Yiyemedi Hatice,Oğlucum Saçaklı Yiyemedi.

Cirkin Peri

Guru
Kayıtlı Üye
4 Ekim 2007
248
0
42
Bu gece uyumak neden bu kadar zor geliyor bana, uyumam gerekiyor biri işe gitmeli öyle değil mi?
Yatağım, hımm sıcacık...
Sıcak evet de ben neden bu kadar huzursuzum, bir şey çıkmasa bari.Allah’ım sen koru bizleri, sen bu sıkıntıyı yok et ve merhametinle doyur ruhumuzu.
.......
............

-Meral abla...

Bu seslerle kendime geldiğimde anladım rüyada olduğumu.Uzun zaman oldu görmeyeli çocuklarımı ve beni çağırdıklarından dolayı, içime dolan ürpertinin sebebini daha iyi anlıyorum şimdi;çünkü ne zaman buluşsak onlarla rüyalarımda yeni bir minik katılıyor yanlarına.

Bu dünyadan göç etmiş ve vahşice öldürülmüş minik bir bedeni karşısında buluyor yüreğim.

Yavaş yavaş bulutların üzerine çıkmaya başladığımda acaba hangi bedene hangi işkenceyi yaptı diye düşünüyorum yeryüzümüze inmiş insan kılıklı şeytanlar.

Ve acaba nasıl bir dram daha bekliyor beni?

Merak içinde yanlarında bulduğumda kendimi, sadece çocuklarımla karşılaşmayınca şaşırmadığımı söylesem yalan olmaz,hele ki ellerinden tuttukları ağabeylerinin yüzlerinin asık değil gülmesi daha bir arttırıyor bu şaşkınlığımı.

Neler olduğunu anlamaya çalışırken Barış koşarak geliyor yanıma, önce sıcacık bir öpücük konduruyor yanağıma.

-Hoş geldin ablam..
-Hoş bulduk tatlım...

Derken bir bir tanıştırmaya başlıyorlar beni büyük ağabeyleriyle. Nedenini sonradan anladım hepsinin isimlerinin Mehmet olmasının. Her gösterdiği abisini Mehmet diye tanıştırıyor Barış ve her tanıştırışında birini, büyük bir gururla göğsü kabarıyor istemsiz.

-Neden Mehmet?

Diye soruyorum,

-Askeriz biz!

Diyor Mehmet.O anda anlıyorum içimdeki sıkıntıyı; ben rahat yatağımda uyurken, bir yerlerde benim huzurla yatmamı sağlayan askerlerimiz ölmeye başlamıştı yine.Yine başlamıştı işte terör denen vahşet.


Ve en güzel çağlarında yitip gidiyordu insanlar.

Bir yerlerde aileleri, sevdikleri beklerken onları; onlar hiç dönmemek üzere uzaklaşmaya başlamışlardı.

Bir damla yaş esir düştüğü gözlerimden akmaya başlıyor dudaklarıma doğru, suya doyamayan bir insan gibi tuzlu olduğunu hissederek içiyorum o anda gözyaşımı.Tam o sırada Mehmet geliyor yanıma,

-Sen bari ağlama bacım. Yeterince ağlıyor anam, kardaşım..Sen bari ağlama da dinle bizi.

Peki anlamında sallıyorum başımı, aslında ne kadar tutabileceğimi bilmiyorum sözümü, sadece uymaya çalışacağıma dair bir peki oluyor bu ama ...Ama konuşmaya başladıklarında onlar tutamayacağımı biliyorum kendimi.

-Ben Osman, yani babam Osman demiş adıma ya, bir kere Mehmetçik demiş halkımız sen nasıl istersen öyle söyleyiver bana. Çocuklar dedi seni bize,ablamız dinler sizi, belki bir şey yapamaz ama en azından rahatlarsınız abi diyince, biz istedik ki çağırsınlar,hani demem o ki rahatsız ettiysek kusura kalma n’olur.

Rahatsız etmek , nasıl bir söz bu?

Bizi korumaya çalışırken ölüyorlar ve hala rahatsız ettiysek diyebiliyorlar.Nasıl bir kalbe sahipler ,nasıl bu kadar düşünceli olabiliyorlar.

Ve ben hala nasıl yatağıma yatarken bir duayı bile çok görüyor,yorgunluğa vurup uyuyabiliyorum hemen bilmiyorum; ama o sözün ardına utanıyorum.Hem de çok utanıyorum kendimden. Utandığımı anlamışçasına hemen söze giriyor Mehmet, yada siz Osman diyin artık size kalmış ne diyeceğiniz, önemli olan dinlemek çünkü Osman diyor...

Osman elimden tuttuğunda birden orada buluyorum kendimi.Vurulduğu o andan birkaç saat öncesine. Annesiyle konuşuyor belli, belli çok özlemiş anacığını genç adam.

Yanımda geçmişini izlerken gözleri hafif nemlense de; hem erkekliğine hem de asker lafına toz kondurmamak için tutuyor kendini Mehmet ve ben tutma demek istesem de diyemiyorum. Göz göze geldiğimizde,

-Annem telefondaki, diyebiliyor sadece.

-İyiyim annecim merak etmeyin siz? Bir hafta sonra Allah nasip ederse yanınızdayım annem.

-Bir hafta, terhisine bir hafta mı vardı Mehmet?

Başını sallıyor bir şey diyemeden.

-Ne istersin oğlum, söyle onları yapayım annecim.Söyle ne yemeği özledin?
-Hiçbir şey istemiyorum ki ben, şöyle sana kana kana sarılayım.
-Olsun oğlum sarılacağız ama yine de özlemedin mi hiçbir şeyi?

Saçaklı, dedi Mehmet izlerken geçmişindeki kendiyle aynı anda.

-Saçaklı yap o zaman anne...Anne Zeynep, Zeynep geliyor mu?


Zeynep sevdiği kız, soruşundan belli...Yüzü kızarıyor Mehmet’in, Zeynep’i de çok özlediği anlaşılıyor genç adamın her halinden...

Kim bilir belki döndüğünde evlilik hazırlığına başlayacak, Zeynep’te ne çok özlemiş kesin?

-Geliyor tabii oğlum, sürekli bir şeyler getiriyor. Bir hafta kaldı Osman’ın gelmesine diyor.Sürekli hazırlık yapıyor.

Osman telefonu kapattığında gözlerindeki gururu okuyorum; tüm ülkenin korumalığını yaparken, her sabah her şey vatan için diye bağırırken, yüreğine yerleşen o gurur en çok onun hakkı biliyorum.

Telefonu kapattığında biraz daha bekliyor; anlamadığım için çeviriyorum başımı ona.

-Ne oldu,
-Zeynep ,onu arayacağım ama evden rahatsız etmesem mi diye düşünüyorum...

Bir anda sirenler çalmaya başlıyor Osman’ın bölüğünde ve Zeynep bir başka akşama kalıyor. Nede olsa bir hafta var artık kavuşmaya, nede olsa o asker dayanır susuzluğu,açlığa ve özlemeye.

Ama düşman beklemez.

Koşarak gidiyor genç adam görevinin başına.

O koşarak giderken bir anda silah sesleri beynimde çınlamaya başlıyor, yere atıyorum kendimi; rüyada olduğumu bilsem de korkuyorum ama yere yattığım anda Osman’ın üzerine düşüyor bedenim.

Gözleri açık ,buz gibi olmuş bedeni.


-Osman...Osman kalk hadi,bak Zeynep bekliyor seni..Osman...

Arkamdan dokunduğunda gözlerimdeki yaşları sessiz sedasız siliyorum.

-Burdayım ben, o...
-Biliyorum...

Öyle bakıyorum Osman’ın gözlerimin önünde yatan bedenine. Hiçbir şey söyleyemiyorum.Bu vatanı koruyorsunuz ya, biz sizi düşünmüyoruz bile diyemiyorum.Yani iş yoğunluğunda unutuluyorsunuz kusura bakma be Osman diyemiyorum.

Utancımdan; söyleyememin sebebi Osman’dan değil kendimden utanmam.

Başım önde hangi yüzsüzlükle kaldırabilirim derken, silah sesleri ağıtlara bırakıyor kendini. Babası yüzüne vuruyor durmadan.Öyle ağır indiriyor ki tokatları, acısının büyüklüğünü anlıyorum o anda.

-Rüya olduğunu söyleyin bana!

Diyor, uyanmak istercesine tokatlıyor kendini. Elinde olsa oyacak bıçakla yüreğini.Hani acısıyla açarım gözlerimi rüyadan, bir hafta sonrada oğluma kavuşurum diye düşünüyor belki de kim bilir?

Kim bilir neler geçiyor o anda aklından.

Zeynep çöküvermiş olduğu yere.Askerler gelip de Osman’ın babasıyla görüşmek istediklerinde anlamış ve bulunduğu yerden kalkamamış genç kız, gücü yitip gitmiş kara toprağa.

Osman babasının yanında ;

-Yapma babam,vurma kendine. Sen demez miydin şehit olmak her yiğidin harcı değildir diye.Üzülme gurur duy evladınla.Vurma babam , n’olur vurma ...

Derken, Zeynep’ten ayıramıyorum gözlerimi.İnce ince toprağa akıyor gözyaşları,hiç sesi çıkmıyor. Feryat etmek boşa biliyor belki, belki de son bir kez konuşmayı ne kadar çok istediğini düşünüyor genç kız.

Osman’ın annesi gururlu ama sessiz.Sessizliği dilinde ya, gözyaşları çığlık çığlığa.Yanındaki bir komşu tutmuş ellerinden.

-Saçaklı istemişti evladım benden. Yiyemedi Hatice,oğlum yiyemedi...

Zeynep hala aynı yerde gözyaşı döküyor, Osman babasının yanında ve anne yüreği oğlunun istediği yemekten tepsilerce yapmış onların başında yiyemedi diyor...

Biliyor bir daha o evde asla saçaklı pişirmeyecek...Oğlu yiyemedi ve O, o evde asla saçaklı yedirmeyecek.

Babasının ellerinden öpüyor Osman, hissetmeden yüreği yorgun adamın.Sonra annesinin yanı başında alıyor soluğu. Burnuna geliyor saçaklının kokusu.Benim gözlerimin içine bakıyor,

-Anam yapmış görüyor musun bacım?Bir hafta öncesinden yapmış istediklerimi.

-Evet...

Diyebiliyorum ama sesimi kendim bile duymuyorum.

-Anam...

Duyuyor annesi Osman’ı,yada biz öyle hissediyoruz .

-Osman’ım yiyemedin ya oğlum yemeğini,hem bak Zeynep’te burada yollarını gözlüyor.Bir tepsiyi o yaptı.Osman’ım istemiş ana ben yapmaz mıyım dedi yavrum..Hadi bizi bıraktın Zeynep’ine nasıl kıydın oğlum.Neden bıraktın bizleri.Nasıl gittin anacım,nasıl gidebildin?

-Gitmedim ki ben ,buradayım...

Ama yok duymuyor annesi,hissediyor belki ama duymuyor ...Osman annesine sarılmaya çalıştığı anda duyuluyor Zeynep’in sesi. Artık dayanamıyor, onsuzluğu kabul edemiyor genç kız.Bir hafta kalmışken gelmesine dayanamıyor hiç gelmeyecek olmasına. Toprağı yumrukluyor acıyla; yüreğinin damarları çatlıyor ,tüm bedenine yayılıyor kanı...

-Aldın onu bizden diye bağırıyor.

Toprağı dövüyor durmadan. Elinde değil, bizi korurken ölüyor sonuçta Osman ve o suçlu bulamadığından topraktan alıyor hıncını, acısının geçmeyeceğini bilse de yumruklarını savuruyor yere.

Kimse ses etmiyor,susuyor ve dinliyor sadece.

Osman bakakalıyor Zeynep’e.Doya doya bakıyor ,son kez ve O da sadece susuyor tıpkı benim gibi. Zeynep Osman’ın onu gördüğünü bilmeden haykırıyor.

-Reva mı bu,bir hafta kalmışken gelmesine revamı aldın onu bizden? Evimizi bile yapmışken , yolunu gözlerken reva mı ey toprak söylesene? Neden yaptın bunu bize?

-Yapma Zeynep...Toprak olmasa...

Dediği anda susturuyorum Osman’ı.

-Bırak, senin acın söyletiyor her şeyi ona.Bırak onu dilediği gibi yaşasın acını.Ona da hak ver,tüm umutlarıyla beklerken seni,sevdiğini...Bir daha gelmeyeceğini bilmek nasıl acı verir insana.Bak sen görüyorsun onu ya, o seni görmüyor be Osman...

-Osman...Osman’ım diye ağlamaya devam ediyor sessiz sedasız Zeynep.

Bir yanda anası yiyemedi saçaklıyı evladım derken, diğer tarafta babası hala rüya uyanmalıyım diye tokatlarken kendini, Osman Zeynep’inin saçlarına dokunuyor usulca.

Zeynep irkiliyor birden..

-Osman...Osman’ım neden bıraktın bizi?
-Vatan sevdiğim...
-Vatan...Osman’ım vatan seninle gurur duyuyor ama bir hafta ...Neden?

Sicim gibi akmaya devam ediyor gözyaşları genç kızın.Osman çaresiz yaklaşıyor, kokusunu çekiyor içine...Ben gözlerimdeki yaşlar tepsideki saçaklıya takılıyorum.

Ne ümitlerle oturup yaptılar kim bilir diyorum... Kim bilir neleri düşündü anası. Belki düğünlerini düşledi Zeynep’le,belki torunlarına yaparken hayal etti kendini... Ama hep güzelliklerdi düşledikleri ve şimdi o saçaklıya bakarak oğlunun öldüğünü hatırlıyor anası... Osman’ının asla gelmeyeceğini biliyor Zeynep...

-Osman...

Diyor anacığı..

-Oğlum...

Babası katılıyor seslenişlere,

-Şehit oldu oğlum ama olmasaydı ,ben vurulsaydım ya Allah’ım...

-Osman’ım diyor öbür taraftan Zeynep...

-Seni seviyorum Osman’ım, bu toprak unutturamaz seni bana diye devam ediyor tekrar dövmeye başlarken toprağı...

Gözlerimdeki damlaları daha fazla tutamıyorum o anda... Ve tam yanaklarıma süzüldüğünde bir damla, Osman siliyor elleriyle..

-Ağlama bacım,ağlayasın diye çağırmadık seni. Sende ağlama sakın...

Diğer Mehmetciklerin ellerinden tutmuş çocuklarım onaylıyor onu başlarıyla.

Susuyorum.

Ne yapabileceğimi bilmeden bakıyorum gözlerinin içine utançla.

Bir anda saat sesiyle açıyorum gözlerimi; rüya, nasıl bir rüyaydı bu Allah’ım, yine neler oluyor dünyada diyerek ilk iş televizyona gidiyor elim.

-Hakkari’de derken spiker anlıyorum.

-Terhisine bir hafta kala...

Diye devam ediyor o söze. Benim aklıma saçaklı geliyor. Osman’ın sesini duyuyorum uzaktan...

-Her şey vatan için.

Ve diğer Mehmetçikler devam ediyor.

-Bekliyoruz bacım, gel ...Gel ve dinle hepimizi, dinle ve anlat insanlarımıza...Bu vatanı hep beraber kurduk,anlat ki bitsin düşmanlıkları...

Gözlerimden yaş süzülürken Osman’ın babasının görüntüleri yayınlanıyor televizyonda. İleride Zeynep’i görüyor gözlerim. Anası bir tepsinin başında , saçaklı olmalı tepsideki.

Ve baba hala tokatlıyor kendini...

-Rüya olmalı bu, bu bir rüya...Uyandırın beni, bir hafta sonra oğlum yanımda olacak,uyandırın beni...

Annesi, tepsinin başında oğlum yiyecekti derken.Zeynep toprağı yumrukluyor geri versin diye Osman’ı, babası kendini tokatlıyor acıyla uyanmak için yatağından...


Ve ellerinden hiçbir şey gelmiyor. Ne babası uyanıyor rüya olasını istediği gerçeklikten genç adamın , ne toprak geri veriyor O’nu Zeynep’ine...

Söyleyecek sözleri yok kimsenin... Son söz Osman’dan çıkıyor yine, ben televizyonu kapatırken işe gitmek için...

-Vatan sağ olsun bacım...Vatanım sağ olsun...


Meral BİLGİÇ
 
ÖĞLE GÜZEL YAZMIŞSIN Kİ ÇİRKİN PERİ İNAN OKURKEN TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU.BU VATAN İÇİN NİCE ZEYNEP'LER OSMAN'LARINA KAVUŞAMADI;NE ANALAR YAVRULARINI BAĞRINA BASAMADAN KARATOPRAĞA VERDİ.ÖĞLE KOLAY DEĞİL BU VATANI ELİMİZDEN ALMAK.BEN ALLAH'A İNANDIĞIM GİBİ İNANIYORUM Kİ BU ÇAPULCU ÇETE ENİNDE SONUNDA CEZASINI BULACAK.BUNCA DÖKÜLEN KANIN HESABI SORULACAK.NE YETİMLERİN HAKKI VAR BU VATANDA..DAHA BABA KOKUSU DUYMADAN BABACIĞINA DOYAMADAN BOYNU BÜKÜK KALAN YETİMLERİMİZ..GEREKİRSE HER BİRİMİZ MEHMETÇİK OLUCAZ.GEREKİRSE AYŞECİKLERDE MEHMETLERİNİN YANINDA GÖĞSÜNÜ GERECEK....ÇÜNKÜ BİZ TÜRK MİLLETİYİZ.ŞUAN SÖYLEYEBİLDİĞİM TEK ŞEY VATAN SAĞ OLSUN..
BENİ ÇOK DUYGULANDIRDI BU YAZI ARKADAŞIM ELLERİNE EMEĞİNE SAĞLIK..a.s.
 
ellerine sağlık çirkin peri..yüreğinle yazdığın için...onların yaşadığı acıyı kalbimin derinliklerin de hissettim bi an..sevdiğinin yerine koydum kendimi ne acı bi o kadar gurur verici..ama yurdumda mehmetlerde bitmez zeyneplerde...gerekirse bu vatan için yüreğimizi ortaya koyarız..
vatan sağolsun..
 
Eminim ki onların yüzleri asık değil tek dertleri biz sahip çıkalım onların kara sevdası toprağımıza.
Biz sahip çıkalım birbirimize...
Sevgiyle...
 
çok güsel bi yazı gerçekten ne diyeceğimi bilemiorum içim burkuldu okurken ama sanki televizyondan gördüklerimizin gerçek tarafı gibi onların yanında bulunmuşum gibi hissettim kendimi..gerçekten çok büyük bi acı insan okurken izlerken düşünürken tüyleri ürperio ki o ailelere Allah sonsuz sabır versin..çok yazık oluo onca gence ve aileye..
 
X