dünyayi güldüren adam

Emine

Guru
Kayıtlı Üye
7 Eylül 2007
1.598
13
47
bu yazdiklarim mehmet ayci´nin kitabindan alintidirlar!!!!!!!

dünyayi güldüren adam!

su yeryüzünde Aksehir diye bir sehir vardi. dünyanin neresinde olursa olsun aksehir denildiginde Nasreddin hoca akla gelir.romanci ragip sevki yesim, hoca merhumun hayatini romanlastirdigi kitabinin ismini dünyayi güldüren adam koymustur.iste o dünyayi güldüren adam aksehirde yasamistir.hoca bagislasin, yasar. ona akil daniilir, dügünlere cagirilir, aksehir´´ den ayrilanlar onun izniyle ayrilirlar, gelenler ilk önce ona ugrarlar. bu öyle ercektir ki, sanki hoca, yedi yüz küsur yil önce ölmemis, ona mezar kazilmamis, üzerine toprak atilmamis gibidir.
türbesi bir mezardan cok, geleni gideni kiyamet gibi bir ev, bir tekke, bir okuldur.
aksehirli aileler cocuklarini evlendirecekleri zaman dügüne ilk nasreddin hoca´yi davet ederler.davetiye filan göndermezler, kendileri giderler. hocam, mollalarinla birlikte tesrif etmeni bekliyoruz, bas köseyi sana ayirdik, yerin hazir, istedigin kiyafette gelebilirsin ama sen yine de cübbeni giy, kavugunu basina gecir, esegine ters bin, öyle gel ki, dügündür bu, el ile olan seydir, ola ki bir densiz cikip da sana ayirdigimiz yere kurulur....diye rahmetliye akilda verirler. inanirlar ki, hoca´yi cagirmayi unutulursa dügün uguruzluk getirir, dügünde mutlaka bir tatsizlik cikar....
aksehirli gelin adaylari, hoca´dan kocalarina bir bilgelik, bir tatli dillilik, bir zariflik bulassin diye, merhumun türbesinde dudaklari titreye titreye dua ederler. dualarinin kabul olacagina inanirlar.
aksehirli damatlar, gelini gelinligi icinde gelin evde bekleterek, sagdiclariyla birlikte merhumun huzuruna cikarlar. selam verip Fatiha okuduktan sonra, gönüllerinden gecen güüllük gülistanlik bir yuva icinde gül gibi gecinip gitme dilegi, dudaklarindan dökülen kelimelere bile bir "agirlik" verir.
hoca´dan kendilerine oldugu gibi, dogacak cocuklarina da "hocalik" yapmasini isterler.dügünden sonra yeni evliler anne babalarina el öpmeye gitmeden hoca´nin elini öpmeye giderler.
gurbete cikan, -artik gurbt filan kalmadi- uzun yola giden aksehirliler, "Hocam, filan yere gidiyorum, bir istegin, bir arzun varmi, kime selam söyleyeym" demek ve yol izni almak icin, rahmetliye ugrayip Fatiha okumakla kalmazlar; aksehir´den ayrilmadan önce hoca´ya hoca fikrasi anlatarak hem kendileri güler hem rahmetliyi güldürürler. bunlarin icerisinde paris´ten ne istersen hocam, berlin´den sana sunu getireyim mi diyenlerin oldugu bile söylenir......

evet arkadaslar hoca´nin bir fikrasiyla bitireyim, eger istek gelirse devam okudugum kitaptan yazacam!

nasreddin hoca, bir gün köylülerini korkutmak ister.
minareye cikip,
"ey cemaat, yarin kiyamet kopacak, yeryüzünü su basacak" die bagirir.
bu sesi duyan herkes evlerinden cikarak, cesitli yönlere kacismaya baslarlar.
hoca minareden inince,
"yeryüzünü su basacak,yeryüzünü su basacak" diye bagirarak kosusan insanlari görür ve:
"yoksa, gercekten yeryüzünü su mu basiyor?" diye kendisi de korkarak, komsulari ile kosmaya baslar.......
 
Nasreddin hoca 605 (1208 ) yilinda bugün adi Nasreddin hoca köyü olan Sivrihisar´in Hortu köyünde dogar. Nereden ögrenmislerdir, kimden duymuslardir bilinmez ama, Hoca´nin hayat hikayesini anlatan, onun fikralarindan yola cikrak romanlastiran bazi yazarlarimizin babasinin Sivrihisar´da imamlik yapan <<<<abdullah efendi oldugunu, annesinin adinin Sidika Hanim oldugunu söylerler, yazarlar...Sivrihisarli olup da soyunun Nasreddin Hoca´ya ciktigini söylemeyen yok gibidir; ola ki Abdullah dedelerinin ve Sidika ninelerinin ismini "Nasreddin Hoca Romani" yazarlarina Sivrihisarlilar söylemislerdir.
Nasreddin Hoca´nin Sivrihisar´in Hortu köyünde dogduguna, Sivrihisar eski müftülerinden Hasan efendi´nin yazdigi, ancak tamamlayamadigi Mecmua-i Máárif adli kitap kaynak gösterilir. Ancak, bu kitabi kaynak gösterenler, nedense Mecmua-i Máárif´in nedere bulundugundan, Hocay´la ilgili baska nelerden bahsettiginden hic söz etmezler. Hoca´nin tarihi sahsiyetini merak eden arastirmacilarin bir kismi, onun Sivrihisar´da dogmus olabilecegini, olsa olsa Hortu öyünün Hoca´nin baba dede yurdu oldugunu söylerler.
Sivrihisar kasbasi o dönem Bizans sinirlarina yakin, sirin, kücük bir kasabadir. Hoca merhumun cocuklugu ve gencligi bu kasabada gecer. Babasi ölünce, ondan bosalan yere kendisi imam olur. Bir süre imamlik yaptiktan sonra görgüsünü bilgisini artirmak, ilim irfan sahibi olmak icin, imamligi Mehmed adinda bir dostuna birakarak 635 ( 1237 ) Aksehir´e gelir.
Onu Aksehir´e ceken ünlerini duydugu dönemin bilginlerinden Seyyid Mahmud Hayrani ile Seyyid Ibrahim Sultan´dir. Devir ise Selcuklu Sultani 1. Aleaddin Keykubat devridir. Aksehir´e yerlesen Hoca, Seyyid Mahmud Hayrani´ye baglanir ve ondan ders almaya basla.
Aksehir deyip gecmeyin ve inanmazsaniz rahmeli Ibrahim Hakki Konyali´nin Nasreddin Hoca´nin Sehri Aksehir kitabina bakin, o zamanlar bu kasaba egitim ve ögretim kurumlariyla, sosyal tesisleriyle, Selcuklu döneminin gözde sehirlerinden biridir ve "Dünyayi Güldüren Adam"in tesrifiyle kiyamete kadar da gözden düsmeyecek bir deger kazanmistir.
Aksehir´e yerlestigini söyledigimiz Nasreddin Hoca, basta imamlik, kadi yardimciligi, kadilik ve müderrislik gibi bugün resmi sayilan isler yaninda, fikralarindan anladigimiz kadariyla boyaciliktan tursu saticiligina, tarimdan ticarete onlarca isle ugrasir. Bir düzüne Selcuklu sultanin tahta cikmasina ve tahttan inmesine sahit olur. Selcuklu döneminin en hareketli, en karisik, en karmasik, ayni zamanda kültürel acidan en bereketli kesitinde Aksehir´de bulunur. Dikkatli bakildiginda Hoca hikayelerinin bir kisminda o dönemin izlerini bulmak mümkündür.Nasreddin hoca 683 8 1284 ) yilinda, gülerek dogdugu, ömrü boyunca gülümsedigi dünyaya yine gülümseyerek gözlerini kapar. Ruhu ölümsüzlük yurduna kanatlanirken adi ülümlü dünyada ülümsüz olma bahtiyarligina erisir.......


Nasreddin Hoca gecenin bir yarisi yataktan firlayarak, "hanim, tez bana makasi getir" diye feryat eder.
Hayretler icinde kalan kadincagiz, "Ne oldu efendi, makasi ne yapacaksin" deyincede"
"Sakalimi kesecegim" diye cevap verir. Kadinin saskinligi daha da artar:
"Delirmissin sen. Ne olmus sakalina, hem Hoca adam sakalli gerekir" der. Nasreddin Hoca,
"üzerinden sican gecti" der. Karisi,
"ne olmus sican gecmisse, bunun icin sakal kesilir mi?"
Hoca, "Ben de biliyorum kesilmez, ama ne olur ne olmaz, yol yapmasindan korkuyorum" der.:roflol::roflol:
 
nedense elimizde olanlarla yetinmeyi bilmeyiz. Sürekli daha iyi giyinmek, yemek, daha iyi sartlarda bir hayat sürmek arzusu duyariz. Bu arzu kabul edilebilir; ancak, hayatimizin gayesi olursa is cigirindan cikar. Daha kötünün sonu olmadigin gibi daha iyinin de sonu yoktur. Daha iyi yasamaya imkanlar ölcüsünde evet. Fakat elimizden bir sey gelmedigi halde bu arzu hayatimizi cekilmez kiliyor, bize icinde bulundugumuz durumu zindan ediyorsa, bunun bir hastalik oldugunu kabul etmemiz gerekiyor. Nasreddin Hoca´nin yorgan yapmasi icin hanimina getirdigi karin altinda yanlizca ölüler yatmiyor; milyonlarca yoksul insan da ac ve acikta, ekmeksiz ve yorgansiz yasama mücadelesi veriyor.

Fakirligin gözü kör olsun, hoca merhumun biricik yorgani eskimis, elde avucta olsa yeni bir yorgan alacak, ama ne yapsin, alamiyor. Gelin görün ki hanimi her gece yataga girdiginde,
"Hoca, bir yorgan alamdin gitti, bak ayaklarimiz acikta kaliyor, üstelik mitil gibi oldu" diye rahmetlinin basinin etini yermis. Bir gün yine hanimi,
"Hoca, yorgan..." diye baslayacak olmus, rahmetli yataktan firladigi gibi don gömlek disari cikmis. Kapinin önündeki diz boyu kardan bir cuval doldurup kaisinin önüne atmis ve,
"Al sana kudret pamugu, artik yorgan mi istersin, dösek mi istersin" demeye kalmamis. Karisi,
"Yahu efendi, hic kardan yorgan olur mu?" demis.
Hoca, "Olur, olmasaydi atalarimiz altinda misil misil uyurlar miydi?" demis.:1rolleyes::1rolleyes::1rolleyes:
 
güldürürken düşündürür her zaman beni gerçekleri hafif bir muziplikle vurguluyor ve okuyanada dinleyene ders oluyor..paylaşım icin saol canım.
 
evet sizlere Nasreddin Hoca´dan biraz birseyler daha yaziyim.....
Eflatun Cem Güney´in dilinden......
Bir gece Nasreddin hoca, karisiyla dereden tepeden konusurken, " a hatuncugum, yarin ortalik günlük, güneslik olursa, baga gidip bel belleyecegim;yok, puslu, bulutlu olursa, daga gidip odun ileyecegim" der.
eksik etek ne desin:
" insaallah de, efendi, insaallah de" deyince, hoca adeta öfkelenir:
"yahu, bunun insaallahi, masaallahi var mi? gayri havaya bagli. ya öyle ya böyle" der.

bir de sabah sabah bakar ki, havanin yüzü yagmura bakiyor, dagin yolunu tutar, tutar ama, az gider, uz gider. haramiler yolunu keser.
"babalik, sen bu daglarin kurduna benziyorsun.
haydi düs önümüze de, köyün yolunu göster bize" derler.

hoca neye ugradigini bilemez.

"aman demeyin, benim isim, gücüm basimdan askin, nefes almaya bile vaktim yok!" der, ama onun gönlüne kim bakar. katarlar önlerine. gayri, yokuslarda ter dökerek, inislerde tirnak sökerek, gidecekleri yere götürür, ama onlari,anasindan emdigi de burnundan gelir. gece yarisindan sonra kapisini calip da karisi," kim o?" diye seslenince hoca,"ac, karicigim, ac! insaallah benim!" der.....::))
 
" Nasreddin Hoca sicak bir günde bir ceviz agacinin altina uzanmis dinlenirken gözü agacin dallarindaki cevizlere takilmis.
ardindan bahcedeki kabaklari incelemis.kendi kendine söylenmis.
" Allah´im , senin hikmetinden sual olunmaz ama bu kücücük cevizler kalin dallarda dururken kocaman kabaklari incecik dallarin tutmasinin hikmeti nedir?
cevizler yerde, kabaklar agacta olsaydi daha iyi olmazmiydi?"
bu esnada agactan düsen ceviz Hoca´nin kafasina tak diye vurmus.
telasla yattigi yerden dogrulan hoca ellerini acmis,
"tövbe yüce Allah´im, sen iyisini bilirsin.
ya basima ceviz degil de kabak düsseydi benim halim nice olurdu" demis.
 
X