Aganta Burina Burinata - Özet - Halikarnas Balıkçısı

seaBahAR

Nosce Te İpsum
Pro Üye
13 Nisan 2007
15.555
36.069

Aganta Burina Burinata / Halikarnas Balıkçısı


Romanın Başlıca Karakterleri :
Mahmut: Süleyman Kaptan'ın oğlu
Süleyman Kaptan: Kardeşi Davut'u denizde kaybeden denizci. Mahmut'un babası.
Fatma: Mahmut'un okul arkadaşı.
Davut: Süleyman Kaptan'ın kardeşi, Mahmut'un amcası.
Hakkı Reis: Süleyman Kaptan'ın kardeşi, huysuz, suratsız bir adam.
Ayşe: Mahmut'un karısı.

Romanın adında bulunan, "Aganta" bir denizcilik terimidir. "Tut, zaptet, bırakma" anlamını içerir. "Burina ve burinata" ise, serenlerin üstündeki alt ve üst yelkenlerin adıdır. Halikarnas Balıkçısı'nın ilk romanına ad olan Aganta Burina Burinata, denizi çok seven Mahmut (Bodrumlu bir denizci ailenin çocuğudur) ile deniz özlemini yüreğinde saklayan Halil Usta'nın yaşamını anlatır. Mahmut'un babası, kardeşini denizde yitirmiştir. Bu yüzden oğlunu denizci yapmamak ister. Bacağını denizde sakatlayan bu yüzden başka iş yapan Halil Usta'nın yanına çırak verir. Ama Mahmut'taki özlem bir gün onun tayfa yazılması*na yol açar. Yıllarca Akdeniz'de dolaşır. Bu arada deniz, babasını da almıştır. Bodrum'a döner. Yıllar geçer. Günün birinde, sefere hazırlanan bir yelken*li bütün heyecanını ayaklandırır. "Aganta!" diye bağırıp bir daha dönmemek üzere denize açılır. Romanı Asım Bezirci şöyle anlatır: "Süleyman Kaptan epeydir suskundur, hiç gülmez. O gün küçük oğlunu yanına alarak Milas'ta bakkal Fehmi'yi görmeye gider. Ona kardeşi Davut'un denizde öldüğünü anlatır. Denizciliğin soya çekmek gibi bir şey olduğunu söyler. Davut daha önce çobanlık yapmış, birdenbire denizci olmaya karar vermiştir. Süleyman bunları anlatırken, oğlu hem onları dinler, hem de büyüyünce babası ve amcası gibi denizci olmayı kurar. Oysa babası her firsatta denizin kötülük*lerinden söz açarak, tutkusunu köreltmeye çalışır. Sonunda onu Kirpi Halil'in yanına çırak verir. Halil de eskiden denizci imiş. Yelken direğinden düşerek sakatlanmış. Şimdi ayakkabı tamiriyle uğraşır, ama işini sevmez. Deniz özlemi gün geçtikçe içinde büyümüştür. Bu özlemle çırağına denizcilik dersleri verir. Mahmut onu sevinçle dinler.

Süleyman Kaptan, oğluna verilen dersleri öğrenince, hemen çıraklıktan alır. Okula yazdırır. Fakat, Mahmut okulla uyuşamaz. Komşu kızı Fatma da aynı sınıftadır, iki arkadaş iyi anlaşırlar. Boş zamanlarında kayık yaparlar. Fatma sık sık babasıyla balığa çıkar. Mahmut heveslenir. Süleyman Kaptan'a yalvararak izin alır. Bir gece birlikte yola çıkarlar. Fakat ağlar kayalara takıldığı için, az balık tutabilirler. Ertesi gün küçük denizci izin almadan Faunalarla gider. Fırtınaya yakalanır*lar. Zorlu bir gece geçirirler. Güç bela Bodrum'a dönerler.

Mahmut'un bir amcası daha vardır: Hakkı Reis. Cimri, huysuz ve suratsız bir adamdır. Kimse açkalmadıkça onun yanında çakşmak istemez. Tayfalarının canını çıkarır. Mahmut bütün bunlan bilir, ama çaresiz, amcasına gider. Yalvarır "beni kayığına al, çok çalışırım" der. Hakkı Reis ağabeyi Süleyman'dan çekinir. Ona sormadan almak istemez. Öte yandan Fatma da arkadaşına yardım olsun diye Mahmut'un annesine gider, "oğlunuz denizde olmazsa canına kıyacak, haberiniz olsun!" diyerek onu korkutur. Kadıncağız o gece kocasının gön*lünü yapar. Aslında Süleyman da oğlunu denizden koparamayacağını anlamıştır. Küçük tayfa gerekli kâğıtlarını Liman Dairesi'nde yaptırarak Hakkı Reis'in kayığına yerleşir. Arı gibi çalışır. O direkten öbürüne inip çıkar. Bir gün fırtına patlar. Kayığın çevresini dev hortumlar sarar. Gökyüzü kararır, tayfalar yelkenleri bağlarlar. Hepsi ecel terleri dökerler. Mahmut ise işin cid*diyetinden habersizdir. Her şeye ilgiyle bakar. Böyle bir fırtınayı ilk kez görmektedir. Neyse ki firtına uzun sürmez. İzmir Kordonu'na demir atarlar. Orada Mahmut annesinden mektup alır. Babasının iki gün önce denizde kaybolduğu yazılmaktadır.

Aradan günler geçer. Yine sefere çıkılır. Güverte: kuru fasulye pişiren Mazlum'u, amcası, yemeğe çok yağ koydu diye döver. Mahmut dayanamaz, amcasının üstüne atılır. Bu olaydan dolayı başka kayığa geçer. Çok çalıştığı halde ne kendine bir şey alabilir, ne de yoksul annesine iyi bakabilir.sonra yaşlı kadın ölür. Mahmut tek başına kalır. Uzun ve çileli yıllar geçirir. Ölüm tehlikeleri, sık sık kayık değiştirmek, yabancı diyarlara gitmek a iyice pişirir. Birkaç yıl bir gemide ateşçi olarak çalışır. Bir ara memleketine dönmek ister. Amacı, çocukluk arkadaşı Fatma'yla evlenmektir. Fakat umduğu gibi bulamaz Bodrum'u. Çoğu tanıdıklar ölmüştür. Fatma'ya "Senin için geldim, evleneceğiz" der. Genç kız yüzünü açar. O güze yüz yara izleriyle dolmuştur. Üstelik bir gözü de akmıştır. Babasıyla balığa çıktığı bir gece hasımlarının attığı saçma kurşunlanyla bu duruma gelmiştir. Mahmut üzülür. Ertesi gün Fatma'nın bilinmeyen bir yere gittiğini duyar. Eski bir tanıdık, kızını ona vermek istediğini söyler. Geniş toprakları, portakal bahçeleri vardır. Tek kızı olduğu için Mahmut'un denizden vazgeçmesini şart koşar. Birlikte topraklan işleteceklerdir. Genç adam, epeydir denizden yılmıştır. Teklifi kabul eder. Evlenirler. Yavaş yavaş toprak işlerini öğrenir. Üç yıl bu hayata severek katlanır. Sonra yine deniz özlemi depreşir. Kansı Ayşe niyetini sezer. Ağlar, yalvarır, ama boşuna...

Bir gün Mahmut kumsalda uzanarak hayallere dalar. O sıra tayfalar yeni bir kayığı denize indirir*ler. Heyecanla "Aganta Burina Burinata" diye bağırırlar. Mahmut birden şahlanmış gibi yerinden firlar. Aynı anda kayığın iplerine takılarak başını yere vuran bir tayfa denize düşer. Mahmut hemen suya atlar, baygın tayfayı kurtarır. Ama, kaderi de o anda çizilir: Deniz onu saçlarından yakalamıştır. Artık ondan kaçamıyacağını anlar. Varını yoğunu karısına bırakır. Bir daha dönmemek üzere denizlere yelken açar."


-alıntı-

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı biyografisi için tıklayınız.
 
Son düzenleme:
X