Bazı aileler çocuk istismarına sessiz kalıyor, peki neden? ‘Para’ verilerek, dini bilgileri sulandırılarak ya da gözdağı verilerek susturulmaları muhtemel!
Nezih insanlar “çocukların cinsel istismarı”nın “istisnai” bir olay olduğuna inanır, yaygın olduğunu akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi. Son 25 yılda kanıta dayalı bilimsel çalışmalar ve basın, çocukların cinsel sömürüsünün yaygınlığını
açık açık ortaya koydu. Araştırmalar, çocukların hayal gücünden ötürü “istismar öyküleri” uydurmadığını gösteriyor.
İstismara uğradığını ifade eden çocuğa inanmalı, istismarcıların söylediklerine ise inanmamalıyız!
İstismarcıların uydurduğu yalanların bazıları:
“Pedofilim, çocuk görünce dayanamıyorum!”
Aslında, çoğu pedofil değildir. Tıbbi yardımdan fayda görmezler. Çocukları seçerler, çünkü çocuklar kuvvetsizdir, olayı tam idrak edemezler, onlara inanılmayacağını düşünürler, kurbanlarını kolaylıkla tehdit edip korkutabilirler.
“Çocuğun rızası ile oldu benim ahlaki değerlerim açısından sakınca yok.”
Çocuğun rızasının olup olmadığına bakılmaz, toplumsal (dini, sosyal, kültürel) kurallarla yasaklandı zaten, istismarcı da bunun farkındadır.
“Çocukken bana da tecavüz etmişlerdi!”
Uzun süren hukuki ve tıbbi araştırmalar/tartışmalar tecavüzcülerin sık başvurduğu yalanlarından biri olduğunu ortaya koydu.
“Onu incitmedim, ona zarar vermedim.”
İstismarcıların neredeyse tamamı kurbanlarını incitmediğini söylerler. Ancak ister okşama ister tecavüz olsun, kurbanda çok ciddi fiziksel ve/veya ruhsal derin yaralar açar.
“Onun ailesi ses çıkarmıyor size ne oluyor?”
Bazı aileler sessiz kalıyor, peki neden? “Para/harçlık” verilerek, dini bilgileri sulandırılarak ya da gözdağı verilerek susturulmaları muhtemel gibi!
Ekonomisini, sağlığını ve diğer sorunlarını “kayıt altına” alan ülkelerde yapılan araştırmalarda her 10 bin çocuktan 15-70’inin cinsel istismara maruz kaldığı, bu çocukların yalnızca yüzde 10’unun yetkililere bildirildiği belirtiliyor.
İstismarcıların yüzde 14’ünün yabancı, yüzde 28’inin aile içinden bir birey, yüzde 58’inin ise çocuğu tanıyan ancak aileden olmayan, yakın birisi olduğu saptandı(1). Suçluların çok azı yargılanıp mahkûm oluyor. Araştırma bile yapamayan fakir ülkelerde ise, bu durumun çok daha vahim olduğu düşünülüyor. Çalışmalar, cinsel istismarın herhangi bir grupla
bağlantısı olmadığını yaş, etnik grup, din, meslek, eğitim, medeni hal gibi özelliklerin önemli olmadığını belirliyor.
Ayrıca her sosyoekonomik düzeyde görülebiliyor(2). Kesin olan bir şey de istismarı gerçekleştirenlerin yüzde 90-95’inin erkek olduğu. Ülkemizde yapılan bilimsel bir çalışma, korkunç tabloyu gösterdi, sadece aile içi cinsel istismarın yüzde 1,4 oranında olduğunu ortaya çıkardı(3). Başka bir çalışma da çocukların yüzde 13,4-44,5’inin hayatı boyunca en az bir kez cinsel istismara (el ya da cinsel organın; cinsel organ, göğüs ya da rektal teması) maruz kaldığını gösterdi(4).
Sapasağlam, maşallah!
Son günlerde basının bize ulaştırdığı haberler, istismarın yaygınlığının ürkütücü boyutunu ortaya koymaya yetti. Peki, çocukların ruh hali, verilen “sapasağlam, dokuz canlı maşallah” raporu gibi mi acaba? Hayır! Yıllar sonra bile o an
anımsandığında, beynin kaygı ve duygulanımı kontrol eden bölümü, teselliyi patolojik (riskli) cinsel davranışlarda, yalnızlıkta, fobide, depresyonda, alkol ve madde bağımlılığında arayacaktır.
Damgalanmanın tüm acizliğini “kötülük, utanç” gibi kavramlarla besleyip, zamanla kendini suçluymuş gibi algılamaya,kendine saygısını yitirmeye başlayacaktır.
Uzmanlar, ülkelerin siyasal “istikrarsızlığının”, “isteksizliğinin” çocuklara yönelik istismarı artırdığı yönünde hemfikir. Çocukların cinsel istismarının açtığı sorunların ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu bildirilerinde belirtiyor.
Çocuklar, fakir ülkelerin servetidir!(5)
Günümüzde, fakir ülkelerdeki bu manevi zenginliğin suistimal aracına dönüştüğünü görüyoruz. Dünya genelinde çocukların pornografi ve fuhuş turizminin “sömürülen seks işçileri” olarak istismarı her geçen gün artıyor. Ayrıca 10 milyona yakın çocuğun seks işçisi olarak çalıştırıldığı tahmin ediliyor. Dünya genelinde çocukların fiziksel (yaralama) ve duygusal yaygınlığı da düşündürücü. Maalesef çocukların çıkar amaçlı örgütlerin sapanlı/taşlı bedbaht piyonları; zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan ülkelerin ucuz işçileri olarak kullanıldığını da görüyoruz.