Davranış Bozuklukları Otizm

Çocuğumuzda karşılaştığımız huysuzluk, saldırı, şiddet, içe dönüklük, korkaklık, hiperaktiflik, pasiflik, dikkatsizlik, çevreye uyum, utangaçlık, hırçınlık vs birçok sorununuzun paylaşıldığı konular.
haha her konuyu ayrı cevaplıyım dedim biraz karışmış anlarsın artık senin yazı benim yazı karışmış :KK1:
 
Civa, maruz kalindigi takdirde sinir ve sindirim sisteminde ciddi tahribatlara yol acabilecek agir metallerden olup, otizme neden olabildigi tesbit edilmis ender maddelerden birisidir. Civa bugun agirlikla kimya endustrisinde kullanilmakta (bkz. cesitli petrol bazli maddeler ve ozellikle de yuksek oranda sulfur iceren komur. Bir diger civa iceren madde ise flurosan lambalar!). Bu metal turune maruz kalma, daha cok uretiminde civa kullanan ve atiklari civa iceren fabrika ve isletmelerin yakinlarinda yasayan sahislar icin soz konusu. Fakat malesef, artik global bir endustrilesmeden soz ettigimiz icin, ve bazi ulkelerin endustriyel atik konusunda baglayici yasalarinin bulunmamasi yuzunden kimin bu metale ne kadar maruz kaldigini tesbit etmek kolay degil. Yalniz, bazi sulardan cikartilan balik turleri ciddi oranlarda civa icerebiliyor (Kimseyi panikletmek gibi olmasin kesinlikle ama, Amerikan Pediyatri Birligi, yakin zamanlarda, hamile kadinlari bazi tur baliklari tuketmemeleri konusunda uyaran bir bildiri yayinladi). Son olarak civa, son yillarda otizm tartismalarinda gundeme oturan bir diger konunun da icerigini olusturmakta: Asi ve otizm baglantisi. Malesef bazi asi markalarinda timerosal denilen ve civa iceren bir madde bulunuyor. Bu miktar, bir cok yasal duzenlemelerde bildirilen miktarin altinda. Diger bir deyisle, bazi uzmanlar bu miktardaki civanin zararinin olmayacagini iddia ediyor. Ote yandan karsi grup ise, asilarin icindeki civa ne kadar az olursa olsun, kucuk bebeklerin sisteminin bu miktara tahammul edemeyecegi gorusunu savunuyor. Literaturde her iki tarafi da destekleyecek arastirma var. Civa iceren asilar, Kanada gibi bazi batili ulkelerde yasaklandi, ama bu konuda kesin lafi soylemek benim boyutlarimi biraz asiyor. Yalniz sunu soylemekle yetinecegim. Bircok aileyi tereddude dusuren uclu asinin otizme yol acmadigi, icinde Dunya Saglik Orgutu'nun de bulundugu bircok saglik otoritesi tarafindan onaylanmis durumda.
Otizmle baglantisi tespit edilmis bir diger agir metal ise kursun. Yine kursun da daha cok kimya endustrisinde kullaniliyor. Gelismis ulkelerde cogu uzman, otizm teshisi konulan cocuklarin kanlarinda, civa veya kursun gibi agir metal olup olmadiginin tesbit edildigi testleri standard prosedur olarak onermeye basladi. Uygulanan tedavi yontemi ise kilasyon (chelation) terapisi. Kilasyon terapisinde, vucuda verilen bazi maddeler kandaki metallere yapisip bosaltim sistemiyle organizmadan atiliyor. Yurtdisinda dahi bircok donanimli hastanede bu uygulama yapilmiyor. Daha cok belirli klinikler ve alternatif tip uzerine uzmanlasmis hekimler bu uygulamayi yapiyor. Turkiye'de uygulamasi olup olmadigini bilmiyorum. Yalniz bu konuda belirtmek istedigim nokta, kilasyon tedavisine baslamadan once kanda agir metallerin tesbit edilmis olmasi. Aksi takdirde bu uygulamanin ciddi yan etkileri olabiliyor.

ALNTI...
 
selam kızlar yiğidi krese almadılar raporu var dıye söylemıyecektım ama servıs kresten alacaktı eger olsaydı anlıycaklardı zaten kocam sap dıye söyleyıverdı özel egıtımcımız yok dıye almadılar kızlar böle bişiy varmı müfredata göre alamayız dıyo offf cınnet gecırcm ogluma bakcak kımsem yok ya
 
maalesef canım benim götürdüğüm i kreş te bana sizin oğlunuzla ilgilenecek özel elemanımız yok demişti ilk gittiğimde sölememiştim bi karşıladılar sorma çay kahve güleryüz ikinci gittiğimde söledim içeri bile davet etmediler güya psikolog olan bayan kapıda konuştu benimle öle zoruma gittiki ağlaya ağlaya geldim eve kaynıma sölemiştim nasıl köpürdü neresi o ç.abuk söle nasıl almazlarmış köpürdü huyunu bildiğim için sölemedim konuyu kapattım gider döverdi valla ama napalım insanlar insafsız vicdasız daha çocuğumu görmeden böle bi karar aldılar allaha havale ediyorum al işte 19senedir vardı burda bi kreş geçen baktım yok kapanmış bizim merkezin sahibi tanıyordu kreşin sahibini çökmüşler hiç üzülmedim beter olsunlar böleleri alma maznumun ahını demişler üzülme bi müddet hiç kimse yokmu sana gelebilecek keşke hepimiz aynı şehirde otursaydık destek olurduk birbirimize
 
selam kızlar yiğidi krese almadılar raporu var dıye söylemıyecektım ama servıs kresten alacaktı eger olsaydı anlıycaklardı zaten kocam sap dıye söyleyıverdı özel egıtımcımız yok dıye almadılar kızlar böle bişiy varmı müfredata göre alamayız dıyo offf cınnet gecırcm ogluma bakcak kımsem yok ya

rehberlik araştırmaya gidebilirsin küçük bir ilde yaşıyorsun ama oğlunun gidebilceği bi okul vardır mutlaka..erken teşhis erken eğitm diyorlar ama malesef insanlar ön yargılı eğitimsiz özel eğitim alıyor olabilir eksikleri olabilir ama o daha küçücük bir çocuk kimse benim başımada gelir diye düşünmüyor yazıklar olsun böyle eğitimcilere
 
Heller Sendromu

Doğumdan sonraki 2 yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden

Çocukluğun dezintegrif bozukluğu, Heller sendromu ve dezintegratif psikoz olarak ta bilinir. Öncesinde normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zeka, dil ve sosyal işlevlerinde bir kaç ay içinde gelişen deteryasyondur (yıkım). Tahminen otistik bozuklukların 10'da biri sıklıkta gözlenir. Erkek/kız oranı 4-8/1'dir. Sebep bilinmiyor. Konvulzif sendromlar, tuber sklerozis ve çeşitli metabolik hastalıklarla birlikte bulunabilmektedir.

A. Doğumdan sonraki 2 yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte normal bir gelişmenin olması


B. Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi:

- Sözel anlatım ya da dili algılama

- Toplumsal beceriler ya da uyumsal davranış

- Bağırsak ya da mesane kontrolü

- Oyun

- Motor beceriler

C. Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:

Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (örneğin sözel olmayan davranışlarda bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe)


İletişimde nitel bozukluklar (örneğin konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da sürdürmede, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması, çeşitli imgesel oyunlar oynamama)


Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
 
Angelman Sendromu ilk olarak 1965 yılında ingiliz doktor Harry Angelman tarafından tanımlanmış nörogenetik bir bozukluktur. Anneden gelen kromozom 15′teki bir bozukluktan kaynaklandığı (vakaların %70-75′i) sanılmaktadır. Sendrom, çocuklardaki sürekli gülümseme hali ve karakteristik bedensel duruş nedeniyle “Happy Puppet Syndrome” (Mutlu Kukla Sendromu) olarak da adlandırılmaktadır. Çocukların ortak özelliği: zeka ve gelişimsel gerilik, benzer fiziksel özellikler, konuşmama ya da minimal konuşma, nöbet ve sürekli gülümseyen yüz ifadesidir.
AS’de klinik özellikler ve temel belirtiler nelerdir?
Aşağıda çocukların klinik özellikleri ve bu özelliklerin görülme oranlan listelenmiştir:

■Gelişimsel gecikme ( %100 )
■Sözel ve sözel olmayan dilin minimum kullanımı, alıcı dilin ifade edici dilden daha gelişmiş olması (% 100)
■Hareket ve denge bozuklukları, ayakların ayrık durması, bacakların titremesi, sarsak vücut duruşu, koordine olmayan hareketler ( %100 )
■Davranışsal farklılıklar : sürekli mutlu yüz ifadesi, kahkaha, cana yakınlık, el çırpma, hipermotor davranışlar, kısa dikkat süresi ( %100 )
■Küçük kafa çevresi ( > %80 )
■Üç yaştan önce görülmeye başlamış nöbetler ( > %80 )
■Anormal EEG ( > %80 )
■Bebeklikte beslenme problemleri ( %20-80 )
■Hipopigmental cilt ve gözler ( %20-80 )
■Dil, emme ve yalama problemleri, dilin normalden büyük ve dışarıda olması, ağız suyu akması (%20-80)
■Uyku bozuklukları ( %20-80 )
■Aşırı ağza alma ve çiğneme davranışı ( %20-80 )
■Suya aşırı ilgi ( %20-80 )
■Sürekli alt bacak ve tendon hareketleri ( %20-80 )


AS’li yeni doğanlar, normal hamilelik ve doğum hikayesi, boy, kilo, kafa çevresi bakımından normal fiziksel özelliklerle doğarlar. Doğumdan sonra çocuklar daha yavaş kilo alır ve kafa çevreleri daha yavaş gelişir. Doğumun ilk ayından itibaren motor gelişiminde gerilik görülür. Oral – motor gelişim, dil ve emme becerileri problemlidir. Buna bağlı olarak bazılarında yeme problemleri, kusma, diş gıcırdatma görülebilir. Gelişimsel gerilik kendini özellikle 6-12 aylar arası gösterir. Gelişim, gecikmiş, fakat ilerleme gösteren ve beceri kayıplarının olmadığı bir seyirde devam eder.
AS’nin görülme sıklığı nedir?
Görülme sıklığı 1/15000-1/30000 arasındadır ve kız ve erkeklerde eşit oranda rastlanmaktadır.

AS’ye nasıl tanı konur?
AS tanısı için kullanılan nesnel-objektif bir yöntem yoktur. AS tanısı genellikle karakteristik davranış ve özelliklerin belirginleştiği 3-7 yaşlar arasında pediyatrist ve genetik uzmanları tarafından gözlem, gelişim hikayesi ve laboratuar bulguları (genetik test sonuçları) değerlendirilip aşağıdaki kriterler göz önüne alınarak konulur :

■Kendini ilk olarak motor becerilerde gösteren gelişim ve konuşma geriliği
■İnce motor problemleri, sarsak bacak hareketleri, ayrık bacak duruşu, el çırpma gibi normal dışı hareketler
■Karakteristik yüz görüntüsü
■Epilepsi ve anormal EEG
■Mutlu yüz ifadesi, kahkaha
■Kromozom 15′te problem


AS’de hangi tedavi ve terapi yaklaşımları kullanılır?
Uyum ve becerileri arttırma ve bazı semptomları ortadan kaldırma amacıyla eğitsel terapiler kullanılır. Bunlann birçoğu davranışçı terapilerdir. Motor, dil ve sosyal becerileri geliştirmeğe yönelik fizyoterapi, uğraş terapisi, konuşma terapisi, hidroterapi, müzik terapisi gibi eğitsel yaklaşımlar çocuğun gelişimini destekler. AS’li çocuklar genellikle hiperaktif oldukları ve konsantrasyon sorunları olduğu için oldukça yapılandırılmış aktivitelere ve rutin oluşturulmasına ihtiyaç duyarlar.Çok kolay uyanlabildiklerinden çok fazla uyarının olduğu ortamlar ve büyük gruplarda hiperaktif davranışlar sergilerler. Yapılandırılmış ve kontrollü ortamlarda hareketlilik ve stereotipik davranışlar azalma gösterir. Anlaşılamamaktan, kendini ifade edememekten kaynaklı kaygı, frustrasyona neden olabilir. Çocuğun iletişim becerilerinin ve formlarının bir konuşma terapisti tarafından tespit edilmesi çocuğa en uygun iletişim yollarından birini (işaret dili, resim ve sembollerle iletişim…) öğretmede ve böylelikle davranış problemlerini azaltmada faydalı olmaktadır.
Günlük yaşam becerileri ve özbakım becerileri kazandırmada TEACCH (kişilerarası iletişimi kolaylaştıran görsel, somut bir iletişim yöntemi) kullanılan yöntemlerden biridir. Ana amaç çocuğun iletişimini geliştirmek ve mümkün olduğunca bağımsız yaşamasını sağlamaktır. Oral motor becerileri geliştirmeye yönelik çalışmalar, çocuğun dil ve yeme problemlerini azaltır. İnsanlara ilgileri olduğu ve alıcı dilleri gelişmiş olduğu için, günlük yaşamda sorumluluk paylaşabilir ve arkadaşlıklar kurabilirler. Erken yıllardan başlanarak yapılandırılmış oyun oynamaları desteklenmeli, özel eğitim ve kaynaştırma eğitiminden yararlanmalan sağlanmalıdır.

Kahkaha ve sürekli mutlu hal neye bağlıdır?
Kahkaha ve gülümsemenin As’li çocuklarda neden bu denli yaygın olduğu bilinmemektedir. Gülme şeklinin epilepsi ile bir ilgisi olmadığı genellikle sırıtmaya eşlik eden ifade edici bir aktivite olduğu bilinmektedir. Çocukların %70′inde sürekli gülümseme ve bunun yanında diğer yüz ve vücut mimikleri çocuğa bu yüz ifadesini verir.

AS ve İletişim
Bebeklikten itibaren iletişime açık ve insanlara yakındırlar. Dikkat sürelerinin kısa olması, etkileşim ve iletişimi olumsuz yönde etkiler. AS’li, çocukların tamamı, konuşma problemine sahiptir. Oral-motor problemler yeme sorunlarına neden olduğu gibi konuşmayı da etkiler. Bir kısmı hiç konuşmaz ya da sınırlı sayıda kelimeyle konuşur. Alıcı dil (kendilerine iletilenleri anlama) ifade edici dilden (ihtiyaçlarını ifade etme ) her zaman daha iyidir. İşaret dili, resimle iletişim kurma gibi alternatif iletişim yaklaşımları bu çocuklarda sıklıkla kullanılır.
 
Asperger sendromu (AS)
ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Her ne kadar standart tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve atipik dil kullanımına sıklıkla rastlanır.

Asperger sendromunun adı Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger’den gelmektedir. Asperger, 1944 yılında, tedavi için gelen sözel olmayan iletişim becerileri olmayan, yaşıtlarıyla empati kuramayan ve fiziksel olarak sakar olan çocukları tanımlamıştır. Elli yıl sonra AS Hastalıkların ve İlgili Sağlık Sorunlarının Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması'nda (ICD-10) ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması'nda (DSM-IV) Asperger bozukluğu olarak tanınmıştır. AS’nin birçok yönü hakkında cevaplanmamış sorular bulunmaktadır; örneğin AS ile yüksek işlevli otizm arasındaki ayrım şüphelidir;] kısmen buna bağlı olarak AS’nin prevalansı kesin olarak belirlenmemiştir. Her ne kadar araştırmalar genetik kökenli olduğunu desteklese ve beyin görüntüleme teknikleri beynin özel bölgelerinde yapısal ve işlevsel farklılıklar tespit etmiş olsa da AS’nin kesin nedeni bilinmemektedir. Asperger sendromu için tek bir tedavi yoktur ve çeşitli müdahalelerin etkinliği yalnızca sınırlı veri ile desteklenmektedir. Müdahaleler belirtileri ve işlevselliği geliştirmeye yöneliktir. Tedavinin ana yöntemi davranışsal terapidir ve zayıf iletişim becerileri, takıntılı ya da yineleyici rutinler ve sakarlık gibi özel bozukluklar üzerine yoğunlaşır. AS’i olan bireylerin büyük çoğunluğu farklılıklarıyla başa çıkmayı öğrenebilmektedir ama bağımsız bir yaşam sürebilmeleri için sürekli moral desteğe ve teşviğe ihtiyaçları olabilir. Araştırmacılar ve AS’li kişiler, AS’in iyileştirilmesi gereken bir hastalık ve normalden bir sapma olduğuna dair görüşlerden uzaklaşılıp, bunun bir özürlülükten çok farklılık olduğu görüşüne yakınlaşılmasını sağlamıştır.
 
İbrahim Durukan, Tümer Türkbay


Özet
Savant sendromu, ağır düzeyde gelişimsel ya da zihinsel yetersizliklerin yanında çoğu insanda bulunmayan sıra dışı zihinsel becerileri olan kişileri tanımlamaktadır. Kişinin genel zeka düzeyi ortalamanın altında olmasına karşın bir ya da birden fazla alanda aşırı düzeyde bilgi sahibidir. Savant sendromu olgularının yaklaşık yarısının otistik bozukluğa bağlı, kalan yarısının da diğer tip gelişimsel bozukluklar, zeka geriliği veya merkezi sinir sistemi hastalıkları ya da yaralanmalarına bağlı olduğu kabul edilmektedir. Erkeklerde kızlara oranla altı kat daha sık görülür. Savant becerileri genellikle beş genel kategori ile sınırlıdır. Bunlar müzik becerileri, sanat becerileri; takvim hesaplama becerisi; matematik becerisi ve mekanik ya da mekansal becerilerdir. Savant olguları parçalı becerileri olan savantlar, yetenekli savantlar ve olağanüstü savantlar olarak üçe ayrılabilir. Savant sendromunda saptanan özgül becerilere hemen her zaman olağanüstü bir bellek eşlik eder. Savant sendromu konjenital ya da edinsel olabilir. Birçok savant becerisi doğumda var olan bazı gelişimsel güçlüklerin üzerine eklenerek çocuklukta ortaya çıkmaktadır. Edinsel savant becerileri sağlıklı gelişim gösteren bireylerde bebeklik, çocukluk ya da erişkinlikte geçirilen kafa travması ya da merkezi sinir sistemi travması sonrası gelişebilir. Savant becerilerinin zaman içinde kaybolması kural olmaktan ziyade istisnadır. Savantların becerileri sadece ezber belleğine dayanmamaktadır. Oldukça organize, alana özgü bilginin temsil edilme ve düzenleme becerisinin gelişmiş olduğu bilinmektedir. Savant sendromundaki nöropsikolojik profili açıklamak için birçok teorik model ortaya konmuştur. Savant olgularına olan ilgi 18. yüzyılda başlamış olmasına karşın halen ilk tanımlandığı dönemdeki gibi gizemini korumaktadır. Savant’a özgü yeteneklerin varlığı ve doğası ile ilgili birçok soru halen yanıtsız olduğundan bu konu ile ilgili araştırmalar artarak devam edecek gibi gözükmektedir.ALINTI...
 
İlk kez 1966 yılında Andreas Rett, muayenehanesinin bekleme salonunda garip el stereotipleri olan 2 kız çocuğu görüp değerlendirerek rapor ettiği bu bozukluk, yaşamın ilk ayları (ilk 3-5 ayı) sıklıkla normal gelişim söz konusu iken, 5 ay sonrası kafa büyümesinin yavaşlaması, el becerilerinin kaybolması ve garip el hareketlerinin başlaması, otistik tabloyu çağırıştıran sosyal etkileşimde gerileme, dil becerilerinin gelişememesi, farklı postür (duruş), nefes tutma periyotları ile kendini göstermektedir. Kızlarda görülen bu bozukluğun görülme sıklığı 1/15000 olduğu bildirilmektedir.
Bu kızlarda ağır mental retardasyon görülmekte, konuşma gelişmemektedir. EEG anormallikleri ve epileptik nöbetler sıklıkla tabloya eşlik etmektedir.
Bu bozukluğun 4 aşamada seyrettiği söylenmektedir:

1. Başlangış Fazı: 5 ay – 1.5 yaş arası dönemde nonspesifik regresyon söz konusudur.
2. İkinci Dönem: Hızlı ve spesifik regresyonun görüldüğü, otistik belirtilerin ön planda olduğu dönemdir.
3. Psödostasyoner Dönem: İletişimsel becerilerde artmalar söz konusudur, otistik belirtiler hafiflemiş, ancak yavaş nöromotor gerileme söz konusudur.
4. Geç Dönem: Motor belirtiler iyice yerleşmiş, skolyozis ve spastisite söz konusudur. ALINTI...
 
Asperger Sendromu erkek çocuklarda daha sık görülen, pek çok bakımdan yaşıtlarından ayrılmayan normal özellikleri olmasına rağmen, empati kurabilme, kendini başkasının yerine koyma, arkadaşlık kurma konusunda beceriksiz olma, ilişki başlatamama, tek taraflı iletişim, ilgi duyduğu konuda çok yoğun ve detaylı bilgi edinme, aşırı odaklanma, bazı sakar davranışların sıkça görülmesi, vücut duruşundaki gariplikler ve vücut koordinasyonunu sağlamada zorluklar gibi özelliklerle tanımlanan bir bozukluktur.

AS çocukların ebeveynlerinin birinde özellikle babalarında benzer belirtiler vardır.

Sosyal Ve duyusal Güçlükler:
-Arkadas edinme güçlügü
-Birlikte çalismada güçlük
-Yeni durumlarla karsilasmada adaptasyon güçlügü

Dil ve iletisim kurma güçlügü:
-Saka ve alaylari anlama güçlügü
-Dilin sosyal kullanim güçlügü
-Okudugunu yorumlayamama
-Vücut dili ve jestleri anmama güçlügü

Düsünce esnekliginde güçlük:
-Rutin degisiklikleriyle basa cikma güçlügü
-Empati kurmada güçlük
-Cevre edinmede güçlük

Asperger sendromunu otizmden ayıran en önemli fark, Asperger Sendromu’nda zekâ ve dil gelişiminin normal düzeyde olması ve bu çocukların zekâ düzeyinin sınır zekâ olan Zekâ Bölümü’ nün IQ=70 ve onun üzerinde olmasıdır.

Otizm ve Asperger Sendromunun bazı ortak özellikleri:
1. İletişim kurmada zorluklar,
2. Sosyal ilişki kurmada zorluklar,
3. Hayali ve yaratıcı oyunun olmamasıdır.

Bu çocuklarda, hayvanlara ya da fen konularına aşırı ilgi, uzun süreli hafızanın normal gelişim gösteren çocuklardan daha iyi olması, ışık ve ses gibi uyaranlara karşı aşırı hassasiyet gibi bazı özellikler görülebilir. Bu sendromun diğer bozukluklara göre daha fazla genetik özellikler gösterdiği ortaya çıkmaktadır.

Literatürde “Asperger Sendromu” olan çocuklar “Yüksek İşlevli Otistik” olan çocuklar ile karıştırılmaktadır. Asperger Sendromu ile Yüksek İşlevli Otistik çocukları birbirinden ayıran en önemli ölçütler:
1. Asperger Sendromu’nda iletişim ve hayal kurmada bozukluk olmayabilir, ancak yüksek işlevli otistik çocuklarda bozukluk görülebilir.
2. Asperger Sendromu’nda dil gelişiminde gerilik görülmez, ancak yüksek işlevli otistik çocuklarda gerilik görülebilir.
3. Asperger Sendromu’nda bilişsel, özbakım ve sosyal iletişim dışında uyumsal davranışları yaşına uygun gelişir, ancak yüksek işlevli otistik çocuklarda ise bu davranışlarda gerilik görülebilir.

Tedavi
AS unun özel bir tedavisi yoktur. Bu çocuklara psikoterapi, aile egitimi, davranış degiştirme tedavileri, sosyal beceri kazandırma ve özel egitim gerekir. Bu çocukların ögretmenleri de bu konuda egitilmelidir. Çocugun egitimi ile ilgilenenlere ve ailesine AS unun bir gelişim bozuklugu oldugu ve bu çocugun digerlerinden bazı farklılıklar arz edebilecegi söylenmelidir. Bu çocukların ihtiyacına göre egitim destegi ve özel ilgi gösterilmelidir. Motor beceriksizlikleri için meşguliyet terapisti, konuşma bozuklugu için konuşma terapisti, davranış bozuklugu için psikolojik danışmalık ve rehberlik gerekir. Anksiyete, depresyon, dikkat eksikligi saplantı-zorlantı bozuklug, tekrarlayan hareketler varsa bazı ilaçlar kullanılabilir.

Asperger Sendromu olan çocuklar arkadaş edinmek isterler, ancak sosyal iletişim becerileri gelişmediği için arkadaş edinemezler. Yüksek işlevli otistik çocuklar ise iletişim kurma ve arkadaş edinme isteğini göstermezler.
ALINTI...
 
Ay ben bu akşam çok mutlu oldum yani ailece olduk ufaklıkla babası balonla oynuyolardı balon beşiğin içine kaçtı a....onları izliyo canı isterse katılıyor bu akşam katılmadı oyuna ama babası balonu getir dedi hemen gitti beşikten aldı ve babasına verdi çok mutlu olduk
 
Ben otizmliyim! Senin deyiminle "engelli"yim! Mutlulukta, üzüntüde, heyecanda yani duygularımla aynı senin gibiyim. Senin gibi bir annem, bir babam, kardeşlerim var benim. Bazen kendime sakladığım, kimselerle paylaşmadığım bir sesim, bazen her zorluğa rağmen "Ben de burdayım" deyip havaya kaldırmak istediğim ellerim, çoğu zaman uçarcasına koşup bulutlara zıplamak, her engeli aşmak isteyen fakat çoğu zaman bunu başaramayan bir bedenim var benim. En önemlisi sevgi dolu, tertemiz, akpak bir kalbim var benim. Beni görmeni, tanımanı ve benimle ilgilenmeni çok isterim. Takıntılarımla kurduğum kendi dünyam var benim. Sana sunulan imkanlarla disiplin dolu bir çalışmayla, sonsuz emek isteyen bir sabırla ben de senin gibi olabilirim. Bütün bunları başarabilmek için bir ele ihtiyacım var benim.ALINTI...
 
Ay ben bu akşam çok mutlu oldum yani ailece olduk ufaklıkla babası balonla oynuyolardı balon beşiğin içine kaçtı a....onları izliyo canı isterse katılıyor bu akşam katılmadı oyuna ama babası balonu getir dedi hemen gitti beşikten aldı ve babasına verdi çok mutlu olduk

canım benim başkaları için çok basit bişey ama biz nekadar mutlu oluyoruz değilmi maşallah:KK9: paşaya:nazar::nazar:

Ben otizmliyim! Senin deyiminle "engelli"yim! Mutlulukta, üzüntüde, heyecanda yani duygularımla aynı senin gibiyim. Senin gibi bir annem, bir babam, kardeşlerim var benim. Bazen kendime sakladığım, kimselerle paylaşmadığım bir sesim, bazen her zorluğa rağmen "Ben de burdayım" deyip havaya kaldırmak istediğim ellerim, çoğu zaman uçarcasına koşup bulutlara zıplamak, her engeli aşmak isteyen fakat çoğu zaman bunu başaramayan bir bedenim var benim. En önemlisi sevgi dolu, tertemiz, akpak bir kalbim var benim. Beni görmeni, tanımanı ve benimle ilgilenmeni çok isterim. Takıntılarımla kurduğum kendi dünyam var benim. Sana sunulan imkanlarla disiplin dolu bir çalışmayla, sonsuz emek isteyen bir sabırla ben de senin gibi olabilirim. Bütün bunları başarabilmek için bir ele ihtiyacım var benim.ALINTI...

otizim hastalık farklılık onları olduğu gibi kabul etmek.. bende senin gibi olabilrim diyor ama bana sunduğun imkanlarla ve başarabilmesi için bir ele değil birsürü ele ihtiyacı var aslında ama önyargılar,önyargılar
 
canım benim başkaları için çok basit bişey ama biz nekadar mutlu oluyoruz değilmi maşallah:KK9: paşaya:nazar::nazar:



otizim hastalık farklılık onları olduğu gibi kabul etmek.. bende senin gibi olabilrim diyor ama bana sunduğun imkanlarla ve başarabilmesi için bir ele değil birsürü ele ihtiyacı var aslında ama önyargılar,önyargılar

evet yaa başkaları için sıradan bişey olabilir ama bizim için kocaman bişey kocaman hemde
bilemiyorum aslında bazen kızıyorum bazende acaba benim çocuğum böle olmasaydı bende öle yaparmıydım önyargılı düşünürmüydüm diyorum ama sonra anneyim ben tv de haberlerde bile görünce çocuklarla ilgili ne haber olursa ağlamadan duramam içim cız eder ben öle olmazdım heralde diyorum hatta çöpe atılan bebekler böle haberler izlerken derdim hep keşke benim kapımada bıraksalar derdim
 
evet yaa başkaları için sıradan bişey olabilir ama bizim için kocaman bişey kocaman hemde
bilemiyorum aslında bazen kızıyorum bazende acaba benim çocuğum böle olmasaydı bende öle yaparmıydım önyargılı düşünürmüydüm diyorum ama sonra anneyim ben tv de haberlerde bile görünce çocuklarla ilgili ne haber olursa ağlamadan duramam içim cız eder ben öle olmazdım heralde diyorum hatta çöpe atılan bebekler böle haberler izlerken derdim hep keşke benim kapımada bıraksalar derdim

hasas olduğumuz merhametli olduğumuz için allah bize göstermiştir belki bilmiyorum allah dağına göre kar verir derler ya hani rabbim çekeceği kadar dert verirmiş insana,bende senin dediğini soruyorum bazen kendime önyargılı olurmuydum acaba diye ama bilmiyorum ki olamazdım herhalde
 
Otistik Spektrumda Yer Alan Bir Çocuğun Ergenliğe Geçiş Sürecinde ve
Gençlik Döneminde Akılda Tutulması Gereken 12 Püf Nokta

Otistik spektrumda yer alan bir çocuğa sahipseniz, çocuğunuz gün be
gün büyürken bazen küçük değişimleri gözden kaçırabilirsiniz. Bir
bakarsınız kızınız neredeyse boyunuza ulaşmış. Ya da oğlunuzun
sakalları çıkmaya başlamış. Bu fiziksel değişimler çocuk gelişiminde
önemli bir dönüm noktası olan ergenliğin sinyallerini vermektedir.
Otizm ve ergenlik: Her ikisi de bir ebeveyn için tek başlarına bile
yeterince emek gerektiren karmaşık durumlardır, hele ki bir araya
geldiklerinde… Eğer ergenlik dönemine giren, otistik spektrumda olan
bir çocuğunuz varsa aşağıda aktarılan öneriler size bu dönemi daha
yumuşak atlatmanız konusunda yardımcı olacaktır. Çocuğunuzun bilişsel
ve duygusal düzeyi, iletişim becerisi her ne noktada olursa olsun bu
önerilere mutlaka göz atmalısınız.

1. Karşı koyma / itiraz etme sadece otizme bağlı değildir: Otistik
spektrumda yer alsın ya da almasın, ergenliğe geçişte çocuğun
davranışlarında ve kişiliğinde kesin bir değişim gerçekleşir.
Dikkatinizi çekme isteği, kendi bağımsızlığını istemeye dönüşür.
Spektrumda bulunan çocuklar için bu davranış değişikliği karşı koyma
gibi görünebilir; artık isteklerinizi daha önce olduğu gibi yerine
getirmiyorlardır. Otistik özelliklerini bir tarafa bırakacak olursak
bu değişim gelişimlerinin normal bir parçasıdır. Bir ebeveyn olarak
çocuğunuzun birey olma sürecini desteklemek, bazen onaylanmayacak
gibi olsa da çok önemlidir. Çünkü bu değişim her ne kadar negatif bir
süreç olsa da gelişimi açısından oldukça pozitiftir.



2. Ergenler kendi seçimlerini yapmaları gerektiğini öğrenmelidir:
Büyüyen çocuğunuza seçim yapma hakkı tanımak ona karar alma ve bunun
sonuçlarını ( iyi ya da kötü ) kabul etmeyi öğretecektir. Ayrıca
kendi hayatı üstünde daha çok kontrol gücü olduğunu fark etmesini de
sağlayacaktır. Bunun çocuğun seviyesiyle hiçbir alakası yoktur. Ona
sürekli seçenekler sunun ve seçeneğinin arkasında durmasını sağlayın.
Unutmayın ki büyüdükçe kendi hayatı hakkında alınan kararlara daha
çok dahil olmak isteyecektir. Ona şimdiden seçim yaptırmak ( tabii
kendi belirleyeceğiniz seçenekler arasından ) ona önemli hayat
becerileri kazandırmanın ilk adımıdır.

3. Gündelik işler sorumluluk kazandırır: Yaşı ne olursa olsun
çocuğunuza bir gruba ait olmayı öğretmek ( ister bu aileniz olsun
isterseniz bir çalışma grubu ) beraberinde sorumluluklar da
getireceği için çok önemlidir. Çocuğunuzu şimdiye kadar bu tür
sorumluluklardan muaf tuttuysanız, artık buna bir son verin. Ergenler
bir ailede yaşamanın keyifli anlar demek olduğunun ötesinde bazı
sorumluluklar da gerektirdiğini de öğrenmelidir. Gündelik işler
çocuğunuzun kendisine karşı sorumluluk sahibi olmasını sağlayacaktır.
Ayrıca kimseye bağımlı olmadan yaşamayı öğreteceği gibi kendine
güvenini de tetikleyecektir. Otistik spektrumda yer alan her birey
kendi seviyesinde bir etkinlikle sorumluluk almayı öğrenebilir.
Sadece çocuğunuza gerçekten fırsat vermeyi deneyin.

4. Nöbetlere dikkat edin: Otistik spektrumda yer alan her dört
gençten biri ergenliğe geçiş döneminde nöbetler geçirmektedir. Bunun
sebebi net olarak bilinemese de nöbetlerin sebebi vücuttaki hormonal
değişimler olabilir. Bu nöbetlerin birçoğu basit bir gözlemle
belirlenemez çünkü oldukça küçüktür. Bunların farkına varabilmek için
şu işaretlere dikkat etmelisiniz: çocukluk döneminde akademik olarak
başarılıyken ergenlikte bunun çok az olması ya da duraklaması,
davranışsal ya da bilişsel kazanımların kaybedilmesi, kendini
yaralama, agresiflik ya da şiddetli öfke nöbetleri gibi yeni davranış
sorunlarının ortaya çıkması.

5. Değişen vücudu hakkına çocuğunuzla konuşun: Vücudunuzun neden
olduğunu bilemediğiniz ve hiçbir şey yapamadığınız bir değişim
gerçekleştirdiğini hayal edin. Çocuğunuz spektrumun hangi noktasında
olursa olsun, bu değişim hakkında bilgisi ne kadar net olursa olsun
bu değişimi gerçekten anlayabileceği bir seviyede ve dille ona
anlatmanız gerekmektedir. Aksi takdirde çocuğunuz adet gördüğünde ya
da ıslak rüyalar yaşadığında fazlasıyla ajite olabilir ya da bu durum
onu çok endişelendirebilir. Başlangıçta basit kelimeler ve resim,
fotoğraf gibi görseller oldukça yardımcı olabilir. Net, açık olun ve
abartmayın; bu tek bir seferde halletmeniz gereken bir konuşma değil…

6. Mastürbasyon, hayatın bir gerçeği: Mastürbasyon her ergenin
gerçekleştireceği normal bir aktivitedir, bununla yüzleşin. Bir kez
keşfedildiğinde durdurulması güç bir aktivitedir, takıntı haline
dönüşebilir; özellikle de kendini uyaran eylemlerde bulunmaktan keyif
alan bireyler için. Bu noktada yapılacak en uygun şey ona bunun çok
özel bir eylem olduğunu, bunu kendi odası gibi kendine ait özel bir
yerde, yalnız olduğu bir zamanda yapması gerektiğini anlatmaktır.

7. İlişkiler ve seks; tartışılması gereken konular: Seks birçok
ebeveynin çocuğuyla tartışmayı rahat bulmadığı bir konudur. Bu sizin
için ne kadar zor olursa olsun spektrumda yer alan çocuğunuzla seks
ve kişiler arasında gerçekleşen farklı ilişkiler hakkında konuşmanız
gerekmektedir. Çocuğunuz farklı olduğu için bu tür bir bilgiye
ihtiyacı olmayacağını düşünmek çok çok yanlıştır. Ergenler bu konuda
konuşur, dolayısıyla çocuğunuz istemeseniz de normal denen
yaşıtlarından bu konuda bir şeyler duyacaktır. Onun sosyal-duygusal
gelişimin en önemli noktalarından biri olan bu konunun soyunma odası
eğitimine dönüşmesine izin vermeyin. Çocuğunuzun fonksiyonel seviyesi
her ne olursa olsun ona karşı cins ve hem cinsleriyle girdiği
etkileşimlerde dikkat etmesi gereken uygun olan ve olmayan
davranışları, temasları ve sözcükleri öğretin.

8. Kendini ayarlamak her yetişkin için çok önemlidir: Yetişkin bir
bireyin öğrenmesi gereken önemli özelliklerden biri de hassas
duygulara ve duyusal yüklenmeye karşı tepkilerini kontrol
edebilmesidir. Çocuğunuz büyüdükçe duygularının farkına varmayı ve
bunlarla başa çıkmayı daha rahat yapıyor. Okul için kendini
sakinleştirme adına yeni teknikler geliştirmesi gerekiyor tabii.
Örneğin yardım etmesi, mola vermesi için öğretmenine sinyal verme,
yalnız kalınabilecek sessiz bir köşe bulma gibi. Evde de çocuğunuz
aşırı yüklendiği bir günün ardından yalnız kalmak isterse buna
mutlaka saygı gösterin…

9. Kendine güven başarının anahtarı: Çocukların henüz küçükken iyi
olduğu yönlerini vurgulayıp destekleyerek kendilerine olan
güvenlerini artırın. Eğer çocuğunuzun kendine güveni düşükse evde,
okulda ve sosyal ortamlarda insanlardan aldığı mesajlara odaklanın.
Aldığı mesaj genellikle bir şeyi doğru dürüst yapamadığı yönünde
olabilir. Bu da onun güvenini sarsıyordur. Çocuklar sadece hata
yaptığında uyarılmamalı. Uygun davrandıklarında, tepki verdiklerinde
ya da iletişim kurduklarında mutlaka takdir edilmeliler. Bu yöndeki
gayretleri bile her seferinde onaylanmalı ve takdir edilmeli.
Ergenlerin depresyon riski altında olduklarını unutmayın. Koşullar ne
olursa olsun, yani sadece doğru ve uygun durumlarda değil, çocuklar
sizler tarafından sevildiklerini ve değer verildiklerini bilmeliler.

10. Kendini savunmak bağımsızlık için gerekli bir beceridir: Eninde
sonunda çocuğunuz evden ya da sizden ayrılmak zorunda kalacak ve
korumanız olmadan yaşayacak. Kendi adına konuşmayı öğrenmesi
gerekiyor. Buna okuldan başlayabilirsiniz. Çocuğunuz güçlü ve zayıf
yönlerinin, diğerlerinden farklı olduğu noktaların bilincinde olmalı.
Ancak bu şekilde gerçek hayatta güçlenmesi ve başkalarından yardım
alması gereken alanlarıyla, ayakları üstünde durmasına destek olacak
güçlü noktalarının farkına varabilir.

11. Zorbalık ciddi bir problemdir ve baş edilmesi gerekir: Zorbalık
sözlü sataşmadan fiziksel bir kavgaya kadar çeşitlilik gösterebilir.
Hangi düzeyde olursa olsun bu bireysel bir sorun değil, okul
yönetiminin sorunudur. Okul tüm idari kadrosuyla zorbalığa karşı bir
tavır takınmadığı ve disiplin geliştirmediği sürece okul hayatı
çocuğunuz için zor geçebilir. Çünkü spektrumda bulunan ergen ve
gençler diğer yaşıtlarındaki sosyal ipuçlarını, motivasyonları,
muhtemel davranışları anlamakta güçlük yaşarlar. Bu nedenle
kendilerini güvenilir olmayan durumların içine rahatlıkla
sokabilirler. Ya da geleneksel olamayan davranışları veya en
basitinden giyim tarzları onları hedef yapabilir. Bu nedenle
çocuğunuzun sözel olmayan iletişim yollarını ve gizli anlamları
bildiğinden emin olun. Onun için yaşıtlarını gözlemleyin. Ne
giydiklerini, saçlarını nasıl yaptıklarını, ne tür müzik
dinlediklerini bilip çocuğunuza bu yönde önerilerde bulunmak onun
işini kolaylaştırabilir.

12. Kendinize de zaman ayırın: Otistik spektrumda yer alan bir
çocuğun getirdiği bütün sorumluluklar bir tarafa kendinize de mutlaka
zaman ayırmalısınız. Bu isterseniz gün içinde keyif aldığınız bir
aktiviteyle uğraşmak, spor yapmak ya da sadece dinlenmek olabileceği
gibi haftada bir gece dışarı çıkmak şeklinde bir ödül de olabilir.
Baterilerinizi şarj etmeniz gerektiğini unutmayın. Bu çocuğunuz
içinde iyi bir model davranış olacaktır. Ona hayatın hepimiz için
stres dolu ve yorucu olabileceğini, bununla baş etmek için
rahatlatıcı ve dinlendirici yollar keşfetmemiz gerektiğini
gösterebilirsiniz.
alıntı...
 
selam yarın kan tahlil sonuçlarını alıcaz bakalım ne çıktı ben gitmiycem nasılsa muayene değil çok soğuk kımıldıyasım bile gelmiyor evden bugün ders vardı benim oğlanı derse soktuk hemen bi markete gideyim dedim sınıftanda görünüyor market arabada tam sınıfın karşısına park ettim neyse yukarı çıktım işim bitince öğretmen anlatıyor siz marketten çıktınız sizi gördü hemen kapıya yöneldi hadi gidelim dedi olmaz ders bitmedi demiş öğretmen tekrar cama gelmiş benimki siz arabaya bindiniz görmedi diyor arabada annen diyorum yok başlamış ağlamaya ama çok iyi böle yapması dedi bende fazla müdahale etmedim gözlemledim dedi işte böle
 
X