1984 - Özet - George Orwell

seaBahAR

Nosce Te İpsum
Pro Üye
13 Nisan 2007
15.555
36.068

1984 / George Orwell

Winston Smith, "Doğruluk Bakanlığı"nda çalışmaktadır. İşi özel bir borudan, ona gelen notları eski verilerin ve bilgilerin yerine yazmaktır yani tarihi değiştirmektir. İşinden memnun, işini iyi yapan biridir. Ama bir gün Winston için herşey değişir. Tüm olacaklar Winston'un antika eşyalar satan bir dükkandan, yaprakları yumuşacık bir defter ve mürekkepli kalem almasıyla başlar. Bu özel defteri günlük yapmaya karar verir. "Tele Ekran"dan görülmeyecek şekilde saklandıktan sonra günlüğünü yazmaya başlar ve artık o düşüncelerini yazmaya cesaret edebilmiş bir düşünce suçlusudur. Suçu "Büyük Birader" diye biri olmadığını, devleti yönetenlerin tarihle oynadıklarını, insanların kandırıldığını düşünmesidir. Bu düşüncelerini doğrulayacak kaynak, ona inanacak kişi arayışına girer.

"Doğruluk Bakanlığı"nda çalışan "Anti-Sex" adlı örgütün üyesi olan Julia ve devletin önemli adamlarından olan O'Brien'in da kendisiyle aynı düşünceleri paylaştıklarını düşünür. Kısa bir süre içinde de bu düşüncelerini doğrulayan üç kağıt eline geçer. Birini Julia gizlice avucuna sıkıştırmıştır ve içinde "Seni Seviyorum" yazmaktadır. Julia da artık düşünce suçlusudur çünkü birini sevmiştir. Julia ile birlikte "düşünce polisi"nin olmadığı gizli yerlere giderler ve Winston'un uzun seneler önce* ayrıldığı ama resmiyette eşi olan kadını aldatırlar. Bu gizli buluşmalarında hatırladıkları geçmişlerini paylaşır, kendilerince mutlu olurlar. İkinci kağıdı ise O'Brien, "Yeni Konuş" için yapılacak sözlüğe katkıda bulunmasını bahane ederek "tele ekran"ın gözü önünde ona vermiştir ve içinde O'Brien'in adresi yazmaktadır. O'Brien'in evine Julia ile beraber gittiklerinde, O'Brien, Winston ve Julia'ya yemin ettirir ve bir kaç gün içinde onlara bir kitap ulaştıracağını bu kitabı okuduklarında merak ettikleri şeylerin cevabına ulaşacaklarını söyler. Üçüncü kağıt ise ona yapması gerekenleri anlatan borudan düşer. Bu kağıt zaman içinde borunun içinde sıkışmış, tarihin değiştirildiğinin kanıtı olan bir fotoğraftır. Fakat Winston bu fotoğrafın kıymetini tam olarak anlayamadan el alışkanlıyla tarihin yok edildiği, ateşe atar.

Winston kendindeki bu değişimi, iş arkadaşları ve komşularından saklamak, kitabı okumak ve Julia ile daha rahat birlikte olabilmek için, günlüğünü aldığı dükkanın üst katını kiralar. Burası, Büyük Birader'in çalışanlarına verdiği dairelerden çok farklıdır. Eski tarzda döşenmiştir ve odada "Tele Ekran" yoktur! Onlar için "Tele Ekran"nın olmaması çok büyük bir avantajdır çünkü "Tele Ekran" hem alıcı, hem verici olarak kullanılan bir alettir ve düşünce suçlularını yakalamakta kullanılmaktadır. Julia ile buluştuklarında, Julia elinde gerçek çikolata, gerçek ekmek vb. ve sadece sokak kadınlarının kullandığı adi bir kaç makyaj malzemesi ile gelir. Bunlar ikisinin de sadece adlarının duydukları ama gerçeklerini görmedikleri şeylerdir. Çünkü onların yaşadığı zaman diliminde, herşey yapaydır. Bu gizli kiralık oda da kitabı okumaya başlarlar ve devletin yapısını anlamaya başlarlar.

Kitaba göre;
Sorun, dünyadaki gerçek zenginliği artırmaksızın, endüstri çarkını döndürmektir. Üretim sürdürümeli, ama üretilenler insanlara dağıtılmamalıydı. Uygulamada bunun için tek çözüm yolu, sürekli savaş durumunda olmaktı. Savaş endüstrisi, tüketim maddeleri üretmeksizin işgünü kullamasının akıllıca bir yoludur. Yeni silahlar bulmak için araştırmalar aralıksız sürdürülmektedir, zeki beyinler için tek doyum alanı buradadır. Okyanusya'da, şu anda eski anlamdaki bilim artık yaşamamaktadır. Yenikonuş'ta "bilim"i karşılayacak bir sözcük yoktur. Teknik gelişmeler, eğer insan özgürlüğünü biraz daha kısıtlamaya yarıyorsa kullanılır.

Televizyonun yapımı ve aynı aygıtın, hem alıcı hem verici olarak kullanılmasını sağlayan teknik gelişmeler, özel hayata son verdi. Her yurttaşın ya da en azından gözetlenmesi gerekecek kadar önemli herkesin, hiç aralıksız polis denetimi ve başka iletişim yolları bulunmadığından, sürekli bir resmi propaganda bombardımanı altında tutalabilmesi sağlandı. Böylece tarihte ilk kez herkesin devletin isteklerine boyun eğmesi ve her konuda düşünsel bir birliğin oluşması sağlandı. Karşıt olayların ve kavramların birbirine bağlanması, Okyanusya toplumunun en belirgin yanıdır. Resmi ideoloji, gerek olmayan yerlerde bile çelişkilerle doludur. Böylece Parti, sosyalizm akımının savunduğu tüm ilkerleri yadsır, kötüler ve sonra bunun sosyalizm adına yapıldığını söyler. İşçi sınıfının yüzyıllardır hor görüldüğünü söylerken, kendi Parti üyelerine, işçilere giydirilen ve bu nedenle kabul edilmiş uniformaları giydirir. Aile bağlarını düzenli bir biçimde çürütürken, önderini doğrudan aile duygularına seslenen bir adla-Büyük Birader- çağırır. Gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla sonsuza dek elde tutulabilir. Eğer eşitsizlik sürdürülecekse -yani yüksek grup yerini koruyacaksa- zihinsel koşullar, denetlenmiş olmalıdır.

Kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. İktidar araç değil, amaçtır. Kimse devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurnaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır. Baskı kurmanın amacı, baskı kurmaktır. İşkencenin amacı işkencedir. İktidarın amacı, iktidardır.

Julia ve Winston, dışardan gelen seslerle uyanırlar. Düşünce polisi onları bulmuş, teslim olmalarını istemektedir. Teslim olmadan önce birbirlerinden asla vazgeçmeyeceklerine söz verirler ve düşünce polisi içeri girer. Düşünce polisi aslında, odayı kiraladıkları, günlüğü aldığı antikacıdır! O yaşlı görünüşü gitmiş gençleşmiş ve gerçek yüzüde ortaya çıkmıştır. Meğer odada "tele ekran" varmış ve her hareketleri izleniyormuş!

Oradan, Sevgi bakanlığına götürülürler.Sevgi Bakanlığı hiç penceresi olmayan, yerin bilmem kaç kaç altına inen korkunç bir yapıdır. Orada Winston'a çeşitli işkenceler yapılır böylece devlet hakkında düşündüğü ve okuduğu tüm bilgileri bir tarafa bırakarak, devlete yani partiye koşulsuz itaat etmesi sağlanır. Düşünceleri kontrol altına alınır. Ama hala duyguları kontrol altına alınamamıştır. Ama Sevgi bakanlığında bunun da bir çözümü vardır. Winston'un yüzüne fareleri yaklaştırınca, farelerle kendi arasına Julia'ya koyar. Çünkü koyacak başka kimsesi yoktur. Benim yüzümü ısırmasınlar, Julia'nın yüzünü ısırsın, der.

Sevgi Bakanlığından gönderildikten sonra çok rahat koşullar altında, hiç izlenmeden yaşamaya başlar. Ama hiç arkadaşı yoktur ama bunun onun için bir önemi de yoktur. Bir gün yolda Julia ile karşılaşır. Julia'da korkusuna yenik düşüp onu satmıştır. Birbirlerinden özür dileyip, dostça ayrılırlar. Ve geçen hergün, Parti ve Büyük Birader'e olan bağlılıkları artarak yaşamaya devam ederler.

-editlenmiş alıntı-

Kitabı elektronik ortamda okumak için tıklayınız.
 
Son düzenleme:
George Orwell i sevmem ama bu kitap güzel gerçekten.....Değişik bir ütopya....
 
Bu konu burda nasıl konuşulur bilmiyorum ki ama ben senin yorum gücüne güvendiğim için şu linki vereyim ordan hayatını okuyup belki bir fikir edinirsin... Gerçi ne kadar yeterli olur bilmiyorum... :sm_confused:

http://www.kadinlarkulubu.com/yazarlar/258365-george-orwell.html

Hayatını bilirim Orwell'in.. nelere bulaştığını, nelere karşı tavır aldığını da..

Nedense beğenmeme sebebini hayatıyla değil de edebi yanıyla ilişkilendirmişim.. ve merakımın sebebi de buydu..

Hayvanlar Çiftliği de çok iyi kitaplarındandır mesela..

Hayatını bilmeden kitaplarını okuyanlar için sonrasında hayatını öğrenmek şaşırtıcı olabilir.. yerimseniben

Edebi yan, insanın içindekini ortaya koymasıysa eğer.. demek ki ben Orwell'in içindeki "şey"i seviyorum..
 
hayatını bilmem şimdi okuyacağım ama onun gibi az yazar tanıyorum bu dünyada.
 

Hayatını bilirim Orwell'in.. nelere bulaştığını, nelere karşı tavır aldığını da..

Nedense beğenmeme sebebini hayatıyla değil de edebi yanıyla ilişkilendirmişim.. ve merakımın sebebi de buydu..

Hayvanlar Çiftliği de çok iyi kitaplarındandır mesela..

Hayatını bilmeden kitaplarını okuyanlar için sonrasında hayatını öğrenmek şaşırtıcı olabilir.. yerimseniben

Edebi yan, insanın içindekini ortaya koymasıysa eğer.. demek ki ben Orwell'in içindeki "şey"i seviyorum..

Bir İngiliz Edebiyatı mezunu olarak ilk önce hayatını ve makalelerini okuyarak başladım Orwell i tanımaya.... Edebi kişiliğine söz yok... Zaten edebi yanını sevmeyen biri olsam sadece bir kitabını okumakla kalırdım... Hemen hemen bütün makaleleri, 1984, Hayvanlar Çiftliği okunmuştur tarafımdan.... Değişik fikirleri olan değişik anlatım tarzı olan ender yazarlardan biri ona lafım yok... yerimseniben
 
Bir İngiliz Edebiyatı mezunu olarak ilk önce hayatını ve makalelerini okuyarak başladım Orwell i tanımaya.... Edebi kişiliğine söz yok... Zaten edebi yanını sevmeyen biri olsam sadece bir kitabını okumakla kalırdım... Hemen hemen bütün makaleleri, 1984, Hayvanlar Çiftliği okunmuştur tarafımdan.... Değişik fikirleri olan değişik anlatım tarzı olan ender yazarlardan biri ona lafım yok... yerimseniben

HİScim.. Zaten algıda düşüklük gösteren benim.. "George Orwell'i sevmem" cümlesini her nedense sosyal kişiliği ile değil de edebi kişiliğiyle örtüştürdüm.. Burada hatayı ben yaptım..
Düşüncelerine de önem verdiğim için, benim göremediğim başka bir açı mı var diye düşünüp, merakıma yenik düştüm.. ve sorgu geldi ardından da.. yerimseniben

"Algıda seçicilik" dedikleri bu olsa gerek.. kaydirigubbakcemile3
 
hayatını bilmem şimdi okuyacağım ama onun gibi az yazar tanıyorum bu dünyada.

HİScim.. Zaten algıda düşüklük gösteren benim.. "George Orwell'i sevmem" cümlesini her nedense sosyal kişiliği ile değil de edebi kişiliğiyle örtüştürdüm.. Burada hatayı ben yaptım..
Düşüncelerine de önem verdiğim için, benim göremediğim başka bir açı mı var diye düşünüp, merakıma yenik düştüm.. ve sorgu geldi ardından da.. yerimseniben

"Algıda seçicilik" dedikleri bu olsa gerek.. kaydirigubbakcemile3

Sanırım kim olsa öyle anlardı, sanki edebi kişiliğini sevmem ama bu kitabını severim gibi bir anlam katmışım cümleme :eek: Neyse sonuç olarak ortak bir noktada anlaşmak önemli olan kaydirigubbakcemile5

Bu arada december ın ben de bu konuda yorum yapmasını bekliyorum... İnsanların böyle konulara değer vermesi beni de hoşnut ediyor....
 
bu kitabın methini çok duydum ama hala okuyamadım.en kısa zamanda okurum umarım
 
geçen hafta bitirdim 1984 ü.
neredeyse ben bile geçmişin değiştirilebilirliğine inanmak üzereydim kitabın sonlarına doğru.
ben inanmadan kitap bitti Allah tan.
yazarın güçlü anlatımına hayran kaldım. düşünmek ve düşündüğünü söyleyebilmek, doğrunun ne olduğunu bilmek ve buna göre yaşayabilmek ne güzel şeymiş.
okumayanlara tavsiye ederim...
 
Hayvan Çiftliği kesinlikle okunası bir kitap...kitapta yazar hayvanların egemenliğinde yürütülen bir yönetim sisteminin başlangıcı devamı ve hazin sonunu anlatıyor...özellikle Rusya'nın şu anki durumunun algılanması için okunası bir kitap...Kitapta yazarın hangi hayvanı Lenin'e ve hangilerini eski diktatörlere ( Hitler, vb. ) benzeterek konuşturduğunu anlamak güç değil.
 
geçen hafta bitirdim 1984 ü.
neredeyse ben bile geçmişin değiştirilebilirliğine inanmak üzereydim kitabın sonlarına doğru.
ben inanmadan kitap bitti Allah tan.
yazarın güçlü anlatımına hayran kaldım. düşünmek ve düşündüğünü söyleyebilmek, doğrunun ne olduğunu bilmek ve buna göre yaşayabilmek ne güzel şeymiş.
okumayanlara tavsiye ederim...

yerimseniben
Gülümsettin beni, teşekkürler.. a.s.
 
ben de önce eserlerini okuyanlardınım hayal gücü ve dili çok hoşuma gider hala gider özellikle 1984 çok farklı bir kurgu biyografisini okuyunca aslında yaşamından ipuçları verdiğini analiz edince anlayabildim açıkçası ilk başlarda çok şaşırmıştım böyle bir dünyasının olduğuna
 
X