Çayın Faydaları ve Zararları...

gozyasi

Hüzün Dostu..!
Kayıtlı Üye
31 Ekim 2006
2.638
2.750
Çay'ın Zararları
Ülkemizde oldukça fazla tüketilen siyah çay, faydaları ve zararları ile yine gündemde. Son günlerde açıklanan araştırma sonuçlarına göre; günde iki bardak çay tüketmek, kalp krizi sonrası ölüm riskini olduKça azaltıyor.

Araştırmacılar, bu şaşırtıcı sonuç karşısında çayın daha iyi incelenmesi gerektiğini söyleyerek siyah ve yeşil çayda kalbi koruma özelliğine sahip maddeler bulunabileceğini tahmin ettiklerini söylediler.

Söz konusu çalışma 13 Mayıs’da Amerikan Kalp Birliği Dergisi’nde yayınlandı. Çalışmayı yöneten Dr.Kenneth Mukamal, sonuçların beklediğinden çok daha şaşırtıcı olduğunu ve çay bitkisinin kalp sağlığı üzerindeki gerçek etkisi, araştırma sonucundan daha az olması durumunda bile, kalp krizinden kurtulmak için hatırısayılır bir fayda yaratabileceğini belirtti.

Çalışmada çay içenler ile çay içmeyenler arasında, kalp krizi sonrası ölüm oranları araştırıldı. Çay tüketimi fazla olanlarda (günde 2 veya daha fazla bardak), araştırma sonuçlarına göre : çay tüketmeyenlere oranla %44 daha az kalp krizi nedenli ölüm görülüyor; bir haftada 14 bardaktan daha az çay tüketenler ise, hiç tüketmeyenlere oranla kalp krizi sonucunda % 28 daha az ölümle karşılaşıyorlar. Bu geniş çaplı araştırmada, araştırmacılar kalp krizinden sonra hayatta kalan 1900 kişinin, kalp rahatsızlıklarından önceki çay tüketimlerini not alıp bu kişileri 4 yıl boyunca izlemeye devam edecekler. Araştırmaya katılmış olan doktorlar; denek olarak alınan kişilerin başka bir kalp krizine ya da kalp rahatsızlıklarına daha yatkın olan yüksek risk grubundaki insanlardan seçildiğini belirtiyorlar.

Araştırmacılar flavonoidlerin (bitkilerden elde edilen, besinlerde doğal olarak bulunan antidoksidanlar) kan damarlarını genişleterek kanın vücuttaki dolaşımını daha kolay sağladığını ve böylece kalbi doğal yoldan korumanın mümkün olabildiğini söylüyorlar. Ayrıca flavonoidlerin, LDL kolestrolünün daha kötü bir kolestrol haline dönüşmesini önleyebileceğine dair kanıtlar da sözlerine bulduklarını ekliyorlar.

Kalp krizi sonrası ölümü önlemek için herkesin çay içmeye başlaması mı gerekir?

Doktorlar araştırmaların bitmediğine dikkat çekerek, fazla çay tüketimini henüz tavsiye etmemekle birlikte, kalp krizi geçirmiş olan ve çaydaki kafeinden endişe edenlerin bu konuda korkmasına gerek olmadığını belirtiyorlar. Araştırma yapılırken hastalara ne tür çay (kafeinli, kafeinsiz) tüketikleri ile ilgili soru sorulmamış; çünkü araştırmacılar tüketilen çayın kafeinli ya da kafeinsiz oluşunun, ortaya çıkan bu olumlu sonucu değiştireceğini düşünmüyorlar. Bütün bitki çaylarının farklı özellikler taşıdığı ve bu önemli etkiyi hepsinin yaratamayacağı belirtiliyor; yeşil ve siyah çaydaki kimyasal bileşimin de birbirinden farklı olduğu ve bu nedenle farklı faydalar sağlayabileceği uyarısı yapılıyor.

Bitkilerden yapılan diğer içeceklerin kalp üzerinde faydalı etkileri olabilir mi?

Bitkilerle yapılan siyah bira, şarap ve viskide de flavonoid maddesi bulunur fakat bunların miktarı çayda bulunandan çok daha azdır. Eğer bitkilerin olumlu faydalarından yararlanmak istiyorsanız, katkısız bitki çayları tüketmeniz, alkol içeren bitki içeceklerinden çok daha yararlı olacaktır. Alkol ve bitki özleri içeren bir içecek tüketmeyi düşünürken içerdiği az miktardaki flavonoid maddesinin yararından daha çok, barındırdığı alkol oranı ile uzun vadede karşılaşacağınız sağlık problemlerini göz önünde tutmalısınız.

YEŞıL ÇAY VE KANITLANMIŞ SONUÇLARI

Yeşil çayın yaşlanmayı geciktirdiği, doğal kafeini ile rahatlık sağladığı; yapılan araştırmalar sonucunda bilinen özelliklerindendir. Yeşil çayın kanser olasılığını azalttığı belirtiliyor. Yapılan farklı araştırmalara göre bunun nedeni; yeşil çayın kolesterol ve yağ değerleri üzerindeki olumlu etkisi, tansiyonu düzenlemesi ve damar sertliğini önlemesi olarak açıklanıyor.

Ülkemizde yapılan bir araştırmaya göre; Polifenoller, polisakkaritler ve değişik vitaminler içeren Yeşil Çay`ın yemek borusu kanserini erkeklerde yüzde 57, kadınlarda ise yüzde 60 oranında önlediği bildirildi.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç. Dr. Hayri Çoşkun, yeşil çay`ın, oksidasyon olmaması için toplandıktan sonra ezilme gibi işlemlerden korunduğunu, böylece doğal bileşenleri ve aromasının da korunduğunu belirtiyor.

Coşkun, Yeşil Çay`ın değişik kanser risklerini azalttığını, kan kolestrol seviyesini düşürdüğünü, yaşlanmayı geciktirerek değişik bakterilerin gelişmesini engellediğini kaydederek, ``Ultra viole ışınlarının deride kanser ve buruşukluklara neden olduğu bilinmektedir. Yeşil çayın ise bu tür deri hastalıklarını koruyucu özelliği vardır. Sigara dumanında potansiyel kanser yapıcı madde olan NNK, akciğer kanserine neden olmakta, Yeşil çayın bu hastalığa karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır`` diye ekliyor.

SıYAH ÇAY VE KANITLANMIŞ SONUÇLARI

Chicago’da yapılan araştırmanın sonucuna göre; Siyah çay kalp hastalarında damar sağlığını korumakta. Amerikan Kalp Derneği`nin ``Circulation Journal`` adlı yayın organında yer alan araştırmaya göre, daha önce kalp sağlığında olumlu etkisi belirlenen siyah çayda, siyah üzüm, greyfurt suyu, soğan ve kırmızı şaraptaki flavonoid maddesi, yüksek oranda bulunuyor.

‘Flavonoid`in, kötü kolesterolün (LDL) yol açtığı oksidasyon durumunu ve damar cidarlarının kalınlaşmasını önlediğini kaydeden uzmanlar, bu etkinin ancak çok miktarda flavonoid özü alınmasıyla kendini gösterdiğine dikkati çekiyorlar.

Boston Üniversitesi Tıp Merkezi`nde yapılan bir araştırmada, deneklerin bir kısmına bir süre boyunca belirli miktarda çay, bir kısmına ise su içiriliyor.

_______________________________________________________________________________________________

''benim ne anlamım var;'çay'sen olmadığın zaman.
yar demişim sana çay,
değişir mi bu karar,
benim ne anlamım var
çay sen olmadığın zaman..
çaysız olmuyoooor
çaysız olmuyooor..'' (valla uğur abicim(ışılak) şiirini değiştirmek gibi kötü bi niyetim yoktu:)
:1closedeyes:

valla kardeş okudum amma bana pek tesir etmedi bu araştırma sonuçları.Zira ben çaysız yapamam,çayda bensiz..Hiç ayrılmaz bi ikili olduk biz onla..Sabah,öğleden önce,öğlen,öğleden sonra,ikindin,akşam,gece...hasılı her zaman beraberiz ..Çok güzel bi dostuğumuz var .Laf söyletmem dostuma:)
2 bardak da ne ki günde 10-15 i buluyodur benim içtiğim günlük çay sayısı.Tam bi tiryakiyim yani..
oohhh beee iyiki varsın çay.Sen de olmasan geçmezdi bu katran karası geceler..Senli kurduğumzu sohbetler de olmasa bir daha yeşermezdi mavi ümitler..
eveeet kardeş;sen çayın zararları paylaşmıssın.Bugünkü dersimiz de;

ÇAYIN FAYDALARI:

1. Hazmı kolaylaştırır,
2. Harareti teskin eder,
3. Bedeni dinlendirir,
4. Uykuyu izale eder,
5. Kardeşler arasına muhabbeti getirir."

 
Son düzenleyen: Moderatör:
Çaya süt eklemeden için
PARİS (AA)- Alman araştırmacıların yaptığı bir araştırma, çaya süt eklemenin, çayın kalbe olan yararlı etkisini azalttığını ortaya koydu.

Araştırmacıların farelerde ve bir grup denek üzerinde yaptıkları araştırma, siyah çayın belirgin olarak damarların genişlemesini sağladığını ancak bu etkinin çaya süt eklendiğinde azaldığını gösterdi.

Sağlıklı 16 kadına sıcak su, süt eklenmiş çay, sütsüz çay içirildi ve damara etkileri ultrasonla gözlendi.

Doktorlardan Mario Lorenz, ''suya oranla çayın kan akışını artırarak damarların rahatlama veya genişleme kapasitesini önemli oranda artırdığını ancak süt eklenmiş çayın bu biyolojik etkiyi engellediğini'' söyledi.

Araştırmaya göre bunun nedeni sütteki kazein proteininin çayla karışması durumunda çayda bulunan kateçin maddesinin yoğunluğunun azalması.

Kardiyolog Verena Stangl da bu sonuçların, çaya süt ekleme alışkanlığının olduğu İngiltere'de, çayın kalp hastalıkları üzerindeki olumlu etkilerinin neden az olduğunu gösterebileceğini belirtti.
 
ABD'de yapılan araştırmalar her gün iki bardak çay içmenin cilt kanseri riskini yüzde 65 oranında azalttığını ortaya koydu. Açıklamalara göre, çayın limonlu olarak tüketilmesi halinde bu risk daha da aşağılara çekilebiliyor.
Amerikalı bilim adamları, cilt kanserine yakalanmış bin 400 kişiyle 700 sağlıklı deneğin beslenme ve yaşam şekillerini karşılaştırdı. Araştırma ile günde iki fincan yeşil veya siyah çay içen deneklerin cilt kanserine yakalanma riskinin yüzde 65'e kadar azalabildiği belirlendi. Çaya limon katmanın ise bu içeceğin kanserden koruyucu özelliğini daha da artırdığı tespit edildi.
Araştırmanın sonuçlarını "European Journal of Cancer Prevention" (Avrupa Kanser Önleme Dergisi) adlı tıp dergisinde yayımlayan Dartmouh Tıp Fakültesi araştırmacıları, çayın içinde bulunan "polifenol" maddesinin antioksidan özelliği sayesinde kanserden korunmaya yardımcı olduğunu belirtti.
Ancak kanser uzmanları, yalnızca çay içerek cilt kanserinden korunmanın mümkün olmadığı uyarısında bulundu. Uzmanlar, bu hastalığı önlemenin en iyi yolunun cildi güneşten korumak olduğunu söyledi.
 
Çay - kahve içer gibi antidepresan içer olduk

--------------------------------------------------------------------------------

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geleceğin en yaygın hastalıklarından olacağı öngörülen depresyonu özellikle fiziksel, çevresel ve genetik etkenler tetikliyor. Toplumdaki yaygınlığı yüzde 13’leri bulan hastalığa yakalandığı belirlenen kişilerin sayısı, belirlenemeyenlerden çok daha az. DSÖ’nün verilerine göre dünyada herhangi bir anda yaklaşık 100 milyon kişi depresyonda. Dünyada bu kadar sık görülen bir hastalık olmasına rağmen, depresyondaki kişilerin çoğu, depresyonda olduklarının farkında olmadığından, tedavi edilemiyor.
Her 4 kadından birinde görülüyor
Depresyon, duygusal tepkinin süresi ve yoğunluğunun beklenenden fazla olduğu zamanlarda ortaya çıkan, tedavi edilmezse aylarca hatta yıllarca sürebilen bir ruhsal rahatsızlık. Depresyon hastalığının kendine özgü belirtileri var. Dünyada en sık görülen ruhsal bozukluk olan depresyon hastalığı, tedavi edilmediğinde kişilerin yaşam kalitesini ileri düzeyde bozabiliyor, ağır seyrettiği durumlarda intihara dahi yol açabiliyor. Herhangi bir zamanda ortaya çıkabilen depresyona sıklıkla 24-40 yaş arası kişilerde rastlanıyor ve yapılan araştırmalara göre her 4 kadından ve 10 erkekten biri hayatının bir döneminde depresyonla tanışıyor.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Özkan, “Toplumda bu kadar yüksek oranda var olan bu hastalıkta, doktora başvuran insanların sayısı başvurmayanlardan çok daha az. Depresyon hastalarının büyük çoğunluğu hekime gitmemekte, gidenlerin çoğu da psikiyatri hekimine başvurmamakta, fiziksel yakınmalarla diğer hekimlere gitmekte. Bu durum depresyon hastalarının tespitini ve dolayısıyla tedavisini güçleştirmekte” dedi.
Kimler risk grubunda?
Depresyona neden olan çok sayıda etken bulunuyor. En sık görülen depresyon belirtisi derin bir üzüntü duygusu ve çöküntü hâli. Sık rastlanan depresyon belirtilerinden bazıları şöyle: İçe kapanma, sıkıntı, isteksizlik, karamsarlık, uykusuzluk veya aşırı uyku, sinirlilik, huzursuzluk, değersizlik ve suçluluk duygusuna kapılma, konsantrasyon bozukluğu, ölümü düşünme ve intihar girişiminde bulunma.
İnsanlarda depresyonun görülmesine biyokimyasal, genetiksel, fiziksel, kişiliksel ve çevresel etkenlerin yol açtığı düşünülüyor. Daha önce ailesinde depresyon geçiren veya intihar girişiminde bulunan kişilerin olduğu, alkol ve madde kullanan, kronik fiziksel bir hastalığa sahip, yalnız yaşayan, başka bir psikiyatrik bozukluğu bulunan, zorlayıcı bir yaşamı olan, çocukluğunda travmatik dönemleri olanlar depresyona daha fazla yakalanma riski taşıyor. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklerden daha fazla depresyona yakalandığını gösteriyor.
Antidepresanlara dikkat!
Depresyon, uzman bir doktor kontrolünde gerçekleştirilen bir tedaviyle yüzde 90 oranında tedavi edilebilen bir hastalık. Depresyon hastalığının tedavisinde ilk adım mutlaka bir psikiyatri uzmanına başvurmak ve onun önerileri doğrultusunda hareket etmek. Depresyon tedavisinde sıklıkla antidepresan ilaçlara başvuruluyor. Prof. Dr. Sedat Özkan, antidepresan ilaçların, genel tıpta ve psikiyatride en yaygın kullanılan ilaçlar olduğunu söyleyerek, bu ilaçların hem psikiyatride hem de psikiyatri dışında genel tıpta yaygın olarak kullanıldığını belirtiyor.
Günümüzde her sıkıntısı olana bir antidepresan vermek neredeyse rutin bir davranış hâline gelmiş durumda. Depresyon hastası olup olmadıklarını dahi bilmeyenler, rahatlayacakları umuduyla belirli dönemlerde antidepresan kullanıyorlar. Özellikle öğrenciler, sınav dönemlerinde sıkıntı ve stresten kurtulacaklarına inanarak antidepresan ilaçlara başvuruyor. Bazı antidepresan ilaçlara eczanelerden reçetesiz olarak ulaşılması, bu duruma olanak sağlıyor.
Antidepresan ilaçları, diğer tüm ilaçlarda olması gerektiği gibi, mutlaka bir uzman doktorun onayı alındıktan sonra tüketmek gerekiyor. Prof. Dr. Sedat Özkan, Türkiye’de reçetesiz olarak ilaç satılmasının son derece yanlış bir uygulama olduğunun altını çizerek şöyle konuşuyor: “Türkiye’de reçetesiz ilaç satılması çok önemli bir sorun. Hiçbir ilaç ilgili hekimin reçetesi olmadan satılmamalıdır. Bir insanın grip olunca eczaneden grip ilacı alması belki bir ölçüde kabul edilebilir. Ancak depresif hastalıklarda kullanılan antidepresan ilaçları doktor önerisi olmadan kullanmak çok büyük bir yanlışlıktır. Vitamin ilacı alır gibi antidepresan ilacı almak ve bunları kullanmak kesinlikle doğru değildir ve bu durum ciddi sorunlar doğurabilir. Eczanelerde reçetesiz antidepresan satılması ahlâkî olduğu kadar tıbbî bir yanlışlıktır ve bana göre aynı zamanda adli bir durumdur.”
“İnsan, mutluluğu ancak kendisi sağlayabilir”
İnsanların sıkıntılı, yoğun dönemlerinden antidepresan kullanarak kurtulmaların mümkün olmadığını vurgulayan Özkan, şunları ifade etti: “İnsanların sorunlarını çözmek için ilaç almaları çok yanlış bir davranış. Dünyada mutluluk hapı falan bulunmamaktadır. Antidepresanların suni bir mutluluk yaratması söz konusu değildir. Bu ilaçlar, doktor kullanılması gerektiğini belirtiyorsa da ancak düzenli, programlı ve aylarca kullanıldığında bir sonuç verirler. Kişinin bir sorunu olduğunda bunu çözmesini, mutlu olmasını sağlayan bir ilaç yoktur. İnsanlar, mutlu olmayı ancak kendileri sağlayabilirler.”
Antidepresan ilaçlar beyinde yapay bir mutluluk yaratmıyor. Tam aksine bozulmuş olan dengeyi yeniden sağlamayı hedefliyor. Antidepresan ilaçların etkisi sanılanın aksine geç başlıyor. Antidepresanları kullanmaya doktor onayı olmadan başlamamak gerektiği gibi aynı zamanda bu ilaçları doktorun belirttiği zamandan önce kesinlikle bırakmamak gerekiyor. Bu ilaçlar doktor denetiminde kullanıldığında hemen hiçbir risk yaratmadığı gibi, herhangi bir bağımlılık da yapmıyor. Antidepresan ilaçlar keyif vermiyor, uyuşturucu etkisi yaratmıyor. Bazı antidepresanlar uyku ve sersemlik gibi çeşitli yan etkilere yol açabiliyor.
 
Çay-kahve ve sigara reflüye neden oluyor

Beslenme ve yaşam tarzının değişmesi, farklı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Dursun Buğra, her gün saati değişen öğünlerin, kahve, çay, gazlı içecekler ve sigara gibi alışkanlıkların reflünün görülmesinde en büyük etkenler olduğunu söyledi.
Beslenme ve yaşam tarzının değişmesi, farklı sıkıntı ve hastalıkları da beraberinde getiriyor. Mide asidinin, anormal bir şekilde yukarı doğru çıkarak yemek borusuna ve boğaza gelmesi durumunda oluşan reflüyü uzmanlar modern toplum hastalığı olarak niteliyor.
Reflünün beslenme düzeninin değişimiyle bağlantılı olduğunu ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Dursun Buğra, “Günümüzde daha çok fast food, hızlı yemek yeme alışkanlığı, kötü yağlarla yapılan gıdaların tüketimi, aşırı çay, kahve içilmesi, kola, soda, bira gibi gazlı içeceklerin tüketilmesi, sigara alışkanlığının artması, reflüye zemin hazırlar. Tüm bunlar mideden yukarıya doğru asit kaçışını kolaylaştırıcı etkenlerdir” dedi.
Kötü beslenme alışkanlığı nedeniyle kiloların da artmaya başladığını belirten Prof. Dr.Dursun Buğra “Kilonun biriktiği yer ise en sıklıkla karındır. Karında biriken fazla kilolar, yağ artışı midenin basıncını artırır, dolayısıyla mide içindeki yüksek basınçtan, daha düşük basınçlı yemek borusuna doğru hem asidin hem de gıdanın kaçışı kolaylaşmış olur ve bunlar da reflüyü kolaylaştıran etkenlerdendir” diye konuştu.

-"İLAÇ TEDAVİSİ ETKİ ETMEDİĞİ TAKDİRDE CERRAHİ GİRİŞİMLER YAPILABİLİR"-

Reflü tedavisinde sıklıkla kullanılan yöntemin ilaç tedavisi olduğunu belirten Prof. Dr. Buğra, tek başına ilaç tedavisinin de yeterli olmayacağını hastanın da yardımının gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Dursun Buğra, yaşam tarzının mutlaka değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Kişinin kilo alımı, kötü beslenme, gazlı içecekleri içme, kahve ve sigara gibi olumsuz etkenlerden vazgeçmesi gerekir” dedi.
Geceleri baş tarafın yükseltilmesi ve asit önleyici ilaçlarla hastalığın yüzde 90’ının tedavi edilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Buğra, “Tedaviden sonra yakınmaları tekrar ortaya çıkanlarda ya da ilaç tedavisinden hiç yarar görmeyenlerde ise cerrahi girişimler yapılabilir” diye konuştu.alintidir (netgazete)
 
hazmı gerçekten kolaylaştırıyor ne zaman siyah çay içsem ardından tuvalete çıkıyorum..
 
Birkaç yıl önce gazetede okuduğum bir makalede okuduklarımı paylaşmak isterim.Çayı 15 dakika demlemek ve yarım saat içinde tüketmek içindeki sağlıklı maddelerin korunması açısından daha etkiliymiş.Ben genelde böyle yapıyorum ama günde 2 bardaktan daha fazla içiyorum:))Artık buna bir son vermem gerek galiba:)
 
çaysızda yaşanmazki yaaa ...

dünde 3-4 kupa işte 1-2 kupada evde içiyorum ama son günlerde azalttım ben çayı artık çay bardağında içiyorum.
 
çaysız bir hayat ve ben...
yaşayamam çaysız ya sudan fazla çay içiyorum valla
geçen yağ kas su miktarıma baktırdım kansızım su yok hepside çay yüzünden
ama bırakamıyorum 17 yaşındayım tiryakisiyim resmen...
 
Bayanlar merhaba, annemle konusuyorken biz çocukken ninelerimiz caydan pamuga döker yüzümüzü silerdi diyor .. Acaba bunu duyanınız var mı ?
Sanırım annem cildinin güzelliğini buna borçlu :44:
 
Çayın Faydaları

Saçınızı şampuanla yıkadıktan sonra durulama suyunu bir çaydanlık ılık çayla yapın.Beslenip pırıl pırıl parladığını göreceksiniz.
Ayak kokusu için, bir leğene ılık çay koyun ve her akşam 10 dakika ayaklarınızı leğenin içinde tutun. 10 günde ayak kokusunden eser kalmayacaktır.
Cildinizin yağlı olduğundan şikayetçiyseniz, banyodan çıkmadan önce bir bardak çay ile cildinizi ovuşturun. Çay ciltte balsam görevi görecektir.
Boğaz ağrılarında süzülmüş ve oda sıcaklığına getirilmiş çay ile gargara yapmak faydalıdır.
Derideki yaraların temizlenmesi için antibiyotik etkisi vardır. Yaraların üzerine pamukla tatbik ettiğinizde yararlı olacaktır.
Ellerinizdeki soğan ve balık kokusundan demli çay ile yıkayarak kurtulabilirsiniz.
Gözdeki çapaklanmaları kaynamış çayı tasa koyup buharı gözünüze geleceke şekilde tutarak giderebilirsiniz.
Herhangi bir sebepten dolayı dilinizi ısırdıysanız, ağzınızı günde 3 kez çayla çalkalamak kısa sürede iyileşmesini sağlayacaktır.
Buzdolabındaki kötü kokuları da demlikte kalan çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabınıza koymanız yeterli gelecektir.



Kendim sordum kendim cevapladım :KK9:
 
Son düzenleme:
Yaş ilerledikçe ne büyük sıkıntımız cildimizin gevşemesi sarkmasıdır.

Çay cildi sıkılaştırır, cildinizdeki sarkmaları önler. Bu özelliğinden dolayı koruyucu losyon olarak da kullanılır.


Kahvaltı yaptınız hemen iki dakikanızı ayırın ılık bir bardak çayla yüzünüzü yıkayın veya çay ile ıslatılmış bir parça pamuk yardımı ile yüzünüze sürün. Aynı işlemi akşamda tekrarlayın.


Ayrıca çay ile yorgun gözlere pansuman yapılabilir ve gözaltındaki şişliklere uygulanabilir.
 
bende bır zaman lar cok severdım ama cay sekerı kesınce ondanda tat gelmıyo artık her sabah yapıyom ama zorln ıcıyom soğdum caydan valla sekersız olunca
 
X