Melih Cevdet Anday şiirleri

*Lila*^^

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
6 Şubat 2008
1.240
0
ANI
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma.



Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma.



Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Butun sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma.



Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma.



Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma.



Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma...
Melih Cevdet Anday​
 
RAHATI KAÇAN AĞAÇ


Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi , rüzgarı , karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin ...




Melih Cevdet Anday

 
SEVİNCİN YARISI
Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşi vururdu ya,
Ben sana gelirdim.



Sevincin yarısı ağzımda,
Zambağa birikir sabahlar,
Ovalar atlara binerdi.



Kulesine koşuşunca deniz,
Cebimde geceden yıldızlar,
Arılarla, ballarla kanımda.



Yüreğim avuç olurdu da,
Sonra çeşme de olurdu ya,
Mutsuz dönüşler ayında.

Ben sana gelirdim...
Melih Cevdet Anday​
 
SENİ DÜŞÜNÜYORUM..

Çocukluğunu düşünüyorum Emilia,
Deniz boyundaki ıssız yolu sabahleyin,
Hani saçların, atkın uçuşurdu rüzgarda
Kokusunu duyuyorum bembeyaz gömleğinin,
Seni kucağıma alıyorum Emilia..



Ben büyüttüm seni, ben yetiştirdim
Bugüne, bu sevdaya
Toprağım, ekmeğim, kitabım, şiirim
Sen, ne varsa iyiden, doğrudan yana
Gözümün nuru, başımın tacı, efendim...
Melih Cevdet Anday​
 
ÇOK GÜZEL ŞEY

Yaşamak güzel şey doğrusu,
Üstelik hava da güzelse.
Hele gücün kuvvetin yerindeyse,
Elin ekmek tutmuşsa bir de.
Hele tertemizse gönlün,
Hele kar gibiyse alnın,
Yani kendinden korkmuyorsan,
Kimseden korkmuyorsan dünyada,
Dostuna güveniyorsan,
İyi günler bekliyorsan hele,
İyi günlere inanıyorsan,
Üstelik hava da güzelse,
Yaşamak güzel şey,
Çok güzel şey doğrusu...
Melih Cevdet Anday​
 
YAZ SONU ŞİİRLERİ
I

Dün gece yağmur yağdı kente,
Sonra sabah, güneşte ayıklanmış,
Bir kahvede düşünüyorum,
Sen geleceksin ya, dalgınlık
Kopuverdi bir daldan, sallanarak
Geçen bayrak açmış bir bulut,
Sonra ikindi ve akşam, bakarsın,
Uyurken bir daha o yağmur.


II

Fal çıktı. Köpükler içinde kaldı deniz,
Tepeleme çiçek dolu bir sandal.
Eylülün eskil çadırına giriyoruz,
İşte, büyücü martının bozgun çağrısı,
Uyurgezer yosunları delirten poyraz,
Odalara sığınan ürkü yaprakları,
İşte, çırpınan bir kavağın
Yanlızlık sanrısı dolaşıyor bahçede.


III

Melez yapraklar, sararması yasaklanmış,
Bitimsiz bir zamanın cansıkıntısında,
Hatmi alı ışıklarla karıştırılan
Huysuz kuşların dağıttığı rüzgar.
Başka bir yüzyılın rengi bu,
İlkel bir oymağın kurban sunağı,
Bunamış bir papağan gibi dilsiz,
Eski günler düşünde bir gökyüzü.


IV

Karanlığın kuştüyleri doluştu
Eşzaman balkona. Hüzün çekilmez.
Tanıdığım bütün mumları yakın,
Ölülerin bilinciyle arınmış.
Ve geleceği onaramıyorum,
O bizim sayvan çocukluğumuzdu,
Yaşanır yalnız bu aylak güzlerde
Gelecekten geçmişe doğru.


V

Yaz sonu durdurur sokakta,
Tenha bir duvardan sarkıp, nereye böyle,
Düşünsene, orda kimse yok, yalnız akşam,
Telaşla düşer öne, hadi gitme,
Bak işte boşalmış perde, yağmur bu,
Rüzgar çıktı, düşünsene, fırtına, dolu,
Lambalar yanacak nerdeyse, saat
O saat değil, düşünsene.


VI

Önce küçük rüzgarlar uyanırdı
Dört perili kestanelikte,
Güneşin ipeğini çözerdi bir tavus,
Ama gerçekdışıydı sabah,
Doğallığını yitirmiş bir ölüm gibi,
Umarsız karşıla ikisini de.
Ey perdenin önünde oynanan dörtleme,
Sen zaman değilsin, döne dur!


VII

Küçük bir inanç yeter bana,
Ve güze inanabilirdim,
Ama biter mevsim, öteki başlar,
Saf değil doğa, oyalandım
Ama kanmadım, bana ne isli yağmurdan,
Çinko sesinden, hem güvenemem ağaca,
Düşünemem oluklardan akıp gideni,
De ki, benim zamanım başka.


VIII

Günler kısaldı, mevsimler de,
Ve yıl, bir öğrencinin okul defterinde,
Dört sayfa resim, öyle yarım yamalak ki,
Doğa gibi, bir bakıyorsun kar yağıyor,
Elimle bir anda dönüyorum ilkyaza,
Bahçe yenilesin dursun kendini,
Telepinu değilim, ölüp dirilemem,
Okul defterinde bırakın beni...
Melih Cevdet Anday​
 
ŞİNANAY

Ada vapuru yandan çarklı,
Bayraklar donanmış cafcaflı,
Simitçi, kahveci, gazozcu,
Şinanay da şinanay.



Müslümanı, yahudisi, urumu,
İsporcusu, ihtiyarı, veremi,
Kiminin saçı uçar, kiminin eteği,
Şinanay da şinanay.



Estirir de ada yeli estirir,
Seni sevindirir, beni küstürür,
Lüküs kamarada kimler oturur,
Şinanay da şinanay...
Melih Cevdet Anday​
 
TEK BAŞINA

Ölürken çocuklarımı unuttum,
Küçük deniz kirpileriyle sabah
Denedim bütün sabahları.



Sana sürgünümün şarabını bıraktım, al
Mumlarını güzelliğin ve hiçliğin,
Bir de kaygumun soluk ellerini.



Denedim bütün ölümleri
Ama görmedim büyülü ağaç
Ezilmiş sevdaların giysileri.



Sana ayrılığın yayını bıraktım, al
Bir de adını bilmediğim gökyüzünü,
Lamalar gibi koşar bozkırda.



Oysa ölümsüzlük şuracıkta, kar
Güneşi gibi doldurmuş odayı, basit,
Anlamsız ve tek başına.



Ayaklarım hayvan, üstüm başım bitki
Denedim bütün vakitleri al
Başka türlü geçmeyen bir vakitti...
Melih Cevdet Anday​
 
FOTOĞRAF

Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi..
Anlaşılan sonbahar,
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.
Babası daha ölmemiş Oktay'ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.



Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz...

Melih Cevdet Anday​
 
KENDİ BAŞINA

Yağmurla ses olup çıksın,
Dallansın dumanlı ağaçta bensiz,
Vursun yürüyen şafağa gölgesi,



Gülde dolaşan arı gibi göksel,
Suyun kabuğunda gerçek parıltı,
Başağı sallayan ay gibi,



Arabasız bir yıldızın kamçısı
Gibi kıvrılsın gökyüzünde seçik
Gün gibi boyasın denizi,



Ekmeğin yanında tuz gibi esmer,
Su anıtı gibi her yerde olsun,
Kimi desin, "Kimin bu sevi?"



Kendi başına sansın kimi...
Melih Cevdet Anday​
 
ALATURKA

Çık benim şair tabiatım, çık orta yere,
Fakir güzelinden söyle,
Hasret ateşinden çal,
Çal, söyle benim derdimi sevdalı sesinle..



Hep bilinen şarkılar gibi olsun,
Hani dil-i biçareden,
Sun da içsin yar elinden,
Yani bilinen şarkılardan olsun.



Yeni sözler arama, nafile
Derdim yeni olsa, anlarım
Gel hazırından söyle bu akşam
Üzme yetişir, üzme firakınla harabım.



Sonunda ah çekeriz derinden,
Kim anlayacak sahiden olduğunu,
Sen söyle yalnız
Zülfündedir baht-ı siyahım bestesini,
Dede'den...
Melih Cevdet Anday​
 
GELİNLİK KIZIN ÖLÜMÜ (3451 Hit)

sela verilirken kalktık kahveden ,
cumaydı,yılın en beklemiş günü,
yemeni gibi üstünde tabutun,
gölge veren ağaçsız bir gökyüzü.
kızın babası yanımızda,boyu nuzun,
zayıf,ağzında mırıltılar,
on köylü,iki subay bir tezkereci er,
sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
namaz kılmadı adam,ağlamıyordu da,
alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,
sürgün duvarı bekleyişin,
dünyaya çok yakın bir gece gibi,
aldık cenazeyi sarsmadan,iğreti
ve hafif,gözlerimiz yerde,
kayıp bir tayın izini süreriz sanki,
kapılarda başları çatkılı kadınlar,
sallanıyorlardı sisli giysilerinde,
yüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,
bölünmüş gibi yılın en katı ekmeği,
imece sofrasında hıçkırığın,
kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi,
susmuştu çekirgelerin kabuğu,
toprak kumruları güneşin,
ve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,
susmuştu göğün sarnıcı,boş,
cemaat yürüyordu kablumbağa gibi,
mezalığa doğru yüzyılda,
sarı sabırların yanından,acelesiz,
ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,
davul vurmaya,ay tutulmuş,
tarladaki yarılmış toprağı görmeye,
susuzluğun kirli rengini,ayıbını,
dağa taşa vurmuş açlığı,
dayanan dayanır,yağsız bulgular ve ahlat,
gençleri alır ölüm ilk ağızda,
sabah yıldızının uğrağı,
böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,
bir melek lale sümbül dikiyordu,
lalelerden birini aldı adam,
girdi kızının mezarına,
sarıldı,öptü,bıraktı laleyi sonra,
kefenin üstüne,uykusuz.
yedi çocuğu gömülüymüş,söylediler,
bizi aç bırakan bu toprak
açlıktan ölenlerle beslenir dediler,
dönüşün bir kişi omuzladı tabutu,
toz toprak içinde vardık kahveye,
yaşlı adam doğru çeşmeye gitti,
elini yüzünü yıkadı konuşarak
kendi kendine duasız,bir tanrı gibi.

MELİH CEVDET ANDAY
 
HER GECE BÖYLE DEĞİLİM (5932 Hit)

Benim de öyle akşamlarım vardır.
Kapıdan girince anama sarıldığım,
Çocuklara karamela ve çekirdek getirdiğim,
Meyhaneye uğramadan çakır keyif,
Düşmanım yok,
Gündeliğim cebimde,
Küfretmeden
Öyle tasasız döndüğüm akşamlar..
Benim de öyle akşamlarım vardır.

Her gece böyle değilim.

MELİH CEVDET ANDAY
 
Hit)

Eskisi gibi yaşıyorum
Gezerek, düşünerek..
Yalnız biletsiz biniyorum vapura, trene
Pazarlıksız alış-veriş ediyorum.

Geceleri evimdeyim, rahatım yerinde
(Bir de sıkılınca pencereyi açabilsem)
Ah... başımı kaşımak, çiçek koparmak
El sıkmak istiyorum arada bir..

MELİH CEVDET ANDAY
 
SES

Uyandım ki ses içinde kalmışım,
Yüzüm, gözüm, ağzım, burnum, ellerim.
Aralanan deniz kapısının sesi bu,
Silkelenen güneş tavuğunun sesi,
Diş rengindeki halatın gıcırdayan sesi,
Ağaç biçimindeki ses borusunun,
Yarınki buğdayın, devinen kemiğin,
Tarihsel bileğin, direncin sesi bu.
Oynaşan arabanın, kucaklaşan atların..
Baktım güneşte soğumuş karanfil gibi mavi,
Bir yapı işçisinin kulağındaki kalem gibi güzel,
Yağmurda ıslanmış namlu gibi yeğin,
Serçe kanadı değmiş çamaşır ipi gibi esrik,
Okul bahçesinde dolaşan güvercinler gibi,
Kıyıda öpülen dudak, yağmurda öpülen dudak gibi,
Gölgelere sokulan yüksüz dakikalar gibi,
Kutsal oyuncaklar gibi...
Melih Cevdet Anday
 
ŞAŞIRTICI KARŞILAŞMA

"Çok eskiden yaşadım bu anı ben"
Dersiniz şaşkınlık içinde.
İlk girdiğiniz bir ev, bir merdiven,
Birden güneş vuran pencere.



Ve tam sırasında tren düdüğü..
İşte böyle gelmişti siz dünyada
Değilken bir gün öğle üstü
Bu renklerle bu sesler bir araya.



Yaşamak ansımak mıdır yoksa?
Sanmam, biz de bir sestik belki
Birileri için yıllar önceki
Şaşırtıcı bir karşılaşmada...
Melih Cevdet Anday
 
YENİ BİR DÜNYA

Dünyada geçirdim çocukluğumu,
İnsanlardan eşya yaparlar,
Kırmızı bir orman iki boyutlu,
Kendi başına yağardı kar.



Gör ki, öldüğümde bilmedim,
Elimde bunca sözcük kaldı,
Nerde geçecek benim erginliğim?
Bu dünya bir daha olmalı.



Bir dünya daha olmalı, burada,
Bir yerde, o kadar yakın ki,
Seslensem duyulacak belki,
Belki başladım onu yaşamaya...

Melih Cevdet Anday
 
Son düzenleme:
ÖLMÜŞ BİR ARKADAŞTAN MEKTUP

Eskisi gibi yaşıyorum,
Gezerek, düşünerek..
Yalnız biletsiz biniyorum vapura, trene,
Pazarlıksız alış-veriş ediyorum.



Geceleri evimdeyim, rahatım yerinde,
(Bir de sıkılınca pencereyi açabilsem)
Ah.. başımı kaşımak, çiçek koparmak
El sıkmak istiyorum arada bir...

Melih Cevdet Anday
 
HOMEROS BÖYLE DERDİ

Gökyüzüne bakarken âmâ oldum,
Düşüncemin gömütlüğüne doğru
Bütün imgeler büyü oldu,
Kaleler gibi ıssız kaldım.



Gün doğarken unuturum nasılsa,
Nesnel bir rastlantıydı düşüm,
Üstüm başım yaprak olmuş, olmamış,
Düşünceden ayrı düşündüm.



Doğadan kopmanın acısı,
Şiiri koydum onun yerine,
Şafaklar, bulutlar, yıldızlar gibi,
Dizeler kaldı belleğimde.



Işıldayan, dolaşan, kırpışan...

Melih Cevdet Anday
 
X