 30



ÇOK İYİ GLUSİDLER(Glisemi endeksi 20&#8217;den az):

Yoğurt 15
Soya fasulyesi 15
Domates 15
Fındık 15
Yerfıstığı 15
Mantar 15
Yeşil sebzeler 15 ve altı
Taze kayısı 10
 
Montıgnag Diyeti
Montıgnag Diyeti
Selahattin Dönmez

1- Bence Türkiye&#8217;de en çok okunan ve en çok uygulanan diyet sistemiydi. Besin gruplarından karbonhidratlarla proteinlerin aynı öğünde tüketilmemesine dayanmakta. Şunu bilmekte fayda var; besinler eşit oranda olmasa dahi kendi özel yapısı nedeniyle karbonhidrat ve protein hatta bir miktar yağ içerirler. Bence burada yapılmak istenen besinleri ayırarak kişinin günlük alması gereken enerjiyi malesef yanlış yoldan azaltmak.

2- Bu diyet kilo verdirmede bir nebze başarı sağlamış olsa da kilo korumaya diğer sistemlerde olduğu gibi hiçbir fayda sağlamamıştır. Aslında bu diyet sistemindeki en büyük hata kilo vermeye başlayan bireylere beslenme uzmanı olacaklarmış gibi hem çok doğru olmayan&#8217; hem de karmaşık bilgilerin verilmiş olması.

TAYLAN KÜMELİ

Karbonhidrat içeren besinlerle protein içerenlerin birbirin¬den ayrı alınması(gıdaları ayrıştırma) esasına dayanıyor. Montignac prensiplerine göre, enerji veren proteinler, glusitler ve yağlar ile enerjik olmayan lifler, su, vitamin, mineral ve eser elementler birlikte alınmıyor. Çok düşük kalorili beslenme listelerini ve tek tip beslenme programlarını uygulayan kişilerin çok ciddi sağlık problemleriyle karşılaşma olasılığı yüksektir.

Özellikle bu tür bir beslenme rejimi mide bağırsak sisteminde bozukluklara ve sinir sisteminde defekt oluşumuna yol açabilmektedir.

MUZAFFER KUŞHAN

Mesleği personel müdürlüğü olan Montignac&#8217;ın getirdiğihiçbir yenilik yok. Para kazanmak amacıyla lanse edilen bir bilgi hırsızlığı bu diyet. Şeker yendiğinde kan şekerini çok kı¬sa zamanda yükseltir. Salgılanan insülin kanda yükselen şekeri öncelikle doğru daha sonra kullanılmak üzere karaciğer ve kas hücrelerinde depo eder. Geri kalanını yağa çevirir. Yedikçe acıkan, acıktıkça yiyen ve durmadan şişmanlayan bir insan modeli ortaya çıkar. Dr. Atkins diyetinin de temel felsefesi kan şekerini çok kısa zamanda yükseltenler ve daha birçok karbonhidratın yasaklanması temeline dayanmaktadır. Kilo almanın sebebi olarak aynı şeyler anlatılmaktadır. Fikir doğrudur ve tıbben ispat edilmiştir ama onun buluşu değildir.

ZUHAL GÜLER

Ayrıştıma diyetiyle aynı özellikte olan bir diyet. Bu ikisinin ana prensibi protein ile karbonhidrat içeriği olan besinlerin aynı anda tüketilmemesi. Halbuki besinlerin içerisinde 3 besin öğesi olan protein, karbonhidrat ve yağ bir arada bulunmakta.

Bir besin tüketildiğinde sadece bir besin öğesini almakiçin analiz ile besin öğelerini ayrıştırmak gerekmektedir. İşte bu şekilde asıl anlamda ayrıştırma yapılmış olacaktır. Fakat bu besin öğelerinin yiyeceklerden ayrıştırılması normal şartlarda mümkün değildir. Bu tarz ayrıştırma diyetleri, yağsız doku kitlesinden kayba neden olduklarından sağlıksız kilo verilmesine neden olmaktadır.
 
ya ALLAH aşkına şu kitabı okumadan internetten bulduklarınızla alıntı yapıp milletin kafasını bulandırmayın???!

o muzaffer kuşhan vs. insanlarının verdikleri diyetlerin ne kadar sağlıklı olduğunu gördük daha geçen gün bir genç kız öldü.

ve o insanların kitabı okumadığına yüzde yüz eminim. eğer okusalardı bu diyetin ne kadar sağlıklı olduğunu anlarlardı. çok sağlıksız diyen arkadaşlara tavsiyem kitabını bir alıp okuyun da hele ondan sonra karar verin sağlıksız mı değil mi diye. bu diyet dünyadaki en sağlıklı diyettir! neden mi?

çünkü tamamen doğal besinlerle besleniyorsun, rafine edilmiş gıdalara hayatında yer yok. vücut kimyanı bozacak hiçbişey yok hayatında. kalp ve damar hastalıklarını engelliyorsun bu beslenme biçimiyle. üstelik aç kalmıyorsun.


VE BUNLAR BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI! KİTAPTA HEPSİ YAZIYOR!

bu internette ve medyada yazanların çoğu safsata. hatta bu kitabı yazan adam bundan o kadar bıkmış ki kitaba ek yazılar yazmış. montignac yöntemi ne atkins diyeti gibi protein yüklemesini söyler, ne de proteinle karbonhidratlarlı ayrıştırmanı. ne aç kalmanı söyler ne de kalori hesabı yapmanı. tek tip besinlerle beslenmeni de söylemez. adam sana sağlıklı beslenmesini öğretiyor ya! internette okuduğunuz hiçbir ama hiçbir şeye inanmayın; kitabı okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. ve kitabı okumadan da bu diyeti uygulamayın. yanlışlarla uyguluyorsunuz çoğunuz görüyorum. o glusid listesinin çoğu da yanlış, mesela bulgur, kepek ekmeği kesinlike kötü glusidlere giriyor ve yasak!

ya 10 ytl verip şu kitabı alıp okuyamıyor musunuz? alıp okuyun ne kaybedeceksiniz? bişeler kazanacağınızdan eminim. lütfen artık internetteki yalan yanlış şeyleri koymayın buraya.


MONTIGNAC YÖNTEMİ AYIRMA DİYETİ DEĞİLDİR!!!! beslenme uzmani diyetisyen diye geçinen adamlar bile kitabı okumayıp yorum yapmış yuh diyorum.
 
X