Ülkemizde Evlenme Gelenekleri

Kuzey

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
30 Ocak 2007
2.027
13
Evlenme Gelenekleri

Birleşmiş Milletler Nüfus Komisyonu’na göre “Erkek ve kadının kanuni birleşmesinden doğan müesseseye evlilik” denir.

Evlilik insan gruplarının yaşantıları boyunca uyguladıkları ve geliştirdikleri sosyal öğelerle yüklü bir kavramdır. Kültürler arası farklılık göstermesi sosyal öğelerin değişik kültürler içinde oluşması ve farklı değer yargılarıyla yüklü olmasıyla açıklanabilir. Toplumlar kimin kiminle, kaç eşle ve hangi koşullar altında evlenebileceğine dair bir takım kurallar yaratmışlardır. Çok değişik uygulamalar olmakla beraber evlilik, esas itibariyle toplum tarafından onanan kadın ve erkek ya da kadınlar ve erkekler arasında yaratılan bir ilişki türünü karakterize etmektedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi de evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine olanak vermektedir. Aile birliği sürekliliğini evlilik kurumuyla sağlar. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir...

Anadolu’nun her tarafında evlenmenin yapılabilmesi için, bu olay öncesi bir takım hazırlık ve aşamaların birbiri arkasına yapılması ve izlenmesi gerekir. Bu nedenle halk (ister köy-geleneksel topluluklarında olsun, ister şehir ve kasabaların geleneksel sınıflarında olsun) bu aşamaları işaretleyen bir takım kaideleri (görenekleri) ve seremonileri uygulamak zorundadır. Evlenme ile ilgili göreneklerin çoğu söz konusu toplumlarda, kuşaktan kuşağa geçmiş binaenaleyh gelenekleşmiş olup, bunların yanı sıra yapıla gelmekte olan seremoniler de birtakım inançlar ve pratiklerden ibarettir. Ancak çok eski zamandan beri uygulanan ve bugün artık Türkiye Türk topluluğunun malı, kültürünün bir parçası haline gelmiş olan “Evlenme görenekleri ve seremonileri”nin batılılaşma süresi sonunda gittikçe değişmekte oldukları da bir gerçektir. Söz konusu görenekler ve seremoniler sıra ile ilkten sona doğru ana hatları şu aşamalara göre uygulanır: Evlenme arzusunu belirtme, evlenme çağı, görücü gezmek (dünürcülük), söz kesimi, başlık, nişan, evlenme ve düğün.



Evlenme İsteğini Belirtme :

Önceki yıllarda, kız ve erkeğin aile içinde evlenme isteklerini açıkça belli etmeleri imkansızdı. Kız ve erkeklerin eşlerini seçme hakkı, ancak anne - baba ve akrabalara tanınan haktı. Günümüzde ise artık çoğunlukla gençler evlenmek istedikleri kişileri kendileri seçme hakkına sahiptir.



Evlilik Çağı ve Yaşı :

Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme çağına geldiklerini belirleyen bir takım ölçütler vardır. Bunların başında buluğa erme gelir. Ülkemizde buluğ çağı 10-14 yaşları arasında başlar. Gerek kızda, gerek erkekte görülen bir takım biyolojik ve fizyolojik gelişmeler buluğ çağının belirtileridir. Annelik ve babalık için gerekli olan bu gelişmeler, onların biyolojik ve sosyo-kültürel kişiliklerini geliştiren önemli belirtilerdir. Bu belirtilerle kişisel sorumluluklar da başlar. Kızlar bu aşamada üyesi bulundukları ailenin ekonomik, toplumsal ve kültürel etkinliklerine katılırlar. Aynı durum erkek çocukları için de söz konusudur.

Erkek çocuk da, aile içerisinde, gerek cinsinin, gerekse yaşının gerektirdiği etkinliklere katılarak, geleneklerinin öngördüğü tavrını almaya çalışır.

Kızın ergin yaşa girmesi; ev işlerine katılması, aile ve grup içerisinde genç kızlık çağının gerektirdiği role bürünmesi ve karşı cinsle ilgilenmesiyle evlenecek duruma geldiğini göstermektedir. Erkek çocuğunsa, aynı biçimde toplumsal rolüne bürünmesi, evin ekonomisine katkıda bulunması, askerliğini yapması ve iş sahibi olması, evlenmesi için gerekli ve geçerli sayılan ölçütlerdir.

Öte yandan evlenme işinde bir de “sıra gözetimi” vardır. Bu konuda ağabeylerin ve ablaların daha önce evlenmelerine dikkat edilir. Ancak küçük kızın evlendirilmesinde, büyük kızın ya da kızların henüz evlenmemiş olmaları önemli bir engel sayılmamaktadır. Özellikle son yıllarda bu gibi durumlarda ağabey ve ablalardan izin istenmekte, evlilik ondan sonra gerçekleştirilmektedir.

Kırsal alanda evlenme, kentlere bakarak daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askere gitmeden önce, kimi yerlerde de askerden dönmüş olması şartı aranmaktadır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.

İster kırsal, ister kentsel kesimde olsun, evlenme yaşını ve zamanını ekonomik etmenlerin, kimi sosyal olayların, göçlerin, ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Evlenme girişiminde bulunmada toplum kıza ve erkeğe aynı hakkı tanımamıştır. Başka bir söyleyişle erkek ve erkek ailesi bu konuda aktif bir durumdayken, kız ve kız ailesi pasif bir durumdadır. Girişim, genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir.
 
Evlenme Aşamaları

1- Görücülük, Dünürcülük / Kız Bakma, Kız İsteme


İlk aşama olan görücülük, kız bakma, kız arama, kız beğenmeyi ifade eder. Kentlerde daha çok tanışıp anlaşarak evlenme yaygınken, geleneksel kesimde görücülük daha yaygındır.

Oğullarını evlendirmek isteyen aileler, ilkin akrabalarından, komşularından, yakın çevrelerinden başlayarak kız aramaya çıkarlar. Bu konuda kendilerine komşuları ve tanıdıkları da yardımcı olurlar.Evlenecek delikanlıya kız aramak, kız bakmak için baş vurulan bu adete “görücülük”, “görücüye çıkma” gibi adlar verilir.

Erkeğin aile üyeleri akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede eşlerden çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar.

Kız görmeye genellikle habersiz gidilir. Son zamanlarda aracı olarak adlandırılan kişiler kız evinin ağzını aradığı için kız evi aslında haberdardır. Kızın davranışlarına bakılarak istekli olup olmadığı anlaşılır. Kızın ikramda bulunması, yanlarında oturması isteyip istemediğinin belirtisidir.

Kız evinden olumsuz cevap alınacağı sezilirse başka adaylar üzerinde durulur. Görücüye çıkma, kız bakma Türkiye’nin değişik bölgelerinde kimi ayrıcalıklar ve yöresel özellikler göstermekle birlikte yine de bu usul ana çizgileri bakımından aynıdır.

Ancak kesin karara varmadan önce gerek oğlan, gerekse kız ailesi adaylar hakkında bilgi toplamaya çalışırlar. Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi kız için işgüzar, namuslu, terbiyeli, evine ve törelerine bağlı olup olmadığı; oğlan içinse kötü alışkanlıklarının bulunup, bulunmadığını, işine, mesleğine bağlılığı noktalarında toplanmaktadır. Kız ve oğlan evlerinin karşılıklı olarak bir değerlendirmeye varmaları sonucunda, kız istemeye, yani dünürcülük aşamasına geçilir.

Dünürcülük beğenilen kızın istenilmeye gidilmesidir. Dünürcülük genellikle erkeklerin de katılımıyla gerçekleştirilir. Dünürcü olarak kız evine sözü geçen kişiler de bulundurulur. İlk gidişte oğlan evinin bir büyüğü “Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz” diyerek niyetlerini belli eder. Kız evinden bir büyüğün “Allah yazdıysa olur” şeklindeki ifadesi kızın verileceği şeklinde yorumlanır. Genellikle ilk istenişte kız verilmez. “Kız evi naz evi”dir. Bu arada kız evinde erkek tarafının getirdiği şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kur’an da okunur.



2- Söz Kesme

Söz kesimi dünürcülük yani kız isteme aşamasından sonra gelmektedir. Dünürcülük yoluyla anlaşan ailelerin, bu anlaşmalarına daha geniş bir çağrılı huzurunda yine sözle iyice pekiştirmelerine “söz kesimi” ya da “söz kesme”, “kız bitti” denmektedir. Söz kesiminde başlık ve hediyeler de konuşulur, söze bağlanır. Söz kesmeye bazı yörelerde küçük nişan adı da verilmektedir. Kızın verilmesi kesinleştikten sonra oğlan evinden getirilen bir baş örtü ile yüzük kıza takılır. Kızın başı bağlanmış, sözü kesilmiş, etrafa böylece duyurulmuş olur. Bugün oğlan evinin getirdiği lokum, bisküvi dağıtılır, şerbet içilir.



3- Nişan

Söz kesiminden sonra gelen aşama “nişan”dır. Buna büyük nişan adı da verilmektedir. Nişan töreni genellikle kız evi tarafından düzenlenir. Ancak masraflar oğlan evine aittir. Nişan öncesinde kız ve birkaç yakını nişan alış verişine götürülür. Burada kıza ve akrabalarına nişan için giyecek alınır. Kız evi de oğlana ve yakınlarına giyecek alır. Kıza alınanlar “nişan bohçası” içerisine konularak kız evine gönderilir. Damada da nişan bohçası hazırlandığı olur.

Nişana tüm köy davet edilir. Davet işine oku adı verilir. Geleneksel kesimde oku işi köylüye şeker, mendil, havlu dağıtılarak veya sadece ağızla söylenmek suretiyle gerçekleştirilir. Yakın akrabalara ve hatırı sayılır davetlilere ise elbiselik kumaş dağıtılır. Buna top adı verilip, alış veriş sırasında oğlan evine aldırılır. Alınan okunun karşılığı nişana götürülür. Bazı yörelerimizde nişan yemekli yapılmakta, bazılarında ise lokum, bisküvi yeterli gelmektedir. Yemekli yapılan nişanlarda oğlan evi kız evine “kına davarı” adı altında bir hayvan alıp, kesecek olan kişi ile birlikte kız evine gönderir.

Genellikle oğlan evinde toplanan davetliler topluca kız evine giderler. “Nişan elbisesini giyen kıza kayınvalidesi ile oğlanın yakınları tarafından “takı” denilen ziynet eşyası takılır. Özellikle kasaba ve kentlerde, daha önceden yaptırılmış ya da hazır olarak satın alınmış olan yüzükler, bir büyük tarafından bu tür törenlerde adet olduğu üzere kalıplaşmış söz ve dileklerle adayların sağ ellerinin nişan parmaklarına takılır...Geleneksel kesimde nişan töreni, erkeklerin ve kadınların ayrı yerlerde oturdukları bir evde yapılır. Yüzükler takıldıktan sonra gelin ve damat orada bulunanların elini öper. Varlıklı ve kültür değişmelerine açık kasabaların nişan töreni için gazino kiraladıkları, nişanı tantanalı ve kaç-göç adetine uymadan kutladıkları da bilinmektedir. Kentlerde ise, bu tören daha özgür biçimde “kaç-göç”e önem verilmeksizin, kadın erkek bir arada yapılmakta ve kutlanmaktadır.

Nişanlılık süresi ailelerin durumuna bağlıdır. Özel durumlara bağlı olarak bu süre uzayıp, kısalabilmektedir. Geleneksel kesimde önceleri nişanlıların birbirleri ile görüşmeleri engellenirken, günümüzde görüşme yakın akrabaların da bulunduğu bir ortamda sağlanmaktadır. Nişanlıdan ayrılan çiftlerin daha sonda köy içinden birisi ile evlenmesi zor olduğundan bu yöntem uygulanmaktaydı. Nişandan sonra bazı yörelerimizde “dini nikah” yapılmakta, bu durumda çiftler birbiri ile rahatlıkla görüşebilmektedir.

Oğlan evinin nişandan dönmesi durumunda kıza alınan takılar iade edilmemekte, tersi durumunda takıların iadesi söz konusu olmaktadır.

Nişanla düğün arasına dini bayramların rastlaması durumunda oğlan evi kıza hediye almak durumundadır.



4- Düğün :

Nişan ve düğün arasında kızın çeyiz hazırlıkları tamamlanır. Annesi, akrabaları veya kızın kendisi tarafından hazırlanan çeyizler sandıklara konur. Kız çeyizi düğünden birkaç gün önce kızın arkadaşları tarafından yıkanır, kız evinde sergilenir. Kimi yörelerde çeyiz kız evinde sergilenmeyip oğlan evine yerleştirilir. Kızın çeyizinin kız evinden alınıp, oğlan evine götürülmesi sırasında sandık parası verilmesi, çeyiz alacaklara yemek verilmesi, oğlan evine serildikten sonra çeyiz altında eğlenceler düzenlenmesi, nazara karşı yapılanlar yörelere göre değişiklik göstermektedir. Çeyizin alınmasına algı, ayar, çeyiz götürme, çeyiz alma gibi isimler de verilmektedir. Bazı yörelerde çeyiz gelinle birlikte götürülmektedir.

Düğün aşamaları yörelere göre farklılık göstermektedir. Genellikle üç gün veya bir hafta süren düğünler eskiden Salı günü başlayıp Perşembe günü bitmekte iken, günümüzde Cuma günü başlayıp Pazar günü sona ermektedir.

Düğün tarihine kız ve oğlan aileleri ortaklaşa karar verirler. Düğünden önce de kız düğün alış-verişine götürülür. Eksik eşyaların tamamlanması, gelinliğin alınması, nikah genelde bugün halledilir. Resmi nikaha izinname adı da verilmektedir. Bu alış-verişte de her iki taraf birbirine hediyeler alır. Oğlan evi ayrıca düğün davetiyesi olarak top olarak adlandırılan kumaş alır. Bu kumaş kız evi tarafından kesilip davet amacıyla kullanılır.

Düğüne kız ve oğlan babası karar verirler. Genelde günsalık olarak da adlandırılan bu günde düğün hazırlıkları görüşülür.

“Düğün, evlenme dediğimiz geçit döneminin en belirgin özelliğidir. Yukarıda genel çizgileriyle değindiğimiz aşamaların amacı, düğünle dışarı vurulur. Onun için düğünün geleneksel değerlere ve kurallara uygun bir biçimde kutlanmasına çaba sarf edilir. Düğüne elden geldiğince çok kimse çağrılmak istenir...”

“Düğünün zamanı ve yeri, kimler arasında olduğu, düğün öncesi çıkarılan “okuyucu”lar tarafından bildirilir...geleneksel kesimin kırsal alanı çağrı işini okuyucular aracılığı ile duyurur. Bu işe “okuntu çıkarmak” da denir...Gelenekselliğin ağırlığını duyurduğu yerlerde tıpkı nişanda olduğu gibi, düğünde de kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde oturarak törene katılır ve eğlenirler.”
 
1- Düğün Bayrağı

Düğün, oğlan evine bayrak asılması ile başlamaktadır. Cuma günü öğle nazından sonra camiden çıkanlar oğlan evine gelerek düğün bayrağı asarlar. Düğün bayrağı yörelere göre değişmekle birlikte genelde Türk bayrağı olmaktadır. Uzun bir sırık üzerine takılan bayrağın tepesine elma, soğan, ayna gibi eşyalar takılarak hazırlanmaktadır. Kimi yörelerde bayrağın yanında gelin ve damadı simgeleyen farklı renklerde kumaş da yer alır. Bayrağı köyün her tarafından görünecek şekilde evin uygun bir yerine genellikle çatıya asarlar. Dualar okunur veya gençler bayrak manileri okurlar. Bu işi yapan kişiye bayraktar denir. Bayrak asılırken dibine kan akıtmak amacıyla horoz kesilir, kilitlenmiş bir kilit takılır (Güveyin bağlanmasını önlemek amacıyla. Bu kilit gerdeğe girilirken açılır) Bugün oğlan evi tarafından bayrak yemeği adı altında yemek hazırlanır. Bazı yörelerimizde sağdıç evine de bayrak takılmaktadır.



2- Kına Gecesi

Kına geceleri ayrı bir önem ve özellik göstermektedir. Evlenecek olan kızın; ailesi, yakınları ve arkadaşları ile kadın kadına geçireceği bu son gece asıl düğün günü olarak da bilinen gelin alma gününden bir gün önceye rastlamaktadır.

Bugün, hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür. Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır. Büyük kentlerde ise artık ya yapılmamakta veya sadece eğlenceden ibaret bir gün olma niteliğini taşımaktadır. Şehir merkezlerinde kına geceleri asıl fonksiyonundan uzaklaşmaya başladı. Daha önceleri kızın evden ayrılışı, son vedalaşması biçimindeyken, günümüzde eğlenceye dönük, nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçti.

Bu geceye el kınası, has kınası, gelini kınaya çekme, kına düğünü kına basma, yaygın olarak da kına gecesi gibi çeşitli adlar verilmektedir.

Kına yakmak eski İslam geleneklerindendir. Geleneksel toplumlarda kınanın eşleri birbirine sevgili yapmak amacı ile yakıldığı söylenmektedir. Kına aynı zamanda koruyucu özelliği ile karşımıza çıkmaktadır. Gelin ve davetlilerin ellerine yakılarak, evliliğin bir anlamda kutlanıp kutsanması sağlanmaktadır.

Kına gecelerinde uygulanan adet ve uygulamalar esasta bir olmakla beraber, ayrıntılarda birtakım özellikler gösterir.

Kınaya davet, bazı yörelerde kuru kına, sakız, şeker dağıtılmak veya ağızdan söylemek suretiyle yapılmaktadır.

Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine gün öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Kimi zaman da giderken götürülür. Özenle hazırlanan kına tepsisinde çerezler, tatlılar, kına çöreği veya kına helvası bulunur.

Kına gecesi olarak adlandırılan bu günden başka bazı yörelerimizde ana kınası olarak adlandırılan bir gün de vardır. Bugün kızın annesi tarafından alınan kına kadınlar ve kızların toplanmasından sonra kızın başına yakılır. Buna baş bozma, gelin baş kınası da denilmektedir.

Kına gecesi, kız evinde düzenlenir. Çağrılı kadınlar ve genç kızlar önce oğlan evinde toplanırlar. Bunlara kınacı da denmektedir.

Kınacılar gelinceye kadar kız evinin yakınları çeşitli eğlenceler düzenlerler. Oğlan evinin gelmesiyle kız evi mahzunlaşır, eğlenme sırası oğlan evindedir.

Oğlan evinden gelenler kız evinde karşılanarak ağırlanır.

Oyunlar, eğlenceler bir süre devam ettikten sonra sına kınanın yakılmasına gelir.

Bazı yörelerde gelin kıyafetini değiştirir. Başına al duvak örtülerek kına için hazırlanır.

Gümüş veya bakır tas içerisinde başı bütün yani analı babalı, başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından kına karılır. Kınanın içine bozuk para da konur. Bu hem bereket dileği, hem de kına yakan kişiye baht açıklığı sağlamak amacına yöneliktir.

Edirne ve Kırıkkale’de gerçekleştirilen kına sekiği denilen adet oldukça ilginçtir. Kına gezdirme anlamına gelen bu uygulamada hazırlanan kınaya iki tane mum dikilir. Bunlardan biri kız, diğeri erkek çocuğu simgeler. Amaç gelinin kızı ve oğlu olmasını sağlamaya yöneliktir. Kına tepsisi delikanlıların eline verilir. Gelinin bir koluna kız, diğer koluna yeni gelin girerek, kına tepsisi önde, gelin arkada olmak üzere üç kere meydanda dolaşılır.

Gelin kız hazırlandıktan sonra başına al pullu bir duvak örtülerek genç kızların söylemiş olduğu ilahiler eşliğinde ve içinde mumların yakıldığı kına tepsisi ile ortaya getirilir.

Kıbleye çevrilmiş yastığın çevresinde üç kere dönülerek kimi yörelerimizde üç kere yastığa oturup kaldırılarak oturtulur.

Gelinin kınasını yine başı bütün bir kadın ile bir genç kız yakar. Bu arada kız elini açmaz. Kaynana gelinin elinin ortasına altın veya para koyar. Gelinin ellerine, ayaklarına kına yakılır. Eskişehir’de gelin, iki kat yapılmış yastığın üzerine, kolları başının üzerinde çapraz yapacak şekilde oturur. Yengelerden birisi sağ eline ve sol ayağına, diğeri sol eline ve sağ ayağına olmak üzere kına yakar.

Kına yakan kişinin bir hata yapmaması gerekir. Kınanın yanlış yakılması o kişinin cezalandırılmasını gerektirir. Ceza olarak bir hayvan kesmek zorundadır.

Kına şekilleri de farklılık gösterir.

Sıvama elin bileğe kadar tamamen ve hiç boşluk bırakmadan yakılmasıdır. Yüksük yalnız parmak uçlarına,

Kuş gözü avuç içine tekerlek olarak yakılmasıdır.

İp kınasında da ele ip sarılır, kına öyle yakılır. İp olan yerler kına tutmaz ve değişik şekiller oluşturulur.

Gelinin el ve ayaklarına kına yakıldıktan sonra bağlanır.

Kına yakılırken gelin ve akrabaları ağlar. Gelin ağlamazsa hevesliymiş denilir. Bu arada baş övme, gelin okşama, yakım denilen kına türküleri söylenir.



Adana Tufanbeyli den bir örnek:



Baba kinin bitti mi?

Kardeş ekmeğin arttı mı?

İşte koyup gidiyorum

El kızı keyfin yetti mi?



Bolu dan bir örnek



Altın tas içine kına ezilsin

Sabah olsun güzel yüzün yazılsın

Görümceler etrafına dizilsin

Gelinim kınan kutlu olsun

Burada dirliğin tatlı olsun



Muğla'dan bir örnek:



Getirin gelini kına yakalım

Temizce arıca kına yakalım

Gelinin sözünü hep tutalım

A gelin a güzel kınan kutlu olsun

Güveyinin yanında sözün tatlı olsun



Hani bunun kaynanası

Kireç ocağında yanası

Kutlu olsun gelinin kınası

A kız a gelin kınan kutlu olsun

Orda da burada da dilin tatlı olsun



Yalnızlık, çile, gurbet, yeni yaşamın güçlükleri, üzüntü, sitem kına geceleri ile ilgili halk düşüncesinin türkülere yansıyan yönleridir. Bu türkülerle kadınlar açıklayamadıkları duygularını dile getirmektedirler.

Kına yakıldıktan sonra kalan kına orada bulunanlara dağıtılır. Çoğu kez kınanın içine de para konur. Dağıtım sırasında bu para kime çıkarsa darısının ona olacağına inanılır.

Kına yakıldıktan sonra genç kızlar Bilecik ve Edirne’de geline tavan öptürürler. Bu sırada nişanlısının ismini bağırarak söyletirler. Konya’da kız kına yakıldıktan sonra elinin izini ev kapısının üstüne bırakır. Kimi yörelerde herkes gittikten sonra gelinin el ve ayaklarına kına yakılır.

Kına yakıldıktan sonra kadınlar evlerine gider. Kızın yanında genç kızlar kalıp sabaha kadar gelini beklerler. Kendi aralarında eğlenirler, oğlan evinin göndermiş olduğu çerezleri yerler. Uyumamak gerekir. Uyuyanın yüzünün boyanması, yorgana dikilmesi verilen cezalardandır. Oğlan evinden kalan kişiye eziyet etmek de kızların başlıca eğlencesidir.

Kimi yörelerde kızın yanında kalan kızlar ellerine tencere, tava, kepçe vb. alıp gürültü çıkararak oğlan evine giderler. Oğlan evi bu kişilere tavuk verir. Bu uygulama tavuk çalma olarak adlandırılır.

Sabah kızlar erkenden kalkarak gelinin elindeki kınayı yıkarlar. Elinin ortasına konmuş olan para ya fakir bir çocuğa verilir veya güveye götürülüp bahşiş alınır. Güvey bu parayı cüzdanında taşır.

Çok yaygın olmamakla birlikte güveye de bazı yörelerimizde kına yakılmaktadır. Kız kınası kadar çok eğlenceli olmamakla birlikte bazen aynı gün, bazen de ertesi gün güveye sağdıç tarafından kına yakılmaktadır. Damada yakılan kınaya güvey kınası, büyük kına, darabul gecesi gibi adlar verilir.

Damada yakılacak kına kız evinde hazırlanır. Kızın kınasının bir kısmı tepsiye konarak mumlarla süslenir. Çalgı eşliğinde delikanlılar tarafından oğlan evine götürülür.

Ortaya getirilen damadın avuç içine veya serçe parmağına kına yakılır. Kına yakıldıktan sonra kız evinden gönderilen mendille damadın eli bağlanır. Bu arada da türkü söylenir.



Güveyi baban Bursa ya vardı mı?

Bursa kınası aldı mı?

Oğlum yakınsın dedi mi?

Güveyi kınan kutlu olsun

Yarin ağzı tatlı olsun



Önünde mumlar yanası

Allah bir oğul veresi

Güvey kınan kutlu olsun

Yarin ile ağzın tatlı olsun
 
3- Asıl Düğün Günü

Gelin Alma

Gelin alma, gelinin baba ocağından alınıp oğlan evine götürülmesi sırasındaki uygulamaları içerir.

Kız beğenme, görücülük, dünür, söz kesme, nişan, düğün hazırlığı, çeyiz düzme, kına gecesi derken sıra asıl düğün günü olarak da adlandırılan gelinin oğlan evine götürülmesine gelir.

Bölgelere göre farklı olmakla birlikte genelde bir hafta, üç gün veya iki gün süren düğünlerde son gün gelin almadır. Perşembe veya son zamanlarda Pazar gününe rastlayan bugüne “gelin götürme, kız alma/çıkarma, hak alma, gelin savması, gelin göçürme” gibi çeşitli isimler verilmektedir.

Düğün alayı, camiden anons yapılarak, komşulara davetiye gönderilerek veya davul – zurna eşliğinde düğün kahyasının tüm evleri dolaşıp herkesi davet etmesi ile oluşturulur. Öğle üzeri veya öğleden sonra yol yakınsa yürünerek, uzaksa arabalarla gidilir. Gelin almaya gidenlere: Seğmen, gelinci, düğüncü, yengeci, dünürsü, gellancı, gelin götürücü, hakçı adları verilir. Gelin almaya; davetliler, oğlan tarafı yakınları (elti, görümce, kaynata, amca vb.) ve son zamanlarda damat gitmektedir. Gelinin kaynanası gelin almaya gelmez, gelini evde bekler.

Düğün alayı kız evine, düğün bayrağı önde olmak üzere davul-zurna eşliğinde gider.

-Bazı yörelerde kız evi ile oğlan evinin 2 ayrı bayraklı düğün alayı olur. Kız evi düğün bayraklıları oğlan tarafını köy sınırında bekler ve karşılaştıklarında oğlan tarafına sorular sorarlar. Kız tarafının sorularına erkek tarafı cevap verebilirse birlikte eğlenirler, bilemezlerse kız tarafına “bayrak yolu” (para) verilir.

-Buna benzer bir uygulama da istedikleri bir şeyin sözünü almak için kız tarafı delikanlılarının, düğün alayını yumurta ve taş yağmuruna tutmasıdır.

-Düğün alayı kız evine yaklaşınca delikanlılar urgan gerip, urgan parası almadan yol vermezler.



Kız Evine Gelindiğinde Yapılanlar

-Kız evine gelen oğlan tarafı kadınları içeri girmek için kapı bıçağı/kapı parası verirlerken diğer gelenler dışarıda bekler. Kadınlar içeride gelini hazırlarlar.

-Kız evi önünde bekleyenler davul-zurna eşliğinde oynarlar, halay çekerler, oyunlar çıkarırlar, silah sıkarlar. Geçmişte özellikle erkeklerin güreş tuttuğundan, at ve cirit yarışı düzenlediklerinden söz edilir.

-Gelin alıcılar uzak yerden geliyorsa komşularca paylaşılarak yemek verilir.



Gelinin Baba Evinden Çıkarılışı:

Kız babasından izin alındıktan sonra sıra gelinin çıkarılmasına gelir. Gelinin beline babası ya da erkek kardeşi tarafından kırmızı kuşak bağlanır. Ailesiyle helalleşir. Bazı yörelerde babasının elini ayağını öper, babası da ona koç koyun bağışlar. Gelinin sandığına oturan kardeşine de sandık parası ödenir. Bu arada gelin yas eder.



Konya’da kız ağlaması denilen yas örneği:



Evimizin önü mersin

Ellemen dalında ersin

Gelin olup gidiyorum

Çağırın da babam gelsin



Niğde’den bir örnek:



Ocağımızın taşı gara

Ciğerimin başı yara

Sabahtan kalk garip anam

Yana yana evlat ara



Kız annesinin söylediği yas:



Şu görünen ekin mola

Ekin değil purçağ imiş

Kız anadan ayrılması

Yalan değil gerçeğ imiş



Gelin almaya gelen kadınların söylediği ilahi:



Al bayrağın yeşili

Tuttuk cennet kuşunu

Selam söylen damada

Getiriyok eşini



-Gelinin bir koluna kendi aile büyüklerinden birisi diğerine oğlan tarafı akrabalarından birisi, son zamanlarda ise bu kişi doğrudan damat olmaktadır.

- Gelin kapıdan çıkarken yeni evine bereketiyle gitsin diye başına buğday, çerez, leblebi şeker, vb. saçılır ya da buğday ve para ayakkabısının içine konur.

-Bacayı ve kapının arkasına tekmeler ki huyu baba evinde kalsın.

-Gelin kapının arkasına tükürür, eşiğe niyaz eder.

-Gelinin sırtına yumruk vurulur, sağ koluna Kur’an sol koluna ekmek sıkıştırılır. Annesi evden ekşi hamur, süpürge, oklava gibi eşyalar verir.

-Gelin evden çıkarılmadan oğlan tarafı kızın erkek kardeşine kapı parası ödemek zorundadır. Bolu’da kızın erkek kardeşi kapının üstüne bıçak saplar. Oğlan tarafından bahşiş alıp da o bıçak oradan indirilmedikçe kız evden çıkarılamaz.

-Gelin almaya gelenlerin arabalarına takmaları için kız evi tarafından basma, tülbent vb. verilir.

-Gelinin dualar veya davul-zurnanın çaldığı gelin alma havası eşliğinde çıkarıldığı da olur.

-Gelin, gelin arabasına bindirilmeden arabanın etrafını 3 kere dolaşarak sağ taraftan biner. Arabaya bindirilen geline bahtının açık olması ve geleceğinin aydınlık olması amacıyla ayna tutulur. Kötü etkilerden uzaklaşsın ve kötü huylarını geride bıraksın diyerek arkasından testi, şişe kırılır. Yeni yaşamı akıcı ve temiz duyguları içersin diye arkasından su serpilir.



Gelinin Oğlan Evine Götürülüşü:

Geline köyün içi ve etrafı, evliliğe koruyuculuk kazandıracağı inancıyla cami, ölmüş olan oğlan tarafı büyüklerini memnun etmek ve sonunun ölüm olduğunu görüp ona göre davranmasını sağlamak amacıyla mezarlık etrafı dolaştırılır. Bu sırada uygun alanlarda durularak davul-zurna eşliğinde oyunlar oynanır, at yarışları yapılır, silahlar atılır.

-Önceleri damadın gelin almaya gelmediği zamanlarda bir çocuk gelinin evinden aldığı yastığı veya gelinin yüzüğünü, ayakkabısını damada götürüp bahşiş alırdı. Böylece gelin alayının yola çıktığı da haber verilmiş olurdu.

-Bir haberci önden giderek gelinin kayınvalidesine gelini aldıklarını söyler ve bahşiş alır.

-Dolaşma sırasında gelin alayının önü çocuklar veya delikanlılar tarafından urgan tutulmak suretiyle kesilir ve bahşiş istenir.

-Önceleri çobanlar at üstünde götürülen gelinin önüne koç çıkarırlarmış. Gelin atın üzerinden eğilip koçu yukarı kaldırabilirse koç gelinin olur, aksi halde çobana düğün sahibi bahşiş verirmiş.



Gelin Oğlan Evine Gelmesi ve Arabadan İndirilmesi

Gelin arabadan inmeden önce kaynana veya kayınbaba indirmelik veya üzengilik olarak adlandırılan hediye vermek zorundadır. Bu hediye tarla, koç, koyun olabilmekte, ailelerin varlık durumlarına göre değişmektedir. Bazen etraftakiler kaynanaya “ne bağışladın?” veya “gelinin ayağı topal inmiyor” sözlerine karşılık “oğlumu bağışladım” veya “koç gibi oğlan bağışladım” karşılığını verdiği olur.

Gelin daha arabadayken doğurgan olmasını sağlamak amacıyla kucağına çocuk verilir.

-Gelin arabadan indirilmeden orada bulunanlar hoca eşliğinde dua ederler. Duadan sonra gelin dayanıklı ve sağlam olması amacıyla ters çevrilmiş kazana ve üzerindeki kaşığa bastırılarak kaşığı kırması sağlanır.

-Yine sağlam ve dayanıklı olması amacıyla gelin saca, hayvan derisinden yapılmış kendire bastırılır.

-Koyunun uysallığına sahip olması dileği ile koyun postuna bastırılarak indirilmesi yaygın bir uygulamadır. Gelin arabadan indirilirken kurban kesilir kanı gelinin alnına sürülür, kanın üzerinden atlatılır.

-Doğurgan olsun ve yeni evine bereketiyle gelsin diye damdan gelinin başına üzüm leblebi, fındık, fıstık, iğde, üzüm serpilir.

-Gelinin, inançlı olmasını sağlamak amacıyla bir koluna Kuran diğerine ekmek konur veya eline Kuran ile ayna verilir.

-Gelinin kötü huylarının yok edilmesi, söz dinleyen bir ev kadını olmasını sağlamak amacıyla evin damı üzerinden çömlek atılarak kırılır. Bazen de geline bardak kırdırılır.

-Yeni evindekilerle geçimi uyumlu ve tatlı olsun diye gelin kapıya kadar yol üzerine yağ, bal karışımı döker. Damat elma ve portakalı yerde parçalar, havaya ateş eder.

-Gelin kapının önüne geldiğinde duvağı açılarak yine aynı amaçlarla ağzına yağ-bal sürülür, tatlı yalatılır. Bir lokum ya da şeker ikiye bölünerek veya pekmez ile tereyağından birer lokma geline ve damada ya da geline ve kaynanaya yedirilir.

- Gelin kendisine verilen yağ-bal karışımı, şerbet, pekmez, hamur veya mayayı kapıya, kaynanasının şalvarının ağına sürer.

-Gelin ya da etraftakilerce yeni evinde kalıcı olsun diye bir çivi eşiğe, duvara ya da kapıya çakılır.

-Eşikte testi, bardak kırıp evin kapısını tekmeyle açar, eşiği öper, eve sağ taraftan sokulur.

-Gelin sağlam ve dayanıklı olsun, kötü etkilerden temizlensin diye eşiğe konan demir veya ateş üzerinden atlatılır.

-Gelin içeri girerken bir kaşığı arkaya fırlatır sonra kaynanasının koltuğunun veya bacağının altından geçer. Böylece kaynanasının sözünden dışarı çıkmaması sağlanmış olacaktır.

-Kapıdan girerken yol üzerine yastık, oklava gibi eşyalar konur. Gelinin bunları alıp yukarı çıkması halinde anlayışlı olduğu, görmeden geçmesi durumunda da bilgisizliği anlaşılmaya çalışılmaktadır. Gelinin anlayışlı, bilgili olması ondan aranan iyi huy, namuslu olma niteliklerinden hemen sonra istenen bir özelliktir.


Gelinin Oğlan Evine Girmesi

Sağ ayağı ile eşikten atlayarak giren gelin kaynanasının elini, eteğini ve kayınpederinin elini ayağını, evde bulunan diğerlerinin ellerini öper.

-Gelin, ailenin ve yakınlarının ağızlarına eritilmiş bal veya pekmez sürer, üzerlik tüttürülür.

-Gelin ocakbaşı ile evin bacasına yağ sürer, aş evine sokulup çıkarılır ya da sandalyede oturtulur. Gelin ibrikle evin dört tarafına su döker odasının kapısını üç kere açıp kapatır.

-Gelinle damada şerbet içirilir. Kız evinden getirilen ekmek, tuz, maya, tabak yerlerine yerleştirilir.

-Kaynana geline yağda pişmiş yumurta, yağlı ekmek yedirir. Gelinin kucağına erkek çocuğu oturtulur ya da yatağında yuvarlatılır.

-Gelinle damat bir odaya alınırlar. Yine evliliğin mutlu olmasını sağlamak için birlikte şerbet içerler. Damat geline yüz görümlüğü olarak para veya altın taktıktan sona birlikte dışarı çıkarlar.

Güvey arkadaşları tarafından akşam getirilmek üzere götürülür.

Kadınlar gelini görmeye gelirler. Gelin de orada bulunanların ellerini öper. Oğlan evinin kadınları tarafından dışarı çıkarılarak öğüt vermek amacıyla türkülerle övülür.



Gelinin giydiği çizme

Çizmenin tabanı yazma

Gelinim mehleyi gezme

Hoş geldin gelin kadın



Gelin geldin evimize

Sevgi düştü gönlümüze

Bi yalınız oğlumuza

Hoş geldin gelin kadın

Oyunlar oynanarak düğün akşama kadar devam eder. Bugün gelenlere yemek verilir.
 
4- Nikah – Gerdek

“Medeni veya dinsel nikahtan sonra gelinle güveyin bir araya gelmelerine gerdek denir. Böylece gelinin ve güveyin evliliği yasa, din, ve bağlı bulunduğu toplum üyelerinin onayı ile geçerli sayılmış olur...Yasa önünde geçersiz olmasına karşın, imam nikahı denilen “dini nikah” halen yaygınlığını sürdürmektedir. Kimi ailelerse medeni nikahın yanı sıra, sonradan bir de dini nikah yaptırarak evlilik birliğini kutsamış olurlar. Hatta kimi durumlarda sadece dini nikah yaptırılmakla yetinilmektedir.” (ÖRNEK S.197)

“İster yasal yoldan, isterse yasalardan kaçınılarak gerçekleştirilmiş olsun, nikahın amacı; kadın erkek beraberliğini ilan etmek, toplumun gözünde geçerli saymak, kutlamak ve kutsamaktır.

Nikahtan sonra bir araya gelecek çiftlerin kalacağı yere “gerdek evi”, “gerdek damı”, “gerdek odası” gibi adlar verilmektedir. Sağdıcı ve yakın arkadaşları tarafından şamatayla ve yumruklanarak getirilen güvey, gerdek odasına sokulur. Gelin ile güvey birbirlerine sözlerini geçirmek dileği ile ayaklarına basmaya çalışırlar. Geleneğin ve dinselliğin ağır bastığı yerlerde güvey başkalarıyla birlikte namaz kıldıktan sonra, ilahiler arasında gerdeğe sokulur. Gelinle güveyin karı koca oldukları geceye “gerdek gecesi” ya da “zifaf gecesi” denmektedir...

Gelinin sandığında veya arkasından gelin ardı denilen yiyecek gönderilir. Bunda pişirilmiş tavuk, baklava, çerez türünden yiyecekler bulunmaktadır.

Gelinin yanında bir yenge bulunmaktadır. Yenge gelin ile güveyi el ele tutuşturup, gelini güveye teslim ettikten sonra dışarı çıkar. Bu arada gelin hiç konuşmaz, güveyin gelini konuşturmak için çeşitli yöntemlere baş vurduğu olmaktadır. Gelini konuşturmanın tek yolu “yüz görümlüğü” denilen hediyenin geline verilmesidir. Bu arada güvey iki rekat namaz kılar. Gelin ayakta bekler.

Çoğunlukla kızla birlikte kız evinden gelen yenge, birleşmenin işaretini bekledikten sonra geri dönmektedir. Yengenin bir görevi de kız annesine müjde vermektir. Kız evine haber çoğunlukla gece gitmektedir.

Ülkemizde gelinin masum ve temiz olmasına önem verilir. Kızın evlenmeden önce başkaları ile tanışmamış olması üstünde titizlikle durulur. Törelerin etkinliğini sürdürdüğü yerlerde, yenge kadınlar gerdek sonucunu beklerler. Kimi yerlerde kızın temiz çıktığı belli olunca, sonuç evin damına bayrak asmak ya da silah atmakla ilan edilir. Gelinin kız çıkmadığı anlaşılırsa baba evine yollanması da bilinen olaylardandır.” (ÖRNEK S.198)



5- Gerdek Ertesi

Gerdek gecesinin sabahında, sabah erkenden gelin kaldırılıp yatağı toplanır, çarşafına bakılır. Bu işi yenge, sağdıç hanımı veya sağdıç anası yapmaktadır. Güvey odadan çıkmadan çarşafı toplayacak kişiye bahşiş bırakır. Gelinin bakireliği onaylandıktan sonra bunu kutlamak amacıyla öğleye doğru veya öğleden sonra genellikle genç kızların bulunmadığı, sadece kadınların katılımı ile törenler düzenlenmektedir. Evliliği tamamlayıcı nitelikte olan bu törenler, hem gelini görmek, hem de gelinin bekaretini kutlamak amacına yöneliktir. Bu törenlere; duvak, duvak açma, gelin görme, baş bağlama, yüz açımı, gelin yanı, duvak serpme, semet gibi adlar verilmektedir.

Günümüzde artık genç kızların da bu törenlere katıldığı görülmektedir. Gerdek ertesinde düzenlenen bu törenler bazı yörelerimizde fonksiyon değiştirmekte, gelinin çeyizinin görüldüğü bir gün olma şekline bürünmektedir.

Gelinin çarşafı toplanan kadınlara gösterilirken odanın uygun bir yerine belli olacak şekilde asıldığı gibi, tepsi, kalbur içine konur veya çeyizinin olduğu odaya asılır. Gelinin çarşafını görenler bahşiş verirler.

Kastamonu ilinde rastlanılan bir uygulama dikkate değerdir. Kız hakkında evlenmeden önce söylentiler çıkmışsa, duvak günü ihtiyar bir kadın gelinin çarşafı ile herkesin ortasında oynamaktadır.

Gelin ve damat evde bulunanların elini öperler. Onlar da yüzgörümlüğü denilen hediye verir. Gelin bu arada sandığında getirmiş olduğu hediyeleri evdekilere dağıtır. Ev içinde gerçekleştirilen el öpme merasiminden sonra gelin ve güvey bir aile büyüğü tarafından yakın akrabaların elini öpmeye de götürülür.

Gelinin çarşafı toplandıktan sonra güvey ve gelin davul-zurna eşliğinde güvey çıkarma havası çalınarak dışarı çıkarılır. Güvey arkadaşları tarafından hamama, gelin de yengeler tarafından banyo yapmaya götürülür.

Gelin yeniden gelinliği giydirilerek hazırlanır. Fark gelinin yüzünün açık olmasıdır. Törene kız annesi katılmaz.

Öğleye doğru veya öğle ezanı okunurken gelin kıbleye döndürülerek ortaya oturtulur. Gelinin kakülü kesilir. Kesen kişiye bahşiş vermek adettir. Bazı yörelerimizde unutulmuş olmakla birlikte bazı yörelerde tespit edilen ve gelinin kadınlığa geçtiğini gösteren bir uygulamadır. Buna zilif kesme, kakül kesme, kekil kesme, duluk kesme gibi isimler verilir.

Gelinin yüzünün ve alnının açık olduğu göstermek için duvak açma töreni yapılır. Buna duvak açma, duvak serpme, duvak savma da denmektedir. Gelinin yüzüne al bir örtü örülüp oklava ile kız ve erkek çocuğuna üç kere kapatıp örttürülerek yüzü açılır. Gelinin duvağı açıldıktan sonra bugüne kadar kız başı olarak düzenlene başı kadın başı olarak düzenlenir. Ankara ve Yozgat’ta baş bağlama sırasında yapılan uygulama ilginçtir. Gelinin başı bağlandıktan sonra gelinin ağzı sembolik olarak mendille kapatılarak :



“Bu yaşmak Halep’ten gelmiş

Getirin vurun gelinin ağzına

Duyduğunu demesin erine” denilerek öğüt verilir.



Bu uygulamaların ardından orada bulunanlara yemek verilir. Bazı yörelerde o gün gerdek gecesinden artan yiyecekler oradakilere dağıtılır.

Yemekten sonra eğlenceler başlar. Gelin bereketli olması amacıyla oynatılır.

Kadınların eğlenceleri tamamlandıktan sonra namazdan dönen damat türkü söylenerek ortaya getirilir. Gelinle birlikte orada bulunanların elini öper. Damat daha sonra gelinin alnından öpüp koluna girerek odasına götürür.



Hediye, Bağış ve Ödemeyle İlgili Adetler

“Evlenme olayının hemen her aşaması hediyeyle, bağışla, ödemeyle, ziyaretle bir araya gelmeyle ilgili bir takım adetleri de gerekli kılmaktadır. Oldukça zengin bir tablo çizen ve yöresel özellikleri de içererek çeşitlemeler gösteren bu gelenek ve adetlerin yerine getirilmelerine özen gösterilir. Böylece yaşamın bu önemli olayı, geleneklerin belirlediği çerçeve içerisinde, söz konusu toplumun ya da grubun olurundan geçirilerek, değerler sistemiyle ve bu sistemleri işleten mekanizmalarla uygunluk sağlamış olur. Tersi durumda, yani törelerin öngördüğü beklentilere uyulmaması durumundaysa, çevrenin ayıplayıcı, kınayıcı ve zorlayıcı nitelikteki yaptırımlarıyla karşılaşılır ki, bunu da kimse istemez.

Bu adetlerden birisi “gelin hamamı” genel adıyla bilinendir.

Evlenmenin çeşitli aşamalarında geline sunulan hediyeler de önemli bir adet kümesini oluştururlar. Bu türden adetler yöreden yöreye kimi değişiklikler, çeşitlemeler göstermekle beraber aynı amaca yöneliktirler. Bunların içerisinde “takı” genel adıyla bilinen en yaygın olanıdır...

Güveyin gerdeğe girdiği gece, gelinin duvağını açmadan önce “yüz görümlüğü” adıyla bilinen adet gereğince bir hediye vermesi yaygın bir gelenektir.

Başlık geleneği günümüzde birçok yöremizde kaldırılmış olmakla birlikte bazılarında geçerliliğini koruyan bir gelenektir. Başlık, erkeğin ya da ailesinin kız tarafına verdiği nakit para veya eşyadır. Başlığa “bedel, ağırlık” da denmektedir. Başlığın temelinde hem ekonomik, hem de saygınlık etmeni yakmaktadır. Evlenme yoluyla evden ayrılan kızın iş gücünü karşılamak ve ekonomik boşluğunu doldurmak karşılığında alınan para ve paraya çevrilebilecek değerli hediyeler dengeyi sağlanmaya yöneliktir.

İslam hukukunda, evlenme sözleşmesinde kadına ödenmek üzere belirlenen paraya da “mehr” ya da “mihr” denmektedir. Bu, dinsel nikah sırasında kararlaştırılır. Karı kocanın ayrılmasında, boşanmasında ya da kocasının ölümü durumunda kadına verilmek üzere dinsel nikah sırasında belirlenen bu parayı, bugün ülkemizde uygulanan başlık geleneği ile karıştırmamak gerekir. Ödeme ve belirleme biçimine göre değişik adlar alan (mehr-i musamma, mehr-i muaccel, mehr-i müeccel) bu işlemi gelenek evliliğin ciddiyetinin ve kadının geleceğini güvence altına almayı amaçlamaktadır.



Evlenmeyle İlgili Ritüel ve Büyüsel İçerikli İşlemler :

Kısmet açmaktan başlayarak gerdek gecesine kadar uzayan aşamalar içerisinde uygulanan, dinsel, ritüel ve büyüsel içerikli birçok adet, işlem ve pratik vardır. Bunların bir bölüğü, gelin ve güveyin, mutluluğuna yönelik dilek ve pratikler çerçevesinde toplanırken, bir bölüğü kara büyü alanına giren işlemler içerisinde yer alırlar.

Gelinin bahtının açık olması, yeni evine bağlanması, uğur bereket getirmesi, yumuşak huylu olması amacıyla bir çok pratik uygulanmaktadır. Bunlar arasında, başı üstünde ayna tutulması, başına buğday serpilmesi, güveyle birlikte tatlı yedirilmesi, ocağın etrafında dolaştırılması, mezarlığın ziyaret ettirilmesi, baba evinden bir parça tuz ve yağ getirilmesi örnek olarak verilebilir.



Kaynak: Meltem Emine Santur
 
Değerli arkadaşlarım yönetimimizin aldığı kararlar doğrultusunda sohbet ,teşekkür, selam kelam türü mesajlar silinecektir.
teşekkür için teşekkür et butonları beğenileriniz içinde terazilerin olduğu rep butonlarını kullanalım lütfen.
Bu köşe yörelerinizin örf adet gelenek ve göreneklerinin paylaşımı içindir.
Anlayışınız için şimdiden teşekkürler.
sevgiyle kalın a.s.
 
bunlar artık kalmadı.şimdiki gençler istedikleri gibi düğünüün herşeyini yapıyor.hem o ne öyle gerdekte falan bekleme bunlar kalmadı.olduki gerdek gecesi ilşkiye giremedin yani bakire değilmisin şimdi oluyor.gerdek sadece iki kişiyi ilgilendiriir eşin olarak kabul ettikten sonra kimseyi ilgilendirmez.insanlar mutlu olmak için evlenmeli bu tür şeylere gerek yok.
 
Evlenme Gelenekleri

Birleşmiş Milletler Nüfus Komisyonu’na göre “Erkek ve kadının kanuni birleşmesinden doğan müesseseye evlilik” denir.

Evlilik insan gruplarının yaşantıları boyunca uyguladıkları ve geliştirdikleri sosyal öğelerle yüklü bir kavramdır. Kültürler arası farklılık göstermesi sosyal öğelerin değişik kültürler içinde oluşması ve farklı değer yargılarıyla yüklü olmasıyla açıklanabilir. Toplumlar kimin kiminle, kaç eşle ve hangi koşullar altında evlenebileceğine dair bir takım kurallar yaratmışlardır. Çok değişik uygulamalar olmakla beraber evlilik, esas itibariyle toplum tarafından onanan kadın ve erkek ya da kadınlar ve erkekler arasında yaratılan bir ilişki türünü karakterize etmektedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi de evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine olanak vermektedir. Aile birliği sürekliliğini evlilik kurumuyla sağlar. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir...

Anadolu’nun her tarafında evlenmenin yapılabilmesi için, bu olay öncesi bir takım hazırlık ve aşamaların birbiri arkasına yapılması ve izlenmesi gerekir. Bu nedenle halk (ister köy-geleneksel topluluklarında olsun, ister şehir ve kasabaların geleneksel sınıflarında olsun) bu aşamaları işaretleyen bir takım kaideleri (görenekleri) ve seremonileri uygulamak zorundadır. Evlenme ile ilgili göreneklerin çoğu söz konusu toplumlarda, kuşaktan kuşağa geçmiş binaenaleyh gelenekleşmiş olup, bunların yanı sıra yapıla gelmekte olan seremoniler de birtakım inançlar ve pratiklerden ibarettir. Ancak çok eski zamandan beri uygulanan ve bugün artık Türkiye Türk topluluğunun malı, kültürünün bir parçası haline gelmiş olan “Evlenme görenekleri ve seremonileri”nin batılılaşma süresi sonunda gittikçe değişmekte oldukları da bir gerçektir. Söz konusu görenekler ve seremoniler sıra ile ilkten sona doğru ana hatları şu aşamalara göre uygulanır: Evlenme arzusunu belirtme, evlenme çağı, görücü gezmek (dünürcülük), söz kesimi, başlık, nişan, evlenme ve düğün.



Evlenme İsteğini Belirtme :

Önceki yıllarda, kız ve erkeğin aile içinde evlenme isteklerini açıkça belli etmeleri imkansızdı. Kız ve erkeklerin eşlerini seçme hakkı, ancak anne - baba ve akrabalara tanınan haktı. Günümüzde ise artık çoğunlukla gençler evlenmek istedikleri kişileri kendileri seçme hakkına sahiptir.



Evlilik Çağı ve Yaşı :

Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme çağına geldiklerini belirleyen bir takım ölçütler vardır. Bunların başında buluğa erme gelir. Ülkemizde buluğ çağı 10-14 yaşları arasında başlar. Gerek kızda, gerek erkekte görülen bir takım biyolojik ve fizyolojik gelişmeler buluğ çağının belirtileridir. Annelik ve babalık için gerekli olan bu gelişmeler, onların biyolojik ve sosyo-kültürel kişiliklerini geliştiren önemli belirtilerdir. Bu belirtilerle kişisel sorumluluklar da başlar. Kızlar bu aşamada üyesi bulundukları ailenin ekonomik, toplumsal ve kültürel etkinliklerine katılırlar. Aynı durum erkek çocukları için de söz konusudur.

Erkek çocuk da, aile içerisinde, gerek cinsinin, gerekse yaşının gerektirdiği etkinliklere katılarak, geleneklerinin öngördüğü tavrını almaya çalışır.

Kızın ergin yaşa girmesi; ev işlerine katılması, aile ve grup içerisinde genç kızlık çağının gerektirdiği role bürünmesi ve karşı cinsle ilgilenmesiyle evlenecek duruma geldiğini göstermektedir. Erkek çocuğunsa, aynı biçimde toplumsal rolüne bürünmesi, evin ekonomisine katkıda bulunması, askerliğini yapması ve iş sahibi olması, evlenmesi için gerekli ve geçerli sayılan ölçütlerdir.

Öte yandan evlenme işinde bir de “sıra gözetimi” vardır. Bu konuda ağabeylerin ve ablaların daha önce evlenmelerine dikkat edilir. Ancak küçük kızın evlendirilmesinde, büyük kızın ya da kızların henüz evlenmemiş olmaları önemli bir engel sayılmamaktadır. Özellikle son yıllarda bu gibi durumlarda ağabey ve ablalardan izin istenmekte, evlilik ondan sonra gerçekleştirilmektedir.

Kırsal alanda evlenme, kentlere bakarak daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askere gitmeden önce, kimi yerlerde de askerden dönmüş olması şartı aranmaktadır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.

İster kırsal, ister kentsel kesimde olsun, evlenme yaşını ve zamanını ekonomik etmenlerin, kimi sosyal olayların, göçlerin, ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Evlenme girişiminde bulunmada toplum kıza ve erkeğe aynı hakkı tanımamıştır. Başka bir söyleyişle erkek ve erkek ailesi bu konuda aktif bir durumdayken, kız ve kız ailesi pasif bir durumdadır. Girişim, genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir.

güzel bilgilerdi teşekürler
 
Evimizin önü mersin

Ellemen dalında ersin

Gelin olup gidiyorum

Çağırın da babam gelsin

:) ne güzel adetler gelenekler
 
Düğünler, kırsal kesimde hala tek eğlence kaynağı. Anadolu'da binlerce yıllık gelenekler varlığını sürdürüyor. Hamam eğlencelerinden çeyiz sergilerine günlerce süren düğünlerin yöre yöre öyküleri...

Şehirlerde düğünler yerlerini yavaş yavaş nikah törenlerine bırakıyor. Anadolu ise geleneklerine sıkı sıkıya bağlı. Görücü gidip beğeniyor, çeyizler sergileniyor, hamamda sazlı sözlü eğlenceler yapılıyor. Gelinlerin türküsü de hala aynı: "Hem ağlarım, hem giderim."
Düğünle ilgili gelenekler yörelere göre farklılıklar gösterse de genel aşamaları birbirinin aynı. Kırsal yörelerde düğün, ürünün tarladan kaldırıldığı, işlerin azaldığı sonbahar aylarında yapılıyor. Davet edilecek kişilere düğün gününden birkaç gün önce armağanlar gönderilerek haber vermek en önemli adetlerden biri. Bu işi kadınlar yapıyor. Düğünden birkaç gün önce kız veya erkek evinde çeyizin sergilenmesi kız tarafının gurur kaynağı. Düğünün başladığını ise damat evinin damına dikilen bayrak ilan ediyor.

Anadolu'da düğünler genellikle perşembe başlayıp pazar günü sona eriyor. Yemekli hamam eğlenceleri, damat evine çeyiz getirilmesi, çeyizde bulunan eşyaların yazılması, kına gecesi, damat tıraşı, düğünün en önemli aşamaları. Gelinin evinden alınıp damat evine getirilmesinde ise hüzünle sevinç birbirine karışıyor. Damat evinde gelinin duvağı geline verilen 'yüz görümlüğü' ile açılıyor.

Gerdek odasına girene kadar damada eşlik ederek köy halkının takılmalarından koruyan kişilere 'sağdıç' deniyor. Damadın en yakın arkadaşları arasından seçtiği sağdıçlardan birinin evli, diğerinin bekar olması zorunlu. Düğün evinde kadın ve erkeklerin eğlencesi ayrı yapılıyor. Gençler geleneksel spor gösterileri yaparken, damat hamama gidip traş oluyor. Yatsı namazının ardından gerdeğe girilmesiyle düğün son buluyor.

Adana
Adana'da kız istenirken su içilmiyor, su getirilmesi işin olmayacağı anlamına geliyor. Kına gecesine giden damat yolda durdurulup, yüksek bir ağaç dalına konan yumurtaları vurması isteniyor. Vuramazsa kız evi ceza veriyor. Buna karşılık çeyiz damat evine götürülmeden önce damat tarafı çeyizden bir yastık kaçırıyor. Kız tarafının gençleri onu kovalıyor. Yastığı kapıp damada ilk götüren bahşiş alıyor. Başka bir geleneğe göre erkek evine asılan ayna ile bayrağı ilk atışta kıran kişi yüklü bir bahşiş alıyor.

Adıyaman
Adıyaman yöresinin en bilinen özelliği evliliklerin erken yaşta yapılması. Düğün günü gelin eve girerken kapıda yumurta veya nar kırılıyor. Bunun anlamı gelinin eski huylarının yumurta gibi kırılması. Kırılan nardan köyün tüm genç kızları yemeye çalışıyor. İnanışa göre nar tanesini yiyen çabuk evleniyor.

Afyonkarahisar
Afyonkarahisar'da kız isteme sırasında erkek tarafına yalnızca su ikram ediliyor. Kız verilirse erkek tarafı cuma günü çaya davet ediliyor. Nişan günü damadın annesi herkesin önünde gelini bir kez daha istiyor. Elini öpen gelini kaynana kutlamıyor. Sebebi ise ilginç: Gelinle "ilk günden yüz göz olmamak". Düğünden önce, kaynana oğluna götürmek için kızın saçından bir tutam alıyor.

Aydın
Aydın'da kız istemeye erkekler gidiyor. Evlilik için kesin bir kural var: "Evi olmayan erkeğe kız verilmez." Pazartesi başlayan düğünlere 'ön düğün', cuma başlayanlara 'ters düğün' deniyor. Damat gelini para, buğday, şeker ve pirinç serperek karşılıyor. Düğünden birkaç gün sonra kız evi, gelin, damat ve yakınlarını yemeğe çağırıyor. Bu yemeğin adı "kız ardı yemeği."

Burdur
Burdur'da kız tarafı damat adayını beğenirse kahveler şekerli yapılıyor. Bu sırada su içilmemesi de diğer bir kural. Kutlamalar sırasında köy meydanında ateş yakılıp, erkekler etrafında dans ederken kadınlar damdan izliyor. Kına gecesinden sonra gece yarısı kızlar gelin adayını ortaya çıkarıyorlar.

Diyarbakır
Diyarbakır yöresinde gelin damadın evinin kapısında dolu bir testiyi kırıyor. İçeri girerken ayağının altına post seriliyor. Bunun nedeni gelinin koyun gibi uysal olması. Gelin mutfakta kaynanasının elini öptükten sonra ağzıyla ikiye böldüğü şekeri onunla paylaşıyor. Daha sonra kilere girerek elini un küpüne sokuyor.

Edirne
Edirne'de kız istenirken kadınlar ve erkekler ayrı odalarda ağırlanıyor. Düğüne kadar kız ve erkek tarafı birbirlerine hediye gönderip aldıklarını çevreye dağıtıyorlar. Gelin, damat evine geldikten sonra dışarı çıkarılarak kucağına bir kız ve bir erkek çocuğu oturtuluyor. Bunun nedeni gelinin kız ve erkek çocuğunun olmasının istenmesi. Akşam yemeğine gelen konuklar kaşıklarını yanlarında getiriyor.

Kastamonu
Kastamonu'da kız evinde görücünün ilk sorduğu soru kızın hangi işleri yapabildiği. Uğura çok inanılıyor. Bir kız istenmeye karar verildiğinde evin en iyi huylu kişisi ayakkabısını sallayarak ayağından atıyor. Düz düşerse evliliğin uğur getireceğine inanılıyor. Kız evinin istek listesinin madde sayısı 41. Damat tarafı kimi maddeleri çıkararak listeyi geri gönderiyor. Yatsı namazından sonra damat herkesin elini öpüp kaçıyor, yakalayan tartaklıyor. Sağdıçın görevi ise tartaklayana bahşiş verip damadı korumak.

Konya
Konya'da söz kesmeye 'bitirme' deniyor. Karaman'da bitirmenin damat adayının kulağı çekilerek duyurulması bir gelenek. Kız tarafı çeyizi bütün evin gereksinimlerini karşılayacak biçimde hazırlıyor. Düğünün başladığı gün 15-20 genç düğün odunu toplamak için dağa çıkıyor. Yemekte ortaya konan baklavadan dilim alanlar alacakları hediyeyi söylüyorlar. Gelin kına gecesinde kınalı elini duvara yapıştırarak iz bırakıyor. Gelin erkek evine götürülürken mezarlıktan geçirilmesine de özen gösteriliyor. Bunun nedeni geline "Düğünü gördün, ölümü de unutma" mesajını vermek. Gerdek öncesinde damadın arkadaşları bacadan içeriye mendil sarkıtarak yiyecek istiyorlar.

Muş
Muş'ta çok eşlilik yaygın olduğu için kız istendiğinde başlık parası hazırsa isteyenin yaşı veya evli olup olması problem değil. Evlilik öncesi gelin ve damadın birbirini görmesi yasak. Pazar akşamları yatsı namazından sonra kız isteniyor. Kız tarafının istekleri arasında başlık parasının yanında at, silah gibi armağanlar da bulunuyor. Düğün tıraşından sonra damat iç giysileriyle konukların önüne çıkıyor. Damatlık kıyafetler üç kez etrafında dolaştırıldıktan sonra giydiriliyor. Yatsı namazından sonra gerdek odasına giren damat, gelini yine hediyeleriyle konuşturabiliyor. ,


Sivas
Sivas'ta düğün masraflarının tamamını erkek tarafı karşılıyor. Gelinin alınacağını haber vermeye gelen kişi görevini hissettirmemek zorunda. Eğer yakalanırsa elleri bağlanıp boynuna tezek asılarak eşeğe ters bindirilerek tüm köyde dolaştırılıyor. Başka bir oyun da seçilmiş bir konuğun çeyiz eşyalarından birini gizlice almaya çalışması. Yakalanırsa ceza alıyor.

Adana'da kız istenirken su içilmiyor, su getirilmesi işin olmayacağı anlamına geliyor.

Aydın'da kız istemeye erkekler gidiyor. Evlilik için kesin bir kural var: "Evi olmayan erkeğe kız verilmez."

Diyarbakır yöresinde gelin damadın evinin kapısında dolu bir testiyi kırıyor.

Kastamonu’da kız istenmeye karar verildiğinde evin en iyi huylu kişisi ayakkabısını sallayarak ayağından atıyor.

Muş’ta kız tarafının istekleri arasında başlık parasının yanında at, silah gibi armağanlar da bulunuyor.
Yörelere göre evlilik gelenekleri makalesine konu başlıklarında bulabilirsiniz
 
Bizde eskiden düğünler üç gün olurmuş. Damat gelini eve kucağında götürürmüş tıpkı filmlerdeki gibi ayy.... Gelin hamamı olurmuş düğünün ertesi sabahı. Kına gecesi kız evinde oluyor tabi doğal olarak ve çeşitli oyunlar sergilenirmiş, kadınların erkek kılığına girdiği kızılcıkçı dede oyunu var mesela benim şahit olduğum. Daha bir kaç oyun daha var benim de gördüğüm, fakat adlarını unuttum. Erkekler kınada eve alınmaz fakat kınanın yapıldığı odanın perdeleri kapatılmaz, delikanlılar merdiven uzatıp camdan izlerler, sevdikleri kıza bakarlar, çeşitli espriler yaparlar, camı tıklatırlar farkedilmek için, çerez falan isterler :) Amaç kızlarca farkedilmek işte :)) Mahrama oyunu vardır, bir kız , iki ucunu iki kişinin tutup indirip kaldırdığı bir çarşafın altına girer, mani söylenir bu arada ve mani de, kızın sevdiği ya da kızı seven kişinin adı geçer, eğer bilinen biri yoksa herhangi bir erkek adı (yanlış anlaşılmasın diye çocuk adı) söylenir. Eğer kızın sevgilisi ve ya onu isteyen herhangi biri varsa camdan bağırır "benim adımı söyleyin, benim adımı söyleyin" diye.
Böylece bilmeyen varsa da öğrenir kızın kimi istediğini, ona göre dünürcülüğe (istemeye) karar verilir.
 
Düğün günümü kına gecesi günü müydü tam bilemiycem şimdi; bekar delikanlılardan oluşan bir grup kurulur, bunların bir önderi olur, delikanlı başı denir ona, bayrağı o taşır en önde. Diğerleri kol kola girerek seğmen oluştururlar. Bu şekildr bir kız evine giderler, davul, dabruka v.s. eşliğinde oynaya oynaya, kızı evinin önünde övme yaparlar "bana bir tepsi baklava verilmezse bende buradan gitmiyooom" diye nara atarak öööf öf diye bağırarak başlarlar çiftetelliye. İstediklerini alırlar tabi :) Sonra yine seğmen oluşturup her yirmi otuz adımda bir durup çiftetelli oynayarak, ööf çekerek, oğlan evine de varırlar en sonunda, orda da övme yapıp, canlı tavuk isterler, tavuk delikanlı başının boynuna asılır, o şekilde oynar bir süre, o tavuk onundur artık. Orda da bir müddet oynayıp sonra köyün erkekleri için kurulmuş düğün sofralarına giderler. Akşam asıl eğlenceye kadar orda oyalanırlar işte. Gelin alıcı olayı vardır, gelin kendi evinden oğlan evine götürülürken yine oynanır hep yol boyunca. Bitti.
 
X