Toplumsal Duyarlilik

Rozel62

sevgiler
Kayıtlı Üye
27 Mart 2008
2.523
8
TOPLUMSAL DUYARLILIK

Toplumsal duyarlılık veya bilinç; içinde bulunduğumuz ve yaşantımızı sürdürdüğümüz dünya ile bu dünyada yaşadığımız olaylarla ilişki kurmayı ve en önemlisi bu konuda sorumluluk almayı gerektiren bir erdemdir. Bireyselliğimiz dışındaki bir diğeri adına ve onun ihtiyaçlarına yönelik olan davranışlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu tür davranışlarda önemli olan büyük ya da küçük bir topluluğa hizmet etmekten çok, destek olunan amaca ne ölçüde hizmet edilebildiğidir. İşte Toplumsal Duyarlılık tam bu noktada karşımıza çıkar. Suya attığımız minicik bir taşın etkisinin halka halka yayılarak genişlemesi gibi, pozitif veya negatif etki yaratan sosyal davranışlar da dalgalar halinde büyüyerek yaygınlaşır ve bizi bir şekilde etkiler. Yaşadığımız dünyaya, çevremize karşı ne kadar duyarlıysak, bu duyarlılık olumlu veya olumsuz olarak bize geri dönecektir. Örneğin, çocuklarımıza otobüste, trende vb yerlerde yaşlılara, güçsüzlere, ihtiyacı olanlara öncelik duyarlılığını kazandırılamamış ise, gelecekte ihtiyacımız olan anlarda o dönemin çocukları da bizlere anlayışlı davranmayacaklardır[/COLOR]. Çünkü onları biz yetiştiriyoruz ve onlar bizim ürünlerimiz. Bu nedenle iş işten geçtikten sonra çevremizden duyarlılık beklemek gerçekçi ve adil değildir. Önemli olan, gerekli duyarlılığı yerinde ve zamanında gösterebilmektir. Toplumsal bilince yönelik davranış becerilerini kazanmak ve kazandırmak, uzun ve emek isteyen bir süreçtir. Çoğu zaman kişi başkaları ya da toplum için sorumluluk aldığında, kendisiyle çelişkiye düşebilir; çünkü burada kendisinden bir şeyler verecektir. Özellikle yaşadığımız çağda toplumsal duyarlılık daha da fazla önem kazanmaktadır. Toplumlarda, ekonomik gelişmeyle birlikte insanların bireyselleşmesi ve sonucunda insanın yalnızlığa itilmesi gerçeğiyle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu bireyselleşme ve yalnızlaşma, duygusal körlüğe neden olmakta ve insanı kendisine ve yaşadığı topluma yabancılaştırmaktadır. Bu yabancılaşma, insan yaşamına anlam veren önemli bir boyutun ortadan kalkmasına neden olmakta ve de toplumun çözülmesine dair riskleri beraberinde getirmektedir. Sağlıklı insanlar yetiştirebilmemiz için gelişen ekonominin yanında insani değerleri de ön planda tutan, insanı makine gibi görmeyen, insana değer veren sosyal yapıyı da geliştirmemiz gerekmektedir. Ancak bireyler bulundukları toplum için üretirler, emek harcarlarsa, yaşadıkları topluma aidiyet hissini yaşarlar ve kendilerini güvende hissederler. Önemli olan insanın doğuşundan itibaren içinde varolan duyarlılıklarını geliştirerek toplumsal yaşama katkı sunulabilmesini sağlayan bir sosyal yapıyı oluşturmak ve sürekliliğini sağlayabilmektir. Bireylerin kapasitesi ya da özellikleri ne olursa olsun, çevrelerine duyarlı olma içgüdülerine sahip olduğunu gösteren gerçek bir olayı paylaşmak isterim: “Seattle Özel Olimpiyatlarında, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Yarışmacıların tümü yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz, içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular, yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler, oğlanın yanına geldiler. İçlerinden Down Sendrom'lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve —Bu onun daha iyi olmasını sağlar, dedi” Sonra dokuzu birden kolkola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp, dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hâlâ bu öyküyü anlatırlar. Neden? Çünkü bu hayatta önemli olan şey, kendimiz için kazanmaktan, çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan, diğerlerini de anlamak, yavaşlamak ve rotamızı değiştirmek anlamına gelse bile, diğerlerinin kazanması için yardım etmektir. Toplumsal duyarlılık ve bilinç bu şekilde gelişir
__________________
 
Harika bir yazı, harika bir örnek.

“Seattle Özel Olimpiyatlarında, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Yarışmacıların tümü yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz, içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular, yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler, oğlanın yanına geldiler. İçlerinden Down Sendrom'lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve —Bu onun daha iyi olmasını sağlar, dedi” Sonra dokuzu birden kolkola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp, dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hâlâ bu öyküyü anlatırlar. Neden? Çünkü bu hayatta önemli olan şey, kendimiz için kazanmaktan, çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan, diğerlerini de anlamak, yavaşlamak ve rotamızı değiştirmek anlamına gelse bile, diğerlerinin kazanması için yardım etmektir. Toplumsal duyarlılık ve bilinç bu şekilde gelişir
 
saolun ilginize teşekkürler
""çocuklarımıza otobüste, trende vb yerlerde yaşlılara, güçsüzlere, ihtiyacı olanlara öncelik duyarlılığını kazandırılamamış ise, gelecekte ihtiyacımız olan anlarda o dönemin çocukları da bizlere anlayışlı davranmayacaklardır""
ne güzel bir söz
 
arkadaşım gerçekten harika bir örnek bende bu olayda ki tüm kardeşlerimizi alkışlıyorum insanın engeli ve özrü ne bedeninde nede zihninde kalbinde olmasın yeter.Paylaşım için teşekkürler
 
X