Malatya Örf ve Adetleri

ÖLÜM

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Bu dönem içerisinde birçok inanç, âdet ve pratiklerin gelişmiş olduğunu görürüz.

Ölümle ilgili inanç ve uygulamalar ölüm öncesi, ölüm sırası ve ölüm sonrası olmak üzere üç bölümde incelenebilir.
Ölüm Öncesi: Yöredeki halkın inanışlarına göre ölümün habercisi olarak adlandırılan hayvanlarla ilgili düşünceler bulunmaktadır. Bunlar; köpeğin gereksiz yere uzun uzun uluması, evin damına baykuşun kaçıp ötmesi. Bu gibi durumlar bir kara haberin geleceğine ve ölü olacağına yorumlanır. Ölüme yorumlanabilecek rüyalar da vardır: Önceden ölen bir yakınının kendisini de yanma çağırması, rüyasında evin orta direğinin yıkılması, evin bir yanının yıkılarak göçmesi, gibi rüyalar ölüme yorumlanır. Hastanın öleceği düşüncesi şu belirtilerle anlaşılır: Gözleri kayar ve soğur, burnu çöker, nefes alıp vermede hırıltı olur, daha önceden ölen bir kimsenin kendisini çağırdığını söyler, gurbette olan çocukları varsa onları sayıklar, su ister, yanındakilerden helallik alır, ağzına köpük yığılır.

Bir kişinin öldüğü, vücudunun hareketsiz ve kaskatı kesilmesinden, göğüs kafesinin inip kalkmasından, bakışlarından ve vücudunun soğumasından anlaşılır. Ayrıca, şu pratiklere de başvurulur, Ağzına ayna tutulur, Aynada buharlaşma olursa yaşadığı, yoksa öldüğü anlaşılır. Ayrıca nabzına da bakılır. Ölüm haberi çabuk duyulur, derler. Yakın çevrelerine ya telefon edilerek, haberci gönderilerek ya da camiden duyuruda bulunulur. Öldüğü anlaşılır anlaşılmaz çenesi çekilir ve bağlanır. Gözleri açıksa kapatılır. Elleri yanlara getirilir, ayak başparmak uçları bir iplikle bağlanır. Gözü açık ölmüşse bir beklediği var düşüncesiyle ve gözü arkada kalmasın duygusuyla elle sıvazlanarak kapatılır. Temiz bir yatağa alınır, buna 'rahat döşeği' denilir. Ölen kişinin üzerindeki giysiler yırtılarak çıkarılır. Bu giysilere ölünün soykası da denildiği olur. Yatakta sağ yanı kıbleye gelecek biçimde bırakılan ölünün üzerine çarşaf serilir. Bazen karnının üzerine, şişmemesi için bir bıçak veya makas konulur. Yatağın etrafında halka biçiminde oturularak beklenir.

Yakınları tarafından kefen hazırlanır. Kara kazanda su ısıtılır. Ölü evinin pencereleri açılarak havalandırılır. Bu arada ölenin giysileri, yatak ve yorganı bir kadın tarafından yıkanır. Bu kadına birkaç kalıp sabun verilir. Akşam gün batımına yakın zamanda cenaze defnedilmez. İnanışa göre, gün batımından sonra yer mühürlüdür, kimseyi kabul etmez inancı hakimdir. Ertesi sabah defnedilir. Bu beklemenin bir amacı da uzaktaki yakınlarının gelmesi içindir. Erkek cenazesini erkekler, kadın cenazesini kadınlar yıkar. Abdesti aldırılır. Yıkama işi "Teneşir" denilen bir tahta kerevet üzerinde yapılır. Ölen kişi nişanlı veya yeni gelin ise yanma gelinliğinin konulduğu, saçının ardına kına yakıldığı da olur. Saçları örülür veya boynuna dolanır. Kefenlenen cenaze çam veya kavak ağacından yapılmış kapaklı tabuta veya "Salaca" denen dört kollu tabuta konur. Ölen kadın ise tabutun üzerine yazması atılır. Erkek ise giysisi çoğu zaman konulmaz, üzerine bir örtü atılır. 3-4 aylık çocuklar bir kişinin kolları arasında mezara götürülür. Yıkama işlemi bittikten sonra bazı yörelerde kazan ters çevrilir. Gece orada ışık yakılır.

Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezara götürülme işlemi başlar. Kadının mezarı göğüs hizası yüksekliği kadar, erkek mezarı göbek hizası yüksekliği kadar derinlikte eşilir. Eşilen mezarda başkasına ait kemik çıkmışsa bunlar bir köşeye toplanır. Bazı yörelerde âdet gereği mezara madeni para atılır. (Böylece inanışa göre o yer alınmış sayılır) Cenaze namazı kılındıktan sonra mezara indirilir. Mezar, oradakiler tarafından hızlı bir şekilde toprak atılarak kapatılır. Kapatma işlemi bittikten sonra üzerine su dökülür. Bu inanış bazı yörelerde sorgusunun ve sualinin çabuk ve kolay verilmesi içindir. Mezarın yanında gün batınımdan sonra ateş yakmak geleneği yaygındır. Bunun amacı yabani hayvanlar tarafından cenazeye zarar gelmemesi içindir.

Mezar Sonrası Yapılan İşlemler: Mezar dönüşü cenaze evine gelinir ve Kur'an okutulur. Kadınlar tarafından ağıtlar yakılır. Yaygın bir gelenek olarak, ölen kimse kadın ise sağlığında komşularından ödünç bir şeyler almıştır ve hakkı geçmesin düşüncesinden hareketle kadınlara sabun, iplik gibi şeyler dağıtılır.

Daha önceleri mezar dönüşü cenaze çıkan ev tarafından bir yemek verme âdeti vardı. Bazı köylerde bu, bugün de devam etmektedir. Ölü evinde üç gün ile yedi gün arası yemek yapılmaz, komşular tarafından getirilir. Ölü sahipleri, ikinci günün sabahı mezarı ziyaret ederler. Ölü çıkan eve komşu, tanıdık, akraba gelerek başsağlığı diler. Cenaze çıkan evin erkekleri en az bir hafta sakal traşı olmazlar. Kadınlar ise alınlarını siyah veya beyaz bir yazma ile bağlarlar. Ölümün üçüncü ya da yedinci günü ölü evi yemek yaparak mevlüd okutur. Helva dağıtılır ve yemeğe köyün tamamı katılır. Üçüncü günü ile kırkıncı günü arası hatim indirilir. İnanışa göre elliikinci günde et kemikten ayrılır. Bu günün akşamı Kur'an okutulduğu görülür. Ölümden sonra gelen Ramazan ve Kurban Bayramı ölen kişinin "İlk Yas Bayramı"dır. Köylerde bayramlaşma ilk önce bu evlere ve hasta olanlara gidilerek yapılır. İlk yas bayramında mezara gidilerek şeker, leblebi gibi yiyecekler dağıtılır.
(Netten alıntı)
 
YÖRESEL YEMEKLER:
Malatya geleneksel evlerinde mutfak ve kiler bulunur. Mutfak genellikle evin kuzeye bakan yönündedir. Kiler ise ya mutfağa bitişik ya da iki katlı evlerde alt katta bir bölümde bulunur. Mutfakta "Kaplık" ya da "terek" denilen raflar içerisinde kaplar bulunur. Mutfak veya kilerin bir tarafından "Aşlık"lar sıralanır. Kilerde yiyecek malzemelerinin yanı sıra kurutmalıklar, fazla eşya, buğday ve bunların elenmesinde kullanılan kalbur ve elek bulunur. Yatakların bulunduğu yüklük bu bölümde yer alır. Ocak mutfağın bulunduğu uygun bir yerde bulunur. Ocağın bir metre üzerinde davlumbaz vardır. Zahire ve kışlık yiyecekler, kilerin serin bir yerinde muhafaza edilir. Turşular ve reçeller bidonlara konularak burada saklanır. Kışlık et kavurması tenekelere basılarak kilerde yerden yarım metre yüksekte bulunan kerevetlerin üzerine sıralanır.
Yemekler, yere serilen sofra bezi üzerinde konulan siniler üzerinde yenilir.
Malatya mutfak kültürü, zengin bir görünüm arzeder ve genellikle bulgur ağırlıklıdır. Özel günlerde yapılan kutlama, tören, çocuk görme, adak adama gibi günlerde yemeklerin çeşitliliği gözlenir. Doğum yapan lohusa kadını görmeye gidildiğinde Kuymak (Herle) götürülür.
Eve misafir geldiğinde, Hıdırıllez haftasında, bir rüya görüldüğünde hayıra çıkması dileğinde ise "Kömbe" yapılır. Ayrıca, Hıdırellez'de "Hızır Kömbesi", "Sehen Kesmesi" gibi yiyecekler yapılarak en az yedi komşuya dağıtılır. Düğünlerde yemek türleri üç ana çeşit üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar; etli bulgur pilavı, tiritli yemek ve mevsimine göre meyve, cacık ve salatadan oluşur.
Ölü ardından verilen yemekler ise düğünlerdeki yemek çeşitleri gibidir. Buna, "can aşı" veya "kırk yemeği" gibi genel ad verilir.
Bu tür yemeklere ek olarak "un helvası"da yapılır. Yeni bir işe başlama, eve yeni birşey alma, kemer atma gibi durumlarda kömbe yapma ve kurban keserek komşulara dağıtarak geleneği sürdürmektedirler.
Mutfak kültüründe önemli bir yeri ekmek çeşitleri tutar. Bunlar; tandır etmeği, yufka ekmek, kınalı ekmek, taplama ekmeği, bazlama, ekşili ekmek, ballı ekmek, otlu ekmek, pileke, dönderme, taş küllüğü, tutmaç, saç yüzü, yağlı ekmek, saç üstü...
Çorbalar; mercimek çorbası, kavurmalı erişte-bulgur çorbası, tarhana çorbası, kara çorba, pıtpıtı çorbası, gendime çorbası, kulak çorbası, döğme çorbası, pirinç çorbası, ayali çorba, pirpirim çorbası, kelle-paça çorbası, ekşili çorba, keşli çorba, gurut çorbası, aşure çorbası, malhıta çorbası vb. sayılabilir.
Köfteler; Malatya mutfağında önemli bir yer tutar. Ana malzeme bulgurdur. Malatya'da 70'den fazla köfte çeşidi olduğu bilinmektedir. Bazılarının isimleri şöyledir:
Analı-kızlı, içli köfte, sumaklı ekşili köfte, sıkmalı köfte, elmalı köfte, kurşungeçmez köftesi, gilgirikli köfte, ciğer köftesi, haşhaşlı top köfte, kel köfte, ıspanaklı dolma köfte, patatesli içli köfte, kabaklı çimdik köfte, yumru köfte, yumurtalı sıkma köfte, yoğurtlu balkabağı köftesi, etli çiğ köfte, çiğleme, mercimekli çiğ köfte, keloğlan köftesi, yavandan patlıcanlı köfte sayılabilir.
Sarma ve dolmalar: Dut yaprağı, kabak, pazı, zeytinyağılı marul sarmaları, asma yaprağı sarması, kiraz yaprağı, fasulye yaprağı sarması, pancar yaprağı sarması, soğan dolması, kabak çiçeği dolması sayılabilir.
Et ve sebze ağırlıklı Yemekler: Et tiridi, kabuk aşı, buğulama, sac kavurması, tiritli patates, tiritli fasulye, patlıcan dövmesi, boranı imam bayıldı, pancar kavurması ve sebzeli yemek çeşitleri sayılabilir.
Reçeller-Şuruplar-Turşular: Elma, ayva, kabak, çilek, erik, gül vb. gibi türlerden reçel yapılır. Yine üzümden kızılcık, vişne, erik, gül gibi türlerden şuruplar hazırlanır. Ayrıca; biber, salatalık, domates gibi sebzelerden turşu yapılır. Tatlı olarak dut helvası, üzüm pestili, köpük pestili, üzüm sucuğu, pekmez, çir kavurması, peynir tatlısı, deli kız baklavası, kaymaklı kayısı tatlısı, Arapgir'in peynir helvası, Halbur tatlısı, dolma tatlısı, sütlaç ve çiğdemli sütlaç sayılabilir
(Netten alıntı)
 
YÖRESEL GİYİM:
Kültürel hayat içerisinde, giyim-kuşam bölgeye yönelik özelliklerle biçimlendirilmiştir. Cumhuriyet dönemiyle beraber erkek kıyafetinde değişmeler olmuş, kadın kıyafeti ise ağır bir gelişim göstererek, sosyal yapıdaki değişmelere ayak uydurarak bir gelişim yaşamıştır. Geleneksel giyimde pamuklu, yünlü dokumalar ağırlık taşımaktadır. Ev tezgahlarında dokunan "Arapgir Kemhası", culfa tezgahlarında dokunan şalvarlıklar, abalar, göyneklikler giyimin ana malzemeleri olmuştur, il merkezine en yakın Yukarı Banazı, Yakınca (Kilayik), Gündüzbey, Barguzu, Yeşilyurt (Çırmıhtı) gibi yörelerde dokunan kalın peştemal, çinko peştemel kadın giyiminde 1975'lere kadar kullanılmıştır. Günümüzde az da olsa devam edegelmektedir. Özetle, geleneksel giyim ve kuşamda mahalli dokumalar, çubuklu keten, keçi kılı kumaşlar kullanılmıştır. Çinko denilen ince dokumalı peştemallıklar, akkaralı, damalı alaca çarşaflar ile pazen, keten ipekliden çıbın, yine peştemal olarak da "Bervanik" yaygın olarak giyimde görülmüştür. " Giyimi tamamlayan bir unsur olarak da işlemeli (Nakışlı) çorap giyilmektedir. Günümüzde ise kıyafetler, günlük çağdaş giyimin özelliklerini yansıtmaktadır.
a) Geleneksel Erkek Giyimi:
Şalvar, gömlek, yelek, belkuşağı, nakışlı çorap, ayakkabı olarak da siyah renkli yemeni yörenin erkek giyimini oluşturur.
b) Kadın Giyimi:
Kadınlar; başa "küllük" denilen ve keçeden yapılmış, çene altından "Sakındırak" adı verilen "fes" giyerler, iple tutturulan fesin üst tepesine "tepelik" adı verilir. Bunun üzerine gümüş veya bakırdan yapılan işlemeli ince bir tabaka yerleştirilir. Bazan tepelik denilen bu bölümün ön kısmına bir sıra altın da dizilir. Tepeliğin üzerine yazma veya siyah beyaz ve mor renkli "poşu" ince bir kasnağa geçirilerek oturtulur. Uçlar, arkadan bağlanır, küllüğün üzerine 1 -1.5 metre ebatlarında beyaz ince tülbentten yapılma "İzar" örterler. Sırt tarafına gelen kısım ise uzun bırakılır ve bel hizasını geçer.
 
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:

Malatya, halay bölgesinde yer alır. Ancak, halay dışında oyunlara da rastlanmaktadır. Diğer illerde yapılan kültür alışverişi sonucu oyun çeşitleri artmıştır. Örneğin, Elazığ'da delilo, Adıyaman'da beşayak, papurinin ise Bitlis'te oynandığı görülür. Halaylar, davul-zurna eşliğinde oynanır. Yörede halay çekmeye "Dillân Çekme" denilir. Beş kişiyle oynanan halayın başını çeken oyuncuya "halay başı" sonundaki oyuncuya "Pöççü" denilir. Her ikisi de elinde mendil bulundurur. Çalgı olarak; davul, zurna, kaval başta olmak üzere bağlama, cümbüş ve darbuka çalınmaktadır. Arapgir ilçesinde klarnet daha yaygındır. Diğer taraftan halayların yanısıra toplu oynanan ve törensel bir karakter arzeden semahlar vardır. Malatya ve çevresinde Hızır Semahı, Bozok Semahı, Demdem Semahı, Arguvan Semahı, Kırat Semahı oynanmaktadır. Kına havası olarak bilinen "Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter" türküsü genç kızlar ve kadınlar tarafından kına yakılırken oynanır.

Malatya'da oynanan oyunlarda giysiler bu yöreyi tamamen yansıtmaz. İlçeler arasında değişik giysilere rastlanır. Genellikle halk oyunlarında, erkekler başlarına "Küm" denilen ak işlemeli "Papak" takarlar, Ancak, zaman zaman oyunlarda erkeklerin başı açıktır. Bayanlarda başta "Küllük" adı verilen etrafı altın liralarla çevrili fes, fesin üstüne "Pusu" takılır. En üstü ise dolak, ya da yazma bağlanır. "Şalvar", "Üç etek" ve üç eteğin üzerine bernavile denilen önlük giyilir. Bele sarılan renkli şalın kenarına beyaz ve kırmızı renkli mendil takılır. Ayakta ise nakışlı çorap ve siyah renkli yemeni bulunur.
Oyunların başlıcaları şunlardır:
Ağırlama (Grani, Ağır, Ağır Malatya)/Alkışta (Arkuşta, Yarkutta, Halkuşta, Harkuşta)/. Aşırma Halayı / Arapgir Halayı/Bapuri (Papuri, Papori, Pagpuri)/Berde/Başayak Halayı/Çarşı Su Halayı/Cezayir
Oyunu/Çeçer/Dillan/Değirmenci Halayı/Delilo Halayı/ Gelin Halayı (Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter)/Gerzani Halayı/Gezinti/Güvenk (Kevenkj/Güzeller (Nâri)/Hem Hime (Hımhime)/Heyhat/Hoplama/Halayı/Hoşgeldin/ Karahisar Halayı/Keçike (Koçike), Keçikey, Lorke, (Lorki) Halayı/ Kemaliye Tamzarası/Kırıkhan/Kol
 
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Malatya Kayısısı, Günpınar Şelalesi, Pınarbaşı Mesire Yeri, Aslantepe Antik Kenti, Karakaya Barajı, Somuncu Baba Camii ve Balık Gölü, Sürgü ( Takaz ) Mesire Yeri, Arapgir Meydan Köprüsü, Battalgazi Kervansarayı, Sultansuyu Harası, Darende Kudret Hamamı
 
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Hititler döneminde buranın adı "Meliddu"dur. Halk tarafından Malatya olarak değiştirilmiştir
 
malatyalıların (özellikle yaşlıların) kendine has konuşma şekli..örnekler mi dediniz:

tomatiz: domates
balcan: patlıcan
soyğa: kötü,pis
garaj: gardaş
çağam: yavrum,çocuğum
bibi: hala
dert soğa sıca: bir tür beddua
atte: babaanne,yaşlı kadın
tuman: külot
gominist: komünist
gadanı ben alam: sana gelen bana gelsin.
soyna: sonra
çimmek: yüzmek
 
Meryemce baya bi çalşıp gelmişsin; şaka bi yana malatyayı ve Malatyaya ait ne varsa çok güzel açıklamışsın teşekkür ederim.vereliniortak
 
Meryemce baya bi çalşıp gelmişsin; şaka bi yana malatyayı ve Malatyaya ait ne varsa çok güzel açıklamışsın teşekkür ederim.vereliniortak

a.s.Sağol canım .opuyorumnanaktanMalatyamızı tanıtmada bir nebzecik olsa katkım olduysa ne mutlu bana :sm_cool:aslında bu yazıların hepsi netten alıntı ama:uhm:
madem malatyayı tanıtma diye bir bölüm açılmış bari hakkıyla tanıtalım değil mi amavereliniortak gerçi ben Adım adım türkiye bölümünde Malatyada esintiler diye konu açmıştım ama burayı görünce kayıtsız kalamadıma.s
 
Bedduaları

-Yetişip yetmeyesiceli
-Aspi dökesice
-Ardı gelesice
-Vurucu vurasıca
-Kepeğin kesile
-Kuluncuna yangı düşe
-Gidişin olada gelişin olmaya
-Yüzüne it yapışa
-Çatlayasıca da patlayasıca
-Yüzü ardına gelesice
-Gululiye(Kolereya) gidesice
-Başına çay taşı düşe
-Kırılasıcalar
-Yüzüstü sürülesice
-Gözün oynaya
-Gözüne patlama düsesice
-Sürüm sürüm sürünesin
-Zıkkımın kökünü ye
-Akşamdan yatada sabaha kalkmaya
-Boyu devrilesice
-Yanın yere gele
-İki ışığın söne
-Kafan kaşıklık ola
-Sesin karayerin altından gele
-Sırtın güneye gele
-Türemiyesin
-Toprağına gidesin
-Salancan gide
-Saplıcan tutasıca
-Yeğin sırtı yere gelesice
-Alnının çatından vurulasıca
-Afata gidesice
-Porsuyasıca
-Eti tahtaya dökülesice
-Baba çıkasıca
-Porum porum porsuyasıca
-Bitmeyesice
-Dönemeyesice
KAYNAK:Yeşilyurt Kitabı(Ahmet Şentürk & M.Sedat Balarısı)
 
KINA GECESİ

Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce (ama biz düğünden iki gün önce yapmanızı öneriyoruz!) kız evinde yapılır. Genellikle çok yakın akrabalar ve arkadaşlar kına gecesine katılır. Kınanın yakılacağı gün kız evine bayrak asılır. Bayrağın asılması düğünün başladığı anlamına gelir.

Kına gecesi misafirlere kuruyemiş ve içecek ikram edilir. Kına yakılana kadar oyunlar oynanır, halaylar çekilir. Gelin önce şık bir tuvalet giyer ancak kınanın yakılmasından önce üzerini değiştirerek bindallı da denilen kadifeden yere kadar uzanan kaftan türünde bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür.

Kına yakılmadan önce gelin ve damadın oturması için salonun ortasına birer sandalye konur. Erkek tarafının getirdiği kına karılır ve mumlarla süslü bir tepsi hazırlanır. Genç kızların ellerine birer mum verilir. Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler. Daha sonra gelin ve damat sandalyeye oturur. Bu sırada içli türküler söylenmeye devam edilir. Amaç gelini ağlatmaktır. Gelinin eline kına yakılırken gelin elini açmıyor denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar kınalar yakılır, ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir. Erkeğe de aynı şekilde kına yakılıp eldiven geçirilir. Daha sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır.

Unutmayın gelinin evlenmemiş bekar bir arkadaşı kimseye çaktırmadan kırmızı kına örtüsünü gelinin başından çalarsa onun da kısa sürede evleneceğine inanılır.

Kına yakıldıktan sonra türküler söylenmeye oyunlar oynanmaya devam edilir ve böylece gece sona erer
 
Son düzenleme:
bende malatya geliniyim örf ve adetleriniz ne çokmuş aslında ama ben bir iğne görmedim kaynanamlardan durumları çok iyi aslında kına elbisemi bile kendim aldım sadece gelinliğimi aldı kaynanam el çiçeğim tacım ayyakkabım hepsini annem aldı bizde adet böyle dedi çocuğum oldu yine herşeyi kız annesi alır dediler tuhaf şaşırdım doğrusu
 
bende malatya geliniyim örf ve adetleriniz ne çokmuş aslında ama ben bir iğne görmedim kaynanamlardan durumları çok iyi aslında kına elbisemi bile kendim aldım sadece gelinliğimi aldı kaynanam el çiçeğim tacım ayyakkabım hepsini annem aldı bizde adet böyle dedi çocuğum oldu yine herşeyi kız annesi alır dediler tuhaf şaşırdım doğrusu

a.s.Canım o senin kaynanana has bir örf ve adetmiş Malatyalılara değilopuyorumnanaktan
 
varya bende malatyaya gelin gideceğim ben hiçbir şey görmedim buradakileri okudum hayal gibi neyse mutlu olayımda başka bişey istemem
 
bende malatyalıyım elazığ geliniyim ama kızlar allah ii insanlarla karşılaştırsın hepimizi:Saruboceq:
 
X