Atölye Mor Kağıt: Atık kağıtlarla anlam kazanan yaşamlar...

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
45
Çalışma hayatı içinde ürettiğimiz kadar tüketiyoruz da. Eğer sistemin "şanslı" bireylerindenseniz ve bir işiniz varsa çalıştığınız yerde ne kadar kağıt tükettiğinize bir bakın. Her ne kadar artık yaygın alışkanılık bu kağıtların çöpe atılması yerine geri dönüşümlü kağıt olmak üzere biriktirilmesi olsa da insan kendini "Sonra ne oluyor bu toplanan kağıtlar?" diye sormaktan alıkoyamıyor.....


Atölye Mor Kağıt’ta çalışan kadınlar bu işe hem emeklerini koymuşlar, hem de zamanlarını veriyorlar. Birlikte üretmenin keyfi bir başka. "Daha önceden ne yapıyordunuz?" diye sorduğumuzda "Hiçbir şey!" diyorlar. Ama hatırlatınca her gün evin binbir işiyle ve çocuklarla uğraşmanın da bir üretim biçimi olduğunu kabul ediyorlar. "Biz burada rahatlıyoruz. Para kazanmak istiyoruz, kazanmıyoruz, ama yine de devam ediyoruz," diyor 35 yaşındaki Arife Aydın. Bu yeni işle birlikte evde de durum değişmiş. "Eskiden kocama hiçbir şey söyleyemezdim. Şimdi durum değişti. Artık beni dinliyor, bana karışmıyor. ‘Çocuklar, anneniz artık iş hanımı,’ diyor. Telefonlar geliyor bana..." diyerek üretimle ve Kadının İnsan Hakları Projesi’yle* değişen hayatından bir örnek veriyor 44 yaşındaki Mihriban Çivi.

Bir kağıt atölyesi kurma fikri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) Okmeydanı’nda kurduğu Toplum Merkezi’nde ortaya çıkmış. Başından beri atölyede bulunan ve Toplum Merkezi’nde iki yıl gönüllü çalışmış olan Güllü Hançerli, "Toplum Merkez’inde Kadının İnsan Hakları Eğitimi’ni almış olmak kağıt atölyesine katılmak için aradığımız koşullardan biriydi. Fakat kalabalık başlamış olmamıza rağmen daha sonra sayı azaldı. Biz de koşulu Toplum Merkez’indeki herhangi bir kursa katılmış olmak, olarak değiştirdik," diyerek şu an 6 kadının çalıştığı atölyenin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Okmeydanı’ndaki kadınlar KİHEP eğitimiyle ev içi üretimden dışarıya açılmış. Atölyede paspartu, albüm, defter, yılbaşı kartı, ayraç gibi ürünler üretiyorlar. Kağıtlar yakın çevreden ya da çocuklarının iş yerlerinden geliyor. Ayrıca yakındaki iş yerleriyle de konuşmuşlar, atık kağıtlarını alıyorlar. "Burada noter var, gittim konuştum, her Cuma iki poşet atık kağıt alıyorum," diye anlatıyor yetmiş iki yaşındaki Sultan Tekin. İş bir tek kağıtla bitmiyor. "Yolda yürürken yaprak topluyorum, kurumuş çiçek topluyorum. Hiçbir şeyi bırakmıyoruz. Ayrıca komşularıma söyledim, demledikleri çayları atmıyorlar. Hepsine birer kova verdim, demlenmiş çayları kovaya atıyorlar, sonra biz de burada çayları yeniden kaynatıp boya olarak kullanıyoruz," diyor Mihriban ve Güllü’nün önerisiyle çayın demini de atmadıklarını, çiçeklerin toprağına koyup gübre olarak kullandıklarını anlatıyor.

Kağıt yaparken toprak boyası ve bitkisel boya kullanıyorlar. Bazen de çay ve soğan. "İki gün çay kaynattık, o suyla çalıştık, birkaç defa da soğanı kaynattık. Soğanın rengi çok güzel oluyor, soğan kabuğu harika renk veriyor," diyor Sultan Hanım. Atölyeye gelen kağıtlar yırtılıp yabancı maddelerden ayıklandıktan sonra merdaneli makineye konuyor. Kağıtlar, makinede iyice hamur oluyor, sonra içine boya katılıyor. Makineden çıkarıldıktan sonra kağıtlar “blender”den geçiriliyor, iyice hamur olsun diye. Ardından leğenlere konuyor. Leğenden ortasına ince tel gerilmiş kasnakla alınıyor. Bir bezin üstüne konuyor, üstüne bir bez daha örtüldükten sonra bezin üstüne ağırlık konuyor, kağıtlar presleniyor. Pres olarak bir mermer parçası kullanıyorlarmış, fakat mermer artık kış nedeniyle her gün yanan sobanın altında... Mermerin görevini ağır bir sunta parçası görüyor. Presten sonra arasında kağıt olacak hamurlu bezler çamaşır gibi gibi asılıyor, kuruduktan sonra da kağıtlar bezlerden ayrılıyor, sertleşsin diye cilalanıyor. Kağıtlar tekrar prese konuyor, ondan sonra kullanıma hazır. İşin her bölümü paylaşılmış durumda. Sultan Hanım şeker rahatsızlığına, Arife de Behçet hastalığına rağmen atölyeyi bırakmayı hiç düşünmemiş.

Ürünlerini pazarlama konusunda atölyede gönüllü çalışan kadınlarla dayanışma içindeler. İlk başta kimse yokmuş ürünleri alan. Ama daha sonra katıldıkları, Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi’nde yapılan Naturel Fuarı’nda çok iyi satış yapmışlar. "Orada herkes yaptığımız işle ilgilendi. Geldiler, nasıl yapıyorsunuz, diye sordular. Bol bol satış yaptık. Bazıları da telefon numaramızı aldı, gelip kağıt almak istiyorlar." Naturel Fuarı’ndan sonra Hediyelik Eşya Fuarı’na katılmışlar, ama orada çok az satış olmuş. Atölyede üretilenler doğal ürünlerin alıcısına hitap ediyor.

Atölye ilk başta Toplum Merkezi’nin içinde kurulmuş, bir ay sonra binanın depremden zarar gördüğü gerekçesiyle Toplum Merkezi kapanmış ve tadilata girmiş. Ne zaman açılacağı belli değil. Böylece yeni bir yer arayışı başlamış. Kimse kağıt atölyesinden vazgeçmek istememiş. Dört koldan yeni bir yer aramaya başlamışlar, sonunda Güllü şu an çalıştıkları atölyeyi bulmuş. Başta amacı Toplum Merkezi’nin de devam edebileceği bir yer bulmakmış, ama olmamış. Bütün malzemeleri kendileri getirmiş, bir de Toplum Merkezi’nin müdürü Necmiye Melemen çok destek olmuş, desteğini hâlâ sürdürüyor. Atölyenin giderlerinin nasıl karşılandığını sorduğumuzda Güllü, "Atölyenin giderleri kadın dayanışmasıyla sağlanıyor. Satıştan kazandığımız parayı da herkesin çalışma saatini hesaplayarak kendi aramızda bölüşüyoruz," diye anlatıyor. Kiranın ödenmesi, su ve elektrik faturası gibi masraflar bir kadın dayanışma ağı ile karşılanıyor.

Atölye Mor Kağıt kadınlar için ikinci ev gibi. Üretim ile kurulan yeni ilişkiler hepsinin yolunu açmış. Atölyedeki kadınlar birbirleriyle her anlamda dayanışma içinde. Birbirlerinin ihtiyaçlarını biliyorlar. Çıkarken bir defter aldım, günün tarihini kağıda düşüp atölyenin bana düşündürdüklerini yazdım. Kağıdın her parçasındaki emeğe saygımla...


bu kadınların yaptığı işe hayran kaldım kızlar...
çöpe gitmesindense işe yaramasını sağlayacağınız yardımlarınız için...
Atölye Mor Kağıt

Okmeydanı/İstanbul
Tel: (0212) 244 54 49 – 245 21 09
sevgilera.s.
 
Harikalar Yaratan Mor Kâğıt KadınlarıMor Kâğıt Atölyesinde bizi Güllü, Menekşe, Elif karşıladı. Sorularımızı işlerinin arasında yanıtladılar, defter kapaklarına koyacakları çiçekleri seçerken. Evdeki emeklerinin görünmez kılındığının farkındalar; bir daha kimse bizi eve sokamaz diyorlar...

BİA Haber Merkezi

18 Ekim 2004, Pazartesi


Beyhan DEMİR Mor Kâğıt Atölyesi İstanbul Okmeydanı'nda bir grup kadının birinci hamur atık kâğıtları toplayıp yeniden rengarenk kâğıtlar ve bunlardan da defterler, albümler, davetiyeler, kartvizitlikler vs. ürettiği sevimli bir atölye.

Bir yandan sohbet edip, bir yandan birbirlerinin dertlerini paylaşan, sorunlarına ortak çözüm yolları arayan, diğer yandan ellerindeki kâğıtları yeniden yaratan kadınlar hepimize bir kez daha gösteriyorlar biraraya gelince neler yapabileceğini.

Atölyeyi ziyaret ettiğimizde Güllü, Menekşe ve Elif karşıladı bizi. Hepsi yağmurdan dolayı su basan atölyeyi yeni temizlemiş, yorulmuşlardı. Ama çalışmaya ara vermeye de niyetleri yoktu doğrusu. Çünkü Nature Fuarına hazırlanıyorlardı. Bir yandan defter kapaklarına koyacak çiçekleri seçiyor, bir yandan kesiyor, yapıştırıyorlardı. Biz sorularımızı sorarken onlar çalışmaya devam ettiler. Arada sırada ellerini filan yakarak cevapları da işin arasına sıkıştırdılar.

Yaklaşık yirmi beş kadın Okmeydanı Toplum Merkezi'nde aldıkları Kadının İnsan Hakları Eğitimi'nde tanışmışlar. Zamanla bu atölyeyi kurma fikri doğmuş. Gazi Mahallesi Toplum Merkezi'nde onlar gibi yan yana gelen ve bir lokanta açan Kibele Kadın Kooperatifiyle birleşmelerinin ardından atölye daha bir güçlenmiş. Fuarlara gidiyorlar, ürünlerini pazarlamaya çalışıyorlar.

Biz çok beğendik ürünleri. Almamak için zor tuttuk kendimizi. Her şeyin plastik ve türevlerinden oluştuğu dünyamızda onlar doğadan elde edilen kâğıtları yeniden değerlendiriyor, yepyeni ürünler yaratıyorlar. Çocuklarına daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için gayret sarf ediyorlar. Kadınlara sadece tüketimin yakıştırıldığı bu sisteme inat her gün çocuk doğurmak gibi dedikleri muhteşem ürünler yaratıyorlar. Evde harcadıkları emeğin görünmez kılındığının farkındalar ve bir daha kimse bizi eve sokamaz diyorlar...

Bize diyecek çok bir şey kalmıyor. Lafa da gerek yok zaten. Bizim de elbet yapabilecek bir katkımız vardır. Mor Kâğıt Atölyesi'ni ziyaret etmek, yaptıkları ürünleri görüp ihtiyacı olanlara haber etmek, sipariş alabilmeleri için ilişkiler yaratmak yapabileceklerimiz arasında olamaz mı sizce de?

Yaptığınız defterlerin son halini alana kadar geçirdiği aşamaları anlatır mısınız?

Güllü: Önce topladığımız atık kâğıtları suda ıslatıyoruz. Bekletiyoruz birkaç gün. Ondan sonra onları merdaneli makineden geçiriyoruz. Kâğıtlarımızı süzdükten sonra kasnaklara geçirip bezlere sererek bekletiyoruz. Sonra presliyoruz. Presledikten sonra da asıyoruz. Çamaşır asar gibi. Onlar kuruduğu zaman bezlerden ayırıp tekrar bir pres yapıp işler hale getiriyoruz. Daha sonra da defter albüm vs. çeşitli örnekler ve ürünler yapıyoruz.

Boyama aşamasında ne tür boya kullanıyorsunuz?

Güllü: Toprak boyası kullanıyoruz. Bir de, artık çay sularını şişelerde biriktirip onları kullanıyoruz. Pazardan artık soğanları toplayarak ya da pazarcılardan alarak kabuklarını kaynatıp onlardan da boya yapıyoruz. Ceviz kabuğu bulursak ondan da yapıyoruz. Normal boyamız toprak boya, renklendirmede onu kullanıyoruz. Onun dışında da soğan ve ceviz kabuğu kullanıyoruz. Süslemede ise boncuklar, ipler ve çiçekler kullanıyoruz. Çiçekleri topluyoruz. Mesela yakınımızda olan Cevahir Otel'e, düğün salonlarına ya da davetlere getirilen çelenklerin çiçeklerini topluyoruz. Kurutuyoruz. Kullanıyoruz.

Pazar bulmakta zorlanıyor musunuz?

Güllü: Nahıl'ın bu konuda bize çok yardımı oluyor. Bazı mekânlarda ürünlerimiz satılıyor. Bazen toptan iş aldığımız oluyor.

Ürünlere nasıl karar veriyorsunuz?

Güllü: Mesela bu modeli yeni çıkarttık (elindekini gösteriyor). Body Shop'a çalıştık Haziran ayının sonunda. Bin 600 defter yaptık Body Shop'a, toplam altı dükkânda satılıyor şu anda İstanbul'da. Büyük boy bir defter yapmıştık. O çok beğenildi. Ondan sipariş aldık. Yaptık. Modelleri mesela bir yerde görüyoruz. Aklımızda tutuyoruz o modeli. Ya da kendimiz bir şeyin üzerinde çalışarak keşfediyoruz. Bazen arkadaşlar hep birlikte, şunu şöyle mi yapsak böyle mi yapsak deyip deneyerek bir şeyler üretiyoruz. Boyutlarını çeşitlendiriyoruz sonra. Belli isimler veriyoruz onlara, midi, mini vs. gibi. En küçük defterleri mesela diğer ürünlerden arta kalan yanından kesilen bölümlerinden kalan parçalarla yapıyoruz. Birçok modelimiz var. Kalem kutuları, mücevher kutuları, çikolata kutuları, vazolar, defterler, davetiyeler, albümler vs. epeyce bir ürün hazırlıyoruz şu anda. Mesela çikolata kutumuzu Ankara'da bir çikolatacıya çalışmıştık. Nahıl aracılığıyla kurduğumuz bir ilişki oldu onlarla. Çok da beğenildi. Kartvizit kutuları da beğenilen ürünlerimiz arasında. Tabii biz çok beğeniyoruz ürünlerimizi ama alıcılar da memnun kaldılar. Sipariş alırken de ürünlerimizi gösteriyoruz. Hangisini beğenirse onun üzerinden çalışıyoruz.

Siparişlerde en çok neler isteniyor?

Güllü: Daha çok düğün davetiyesi siparişi alıyoruz. Defter siparişi satılan dükkânlar dışında yaptığımız en büyük sipariş işini Body Shop'a yaptık.

Beş profesyonel, üç gönüllü çalışanı olan bir atölyesiniz. İşleyişini nasıl sürdürüyorsunuz atölyenin?

Güllü: Normal işyerleri gibi sabah dokuzda geliyoruz. Akşam dörde kadar çalışıyoruz burada. Hepimizin çocuğu var o yüzden dörde kadar çalışıyoruz. Onlar okuldan geldiğinde evde olmak istiyoruz. Ama siparişlerimiz olduğu zaman mesai saatlerimiz uzayabiliyor. Mesela Body Shop'a çalışırken geceye kadar eşlerimizle birlikte çalıştığımız oluyordu. İşi yetiştirmek için. Burada kararları hep birlikte alıyoruz. Birbirimize danışarak, tartışarak, toplantı yaparak ne yapacağımıza nasıl yapacağımıza karar veriyoruz. Her sabah bir toplantımız olur burada. İş dağılımı yapıyoruz. Ne yapacaksak ona göre. Ondan sonra da her birimizin ne yapacağına karar verip işe başlıyoruz. Kavgasız gürültüsüz yapıyoruz işimizi. Tabii önceden böyle bir işleyişi bilmiyorduk. Hepimiz ev kadınıydık. O niye böyle yaptı, o niye çalışmıyor gibi tartışmalarımız oluyordu. Ama işler de, ilişkiler de yerine oturmaya başladı.

Daha önce evin dışında bir yerde çalıştınız mı?

Güllü: Ben çalışmıştım daha önce. Menekşe mesela bir iki ay çalışmış bir yerde. Elif arkadaşımız çalışmamış hep sosyal faaliyetlerin içinde olmuş. Ayşe arkadaşımız hiç dışarıda çalışmamış. Otuz yaşında ve ailesi izin vermediği için. Maddi sıkıntısı da olmadığı ve tabii kadın olduğu için hep evde durmuş.

Toplum Merkezi'nde ne gibi eğitimler aldınız?

Güllü: Kadının İnsan Hakları Eğitimini aldık. Anne çocuk eğitimiyle başladım mesela ben. Spor ve tiyatroyla uğraştım. Tiyatroda da oynamıştım.

Bu kadar uğraşıdan sonra sizi kimse eve geri sokamaz zaten...

Güllü: Kimse sokamadı. Bunca yıldır iki çocuğum kapatmış beni eve. İki çocuğum var. Onlar okul hayatına başlar başlamaz dışarı attım kendimi. Sanki o yedi yılda hapishanede yaşamışım ben. Daha önce de nakışa dikişe falan gitmişliğim vardı. Bir sosyal faaliyetim vardı yani. Onları tekrardan aldım, benim için tazelik oldu, iyi oldu. En son da Kadının İnsan Hakları Eğitimi Projesine (KİHEP) katıldım. Yine burada mesela KİHEP'e katılmayan ama katılacak arkadaşlar var. Sayımız şu anda biraz az. Yirmi beş kadın olması gerekiyor.

Şu anda kooperatif olarak mı faaliyet gösteriyorsunuz?

Güllü: Evet. Kooperatifimizin ismi Kibele. Kibele Kadın Kooperatifi Gazi Mahallesi'nde kuruldu. Bir lokanta açmışlardı orada kooperatif olarak. Şu anda bir çay ocağı olarak devam ediyor. Yine tiyatro, spor gibi büyüklere ve çocuklara kurslara da başladık orada. Arkadaşımız Elif de Gazi Mahallesi'nden katılıyor çalışmamıza.

İsteyen her kadın gelip burada çalışabilir mi?

Güllü: Tabii herkese kapımız açık bizim. Fakat buraya gelenlerin buraya gönüllü olarak gelmeleri lazım, yani sadece kaç para kazanacağım diye gelenler zaten burada çok para kazanmadığımız ve kazandığımızı da kişi sayısına böldüğümüz için bundan memnun kalmayacaktır. Buraya gelenlerin kadın dayanışması için gelmesi lazım. Mesela atölye, televizyonda ya da gazetelerde çıktığında buraya birçok kadın akın ediyor. Ama hepsinin de ilk sorusu ne kadar kazanacağız oluyor. Ama bizim kazancımız burada ne kadar satış olacağına bağlı. Burada gün oluyor hiçbir şey kazanmıyoruz. Gün oluyor yüz milyon kazanıyoruz, dükkânlardan gelen satış üzerinden. Onu da beş arkadaş paylaşıyoruz. Sipariş alırsak daha da çok kazanabiliriz. Ama tamamen bizim işimiz olması çok güzel. Bütün kararları kendimiz alıp, aramızdaki dayanışmayla iş yapıyor olmamız çok güzel. Dayanışma derken de bu bir sorun için dayanışma da olabilir, ailelerimiz arasında bir dayanışma olabilir. Hep birlikte problemlerimizi çözüyoruz.

Eşleriniz buraya başlamanıza ne dedi? Tepki gösterenler oldu mu?

Güllü: Biz yirmi yedi kadınız aslında. Ama beş profesyonel, üç de gönüllü çalışıyoruz burada. Şöyle söyleyebilirim. Zaten eşleri para konusunda bir şey demeyenler, eleştirilmeyenler burada sabit olan kadınlar şu anda. Para için değil, kendini dinleme ve birlikte bir şeyler üretmek isteyen ve eşleri de böyle düşünenler burada olanlar. Ama para kazanmıyor ya da eşim kızıyor diyenler şu anda burada değiller. Kimisi de bebek yapanlar, hamile kalanlar var ama biz onları bizi bıraktılar diye düşünmüyoruz. Onlar yine buraya gelirler işlerini yola koyunca. Mesela çıkıp geri gelen arkadaş da var. Ya da çocuğumu bırakacak yerim olsa gelirim diyen arkadaşlar var.

Peki burada çocuklarınız için bir yer yapmayı düşündünüz mü hiç?

Güllü: Çocuk odamız var. Ama kış şartlarında çocukları burada tutmamızın imkânı yok. Çünkü burayı ısıtamıyoruz. Şimdi zaten üç dört arkadaşımız daha var atölye faaliyetlerine katılmak isteyen. Ama en kapalı odamız şu anda çalıştığımız oda. Burası da su alıyor. Mesela son yağmurda su bastı burayı. Daha yeni temizledik. Bütün çiçeklerimiz ıslandı yağmurdan. Isınma sorunumuz var. Yazın çocuklarımızı getirebiliyoruz. İçimizden biri de çocuklara bakıcılık yapıyor. Onlarla oynuyor, yemeğiyle dersiyle ilgileniyor. Sırayla yuva öğretmeni oluyoruz yani.

Bundan sonrası için neler hedefliyorsunuz?

Güllü: Tabii ki planlarımız da hedeflerimiz de var. Biz Türkiye'de bu kâğıt işine Amargi'yle başladık. Ama şu anda onlar yapmıyorlar. Bir tek biz yapıyoruz ekolojik kâğıt üretimini. Biz devam ettiriyoruz. Biz bunu bir sponsor aracılığıyla iyi bir yerde iyi şartlarda, kışın hasta olmadan, yazınki mutluluğumuzla çalışarak yapmak istiyoruz.

Tamam yerimiz çok büyük, güzel ama birçok sorunumuz da var. Bize burayı Şişli Belediyesi tahsis etti. Onlara da çok teşekkür ediyoruz ama daha iyi malzemelerle çalışmak istiyoruz. Mesela biz presi çok ilkel yöntemlerle yapıyoruz. Ya da kesme işlerini ilkel el aletleriyle yapıyoruz. Oysa makinelerimiz olsa çok daha iyi ürünler çıkarabiliriz ortaya. Biz kâğıdın yapılmasından son haline kadar el emeğiyle yapıyoruz. Mesela bir delgeçimiz olsa, çünkü biz bunu çekiçle yapıyoruz. Bu da bilek gücü ve emek isteyen bir şey. Bir presimiz olsa çok daha iyi olur.

Neden Türkiye'de böyle bir fabrika olmasın. Biz sadece kaplamayla kâğıdı dökelim gerisini de seri olarak üretelim diyoruz. Mesela Tayland'dan bir yerden kâğıt geldi bize. Adam yarım metresine dünyanın parasını istiyor. Neden biz kendi kağıdımızı kendimiz üretmeyelim. Zaten ben kendi adıma söyleyeyim. Her şeyi dışarıdan beklemekle olmaz. Türkiye'nin durumu belli. Çok güzel şeyler ürettiğimize inanıyoruz. Artık zenginler mi diyelim, elinde imkânları olanlar mı diyelim, artık gelsinler bizi görsünler...

Defterleriniz kullanışlı mı peki? Yazı ya da resim için. Yoksa sadece hediyelik olarak mı düşündünüz?

Güllü: Tabii ki kullanışlı. Mesela bizim ilk ürünlerimizle bugünkü ürünümüz arasında ciddi fark var. Bugün çok daha iyisini üretiyoruz. Yazı için de, başka şey için de çok uygun. Şu anda ürettiğimiz her şey çok kaliteli. Yani matbaaya giriyor, düğün davetiyesi oluyor. harikalar yaratıyoruz.

Fuarlara katılıyor musunuz?

Güllü: Şu anda Nature Fuarı'na katılıyoruz. Hediyelik eşya Fuarına da katıldık mesela. Ama orada nedense pek ilgi görmedik. Tabii o zaman yaptığımız ürünlere şimdi baktığımızda pek de iyi olmadıklarını görüyoruz tabii. Biz artık fabrikasyon gibi olduk. Ürünlerimiz daha iyi.

Buraya gelen ve çalışmaya başlayan bir kadın önce eğitim alıyor herhalde...

Güllü: Önce gelen arkadaşı kâğıt dökümünden başlatıyoruz. Sonra diğer bölümlerini de öğreniyor. Sonra zaten birbirimize göstererek kendimizi geliştiriyoruz.

Siz nasıl katıldınız Mor Kâğıt Atölyesine?

Elif Aldoğan: Ben Gazi Mahallesi'nden geliyorum buraya. Kibele Kadın Kooperatifi'nin de kurucularındanım. Bu arada yolların eziyetini çekiyorum. Buraya gelip giderken. Buradan toplu taşımacılığı da protesto ediyorum. Ben burada yorulmuyorum gerçekten. Ama bir araca binip buraya gelirken ya da buradan evime giderken çok yoruluyorum.

Daha önce çalışıyor muydunuz?

Elif Aldoğan: Hayır ben Gazi Mahallesi'nde sosyal faaliyetler yapıyordum kadınlarla birlikte. Sonra Kibele Kadın Kooperatifi'ni kurduk. Sonra da Mor Kâğıtla birleşim sağladık. Ben de burada çalışmak istedim ve iki aydır buradayım.

Nasıl başladın? Neler öğrendin?

Elif Aldoğan: İlk kâğıt dökümünü öğrendim, öyle başladım. Kâğıt dökümü kolay tabii. Ev işi gibi onu getir, bunu götür şeklinde. Ama şimdi işin diğer bölümünde yani defteri yapmaya gelince ölçüyle santimle falan çalışmaya başlayınca zorlandığımı fark ettim.

İlk ürününü gördüğünde ne hissettin?

Elif Aldoğan: Bir şeyler üretmek çok güzel bir duygu. Biz kadınlar hep tüketici olduk bu toplumda. Ama bir şeyi yaratmak çok farklı. Çok mutlu oluyorum. Çocuk doğurmak gibi. yepyeni bir şey yaratmak. Çünkü hep al, al, al, nereye kadar. Biz eskiyi yeniden ürettiğimiz için ayrıca çok önemli bir şey yapıyoruz. Eğer bizler çocuk yetiştiriyorsak, yarına bir şeyler bırakacaksak artık üretmeli ve dönüşüm yapmalıyız. Dönüşüm yaratmadan bu memleketin başarılı olacağına ben inanmıyorum artık. Her şeyi bitiriyoruz. Halbuki arkadan gelen nesiller var. Onlara daha yaşanılır bir dünya bırakmak zorundayız.

Neden burayı tercih ettiniz?

Elif Aldoğan: Ben zaten hiçbir zaman evde kalmadım. 1994'ten beri Gazi Mahallesi'nde Toplum Merkezi'nde çalıştım. O zaman mahalleye sosyal hizmet uzmanlarını getirttik. Birçok kadın birlikte eğitimler aldık. Tiyatrolar yaptık. Ben oyun yazmıştım mesela gelin ve kaynanalarla ilgili. O oyunu oynadık sonra. Bence bizim mahallede de başka mahallelerde de Toplum Merkezleri'nin büyük yararı oldu. En azından orada kadınlar kendi annelerinden aldıkları eğitimi değil daha iyisini ve doğrusunu çocuklarına vermeyi öğreniyorlar. Ben çocuğumu hayata ve çağa göre yetiştirmeyi öğrendim. Ben de birçok eğitim aldım. Tiyatro eğitimi de sadece bir oyun değil. Ben orada, dokunmayı, fark etmeyi, seçmeyi iletişimi öğrendim. Bunların her biri çok önemli bilgiler.

Siz ne zaman başladınız buraya?

Menekşe Genç: En başından beri Mor Kâğıt Atölyesindeyim. Ta Toplum Merkezi'ndeki toplantılardan bu yana buradayım. İki yılı geçti atölyede çalışmalara katılıyorum. Ben de Kadının İnsan Hakları Eğitimi sırasında tanıştım arkadaşlarımla. O eğitimden sonra buralara kadar geldik. Şu anda da fuara hazırlandığımız için oraya bir şeyler hazırlamaya çalışıyoruz işte.

Burada bulunmaktan çok mutlu görünüyorsunuz? Buranın anlamı ne sizin için?

Menekşe Genç: Ben diyaliz hastasıyım. Buraya gelmeden önce hep evde ve mutsuzdum. Buraya geldikten sonra sağlık olarak da psikolojik olarak da kendimi daha iyi hissediyorum. Burası benim için yaşama bağlandığım yer aynı zamanda. Bir şeyler ürettikçe tedavi de oluyorum ve kendimi daha iyi hissediyorum sanki.

Buradan söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Menekşe Genç: Biz en çok düğün davetiyesi siparişi alıyoruz. Şimdi yılbaşı yaklaşıyor, kartlar ve zarflar yapıyoruz. Bunlardan sipariş almak isteriz. Herkes bu siparişlerini bize verirse daha iyi olur tabii. (BD/BB)
 
Yürekten alkışlıyorum bu kadınları ve onlara destek olan eşlerini ,insanın istedikten sonra yapamayacağı birşey yok.İnanmak ve gönül vermek yeterli.
 
Yürekten alkışlıyorum bu kadınları ve onlara destek olan eşlerini ,insanın istedikten sonra yapamayacağı birşey yok.İnanmak ve gönül vermek yeterli.

gerçekten de insan istedikten sonra yapamayacağı hiçbirşey yok...her gün yüzlerce işsizim diye ağlayıp isyan eden gençleri de gördükce ekmeğini taştan çıkartan ve aynı zamanda doğaya büyük iyilik yapan bu kadınlarımızı ben de hayranlıkla alkışlıyorum:hooray:
 
Ben de size teşekkür ederim,nezaketinizden ve bilgilendirmenizden ötürü.Ankara'da var mı acaba?Nasıl destek olabiliriz?Sevgiyle kalın.a.s.:nazar:

inanın ki bu konuda birr bılgım yok ama belki verilen telefon numarasıyla aranıp görüşülürse bir sonuca varılabillir...
sevegiyle kalına.s.
 
vede gördüğüm her yaprakta,bu yazı ve atölye mor kağıt aklıma geliyor,keşke atma yerine o üreten ellere ulaştırabilsem diye.Sevgilerimle iyi günler.

Bu arada babanız iflastan kurtulacak,sizin gibi bir evladı olduğu için çok şanslı.Ne yazıkki sizler yalnızca iyi dileklerimi yolluyorum.En kısa zamanda istekleriniz gerçek olsun.a.sa.s.:nazar::nazar::nazar::nazar:
 
vede gördüğüm her yaprakta,bu yazı ve atölye mor kağıt aklıma geliyor,keşke atma yerine o üreten ellere ulaştırabilsem diye.Sevgilerimle iyi günler.

Bu arada babanız iflastan kurtulacak,sizin gibi bir evladı olduğu için çok şanslı.Ne yazıkki sizler yalnızca iyi dileklerimi yolluyorum.En kısa zamanda istekleriniz gerçek olsun.a.sa.s.:nazar::nazar::nazar::nazar:

canım ya aslında toplayıp gönderebılırız bbunkları ne var ki bunda ne dersin???
 
canım ya aslında toplayıp gönderebılırız bbunkları ne var ki bunda ne dersin???[/QUOTE
toplayıp yollanabilir,ama şu var ki vereceğim kargo parasıyla onlar daha fazla çay alıp içer ve poşetleride kullanır.Kargo parası olmasa tamam.Bu durumda <astarı kumaşını geçer.>sevgilerimle.a.s.:nazar::nazar::nazar:
 
canım ya aslında toplayıp gönderebılırız bbunkları ne var ki bunda ne dersin???[/QUOTE
toplayıp yollanabilir,ama şu var ki vereceğim kargo parasıyla onlar daha fazla çay alıp içer ve poşetleride kullanır.Kargo parası olmasa tamam.Bu durumda <astarı kumaşını geçer.>sevgilerimle.a.s.:nazar::nazar::nazar:

evet canım haklısın.hiç bu açıdan düşünmemiştim ben:çok üzgünüm:
 
__________________
dikkat dikkat!!!
babamın 2 ay içinde kapatmak zorunda olduğu kadıköy mağazasında satılan çanta ayakkabı ve çizmelerin maliyet fiyatlarından yararlanmak için 12 OCAKTA da AVRUPA YAKASI: 13.30DA BESIKTAS BARBAROS HAYRETTIN PASA ISKELESINDE
ANADOLU YAKASI: 14.00DE KADIKOYDE BESIKTAS ISKELESINDE toplanılacaktır..ihtiyacı olan tüm arkadaşlarımın bu fırsatı kaçırmamasını tavsiye ederim..........sevgiler....
----------------------------
Çok üzüldüm,kısa zamanda bu kötü dönemi atlatmanızı diliyorum.Yakında sevindirici haberlerinizi okuyacağımıza eminim,iyi geceler.sevgiler.a.s.
 
Atölye Mor Kağıt

Okmeydanı/İstanbul
Tel: (0212) 244 54 49 &#8211; 245 21 09



günaydınlar bu yazıyı okuduğum günden beri bu telefonlara ulaşmaya çalıştım maalesef ulaşamadım

ulaşılabilecek tel noyu buldum ulaşmak isteyen arkadaşlara kolaylık olması açısından yazıyorum cepten ulaşıp bu noyu aldım atık kağıt konusunda yardımcı olmaktı amacım ama maalesefki artık almadıklarını işlerinin olmadığını söylediler üzüldüm

Mor Atölye 212 221 10 80

cep tel (0535) 277 91 17
 
Atölye Mor Kağıt&#8217;ta çalışan kadınlar bu işe hem emeklerini koymuşlar, hem de zamanlarını veriyorlar. Birlikte üretmenin keyfi bir başka. "Daha önceden ne yapıyordunuz?" diye sorduğumuzda "Hiçbir şey!" diyorlar. Ama hatırlatınca her gün evin binbir işiyle ve çocuklarla uğraşmanın da bir üretim biçimi olduğunu kabul ediyorlar. "Biz burada rahatlıyoruz. Para kazanmak istiyoruz, kazanmıyoruz, ama yine de devam ediyoruz," diyor 35 yaşındaki Arife Aydın. Bu yeni işle birlikte evde de durum değişmiş. "Eskiden kocama hiçbir şey söyleyemezdim. Şimdi durum değişti. Artık beni dinliyor, bana karışmıyor. &#8216;Çocuklar, anneniz artık iş hanımı,&#8217; diyor. Telefonlar geliyor bana..." diyerek üretimle ve Kadının İnsan Hakları Projesi&#8217;yle* değişen hayatından bir örnek veriyor 44 yaşındaki Mihriban Çivi.
-o-
bu başlık için teşekkürler
burda adı geçen Mihriban benim annem :)
şuan orda çalışmıyor ama arkadaşlarını devam ediyor
çok mükemmel işler yapıyorlar, herşeyi değerlendiriyorlar bende onlara yardım ediyordum evlenince uzaklaştım
ulaştırmak isteğiniz atık kağıtlar vs. konusunda yardımcı olabilirim bana özelden ulaşırsanız irtibata geçeriz
herkese teşekkürler a.s.
 
Atölye Mor Kağıt&#8217;ta çalışan kadınlar bu işe hem emeklerini koymuşlar, hem de zamanlarını veriyorlar. Birlikte üretmenin keyfi bir başka. "Daha önceden ne yapıyordunuz?" diye sorduğumuzda "Hiçbir şey!" diyorlar. Ama hatırlatınca her gün evin binbir işiyle ve çocuklarla uğraşmanın da bir üretim biçimi olduğunu kabul ediyorlar. "Biz burada rahatlıyoruz. Para kazanmak istiyoruz, kazanmıyoruz, ama yine de devam ediyoruz," diyor 35 yaşındaki Arife Aydın. Bu yeni işle birlikte evde de durum değişmiş. "Eskiden kocama hiçbir şey söyleyemezdim. Şimdi durum değişti. Artık beni dinliyor, bana karışmıyor. &#8216;Çocuklar, anneniz artık iş hanımı,&#8217; diyor. Telefonlar geliyor bana..." diyerek üretimle ve Kadının İnsan Hakları Projesi&#8217;yle* değişen hayatından bir örnek veriyor 44 yaşındaki Mihriban Çivi.
-o-
bu başlık için teşekkürler
burda adı geçen Mihriban benim annem :)
şuan orda çalışmıyor ama arkadaşlarını devam ediyor
çok mükemmel işler yapıyorlar, herşeyi değerlendiriyorlar bende onlara yardım ediyordum evlenince uzaklaştım
ulaştırmak isteğiniz atık kağıtlar vs. konusunda yardımcı olabilirim bana özelden ulaşırsanız irtibata geçeriz
herkese teşekkürler a.s.

bu harikaaaa:teytey:
bu kadar tesadüf yani
inan çok sevindim canım
annenin yaptığı iş gerçekten harika birşey
en kısa zamanda özelden sana ulaşıcam
sevgilera.s.
 
evet gerçekten çok güzel bir tesadüf bu başlıgı görünce bende çok sevindim :)
o atölyeye bir gitseniz her döktüğümüz çay ve attığımız soğan kabukları için üzülürsünüz
ve o çöp diye attıklaırmızdan çıkan sonuç harika fotograf albümlerini kitap ayraçlarını ben halen kullanıyorum
çalıştıgım firmalarda onlara kağıt biriktirmek güzel bir alışkanlık oldu bende şimdi gazeteleri TEMA ya gönderiyorum :)
 
evet gerçekten çok güzel bir tesadüf bu başlıgı görünce bende çok sevindim :)
o atölyeye bir gitseniz her döktüğümüz çay ve attığımız soğan kabukları için üzülürsünüz
ve o çöp diye attıklaırmızdan çıkan sonuç harika fotograf albümlerini kitap ayraçlarını ben halen kullanıyorum
çalıştıgım firmalarda onlara kağıt biriktirmek güzel bir alışkanlık oldu bende şimdi gazeteleri TEMA ya gönderiyorum :)

Kermese katılıyormusunuz,hem tanıtım olur...Bence banuca75 ile irtibata geçin...Attığım her çay poşetinde yada renk verici herhangi bir atıkta üzülüyorum...Ama sizlere göndermem mümkün değil ki.....Kağıda gelince ben kağıtları ayrı poşete koyuyorum,çöpten ekmeğini kazananlara duyduğum saygıdan...Masadaki ekmek kırıntılarınıda terasa atıyor canlı cıvıl cıvıl kuş sesli manzara izliyorum...Tüm çalışanlara selamımı yolluyorum,annenizede...a.s.:nazar:
 
çok teşekkür ederim
banuca75 ile görüştüm kısmet olursa Atölye Morkağıt kermeste olacak : )
 
çok teşekkür ederim
banuca75 ile görüştüm kısmet olursa Atölye Morkağıt kermeste olacak : )

Günaydın canım,umarım kermeste adı duyulur vede kazançları artar.Birşeyler yapamıyorum diye üzülüyordum,ama şimdi mutluyum...Hepsine sevgilerimi iletin lütfen...
İyi günler,herşey gönlünüzce olsun...a.s.:nazar::enbuyukkk:
 
X