1.sınıf aöf ders notları

zuzu88

Kuş konuşsa uçarmıydı?
Kayıtlı Üye
4 Temmuz 2008
1.597
1
35
genel muhasebe 1-10 ünite

GENEL MUHASEBE 1 VE10.ünitelerin konu özetleri
ÜNİTE-1 İŞLETME ve MUHASEBE
İŞLETME
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için bir takım faaliyetlerde bulunarak mal ve hizmet üreten birimdir.
İşletmenin amaçları:
1. Kar etmek
2. Mal ve hizmet üretmek
3. Kendi varlığını sürdürmek
İşletmenin İşlevleri (Faaliyetleri):
1. Üretim
2. Pazarlama
3. Finansman
4. Personel işlevi ve bu işlevlerin en iyi şekilde yerine getirilmesi için
Yönetim işlevleri:
a. Planlama
b. Örgütleme Yöneltme
c. Koordinasyon
d. Denetim
İşletme Türleri:
A) Faaliyet konularına göre:
• Üretim işletmesi
• Ticaret
• Turizm
• Hizmet
• Tarım
B) Mülkiyet Bakımından:
• Özel işletmeler
• Kamu
• Karma
C) Büyüklüklerine Göre:
• Büyük işletmeler
• Orta
• Küçük
• Cüce
İşletmede faaliyetin oluşabilmesi için araç-gereç, para, hammadde yani Varlıklar gereklidir. Kısaca işletmenin sahip olduğu ekonomik değerler. Bir de bu varlıkları sağlayan kaynaklar gereklidir. Bu kaynaklar:
İşletme sahipleri:
İşletme sahiplerinin varlıklar üzerindeki haklarının değer olarak ifadesine SERMAYE denir.
Üçüncü kişiler dediğimiz işletmeye borç verenler:
Üçüncü kişilerin varlıklar üzerindeki haklarına değer olarak ifadesine BORÇLAR denir
İşletmede faaliyetler sonucunda varlıklar artarsa, işletme sahiplerinin hakları da artar. Bu artıştan doğan farka da KAR denir. Borçlanma yolu ile elde edilen varlıklarda artış olursa borçlar artmış olur, doğan farka da ZARAR denir.
MUHASEBE
İşletmenin varlıkları ve kaynakları üzerinde değişiklik yaratan mali nitelikteki işletmelere ait bilgileri Kaydetmek - Sınıflandırmak - Özetlemek - Analiz etmek - Yorumlamak sureti ile ilgili kişi ve kurumlara raporlar halinde bilgi veren bir sistemdir.
Muhasebenin İşlevleri:
Kaydetmek
Mali nitelikteki işlemlere ait bilgileri belgelendirerek toplayıp belli şekillerde ve kurallarda yazılması
Sınıflandırmak
Eldeki bilgilerin belli sınıf ve gruplara göre düzenlenmesi
Özetlemek
Bilgilerin anlamlı şekilde kısaltılması, çeşitli mali tabloların ve raporların hazırlanması
Analiz ve Yorum
Raporlar ve tablolar halinde gelmiş bilginin ne anlama geldiğini ve olaylar ile sonuçları arasındaki ilişkilerin araştırılmasıdır. Yani muhasebe sadece kayıt yapmaz, kaydedilen bilgilerin yorum ve analizini de yapar.
Muhasebenin Türleri
Genel Muhasebe
Görevi, işletmenin varlıklarını, sermayesini, borçlarını belirlemek. İşletme faaliyetlerinden dolayı meydana gelecek değişmeleri izlemek ve işletme faaliyetlerinin sonucunu ortaya koymaktır.
Maliyet Muhasebesi
Sadece üretim yapan işletmeler için geçerlidir. Üretilen mal ve hizmetlerin üretim maliyetlerini, bunların satış fiyatlarını saptar, kontrolünü sağlar ve elde edilen bilgilerle de planlamaya ve karar almaya yardımcı olur. Daha basit bir tanımla maliyet muhasebesi üretim maliyetlerinin belirlenmesi ve üretim kontrolünün yapılması amacıyla uygulanan bir muhasebe türüdür.
Muhasebeyle İlgileneler
• Yöneticiiler
• İş sahipleri ve ortaklar
• Borç verenler
• İşletmede çalışanlar
• Devlet
• Kamu
Muhasebe Mesleği
Üç guruba ayrılmıştır.
Serbest Muhasebeci
En az lise mezunu olmak ve eğitim-öğretim durumuna göre 2 ile 6 yıl arasında staj yapma zorunluluğu vardır.Serbest muhasebecilik mesleğinin konusu Gerçek ve tüzel kişilere ait muhasebe defterlerini tutmak, mali tabloları ve vergi beyannamelerini düzenlemek biçiminde belirtilmiştir.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
4 yıllık lisans eğitimine sahip olmak ve 2 yıllık mesleki staj ile birlikte meslek sınavında başarılı olmak zorunluluğu vardır.Serbest muhasebeci mali müşavirler şu konularda faaliyetlerde bulunurlar. Serbest muhasebecilere ait tümfaaliyetleri yapabilmenin dışında, işletmelerin muhasebe sistemlerini kurmak ve geliştirmek, işletmecilik,muhasebe, finans ve mali mevzuat ile ilgili uygulamaları düzenlemek ve konularda danışmanlık yapmak. Ayrıca yukarıda belirtilen konularda belgelere dayalı inceleme, analiz ve denetim yapmak, mali tablolar ve beyannamelerle ilgili olarak yazılı görüş vermek, rapor düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak.
Yeminli Mali Müşavir
10 yıl boyunca SMMM olarak çalışmış ve meslek sınavında başarılı olmuş olma zorunluluğu vardır.Yeminli mali müşavirler ise; SMMM` lerin yaptığı danışmanlık ve denetim faaliyetleri yanında tasdik işlemleri de yapma yetkisine sahiptirler. Tasdik faaliyetleri özellikle vergi beyannameleri ile bunların ekleri ve mali tablolarla ilgili olarak yapılmaktadır. Ancak yeminli mali müşavirler tasdik işlerinin sonuçlarından müşteri ile birlikte ortak ve mütesilsilen sorumludurlar. Yeminli mali müşavirler muhasebe defteri

ÜNİTE-2 BİLANÇO ve GELİR TABLOSU

MALİ TABLOLAR
Bir dönemde mali nitelikli bir sürü işlem meydana gelir. Bunların hepsi kaydedilir ve sınıflandırılır. Daha sonra bu çok sayıdaki bilgiler anlaşılabilir, kullanılabilir bilgiler olarak çeşitli amaçlara cevap vermek için değişik tablolar şeklinde özetlenir.Bu tablolara mali tablolar veya mali raporlar denir. Muhasebede en önemli tablolar Bilanço ve Gelir tablolarıdır.
Mali Tabloların Genel Olarak Amaçları
1. Yöneticiler, kredi verenler, yatırımcılar ve diğer ilgililer için karar almada bilgiler sağlamak
2. Varlıklar, kaynaklar ve bunlardaki değişiklikler ile faaliyet sonuçları hakkında bilgiler sağlamak
3. Gelecekteki nakit akışlarını değerlendirmede yararlı bilgiler sağlamak
BİLANÇO
Bir işletmenin belli bir tarihteki sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkların kaynağı olan sermaye ve borçları gösteren bir mali tablodur.

• Varlıklar = Sermaye Borçlar
• Özsermaye = Varlıklar - Borçlar
• Sonuç (Kar / Zarar) = Dönem sonu öz sermaye - Dönem başı öz sermaye
Bu eşitliğe Bilanço eşitliği denir.
MALİ NİTELİKLİ İŞLEMLER
İşletmeler mal ve hizmet üretmek için faaliyetlerde bulunurlarken bazı varlıklarda, yani borç ve sermayelerde değişiklikler ortaya çıkar. İşte değişiklik yaratan Mali işlemlere MNİ denir. İşletmenin varlıklarını, sermaye ve borçlarını değiştiren işlemdir.
Bilanço eşitliğinde değişme yaratan mali nitelikteki işlemlerin etkinlikleri şu şekilde ortaya çıkmaktadır.
1. Aktif ve pasif tarafların toplamları değişmeden aktiflerden birinin artması, dğerinin azalması
2. Aktif ve pasif tarafların toplamları değişmeden pasiflerden birinin artması, dğerinin azalması
3. Hem aktif, hem pasif artışı (Bilançoda her iki tarafın aynı büyüklükte artması)
4. Hem aktif, hem pasif azalması (Bilançoda her iki tarafın aynı büyüklükte azalması)
1) Peşin mal satışı:
Varlıkların bir unsuru olan para ile satmak amacıyla mal alındığını düşünelim. Bu durumda varlıklardan parada azalma, malda da aynı büyüklükte bir artma olacaktır.Böylece varlıklar toplamında bir şey değişmeyecektir. Dolayısı ile de eşitlik bozulmamış olacaktır.
2) Maliyetine peşin satış:
Bir varlık unsuru olan malın, maliyet değeri üzerinden satıldığını düşünelim. Malda meydana gelen azalma ile para da olan aynı ölçüde artma ile varlıklar dengeye gelecektir. Bu durumda varlıkların birinde artma, diğerinde aynı büyüklükte bir azalma olacağından varlıklar toplamında bir değişme olmayacaktır.
3) Karlı peşin satış:
Bir varlık unsuru olan malın bu sefer karlı peşin satıldığını düşünelim. Bu durumda parada artış, maldaki azalmadan kar kadar fazla büyüklükte olacaktır. Kar işletme sahibinin hakkı olduğu için sermaye büyüyecektir. Dolayısı ile varlıklar toplamında kar kadar bir artış olurken, aynı zamanda aynı artış sermayede de meydana geldiğinden bilanço eşitliği bozulmayacaktır.
4) Zararına peşin satış:
Satışın zararlı yapılması durumunda ise; işletmeye çıkan maldan daha az para gireceğinden, varlıklar toplamında zarar kadar bir azalma olacaktır. Aynı zamanda işletme sahibinin varlılar üzerindeki haklarında da zarar kadar bir azalma olacağından sermayede de zarar kadar bir azalma meydana gelecektir. Sonuçta eşitlik yine bozulmamış olacaktır
5) Kredili mal alışı:
Kredili mal alışı malda bir çoğalma yaratırken borçlarda da aynı büyüklükte bir çoğalmaya neden olacaktır. Boylece varlıklardaki artış borçlardaki eşit büyüklükteki artışla dengeye gelecektir.

GELİR TABLOSU
İşletmenin belli bir döneminde elde ettiği tüm gelirler ile aynı dönemde katlandığı bütün maliyet ve giderleri ve bunların sonucunda işletmenin elde ettiği net karın veya dönem zararının brüt satışlardan başlayarak nasıl oluştuğunu gösteren bir tablodur. Bir işletmenin bir dönemine ait faaliyetlerinin net sonucu ve bu sonuca nasıl ulaşıldığını gösteren mali bir tablodur.
• Kar : Gelir > Gider
&#8226; Zarar : Gelir < Gider
Gelir:
Mal ve hizmet satışlarından, faizlerden, kiradan vb. elde edilen tutardır. Aktifteki artıştır.
Gider:
Gelir elde etmek için yapılan harcamalardır. Aktifteki azalıştır.
Brüt Satış Karı / Zararı:
Satış gelirleriyle satılan malların arasındaki fark
Faaliyet Karı / Zararı:
Brüt satış karından işletme faaliyetlerinin gerçekleşmesi için yapılması gerekli olan faalliyet giderlerinin farkıdır. Pazarlama giderleri, araştırma-geliştirme giderleri, satış, dağıtım, genel yönetim(elektrik, telefon, su) vb.
Dönem Net Karı / Zararı:
Faaliyet karına işletmenin faaliyet sonucuna etkisi olan ama faliyet konusuyla ilgisi olmayan olağan dışı gelirlerin eklenmesi ve giderlerin çıkartılması sonucunda bulunur.
Brüt satışlar
(-) Satış indirimleri
= Net satışlar
(-) Satılan malın maaliyeti (hammadde maaliyeti)
=Brüt satış karı / zararı
(-) Faaliyet giderleri
= Faaliyet karı / zararı
Diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar
(-) Diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar
(-) Finasman giderleri
= Olağan kar / zarar
Olağandışı gelir ve karlar
(-) Olağandışı gider ve zararlar
= Dönem karı/ zararı
(-) Dönem karı vergi ve diğer yasal yükümlülük karşılıkları
= Dönem net karı / zararı

ÜNİTE-3 HESAPLAR

HESAP
Bilançonun her bir unsurunda işlemler nedeni ile meydana gelen değişiklikleri kaydettiğimiz çizelgeye hesap denir. Yani varlıklar, borçlar ve sermaye unsurlarının
her biri varsa başlangıç durumunu, işlemlerin meydana getirdiği artışı, azalışı ayrı ayrı gösteren çizelgedir. Hesap çizelgesi şekil olarak şöyledir.

Borç ve alacakta değişime neden olan işlemlere mali nitelikli işlemler denir.
HESABI BORÇLANDIRMAK ve ALACAKLANDIRMAK
İlgili hesapların borç tarafına (soluna) kayıt o hesabı borçlandırır. Alacak tarafına (sağına) kayıt ise o hesabı alacaklandırır.
HESAP AÇMAK
İlgili hesabın borcuna yada alacağına ilk kez kayıt yapmaktır.
HESAP KALANI
İlgili hesabın borç toplamı ve alacak toplamı arasındaki farktır. (Borç kalanı, Alacak kalanı)
HESABIN KAPALI OLMASI
İlgili hesapların borç ve alacaklarının toplamlarının eşitlenmesidir. Hesap kalanı yoksa o hesap kapalı demektir.
AKTİF HESAPLAR
Varlıkların izlediği ve borç kalanı veren yani bilançonun aktif kısmındaki unsurlara ait hesaplar (kasa hsb, bankalar hsb, alacak senetleri hsb vb.)
PASİF HESAPLAR
Sermaye ve borçların izlendiği ve alacak kalanı veren yani bilançonun pasif tarafındaki unsurlara ait hesaplar (sermaye hsb, borçlar hsb, satıcılar hsb,
borç senetleri hsb vb)
GELİR HESAPLARI
İşletmenin varlıklarını arttıran işlemlerin (gelirlerin) kaydedildiği hesaplardır. Gelirler hesap kavramında daima alacakta yer alır.
GİDER HESAPLARI
İşletmenin varlıklarını azaltan işlerin (giderlerin) kaydedildiği hesaplardır. Giderler hesap kavramında daima borçta yer alır.
Artışların ya da azalışların hesabın hangi tarafında yazılacağına o hesabın niteliği belirler.

SERMAYEDEKİ DE?İŞMELERİN GELİR ve GİDER HESAPLARINDA İZLENMESİ
Sermaye hesabının alacağına işletmenin sermayesini çoğaltan değiştiren gelirler, borcuna da işletmenin sermayesini azaltan giderler kayıt edilir.
İşletmenin öz sermayesini etkileyen işlemlerde gelir ve gider hesapları diye adlandırılan sonuç, dolayısı ile özsermaye, sermaye ile bağlantılı olduğu için
işlemler sonuç hesaplarında incelenir.
Faaliyetlerine bağlı olarak bir gelir doğduğunda sermayeyi arttıracağından ilgili gelir hesabının alacağına yazılır. Örneğin: faiz gelirleri hsb, komisyon gelirleri
hsb, satışlar hsb, vb. gelir hesapları her zaman alacak kalanı verir. Kalanlarda dönem karı veya zararı hsb 'na borçlandırarak devredilir.

Bir gider ortaya çıktığında sermayede azalış olacağından ilgili gider hesabında incelenir. İşletmenin gelir elde etmesi için bir aktifin (varlığın) kullanılması veya
tüketilmesi sonucu oluşur. Gider oluştuğunda ilgili gider hesaplarının borcuna kaydedilir. Hesap dönemi sonunda kalanlarda dönem karı veya zararı hsb 'na
alacaklandırılarak kaydedilir.

HESAPLARIN SINIFLANDIRILMASI
Hesaplar bilanço ve gelir tablosunun oluşturulmasında iki gruba ayrılır.
l- Bilanço Hesapları:
a. Varlık Hesaplan (Aktif Hesaplar)
b. Borç Hesaplan (Pasif Hesaplar)
c. Özsermaye Hesapları (Pasif Hesaplar)
2- Gelir Tablosu (Sonuç) Hesapları
a. Gelir (Hasılat) Hesapları
b. Gider Hesapları
Kayıtların Temel Olup olmamasına göre:
1- Asli Hesaplar :
Varlıklar, borçlar ve sermayeyi oluşturan unsurlarla gelir giderleri etkileyen ve ifade eden hesaplar
2- Düzenleyici Hesaplar :
Asli hesaplan etkileyen aktif ve pasif değerlerin gerçek değerleriyle gösterilmesini sağlamak için kullanılır, (verilen çekler ve ödeme emirleri hs. gibi)
3- Geçici Hesaplar:
Tamamlanmayan işlemler ve belirli bir süre veya bir konu için kullanılan hesaplardır.
4- Nazım Hesap :
Aktif veya pasiflerde değişme yaratmayan, işletme yönetimi tarafından bilinmesi gereken işlemlere ait hesaplardır.Bilançonun hem aktif hem de pasifinde aynı
adla karşılıklı olarak yer alır.
Kapsanılana göre:
Ana Hesaplar : Bankalar Hs.
Yardımcı Hesaplar : İş Bankası Hs. , Dışbank Hs. gibi
HESAP PLANI
Bir işletmede kullanılacak hesapların muhasebenin temci kavramları ve ilkeleri doğrultusunda sistemli bir şekilde gruplandırılmış olarak yer aldığı listeye denir.
TEKDÜZEN HESAP PLANI ( ÇERÇEVESİ):
1.1.1994 tarihinden itibaren tek düzen hesap planına uyulma zorunluluğu getirilmiştir. THP 'ndaki hesaplar desimal (ondalık) kodlama sistemine göre
l 'den 9 'a kadar düzenlenmiştir. Tekdüzen Hesap Planından amaç, bütün işletmeler arasında ve muhasebe sistemi ile mali tablolar arasında uyumluluk
sağlamaktır.
Hesap Sınıflan:
1. Dönen varlıklar :
Para veya l yıl içinde paraya çevrileceği yada kullanılacağı tahmin edilen varlıkları kapsar.
2. Duran varlıklar :
Normal koşullar altında l yıl içinde elden çıkarılması düşünülmeyen veya yararları l yıl sona ermeyecek olan varlıkları kapsar
3. Kısa vadeli yabancı kaynaklar :
En çok l yıl yada bir faaliyet dönemi sonunda ödenmesi gereken borçlan kapsar.
4. Uzun vadeli yabancı kaynaklar :
l yıl yada bir faaliyet döneminden daha uzun sürede ödenecek olun borçlan kapsar.
5. Özkaynaklar :
İşletme sahip ve ortaklarının işletmeye tahsis ettiği sermaye. Faaliyetlerden elde edilmiş fakat ortaklara verilmeyip işletmede bırakılan karları,
Değer yükselmelerinin neden olduğu artışlar ve dönemin net karına ait hesaplan kapsar.
6. Gelir tablosu hesapları:
Varlık veya hizmet satışlarından faiz, kira gibi gelir işlemleri ile gelir elde etmek amacıyla tüketilen ve sermayeyi azaltıcı etkisi olan işlemlere ait hesapları
kapsar.
7. Maliyet hesapları :
Mal ve hizmetlerin planlandığı şekilde üretilmesi ve yapılması için katlanılan giderlerin toplandığı ve maliyet unsurlanna dönüştürülerek izlendiği hesaplan kapsar.
8.Nazım hesapları :
Varlıklarda, borçlarda ve sennayede artış yada azalış yaratmayan, ancak işletme yönetimi ve diğer ilgililer tarafından bilinmesi ve izlenmesi gereken işlemlere
ait hesaplan kapsar.
 
ÜNİTE-4 MUHASEBE KAYIT BELGELERİ

VUK'NA GÖRE TUTULMASI ZORUNLU DEFTERLER
2. Sınıf tüccarların tutması zorunlu defterler:
a. İşletme hesabı defteri
b. Günlük parakende ve hasılat defteri
c. Kambiyo senetleri defteri
1.Sınıf tüccarların tutması zorunlu defterler
a. Yevmiye (günlük) defter
b. Büyük defter (defteri kebir)
c. Envanter defteri
d. Günlük kasa defteri
e. Kambiyo senetleri defteri
Ayrıca VUK'a göre işletmeler faaliyetin niteliğine göre, "imalat defteri, bitim işleri defteri, istihsal defteri, ambar defteri, yabancı ulaştırma kurumlarının hasılat defteri, damga vergisi defteri, banka- banker ve sigorta şirketlerinin gider vergisine ilişkin kayıtlarının yer aldığı defter." tutmak zorundadırlar. Ticari kanuna göre tüzel kişi niteliğindeki işletmeler "karar defteri " tutmak zorundadırlar. Bu ticari defterlerin mutlaka belgelere dayanması gerekir. Fatura, fış vs. gibi
YEVMİYE DEFTERİ:
İşletmeler tarafından her yapılan işlem sonucunda bilanço eşitliğinin unsurları arasında meydana gelen artış ve azalışlann yazıldığı deftere Büyük Defter ( Defteri Kebir) denir. İşletmeler büyük defterde hata olmasını önlemek ve günlük işlemler hakkında topluca bilgi edinebilmek için hesaplan önce başka bir deftere geçirirler, bu deftere GÜNLÜK DEFTER ( YEVMİYE DEFTERİ) denir.
İşlemi bütünü ile kayda alan ve paralel çizgilerle sınırlanan kısma madde denir.
Sayfa nosu:
Büyük defter bağlantı numarası İşlemlerin kayıt sırasının numarası (madde nosu) ...işlemlerin kayda alındığı tarih...
Borçlu hesap adı
Alacaklı hesap adı
İşleme ait açıklamalar
Bir sonraki işlemin kayda alındığı tarih Borçlu hesap tutarı Alacaklı hesap tutarı
1- Basit Madde;
Bir taraf borç hesabı, diğer taraf alacak hesabıdır ( yukardaki gibi )
2- Bileşik Madde :
Bir taraf borçlanırken diğer tarafın birden fazla alacaklandığı yada bir taraf alacakanırken diğer tarafın birden fazla borçlandığı maddedir.
3- Karışık Madde :
Birden çok hesabın borçlanıp alacaklandığı maddedir.
Yevmiye defterinde yapılan her işlemin kaydının yani. her maddenin borç ve alacak toplamları eşit olacağından, yevmiye defterinin borçlu hesap tutarı toplanılan ile alacaklı hesap toplamları da birbirine eşit olacaktır. Bir sonraki sayfaya geçerken sütunlar toplanır ve sonraki sayfaya aktarılır.
Borç toplamı = Alacak toplamı = Yevmiye toplamı
BÜYÜK DEFTER ( DEFTERİ KEBİR)
İşletmeler tarafından her yapılan işlem sonucunda bilanço eşitliğinin unsurları arasında meydana gelen artış ve azalışların yazıldığı deftere Büyük Defter ( Defleri Kebir) denir. Defter sayfaları tahmini işlem sayısına göre bölüştürülür. Mesela kasa hsb.da çok işlem olacağı için çok sayfa ayrılır, sermaye hsb. Daha çok fazla işlem yapılmayacağı için 1-2 sayfa yeterlidir. Bu bölüştürme işlemi defterin iç kapağına listelenir. 1. Sayfada sermaye hes, 2-20 sayfalar kasa hsb. gibi.
Sayfa no: .......Hesabı sayfa no
Tarih Yevmiye kayıt no Açıklama Tutar Tarih Yevmiye kayıt no Açıklama Tutar


YARDIMCI (MUAVİN ) DEFTER
Büyük defterdeki ana hesabın ayrıntılarını göstermek amacıyla tutulan defterlerdir. Örneğin birçok müşteriye kredili satış yapılır ve bunlar ana defterde tek bir hesapta Alıcılar Hsb.'da gösterilir. Kime kredili satış yapmışız, ne zaman yapmışız, bunları büyük defterde göremeyiz. Müşterilerin herbirinin borç, ödeme, kalan borç durumunu görmek için yardımcı defter kullanırız. Her müşteri için bir hesap açıp, durumu izleyebiliriz.
MİZAN
Yevmiye defterindeki kayıtların büyük deftere doğru olarak geçirilip geçirilmediğini kontrol etmeye yarayan tablodur. Dönemsel olarak ve genellikle1 ay sonlarında çıkarılır
İşletmenin adı / Mizanın ait olduğu tarih
Sıra No Büyük Defter Sıra No Hesaplar TUTARLAR ALACAKLAR
Borç Alacak Borç Alacak
--- --- --- --- --- --- ---
&#8226; Borç kalanı toplamı = Alacak kalanı toplamı
&#8226; Borç Toplamı = Alacak Toplamı = Yevmiye Toplamına
Büyük defterdeki sıraya göre yapılır.
Geçici Mizan ay sonlarında hazırlandığında aylık mizan, dönem kayıtlan öncesinde hazırlandığında Genel Geçici Mizan, dönem sonunda envanter kayıtlarından sonra hazırlanırsa Kesin Mizan adını alır.
Defterlerin Tastik Zamanları: (VUK maddeleri gereğince noter tarafından tastik olurlar.)
a. Öteden beri işe devam eden işletmelerde; ertesi yıl kullanılacak defterleri Aralık ayında
b. Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler; işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce
c. Vergi mükellefiyeti kalkanlar; muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak 10 gün içinde
d. Defterlerin dolması halinde ve diğer nedenlerle yıl içinde defter kullanmak zorunda kalanlar kullanmadan önce
e. Aynı defteri ertesi yıl kullanacak olan işletmeler kullanacağı yılın ocak ayı içinde Tastik işlemlerini yapmak zorundadırlar.
Defter tutarken uyulması zorunlu kurallar : (VUK. Ticaret Kanununa göre)
a. Defterler ve kayıtlar Türkçe tutulurlar
b. Defterler mürekkepli kalemle yazılırlar
c. Satırlar çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Satır aralarına yazılamaz
d. Sayfalar ciltten kopanlamaz.yırtılamaz
e. Deftere geçirilen kayıt çizilmek, silinmek, karalanmak suretiyle okunmaz, hale getirilemez
f. Yevmiye defterine yapılan yanlışlıklar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilir. Diğer defterlerdeki yanlışlıklar okunulabilir şekilde çizilip üst yada yan tarafına doğrusu yazılarak düzeltilir.
g. İşlemler defterlere günü gününe geçirilmesi esas olmakla birlikle işlemler en geç 10 gün içinde defterlere kaydedilmelidir, (kayıtlarını muhasebe fişleri, primi nota ve bordro gibi yetkililerin imzasını taşıyan belgelere dayanarak yürüten işletmelerde bu süre 45 gündür.)
h. Günlük kasa. günlük perakende satış ve hasılat defteri ile serbest meslek kazanç defterine işlemler günü gününe kaydedilir.
MUHASEBE FİŞLERİ
Ticari işlemler nitelikleri bakımından;
a. Kasa ile ilgili işlemler 'o Kasa giriş işlemlerine TAHSİL işlemleri Kasa çıkış işlemlerine TEDİYE işlemleri denir.
b. Kasa ile ilgisi olmayan işlemlere de MAHSUP işlemi denir.
İşlemler direk ticari belgeler dayanılarak defterlere geçirilebileceği gibi önce Muhasebe fişlerine - ki bunlar işlemin niteliğine göre ayrılan ve işlemin adını taşıyan Tahsil Fişi, Tediye Fişi yada Mahsup Fişi'dir.Kaydedilip daha sonra defter kayıtlarına geçirilir. Bu fişlerin kullanılması yasal bir zorunluluk değildir ama kayıt düzenini sağlamak, yanlış kayıt ihtimalini azaltarak, kayıtların kontrolünü kolaylaştırmak ve aynı nitelikteki işlemlerin toplu olarak görülmesini sağlamak açısından önemlidir.
Tahsil Fişi:
İşletmenin kasasına giren paraların ne için alındığını ve bu tahsilatın karşılığında hangi hesaba veya hesaplara alacak kaydedildiğini gösteren belgedir. Kasaya para girdiği için Kasa Hs. borçlanacağından tahsil fişinde sadece Alacaklı hesap bulunur.
Tediye Fişi:
İşletmenin kasasından çıkan paranın ne için ödendiğini ve bu ödemenin karşılığında hangi hesap veya hesapların borçlandığını gösteren belgedir. Kasadan para çıktığı için Kasa Hs. alacaklandığından sadece borçlu hesap bulunur.
Mahsup Fişi: Kasa hesabını ilgilendirmeyen işlemlerin kaydı için kullanılır. Kredili alışlar, satışlar, çek alınıp verilmesi, alınıp verilmesi gibi.
TİCARİ BELGELER
Günlük işlemleri belgelemek için kullanılan belgelerdir. İşlemin konusunu, kimler arasında yapıldığını, işlemin tarihini, tutarını gösterir. Bu belgelere ispat Edici Belgelerde denir.
VUK'daki belgeler:
&#8226; Fatura
&#8226; Parekende satış fişi
&#8226; Gider pusulası
&#8226; Mühtasil makbuzu
&#8226; Ücret bordrosu
&#8226; Taşıma irsaliyesi
&#8226; Yolcu listeleri
&#8226; Yazışma belgeleri vb.
TTK'daki belgeler:
&#8226; Poliçe
&#8226; Bono
&#8226; Çek
&#8226; Hisse senedi
&#8226; Tahvil
&#8226; Emtia senetleri
&#8226; Nakliyat belgeleri (ordino, konşimento, manifesto, hamule senedi, taşıma senedi)
Tutulması zorunlu defterleri ve belgeleri saklama süreleri
TTK'na göre, Ait oldukları yıldan başlayarak 10 yıl
VUK'na göre, Ait oldukları yıldan başlayarak 5 yıl
 
ÜNİTE-5 MUHASEBE SÜRECİ


Bir dönemi kapsayan ve muhasebe sürecini oluşturan muhasebe işlemleri :
1. Açılış veya Donembaşı envanterinin yapılması
2. Açılış veya Donembaşı bilançosunun yapılması
3. Envanter bilgilerinin envanter defterine kaydı
4. Yevmiye defterine açılış kayıtlarının yapılması
5. Büyük deftere kayıt
6. Hergün yapılan günlük işlemlerin yevmiye defterine oradan da büyük deflere geçirilmesi
7. Aylık mizanların ve dönem sonunda Genel Geçici Mizanın hazırlanması
8. Dönem sonu itibariyle envanter çıkarılması ve sonuçların Envanter deflerine kaydı
9. Envanter kayıtlarının (dönemsonu muhasebe işlemlerinin) yapılması
10. Kesin mizan çıkarılması
11. Gelir Tablosu ve Dönemsonu Bilançosunun hazırlanması
İşletmelerde hesapların açılışı genelde l Ocak tarihinde yapılır, çünkü genelde muhasebe dönemi l takvim yılıdır. Yeni kumlan işletmelerde açılış bilançosu tarihi kurulduğu gündür, işe devam eden işletmelerde dönemsonu bilançosu aynı zamanda yeni dönemin dönembaşı bilançosudur.
İsletmenin mali durumunu oluşturan varlıkların ve borçlann saptanması işlemine ENVANTER ÇIKARMA denir. Yani; şaşmak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle bilanço günündeki varlıkları ve borçlan kesin olarak ayrıntılı şekilde saptamaktır.
Envanter deferine göre V=B+S eşitliği itibariyle Açılış Bilançosu düzenlenir. BİLANÇO, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifli ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle düzenlenmiş özetidir. Yada bildiğimiz tanımıyla işletmenin belli bir tarihteki sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkların kaynağı olan sermaye ve borçlan gösteren mali tablodur
İşe başlama tarihinde çıkarılan envanter Envanter Deflerine kaydedilir. Yani dönembaşında kayıtların yapılacağı ilk deflerdir..işletmenin açılış tarihinde ve her hesap döneminin sonunda çıkarılan envanterler ve bilançoların kaydedildiği deflere ENVANTER DEFTERİ denir.
Açılış bilançosu düzenlendikten sonra bilançodaki unsurların kendi adını taşıyan ilgili hesaplara kayıtları yapılarak hesaplar açılır ve ilk olarak yevmiye defterine kaydedilir. Bu kayıt işlemine AÇILIŞ KAYDI denir.
Dönembaşında yer alan unsurlar önce yevmiye defterine oradanda büyük deftere geçirilir. Yevmiye defterindeki ilk kayıt açılış bilançosunda yada dönembaşı bilançosunda yer alan varlıklar, borçlar ve sermaye unsurlarını hesaplara yansıtmak üzere yapılan hesapların açılış kaydıdır. Bu ilk kayıttan sonra günlük işlemler yevmiye defterine tarih sırasıyla belgelere dayanarak maddeler şeklinde kayda alınır. Yevmiye defterine maddeler halinde yapılan kayıtta borçlandırılan ve alacaklandınlan hesaplar, büyük defterde o hesap için ayrılan sayfada hesabın durumuna göre borç yada alacak tarafına kaydedilir.
Belli dönemler sonunda genellikle ay sonlarında Yevmiye defterindeki kayıtların Büyük deftere doğru olarak geçirilip geçirilmediğini kontrol etmek için aylık mizanlar düzenlenir. Mizanda hesapların hesaplanıl borç - alacak toplamları ile yevmiye defterinin borç - alacak toplamları arasında olması gereken eşitlik kontrol edilir.Eşitlik varsa bmtik deftere kayıtlar hatasız girmiş demektir. İşletmenin bir dönemlik günlük işlemlerinin kaydından sonra dönem sonunda genel geçici mizan çıkartılır.
Genel geçici mizandaki hesapların kalanları işletmenin o dönemdeki faaliyetlerinin sonucunu vermez. Bu nedenle dönem sonunda ayrıca fiili durumu saptamak için, saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle işletmenin varlıkları ve borçlan kesin ve ayrıntılı olarak saplanır. Bu işleme MUHASEBE DIŞI ENVANTER denir.
Muhasebe Dışı envanterde bulunan sonuçlar hesapların kalanlarına eşit değilse kırılma, kaybolma kuruma gibi nedenlerden dolayı, hesapların kalanları ile envanter sonucunda ortaya çıkan gerçek tutarlar arasındaki farkı ortadan kaldırmamız gerekecektir. Farkları ortadan kaldırmak için yaptığımız işlemlere de MUHASEBE İÇİ ENVANTER (Envanter işlemleri) denir. Bu işlemlerin yevmiye ve büyük deftere kaydı yapılır.
Hesapların kalanlan envanter sonuçlarına eşit hale getirildikten sonra kayıtların doğruluğunu gösterecek olan Kesin Mizan çıkartılır.Bu mizandaki kalanlar işletme varlıklarını ve bu varlıkların kaynaklarını oluşturan unsurların gerçek büyüklüğünü gösterir. Bu nedenle Dönemsonu Bilançosu kesin mizandan yararlanılarak hazırlanır.
Kesin mizandaki hesap kalanlarına dayanılarak çıkarılan bilançonun düzenlenmesinden sonra o döneme ait hesaplann kapatılması gerekir. Hesabın kapalı olması demek hesabın kalan vermemesi demektir. Yani alacaklar toplantıyla, borçlar toplamının birbirine eşit olmasıdır. Hesaplann kapatılması işlemi, hesap döneminin sona erdirilmesi demektir. Yevmiye defterindeki hesaplann kapanışının yapıldığı kayda da KAPANIŞ MADDESi yada KAPANIŞ KAYDI denir.

ÜNİTE-6 MUHASEBENİN TEMEL KAVRAMLARI ve GENEL KABUL GÖRMÜŞ MUHASBE İLKELERİ


Muhasebe kavram ve ilkelerinin genel kabul görmüş olma özelliği, bunların evrensel nitelikte ve yaygın uygulama alanına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Muhasebenin temel kavramları 12 adettir.
l - Sosyal sorumluluk kavramı:
Muhasebe bilgilerinin düzenlenip sunulmasında tüm toplumun çıkarlarının gözetilmesi ve dolayısıyla gerçeğe uygun, tarafsız ve dürüst davranılması gereğini ifade eder.
2- Kişilik kavramı :
İşletmenin, işletme sahibinden ve diğer kişilerden ayrı olduğunu, işletmenin muhasebe işlemlerinin sadece bu kişilik adına yürütülmesi gerektiğini öngörür. Bilanço eşitliğide bu kavrama dayanır.
3- İşletmenin sürekliliği kavramı :
İşletmelerin faaliyetlerini bir süreye bağlı olmaksızın sürdüreceğini ifade eder. Bu kavram maliyet esasının temelini oluşturur.
4- Dönemsellik kavramı;
İşletmenin ömrünün belli dönemler bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, aynı döneme ait gelir ve giderlerin karşılaştırılması gereğini ifade eder.
5- Parayla ölçülme kavramı :
Parayla ölçülebilen iktisadi olayların ve işlemlerin muhasebeye ortak bir ölçü olarak para birimiyle yansıtılmasını ifade eder. Enflasyonun ençok etkilediği kavramdır.
6- Maliyet esası kavramı :
İşletme tarafından edinilen varlık ve hizmetlerin muhasebeleştirilmesinde, bunların elde edilme maliyetlerinin esas alınması gereğini ifade eder.
7- Tarafsızlık ve belgelendirme kavramı :
Muhasebe kayıtlarının gerçek durumu yansıtan ve usulüne uygun olarak düzenlenmiş objektif belgelere dayandırılması ve muhasebe kayıtlarına esas alınacak yöntemlerin seçilmesinde tarafsız ve ön yargısız davranılması gereğini ifade eder.
8- Tutarlılık kavramı :
İşletmenin muhasebe politikasının birbirini izleyen dönemlerde de aynı şekilde uygulanması gereğini ifade eder.
9- Tam açıklama kavramı :
Mali tabloların yeterli, açık ve anlaşılır olması gereğini ifade eder.
1O- İhtiyattık kavramı :
Gelecekte ortaya çıkabilecek gider ve zararlar gibi işletmenin karşılaşabileceği risklerin gözönüne alınması gereğini ifade eder.
11-Önemlilik kavramı:
Bir hesap kalemi ve tabi mali bir olayın nisbi ağırlık ve değerinin, mali tablolara dayanılarak yapılacak değerlemeleri veya alınacak kararlan etkileyebilecek düzeyde olmasını ifade eder.
12-Özün düşünceliği kavramı :
İşlemlerin muhasebeye yansıtılmasında ve onlara ilişkin değerlendirmelerin yapılmasında biçimlerinden çok özlerinin esas alınması gereğini ifade eder.
GENEL KABUL GÖRMÜŞ MUHASEBE İLKELERİ
Amacı:
Sermeye koyan ve sonradan kendilerine ait kârı işletmede bırakan sahip ve hissedarlar ile alacakların işletmeye sağladıkları kaynaklar ve bunlarla elde edilen varlıkların işletmeye sağladıkları kaynaklar ve bunlarla elde edilen varlıkların, muhasebe kayıt, hesap ve tablolarında anlamlı bir şekilde tesbit edilmesi ve gösterilmesi yoluyla, belirli bir ticarii işletmenin mali durumunun açıklıkla ve ilgililer için gerçeğe uygun olarak yansıtılmasıdır.
A) Gelir Tablosu İlkeleri :
Satışların, gelirlerin, satışlar maliyetinin, giderlerin, kâr ve zararlara ait hesapların ve belli dönemlere ait işletme faaliyeti sonuçlarının sınıflandırılmış ve gerçeğe uygun olarak gösterilmesini sağlamaktır.
1. Gerçekleşmemiş satışlar, gelir ve karlar: Gerçekleşmiş gibi veya gerçekleşen tutardan fazla veya az gösterilmemelidir. Dönem başında ve sonunda doğru hesap kesimi işlemi yapılmalıdır.
2. Belli bir dönemin satışları ve gelirleri bunları elde etmek için yapılan satışların maliyeti ve giderleri ile karşılaştırılmalıdır.
3. Maddi ve maddi olmayan duran varlıklar özel tükenmeye tabi varlıklar için uygun amortisman ve tükenme payı ayrılmalıdır.
4. Maliyetler; maddi duran varlıklar, stoklar, bakım ve onarım ve diğer gider grupları arasında uygun bir şekilde dağıtılmalıdır.
5. Arızi ve olağanüstü niteliğe sahip kar ve zararlar meydana geldikleri dönemde tahakkuk ettirilmeli, fakat normal faaliyet sonuçlarından ayrı olarak gösterilmelidir.
6. Bütün kar ve zararlardan, önceki dönemlerin mali tablolarında düzeltme yapılmasını gerektirecek büyüklük ve nitelikler dışında kalanlar, dönemin gelir tablosunda gösterilmelidir.
7. Karşılıklar, işletmenin karını keyfi bir şekilde azaltmak veya bir döneme ait kan diğer döneme aktarmak amacıyla kullanılmamalıdır.
8. Dönem sonuçlarının tespiti ile ıngulana gelen değerleme esasları ve maliyet yöntemlerinde bir değişiklik yapıldığı takdirde, bu değişikliğin etkileri açıkça belirtilmelidir.
9. Bilanço tarihinde var olan ve sonucu belirsiz bir veya birkaç olayın gelecekte ortaya çıkıp çıkmamasına bağlı durumları ıt'adc eden. şarta bağlı olaylardan kaynaklanan, makul bir şekilde gerçeğe yakın olarak tahmin edilebilen gider ve zararlar, tahakkuk ettirilerek gelir tablosuna yansıtılır. Şarta bağlı gelir ve karlar ise gerçekleşme ihtimali yuksekte olsa herhangi bir tahakkuk işlemi yapılmaz, dipnotlarda açıklama yapılır.
B.) Bilanço İlkeleri :
Sermaye koyan veya sonradan kendilerine ait kân isletmede bırakan sahip ve hissedarlar ile alacaklıların isletmece sağladıkları kaynaklar ve bunlarla elde edilen varlıkların muhasebe kayıt, hesap ve tablolarında anlamlı bir şekilde tespit edilmesi ve gösterilmesi yoluyla, belli bir tarihte işletmenin mali durumunun açıklıkla ve ilgililer için gerçeğe uygun olarak yansıtılması. Bütün varlıklar gayrisafi değerleriyle gösterilirler.
C) Varlıklara ilişkin ikeler
1. İşletmenin bir yıl veya normal faaliyet dönemi içinde paraya dönüşebilecek varlıkları, bilançoda dönen varlıklar grubu içinde gösterilir .
2. İşletmenin bir yıl veya normal faaliyet dönemi içinde paraya dönüşmeyen, hizmetlerinden bir hesap döneminden daha uzun süre yararlanılan uzun vadeli varlıkları, bilançoda duran varlıklar grubunda gösterilir.
3. Bilançoda varlıkları, bilanço tarihindeki gerçeğe uygun değerlerle gösterebilmek için.Varliklardaki değer düşüklüklerini göstererek karşılıklarının ayrılması zorunludur.
4. Gelecek dönemlere ait olarak önceden ödenen giderler ile cari dönemde tahakkuk eden ancak, gelecek dönemlerde tahsil edilecek olan gelirler kayıt ve tespit edilmeli ve bilançoda ayrıca gösterilmelidir.
5. Dönen ve duran varlıklar grubunda yer alan alacak senetlerini, bilanço tarihindeki gerçeğe uygun değerleri ile gösterebilmek için reeskont işlemleri yapılmalıdır.
6. Bilançoda duran varlıklar grubunda yer alan maddi duran varlıklar ile maddi olmayan duran varlıkların maliyetim çeşitli dönem maliyetine yüklemek amacıyla, her dönem ayrılan amortismanların birikmiş tutarları ayrıca bilançoda gösterilmelidir.
7. Duran varlıklar grubu içinde yer alan özel tükenmeye tabi varlıkların maliyetini çeşitli dönem maliyetlerine yüklemek amacıyla, her döneni ayrılan tükenme paylarının birikmiş tutarları ayrıca bilançoda gösterilmelidir
8. Bilançonun dönen ve duran varlıklar grubunda yer alan alacaklar, menkul kıymetler, bağlı menkul kıymetler ve diğer ilgili hesaplardan ve yükümlülüklerden işletmenin sermaye ve yönelim bakımından ilişkili bulunduğu ortaklara, personele, iştiraklere ve bağlı ortaklıklara ait olan tutarlarının ayrı gösterilmesi temel ilkedir.
9. Tutarları kesinlikle saptanamayan alacaklar için herhangi bir tahakkuk işlemi yapılmaz. Bu tür alacaklar bilanço dipnot veya eklerinde gösterilir.
10. Verilen rehin, ipotek ve bilanço kapsamında yer almayan diğer teminatların özellikleri ve kapsamları bilanço dipnot veya eklerinde açıkça belirtilmelidir. Bu ilke diğer teminatlar içinde geçerlidir. Ayrıca, işletme varlıkları ile ilgili toplam sigorta tutarlarının da bilanço dipnot veya eklerinde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
D) Yabancı Kaynaklara ilişkin ilkeler
1. İşletmenin bir yıl veya normal faaliyet dönemi içinde vadesi gelen borçlan, bilançoda kısa vadeli yabancı kaynaklar grubu içinde gösterilir.
2. İşletmenin bir yıl veya normal faaliyet dönemi içinde vadesi gelmemiş borçlan, bilançoda uzun vadeli yabancı kaynaklar grubu içinde gösterilir.
3. Tutarları kesinlikle saptanamayanları veya durumları tartışmalı olanları da içermek üzere, işletmenin bilinen veya tutarları uygun olarak tahmin edilebilen bütün yabancı kaynaklan kayıt ve tespit edilmeli bilançoda gösterilmelidir.
4. Gelecek dönemlere ait olarak önceden tahsil edilen hasılat ile cari dönemde tahakkuk eden ancak, gelecek dönemlerde ödenecek olan giderler kayıt ve tespit edilmeli ve bilançoda ayrıca gösterilmelidir.
5. Kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklar grubunda yer alan borç senetlerini bilanço tarihindeki gerçeğe uygun değerlen ile gösterebilmek için reeskont işlemleri yapılmalıdır.
6. Bilançoda kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklar gruplarında yer alan borçlar, alınan avanslar ve diğer ilgili hesaplardan isletmenin sermaye ve yönetim bakımından ilgili bulunduğu ortaklara, personele, iştiraklere ve bağlı ortaklara ait olan tutarlarının ayrı gösterilmesi temel ilkedir.
E) Özkaynaklara ilişkin ilkeler
1. İşletme sahip veya ortaklarının sahip veya ortak sıfatıyla işletme varlıkları üzerindeki haklan öz, kaynaklar grubunu oluşturur.
2. İşletmenin ödenmiş sermayesi bilançonun kapsamı içinde tek bir kalem olarak gösterilir.
3. İşletmenin hissedarları tarafından yatırılan sermayenin devam ettirilmesi gerekir.
4. Özkaynaklann bilançoda net olarak gösterilmesi için geçmiş yıllar zararları ile dönem zararı. öz kaynaklar grubunda indirim kalemleri olarak yer alır.
5. Öz.kaynakları; ödenmiş sermaye, sermaye yedekleri. kar yedekleri, geçmiş yıl karları (zararları) ve dönem net kan (zararı)'ndan oluşur
 
ÜNİTE-7 STOKLAR


Dönen varlıklar
a. Hazır değerler
b. Menkul kıymetler
c. Ticari alacaklar
d. Diğer alacaklar
e. Stoklar
f. Gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları
g. Diğer dönen varlıklar
Stoklar
a. İlk madde ve malzeme
b. Yeni mamüller - üretim
c. Mamüller
d. Ticari mallar
e. Diğer stoklar
f. Stok değer karşılığı düşüşü (-)
g. Verilen sipariş avansları
STOKLAR
İşletmenin satmak, üretimde kullanmak veya tüketmek amacıyla edindiği bir yıl içerisinde nakte çevrilebileceği düşünülen varlıklardır.
KDV (Katma Değer Vergisi)
Mal veya hizmetin bedeli üzerinden bu bedelin belli bir yüzdesi karşılığında ayrıca ödenen yada ödenecek olan tutardır. KDV'nin muhasebeleştirilmesinde kullanılan hesaplar :
1) İndirelecek KDV Hesabı:
İşletmenin satın aldığı her türlü mal ve hizmetin bedeli üzerinden satıcıya ödenen veya ödenecek olan kdv'nin kaydedildiği hesaptır. Bu kdv her zaman hesabın borcuna kaydedilir.
2) Hesaplanan KDV Hesabı:
İşletmenin sattığı her türlü mal ve hizmetin bedeli üzerinden alıcıdan aldığı yada alacağı kdv'nin kaydedildiği hesaptır. Bu kdv her zaman hesabın alacağına kaydedilir.
3) Ödenecek Vergi ve Fonlar Hesabı :
İşletmenin yaptığı işlemler sonucunda Hesaplanan KDV. İndirilecek KDV tutarından büyükse aradaki fark ay sonunda bu hesabın alacak tarafına yazılır. ( Hes.Kdv - İnd. Kdv)
4) Devreden KDV Hesabı
İşletmenin yaptığı işlemler sonucunda İndirilecek KDV, Hesaplanan KDV tutarından büyükse aradaki fark ay sonunda bu hesabın borç tarafına yazılır. ( İnd.Kdv - Hes. Kdv)
MAL HAREKETLERİNDE İZLENEN KAYIT YÖNTEMLERİ:
l- ARALIKLI ENVANTER YÖNTEMİ :
İşletmedeki mal mevcudunun bellirli aralıklarla yapılacak sayım ve değerleme ile bilinebileceği esasına dayanır. Mal çeşidinin çok ve küçük hacimli, nisbeten ucuz fiyatlı birimlerden oluşan isletmelerde kullanılır. Dönembaşı mal mevcudu, dönem ıçı alışları, alış giderleri, alış iadeleri ve alış ıskontoları Ticari Mallar Hesabı (TMH)'na kaydedilir. Satışlar ise Yurtiçi Satışlar Hesabı (YlSH)'nın alacağına kaydedilir.
Dönembaşı Mal Mevcudu:
Dönembaşı bilançosunda yer alan Ticari Mallar mevcudu yevmiye defterine yapılan açılış kaydından sonra binlik defterdeki TMH nın borç kısmına ilk kayıt olarak geçer
Alışlar: Ticari mallar hesabı, İndirilecek KDV hesabı, Kasa hesabı ve/veya satıcılar hesabı
Alış giderleri: Ticari mallar hesabı, İndirilecek KDV hesabı, Kasa hesabı ve/veya satıcılar hesabı
Alıştan iadeler: Kasa hesabı ve/veya satıcılar hesabı, Ticari mallar hesabı, İndirilecek KDV hesabı
Alış iskontoları: Satıcılar hesabı, Ticari mallar hesabı
Satışlar: Kasa hesabı ve/veya Alıcılar hesabı, yurtiçi satışlar hesabı, Hesaplanan KDV hesabı
Satış giderleri: Pazarlama satış ve dağıtım hesabı, İndirilecek KDV hesabı, Kasa hesabı ve/veya alıcılar hesabı
Satış iskontoları: Satış iskontoları hesabı, Alıcılar hesabı
Mal satış kârı veya zararı ancak dönemsonunda hesaplanır. Satışların kaydı dönemiçinde TMH'na işlenmediği için dönemsonu mal mevcudunu ve satışların maliyetini göremeyiz. Bunun için dönemsonunda malların sayımının yapılması gerekir. Yapılan sayım sonucu bulunan dönemsonu mal mevcudu TMH borç kalanından çıkartıldığında satılan malların maliyeti bulunur. Bulunan bu maliyet TMH dan düşülerek Satılan Ticari Mallar Maliyeti Hesabına aktarılır.
SMM = DBMM + Alımlar - DSMM TM l IS Borç Kalanı
2- DEVAMLI ENVANTER YÖNTEMİ:

Dönemi içinde her zaman mevcut malların miktarını ve maliyetini, bunun yanında satışların tutarını ve
maliyetini gösterecek şekilde kayıt esasına dayalı bir sistemdir.Çok büyük hacim ve birim değeri yüksek, çeşit
olarak az mal çeşidine sahip işletmelerde kullanılır. TMH'nın yardımcı defterleri olarak stok kartları 'düzenlenir.
Stok kartı giren, çıkan ve kalan mallan miktar olarak, birim fiyat ve tutar itibarıyla gösterdiğinden malların
maliyetini izleme olanağı sağlar.
Dönembaşı Mal Mevcutlu:
Dönembaşı bilançosunda yer alan Ticari Mallar mevcudu yevmiye defterine yapılan açılış kaydından sonra büyük defterdeki TMH'nın borç kısmına ilk kayıt olarak geçer . Hesapta görülen tutar DBMM'un maliyet üzerinden değerim gösterir.
Alışlar: Ticari mallar hes, İndirilecek KDV hes, Kasa hes, ve/veya satıcılar hes.
Alış Giderleri: Ticari mallar hes, İndirilecek KDV hes, Kasa hes, ve/veya satıcılar hes.
Alıştan İadeler: Kasa hes,ve/veya satıcılar hes,Ticari Mallar hes, İndirilecek KDV hes.
Alış İskontoları: Satıcılar hes, Ticari Mallar hes. Satışlar: Kasa hes, ve/veya satıcılar hes, Yurtiçi satışlar hes, Hesaplanan KDV hes,
Satış Giderleri: Pazarlama Satış ve Dağıtım hes, İndirilecek KDV hes, Kasa hes ve/veya Alıcılar hes.
Satıştan İadeler: Satıştan İadeler hes, Hesaplanan KDV hes, Kasa hes ve/veya Alıcılar hes, Ticari Mallar hes, Satılan Ticari Mallar Maliyet hes
Satış İskontoları: Satış İskontoları Hes, Alıcılar Hes.
Satışlar:
2 madde şeklinde kaydedilir, l .madde satış işleminden elde edilen satış hasılatı ile ilgili kayıt, 2.madde de satılan malın maliyetiyle ilgili kayıttır
Satılan mallar farklı tarih ve fiyatlarda alınmış olabilirler.alınan malların tamamı değikle bir kısmı satıldığından bu malların maliyetlerini o anda hesaplayamayız. Bunun için satılan malların maliyetleri haftalık, aylık yada üç aylık dönemler sonunda bazı maliyet hesaplamaları sonucunda Satılan Mallar Maliyet HS'na devredilir. Bu yöntemler;
Gerçek Maliyet Yöntemi: Az sayıda ve yüksek değerli mal alımı sapan işletmeler ıcın uygundur. Satılan malın gerçek satın alınış maliyeti üzerinden belirlenmesidir.
İlk Giren İlk Çıkar Yöntemi ( Flt'O): İlk satın alınan malın ilk önce satılacağı varsayılır.
Son Giren İlk Çıkar Yöntemi ( LİFO): En son alınan malın ilk önce satılacağı varsayılır.
Ortalama Maliyet Yöntemi:
Ağırlıklı Ortalama M.Y:
O ana kadar alınmış olan farklı fiyatlardaki alımların toplam maliyetlerinin, toplam miktarına bölünmesiyle bulunan ortalamaya göre saptanır.
Hareketli Ortalama M. Y:
Ortalama maliyet her alımda tekrar hesaplanır.
Mal satış kârı veya zararı satışlarla, satılan malların maliyetlerinin karşılaştırılması suretiyle bulunur. Bu amaçla sonuç hesaplan olan "Yurtiçi Satışlar Hs., Satılan Ticari Mallar Maliyet Us., Pazarlama Satış ve Dağıtım Giderleri Hs., Saıştan İadeler Hs., Satış Iskontoları Hs. '" Dönem Kârı veya Zararı Hs.'na devredilerek kapatılır.
MAL ALIM SATIMINDA KULLANILAN BELGELER
Mal alım satım işlemlerinin belgelere dayandırılması gerekir. Bu konu ile ilgili olarak gerekli belgeler, Vergi Usul Kanununda Fatura ve Fatura yerine geçen vesikalar adı altında bir bölümde toplanmıştır.
FATURA :
Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla defter tutma mecburiyetinde olan çiftçiler;
1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara,
2. Serbest meslek erbabına,
3. Kazançları götürü usulde tespit olunan tüccarlara,
4. Defter tutmak zorunda olan çiftçilere
5. Vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura istemek ve
almak zorundadır.
PARAKENDE SATIŞ VESİKALARI :
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla defter tutma mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecburiyetinde olmadıkları satışların ve yaptıkları işlerin bedelleri aşağıdaki vesikalardan herhangi biri ile tevsik olunur.
Harekende satış fişleri Makineli kasaların kayıt ruloları Giriş ve yolcu tasıma biletleri
GİDER PUSULASI:
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla defter tutma mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin:
1. Kazançları götürü usulde tespit olunan tüccara
2. Kazançları götürü usulde tespit olunan serbest meslek erbabına
3. Vergiden muaf esnafa, yaptıkları işler ve onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip isi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası götürü usulde vergiye tabı tüccar ve serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir.
MÜHTAHSİL MAKBUZU :
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler, götürü usule tabi veya vergiden muaf çiftçilerden salın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerim ona imzalatarak almaya mecburdur. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı tarafından alınırsa makbuz bunlardan tanzim ve imza olunur.

ÜNİTE-8 HAZIR DE?ER ve MENKUL KIYMETLER

DÖNEN VARLIKLAR
1. HAZIR DE?ERLER
2. MENKUL KIYMETLER
3. Ticari alacaklar
4. Diğer alacaklar
5. Stoklar
6. Gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları
7. Diğer dönen varlıklar
10 HAZIR DE&ETH;ERLER

100 Kasa

101 Alınan çekler

102 Bankalar

103 Verilen çekler ve ödeme emirleri (-)

108 Di&eth;er hazır değerler
11 MENKUL KIYMETLER

110 Hisse senetleri

111 Özel kesim tahvil, senet ve bonolar&yacute;

112 Kamu kesimi tahvil, senet ve bonoları

118 Diğer menkul kıymetler

119 Menkul kıymetler değer düşüklüğü karşılığı(-)

HAZIR DE?ERLER:
Nakit olarak elde edilen veya bankada bulunan para ve para gibi kullanılan varlıklar ile istenildiğinde değer kaybına uğramadan paraya çevirme olanağı bulunan varlıkları kapsar.
Kasa
Kasa işletmenin nakit parasını, nakit giriş ve çıkışlarını kapsar. Günlük kasa deflerinde takip edilir ve bu deftere yazılan para hareketleri Kasa Hesabına kaydedilerek izlenir. Yabancı paralarda TL üzerinde bu hesapta kaydedilir. Yani alınan para o gün alındığı kur üzerinden TL cinsi olarak hesabın borcuna kaydedilir

Alınan Çekler
Henüz tahsili için bankaya ibraz edilmemiş veya ciro edilmemiş çeklerin tutarını gösteren bir varlık hesabıdır. İşletme alıcısından çek aldığında bu hesap borçlanırken, çekin tahsil edilmesi durumunda alacaklanır. Yabancı para üzerinden düzenlenen çeklerde alındıkları tarihdeki kura göre TL cinsinden bu hesabın borcuna kaydedilir. Alınan Çekler hesabı; cüzdandaki çekler, tahsildeki çekler gibi yardımcı hesaplarla kullanılır.

Bankalar
İşletmenin döncmsoıumda bankada bulunan paralarının tutarlarını gösteren bir bilanço kalemidir. Mevduat bankaya yatırılan paralar anlamındadır. İşletmenin bankadaki hesabında artış olduğunda hesap borçlandırılırken, azalış söz konusu olduğunda alacaklandınlır.

Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri
Verilen çekler işletmenin üçüncü kişilere çekle yapmış olduğu ödemelerden henüz bankadan çekildiğine dair bir bilginin gelmediği çekleri izleyen, alacak kalanı veren hesaptır. Ancak bu hesap aktifteki banka hesabını azaltıcı olduğundan aktifte banka hesabım düzeltecek şekilde negatif işaretle indirim unsuru olarak yer alır.

Diğer Hazır Değerler
Nitelikleri itibariyle hazır değer olan pullar, vadesi gelmiş kuponlar, yoldaki paralar gibi değerleri kapsar. Bu değerler alındığında alış bedeliyle borçlandırılır, elden çıkarıldığındaysa yine alış bedeliyle alacaklandmlır.
MENKUL KIYMETLER
Kâr elde etmek amacıyla geçici bir süre elde bulundurulmak üZere alınan hisse senedi, tahvil, hazine bonosu, finansman bonosu, yatırını fonu katlim belgesi, kâr Zarar ortaklığı belgesi, gelir ortaklığı senedi gibi menkul kıymetleri kapsar.
Hisse Senetleri:
Hisse Senedi; Anonim şirketlerin eşil paylara bölünmüş sermayesi karşılığında çıkarılan şekli kanunla belirlenmiş olan belgedir. Nama yada hamiline yazılı olabilir Salın alınan hisse senetleri alış fiyatları üzerinden bu hesabın borcuna kaydedilir, satıldıklarında yine alış fiyatları üzerinden hesap alacaklandınlır. Eğer hisse senedi alındığı fıyal üzerinde bir fiyata satılmışsa ortaya çıkan fark işletme lehine olup 645 Menkul Kıymetler Satış Kârlan hesabının alacağına kaydedilir. Eğer alındığı fiyat altında bir fiyata satılmışsa ortaya çıkan fark işletme aleyhine olup 655 Menkul Kıymetler Satış Zararları hesabının borcuna kaydedilir. Hisse Senedi işlemi yapmak için aracı kuruma ödenen komisyon 643 Komisyon Giderleri Hesabını borçlandırır. Hisse Senetleri kâr payları (temettü) tahsil edildiğinde 640 İştiraklerden Temettü Geliri Hesabı alacaklandınlır.




Özel Kesim Tahvil, Senet ve Bonoları / Kamu Kesimi Tahvil, Senet ve Bonoları
Tahvil:
Anonim şirketlerin ve birtakım kuruluşların belli bir faiz oranı karşılığında borç para bulmak amacıyla çıkardıkları borç senedi niteliğindeki belgelerdir. Tahvili elinde bulunduranlar. tahvili çıkaran işletme yada kuruluşlardan fazi dönemi sonunda faiz alır. Tahvil, senet ve bonolar özel sektör tarafından çıkarılmışsa 111 Özel Kesim Tahvil. Senet ve Bonoları hesabında takip edilir. Devletin çeşitli daireleri tarafından çıkanlmışlarsa 112 Kamu Kesimi Tahvil. Senet ve Bonoları hesabında takip edilir. İşletme tahvil satın aldığında ilgili hesap (özel kesim yada kamu kesimi) alış bedeli üzerinden borçlandırılır, satıldığındaysa yine alış bedeli üzerinden alacaklandırılır.
Tahvil.senet ve bonoların alımı için aracı kuruma ödenen komisyon 643 Komisyon Giderleri Hesabım borçlandırır. Eğer tahvil.senet ve bonolar alındığı fiyat üzerinde bir fiyata satılmışsa ortaya çıkan fark işletme lehine olup 645 Menkul Kıymetler Satış Kârları hesabının alacağına kaydedilir. Eğer alındığı fiyat altında bir fiyata satılmışsa ortaya çıkan fark işletme aleyhine olup 655 Menkul Kıymetler Satış Zararları hesabının borcuna kaydedilir. (Hisse senetlerindeki gibi)

Diğer Menkul Kıymetler
Hisse senetlerinin kamu ve özel kesim tahvil, bono. senetlerinin kuponları, altın, altın dışındaki kıymetli madenlerin izlendiği hesaptır. Bu değerler satın alındığında hesap alış bedeliyle borçlandırılır, satıldığındaysa yine alış bedeliyle alacaklandınlır.
Kupon
Tahvillerin faizini, hisse senetlerinin kâr payını ve sermaye artmmlarmda yeni pay almak üzere kesilerek verilen kısım

ÜNİTE-9 TİCARİ ALACAKLAR


DÖNEN VARLIKLAR
1. HAZIR DE?ERLER
2. MENKUL KIYMETLER
3. Ticari alacaklar
4. Diğer alacaklar
5. Stoklar
6. Gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları
7. Diğer dönen varlıklar
TİCARİ ALACAKLAR
120 Alıcılar

121 Alacak Senetleri

122 Alacak Senetleri Reskontu

126 Verilen Dopozito ve Terminatlar

127 Diğer Ticari Alacaklar

128 Şüpheli Ticari Alacaklar

129 Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı (-)
Dİ?ER ALACAKLAR
131 Ortaklardan Alacaklar

132 İştiraklerden Alacaklar

133 Bağlı Ortaklardan Alacaklar

135 Prsonelden Aşacaklar

136 Diğer Çeşitli Alacaklar

137 Diğer Alacaklar Resk. (-)

138 Şüpheli Diğer Alacaklar

139 Şüpheli Diğer Alacaklar Karşılığı (-)


TİCARİ ALACAKLAR
İşletmenin toplanı alacakları içinde genelllikle en önemli tutarı oluştur. İşletmenin ticari ilişkileri, diğer ifadeyle satılan yada hizmetler sonucu oluşan senetli ve senetsiz alacakların tümünü kapsar.
Alıcılar
Müşterilere yapılan kredili (açık hesap), (veresiye) satışların tutarlarının takip edildiği hesaptır. Alıcılar hesabı aktif karakterli bir hesap olup. borç kalanı verir. Bu kalan satılan mal yada hizmet karşılığında işletmenin sahip olduğu alacak hakkım ifade eder. İşletmenin müşterilerine kerdili satış yapması sonucunda hesap borçlanır. Alıcının nakden, çekle, senetle yada hcsabcn yaptığı ödemelerde satılan malın işletmeye iadesinde mal satıldıktan sonra yapılan ıskontolarda ise bu hesap alacaklanır.
Alacak Senetleri
İşletmenin faaliyet konusunu oluşturan mal ve hizmet satışlarından kaynaklanan senede bağlanmış alacakların takip edildiği hesaptır. İşletme mal ve hizmet satışları karşılığında bono veya poliçe alıyorsa hesap borçlandırılır. Senedin vadesinde doğrudan işletme tarafından yada bankadan tahsil edilmesinde. 3.kişilere ciro edilmesinde, başka bir senetle değiştirilmesinde, şüpheli alacak haline gelmesinde nominal değerden alacaklandınlır.
Alacağın senede bağlanması sadece kanıt kolaylığı nedeni ile değildir. Senetler bazı durumlarda üçüncü kişiye olan borcun ödenmesinde, bir bankadaki ticari krediyi likit( nakit) bir duruma getirmek, diğer bir ifadeyle teminat olarak gösterilerek bankalardan para sağlamak amacıyla kullanılır.
VUK a göre. birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı, faaliyetleriyle ilgili borçlan ve alacakları için düzenlenen bono. poliçe, çek ve benzen kambiyo senetlerine ilişkin bilgileri kaydetmek üzere Kambiyo Senetleri Defleri tutmak zorundadırlar Alacak senetleri hesabı
&#8226; cüzdandaki
&#8226; tahsildeki
&#8226; ıskontodaki
&#8226; teminattaki
&#8226; protestodaki
&#8226; takipteki senetler
adı altında yardımcı hesaplara sahiptir.
Poliçe
Genellikle üç taraflı bir ilişkiyi düzenleyen bir senettir. Alacaklının borçlusundan olan alacağını. kendisinin borçlu bulunduğu üçüncü bir şahsa devretme temelini dayanır. Poliçeyi düzenleyen kişi. diğer bir kişiye poliçede ismen gönderilmiş olan kimseye belli bir tutarı ödeme emrini verir. Muhatap poliçeyi kabul edip etmemekle serbesttir. Kabul ettikten sonra senedin esas borçlusu durumuna geçer. Kabul, muhatabın poliçenin üzerine kabul edilmiştir yazıp, imzalaması ile. poliçeyi vadesinde ödeşeceğini onaylamasıdır.
Poliçede Taraflar.
&#8226; Poliçeyi düzenleyerek ödeme emrini veren kişi(keşideci)
&#8226; Poliçeyi ödeyecek kışı(mulıatap)
&#8226; Poliçede belirtilen miktarı tahsil edecek kişi(lehdar) olmaktadır
Bono (Emre muharrer senet)
Borçlu tarafından düzenlenen yazılı bir ödeme yükümlülüğüdür. Bono TTK.'nün 688. Maddesine göre bazı şekil şartlarına tabidir. Bu şartlara göre bono; borçlu tarafından imza edilen, alacaklı emrine belirlenen tarihte ve yerde kayıtsız ve şartsız belirli bir tutarın ödenmesi yükümlülüğünü kapsayan bir senettir. Senedin üzerine yazılı değere nominaLdçğcr denir ve senet bu değere ancak vade sonunda ulaşır.
Verilen Dcpozito Ve Teminatlar
İşletmece 3. Kişilere karşı bir işin yapılmasının üsicnilmcsi veya bir sözleşmenin yada diğer işlemlerin karşılığı olarak geri alınmak üzere verilen depozıto ve teminat niteliğindeki değerlerin lakip edildiği hesaptır. Bu hesapta bir yıl içinde geri alınacağı öngörülen depozito ve teminatlar izlenir. Depozito ve teminatlar verildiginde hesap borçlanırken geri alındığında alacaklandmlır.
Dİ?ER TİCARİ ALACAKLAR
Ticari alacaklar dışında kalan, yani müşterilere mal ve hizmet satışı sonucu doğmayan çeşitli kişi veya işlctmclcrcc ödünç verme vb. meydana gelen alacakları kapsar. Böyle bir alacak ortaya çıktığında hesap borçlandırılır; alacak tahsil yada mahsup edildiğindeyse hesap alacaklaııdmlır.
Dİ?ER ALACAKLAR
Herhangi bir nedene dayanmadan meydana gelmiş ve en çok bir yıl içinde tahsil edilmesi düşünülen senetli, senetsiz alacaklar ve bunlara ait şüpheli alacak ile karşılığının takıp edildiği hesaptır.
Ortaklardan Alacaklar
İşletmenin ana faaliyet konusu dışındaki ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan işlemler dolayısıyla ortaklardan alacaklı bulunduğu tutarlar bu hesapta izlenir. Boyle bir alacağın doğması halinde hesap borçlanır, alacak tahsil edildiğindeyse alacaklandırılır.
İştiraklerden Alacaklar
İşletmenin ana faaliyet konusu dışındaki ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan işlemler dolayısıyla iştiraklerden yani ortak olunan işletmelerden olan alacaklar bu hesapla izlenir. Böyle bir alacağın doğması halinde hesap borçlanır, alacak tahsil edildiğindeyse alacaklandmlır.
Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar
İşletmenin ana faaliyet konusu dışındaki işlenilen dolayısıyla bağlı ortaklıklardan olan alacaklar bu hesapta izlenir. Böyle bir alacağın doğması halinde hesap borçlanır, alacak tahsil yada mahsup edildiğindeyse alacaklandırılır.
Personelden Alacaklar ve Avanslar
İşletmenin kendi personelinden ve işçisinden olan alacakları (işletme tesislerinden yararlanma, malı sorumluluk gibi nedenlerle ortaya çıkan alacaklar) takip edilir. Alacak doğduğunda hesap borçlanırken, alacağın tahsilinde hesap alacaklandınhr. Ücret avansları yada volluk avansları bu verilen iş avansları hesapta değil 196 Personel Avansları
 
ÜNİTE-10 DURAN VARLIKLAR


DURAN VARLIKLAR
Bir yıldan veya bir faaliyet döneminden daha uzun sürelerde, işletme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için kullanılmak amacıyla elde edilen ve ilke olarak bir yılda yada bir faaliyet dönemi içinde elden çıkarılması yada tüketilmesi öngörülmeyen varlıklardır.
DURAN VARLIKLAR
1. Ticari Alacaklar
2. Diğer Alacaklar
3. Mali Duran Varlıklar
4. Madi Duran Varlıklar
5. Maddi Olmayan Duran Var
6. Özl Tükenmeye Tabi Var.
7. Gelecek Yıllara Ait Gideler ve Gelir Tah.
8. Diğer Duran Varlıklar
MADDİ DURAN VARLIKAR
250 Arazi ve Arsalar

251 Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri

252 Binalar

253 Tesis, Makine ve Cihazlar

254 Taşıtlar

255 Demirbaşlar

256 Diğer Maddi Duran Varlıklar

257 Birikmiş Amortismanlar
Yapılmakta Olan Yatırımlar
MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR
260 Haklar

261 Şerefiye

262 Kuruluş ve Örgütlenme Giderleri

263 Araştırma Geliştirme Giderleri

264 Özel Maliyetler

267 Diğer Maddi Olmayan Duran Varlıklar

268 Birikmiş Amortismanlar

1. MADDİ DURAN VARLIKLAR
İşletme faaliyetlerinde kullanılmak üzere edinilen ve tahmni yararlanma süresi bir yıldan fazla olan fiziki arlıklardır.
Maddi Duran varlıklar ile ilgili hesaplar bilançonun aktif tarafında yer alırlar, yani borç bakiyeli çalışan hesaplardır. ( Birikmiş Amortismanlar hariç) Maddi Duran Varlıklar edinildiğinde maliyet bedeliyle ilgili hesabın borcuna kaydedilir, çeşitli nedenlerle elden çıkarıldığındaysa alacak kaydedilir. Amortismana tabii tutulan duran varlıkların edinilmesi sırasında ödenen kdv\\\'ler, 3 yıl içinde ve eşit miktarlarda indirim konusu yapılabilir.
İlk aşamada Kdv\\\'nin 1/3\\\'ü İndirilecek Kdv Hs. da kalan 2/3\\\'ü ise Gelecek yıllarda indirilecek kdv hs da izlenir. Maddi Duran varlıkları kullanma sırasında yapılan harcamalar, duran varlığın ekonomik değerini arttırdığı takdirde aktifleştirilir; sadece iyi çalışır durumda tutmak amacıyla yapıldığındaysa dönem gideri olarak kaydedilir. İşletmelerde duran varlıkları cins, miktar ve değerlerini ve de bu varlıklara ayrılan amortismanları (Arazi ve rsalar hariç) birarada gösteren Duran Varlıklar ve Amortismanlar Defteri tutulur. Duran varlıkların çeşidi ve sayıları az ise hepsi tekbir defterde tutulabilir ancak çeşit ve sayı fazlaysa binalar defteri, makinalar defteri, demirbaşlar defterigibi ayrı ayrı defterde izlenirler.
250. Arazi ve Arsalar Hs.:
Arazi:
Tarım faaliyetlerine ayrılan veya parsellenerek arsa haline getirilmeye uygun geniş toprak parçasıdır.
Arsa :
Belediye sınırları içinde olup, inşaata elverişli parsellenmiş arazi parçasıdır. Arazi ve arsalar edinildiğinde maliyet bedeliyle bu hesabın borcuna, elden çıkarıldığındaysa alacağına kayıt yapılır.
Arazi ve arsaların maliyet bedeli; satınalma maliyetine noter, tapu, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye gider ve harçları ile emlak vergisi eklenerek bulunur. Eğer satın alınan arsa üzerinde daha önceden yapılmış bir yapı varsa, bunun yıkılması, hurdanın kaldırılması ve arsanın düzenlenmesi için yapılan harcamalarda maliyet bedeline eklenir, enkaz satışından elde edilen gelir ise maliyetten düşülür.
251. Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri Hs.:
Herhangi bir işin gerçekleşmesini yada kolaylaştırılmasını sağlamak amacıyla, yeraltında yada yerüstüde inşaa edilmiş hertürlü yol, köprü, kanal, tünel, park, bahçe, iskele, sarnıç gibi yapılar bu hesaapta muhasebeleştirilirler.
Yeraltı ve Yerüstü düzenlerinin yapımı tamamlanıncaya kadar yapılan harcamalar 258 Yapılmakta Olan Yatırımlar hs.nın borcunda takip edilir. Yapım tamamlanınca oluşan maliyet tutarı 251 Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri hs\\\'nın borcuna aktarılır. Herhangi bir nedenle hizmetdışı kalmasında yada elden çıkarılmasındaysa bu hesabın alacağına kayıt yapılır.
252. Binalar Hs.:
Binalar:
İşletmenin faaliyetlerini sürdürebilmesi için belli amaçlarla tahsis edilmiş yapılardır. Bina elde edildiğinde, binanın iktisadi değerini artırıcı bir harcama yapıldığında ve yeniden değerleme yapıldığında bu hesap maliyet bedeliyle borçlandırılır, herhangi bir nedenle elden çıkarıldığındaysa hesap alacaklandırılır. Binaların maliyet bedeli; satınalma maliyetine noter, tapu, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye gider ve harçları ile emlak vergisi eklenerek bulunur. Eğer bina inşaa halindeyse tamamlanıp teslim edilene kadar oluşan maliyet tutarı 258 Yapılmakta Olan Yatırımlar hs.nın borcunda takip edilir, tamamlandığındaysa 252 Binalar hs\\\'nın borcuna devrolunur.
253. Tesis, Makina ve Cihazlar Hs.:
İşletme faaliyetlerine kullanılan hertürlü makina, tesis ve cihazlar ile bunların eklentisi ve bu amaçla kullanılan taşıma gereçleri bu hesapta muhasebeleştirilir. Elde edildiklerinde hesap maliyet bedeliyle borçlandırılır, elden çıkarıldıklarındaysa hesap alacaklandırılır.
Tesis, makina ve cihazların maliyet bedeli; alış bedeli, taşıma, hammaliye, taşıma sırasındaki sigorta giderleri, gümrük vergileri, kdv haricinde alımla ilgili diğer vergiler, montaj öncesi depolama giderleri, montajla ilgili diğer giderlerinden oluşur.
254. Taşıtlar Hs.:
İşletme faaliyetlerinde kullanılan hertürlü taşıma araçlarının takip edildiği hesaptır. Taşıtlar alındığında maliyet bedeliyle borçlandırılır, elden çıkanldığındaysa alacaklandırılır. Taşıtların maliyet bedeli; satın alma bedeli, gümrük vergisi, taşıma giderleri, taşıma sırasındaki sigorta giderleri, taşıt alım vergisi ve alımla ilgili belgeli giderlerden oluşur.
255. Demirbaşlar Hs.:
İşletmenin yönetim fâaliyetleri sırasında yararlanılan kasa, hesap makinası, daktilo, masa, sandalye gibi büro eşyaları bu hesapta muhasebeleştirilir.
Demirbaşlar elde edinildiğinde maliyet bedeliyle bu hesabın borcuna, elden çıkarıldığında yada tüketildiğindeyse alacağına kaydedilir.
258. Yapılmakta Olan Yatırımlar Hs.:
İşletmede yapımı süren ve tamamlandığında ilgili maddi duran varlık hesabına aktarılacak olan hertürlü madde ve malzeme, işçilik ve genel giderlerle ilgili harcamaların takip edildiği hesaptır.
Yapılan harcamalar bu hesabın borcuna kaydedilirken yapım tamamlandığında ilgili maddi duran varlık hesabına aktarılırken alacaklandırılır.
2. MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR :
Herhangi bir fiziksel varlığı bulunmayan ve işletmenin belli birşekilde yararlandığı veya yararlanmayı beklediği aktifleştirilen giderler ile belli koşullar altında hukuken himaye gören haklar ve şerefiyeler bu grubu oluştururlar.
Maddi olmayan duran varlıklar için yapılan harcamalar ve ortaya çıkan değerler üzerinden borçlandırılırlar. İtfa olmaları, yok olmalar gibi.
 
GENEL İŞLETME TÜM ÜNİTELERİN KONU ÖZETLERİ

Genel Işletme Ders Notlari


İşletme Kavramı

İşletme Bilimi, işletmeleri ilgilendiren iç ve dış olayların açıklanması, çözümlenmesi ve sistemleştirilmesinin yanında, işletmelerin toplum içindeki yerini belirleme işlevini görür. Ekonomik yaşamın ve ekonomik faaliyetlerin çıkış noktası insan gereksinme ve istekleridir. İşletmelerin temel işlevi değişik boyutlardaki insan gereksinme ve isteklerinin giderilmesidir. Gereksinmelerin değişimine ve gelişimine bağlı olarak işletmelerin ortaya koyduğu ürünler de yenilenir. İnsan gereksinmelerini giderme özelliğine sahip mal ve hizmetlere ekonomik mal ve hizmetler denir. Mal ve hizmetlerin üretimi için, emek, doğa, sermaye, teknoloji ve girişimci olarak sıraladığımız üretim faktörleri bir araya getirilir. İnsan gereksinme ve isteklerini gidermeye yarayan araba, kalem, televizyon gibi somut araçlara mal denir. Mallar değişik ölçülere göre sınıflandırılır. İnsan gereksinmelerini karşılamakla birlikte, somut olmayan araçlara hizmetler diyoruz. Oteller, bankalar ya da hastaneler hizmet üreten işletmelerdir. Mal ve hizmetlerin kullanımı ile tüketim ortaya çıkar.

Mal ya da hizmetleri bireysel gereksinmeleri için alanlara son tüketici, üretim, alıp satma ya da işletme kurmak amacıyla satın alanlara endüstriyel tüketici diyoruz. Satın alma gücü bulunan bireylerin ekonomik mal ve hizmetlere karşı gösterdiği satın alma işlevi talep olarak niteleriz. İşletme kavramının yaygın olarak kullanılan tanımı işletmeyi mal ve/veya hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirildiği ekonomik birim olarak açıklar. Özel girişim, bireylerin devlet müdahalesi olmaksızın; kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda davrandığı sistemdir. Temel unsurları, özel mülkiyet hakkı, seçme, özgürlüğü, kâr elde etme hakkı ve serbest rekabettir. Aşağıda kendimizi sınayalım bölümündeki soruları yardım almadan yanıtlamaya çalışınız. Bu sorulara yanıt verebiliyorsanız, bir sonraki Üniteye geçebilirsiniz. Ancak soruları yanıtlamakta zorlanıyorsanız, geriye dönerek bu bölümleri tekrar okuyun.


İşletmelerin Özellikleri

İşletmelerin amaçları, bir işletmenin ulaşmak istediklerini ifade eder.Amaçlar; ne, neden. ne zaman, nasıl,hangi kapsamda, nerede yapılacak sorularına verilecek yanıtları şekillendirir. İşletmelerin başarılı olmasında ve sağlıklı kararlar alınmasında temel koşul, ne yapılacağının bilinmesidir. İşletmelerin genel amaçları, kâr elde etmek, topluma hizmet etmek, işletmenin varlığını sürekli kılmaktadır. İşletmelerin özel amaçları, sosyal sorumluluk, çevrecilik,kaliteli ve nitelikli bir çalışma ortamı, çalışanlara daha iyi ücret, çevre koşullarına uyum,uluslar arası ilişkiler vb.olarak sıralanabilir. İşletmelerin işlevlerini genel veya özel amaçları şekillendirir.

Bu işlevler işletmenin belirli bölümlerinde gerçekleştirilir. Yönetim, üretim, pazarlama, finansman, personel, muhasebe, ar-ge, halkla ilişkiler, ulaştırma, depolama bunlardan başlıcalarıdır. Günümüzdeki gelişmeler, işletmecilik işlevleri ve uygulamalarında yenilikleri zorunlu kılmıştır. Klasik işlevlerin yanı sıra, çağdaş, global ve rekabetçi anlayışın gerektirdiği işlevler de büyük önem kazanmıştır. İnsan kaynakları, planlama, reklam ve promosyon, eğitim, kalite kontrol, uluslararası ilişkiler çağdaş işletmelerde sürdürülen işlevlerden bazılarıdır. İşletmelerde, yukarıda sözü edilen işlevlerden hangilerinin uygulanacağı ya da hangileri için ayrı bölümler açılacağı; üst yönetimin yaklaşımı, üretim konusu, sektör özellikleri, işletmenin içinde bulunduğu özel koşullar, büyüklük gibi unsurların etkisi altında kararlaştırılır. İşletmelerin çevresini oluşturan çıkar grupları ile ilişkisi, onların beklentilerini karşılama ve faaliyetleri yoluyla onları etkileme biçiminde ortaya çıkar. Her işletme, çevresindeki kişi veya kurumlara karşı sorumludur. Bu sorumluluğun gereği olarak bu kişi veya kurumların çeşitli beklentileri ve gereksinmelerini karşılamak zorundadır.İşletmelerin çevre ilişkileri ve sorumlulukları iç ve dış çevre olarak ayrılmıştır. İç çevre unsurları, işletmeyi doğrudan etkileyen ve karşılığında işletme faaliyetlerinden doğrudan etkilenen unsurlardır. İşletmelerin iç çevresinde yer alan temel unsurlar; sermaye sahipleri, yöneticiler ve yönetilenler yani çalışanlar ve onlardan kaynaklanan yönetim biçimi ya da örgüt kültürüdür. İşletmelerin dış çevresinde; devlet ve yasalar, tüketiciler, toplum yapısı ve kültürü, rakipler, tedarikçi işletmeler, diğer işletmeler ve tüm bu unsurların bir arada oluşturduğu piyasa koşulları yer alır.

İşletmeler birbirinden farklı yapı ve özelliklere sahiptir. İşletmelerin gruplandırılmasında geçerli olan ölçütler; mal ve hizmet türü, üretim araçlarının mülkiyeti, hukuki yapıları, ulusal kökeni, işletmeler arası anlaşmalar ve diğerleridir.


İşletmelerin Kuruluşu

İşletmelerin kuruluşunda alınacak kararlar, yatırımın kârlılığında önemli rol oynar. İşletmelerin kuruluşunda ilk olarak yatırım düşüncesi oluşur. Yatırımın yapılabilirliğini belirlemek üzere ekonomik, teknik, finansal, yasal ve örgütsel fizibilite çalışmaları yapılır. Bu çalışmalara dayalı olarak bir ön proje oluşturulur.

Ön proje, yatırıma ilişkin bütün bilgilerin ayrıntılarını kapsar ve yatırım kararı için temel bir göstergedir. Proje onaylandıktan sonra kesin projeye dönüştürülür ve sonraki aşamada yatırım gerçekleştirilir. Kesin üretim aşamasına geçilerek, yatırım süreci tamamlanır. İşletmelerin kuruluş yeri seçimi, üzerinde titizlikle durulması gereken bir diğer konudur. Kuruluş yeri seçiminde dikkate alınan etkenler; hammadde, ulaştırma, pazara yakınlık, işgücü, enerji ve yakıt, su, iklim koşulları, atıkların giderilmesi, özendirme önlemleri ve diğer etkenlerdir.



İşletmelerin Büyümesi

İşletmelerde bazı temel amaçlar vardır. Devamlılığı sağlama, kâr ve büyümedir. işletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanırlar. Bazı işletmelerin büyümenin sağlayacağı yararlara karşın, getireceği sıkıntılar ve olumsuzluklar yüzünden büyümeye karşı isteksiz oldukları görülmektedir. Büyüme yaşayan her canlı varlık için doğal bir gelişmedir. işletmeler de canlı bir organizmaya benzediğine göre, kurulması ve büyüme sürecine girmesi doğaldır. işletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanır. Büyüme bir işletmenin varlığı için son derece önemlidir.

Büyüme olmayan bir işletmede yaratıcı faaliyete yer verilemeyeceği için güçlü bir yönetim de olamaz. işletmelerde büyüme her yöneticinin temel düşüncesi olmakta ve her fırsatta büyüme olgusunu sağlamak için yollar aramasına neden olmaktadır. Büyümenin çevre , finansman , üretim ve pazarlama açısından incelenmesi söz konusudur. İşletmeler başlangıçta küçük bir işletme olarak kurulurlar. Çoğunlukla bir tek işletme olarak faaliyete başlanır ve bu işletmeler için işletme seviyesi ile şirket seviyesi aynı anlama gelir. Büyüme biçimlerinden birini seçmek için ele alınacak konulardan bazıları arasında işletmelerin mevcut durumu, işletmenin faaliyet gösterdiği endüstri alanı, üretilen mallara karşı olan talebin trendi, ekip işletmelerin büyüme modelleri ve ekonominin gidişi sayılabilir. İşletmelerde görülen en önemli büyüme çeşidi iç büyümedir. işletmenin kendi kaynaklarıyla büyümesi iç büyümedir. Dış büyüme, işletmenin iç kaynakları yeterli olmadığı durumda başvurduğu bir yoldur. Bazen işletmeler birleşme yoluyla büyürler. Tröstler, işletmelerin birleşmesinde en çok görülen örneklerinden biridir. Tröstte amaç, birleşerek pazarın daha geniş bir bölümüne sahip olmaktır. Tröstte birliğe giren işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybederler.

Konsernler tipik bir tekelleşme örneğidir. Konsernde amaç maliyet düşürmedir. Karteller tröstlerden çok farklıdır. Birleşerek tüketicilerin aleyhine çalışan ve kâr arttırmak için faaliyet gösteren birleşme yoludur. Bu özelliği nedeniyle, çok liberal ülkelerde bile yasaklanmaktadır. Kartelin çeşitleri arasında en başta fiyat kartelleri gelir. Burada amaç belli bir fiyatla malların kartele bağlı işletmeler tarafından satılmasıdır. Diğer kartel çeşitleri arasında bölge karteli, miktar karteli sayılabilir. Holdinglerde tamamen bağımsızlık kaybedilmez. Bu birleşmede amaç oy çokluğu sağlayarak bazı işletmelerin yönetimini ele geçirmektir. Farklı bir büyüme biçimi ise satın alma yoluyla büyümedir. işletmelerin pazarını genişletmek veya yeni pazarlar kazanmak amacıyla, tesisleri ve kaynakları uygun olan fakat başarılı bir şekilde çalıştırılamayan işletmelerin satın alınmasını ifade eder. işletmelerde küçülme 1980li yıllardan sonra gündeme gelmiştir. Küçülme ile ilgili olarak, yanlış düşünceler, küçülmenin iyi anlaşılmasını engellemektedir. Özellikle ülkemizde küçülme, işletmenin olumsuz koşullara itildiğini veya işletmenin iş asa doğru gittiğini anımsatıyordu.

Bu kanı, büyüme ile ilgili varsayımlardan geliyordu. Küçülme için karar verme riskli bir iştir. Küçülme birçok sorunu da beraberinde getirir. Küçülme ile işletmeler bazı beklentilerin içine girerler. Bunlar giderlerin azalması, bürokrasinin azalması, hızlı karar alma, iletişimde açıklık, girişimciliğin gelişimi ve verimlilikte artıştır.


İş Ahlâkı ve Toplumsal Sorumluluk (Etik-Törel Kurallar)

Etik, insanlar için neyin doğru ve iyi olduğunun ortaya konmasıdır. Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan temel kurallar ya da değişkenlerdir.Etik ve yasalar her zaman için örtüşmez. Kimi konularda etik ve yasalar arasında tam bir uyum vardır. Kimi konularda ise etik ve yasalar arasında farklılıklar ortaya çıkar. İşletme kararları, kimi zaman etik olmayan ama yasal bir yapıya; kimi zaman etik ama yasadışı bir yapıya; kimi zamanda hem etik olmayan hem de yasal olmayan bir yapı ya dönüşebilmektedir. İşletmelerde etik açısından sorgulanacak davranışları; denetim dışı, görevde hatalı davranma, görevi kötüye kullanma, görevi bilinçli olarak sürekli kötüye kullanma olarak sıralayabiliriz.

Bu davranışların her biri, işletme için olumlu veya olumsuz sonuçlara yol açar. Toplumsal sorumluluk, toplumla işletmeler arasındaki bir toplumsal anlaşmadır. Buna karşılık etik bireysel karar almayı ilgilendiren ahlâk kurallarıyla ilgilidir. İşletme etiği, bireysel kararların ahlâki kurallar ve ilkeler üzerindeki etkisiyle ilgiliyken; toplumsal sorumluluk, örgütsel kararları ve bu kararların toplum üzerindeki etkileriyle bağlantılıdır. İşletmelerde etik çatışmaların nedenlerinin başında, bireysel değer yargıları ile çalışılan işin ve yaşanılan toplumun değer yargıları arasındaki çatışma gelir. Ayrıca, işin özellikleri ile örgüt kültürü arasındaki çelişki etik sorunlar yaratabilir. İşletmelerde temel etik sorunları; çıkar çatışmaları, içtenlik ve doğruluk, iletişim örgütsel ilişkiler konularında ortaya çıkar. Kişiler kendi kişisel çıkarlarını, örgütlerin önünde tuttuğunda çıkar çatışması ve etik sorunlar doğar.

İşletmelerin yönetimde doğruluk ve konusunda sapma olduğunda etik sorunlar doğar. İletişim eksikliğinden ya da zamanında bilgilendirilmemekten dolayı etik sorunlar yaşanabilir.Örgüt üyelerinin tüketicilere,girdi sağlayanlara,astlara, üstlere ve çeşitli kişileri karşı davranışlarından dolayı etik sorunlar yaşanabilir. Etik davranışların denetlenmesinde çeşitle teknikler geliştirilebilir. Bu amaçla stratejiler geliştirilmesinde izlenecek aşamalar; örgütleme, eş güdümleme, güdüleme ve iletişim olarak sıralanabilir.

Yönetim Kavramı

Yönetim ve yönetici kavramları başkalarına iş gördürme, başkaları aracılı¤ı ile işi başarma ve amaçlara ulaşmanın söz konusu oldu¤u her durumda kullanılmaktadır. Ailesel yönetim, siyasal yönetim ve profesyonel olarak özetlediğimiz üç yönetim türü birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış de¤ildir. Bunların üçü de bir arada bulunabilir; ama önemli olan ekonomik gelişmeye paralel olarak bu türlerin etkinlik ve yaygınlık derecelerinin değişmesidir. Başkaları vasıtasıyla iş görme tanımına yani yönetime daha yakından bakarsak, bunun teknik, beşeri ve kavramsal olmak üzere üç boyutu olan bir faaliyetler topluluğu olduğunu görürüz.

Yöneticilerin sahip olması gereken teknik yetenek; yöneticinin doğrudan yönetmekle sorumlu olduğu alan hakkında gerekli bilgiye sahip olmasını ifade eder. Beşeri ilişkiler yeteneği; insanlarla işbirliği yaparak onları çalışmaya yönlendirme yeteneğidir. Kavramsal yetenek; işletmenin bütününe yönelik, politika ve stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Yönetimin incelenmesi ise geçen yüzyılda başlamıştır. Yönetim olayına farklı yaklaşımlar klasik, neo-klasik ve modern olarak gruplanabilir. Klasik yöntemin teorisini Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci Yaklaşımı ve Bürokrasi olmak üzere ayrı akımlar halinde inceliyoruz.

Bilimsel yönetimde, üretim süreçlerinin plânlanması ve kontrolü; yönetsel teoride, hiyerarşik yapılanma ve bürokrasi modelinde bürokratik iç etkinliğe ilişkin kurallar önerilmektedir. Neo klasik teori, ağırlıklı olarak insan unsuru üzerinde durur. Modern teorinin temel yaklaşımı ise, olayları sistem bakış açısı ile ve çevre etkileşimi ile birlikte değerlendirmesidir.


Yönetim İşlevleri

Yönetim bir süreç olarak ele alınır. Bu süreç, bir yöneticinin belirli fonksiyonlarını açıklamak suretiyle konunun anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu ünitede ele alınan dört işlevler daha sonra kullanılan kavramlara bir temel oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, bu işlevler yönetimle ilgili kavramlara bir giriş olarak ele alınmaktadır. Yönetim işlevlerinin ayrı ayrı incelenmesi sadece analitik bir amaç taşımaktadır. Bu bölümleme işlevlerin birbirinden bağımsız oldukları anlamına gelmemelidir.Plânlama işlevi; amaçların ve politikaların oluşturulması ve açıklanması, programların saptanması, faaliyetler için yöntemlerin geliştirilmesi gibi ana başlıkları içerir. Örgütleme, işletmenin amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli faaliyetleri düzenlenmiş bir yapı içinde bütünleştirme; bu yapıyı nitelikli, yeterli iş görenlerle kadrolaştırma; ve bu iş görenlerin işlevlerini yerine getirmeleri için gerekli fiziksel ortamı sağlama sürecidir. Yöneltme, amaçlara ulaşmak için gerekli olan ayrıntılı faaliyetler konusunda, bireylere yol göstermeyi içerir. Denetim süreci, uygun olup olmadığını belirleme sürecidir. Amaçlara uygun olmayan sonuçlar için düzeltici önlemlere başvurulur.


İnsan Kaynakları Yönetimi

İnsan kaynakları yönetiminin ana konusu, üretim faktörlerinden biri olan emek, bir başka deyişle insandır. İnsan üretimin hem amacı hem de aracıdır. İnsan kaynakları terimi, bir işletmede en üst konumda bulunan yöneticiden en alt konumdaki vasıfsız işçiye kadar tüm çalışanları kapsar. Bu kapsama işletme dışında olan ve ilerde o işletmede çalışabilecek potansiyel işgücünü de dahil etmek mümkündür. İKY'yi işletmenin, insan kaynağının işletmeye ve bireyin kendisine yararlı olacak şekilde, yasal çerçeve içinde, etkin yönetilmesini sağlayan işlev ve çalışmaların tümü olarak tanımlayabiliriz. İKY, özde iki amacı gerçekleştirmeye çalışır. Bunlar:

----- Çalışanların bilgi ve becerilerini en iyi biçimde kullanmalarını sağlayarak, onların işletmeye olan katkılarını en üst düzeye çıkarmak. Yani, çalışandan maksimum verim almak,

------İş yaşamının kalitesini yükselterek çalışanların sağlıklı ve güvenli bir ortamda, yaptıkları işten zevk almalarını sağlamak. İKY terimi, son 10 yılda kabul görmüş bir terimdir. Başlangıç noktası personel yönetimidir. Personel yönetimi anlayışından İKY anlayışına geçişteki etkenler şöyle özetlenebilir: Ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmeleri, yetişkin insan gücünün artması, davranış bilimlerinde gözlenen gelişme, sendikacılığın gelişimi, çalışma koşullarını düzenleyen yasaların yürürlüğe girmesi, iş görenlerin eğitim ve kültür düzeylerinin yükselmesi, refah seviyelerinin artması, istek ve beklentilerin değişmesi, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişimi. İKY, iş görenin verimliliğini artırmak ve çalışma yaşamının kalitesini yükseltmek çabası içindeyken iç ve dış çevrenin etkisi ve baskısı altında kalır. İç çevre faktörleri, işletmenin yapısından kaynaklanan, kontrol edilebilir faktörlerdir. Bunlar, bireysel nitelikler, iş nitelikleri,bireylerarası ilişkiler ve örgütsel özelliklerdir. Dış çevre faktörleri, işletmenin faaliyet gösterdiği çevreden kaynaklanan, kontrol edilemeyen faktörlerdir. Bunlar, dış kaynaklar, rakipler

ve yasalardır. İşletmelerde kurulacak olan insan kaynakları bölümlerinin amacı, İKY işlevlerini yürütmek ve diğer bölümlere bu konuda yardımcı olmaktır. İnsan kaynakları bölümü ve yöneticisinin günümüzde üstlenmesi gereken görevleri şöyle sıralayabiliriz.

----- İşletmenin hedeflerine uygun insan kaynakları politikalarının saptanması için gerekli araştırmaları yapmak, bilgi ve önerileri üst yönetime sunmak,

------ Belirlenen politikalara uygun program ve çalışmaları düzenlemek ve yürütmek,

-------Bu program ve çalışmaları denetlemek ve değerlendirmek,

-------İnsan kaynakları ile ilgili yenilikleri izlemek ve gerektiğinde uygulamak,

------ İnsan kaynakları ile ilgili rutin işleri yürüterek diğer yöneticilerin işlerini hafif etmek
 
İnsan Kaynakları Yönetimi İşlevleri

İKY'nin iki temel amacı, çalışanlardan maksimum verim almak ve iş yaşamının kalitesini arttırarak çalışanların yaptıkları işten zevk almalarını sağlamaktır. Bu iki temel amacı gerçekleştirme yolunda İKY birtakım işlevleri yerine getirir. Çağdaş bir işletmede İKY Bölümünün üstlenmesi gereken bu işlevler:

Plânlama Kadrolama Değerleme ve ödüllendirme Yetiştirme ve geliştirme Endüstri ilişkileri Koruma ve geliştirme olarak sıralana bilir. İşletmenin bugün ve gelecekteki işgücü ihtiyacını sayı ve nitelik olarak belirlemeye çalışan kişi, bu işlevi yerine getirirken bazı araçlardan yararlanmak zorundadır. Bu araçlar; işgücü envanterleri ve personel dönüşüm oranıdır. İşgücü envanteri; İşletmenin personel arzını nitelik olarak irdeleyen bir çalışmadır, mevcut personeli birtakım kriterlere göre irdeleyerek insan kaynağının profilini ortaya çıkarır.

Plânlamacı, bu bilgilere bakarak gelecekteki insan gücü gereksinimini nitelik açısından ortaya koymaya çalışır. Personel dönüşüm oranı; belli bir dönemde çeşitli nedenlerle (ölüm, iş kazası, emeklilik, işten ayrılma vb.) işletmeden ayrılan personelin sayısını yüzde olarak gösterir. Genellikle bir yıllık dönemler için hesaplanır. Oran şöyle formüle edilir: İKY işlevlerinden biri olan iş analizlerinin en önemli özelliği, diğer İKY işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli bir bilgi kaynağı oluşturmasıdır. İş analizleri; işletmede yapılan birbirinden farklı işlere yönelik bilgilerin tek tek toplanması, değerlenmesi ve yorumlanmasıdır. İş analizleriyle toplanan bu bilgiler daha sonra iş tanımları ve iş gerekleri haline getirilerek karar vericilerin kullanımına sunulur. İş analizleri işi yapan kişiyi değil, işi analiz eder.

Analiz bilgilerinden; İnsan kaynakları plânlamasında, İşi alınacak personelde aranması gereken niteliklerin belirlenmesinde, İşe yerleştirme, yükseltme ve atamalarda, Eğitime alınacak personelin belirlenmesinde, Personel değerleme ölçütlerinin saptanmasında, Adil bir ücret sisteminin oluşturulmasında yararlanılır. İşe alma işlevi işletmeler açısından büyük önem taşır. İşletmeler, yaşamlarını sürekli kılmak ve rekabette üstün duruma geçmek istiyorlarsa doğru işlerde doğru kişileri çalıştırmak zorundadırlar. Bu cümlenin anlamı şöyle formüle edilebilir:

İşin gerekleri = Personelin nitelikleri

Bu eşitliğin en az hata payı ile sağlanamaması, yanlış kişilerin işe alındığı anlamına gelir. Personel seçiminin başarı göstergesi, yeni alınan personelin en kısa sürede beklenen performans düzeyine gelmesidir. İşe alma iki aşamalı bir işlevdir. Bu aşamalar iş gören bulma ve seçmedir. İşletmelerde iki farklı eğitimden söz edilebilir. Birincisi, işletmeye yeni alınan personelin işe ve işletmeye alıştırılmasına yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalar işe alıştırma (oryantasyon) kapsamında ele alınır.

Diğeri ise eski personelin daha üretken olmasını hedefleyen eğitim faaliyetleridir. Performans değerleme başka bir adla personel değerleme, personelin işinde gösterdiği başarı derecesinin, yaptığı işin gereklerine göre saptanmasıdır. Performans değerleme başarılı ve başarısız personeli biri birinden ayırmak amacıyla yapılır

Pazarlama İlkeleri

Günümüz iş hayatında pazarlama; kendine özgü prensipleri ve diğer bilimlerle de ilişkisi olan bir disiplin olarak bilinir.Gerçekte pazarlama işletmecilik konusudur ve işletmenin diğer faaliyet alanlarıyla doğrudan ilgilidir. Aynı zamanda tüketici davranışlarıyla yakından ilgilenir. Pazarlama rekabetçi bir ortamda müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin sağlanmasında yapılması gereken faaliyetlerin yerine getirilmesiyle ilgili bir işletme felsefesidir. Pazarlamanın bir işletmecilik disiplini olarak yer alması yenidir. Başta işletmeler olmak üzere insanlar pazarlama uygulamaları içinde yer alırlar. İşletmelerde pazarlama yönetimine olan ihtiyacı kavrayabilmek için pazarlamanın gelişimini, toplumdaki rolünü, son yıllarda pazarlama düşüncesinde meydana gelen gelişmeleri, pazarlamayı ilgilendiren faaliyetleri ve bunların pazarlama yönetiminde nasıl uygulandığını bilmekte yarar vardır.

Bu ünitede, pazarlamanın belirli faaliyetleri kapsayan bir süreç olduğuna ve bugünkü konumuna gelinceye kadar hangi değişiklikleri geçirdiğine değinildi. Pazarlama faaliyetleri birçok değişkenin etkisi altında yürütülür. Bu değişkenlerden işletme yönetiminin denetimi altında bulunanlara "pazarlama karması-4P", yönetimin denetleyemediği değişkenler ise "pazarlamanın çevre koşulları" olarak adlandırılır. Pazarlama karması değişkenleri ile çevre faktörlerinin bir arada düşünülmesi işletmeyi pazarlama sistemi olarak ele almamızı gerektirir. İşletmeler faaliyette bulunacakları pazarlar hakkında bilgiye ihtiyaç duyarlar.

Bu tür bilgileri elde etmek için pazarlama bilgi sisteminden ve pazarlama araştırmasından yararlanırlar. Tüketicilerin satın alma davranışları, bireylerin bir ürünü satın almalarında ve kullanmaları sırasında düşündükleri üzerinde durur. Pazarlama faaliyetlerinin başarısı, tüketicilerin satın alma davranışlarının anlaşılmasına ve analiz edilmesine bağlıdır.

Ürün ve Fiyatlama

Ürün dokunulur ve dokunulmaz niteliklerin oluşturduğu bir bütündür. En genel anlamda belirlenen ihtiyaçları karşılayan işletme sunumları olarak tanımlanabilir. Ürün kavramını üç boyutta ele alabiliriz: Çekirdek ürün, tüketicinin bir ürünü satın alırken neyi satın aldığını ifade eder. Somut ürün, çekirdek ürünü tamamlayan şekil, marka ve ambalaj gibi niteliklerden oluşur. Zenginleştirilmiş ürün, mamulle birlikte sunulan veya işletmenin pazarlama sistemini sağladığı ek yarar ve hizmetler bütünüdür. Ürünleri değişik ölçülere göre gruplandırırız. Bunların başlıcaları dayanıklılık durumlarına göre ve hedef alınan kitleye göre yapılan gruplandırmalardır. Dayanıklılık durumuna göre mallar; dayanıksız, dayanıklı mallar hizmetler olarak ele alıyoruz. Hedef alınan kitle ya da Pazar bölümüne göre; tüketim malları ve endüstriyel mallar olarak gruplandırma yapılır. Birden fazla ürün üreten işletemeler de bir ürün karması mevcuttur. Ürün karması, üretici işletme tarafından satışa sunulan ürün dizilerinden oluşur.

Ürün karmasını oluşturan ürün dizisi ise, ürün karması oluşturan çeşitlerin ve işlevlerin aynı olması, aynı tüketici grubuna aynı tür aracı işletmelerce satılması ya da belirli bir fiyat ölçüsünde olması nedeniyle yakın ilişkisi olan bir grup maldır. Yeni mallar dört biçimde ortaya çıkar: Bir benzeri olmayan, gerçek anlamda mallar; pazar için yeni mallar; işletme için yeni mallar ve pazarda olan bir malın yerini alan mallar. Ürün yaşam eğrisi, ürün satış tarihçesini grafik olarak gösterir. Ürün yaşam eğrisi; giriş, gelişme, olgunluk ve gerileme olmak üzere dört aşamadan oluşur. Giriş aşaması,ürünün pazarda ilk kez yer aldığı, satışların çok az ve kârlılığın negatif olduğu aşamadır. Gelişme dönemi, satışların hızla arttığı, kârlılığın en üst düzeye ulaşarak ardından gerilemeye başladığı dönemdir. Olgunluk döneminde, satışlar azalma eğilimi gösterir ve pazarda rakiplerin sayısı artar. Ürün yaşam eğrisinin son aşamasında ise, satışlar ve kârlılık artan hızla azalmaya devam eder. Markalama ve ambalajlama ürüne ilişkin özelliklerdir. Marka, bir ürünü diğerlerinden ayırmak için kullanılan bir isim, sözcük, tasarım, sembol ya da bunların bileşimidir. Ambalajlama, üretilen malların pazarlanmasında önemli yeri olan ekonomik faaliyetlerdendir. Ambalajlamanın; motivasyon, kolaylık ve koruma olmak üzere üç temel işlevi vardır.

Ürünlerin fiyatlandırılmasında, işletme içi ve işletme dışı faktörler etkilidir. İşletmelerin uyguladığı başlıca fiyatlama yaklaşımları; maliyeti temel olan fiyatlama, pazarı temel alan fiyatlama ve rekabeti temel alan fiyatlamadır. Yeni ürünlerin fiyatlamasında uygulanan başlıca yöntemler ise, pazarın kaynağını alma ve pazara nüfuz etme yöntemleridir.

Pazarlama Kanalları ve Tutundurma

Ürünlerin üretilmesinden ve fiyatlandırılmasından sonra sıra dağıtımına gelir. Ürünün özellikleri ne kadar iyi olursa olsun, tüketiciye uygun yerde ve zamanda ulaştırılamayan ürün bu özelliklerini yitirecektir. Dağıtım bu anlamda zaman ve yer faydası yaratarak bu olumsuzluğu ortadan kaldırır. Dağıtım kanalları gazın ve suyun aktığı boru yollarına benzetilebilir. Ürün ve hizmetlerin üreticiden aracıya doğru iletilmesini olanaklı hale getirir. Dağıtım kanalları, ticari ilişkilerin, ürünlerin zilyetlik ve mülkiyetinin üreticiden nihai tüketiciye geçişinin olanaklı kılınmasında sistemin etkili birimlerinden oluşur. Üretimin ve tüketimin sınırlı olduğu, insan ihtiyaçlarının basit ürünlerle ve tekdüze karşılandığı dönemlerde alıcılar, ürün bilgilerini kolaylıkla elde edebiliyor, alıcı ile işletme arasında bir iletişim sorunu yaşanmıyordu.

Ancak ekonomik yaşamdaki gelişmelere bağlı olarak pazarın büyümesi, ihtiyaçların daha fazlalaşması ve bu ihtiyaçları karşılayacak ürün çeşitlerinin artmasıyla birlikte işletmeler ile alıcılar arasında bir iletişim sorunu ortaya çıktı. Bu iletişim sorunu ise işletmeler tarafından yerine getirilen tutundurma faaliyetleriyle giderilmektedir. Tutundurma, tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemek amacı ile onları bilgilendirmeyi ve ikna etmeyi amaçlayan eylemlerdir. Tutundurma faaliyetlerini yerine getirmekle, işletme, doğru malın doğru biçimde fiyatlanarak doğru yerlerde satışa sunulduğunu, alıcılara bildirir.


Üretim Sistemleri ve Yönetimi

Üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve di¤er dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur. Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir.

Üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80inden ve insan kaynağının % 60-80inden sorumludur. Üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur.

Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür. Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye'de mal üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir.

JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.

Üretim Sistemlerinin Tasarım Kuruluş ve İşleyişi

Üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve di¤er dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur. Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir.

Üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80inden ve insan kaynağının % 60-80inden sorumludur. Üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur.

Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür. Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye'de mal üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir.

JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.
 
İşletme Bilgi Sistemi

Küresel işletmecilikte bilgisayar, bilgi işlem, bilgi ve iletişim, bir rekabet koşulu durumuna gelmiştir. Bilgi gereksinimini

hızlı bir şekilde karşılayamayan işletmeler, önemli ölçüde rekabet zayıflığına düşmektedir. İşletmenin iç ve dış çevresiyle olan her tülü etkileşimleri, çeşitli bilgi sistemleriyle denetim altına alınır. İşletim bilgi sistemleri, işletmenin çevresi, işletmenin girdileri, işletmenin süreçleri ve işletmenin çıktılarıyla, işletmenin yönetim birimleri arasında, her türlü iletişimi sağlar. Veri, bilgiye ulaşmak için yapılan gözlemlerdir. İşletme kararları alınırken, veriler değil, verilerin süreçlenmesi sonunda ortaya çıkan bilgiler kullanılır. Dolayısıyla, veriler bilgilerin hammaddesi olarak görülebilir. Verilerin derlenmesi ve bilgiye dönüştürülmesi, işletmelere, planlama, uygulama ve denetim yapma olanağı sağlar. İşletmeler, stratejik amaçlarla, işlem amacıyla ve denetim amacıyla bilgiye gereksinim duyarlar. Verilerin bilgi haline gelmesini sağlayan işlemler dizisine, bilgi işleme denir. Bir süreç olarak bilgi işleme, kaydetme, sınama, sınıflandırma, düzenleme, özetleme, matematiksel veya mantıksal hesaplama, saklama, erişme, çoğaltma ve iletme aşamalarından oluşur. Küresel işletmecilikte, bilgisayar destekli bilgi sistemleri yürürlüktedir. Bilgisayar destekli bilgi sistemi, bilgisayar olanaklarıyla işletmenin bilgi gereksinmesini karşılayan bütünleşik bir yapıdır. Donanım, yazılım, uzman bilgisayar

personeli ve veri tabanı, elektronik bilgi sisteminin başlıca öğelerdir.

İşletme yönetiminin bilgi gereksinimini karşılamak için, verilerin derlenmesi, sınıflandırılması, veri tabanlarının oluşturulması, verilerin bilgiye dönüştürülmesi ve ilgili birim

ve kişilere ulaştırılması işlevine, bütünleşik işletme bilgi sistemi denir. İşlem süreçleme bilgi sistemi, karar destek sistemi, yapay zeta, uzman sistemler, son kullanıcı bilgi sistemi, bütünleşik işletme bilgi sisteminin başlıca alt sistemleridir. İşletme işlevleri bilgi sistemi, pazarlama, üretim, insan kaynağı, finans, üst yönetim gibi işletme işlevlerini destekleyen çeşitli bilgi sistemlerini içerir. Günümüzde, bilgilerin girilmesi, işlenmesi, depolanması ve ulaştırılması teknolojileri, dünya ölçüsünde bütünleştirilmiş ve birbirine bağlanmıştır. Böylece, işletmeler, dünyanın her yerindeki bilgiye elektronik araçlarla erişebilmekte ve istediği bilgiyi aynı yöntemle istediği adrese ulaştırabilmektedir. İşletmeler, rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için, çağdaş iletişim olanaklarını kullanmak durumunda kalmışlardır. Bu olanakların en başında ofis otomasyonu, internet ve intranet gelmektedir.

Geleneksel ofislerde, bürolarda ya da iş yerlerinde yapılan işlerin, elektronik araçlarla yapılmasına ofis otomasyonu denir. Dünyadaki bilgisayarların birbirine bağlanmış durumuna, internet veya uluslararası ağ denir. İşletmeler internet olanaklarından yararlanarak, her türlü adrese elektronik bilgi aktarmaktadır. Ayrıca, internet sayesinde sanal işletmecilik ve sanal işletme yönetimi de gerçekleştirilmektedir. Dünyadaki sanal işletme pazarlarının sayısı, her geçen gün hızla artmaktadır. İnternet teknolojisinin işletme içinde kullanılmasına, intranet denir. İnternetle işletmeler, dışa kapalı olarak, işletme içinde, elektronik veri ve bilgi akışını kolayca gerçekleştirmektedir. Ayrıca çalışanlar, eskiden işletme içindeki ofislerde ya da odalarda yaptıkları işleri, hiç işletmeye gelmeden, intranet ile evlerinde, taşıt araçlarında ya da dünyanın herhangi bir yerinde yapabilmektedirler.


Muhasebe

Birer ekonomik birim olarak işletmelerin iyi yönetilebilmeleri, ortakların ve di¤er ilgililerin desteklerini kazanabilmeleri

kendileri hakkında onları devamlı bilgilendirmeleriyle olur. Bu görevi muhasebe üstlenmiştir. Bu amaçla işletme içinde, işletmeden dışarıya veya dışarıdan işletmeye doğru gerçekleşen kıymet hareketlerinin kaydedilmesi ve ilgililere raporlanması gerekir. Bu, muhasebenin birinci işlevidir.

Muhasebe bilgisinin işletme içine ve dışına raporlanması yeterli değildir. Bu bilginin analizi ve yorumlanması gerekir. Finansal analiz yoluyla, işletmenin mevcut finansal durumunu daha iyi yorumlayabilmek mümkün olur. Böylece, işletme ile ilgili taraflar, işletmeden beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı konusunda karar verebilirler. Finansal analiz ve yorum, muhasebenin ikinci işlevidir.

Bilginin doğru ve güvenilir olarak üretilip raporlanması için işletmede iç kontrol sisteminin kurulması; bilgi kullanıcılarının bilgiye güven duymaları için de bağımsız denetimin gerçekleştirilmesi gerekir.


Finansal Yönetim

Finansal yönetim, işletme için gerekli fonların belirlenmesi, sağlanması ve yönetilmesini ifade eder. Finansal yönetimle ilgili temel fonksiyonlar iki ana grupta toplanmakla birlikte, gerçekte çok sayıda karar alanlarından oluşur. Yatırımlarla ilgili olarak; ne tür yatırımlar, ne zaman, ne miktarda, nasıl yapılmalıdır sorularına cevap aranır. Finansmanla ilgili olarak; yapılacak yatırımlar için en uygun fon nereden, ne miktarda, nasıl sağlanmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Yine işletme faaliyetleri sonucunda elde ettiği kârların ne kadarını ortaklarına , ne kadarını işletmede bırakmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Finansal yönetim muhasebe ve iktisatla doğrudan, pazarlama,üretim ve kantitatif yöntemlerle dolaylı ilişki içerisindedir. Yukarıda belirtilen finansal kararları vermek için gerekli veriler muhasebe departmanınca sağlanır. Bu verilerin sağlıklı ve doğru olması gerekliliği muhasebenin önemini arttırmaktadır. Bir finansman yöneticisi piyasalardaki gelişmelerle, iktisadi prensiplerle yakın ilişki içersindedir. Bu nedenle finans ve iktisat bilimleri arasında da önemli bir ilişki mevcuttur. Finans yöneticisi ayrıca karar verirken pazarlama ve üretim sürecindeki değişiklikleri de izlemelidirler.

Bu süreçlerdeki değişiklikler işletmenin nakit akışlarında değişikliğe yol açabilir. Ayrıca finansal yönetimde son yıllarda artan bir biçimde kantitatif yöntemler kullanılmakta olup, bu disiplinin finans için önemi gün geçtikçe artmaktadır. Finansal kararlar alınırken birinci amaç, işletmenin piyasa değerini ya da ortakların varlıklarını maksimum yapmaktır. Bir şirketin değeri, şirket anonim şirketse hisse senetlerinin değeri ile ölçülür. Bu amaç önceleri birinci amaç olarak belirlenen kârı maksimum yapma amacından farklıdır. Muhasebe kârı gerçek nakit akışlarını göstermeyebilir. İşletmenin piyasa değerini maksimize etme amacı nakit akışlarının zamanını ve bunların gerçekleşme

olasılıklarını, yani risklerini de göz önünde bulundurarak, kâr maksimizasyonu amacına göre öne çıkmaktadır. Finansal analiz, finansal tablolardaki çeşitli kalemler arasındaki ilişkilerin kurulmasını, ölçülmesini ve yorumlanmasını kapsayan bir faaliyettir. Bu şekilde iyi bir finansal planlama yapılması için işletmenin cari ve geçmiş dönemleri değerlendirilebilir. Finansal analizde en çok kullanılan tablolar; işletmenin belirli bir tarih itibariyle varlıklarını ve kaynaklarını gösteren bilanço ile faaliyet dönemiyle ilgili sonuçların gösterildiği gelir tablosudur. Finansal analizde yapılan analizin amacına göre farklı niteliklerdeki analizler yapılabilir ve farklı yöntemler uygulanabilir. Etkin bir planlama finansal başarı için önemlidir. Beklenmeyen problemlerle karşılaşmamak için iyi bir analiz ve uygun finansal planlar gereklidir. Finansal planlamanın üç önemli aktivitesinden ilki, finansal ihtiyaçların belirlenmesidir. Bu aşamada kısa ve uzun dönemli gelir ve giderler belirlenmeye çalışılır.

Bu da genellikle proforma finansal tablolar hazırlanarak yapılır. İkinci aktivite, bu ihtiyaçları karşılamak için bütçelerin geliştirilmesi ve üçüncü olarak da finansal kontrolün yapılmasıdır. Proforma finansal tablolar hazırlanırken en çok kullanılan yöntem satışların yüzdesi yöntemidir. Bu yönteme göre her kalemin geçmiş dönemlerde satışlar içindeki ağırlığı belirlenerek aynı yüzdelerle proforma tablolara yansıtılır. Oranlar ve regresyon yöntemleriyle de proforma tablolar hazırlanabilir. Finansal kontrol ise belirlenen politikaların uygulanmasını denetim altına almak ve piyasa koşullarındaki değişmelere bakarak gerekli düzeltmeleri hızla yapmak amacıyla yapılır. Finans yöneticisinin en önemli görevlerinden birisi fonların nereye yatırılacağını belirlemektir. Bir başka deyişle dönen varlıklara ve sabit varlıklara ne düzeyde yatırım yapılacağını belirlemektir. Sabit varlıklara yatırım yaparken olağanüstü finansal planlar hazırlanır ve buna sermaye bütçelemesi denir. Sabit varlıklar, ekonomik ömrü en az bir yıl olan değerlerdir. Dönen varlıklara yatırım ise çalışma sermayesi yönetimi başlığında incelenir. Dönen varlıklar çabuk paraya dönüşen likit varlıklardır. Riski sevmeyen bir finans yöneticisi çalışma sermayesine daha fazla yatırım yaptıkça işletmenin karlılığının azalmasına neden olacaktır. Çalışma sermayesinin düzeyini; işletmenin faaliyet konusu, büyüklüğü, satışlarındaki düzenlilik ile, satışlarındaki artış ve azalış oranı etkiler.

Finansal Sistem ve Kurumlar

Tüketim fazlası olan bireylerin tasarruflarının, tüketim açığı olan bireylerin kullanımına sunduğu piyasalara finansal

piyasalar denir. Bu piyasalarda fonların el değiştirmesi kıymetli evrak da denilen finansal varlıklarla olur. Bir ekonomide fon arz edenler, fon talep edenler, yatırım ve finansman araçları, yardımcı kuruluşlar ile hukuki ve idari

düzen finansal sistemi oluşturur. Finansal piyasalar; süreye göre, para ve sermaye piyasası; örgütlenme şekline göre, organize olmuş ve olmamış piyasalar; finansal varlıkların piyasaya çıkış durumuna göre de birincil ve ikincil piyasa şeklinde sınıflandırılabilir. Finansal piyasalarda fon arz ve talebinin buluşması genellikle finansal kurumlar aracılığıyla gerçekleşir. Finansal kurumlar fon maliyetini azaltmak, risk ayarlaması, vade ayarlaması ve miktar ayarlaması yapmak, danışmanlık yapmak gibi fonksiyonlar üstlenmişlerdir.

Finansal kurumlar, para yaratan ve para yaratmayan kurumlar olarak gruplandırılabilir. Para yaratan finansal kurumlar merkez bankası ve ticari bankalardır. Para yaratmayan finansal kurumlar ise yatırım ve kalkınma bankaları, sigorta kurumları, kollektif yatırım kurumları, factoring, forfaiting, leasing şirketleri, risk sermayesi şirketleridir. Finansal varlıklar, ortaklık veya alacaklılık hakkı veren, belli bir meblağı temsil eden hisse senetleri, tahviller, finansman bonoları ve hazine bonoları gibi varlıklardır. Finansal araçlar; paraya çevrilebilirlik, bölünebilirlik, geri dönülebilirlik, getiri, vade, risk gibi özellikleri açısından

farklılıklar gösterirler. Vadesi bir yıla kadar olan fon arz ve talebin karşılaştığı piyasaların başlıca finansal varlıkları, hazine bonoları, REPO, banka mevduatı,finansman bonosu, banka bonosu ve varlığa dayalı menkul kıymetlerdir. Sermaye piyasasının temel finansal varlıkları hisse senedi ve tahvillerdir.


Çokuluslu İşletmeler

Uluslararası işletmecilik ve çokuluslu işletmeler son yıllarda globalleşme ile işletmecilik konularının vazgeçilmez bir parçası olmaya başladı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde ekonomik ve sosyal gelişmelere paralel olarak işletmelerin ekonomik güçlerinin çok artması ve bazı ülkelerin GSMH'dan daha fazla satış hacmine ulaşmaları globalleşmenin başlangıcı olmuştur. Çokuluslu işletmeler bugün artık, çeşitli ülkelerin vatandaşları gibi görülmekte, ülkelerin yasal, politik koşullarına uymakta ve vergi vermektedirler. Çokuluslu işletmeleri etkileyen üç çevreden söz edebiliriz. Bunlar ülke içi çevre, yabancı çevre ve uluslararası çevredir.

Çokuluslu işletmenin tanımında bazı ölçütler vardır. Bunlar iki veya daha fazla ülkede faaliyet gösterme, ülke dışında mülkiyet, üst yönetimin milliyeti ve benzer ölçütlerdir. "Çokuluslu işletme ülke içi ve ülke dışındaki yatırımları işletme amaçlarına ve işletme sahiplerinin çıkarlarına uygun bir biçimde yöneten ticaret ve sanayi işletmesidir". Çokuluslu işletmelerin ülke dışında faaliyet göstermelerinde ilk adım ihracat yapmaktır. Bu aşamadan sonra lisans anlaşması, franchising, dış ticaret işletmelerini kullanma, ülke dışında şube açma ve joint venture ile diğerleri gelir.

Çokuluslu işletmeler yabancı ülkelere girişleri ve faaliyetleri sırasında değişik koşullarla karşılaşırlar. Toplumsal, kültürel, ekonomik, yasal veya siyasi farklılıklar işletmelerin yabancı ülkelere yatırım kararlarında etkili olur. Çokuluslu işletmelerin yönetiminde ilk adım planlamadır. Ulusal planlama ile uluslararası planlama arasında büyük farklar va
 
cnm 1.sınıf diğer dersler yok mu halkla ilişkiler bölümü...ya da sen nerden buldun bu notları:ecrin_bebek:
 
1. Sınıf Hukuk'a Giriş Ders Özeti
&#8226; Hukuk; sosyal hayatı düzenleyen maddi yaptırımlı kurallar bütünüdür.
&#8226; Sosyal ilişkiler; sosyal hayatta gelişen ilişkilerdir.
&#8226; Yaptırım(müeyide); sosyal kurallara uyulmadığında karşılaşılan tepkidir.
&#8226; Subjektif ahlak kuralları; kendi nefsimize karşı nasıl davranmamız gerektiğini belirten ahlak kurallarıdır.
&#8226; Objektif ahlak kuralları; sosyal hayatta kişilerin birbirleri ile ilişkilerinde nasıl davranmaları gerektiğini belirten ahlak kurallarıdır.
&#8226; Nafaka yükümlülüğü; yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoy, altsoy ve kardeşlerine yardım etmekle yükümlü olmaktır.
&#8226; Nafaka alacaklısı; yoksulluk içinde bulunan altsoy, üstsoy ve kardeşlerdir.
&#8226; Yargı organı; Bir kimseyi hukuk kurallarına uymaya zorlayan devlet organıdırç.
&#8226; Cebri icra; Hukuk kurallarına uymayan bir kimsenin, devlet zoru ile bu kuralın gereğinin yerine getirtmesidir.
&#8226; Hukuk, sosyal hayatı düzenleyen kurallardan sadece biridir. Diğer sosyal kurallar din, ahlak ve görgü kuralları olarak sayabiliriz.
&#8226; Din kuralları; yüce güç tarafından konulmuş ve peygamberler vasıtası ile kişilere ulaşmış bulunan bir takım emir ve yasaklardan oluşan kurallardır. Yaptırımı manevidir. Kişileri bu kurallara uymaya zorlayamayız.
&#8226; Ahlak kuralları; sosyal hayatta gerek kişinin kendi nefsine karşı, gerekse kişilerin birbirlerine karşı nasıl davranması gerektiğini gösteren kurallardır. Bu kuralların yaptırımı da manevidir.
&#8226; Görgü kuralları; bir kimsenin belli bir olayda ne şekilde davranması gerektiğini gösteren manevi yaptırımlı sosyal kurallardır.
&#8226; Hukuk kuralları; sosyal hayatta kişilerin birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen maddi yaptırımlı, yani devlet gücü ile desteklenmiş kurallar olduğu için diğer sosyal kurallardan ayrılmaktadır. Kişiler hukuk kurallarına uymak zorundadırlar. Oysaki diğer sosyal kurallar manevi yaptırıma sahip oldukları için bu kurallara uymak zorunlulukları bulunmamaktadır.
&#8226; Hukuk kuralları ile diğer sosyal kurallar arasında bir takım ilişkiler ve benzerlikler vardır. Ahlak kuralları bunların başında gelir. Hukuk kurallarının toplumda geçerli ahlak kurallarına aykırı olması düşünülemez.
&#8226; Yaptırım( müeyyide); herhangi bir kuralın koymuş olduğu emir ve yasaklara uygun surette hareket etmeme, onun yap dediğini yapmama veya yapma dediğini yapma halinde karşılaşılacak olan tepkidir.
&#8226; Manevi yaptırım; hukuk kuralları dışındaki diğer sosyal kurallara uyulmadığında karşılaşılacak tepkidir.
&#8226; Maddi yaptırım; hukuk kurallarına uyulmadığında karşılaşılacak tepkidir.
&#8226; Ceza, kanunun suç işleyen kişiye uygulanmasını öngördüğü yaptırımdır.
&#8226; Disiplin cezaları; belli bir statü içerisinde bulunan kimselere hizmetle ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranmaları halinde uygulanan cezadır.
&#8226; Cebri icra; borcunu yerine getirmeyen kimseyi borcunu yerine getirmeye zorlama biçiminde bir yaptırımdır.
&#8226; Tazminat; hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödettirilmesi biçimindeki yaptırımdır.
&#8226; Hükümsüzlük; bir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılmaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki sonuç doğurmamasıdır.
&#8226; İptal; hukuki kurallara aykırı olarak yapılmış bir idari işlemin yargı organı kararıyla ortadan kaldırılmasıdır.
&#8226; Hukukun sistemi; kapsam ve özellikleri açısından birbirinden farklı olan çeşitli ilişkileri hukuk kurallarını düzen ve ayırıma tabi tutmaktır.
&#8226; Hukuk; birisi kamu hukuku, diğeri Özel Hukuk olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Bir kişi ile diğer bir kişi arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına Özel hukuk; bir kişi ile devlet, veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da Kamu hukuku denir.
&#8226; Atatürk Milliyetçiği; ırk, din, dil ayrımı yapılmaksızın Türk vatan ve milletinin bölünmez bir bütün olduğu, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılmasıdır.
&#8226; Demokratik devlet; halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlettir.
&#8226; Laiklik; Dünya ve devlet işlerinin din işlerinden ve dini otoriteden arındırılarak bağımsız hale getirilmesidir.
&#8226; Sosyal devlet; bireylerin sosyal durumları ile ilgilenen, onlara asgari hayat düzeyini sağlamayı, sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir.
&#8226; Yasama organı; yasa yapma yetkisine sahip organdır.
&#8226; Yasama sorumsuzluğu; TBMM üyelerinin meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ve illeri sürdükleri düşüncelerinden ve bunların meclis dışında tekrarından ve açıklanmasından sorumlu olmamasıdır.
&#8226; Yasama dokunulmazlığı; TBMM üyelerinin seçimden önce veya sonra işledikleri ileri sürülen suçlar nedeniyle, meclis kararı olmaksızın tutulamamaları, sorguya çekilememeleri, tutuklanamamaları ve yargılanamamalarıdır.
&#8226; Genel idare; bütün ülkeyi kapsayan idaredir.
&#8226; Mahalli idare; köy kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki halkın yerel ihtiyaçlarını gidermek üzere, çeşitli kamu hizmeti yürüten kuruluşlardır.
&#8226; Memur; kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir.
&#8226; İdari işlem; idarenin idare hukuku alanında bir hukuki sonuç doğurmak veya doğmuş olan bir hukuki sonucu belirtmek üzere yaptığı tek taraflı bir işlemdir.
&#8226; İdari sözleşme; İdarenin idare hukukunca düzenlenen sözleşmeleridir.
&#8226; Suç; cezai yaptırıma bağlanış olan fiillerdir.
&#8226; İhmal; gereken ilgiyi göstermemedir.
&#8226; İcra; yapmak
&#8226; Kast; yasanın suç saydığı bir fiili bilerek isteyerek işleme iradesidir.
&#8226; Taksir; yasanın suç saydığı bir eylemi, onun sonuçlarını bilmeden ve istemeden işlemedir.
&#8226; Ceza; Kanunun suç işleyen kimseye uygulanmasını öngördüğü yaptırımdır.
&#8226; Yargı; hukuk kurallarının bağımsız mahkemelerce belli bir olaya uygulanmasıdır.
&#8226; Adli yargı; mahkemelerdeki yargıdır.
&#8226; Davacı; mahkemeye başvurarak dava a.an taraftır.
&#8226; Davalı; davacı tarafından kendisine karşı dava açılan kişidir.
&#8226; İflas; İflasın açılması ile, müflisin haczi mümkün bütün mal ve haklarının oluşturduğu bütündür.
&#8226; Müflis, İflasın açılması ile borçluya verilen addır.
&#8226; Vergi; devletin kamu harcamalarına halkın parasal katılımıdır.
&#8226; İşyeri; işin yapıldığı yerdir.
&#8226; İşçi; hizmet akdine dayanarak çalışan kişidir.
&#8226; İşveren; işçi sayılan kimseleri çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere ve tüzel kişiliği olmayan kamu kuruluşlarıdır.
&#8226; Sendika; işçilerin veya işverenlerin ortak ekonomi, sosyal hak ve menfaatini korumak ve geliştirmek amacıyla oluşturulmuş tüzel kişiliğe sahip mesleki kuruluşlardır.
&#8226; Toplu iş sözleşmeleri, İşçi sendikaları ile işverenler veya işveren sendikaları arasında akdedilen ve iş şartları ile tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı anlaşmadır.
&#8226; Grev; işçilerin bir iş yerinde veya iş kolunda hiç çalışmamak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla toplu olarak işi bırakmalarıdır.
&#8226; Lokavt; bir iş yerinde veya iş kolunda, faaliyetin tamamen durmasına neden olacak şekilde, işçilerin işveren tarafından topluca uzaklaştırılmalarıdır.
&#8226; Doktrin, İlmi görüşlerdir.
&#8226; Miras (tereke); miras bırakanın malvarlığının toplamıdır.
&#8226; Ayni hak; Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haktır.
&#8226; Borç ilişkisi; iki taraf arasında doğan ve bunlarda birinin diğerine karşı bir edimi yükümlendiği ilişkidir.
&#8226; Edim; borçlunun yerine getirmekle yükümlü bulunduğu davranış biçimidir.
&#8226; Tacir; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir.
&#8226; Esnaf; ister gezici, ister bir dükkan veya sokağın belli bir yerinde sabit olsun, iktisadi faaliyeti nakdi, sermayeden çok bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleridir.
&#8226; Şirket; iki yada daha çok kişinin, emeklerini ve mallarını ortak bir amaca ulaşmak için birleştirmeleridir.
&#8226; Kıymetli evrak; yazılı hakkın senede bağlandığı ve senetten ayrı olarak devredilmesinin mümkün olmadığı senetlerdir.
&#8226; Kombiyo senedi; poliçe, çek ve bono
&#8226; Ciro; kıymetli evrakta hak sahibi tarafından senette yazılı hakkın devredilmesi, rehnedilmesi veya tahsili için yapılan irade açıklamasıdır.
&#8226; Donatan; gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibidir.
&#8226; Navlun sözleşmesi; deniz yolu ile eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir.
&#8226; Sigorta; bir şeyin yada bir kimsenin, herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı sözleşmedir.
&#8226; Uyrukluk; Kişileri veya şeyleri devlete bağlayan hukuki bağdır.
&#8226; Vatandaşlık; gerçek kişileri devlete bağlayan siyasi bağdır.
&#8226; Medeni hukuk; kişilerin toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arzeden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Medeni hukuk düzenlemekte olduğu ilişkilerin niteliğine göre beş bölüme ayrılır. Bunlar; 1- Kişiler hukuku 2- aile hukuku 3- miras hukuku 4- eşya hukuku 5- borçlar hukuku&#8217;dur.
&#8226; Ticaret hukuku; kişiler arasındaki ticari ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır. Ticaret hukuku da 5 bölüme ayrılır. Bunlar; 1- Ticari işletme hukuku 2- Şirketler hukuku 3- Kıymetli evrak hukuku 4- Deniz ticareti hukuku 5- Sigorta hukuku&#8217;dur.
&#8226; Devletler özel hukuku; çeşitli devletlere bağlı olan, aynı uyruklukta ( tabiiyette) olmayan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve kişilerle şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
&#8226; Mevzuat; yasa, tüzük, yönetmelik diğer hukuk kaynaklarının tümüdür.
&#8226; Kanun; yasama organı tarafından yazılı olarak çıkarılan genel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır.
&#8226; Kanun tasarısı; Bakanlar kurulunun hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu kanun projeleridir.
&#8226; Kanun teklifi; Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin sundukları kanun projeleridir.
&#8226; Resmi gazete; Başbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin yayımlandığı gazetedir.
&#8226; Kanun hükmünde kararname; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yetki kanununa dayanarak, Bakanlar kurulunca belli konuları düzenlemek üzere çıkarılan yazılı hukuk kuralları.
&#8226; Tüzük; bir kanunun uygulamasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, kanuna aykırı olmamak şartı ile ve Danıştay&#8217;ın incelemesinden geçirilerek Bakanlar kurulunca çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır.
&#8226; Yönetmelik; devlet örgütü içerisinde bulunan çeşitli kurum ve kuruluşların daha çok kendi alanlarını ilgilendiren, çalışma yöntemlerini düzenleyen hukuk kurallarıdır.
&#8226; Örf ve adet; topluluk içerisinde kök salmış olup, uyulması gerekli geleneklerdir.
&#8226; Paftos; başkasına ait bir arazide bağ yetiştirme.
&#8226; Bilimsel görüş; hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sürdükleri görüş, düşünce ve kanatlardır.
&#8226; Yargısal karar; anlaşmazlık konusu hukuki bir olayın çözümü için mahkemece verilmiş olan karar.
&#8226; Hukuku doğuran kaynaklar; hukuk kurallarının nasıl ve ne şekilde meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki, bunlara Hukukun şekli kaynakları denir. Hukukun şekli kaynaklarını yazılı kaynaklar ve yazısız kaynaklar biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara yardımcı kaynakları da ekleyebiliriz.
&#8226; Yazılı kaynaklar deyimi ile; hukuk kurallarının yazılı bir biçimde yer almış oldukları metinler ifade edilmek istenir. Bunlar yazılı hukuk kurallarını içeren kaynaklardır. Yazılı hukuk kuralları yetkili mercilerce konulmuşlardır. Yazılı kaynaklar; kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur.
&#8226; Yazısız kaynağı; örf ve adet ( gelenek) hukuku oluşturur. Bu kurallar yetkili bir merci tarafından konulmazlar. Bunlar toplumda kendiliğinden doğarlar. Bir adetin, bir geleneğin örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için üç unsurun bir arada olması gerekir. Bunlar; maddi unsur, manevi unsur ve hukuki unsurdur.
&#8226; Yardımcı kaynaklar ise; bilimsel görüşler (doktrin) ile yargısal kaynaklardan oluşur.
&#8226; Hak; hukuken korunan yarardır.
&#8226; Mülkiyet hakkı; kişinin bir şey üzerinde egemenliğidir.
&#8226; Kamu hakları; kamu hukukundan doğan haktır.
&#8226; Özel haklar; özel hukuktan doğan haklardır.
&#8226; Kişisel hak; kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili olan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan haktır.
&#8226; Mutlak hak; sahibine maddi ve maddi olmayan bütün mallar ile kişiler üzerinde en geniş yetkiler veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haktır.
&#8226; Eşya; maddi mallardır.
&#8226; İrtifak hakkı; bir eşyayı sadece kullanma ve ondan yararlanma yetkisi sağlayan ayni haktır.
&#8226; İntifa hakkı; yararlanma hakkı; başkasına ait malları kullanma ve bunlardan yararlanma yetkisi veren haktır.
&#8226; Rehin hakkı; bir alacağın yerine getirilmemesi durumunda, hak sahibine, belli bir malı sattırma yetkisi veren haktır.
&#8226; Fikri hak; bir kimse tarafından yaratılan yapıt üzerindeki düşünsel haktır.
&#8226; Telif hakkı; yazar hakkıdır.
&#8226; Patent; bulgu belgesidir.
&#8226; Velayet hakkı; ergin olmayan çocuklar üzerinde ana ve babaya tanınmış olan mutlak haktır.
&#8226; Haksız fiil; bir kimsenin hukuk kurallarına aykırı ve zarar verici davranışıdır.
&#8226; Mutlak haklar herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar belli bir kişiye veya kişilere karşı ileri sürülebilirler.
&#8226; Hakkın kazanılması; bir hakkın bir kişiye bağlanması.
&#8226; Hukuki olay; hukuki sonuç doğuran ve insan iradesi dışında gerçekleşen olay.
&#8226; Hukuki fiil; hukuki sonuç doğuran ve insan iradesi ile gerçekleşen olaydır.
&#8226; Hukuki İşlem; bir veya birden fazla kimsenin hukuki bir sonuca yöneltilmiş irade açıklamasıdır.
&#8226; Aslen kazanma; bir hakkın, kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesidir.
&#8226; Devren kazanma; bir hakkın, sahibi bulunan kişiden elde edilmesidir.
&#8226; İyiniyet; bir hakkın kazanılmasında, buna ait engeli bilmemektir.
&#8226; Taşınır eşya; bir yerden başka bir yere taşınabilen ve taşınmaz mülkiyetine girmeyen ve edinilebilen doğal güçlerdir.
&#8226; Hakkın kaybedilmesi; bir hakkın hak sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması.
&#8226; Dürüst davranma; bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda izleyecek olduğu yolda hareket etmesidir.
&#8226; Hakkın kötüye kullanılması; bir hakkın kullanılmasında dürüst davranılmamsıdır.
&#8226; Dava hakkı; bir kimsenin devletin bağımsız ve tarafsız yargı organlarına yani mahkemelere başvurarak hakkının elde edilmesidir.
&#8226; Talep hakkı; bir kişinin hakkını elde etmek veya hakkına saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki kişiye yönelttiği isteme yetkisidir.
&#8226; Meşru müdafaa; bir kimsenin, kendisine veya başkasına ya da mallarına yönelen, halen var olan haksız saldırıdan doğacak zararı önlemek için yapmak zorunda kaldığı eylemdir.
&#8226; Zaruret hali; kendisini ve başkasını bilerek sebebiyet vermediği zarardan ya da derhal ortaya çıkabilecek bir tehlikeden kurtarmak için başkasının mallarına zarar vermedir.
&#8226; Savunma; davalının, kendisine karşı ileri sürülmüş olan talebin tamamen veya kısmen doğru olmadığını ileri sürmesidir.
&#8226; İnkar; kabul etmemedir.
&#8226; İtiraz; bir hakkın doğumuna engel olan veya o hakkı sona erdiren olgulardır.
&#8226; Def&#8217;i; davalının borcunu, özel bir nedenden dolayı yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren haktır.
&#8226; Karine; bilinen bir durumdan bilinmeyen bir durumun varlığını çıkarmadır.
&#8226; Resmi sicil; resmi makamlar tarafından tutulan sicildir.
&#8226; Resmi senet; Noterler veya resmi makamlar tarafından düzenlenen belgedir.
&#8226; Hakkın kötüye kullanılması; bir hakkın dürüstlük kurallarına apaçık derecede aykırı surette özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşılmış bulunmaları demektir.
&#8226; Kişi; haklara ve borçlara sahip olabilen varlıklardır.
&#8226; Gerçek kişi; insanlardır.
&#8226; Tüzel kişi; başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca örgütlenmiş olan bağımsız mal topluluklarıdır.
&#8226; Cenin; kendisine gebe kalınmış ve doğumu beklenilen çocuktur.
&#8226; Ölüm; gerçek kişiliği sona erdiren hukuki bir olaydır.
&#8226; Hukuki olay; hukuk düzeninin kendilerine bir sonuç bağladığı olaylardır.
&#8226; Ölüm karinesi; bir kimsenin ölümüne kesin gözle bakılacak bir durumda kaybolması halinde, ölmüş sayılması ve o yerin en büyük mülkiye amirinin emriyle kütüğüne ölüm kaydının düşülmesidir.
&#8226; Birlikte ölüm karinesi; birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğünün ispat edilememesi durumunda hepsinin aynı anda ölmüş sayılmasıdır.
&#8226; Gaip; yok olan kişidir.
 
Hukua Giriş Özet(Devam)&#8226; Hak ehliyeti; hak ve borç sahibi olabilmedir.
&#8226; Fiil ehliyeti; bir kişinin kendi fiil ve işlemleri ile kendi lehine haklar, aleyhine borçlar yaratabilme iktidarıdır.
&#8226; Ayırt etme gücü; akla uygun biçimde davranma yeteneğidir.
&#8226; Ergin olmak; bir kimsenin kanunun belirttiği belli bir yaş sınırını aşmasıdır.
&#8226; Kısıtlık; bir kimsenin medeni hakları kullanma yetkisinin mahkemece kaldırılmasıdır.
&#8226; Hukuki işlem ehliyeti; bir kişinin hukuki işlemler yapabilme, hukuki işlemlerle kendi lehine haklar ve aleyhine borçlar yaratabilmesidir.
&#8226; Haksız fiil; hukuka aykırı zarar verici eylemlerdir.
&#8226; Tam ehliyetli; fiil ehliyetinin bütün koşullarına sahip olan kişidir.
&#8226; Sınırlı ehliyetli; tam ehliyetli olup, bazı sebeplerden dolayı ehliyetleri belli konularda kısıtlanmış olan kişidir.
&#8226; Sınırlı ehliyetli; ayırt etme gücü bulunan ancak, ergin olmayan ya da kısıtlı bulunan kişidir.
&#8226; İzin; önceden belirtilen rızadır.
&#8226; Onama; sonradan açıklanan rızadır.
&#8226; Tam ehliyetsizler; ayırt etme gücüne sahip olmayan kişidir.
&#8226; Fiil ehliyetine sahip olmanın 3 koşulu vardır. Bunlar; 1- Ayırt etme gücüne sahip olmak 2- Ergin olmak 3- Kısıtlı olmamaktır. Fiil ehliyetinin içeriğine, hukuki işlem ehliyeti, haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti ve dava ehliyeti girmektedir.
&#8226; Kişilik; geniş anlamda hak ve fiil ehliyetlerini, kişisel durumları ve kişilik haklarını içeren bir kavramdır.
&#8226; Kişilik hakları; bir kişinin maddi (bedensel), manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklardır.
&#8226; Tespit davası; bir saldırı sonucunda kişilik hakları zedelenmiş olan kimselere, sona ermesine rağmen etkisini devam ettirdiği takdirde, bu saldırının hukuka aykırılığını tespit ettirmek üzere açılacak davadır.
&#8226; Saldırıya son verilmesi davası; bir kimsenin kişilik haklarına yapılan hukuka aykırı saldırının mahkemece ortadan kaldırılması için açılan davadır.
&#8226; Önleme davası; halen mevcut olmamakla beraber, bir takım beklentilerden çok yakın bir zamanda gerçekleşmesi beklenen hukuka aykırı saldırının önlenmesi için açılan davadır.
&#8226; Maddi tazminat davası; kişilik haklarına, hukuka aykırı saldırıda bulunulan kimsenin, bu saldırıdan dolayı uğramış olduğu maddi zararların giderilmesi için açtığı davadır.
&#8226; Manevi tazminat davası; kişilik haklarına hukuka aykırı saldırıda bulunulan kişinin bu yüzden düşmüş olduğu üzüntü ve utancı gidermek için açtığı davadır.
&#8226; Tüzel kişi; belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş, hak ve fiil ehliyetine sahip kişi ve mal topluluklarıdır.
&#8226; Kişi topluluğu; belli bir amacın gerçekleştirilmesi için kişilerin bir araya gelmesi ile oluşmuş, bağımsız varlığa sahip topluluklardır.
&#8226; Mal topluluğu; belli bir amacın gerçekleştirilmesi için malların bu amaca örgütlenmesiyle oluşturulmuş, bağımsız varlığa sahip topluluklardır.
&#8226; Kamu hukuku tüzel kişileri; kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için, kamu hukukuna ilişkin kanun ve hukuk kuralları çerçevesinde oluşmuş tüzel kişiliklerdir.
&#8226; Özel hukuk tüzel kişileri; özel hukuka ilişkin kanun ve hukuk kuralları çerçevesinde oluşmuş tüzel kişiliklerdir.
&#8226; Şirket; kazanç paylaşmak amacı ile en az iki kişi ile kurulan özel hukuk tüzel kişisidir.
&#8226; Dernek; kazanç paylaşmak dışında bir amaçla en az yedi gerçek kişi ile kurulan kişi topluluğu niteliğinde özel hukuk tüzel kişisidir.
&#8226; Vakıf; başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın belli bir amaca örgütlenmesidir.
&#8226; Kanuni organ; tüzel kişilerin kanun gereğince sahip olmak zorunda oldukları organlardır.
&#8226; İradi organ; bir tüzel kişinin kanun gereği sahip olması gerekmeyen, isteğe bağlı organlardır.
&#8226; Tahsis (özgüleme) prensibi; tüzel kişilerin fiil ehliyetlerinin amaçları ile sınırlandırılmasıdır.
&#8226; İnfisah (dağılma); bir tüzel kişiliğin herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona ermesidir.
&#8226; Fesih (dağıtılma); bir tüzel kişiliğin bir kararla sona erdirilmesidir.
&#8226; Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler serbest kuruluş sistemi, izin sistemi, ve tescil sistemi olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukuk sisteminde bunlardan birinin benimsenmesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir.
&#8226; Borç ilişkisi; iki taraf arasında tek taraflı veya karşılıklı yükümlülükleri kapsayan hukuki bir bağdır.
&#8226; Alacaklı; bir borç ilişkisinde karşı tarafı, bir şeyi yapmaya, vermeye ya da bir şeyi yapmaktan kaçınmayı zorlamaya hakkı olan kişidir.
&#8226; Borçlu; alacaklıya karşı bir edimde bulunma yükümlülüğü altında olan kişidir.
&#8226; Edim; borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu borcun konusudur.
&#8226; Olumlu edim; bir şeyin yapılmasına veya verilmesine ilişkin edimdir.
&#8226; Olumsuz edim; bir şeyin yapılmamasına ilişkin edimdir.
&#8226; Kişisel edim; bizzat borçlu tarafından yerine getirilmesi gereken edimdir.
&#8226; Maddi edim; doğrudan doğruya borçlunun mal varlığı ile yerine getirilebilen, bizzat borçlu tarafından, yerine getirilmesi zorunlu olmayan edimdir.
&#8226; Sorumluluk; borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde, alacaklının borçlunun malvarlığına el atabilme olanağı.
&#8226; Sınırsız sorumluluk; borçlunun tüm malvarlığı ile sorumlu olmasıdır.
&#8226; Sınırlı sorumluluk; borçlunun, malvarlığındaki belli malları ile veya belirli bir miktar oranında bütün malları ile sorumlu olmasıdır.
&#8226; Hukuki işlem; bir hukuki sonuç oluşturmak için irade açıklamasında bulunmaktır.
&#8226; Sözleşme; iki tarafın, bir hukuki sonuç elde etmek için, karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamasında bulunmasıdır.
&#8226; İcap; bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için zaman bakımından önce yapılan irade açıklamasıdır.
&#8226; İcaba davet; bir sözleşmenin oluşabilmesi için, açıklanan irade beyanının sadece konuya görüşme amacıyla yapılmasıdır.
&#8226; Kabul; icabın karşı tarafça olumlu biçimde cevaplandırılmasıdır.
&#8226; Örtülü (zımni) kabul; kabulcünün, icabı kabul etmiş olduğu sonucunun çıkarılmasına neden olan tutum ve davranışlarıdır.
&#8226; Haksız fiil; hukuk düzeninin hoş görmediği, zarar verici eylemlerdir.
&#8226; Haksız fiil sorumluluğu; hukuken uyulması zorunlu olan bir hakkın çiğnenmesi sonucunda ortaya çıkan sorumluluktur.
&#8226; Kast; hukuk düzeninin izin vermediği bir fiili bilerek, isteyerek işleme iradesidir.
&#8226; İhmal; hukuka aykırı sonucu istememekle beraber, bu sonucun doğmaması için gerekli dikkat ve özeni göstermemektir.
&#8226; Zarar; Kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilmedir.
&#8226; İlliyet bağı; bir sebep ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişkidir.
&#8226; Sebepsiz Zenginleşme; hukuken geçerli bir sebep olmaksızın, bir kimsenin zararına zenginleşmesidir.
&#8226; Şekil; bir hukuki işlemin veya belirtilen bu iradenin dış görünüşüdür.
&#8226; Kanuni şekil; kanunun öngördüğü şekil.
&#8226; İradi şekil; kanunun şekle bağlamadığı bir sözleşmenin, taraflarca, belli bir şekle uyularak yapılmasının kararlaştırılmasıdır.
&#8226; Geçerlilik şekli; bir sözleşmenin geçerli olarak meydana gelebilmesi için gerek kanun gerekse tarafların iradesi gereği uyulması gereken şekildir.
&#8226; İspat şekli; bir sözleşmenin varlığını ispat için gerekli olan şeklidir.
&#8226; Şahadetname; resmi makamların; özel bir kurumun bir kişinin bildiği bir olguy onamak ve doğrulamak için düzenlediği belgedir.
&#8226; Resmi şekil; hukuki işlemin yetkili bir resmi makam önünde yapılmasıdır.
&#8226; Karine; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun çıkartılmasıdır.
&#8226; Mutlak butlan; bir hukuki işlemin kamu düzenine, ahlaka aykırı olması veya esaslı koşullara sahip bulunmamasıdır.
&#8226; Muvazaa; tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları, fakat görünürdeki bu işlemin geçerli olmayacağı konusunda anlaşmalarıdır.
&#8226; İrade bozukluğu; bir kimsenin iradesi ile irade açıklaması arasında istenmeden meydana gelen uygunsuzluktur.
&#8226; Üçüncü kişi; bir sözleşmenin tarafları ile onların temsilcilerinin dışındaki kişilerdir.
&#8226; Temsil; başkası adına, hukuki bir işlem yapmak veya tasarrufta bulunmaktır.
&#8226; Temsilci; bir hukuki işlemi başkası adına yapan kişidir.
&#8226; Üçüncü kişi; temsilcinin, temsil olunan adına, kendisi ile hukuki işlem yaptığı kişidir.
&#8226; Dolaylı temsil; temsilcinin bir hukuki işlemi, kendi adına ve temsil olunanın hesabına yapmasıdır.
&#8226; Doğrudan doğruya temsil; temsilcinin, bir hukuki işlemi, temsil olunanın adına ve hesabına yapmasıdır.
&#8226; Ulak; bir hukuki işlemin oluşması için bir tarafın irade açıklamasını diğer tarafa ileten kişidir.
&#8226; Temsil yetkisi; başkasının adına ve hesabına hukuki işlem yapabilme yetkisidir.
&#8226; Velayet; çocuklar üzerinde ana babanın kanundan doğan haklarıdır.
&#8226; Vesayet; velayet altında bulunmayan küçük ve kısıtlıların çıkarlarını korumak üzere mahkemece yasal temsilci atanmasıdır.
&#8226; Temsil belgesi; temsilcinin temsil yetkisini gösteren belgedir.
&#8226; Halef; başkasının yerine geçen, ardıl.
&#8226; İfa; borçlanılan şeyin yerine getirilmesidir.
&#8226; Muaccel; vadesi gelmiş
&#8226; İfa yeri; borcun yerine getirilmesi gereken yerdir.
&#8226; Temerrüt; borçlunun borcunu ödememekte, alacaklının alacağını almamakta direnmesidir.
&#8226; Ferdiyle belli şey; nitelikleri ile belli edilmiş şey, cins
&#8226; Nev&#8217;iyle belli şey; cins olarak belli edilmiş parça.
&#8226; Muacceliyet; borçlunun edimini yerine getirmekle yükümlü olduğu andır.
&#8226; Muaccel borç; ifa zamanı gelmiş, ifası istenebilecek borçtur.
&#8226; Müeccel borç; ifa zamanı henüz gelmemiş, ifası henüz istenemeyecek borçtur.
&#8226; Vade; bir işin yapılması veya borcun ödenmesi için öngörülen sürenin sonudur.
&#8226; Ademi ifa; ödemezlik, borçlunun, yüklendiği edimi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesidir.
&#8226; Mücbir sebep; zorlayıcı neden, önceden göz önüne alınmasına ve bunun sonucu olarak ortadan kaldırılmasına olanak bulunmayan ve bir dış etkiden ileri gelen olaydır.
&#8226; Beyine; kanıt, herhangi bir olayın veya hukuki ilişkinin doğruluğunu ortaya çıkarmak için başvurulan her türlü araçtır.
&#8226; Borçlunun temerrüdü (direnimi); halen ifası mümkün olan muaccel bir borcun alacaklının ihtarına rağmen borçlu tarafından zamanında ifa edilmemesidir.
&#8226; İhtar (protesto); alacaklının tek yanlı irade açıklaması ile borçluyu ifaya davet etmesidir.
&#8226; İhbar; zaman verme, bildirme.
&#8226; Müsbet (olumlu) zarar; alacaklının borcun ifasındaki menfaatinin yerine getirilmemiş olmaması nedeni ile uğradığı zarardır.
&#8226; Temerrüt faizi; para borçlusunun temerrüde (direngen duruma) düşmesi halinde alacaklıya ödemek zorunda kaldığı bir tür tazminattır.
&#8226; Menfi (olumsuz) zarar; geçerli olduğuna inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi yüzünden uğranılan zarardır.
&#8226; Borcun sona ermesi; bir borç ilişkisinin veya doğmuş olan tek bir borcun sona ermesidir.
&#8226; Fer&#8217;i borç; asıl borca bağlı yan borçtur.
&#8226; Takas; bir borcun, bir karşı alacağın feda edilmesi suretiyle sona erdirilmesidir.
&#8226; Kanuni takas; kanun tarafından tanınmış olan takastır.
&#8226; Akdi takas; tarafların aralarında anlaşarak yaptıkları bir sözleşmeye dayalı takastır.
&#8226; Mahsup; bir alacak miktarında belli olgular nedeniyle indirim yapmaktır.
&#8226; Zamanaşımı; kanun tarafından belirlenmiş şartlar altında belli bir süre içinde alacaklının hareketsiz kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesidir.
&#8226; Kazandırıcı zamanaşımı; kanunun belirlediği sürenin geçmesi ile ve belli şartlarla bir kimseye mülkiyet ve başkaca bir ayni hak kazandıran zamanaşımıdır.
&#8226; Aciz vesikası; icra ve iflas hukukunda, borçlunun malları satılıp paylaştırıldıktan sonra, alacaklarının tamamına kavuşamamış olan alacaklılara verilen belgedir.
&#8226; Zamanaşımının durması; kanunda sayılan sebeplerden birinin bulunması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu sebebin devamı süresince işlemeye başlaması veya başlamış ise devam etmemesidir.
&#8226; Zamanaşımının kesilmesi; kanunda sayılan sebeplerden birinin bulunması dolayısı ile zamanaşımı süresinin o ana kadar işlemiş olan kısmının ortadan kalkması ve sürenin yeni baştan işlemeye başlamasıdır.
&#8226; Satım Sözleşmesi; satıcının satılan malı, alıcının borçlandığı, bir satış parası karşılığında, ona teslim ve mülkiyeti devretmek borcunu yüklenmiş olduğu sözleşmedir.
&#8226; Semen; alıcının, satın aldığı mala karşılık olarak alıcıya ödeyeceği paradır.
&#8226; Cari fiyat; borsa dışında piyasası olan belli cins bir malın belli bir ticaret çevresindeki ortalama fiyatıdır.
&#8226; Yarar; satım sözleşmesinin yapılmasından itibaren teslime kadar geçecek süre içinde satılan şeyde kendiliğinden meydana gelen fazlalıklardır.
&#8226; Hasar; malı teslim almadığı halde semeni ödeme tehlikesi ile karşılaşmadır.
&#8226; Taşınır satımı; konusunu taşınabilir şeylerin oluşturduğu satımdır.
&#8226; Taşınmaz satımı; konusunu taşınmaz şeylerin oluşturduğu satım türüdür.
&#8226; Taksitle satım; alıcının ödeyeceği satım parasının bölünerek, belli aralıklarla ödenmesi şartıyla yapılan satımdır.
&#8226; Artırma ile satım; artırmaya katılan en yüksek öneride bulunan ile yapılan satımdır.
&#8226; İsteğe bağlı açık artırma; herkesin katılabileceği artırma türüdür.
&#8226; İsteğe bağlı özel artırma; ancak belli kimselerin katılabilecekleri artırma türüdür.
&#8226; Hükmen teslim; kendiliğinden teslim edilmiş sayılmadır.
&#8226; Zilyetliğin havalesi; devir olunacak malın üçüncü kişinin elinde bulunması halinde, mülkiyetin devri amacıyla devredenin, bu kişiden malın devralacak olana teslimini istemesidir.
&#8226; Kısa elden teslim; malı devralacak kimsenin devralacağı malı elinde bulundurması halinde mal geri alınıp tekrar teslim edilmeksizin mülkiyetin devri amacı ile o malın mülkiyetinin devredilmesidir.
&#8226; Ayıba karşı garanti; satılan şeyin satıcının belirttiği ve vaad ettiği nitelikleri taşımaması halinde veya satılan şeyin değerini ya da sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklerin bulunması durumunda satıcının sorumluluğudur.
&#8226; Ayıp; bir malın sakatlık gibi hukuksal bir nedenle değerini veya maldan beklenen yararı ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan durumudur.
&#8226; Zapta karşı garanti; satıcının satılan şey üzerinde üçüncü kişilerin ayni veya kuvvetlendirilmiş şahsi haklarının bulunmadığını garanti etmesidir.
&#8226; Kira sözleşmesi; bir bedel karşılığında bir şeyin kullanılmasının veya ondan yararlanılmasının belli bir süre ile başka bir kimseye bırakılmasıdır.
&#8226; Adi kira; kiracıya kiralanan şeyi sadece kullanma hakkı veren kira türüdür.
&#8226; Ürün kirası; kiracıya kiralanan her şeyin hem kullanma hem de onun semerelerini toplama hakkı veren kira türüdür.
&#8226; Semere; ürün
&#8226; Feshi bildirme; sözleşmelerde, taraflardan birinin sözleşme hükümlerine devam etmeyeceği yolundaki iradesini karşı tarafa bildirmesidir.
&#8226; Fesih; hukuksal işlemin irade ile ortadan kaldırılmasıdır.
&#8226; Vekalet sözleşmesi; vekilin, vekalet verene ait bir işin yönetimi veya bir hizmetin görülmesi konusunda vekalet veren ile yaptığı sözleşmedir.
&#8226; Genel vekaletname; vekalet verenin, vekile bütün hukuki işlemleri kapsayacak şekilde temsil yetkisi verdiği vekaletnamedir.
&#8226; Özel vekaletname; vekalet verenin, vekile belli bir veya birkaç hukuki işlemi kapsayacak şekilde temsil yetkisi verdiği vekaletnamedir.
&#8226; Azil; vekalet verenin, tek taraflı irade açıklaması ile vekalet sözleşmesine son vermesidir.
&#8226; İstifa; vekilin, tek taraflı irade açıklaması ile vekalet sözleşmesine son vermesidir.
&#8226; Kefalet sözleşmesi; kefilin, borçlunun borcunu yerine getirmemesi halinde bundan kişisel olarak sorumlu olmayı alacaklıya karşı yüklendiği sözleşmedir.
&#8226; Fer&#8217;i; asıla bağımlı, asılı izleyen ( borç, faiz vb.)
&#8226; Tali; ikincil, ikinci derecede, yan. Sonradan gelen.
&#8226; Adi kefalet; alacaklının, öncelikle borçluyu, daha sonra kefili takip edebileceği kefalettir.
&#8226; Tartışma def&#8217;i; adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmaksızın doğrudan kefile başvurduğunda, kefilin, alacaklıya karşı önce asıl borçluyu takip etmesi gerektiğini ileri sürmesidir.
&#8226; Müteselsil kefalet; alacaklının önce asıl borçluyu takip etmeksizin doğrudan doğruya kefile başvurabileceği kefalet türüdür.
&#8226; Birlikte kefalet; aynı borca birbirlerinden haberdar olarak birden fazla kimsenin kefil olmasıdır.
&#8226; Taksim def&#8217;i; adi birlikte kefalette alacaklı, kefillerden birinden kendi payından fazlasını istediğinde, kefilin alacaklıya karşı sadece kendi payından sorumlu olduğunu ileri sürmesidir.
&#8226; Kefile kefalet; kefilin alacaklıya karşı kefilin yüklenimine güvence vermesidir.
&#8226; Rücua kefalet; kefilin, borçludan rücu sebebiyle alacağını alamayan asıl kefilin bu alacağına güvence vermesidir.
&#8226; Halef; birinden sonra gelip onun yerine geçen kimsedir.
&#8226; Finansal kiralama; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka şekilde sağladığı bir malın zilyetliğini, her türlü yararı sağlamak üzere ve belirli bir süre feshetmemek şartı ile bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.
&#8226; Feshedilmezlik süresi; kanunda yer alan fesih sebepleri dışında feshin mümkün olamayacağı süredir.
&#8226; Factoring; vadeli satış yapan firmaların mal satışından doğan alacak haklarını factor adı verilen finansal kuruluşlara satmak suretiyle kısa vadeli kaynak sağladıkları bir finansman tekniğidir.
&#8226; Yargı; hukuk kurallarının bağımsız mahkemelerce belli bir olaya uygulanması faaliyetidir.
&#8226; I Anayasa yargısı; anayasa mahkemesi&#8217;nin bu sıfatla baktığı işler ile yüce divan sıfatıyla gördüğü işlerdeki faaliyetleri kapsayan yargı türüdür.
&#8226; Anayasa mahkemesi; onbir asil ve dört yedek üyeden oluşan ve kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün Anaya ya uygunluğunu denetleyen bir yüksek yargı organıdır.
&#8226; İdari yargı; idari makamların, idare hukuku alanındaki faaliyetleri dolayısı ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesini konu alan bir yargı türüdür.
&#8226; İptal davası; idare tarafından verilmiş olup da yetki, şekil, sebep, konu ve amaç bakımlarından hukuka aykırı bir kararın ortadan kaldırılmasına yönelik olan ve idari yargı organlarında görülen davadır.
&#8226; Tam yargı davsı; idarenin aldığı kararlar veya yaptığı eylemler sebebiyle zarara uğrayan kişinin, zararını idareden alabilmesini sağlayan ve idari yargı organlrında görülen davadır.
&#8226; Danıştay; idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii ve kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakan bir yüksek yargı organıdır.
&#8226; İlk derece mahkemesi; bir uyuşmazlığı(davayı) karara bağlayan mahkemedir.
&#8226; Son derece mahkemesi; ilk derece mahkemeleri tarafından verilmiş olan kararları temyiz yoluyla kontrol eden yüksek mahkemedir.
&#8226; Askeri yargı; askeri mahkemelerin ceza hukuku alanındaki faaliyetleri ile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin bulunan idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesindeki yargısal faaliyetlerdir.
&#8226; Disiplin mahkemesi; askeri ceza yargısında yer alan bir ilk derece mahkemesidir.
&#8226; Askeri ceza yargısı; askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetlerdir.
&#8226; Askeri Yargıtay; askeri mahkemelerden verilen karar ve hükümlerin son incelemesini yapan ve asker kişilerin kanunla belirlenen beki davalarına bakan ilk ve son derece mahkemesidir.
&#8226; Askeri idari yargı; asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmetlere ilişkin bulunan idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesindeki yargısal faaliyetlerdir.
&#8226; Adli yargı; adalet mahkemeleri tarafından yürütülmekte olan yargısal faaliyetlerdir.
&#8226; Ceza yargısı; adli yargıda, ceza mahkemelerinin ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetleridir.
&#8226; Medeni yargı; adli yargıda, hukuk mahkemelerinin özel hukuk alanındaki yargısal faaliyetleridir.
&#8226; Bölge Adliye mahkemesi; ilk derece mahkemeler ile son derece mahkeme arasında yer alan ve ilk derece mahkemelerinin hükümlerini kontrol eden ikinci derece mahkemedir.
&#8226; Yargıtay; adliye mahkemelerinden verilen karar ve hükümlerin son incele makamı olup, kanun ile belirlenen bazı davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakan bir yüksek yargı organıdır.
 
Genel İşletme Tam Özet
01. İşletme Kavramı
Bu Ünitede; İşletme biliminin ve işletmelerin ekonomik sistem içindeki yerini, işletme kavramını ve işletmelerle bağlantılı temel kavramları inceleyeceğiz. Artık;

- işletme bilimin kapsamını,
- ekonomik Sistemin ne olduğunu,
- üretim faktörlerinin neler olduğunu,
- gereksinme ve isteklerin ekonomi içindeki yerini,
- talep kavramını,
- mal ve hizmet türlerini,
- tüketim ve tüketici kavramlarını,
- etkenlik ve ilgili kavramları,
- işletme kavramını ve içeriğini öğrenmiş olacağız.

İşletme Bilimi, işletmeleri ilgilendiren iç ve dış olayların açıklanması, çözümlenmesi ve sistemleştirilmesinin yanında, işletmelerin toplum içindeki yerini belirleme işlevini görür.

Ekonomik yaşamın ve ekonomik faaliyetlerin çıkış noktası insan gereksinme ve istekleridir. İşletmelerin temel işlevi değişik boyutlardaki insan gereksinme ve isteklerinin giderilmesidir. Gereksinmelerin değişimine ve gelişimine bağlı olarak işletmelerin ortaya koyduğu ürünler de yenilenir.

İnsan gereksinmelerini giderme özelliğine sahip mal ve hizmetlere ekonomik mal ve hizmetler denir. Mal ve hizmetlerin üretimi için, emek, doğa, sermaye, teknoloji ve girişimci olarak sıraladığımız üretim faktörleri bir araya getirilir. İnsan gereksinme ve isteklerini gidermeye yarayan araba, kalem, televizyon gibi somut araçlara mal denir. Mallar değişik ölçülere göre sınıflandırılır. İnsan gereksinmelerini karşılamakla birlikte, somut olmayan araçlara hizmetler diyoruz. Oteller, bankalar ya da hastaneler hizmet üreten işletmelerdir.

Mal ve hizmetlerin kullanımı ile tüketim ortaya çıkar. Mal ya da hizmetleri bireysel gereksinmeleri için alanlara son tüketici, üretim, alıp satma ya da işletme kurmak amacıyla satın alanlara endüstriyel tüketici diyoruz. Satın alma gücü bulunan bireylerin ekonomik mal ve hizmetlere karşı gösterdiği satın alma işlevi talep olarak niteleriz. İşletme kavramının yaygın olarak kullanılan tanımı işletmeyi mal ve/veya hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirildiği ekonomik birim olarak açıklar. Özel girişim, bireylerin devlet müdahalesi olmaksızın; kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda davrandığı sistemdir. Temel unsurları, özel mülkiyet hakkı, seçme, özgürlüğü, kâr elde etme hakkı ve serbest rekabettir.

02. İşletmelerin Özellikleri
Bu Ünitede işletmelerin genel ve özel amaçlarını,belirli işlevlerini, çevrelerindeki çıkar grupları ile olan karşılıklı etkileşimlerini ve işletmeleri gruplandırırken temel aldığımız ölçütleri inceleyeceğiz. Artık;

- işletmelerin ne tür amaçları olduğunu,
- işletmelerin işlevlerinin neler olduğunu,
- işletmelerin çevresindeki karşılıklı etkileşim içinde olduğu çıkar gruplarının özelliklerini ve etkileşimin boyutlarını,
- işletmeleri gruplandırırken ne gibi ölçütleri kullandığımızı,
- farklı özelliklere göre gruplandırılan işletmelerin özelliklerinin neler olduğunu öğrenmiş olacağız.

İşletmelerin amaçları, bir işletmenin ulaşmak istediklerini ifade eder.Amaçlar; ne, neden. ne zaman, nasıl,hangi kapsamda, nerede yapılacak sorularına verilecek yanıtları şekillendirir. İşletmelerin başarılı olmasında ve sağlıklı kararlar alınmasında temel koşul, ne yapılacağının bilinmesidir. İşletmelerin genel amaçları, kâr elde etmek, topluma hizmet etmek, işletmenin varlığını sürekli kılmaktadır. İşletmelerin özel amaçları, sosyal sorumluluk, çevrecilik, kaliteli ve nitelikli bir çalışma ortamı, çalışanlara daha iyi ücret, çevre koşullarına uyum,uluslar arası ilişkiler vb. olarak sıralanabilir.

İşletmelerin işlevlerini genel veya özel amaçları şekillendirir. Bu işlevler işletmenin belirli bölümlerinde gerçekleştirilir. Yönetim, üretim, pazarlama, finansman, personel, muhasebe, ar-ge, halkla ilişkiler, ulaştırma, depolama bunlardan başlıcalarıdır. Günümüzdeki gelişmeler, işletmecilik işlevleri ve uygulamalarında yenilikleri zorunlu kılmıştır. Klasik işlevlerin yanı sıra, çağdaş, global ve rekabetçi anlayışın gerektirdiği işlevler de büyük önem kazanmıştır. İnsan kaynakları, planlama, reklam ve promosyon, eğitim, kalite kontrol, uluslararası ilişkiler çağdaş işletmelerde sürdürülen işlevlerden bazılarıdır. İşletmelerde, yukarıda sözü edilen işlevlerden hangilerinin uygulanacağı ya da hangileri için ayrı bölümler açılacağı; üst yönetimin yaklaşımı, üretim konusu, sektör özellikleri, işletmenin içinde bulunduğu özel koşullar, büyüklük gibi unsurların etkisi altında kararlaştırılır. İşletmelerin çevresini oluşturan çıkar grupları ile ilişkisi, onların beklentilerini karşılama ve faaliyetleri yoluyla onları etkileme biçiminde ortaya çıkar.

Her işletme, çevresindeki kişi veya kurumlara karşı sorumludur. Bu sorumluluğun gereği olarak bu kişi veya kurumların çeşitli beklentileri ve gereksinmelerini karşılamak zorundadır.İşletmelerin çevre ilişkileri ve sorumlulukları iç ve dış çevre olarak ayrılmıştır. İç çevre unsurları, işletmeyi doğrudan etkileyen ve karşılığında işletme faaliyetlerinden doğrudan etkilenen unsurlardır. İşletmelerin iç çevresinde yer alan temel unsurlar; sermaye sahipleri, yöneticiler ve yönetilenler yani çalışanlar ve onlardan kaynaklanan yönetim biçimi ya da örgüt kültürüdür. İşletmelerin dış çevresinde; devlet ve yasalar, tüketiciler, toplum yapısı ve kültürü, rakipler, tedarikçi işletmeler, diğer işletmeler ve tüm bu unsurların bir arada oluşturduğu piyasa koşulları yer alır.

İşletmeler birbirinden farklı yapı ve özelliklere sahiptir. İşletmelerin gruplandırılmasında geçerli olan ölçütler; mal ve hizmet türü, üretim araçlarının mülkiyeti, hukuki yapıları, ulusal kökeni, işletmeler arası anlaşmalar ve diğerleridir.

03. İşletmelerin Kuruluşu
Bu Ünitede işletmelerin kuruluşunda alınacak kararların, yatırımın başarısında önemli rol oynadığını öğreneceğiz. Artık;

- işletmelerin kuruluş kararlarındaki aşamaları,
- yapılabilirlik (fizibilite) araştırmalarının neler olduğunu,
- projenin yatırım kararına hangi aşamada dönüştüğünü,
- işletmelerin kuruluş yerinin belirlenmesinde dikkate alınan etkenleri öğrenmiş olacağız.

İşletmelerin kuruluşunda alınacak kararlar, yatırımın kârlılığında önemli rol oynar. İşletmelerin kuruluşunda ilk olarak yatırım düşüncesi oluşur. Yatırımın yapılabilirliğini belirlemek üzere ekonomik, teknik, finansal, yasal ve örgütsel fizibilite çalışmaları yapılır. Bu çalışmalara dayalı olarak bir ön proje oluşturulur. Ön proje, yatırıma ilişkin bütün bilgilerin ayrıntılarını kapsar ve yatırım kararı için temel bir göstergedir. Proje onaylandıktan sonra kesin projeye dönüştürülür ve sonraki aşamada yatırım gerçekleştirilir. Kesin üretim aşamasına geçilerek, yatırım süreci tamamlanır. İşletmelerin kuruluş yeri seçimi, üzerinde titizlikle durulması gereken bir diğer konudur. Kuruluş yeri seçiminde dikkate alınan etkenler; hammadde, ulaştırma, pazara yakınlık, işgücü, enerji ve yakıt, su, iklim koşulları, atıkların giderilmesi, özendirme önlemleri ve diğer etkenlerdir.

04. İşletmelerin Büyümesi
Bu ünitede işletmelerin büyümesinin önemini ve bunun yanında küçülmenin de gerekli olduğunu öğreneceğiz. Artık:

- büyümenin gerekliliğini
- büyüme nedenlerini
- büyüme biçimlerini
- birleşme yoluyla büyüme yollarını
- küçülme olgusunu öğrenmiş olacağız.

İşletmelerde bazı temel amaçlar vardır. Devamlılığı sağlama, kâr ve büyümedir. İşletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanırlar. Bazı işletmelerin büyümenin sağlayacağı yararlara karşın, getireceği sıkıntılar ve olumsuzluklar yüzünden büyümeye karşı isteksiz oldukları görülmektedir. Büyüme yaşayan her canlı varlık için doğal bir gelişmedir. İşletmeler de canlı bir organizmaya benzediğine göre, kurulması ve büyüme sürecine girmesi doğaldır. İşletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanır. Büyüme bir işletmenin varlığı için son derece önemlidir. Büyüme olmayan bir işletmede yaratıcı faaliyete yer verilemeyeceği için güçlü bir yönetim de olamaz. İşletmelerde büyüme her yöneticinin temel düşüncesi olmakta ve her fırsatta büyüme olgusunu sağlamak için yollar aramasına neden olmaktadır. Büyümenin çevre , finansman , üretim ve pazarlama açısından incelenmesi söz konusudur.

İşletmeler başlangıçta küçük bir işletme olarak kurulurlar. Çoğunlukla bir tek işletme olarak faaliyete başlanır ve bu işletmeler için işletme seviyesi ile şirket seviyesi aynı anlama gelir. Büyüme biçimlerinden birini seçmek için ele alınacak konulardan bazıları arasında işletmelerin mevcut durumu, işletmenin faaliyet gösterdiği endüstri alanı, üretilen mallara karşı olan talebin trendi, ekip işletmelerin büyüme modelleri ve ekonominin gidişi sayılabilir. İşletmelerde görülen en önemli büyüme çeşidi iç büyümedir. İşletmenin kendi kaynaklarıyla büyümesi iç büyümedir. Dış büyüme, işletmenin iç kaynakları yeterli olmadığı durumda başvurduğu bir yoldur. Bazen işletmeler birleşme yoluyla büyürler. Tröstler, işletmelerin birleşmesinde en çok görülen örneklerinden biridir. Tröstte amaç, birleşerek pazarın daha geniş bir bölümüne sahip olmaktır. Tröstte birliğe giren işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybederler. Konsernler tipik bir tekelleşme örneğidir. Konsernde amaç maliyet düşürmedir.

Karteller tröstlerden çok farklıdır. Birleşerek tüketicilerin aleyhine çalışan ve kâr arttırmak için faaliyet gösteren birleşme yoludur. Bu özelliği nedeniyle, çok liberal ülkelerde bile yasaklanmaktadır. Kartelin çeşitleri arasında en başta fiyat kartelleri gelir. Burada amaç belli bir fiyatla malların kartele bağlı işletmeler tarafından satılmasıdır. Diğer kartel çeşitleri arasında bölge karteli, miktar karteli sayılabilir. Holdinglerde tamamen bağımsızlık kaybedilmez. Bu birleşmede amaç oy çokluğu sağlayarak bazı işletmelerin yönetimini ele geçirmektir.

Farklı bir büyüme biçimi ise satın alma yoluyla büyümedir. İşletmelerin pazarını genişletmek veya yeni pazarlar kazanmak amacıyla, tesisleri ve kaynakları uygun olan fakat başarılı bir şekilde çalıştırılamayan işletmelerin satın alınmasını ifade eder.

İşletmelerde küçülme 1980&#8242;li yıllardan sonra gündeme gelmiştir. Küçülme ile ilgili olarak, yanlış düşünceler, küçülmenin iyi anlaşılmasını engellemektedir. Özellikle ülkemizde küçülme, işletmenin olumsuz koşullara itildiğini veya işletmenin iflasa doğru gittiğini anımsatıyordu. Bu kanı, büyüme ile ilgili varsayımlardan geliyordu. Küçülme için karar verme riskli bir iştir. Küçülme birçok sorunu da beraberinde getirir. Küçülme ile işletmeler bazı beklentilerin içine girerler. Bunlar giderlerin azalması, bürokrasinin azalması, hızlı karar alma, iletişimde açıklık, girişimciliğin gelişimi ve verimlilikte artıştır.

05. İş Ahlakı ve Toplumsal Sorumluluk (Etik-Töresel Kurallar)
Bu Ünitede; iş ahlâkı ve etik kavramını, bu kavramların yasa ile ilişkisini, işletmelerde etikle bağlantılı davranışların neler olduğunu, etik çalışmaların nedenlerini, etik konuların sınıflandırmasını, işletmedeki etik sorunların taraflarını inceleyeceğiz. Artık;

- iş ahlâkı (etik) kavramını,
- etik ve yasa ilişkisini,
- işletmelerde etikle bağlantılı davranışları,
- toplumsal sorumluluk ve etik ilişkisini ,
- etik çatışmalarının nedenlerini,
- etik konuların sınıflandırılmasını,
- işletmelerdeki etik sorunların taraflarını,
- etik davranışların denetlenmesi yollarını öğrenmiş olacağız.

Etik, insanlar için neyin doğru ve iyi olduğunun ortaya konmasıdır. Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan temel kurallar ya da değişkenlerdir. Etik ve yasalar her zaman için örtüşmez. Kimi konularda etik ve yasalar arasında tam bir uyum vardır. Kimi konularda ise etik ve yasalar arasında farklılıklar ortaya çıkar. İşletme kararları, kimi zaman etik olmayan ama yasal bir yapıya; kimi zaman etik ama yasadışı bir yapıya; kimi zamanda hem etik olmayan hem de yasal olmayan bir yapıya dönüşebilmektedir. İşletmelerde etik açısından sorgulanacak davranışları; denetim dışı, görevde hatalı davranma, görevi kötüye kullanma, görevi bilinçli olarak sürekli kötüye kullanma olarak sıralayabiliriz. Bu davranışların her biri, işletme için olumlu veya olumsuz sonuçlara yol açar.

Toplumsal sorumluluk, toplumla işletmeler arasındaki bir toplumsal anlaşmadır. Buna karşılık etik bireysel karar almayı ilgilendiren ahlâk kurallarıyla ilgilidir. İşletme etiği, bireysel kararların ahlâki kurallar ve ilkeler üzerindeki etkisiyle ilgiliyken; toplumsal sorumluluk, örgütsel kararları ve bu kararların toplum üzerindeki etkileriyle bağlantılıdır. İşletmelerde etik çatışmaların nedenlerinin başında, bireysel değer yargıları ile çalışılan işin ve yaşanılan toplumun değer yargıları arasındaki çatışma gelir. Ayrıca, işin özellikleri ile örgüt kültürü arasındaki çelişki etik sorunlar yaratabilir. İşletmelerde temel etik sorunları; çıkar çatışmaları, içtenlik ve doğruluk, iletişim örgütsel ilişkiler konularında ortaya çıkar. Kişiler kendi kişisel çıkarlarını, örgütlerin önünde tuttuğunda çıkar çatışması ve etik sorunlar doğar. İşletmelerin yönetimde doğruluk ve konusunda sapma olduğunda etik sorunlar doğar. İletişim eksikliğinden ya da zamanında bilgilendirilmemekten dolayı etik sorunlar yaşanabilir. Örgüt üyelerinin tüketicilere, girdi sağlayanlara, astlara, üstlere ve çeşitli kişileri karşı davranışlarından dolayı etik sorunlar yaşanabilir. Etik davranışların denetlenmesinde çeşitle teknikler geliştirilebilir. Bu amaçla stratejiler geliştirilmesinde izlenecek aşamalar; örgütleme, eşgüdümleme, güdüleme ve iletişim olarak sıralanabilir.

06. Yönetim Kavramı
Bu Ünitede yönetimin tanımını, yönetimi tiplerini, yönetim piramidini, yöneticinin rollerini, yönetsel yetenekleri ve yönetim düşüncesinin gelişimini inceleyeceğiz. Artık;

- yönetici tiplerinin ne olduğunu,
- yönetim piramidinin nasıl oluştuğunu,
- yöneticinin üstlendiği rollerin neler olduğunu,
- yönetim düşüncesi gelişimi sürecindeki yaklaşımların temel özelliklerini öğrenmiş olacağız.

Yönetim ve yönetici kavramları başkalarına iş gördürme, başkaları aracılığı ile işi başarma ve amaçlara ulaşmanın söz konusu olduğu her durumda kullanılmaktadır. Ailesel yönetim, siyasal yönetim ve profesyonel olarak özetlediğimiz üç yönetim türü birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış değildir. Bunların üçü de bir arada bulunabilir; ama önemli olan ekonomik gelişmeye paralel olarak bu türlerin etkinlik ve yaygınlık derecelerinin değişmesidir. Başkaları vasıtasıyla işgörme tanımına yani yönetime daha yakından bakarsak, bunun teknik, beşeri ve kavramsal olmak üzere üç boyutu olan bir faaliyetler topluluğu olduğunu görürüz. Yöneticilerin sahip olması gereken teknik yetenek; yöneticinin doğrudan yönetmekle sorumlu olduğu alan hakkında gerekli bilgiye sahip olmasını ifade eder. Beşeri ilişkiler yeteneği; insanlarla işbirliği yaparak onları çalışmaya yönlendirme yeteneğidir.

Kavramsal yetenek; işletmenin bütününe yönelik, politika ve stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Yönetimin incelenmesi ise geçen yüzyılda başlamıştır. Yönetim olayına farklı yaklaşımlar klasik, neo-klasik ve modern olarak gruplanabilir.

Klasik yöntemin teorisini Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci Yaklaşımı ve Bürokrasi olmak üzere ayrı akımlar halinde inceliyoruz. Bilimsel yönetimde, üretim süreçlerinin plânlanması ve kontrolü; yönetsel teoride, hiyerarşik yapılanma ve bürokrasi modelinde bürokratik iç etkinliğe ilişkin kurallar önerilmektedir. Neo klasik teori, ağırlıklı olarak insan unsuru üzerinde durur. Modern teorinin temel yaklaşımı ise, olayları sistem bakış açısı ile ve çevre etkileşimi ile birlikte değerlendirmesidir.

07. Yönetim İşlevleri
Bu Ünitede yönetim işlevlerinden plânlama, örgütleme, yöneltme ve denetimi inceleyeceğiz. Artık;

- yönetici işlevlerinin neler olduğunu,
- plânlamanın nasıl yapıldığını,
- plân türlerini,
- örgütleme sürecini ve ilkelerini,
- yöneltme işlevi açısından güdülemenin, liderliğin, grup yapılarının ve iletişimin özelliklerini,
- denetim işlevini ve denetimin nasıl yapılacağını öğrenmiş olacağız.

Yukarıdaki yetenekleri kazandığımızdan emin olmak için, kendimizi sınayalım bölümündeki soruları yardım almadan yanıtlamaya çalışınız. Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar büyük ölçüde doğru ise, bir sonraki üniteye geçebilirsiniz. Ancak soruları yanıtlamakta zorlandığınızı hissediyorsanız, geriye dönerek ilgili bölümleri tekrar etmenizi öneririz. Unutmayın ! Başarınız büyük ölçüde bireysel çalışmanıza ve daha sonra ünite içindeki uyarı ve önerilere uymanıza bağlıdır. Bir üniteyi anladığınızdan emin olmadan ilerlemeniz size ileride daha fazla yük getirecektir. Yönetim bir süreç olarak ele alınır. Bu süreç, bir yöneticinin belirli fonksiyonlarını açıklamak suretiyle konunun anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu ünitede ele alınan dört işlevler daha sonra kullanılan kavramlara bir temel oluşturmaktadır.

Diğer bir deyişle, bu işlevler yönetimle ilgili kavramlara bir giriş olarak ele alınmaktadır. Yönetim işlevlerinin ayrı ayrı incelenmesi sadece analitik bir amaç taşımaktadır. Bu bölümleme işlevlerin birbirinden bağımsız oldukları anlamına gelmemelidir. Plânlama işlevi; amaçların ve politikaların oluşturulması ve açıklanması, programların saptanması, faaliyetler için yöntemlerin geliştirilmesi gibi ana başlıkları içerir.

Örgütleme, işletmenin amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli faaliyetleri düzenlenmiş bir yapı içinde bütünleştirme; bu yapıyı nitelikli, yeterli işgörenlerle kadrolaştırma; ve bu işgörenlerin işlevlerini yerine getirmeleri için gerekli fiziksel ortamı sağlama sürecidir. Yöneltme, amaçlara ulaşmak için gerekli olan ayrıntılı faaliyetler konusunda, bireylere yol göstermeyi içerir. Denetim süreci, işletme faaliyetlerinin plân ve amaçlara uygun olup olmadığını belirleme sürecidir. Amaçlara uygun olmayan sonuçlar için düzeltici önlemlere başvurulur.

08. İnsan Kaynakları Yönetimi
Bu Ünitede; insan kaynakları yönetiminin temel amaçlarını, gelişim sürecini, işletme için önemini ve organizasyon yapısı içindeki yerini inceleyeceğiz. Artık;

- insan kaynakları yönetiminin bir işletme için önemini, kapsamına kimlerin girdiğini,
- İKY&#8217;nin ulaşmak istediği amaçların neler olduğunu,
- bir işletmede etkin bir insan kaynakları yönetimi yoksa, o işletmenin karşı karşıya kalacağı sorunların neler olabileceğini,
- geçmişteki personel yönetimi yaklaşımından, günümüzdeki insan kaynakları yönetimi yaklaşımına nasıl gelindiğini,
- İKY&#8217;yi etkileyen iç ve dış çevre faktörlerinin neler olduğunu,
- çağdaş bir işletmede İKY bölümünün nasıl örgütlenmesi gerektiğini,
- İKY bölümünün örgüt içindeki yerini öğrenmiş olacağız.

İnsan kaynakları yönetiminin ana konusu, üretim faktörlerinden biri olan emek, bir başka deyişle insandır. İnsan üretimin hem amacı hem de aracıdır. İnsan kaynakları terimi, bir işletmede en üst konumda bulunan yöneticiden en alt konumdaki vasıfsız işçiye kadar tüm çalışanları kapsar. Bu kapsama işletme dışında olan ve ilerde o işletmede çalışabilecek potansiyel işgücünü de dahil etmek mümkündür. İKY&#8217;yi işletmenin, insan kaynağının işletmeye ve bireyin kendisine yararlı olacak şekilde, yasal çerçeve içinde, etkin yönetilmesini sağlayan işlev ve çalışmaların tümü olarak tanımlayabiliriz. İKY, özde iki amacı gerçekleştirmeye çalışır. Bunlar:

- Çalışanların bilgi ve becerilerini en iyi biçimde kullanmalarını sağlayarak, onların işletmeye olan katkılarını en üst düzeye çıkarmak. Yani, çalışandan maksimum verim almak,
- İş yaşamının kalitesini yükselterek çalışanların sağlıklı ve güvenli bir ortamda, yaptıkları işten zevk almalarını sağlamak. İKY terimi, son 10 yılda kabul görmüş bir terimdir. Başlangıç noktası personel yönetimidir.

Personel yönetimi anlayışından İKY anlayışına geçişteki etkenler şöyle özetlenebilir: Ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmeleri, yetişkin insan gücünün artması, davranış bilimlerinde gözlenen gelişme, sendikacılığın gelişimi, çalışma koşullarını düzenleyen yasaların yürürlüğe girmesi, işgörenlerin eğitim ve kültür düzeylerinin yükselmesi, refah seviyelerinin artması, istek ve beklentilerin değişmesi, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişimi. İKY, işgörenin verimliliğini artırmak ve çalışma yaşamının kalitesini yükseltmek çabası içindeyken iç ve dış çevrenin etkisi ve baskısı altında kalır. İç çevre faktörleri, işletmenin yapısından kaynaklanan, kontrol edilebilir faktörlerdir. Bunlar, bireysel nitelikler, iş nitelikleri, bireylerarası ilişkiler ve örgütsel özelliklerdir. Dış çevre faktörleri, işletmenin faaliyet gösterdiği çevreden kaynaklanan, kontrol edilemeyen faktörlerdir. Bunlar, dış kaynaklar, rakipler ve yasalardır.

İşletmelerde kurulacak olan insan kaynakları bölümlerinin amacı, İKY işlevlerini yürütmek ve diğer bölümlere bu konuda yardımcı olmaktır. İnsan kaynakları bölümü ve yöneticisinin günümüzde üstlenmesi gereken görevleri şöyle sıralayabiliriz.

- İşletmenin hedeflerine uygun insan kaynakları politikalarının saptanması için gerekli araştırmaları yapmak, bilgi ve önerileri üst yönetime sunmak,
- Belirlenen politikalara uygun program ve çalışmaları düzenlemek ve yürütmek,
- Bu program ve çalışmaları denetlemek ve değerlendirmek,
- İnsan kaynakları ile ilgili yenilikleri izlemek ve gerektiğinde uygulamak,
- İnsan kaynakları ile ilgili rutin işleri yürüterek diğer yöneticilerin işlerini hafifletmek.

09. İnsan Kaynakları Yönetim İşlevleri
Bu Ünitede İnsan kaynakları yönetimi işlevlerinin bazılarını ana hatlarıyla ele alacağız. Artık;

- İKY işlevlerinin birbirlerini nasıl tamamladığını,
- İK plânlama yöntemlerinin neler olduğunu,
- iş analizleri, iş tanımları ve iş gereklerinin ne işe yaradığını,
- personel bulma işlevini etkileyen faktörlerin neler olduğunu,
- personel seçim sürecinin hangi aşamalardan oluştuğunu,
- bir iş görüşmesinde adaylara genelde hangi sorular yöneltildiğini,
- işe alıştırma ve personel eğitiminin ne olduğunu,
- başarılı bir performans değerleme sisteminde ne tür özelliklerin bulunması gerektiğini,
- başlıca performans değerleme yönteminin neler olduğunu öğrenmiş olacağız.

İKY&#8217;nin iki temel amacı, çalışanlardan maksimum verim almak ve iş yaşamının kalitesini arttırarak çalışanların yaptıkları işten zevk almalarını sağlamaktır. Bu iki temel amacı gerçekleştirme yolunda İKY birtakım işlevleri yerine getirir. Çağdaş bir işletmede İKY Bölümünün üstlenmesi gereken bu işlevler:

- Plânlama
- Kadrolama
- Değerleme ve ödüllendirme
- Yetiştirme ve geliştirme
- Endüstri ilişkileri
- Koruma ve geliştirme olarak sıralanabilir.

İşletmenin bugün ve gelecekteki işgücü ihtiyacını sayı ve nitelik olarak belirlemeye çalışan kişi, bu işlevi yerine getirirken bazı araçlardan yararlanmak zorundadır. Bu araçlar; işgücü envanterleri ve personel dönüşüm oranıdır.

İşgücü envanteri; İşletmenin personel arzını nitelik olarak irdeleyen bir çalışmadır, mevcut personeli birtakım kriterlere göre irdeleyerek insan kaynağının profilini ortaya çıkarır. Plânlamacı, bu bilgilere bakarak gelecekteki insan gücü gereksinimini nitelik açısından ortaya koymaya çalışır. Personel dönüşüm oranı; belli bir dönemde çeşitli nedenlerle (ölüm, iş kazası, emeklilik, işten ayrılma vb. ) işletmeden ayrılan personelin sayısını yüzde olarak gösterir. Genellikle bir yıllık dönemler için hesaplanır. Oran şöyle formüle edilir:



İKY işlevlerinden biri olan iş analizlerinin en önemli özelliği, diğer İKY işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli bir bilgi kaynağı oluşturmasıdır. İş analizleri; işletmede yapılan birbirinden farklı işlere yönelik bilgilerin tek tek toplanması, değerlenmesi ve yorumlanmasıdır. İş analizleriyle toplanan bu bilgiler daha sonra iş tanımları ve iş gerekleri haline getirilerek karar vericilerin kullanımına sunulur. İş analizleri işi yapan kişiyi değil, işi analiz eder. Analiz bilgilerinden;

- İnsan kaynakları plânlamasında,
- İşi alınacak personelde aranması gereken niteliklerin belirlenmesinde,
- İşe yerleştirme, yükseltme ve atamalarda,
- Eğitime alınacak personelin belirlenmesinde,
- Personel değerleme ölçütlerinin saptanmasında,
- Adil bir ücret sisteminin oluşturulmasında yararlanılır.

İşe alma işlevi işletmeler açısından büyük önem taşır. İşletmeler, yaşamlarını sürekli kılmak ve rekabette üstün duruma geçmek istiyorlarsa doğru işlerde doğru kişileri çalıştırmak zorundadırlar. Bu cümlenin anlamı şöyle formüle edilebilir:

İşin gerekleri = Personelin nitelikleri

Bu eşitliğin en az hata payı ile sağlanamaması, yanlış kişilerin işe alındığı anlamına gelir. Personel seçiminin başarı göstergesi, yeni alınan personelin en kısa sürede beklenen performans düzeyine gelmesidir. İşe alma iki aşamalı bir işlevdir. Bu aşamalar işgören bulma ve seçmedir. İşletmelerde iki farklı eğitimden söz edilebilir. Birincisi, işletmeye yeni alınan personelin işe ve işletmeye alıştırılmasına yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalar işe alıştırma (oryantasyon) kapsamında ele alınır. Diğeri ise eski personelin daha üretken olmasını hedefleyen eğitim faaliyetleridir. Performans değerleme başka bir adla personel değerleme, personelin işinde gösterdiği başarı derecesinin, yaptığı işin gereklerine göre saptanmasıdır. Performans değerleme başarılı ve başarısız personeli birbirinden ayırmak amacıyla yapılır.
 
Genel İşletme Tam Özet(Devam)
10. Pazarlama İlkeleri
Bu Ünitede, pazarlama kavramının işletmelere ne anlam ifade ettiğini, işletmeler açısından önemini, nasıl bir gelişim gösterdiğini ve pazarlama yönetimi fonksiyonlarını inceleyeceğiz. Artık;
- pazarlama kavramının ne anlam ifade ettiğini,
- pazarlamanın gelişim sürecini,
- pazarlama karması elemanlarının neler olduğunu,
- pazar bölümlendirme ve hedef pazar seçimini,
- tüketicilerin satın alma davranışlarını,
- pazarlama bilgi sisteminin ve pazarlama araştırmasının ne olduğunu öğrenmiş olacağız.

Günümüz iş hayatında pazarlama; kendine özgü prensipleri ve diğer bilimlerle de ilişkisi olan bir disiplin olarak bilinir.

Gerçekte pazarlama işletmecilik konusudur ve işletmenin diğer faaliyet alanlarıyla doğrudan ilgilidir. Aynı zamanda tüketici davranışlarıyla yakından ilgilenir. Pazarlama rekabetçi bir ortamda müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin sağlanmasında yapılması gereken faaliyetlerin yerine getirilmesiyle ilgili bir işletme felsefesidir. Pazarlamanın bir işletmecilik disiplini olarak yer alması yenidir. Başta işletmeler olmak üzere insanlar pazarlama uygulamaları içinde yer alırlar. İşletmelerde pazarlama yönetimine olan ihtiyacı kavrayabilmek için pazarlamanın gelişimini, toplumdaki rolünü, son yıllarda pazarlama düşüncesinde meydana gelen gelişmeleri, pazarlamayı ilgilendiren faaliyetleri ve bunların pazarlama yönetiminde nasıl uygulandığını bilmekte yarar vardır.

Bu ünitede, pazarlamanın belirli faaliyetleri kapsayan bir süreç olduğuna ve bugünkü konumuna gelinceye kadar hangi değişiklikleri geçirdiğine değinildi. Pazarlama faaliyetleri birçok değişkenin etkisi altında yürütülür. Bu değişkenlerden işletme yönetiminin denetimi altında bulunanlara &#8220;pazarlama karması-4P&#8221;, yönetimin denetleyemediği değişkenler ise &#8220;pazarlamanın çevre koşulları&#8221; olarak adlandırılır. Pazarlama karması değişkenleri ile çevre faktörlerinin bir arada düşünülmesi işletmeyi pazarlama sistemi olarak ele almamızı gerektirir. İşletmeler faaliyette bulunacakları pazarlar hakkında bilgiye ihtiyaç duyarlar. Bu tür bilgileri elde etmek için pazarlama bilgi sisteminden ve pazarlama araştırmasından yararlanırlar. Tüketicilerin satın alma davranışları, bireylerin bir ürünü satın almalarında ve kullanmaları sırasında düşündükleri üzerinde durur. Pazarlama faaliyetlerinin başarısı, tüketicilerin satın alma davranışlarının anlaşılmasına ve analiz edilmesine bağlıdır.


11. Ürün Fiyatlama
Bu Ünitede ürün ve fiyatlamayı inceleyeceğiz, Artık;

- ürünlerin dokunulur ve dokunulmaz yönlerini,
- ürüne ilişkin temel sınıflandırmaları,
- yeni ürün kavramını,
- ürün yaşam eğrisini,
- marka kavramını,
- ambalajlama fonksiyonlarını,
- etiketleme türlerini,
- fiyata ilişkin temel tanımlarını,
- fiyatlamada hangi faktörlerin gözönüne alınması gerektiğini,
- genel fiyatlama yaklaşımlarını öğrenmiş olacağız.

Ürün dokunulur ve dokunulmaz niteliklerin oluşturduğu bir bütündür. En genel anlamda belirlenen ihtiyaçları karşılayan işletme sunumları olarak tanımlanabilir. Ürün kavramını üç boyutta ele alabiliriz: Çekirdek ürün, tüketicinin bir ürünü satın alırken neyi satın aldığını ifade eder. Somut ürün, çekirdek ürünü tamamlayan şekil, marka ve ambalaj gibi niteliklerden oluşur. Zenginleştirilmiş ürün, mamulle birlikte sunulan veya işletmenin pazarlama sistemini sağladığı ek yarar ve hizmetler bütünüdür.

Ürünleri değişik ölçülere göre gruplandırırız. Bunların başlıcaları; dayanıklılık durumlarına göre ve hedef alınan kitleye göre yapılan gruplandırmalardır. Dayanıklılık durumuna göre mallar; dayanıksız, dayanıklı mallar hizmetler olarak ele alıyoruz. Hedef alınan kitle ya da pazar bölümüne göre; tüketim malları ve endüstriyel mallar olarak gruplandırma yapılır. Birden fazla ürün üreten işletmelerde bir ürün karması mevcuttur. Ürün karması, üretici işletme tarafından satışa sunulan ürün dizilerinden oluşur. Ürün karmasını oluşturan ürün dizisi ise, ürün karması oluşturan çeşitlerin ve işlevlerin aynı olması, aynı tüketici grubuna aynı tür aracı işletmelerce satılması ya da belirli bir fiyat ölçüsünde olması nedeniyle yakın ilişkisi olan bir grup maldır.

Yeni mallar dört biçimde ortaya çıkar: Bir benzeri olmayan, gerçek anlamda mallar; pazar için yeni mallar; işletme için yeni mallar ve pazarda olan bir malın yerini alan mallar. Ürün yaşam eğrisi, ürün satış tarihçesini grafik olarak gösterir. Ürün yaşam eğrisi; giriş, gelişme, olgunluk ve gerileme olmak üzere dört aşamadan oluşur. Giriş aşaması, ürünün pazarda ilk kez yer aldığı, satışların çok az ve kârlılığın negatif olduğu aşamadır. Gelişme dönemi, satışların hızla arttığı, kârlılığın en üst düzeye ulaşarak ardından gerilemeye başladığı dönemdir. Olgunluk döneminde, satışlar azalma eğilimi gösterir ve pazarda rakiplerin sayısı artar. Ürün yaşam eğrisinin son aşamasında ise, satışlar ve kârlılık artan hızla azalmaya devam eder. Markalama ve ambalajlama ürüne ilişkin özelliklerdir.

Marka, bir ürünü diğerlerinden ayırmak için kullanılan bir isim, sözcük, tasarım, sembol ya da bunların bileşimidir. Ambalajlama, üretilen malların pazarlanmasında önemli yeri olan ekonomik faaliyetlerdendir. Ambalajlamanın; motivasyon, kolaylık ve koruma olmak üzere üç temel işlevi vardır.

Ürünlerin fiyatlandırılmasında, işletme içi ve işletme dışı faktörler etkilidir. İşletmelerin uyguladığı başlıca fiyatlama yaklaşımları; maliyeti temel olan fiyatlama, pazarı temel alan fiyatlama ve rekabeti temel alan fiyatlamadır. Yeni ürünlerin fiyatlamasında uygulanan başlıca yöntemler ise, pazarın kaynağını alma ve pazara nüfuz etme yöntemleridir.

12. Pazarlama Kanalları ve Tutundurma
Bu Ünitede dağıtım kanallarını, özelliklerini ve tutundurma politikalarını inceleyeceğiz: Artık;
- dağıtım kanalları kavramını,
- dağıtım kanalı türlerini,
- dağıtım kanalında yer alan aracıların türlerini ve işlevlerini,
- dağıtım kanalının seçimi ile ilgili kararları,
- çeşitli dağıtım politikalarını,
- fiziksel dağıtım kavramını,
- tutundurma kavramını,
- tutundurma karmasının kapsamında yer alan faaliyetleri ve işlevlerini öğrenmiş olacağız.

Ürünlerin üretilmesinden ve fiyatlandırılmasından sonra sıra dağıtımına gelir. Ürünün özellikleri ne kadar iyi olursa olsun, tüketiciye uygun yerde ve zamanda ulaştırılamayan ürün bu özelliklerini yitirecektir. Dağıtım bu anlamda zaman ve yer faydası yaratarak bu olumsuzluğu ortadan kaldırır. Dağıtım kanalları gazın ve suyun aktığı boru yollarına benzetilebilir. Ürün ve hizmetlerin üretici- den aracıya doğru iletilmesini olanaklı hale getirir. Dağıtım kanalları, ticari ilişkilerin, ürünlerin zilyetlik ve mülkiyetinin üreticiden nihai tüketiciye geçişinin olanaklı kılınmasında sistemin etkili birimlerinden oluşur. Üretimin ve tüketimin sınırlı olduğu, insan ihtiyaçlarının basit ürünlerle ve tekdüze karşılandığı dönemlerde alıcılar, ürün bilgilerini kolaylıkla elde edebiliyor, alıcı ile işletme arasında bir iletişim sorunu yaşanmıyordu. Ancak ekonomik yaşamdaki gelişmelere bağlı olarak pazarın büyümesi, ihtiyaçların daha fazlalaşması ve bu ihtiyaçları karşılayacak ürün çeşitlerinin artmasıyla birlikte işletmeler ile alıcılar arasında bir iletişim sorunu ortaya çıktı. Bu iletişim sorunu ise işletmeler tarafından yerine getirilen tutundurma faaliyetleriyle giderilmektedir.

Tutundurma, tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemek amacı ile onları bilgilendirmeyi ve ikna etmeyi amaçlayan eylemlerdir. Tutundurma faaliyetlerini yerine getirmekle, işletme, doğru malın doğru biçimde fiyatlanarak doğru yerlerde satışa sunulduğunu, alıcılara bildirir.

13. Üretim Sistemleri ve Yönetimi
Bu Ünitede üretim kavramını, mal ve hizmet üretimi arasındaki farkları, girdi-süreçleme-çıktı-geribildirim aşamalarından oluşan üretim sistemi modelini, değer yaratma yollarını, üretim sistemi türlerini, stoksuz üretim sistemini, üretim yönetimi tanımını ve üretim yönetiminin çağdaş boyutlarını inceleyeceğiz. Artık;

- üretim kavramını, mal ve hizmetler arasındaki belirgin farkları,
- birbirlerine bağlı aşamalardan oluşan üretim sistemini ve başlıca değer yaratma yollarını,
- tek üretim sistemini,
- parti üretim sistemini,
- akıcı üretim sistemini,
- sürekli üretim sistemini,
- kitle üretim sistemini,
- grup teknolojisi üretim sistemini,
- geleneksel üretim sistemlerinden bütünüyle farklı bir yaklaşım olan stoksuz üretim sistemini-JIT,
- üretim yönetiminin tanımını, sorumluluk alanlarını ve çağdaş boyutlarını öğrenmiş olacağız.

Üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve diğer dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur.

Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir. Üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80&#8242;inden ve insan kaynağının % 60-80&#8242;inden sorumludur. Üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur. Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür.

Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye&#8217;de mal üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir. JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.

14. Üretim Sistemlerinin Tasarım Kuruluş ve İşleyişi
Bu Ünitede, ürün ve üretim sistemlerinin tasarımını, tasarımın işletmeler bakımından önemini, tasarımı etkileyen etkenleri, tasarım modellerini, üretim sistemlerinin kuruluşunu ve işletimini öğreneceğiz. Artık;

- artık, araştırma, geliştirme ve tasarımın anlamını ve birbiriyle ilişkisini,
- tasarımı etkileyen başlıca etkenlerin neler olduğunu,
- tasarımda ussallık ilkelerini,
- süreç tasarımını ve önemini,
- süreç tasarım sistemini,
- süreç tasarımını etkileyen etkenleri,
- süreç tasarım modellerini,
- üretim sistemlerinin kuruluşunu ve işletimini öğrenmiş olacağız.

Alışılmışın dışında, yeni bir bilgi, ürün ve yöntem ortaya koyma çabasına araştırma; var olanı iyileştirme çabasına geliştirme ve yürürlüktekilerin güncellenmesine ise tasarım adı verilir.

Ürün ve bu ürünü gerçekleştirecek üretim sistemlerinin tasarımı doğru yapılırsa, işletme büyük rekabet üstünlüğü sağlar. İşletmenin amaç ve politikaları, pazarlama stratejileri, tüketici istekleri, ekonomik değerlendirme ve üretim olanakları, ürün ve üretim sistemi tasarımını etkileyen başlıca etkenlerdir. Ürün ve üretim tasarımı yapılırken, standartlaştırma, yalınlaştırma ve kodlama gibi ussallaştırma ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Girdileri çıktılara dönüştürmek için, iş merkezleri ve bu iş merkezlerinde yapılan işlemler dizisine dönüşüm süreci denir. Dönüşüm süreci tasarımında, eş zamanlı mühendislik büyük önem taşır. Eş zamanlı mühendislik, ürün tasarımını ve üretim süreçlerini, aynı zamanda ve çok hızlı olarak yapma çalışmalarıdır.

Başarılı bir üretim süreci tasarımı, üretim süresini kısaltır, stok miktarını azaltır, maliyetleri azaltır, denetimi kolaylaştırır, esnekliği artırır. Ürün talebi, üretim esnekliği, otomasyon düzeyi, ürün kalitesi, tüketicilerle ilişki düzeyi, süreç tasarımını etkileyen başlıca etkenler arasında sayılır. Üretim süreci tasarımında birçok modelden yararlanılır. Bunlar arasında ürüne dayalı süreç tasarımı, bilgisayar destekli tasarım (CAD) ve bilgisayar bütünleşik üretim sistemleri (CIM) son zamanlarda büyük ilerleme sağlamıştır.

Üretim sistemlerinin kuruluşu ve işletimi, birbirine bağlı birçok konuyu içerir. Bunlar arasında yerleşim, üretim hattının dengelenmesi, üretim planlaması, bakım-onarım planlaması, kalite kontrolü ve ISO 9000 kalite güvencesi sistem standartları, büyük öneme sahiptir.

15. İşletme Bilgi Sistemi
Bu Ünitede, işletmelerin bilgi gereksinimini, bilgi sisteminin işletme içindeki yerini, veri ve bilgi ilişkisini, elektronik bilgi işlemenin önemini, bilgi işleme yöntemlerini, elektronik bilgi sisteminin öğelerini, bütünleşik bilgi sistemini, işletme bilgi sisteminin türlerini, işletme işlevleri bilgi sistemlerini ve küresel bilişim sistemlerini inceleyeceğiz. Artık;

- işletmelerin ne tür bilgilere gereksinim duyduğunu,
- veri ve bilgi ilişkisini,
- elektronik bilgi işlemeyi,
- bütünleşik bilgi sistemini,
- işletme işlevleri bilgi sistemleri kapsamına giren pazarlama, üretim, insan kaynağı, muhasebe, finansman ve üst yönetim bilgi sistemlerini,
- küresel bilişim sistemi kavramını öğrenmiş olacağız.

Küresel işletmecilikte bilgisayar, bilgi işlem, bilgi ve iletişim, bir rekabet koşulu durumuna gelmiştir. Bilgi gereksinimini hızlı bir şekilde karşılayamayan işletmeler, önemli ölçüde rekabet zayıflığına düşmektedir. İşletmenin iç ve dış çevresiyle olan her tülü etkileşimleri, çeşitli bilgi sistemleriyle denetim altına alınır. İşletim bilgi sistemleri, işletmenin çevresi, işletmenin girdileri, işletmenin süreçleri ve işletmenin çıktılarıyla, işletmenin yönetim birimleri arasında, her türlü iletişimi sağlar.

Veri, bilgiye ulaşmak için yapılan gözlemlerdir. İşletme kararları alınırken, veriler değil, verilerin süreçlenmesi sonunda ortaya çıkan bilgiler kullanılır. Dolayısıyla, veriler bilgilerin hammaddesi olarak görülebilir. Verilerin derlenmesi ve bilgiye dönüştürülmesi, işletmelere, planlama, uygulama ve denetim yapma olanağı sağlar. İşletmeler, stratejik amaçlarla, işlem amacıyla ve denetim amacıyla bilgiye gereksinim duyarlar. Verilerin bilgi haline gelmesini sağlayan işlemler dizisine, bilgi işleme denir. Bir süreç olarak bilgi işleme, kaydetme, sınama, sınıflandırma, düzenleme, özetleme, matematiksel veya mantıksal hesaplama, saklama, erişme, çoğaltma ve iletme aşamalarından oluşur. Küresel işletmecilikte, bilgisayar destekli bilgi sistemleri yürürlüktedir. Bilgisayar destekli bilgi sistemi, bilgisayar olanaklarıyla işletmenin bilgi gereksinmesini karşılayan bütünleşik bir yapıdır. Donanım, yazılım, uzman bilgisayar personeli ve veri tabanı, elektronik bilgi sisteminin başlıca öğelerdir.

İşletme yönetiminin bilgi gereksinimini karşılamak için, verilerin derlenmesi, sınıflandırılması, veri tabanlarının oluşturulması, verilerin bilgiye dönüştürülmesi ve ilgili birim ve kişilere ulaştırılması işlevine, bütünleşik işletme bilgi sistemi denir. İşlem süreçleme bilgi sistemi, karar destek sistemi, yapay zeka, uzman sistemler, son kullanıcı bilgi sistemi, bütünleşik işletme bilgi sisteminin başlıca alt sistemleridir. İşletme işlevleri bilgi sistemi, pazarlama, üretim, insan kaynağı, finans, üst yönetim gibi işletme işlevlerini destekleyen çeşitli bilgi sistemlerini içerir.

Günümüzde, bilgilerin girilmesi, işlenmesi, depolanması ve ulaştırılması teknolojileri, dünya ölçüsünde bütünleştirilmiş ve birbirine bağlanmıştır. Böylece, işletmeler, dünyanın her yerindeki bilgiye elektronik araçlarla erişebilmekte ve istediği bilgiyi aynı yöntemle istediği adrese ulaştırabilmektedir. İşletmeler, rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için, çağdaş iletişim olanaklarını kullanmak durumunda kalmışlardır. Bu olanakların en başında ofis otomasyonu, internet ve intranet gelmektedir.

Geleneksel ofislerde, bürolarda ya da iş yerlerinde yapılan işlerin, elektronik araçlarla yapılmasına ofis otomasyonu denir. Dünyadaki bilgisayarların birbirine bağlanmış durumuna, internet veya uluslararası ağ denir. İşletmeler internet olanaklarından yararlanarak, her türlü adrese elektronik bilgi aktarmaktadır. Ayrıca, internet sayesinde sanal işletmecilik ve sanal işletme yönetimi de gerçekleştirilmektedir. Dünyadaki sanal işletme pazarlarının sayısı, her geçen gün hızla artmaktadır. İnternet teknolojisinin işletme içinde kullanılmasına, intranet denir. İntranetle işletmeler, dışa kapalı olarak, işletme içinde, elektronik veri ve bilgi akışını kolayca gerçekleştirmektedir. Ayrıca çalışanlar, eskiden işletme içindeki ofislerde ya da odalarda yaptıkları işleri, hiç işletmeye gelmeden, intranet ile evlerinde, taşıt araçlarında ya da dünyanın herhangi bir yerinde yapabilmektedirler.

16. Muhasebe
Bu Ünitede işletmelerin finansal nitelikli işlemlerinin nasıl ve niçin kaydedilip raporlandığı ile finansal analizin gerekliliğini öğreneceğiz. Artık;

- muhasebenin kimler için bilgi ürettiğini,
- bilgi türlerini,
- muhasebenin bir bilgi üretim ve iletişim sistemi olduğunu,
- çift taraflı kayıt esasının muhasebe eşitliğine dayandığını,
- başlıca finansal tabloların neler olduğunu,
- işletmenin görevinin bilginin doğruluk ve güvenilirliğini sağlamak ve aynı zamanda bağımsız bir kişiye bunu onaylatmak olduğunu,
- bilginin doğrudan kararlarda kullanılamadığı için analiz edilmesinin gerekli olduğunu öğrenmiş olacağız.

Birer ekonomik birim olarak işletmelerin iyi yönetilebilmeleri, ortakların ve diğer ilgililerin desteklerini kazanabilmeleri kendileri hakkında onları devamlı bilgilendirmeleriyle olur. Bu görevi muhasebe üstlenmiştir. Bu amaçla işletme içinde, işletmeden dışarıya veya dışarıdan işletmeye doğru gerçekleşen kıymet hareketlerinin kaydedilmesi ve ilgililere raporlanması gerekir. Bu, muhasebenin birinci işlevidir. Muhasebe bilgisinin işletme içine ve dışına raporlanması yeterli değildir. Bu bilginin analizi ve yorumlanması gerekir. Finansal analiz yoluyla, işletmenin mevcut finansal durumunu daha iyi yorumlayabilmek mümkün olur. Böylece, işletme ile ilgili taraflar, işletmeden beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı konusunda karar verebilirler. Finansal analiz ve yorum, muhasebenin ikinci işlevidir. Bilginin doğru ve güvenilir olarak üretilip raporlanması için işletmede iç kontrol sisteminin kurulması; bilgi kullanıcılarının bilgiye güven duymaları için de bağımsız de netimin gerçekleştirilmesi gerekir.

17. Finansal Yönetim
Bu Ünitede finans yöneticisinin işletmede üstlendiği fonksiyonları ve verdiği kararları, bu kararlarda rasyonelliği sağlayabilmek ve işletme değerini arttırabilmek için ne tür ilkelere bağlı kalınacağı incelenmiş bulunuyor. Artık;

- finansal yönetimi ve finans yöneticisinin aldığı kararları,
- finansal yönetimin diğer disiplinlerle ilişkilerini,
- işletme amaçlarının finansal yönetim açısından nasıl değerlendirileceğini,
- finansal analiz, kontrol ve planlamanın nasıl yapıldığını,
- sabit varlıklara yatırım kararlarının nasıl verildiğini,
- çalışma sermayesine yatırımlarla çalışma sermayesinin finansman ilkelerini öğrenmiş olacağız.

Finansal yönetim, işletme için gerekli fonların belirlenmesi, sağlanması ve yönetilmesini ifade eder. Finansal yönetimle ilgili temel fonksiyonlar iki ana grupta toplanmakla birlikte, gerçekte çok sayıda karar alanlarından oluşur. Yatırımlarla ilgili olarak; ne tür yatırımlar, ne zaman, ne miktarda, nasıl yapılmalıdır sorularına cevap aranır. Finansmanla ilgili olarak; yapılacak yatırımlar için en uygun fon nereden, ne miktarda, nasıl sağlanmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Yine işletme faaliyetleri sonucunda elde ettiği kârların ne kadarını ortaklarına , ne kadarını işletmede bırakmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Finansal yönetim muhasebe ve iktisatla doğrudan, pazarlama, üretim ve kantitatif yöntemlerle dolaylı ilişki içerisindedir. Yukarıda belirtilen finansal kararları vermek için gerekli veriler muhasebe departmanınca sağlanır. Bu verilerin sağlıklı ve doğru olması gerekliliği muhasebenin önemini arttırmaktadır. Bir finansman yöneticisi piyasalardaki gelişmelerle, iktisadi prensiplerle yakın ilişki içersindedir. Bu nedenle finans ve iktisat bilimleri arasında da önemli bir ilişki mevcuttur. Finans yöneticisi ayrıca karar verirken pazarlama ve üretim sürecindeki değişiklikleri de izlemelidirler. Bu süreçlerdeki değişiklikler işletmenin nakit akışlarında değişikliğe yol açabilir. Ayrıca finansal yönetimde son yıllarda artan bir biçimde kantitatif yöntemler kullanılmakta olup, bu disiplinin finans için önemi gün geçtikçe artmaktadır.

Finansal kararlar alınırken birinci amaç, işletmenin piyasa değerini ya da ortakların varlıklarını maksimum yapmaktır. Bir şirketin değeri, şirket anonim şirketse hisse senetlerinin değeri ile ölçülür. Bu amaç önceleri birinci amaç olarak belirlenen kârı maksimum yapma amacından farklıdır. Muhasebe kârı gerçek nakit akışlarını göstermeyebilir. İşletmenin piyasa değerini maksimize etme amacı nakit akışlarının zamanını ve bunların gerçekleşme olasılıklarını, yani risklerini de göz önünde bulundurarak, kâr maksimizasyonu amacına göre öne çıkmaktadır. Finansal analiz, finansal tablolardaki çeşitli kalemler arasındaki ilişkilerin kurulmasını, ölçülmesini ve yorumlanmasını kapsayan bir faaliyettir. Bu şekilde iyi bir finansal planlama yapılması için işletmenin cari ve geçmiş dönemleri değerlendirilebilir. Finansal analizde en çok kullanılan tablolar; işletmenin belirli bir tarih itibariyle varlıklarını ve kaynaklarını gösteren bilanço ile faaliyet dönemiyle ilgili sonuçların gösterildiği gelir tablosudur. Finansal analizde yapılan analizin amacına göre farklı niteliklerdeki analizler yapılabilir ve farklı yöntemler uygulanabilir.

Etkin bir planlama finansal başarı için önemlidir. Beklenmeyen problemlerle karşılaşmamak için iyi bir analiz ve uygun finansal planlar gereklidir. Finansal planlamanın üç önemli aktivitesinden ilki, finansal ihtiyaçların belirlenmesidir. Bu aşamada kısa ve uzun dönemli gelir ve giderler belirlenmeye çalışılır. Bu da genellikle proforma finansal tablolar hazırlanarak yapılır. İkinci aktivite, bu ihtiyaçları karşılamak için bütçelerin geliştirilmesi ve üçüncü olarak da finansal kontrolün yapılmasıdır. Proforma finansal tablolar hazırlanırken en çok kullanılan yöntem satışların yüzdesi yöntemidir. Bu yönteme göre her kalemin geçmiş dönemlerde satışlar içindeki ağırlığı belirlenerek aynı yüzdelerle proforma tablolara yansıtılır. Oranlar ve regresyon yöntemleriyle de proforma tablolar hazırlanabilir. Finansal kontrol ise belirlenen politikaların uygulanmasını denetim altına almak ve piyasa koşullarındaki değişmelere bakarak gerekli düzeltmeleri hızla yapmak amacıyla yapılır. Finans yöneticisinin en önemli görevlerinden birisi fonların nereye yatırılacağını belirlemektir. Bir başka deyişle dönen varlıklara ve sabit varlıklara ne düzeyde yatırım yapılacağını belirlemektir. Sabit varlıklara yatırım yaparken olağanüstü finansal planlar hazırlanır ve buna sermaye bütçelemesi denir. Sabit varlıklar, ekonomik ömrü en az bir yıl olan değerlerdir. Dönen varlıklara yatırım ise çalışma sermayesi yönetimi başlığında incelenir. Dönen varlıklar çabuk paraya dönüşen likit varlıklardır. Riski sevmeyen bir finans yöneticisi çalışma sermayesine daha fazla yatırım yaptıkça işletmenin karlılığının azalmasına neden olacaktır. Çalışma sermayesinin düzeyini; işletmenin faaliyet konusu, büyüklüğü, satışlarındaki düzenlilik ile, satışlarındaki artış ve azalış oranı etkiler.

18. Finansal Sistem ve Kurumlar
Bu Ünitede gerek işletmeler gerekse ülke ekonomisi açısından önemi büyük olan finansal sistemi, finansal sistemi oluşturan unsurları, finansal piyasa türlerini, para yaratan ve para yaratmayan finansal kurumları, finansal kurumların fonların akışındaki rollerini, para ve sermaye piyasası finansal araçlarını incelemiş bulunuyoruz.
Artık;

- finansal sistemi oluşturan unsurların neler olduğunu,
- Faiz ve risk kavramlarını, &#8211; finansal piyasaları çeşitli kriterlere göre sınıflandırmayı.
- finansal kurumlar ve çeşitli finansal kurumların fonksiyonlarını,
- para piyasası finansal varlıklarının neler olduğunu ve özelliklerini,
- sermaye piyasası finansal varlıklarının neler olduğunu ve özelliklerini öğrenmiş olacağız.

Tüketim fazlası olan bireylerin tasarruflarının, tüketim açığı olan bireylerin kullanımına sunduğu piyasalara finansal piyasalar denir. Bu piyasalarda fonların el değiştirmesi kıymetli evrak da denilen finansal varlıklarla olur. Bir ekonomide fon arz edenler, fon talep edenler, yatırım ve finansman araçları, yardımcı kuruluşlar ile hukuki ve idari düzen finansal sistemi oluşturur.

Finansal piyasalar; süreye göre, para ve sermaye piyasası; örgütlenme şekline göre, organize olmuş ve olmamış piyasalar; finansal varlıkların piyasaya çıkış durumuna göre de birincil ve ikincil piyasalar şeklinde sınıflandırılabilir. Finansal piyasalarda fon arz ve talebinin buluşması genellikle finansal kurumlar aracılığıyla gerçekleşir. Finansal kurumlar fon maliyetini azaltmak, risk ayarlaması, vade ayarlaması ve miktar ayarlaması yapmak, danışmanlık yapmak gibi fonksiyonlar üstlenmişlerdir.

Finansal kurumlar, para yaratan ve para yaratmayan kurumlar olarak gruplandırılabilir. Para yaratan finansal kurumlar merkez bankası ve ticari bankalardır. Para yaratmayan finansal kurumlar ise yatırım ve kalkınma bankaları, sigorta kurumları, kolektif yatırım kurumları, factoring, forfaiting, leasing şirketleri, risk sermayesi şirketleridir. Finansal varlıklar, ortaklık veya alacaklılık hakkı veren, belli bir meblağı temsil eden hisse senetleri, tahviller, finansman bonoları ve hazine bonoları gibi varlıklardır.

Finansal araçlar; paraya çevrilebilirlik, bölünebilirlik, geri dönülebilirlik, getiri, vade, risk gibi özellikleri açısından farklılıklar gösterirler. Vadesi bir yıla kadar olan fon arz ve talebin karşılaştığı piyasaların başlıca finansal varlıkları, hazine bonoları, REPO, banka mevduatı, finansman bonosu, banka bonosu ve varlığa dayalı menkul kıymetlerdir. Sermaye piyasasının temel finansal varlıkları hisse senedi ve tahvillerdir.

19. Çokuluslu İşletmeler
Bu Ünitede uluslararası işletmecilik ve çokuluslu işletmelerin ne olduğunu, çokuluslu işletmelerin faaliyetlerindeki güçlüklerin kaynaklarını inceleyeceğiz. Ayrıca globalleşmede çokuluslu işletmelerin rollerini gördük. Artık;

- çokuluslu işletmenin ne olduğunu,
- çokuluslu işletmeyi etkileyen çevre unsurlarını,
- çokuluslu işletmelerin yabancı ülkeye giriş yollarını,
- çokuluslu işletmelerin yatırım kararlarını etkileyen unsurları
- çokuluslu işletmelerde organizasyon yapılarını öğrenmiş olacağız.

Uluslararası işletmecilik ve çokuluslu işletmeler son yıllarda globalleşme ile işletmecilik konularının vazgeçilmez bir parçası olmaya başladı. 2. Dünya Savaşı&#8217;ndan sonraki dönemde ekonomik ve sosyal gelişmelere paralel olarak işletmelerin ekonomik güçlerinin çok artması ve bazı ülkelerin GSMH&#8217;dan daha fazla satış hacmine ulaşmaları globalleşmenin başlangıcı olmuştur. Çokuluslu işletmeler bugün artık, çeşitli ülkelerin vatandaşları gibi görülmekte, ülkelerin yasal, politik koşullarına uymakta ve vergi vermektedirler. Çokuluslu işletmeleri etkileyen üç çevreden söz edebiliriz. Bunlar ülke içi çevre, yabancı çevre ve uluslararası çevredir.

Çokuluslu işletmenin tanımında bazı ölçütler vardır. Bunlar iki veya daha fazla ülkede faaliyet gösterme, ülke dışında mülkiyet, üst yönetimin milliyeti ve benzer ölçütlerdir. &#8220;Çokuluslu işletme ülke içi ve ülke dışındaki yatırımları işletme amaçlarına ve işletme sahiplerinin çıkarlarına uygun bir biçimde yöneten ticaret ve sanayi işletmesidir&#8221;. Çokuluslu işletmelerin ülke dışında faaliyet göstermelerinde ilk adım ihracat yapmaktır. Bu aşamadan sonra lisans anlaşması, franchising, dış ticaret işletmelerini kullanma, ülke dışında şube açma ve joint venture ile diğerleri gelir.

Çokuluslu işletmeler yabancı ülkelere girişleri ve faaliyetleri sırasında değişik koşullarla karşılaşırlar. Toplumsal, kültürel, ekonomik, yasal veya siyasi farklılıklar işletmelerin yabancı ülkelere yatırım kararlarında etkili olur. Çokuluslu işletmelerin yönetiminde ilk adım planlamadır. Ulusal planlama ile uluslararası planlama arasında büyük farklar vardır. Çokuluslu işletmelerin organizasyonunda değişik yapılar uygulanabilir.
 
Son düzenleme:
Davranış Bilimlerine Giriş Tam Özet
Aile Kurumu
Toplumsallaşmada etkili kurumlardan biri olan aile kavramının ve aile oluşumunda önemli olan evlilik kavramlarını tanımlamak.
&#8226; Ailenin toplumda temel bir kurum olarak görülmesinin iki nedeni vardır. Bunlar; ailenin en önemli görevinin insan türünü üretmek olması ve ailenin başka kurumların da kaynağını oluşturmasıdır.
&#8226; Ailenin toplumda çok önemli olan bir diğer görevi de toplumsallaşma denen bir olgunun bu kurum tarafından yerine getirilmesidir. Toplumsallaşma çocuk ve aile üyeleri arasında başlayan bir etkileşim sürecidir. Bu süreç yoluyla insan toplumdaki temel kuralları öğrenir ve içinde yaşadığı toplumun bir parçası haline gelir.
&#8226; Ailenin çeşitli biçimlerde tanımları olmakla beraber biz aileyi ana, baba, çocuklar ve taraşların kan akrabalarından (aile biçimine göre) meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir kurum olarak tanımlıyoruz. Aile yapıları ve türlerini açıklayarak, bunların görev ve işlevlerinin, değişen toplumsal olgularla değişim sürecini tanımlamak.
&#8226; Aile en basit bir biçimde çekirdek veya küçük aile ve geleneksel veya geniş aile olarak ikiye ayrılır.
Ancak, aileyi otorite figürüne göre ayıran topolojiler de mevcuttur.
&#8226; Çağdaş toplumun ailesi, ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan küçük ya da çekirdek ailedir. Bu aile, modern sanayi toplumlarının özelliğidir. Çekirdek ailenin yapısı, içinde bulunulan modern toplum tarafından bu toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Aile ve evlilik biçimlerini tanımak.
&#8226; Evlilik biçimleri ise eş sayısına göre, Monogami ve Poligami olarak ikiye ayrılır. Çok eşli evlilik olan Poligami ise kendi içinde Poligini ve Poliandri olarak ikiye ayrılır.
&#8226; Gruba göre evlilik ise: endogami,exogami olarak ayrılır. Çiftlerin oturdukları yere göre ise: patrilokal, matrilokal,e neolokal, olmak üzere üç biçimdedir. Sosyolojinin önemli kuramlarının aile kurumunu ele alış biçimi ve analizlerini incelemek.
&#8226; Aileyi teorik bir çerçeve içerisinde üç bakış açısından incelemek olasıdır. Bunlar, Fonksiyonalist, Çatışma ve Sembolik Etkileşim modelleridir.
&#8226; Fonksiyonalist bakış açısı aileyi yerine getirdiği değişmez ve önemli görevleri nedeniyle ele alır ve inceler. Ailenin toplumda vazgeçilmez oluşunun nedeni yerine getirdiği fonksiyonlardır. Çatışma kuramı ailenin önemli bir kurum olduğunu kabul eder, ancak ailenin içinde geleneksel olarak var olan bir çatışma vardır, der. Burada kadın sömürülmekte erkek ise sömürücü bir rol oynamaktadır.
&#8226; Sembolik etkileşimciler ise, insanın, çevresinin ve ilişkilerinin bir ürünü olduğunu savunarak, ailede iletişimin önemine değinirler. Boşanmanın bireysel ve toplumsal nedenlerine eğilerek, çocuklar üzerindeki etkisi ve başarılı evliliklerin nedenleri açıklayabilmek.
&#8226; Aile kurumunda evlilik kadar yaygın bir diğer kurum da boşanmadır. Boşanma mevcut normlar ile eşlerin kendi arzularıyla evlilik birliğinin sona ermesidir.
&#8226; Çağımızda boşanma oranlarının artışının hem bireysel hem de toplumsal nedenleri mevcuttur. Genelde,
Türkiye'de de boşanmalarda sayısal bir artış söz konusudur. Dünyada gözlemlenen eğilime paralel olarak ekonomik kriz dönemlerinde boşanmalar azalırken, refah dönemlerinde artış göstermektedir. Enşasyon rakamlarının yüksek olduğu ve ekonomik bunalımın var olduğu dönemlerde eşlerin boşanma kararı alması zor olmaktadır.
&#8226; Boşanmaların özellikle çocuklar üzerinde olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Bu nedenle boşanmaya karar veren çiftlerin bu konuda dikkatli düşünmeleri gerekmektedir.

İLK VE ORTA ÇAĞDA TOPLUMSAL DÜŞÜNCE
Toplumsal düşünce ilk filozofların felsefe sistemlerinde yer almıştır. Bu düşünce sonucunda sosyoloji bilim dalı olarak ortaya atılmıştır. İlk çağdaki düşünürler 2 gruba ayrılarak incelenmektedir.

1. Sokrat'tan Öncekiler
2. Sokrat'tan Sonrakiler
1. Sokrat'tan Önce Sofistlere Rastlıyoruz: Sofist yunanca bilen, bilgili kişidir.
&#8226; Onlara göre toplum yapay ve ulaşılmaz bir varlıktır
&#8226; İnsanlar tarafından oluşturulmuş suni bir yapıdır.
&#8226; Toplum insanların gizli uzlaşması ile oluşmuştur.
&#8226; Asıl olan tabiattır.

2. Sokrat'tan Sonra

PLATON'A GÖRE: (EFLATUN)
&#8226; Birey içinde yaşadığı devletin karakterini taşır.
&#8226; Toplum bir bütün ve sistemdir.
&#8226; Toplumsal düzen vücuda benzer.
&#8226; Tanrı tarafından kurulmuş düzendir.
&#8226; Başında yöneticiler vardır.

ARİSTO:

* Platon'un etkisi altındadır.
* İnsan toplum içinde yaşayan varlıktır.
* İnsanlık toplumunda Aristo 'ya göre ahlak ve hukuk esastır.
* Esas olan somut olandır.
* Bütün, parçaların toplamından fazla bir şeydir.

Hem Platon hem Aristo Toplum ve Devlet arasındaki farkı görememektedir.

Toplumla İlgilenen İslâmi Düşünürler:

FARABİ:
&#8226; Platon (Eflatun) ve Aristo'yu benimser.
&#8226; İnsaniyetçi düşünür.
Ona göre 2 Çeşit Site (Şehir Devleti) vardır.

1. Faziletli Şehir: Aydınlar yönetir.
2. Faziletsiz Şehir: Güçlü-Güçsüz
arasında savaş hakimdir.

İBN-İ RÜŞD:
&#8226; Devlet yaşlılar ve filozoflarla yönetilmelidir.
&#8226; İnsanlar böylece saadete ulaşır.
&#8226; Kadın-Erkek eşittir.

GAZALİ: Modern devlet anlayışını getirir.
İBN-İ HALDUN: * İnsan ir__ı:_i dışındaki sosyal olguyu açıkla¬maktadır.

Eseri: Mukaddime
Konuları: Sanat ve Eğitimdir.
DOĞAL HUKUK :
Toplumları idare eden kuralları birleştirme, ortak ve değişmez prensip¬ler bulma amacını taşıyan bir öğretidir.
Thomas Hobbes Jean Jacques Rousseau Jean Budin John Locke Yukarıda sayılan bütün düşünürler İdeal düzenden söz etmiştir.

SOSYOLOJİNİN ORTAYA ÇKKIŞI VE BUNU HAZIRLAYAN ETKENLER
1. 19. yy. ortasında Endüstri Devriminin yol açtığı hızlı toplumsal değişmeler.
2. 1789 Fransız devrimi
3. Emperyalist gelişmeler
4. Doğa Bilimlerinin gelişmesi

AUGUSTE COMTE (1789-1857) Sosyolojinin isim babasıdır. Comte'nin bilimsel yönetimi sosyal dünyaya uygulama fikri Pozivitizim olarak adlandırılır.

Konuları: Toplumsal Düzen (Toplumsal Statik)
Toplumsal Değişme (Toplumsal Dinamik)
Toplumsal değişmenin kaynağı insan düşüncesidir.
Düşünce 3 Aşamadan Geçerek Pozitif ya da Bilimsel Hale Gelir:
1. Teolojik ya da Hayali Hal: İnsan başına gelen olayları tanrı veya tanrılara bağlar.
2. [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]fizik ya da Soyut Hal: İnsan olayları doğaüstü varlıklara bağlar.
3. Pozitif ya da Bilimsel Hal: İnsan düşüncesi salt gerçeği aramaktan vazgeçer ve bilgi edinmeyle yetinir.

KARL MARX VE MADDECİ GÖRÜŞ
Çatışma kuramının yaratıcısıdır. Sınıf yapısının temeli olarak üretim ilişkilerini görmüş, devlet ve düşünce sistemini toplumun üst yapısı olarak nitelendirmiştir.
Alt Yapı: Üretim Araçları, Üretim Güçleri, Üretim İlişkileri Ekonomik temeldir.
Üst Yapi: Din, Sanat ,Bilim, Ahlak, Kültür kurumlarından oluşur. Marx' a göre sosyal bilimcilerin görevi dünyayı açıklamak değil, değiştirmektir. Değişim ihtilalci bir yaklaşımla olur.
Eseri: Kapital

EMİLE DURKHEİM (1858-1917)
Toplumu bir arada tutan güçlerin toplumun üyelerince paylaşılan Toplumsal Gerçeğin Temelini; toplumsal bilinçte görmektedir.
İlgi Alanı: işbölümü ve bunun sonucudur.
İşbölümü; endüstriyel toplumların ortaya çıkardığı bir sorun, Anomi'dir.
Anomi: Kuralsızlık durumudur.
İntihar: intiharın nedeni bireysel değil, toplumsaldır görüşünü savunur. Durkheim'm iki amacı:
I. Bireysel davranışların toplumsal güçler tarafından ne şekilde etki¬lendiğini göstermek.
2. Toplumsal araştırmaları daha pratik hale getirmektir.
Sosyolojiye diğer katkısı da sosyolojik yaklaşımı insan davranışlarını
anlamada kullanmasıdır.

MAX WEBER
Max Weber'e göre sosyoloji toplumsal yaşamdaki önemli nedensel ilişkileri anlamalıdır. Sosyologlar olaylara ön yargılardan arınmış biçimde bakmalıdır.

Weber'in Anlama Süreci 3 Aşamalıdır:
1. Sosyolog olayları gözler ve bireylerin duygularını görmeye çalışır. 2. Bireylerin motifleri yani güdülerini keşfetmeye çalışır.
3. Bireyin duygu ve güdülerine ilişkin davranışlarını veya faaliyetlerini açıklamaya çalışır.
Teknikleri
&#8226; ideal Tip Analizi
&#8226; Tarih Analiz
SOSYOLOJİDE KURAMSAL YAKLAŞıMLAR
. Fonksiyonalist (Görevselci) Yaklaşım:
Kurucusu: TALCOT PARSONS
Makro konuları inceler. (Toplumsal Değişme, Toplumsal Sınıf, Düzen)
Toplum bir fonksiyonlar bütünüdür.
Kuramı: Toplum organize olmuş düzenli ilişkilerden meydana gelen ve her bireyin toplumun temel değerlerini paylaştığı bir sosyal sistemdir.

ROBERT MERTO

Kurama gizli ve açık fonksiyon kuramları eklemiştir. Açık fonksiyon, sistemin içinde bulunanlar tarafından arzulanan ve bilinen fonksiyonlardır. Gizli fonksiyonlar ise sistemin içinde bulunanlar tarafından ne bilinen nede arzulanan fonksiyonlardır. Fonksiyonel yaklaşımda grup birbiriyle ilişkisi olan parçaların fonksiyonel bir bütünüdür. Bütünün parçalarını ve dış fonksiyonlarını bilmek gerekir.
2. çatışma Yaklaşımı: Çatışma burjuva ile proleterya (işçi sınıfı) arasında yaşanır. Karl Marx rekabet, değişim ve gerginlik üzerinde durur.

3. Etkileşimcilik Yaklaşımı;
Toplumda yer alan bireylerin birbirlerini etkilemelerini, karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkileri nasıl gerçekleştirdiğini inceler. Bireyi odak alır.
William James William Thomas John Dewey Charles Horton Cooley George Herbert Mead
Etkileşim kuramcısı semboller üzerinde durur ve insanların semboller aracılığı ile etkileşimde bulunduğunu öne sürer. Kuramcılara Sembolik Etkileşim Kuramcısı denir.
Sembolik Etkileşim davranışlarımızın neye bağlı olduğunu, kendimizi ve başkalarını tanımlamamızın analizini yapmaktadır.

SOSYOLOJİ GELENEĞİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR

İki kuram daha vardır:

1.Sosyal Alışveriş Kuramı: Değişim yaklaşımı genelde Ekonomist¬lerin, Antropologların ve Psikologların fikirlerine dayalıdır.
Kuram; etkileşimin Ödül ve Cezalara dayalı bir alışveriş olduğunu İleri sürer.
Kuramdaki Değişim toplumsal değişmeden çok karşılıklı bir alışveriş¬tir. Bu nedenle Sosyal Alışveriş Kuramı denir.

19. yy Ekonomistlerinden;
Adam Smith John Stuart Mill David Ricardo Jeremy Bentham İnsanı sırf kendini düşünen her zaman kar etmeyi amaçlayan ve akılcı olan bir varlık olarak düşünmüşlerdir.
Temsilcisi:
George C. "omans; İlkel ekonomi ve davranışsal psikolojiden geliş¬tirilen alışveriş kuramını tanıtır.

TÜRKİYE'DE SOSYOLOJİ
I. Dünya savaşı sırasında edebiyat fakültesinde okutulmaya başlanıldı. Osmanlı imparatorluğunda 2 Türlü Akım vardır.

1. Prens Sabahattin tarafından temsil edilen Leplay Okulu
2. Ziya Gökalp - Mehmet İzzet tarafından temsil edilen Comte ¬Durkheim Okuludur.

Ziya Gökalp; Pozitivizmden yola çıkar. Düşünce eksenini, ulus ve terakki konuları oluşturur.
Pozitivizm; salt gerçeği ve olayların nedenlerini aramaktan vazgeçer,
olaylar hakkında bilgi edinmekle yetinen ideolojidir.
Kişilik Psikolojisi ve Kişilik Kuramları

Kişilik Psikolojisi ve Kişilik kavramlarını tanımlayacak, kişiliğin gelişimine etki eden biyolojik ve çevresel etkenleri açıklamak Kişilik, çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Kişiliğin gelişmesini etkileyen başlıca etkenler biyolojik ve çevresel olmak üzere iki genel grupta incelenmiştir. Kişiliğin anlaşılması ve incelenmesine yönelik çeşitli kuramlar geliştirilmiştir.
Kişiliğin anlaşılması ve incelenmesine yönelik geliştirilen kuramları tanımlayabilmek Bunlardan başlıcaları psikoanalitik, sosyal öğrenme, davranışçı vb. kuramlardır. Kişilik kuramları karmaşık davranışları kısa ve açık ifadesini sağlamaları, mevcut bilgileri anlamlı bir bütün haline getirmeleri açılarından önemlidir. Sigmund Freud tarafından geliştirilen psikoanalitik kuram, kişiliği tanımlarken yapısal ve topografik görüşleri temel alır. Yapısal görüş zihinsel yaşamın bir biriyle çatışma halinde olan ancak birbirini tamamlayan id, ego ve süperego ögelerini tanımlar. Topografik görüş ise zihinsel yaşamın yüzeysel yapısını oluşturan betimleyici özellikleri bilinçaltı, bilinç öncesi ve bilinç olarak ele alır. Frud sonrası psikodinamik kuramlar ya da sosyal görüşlü psikoanalistler insanı sadece biyolojik bir varlık değil aynı zamanda sosyal bir varlık olarak toplumun bir ürünü görmüşlerdir. Bu kuramcıların arasında Adler, Horney, Fromm ve Sullivan yer alır. Bir diğer yaklaşım ise insancıl kişilik kuramıdır. Bu kuram sosyal gereksinim ve bilinçli (ego) süreçler üzerinde durur. Bu kuramlar daha çok kuramcıların isimleriyle anılır. Carl Rogers, Abrahan Maslow,Rolla May, Victor Frankl bu isimler arasında yer . Davranışçı kuram ise öğrenme kuramı ile paralel kavramları kullanmaktadır. Sosyal bilişsel öğrenme kuramları ise davranışçı kuramların bir uzantısı olarak öğrenme, bilişsel süreçler ve sosyal etki konuları üzerine yoğunlaşır. Kişiliğin değerlendirilmesi için yapılan kişilik testlerinin neler olduğunu ve özelliklerini açıklayabilmek Kişiliğin değerlendirilmesi çeşitli kişilik ölçekleriyle yapılır. Kişilik ölçekleri genellikle objektif ve projektif olmak üzere iki büyük kategoride incelenebilir. Objektif testlere MMPI, projektif testlere Rorschach ve TAT başlıca örnekler olarak verilebilir.

Kültür
Toplum ve insan bilimleri için temel bir kavram olan kültürü ve temel özelliklerini, kültürel farklılıklar ve kültürel birleşme kavramlarını tanımlamak.
&#8226; İnsanoğlu gelişmiş beyin yapısı sayesinde yaşamda canlı kalıp bir kültür yaratabilir. Kültür, bir toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelediği hemen her şey bir kültür tarafından biçimlendirilir. Zamanla kültürün koyduğu kurallar bizim bir parçamız haline gelir. Toplum, Dil ve kültür ilişkisini açıklamak.
&#8226; Kültür, insanların kullandıkları bir dil sayesinde yayılır ve insanlar arasındaki etkileşimler sonucu doğup gelişir. Her toplumun farklı düşünce inanç ve değer sistemleri vardır. Her düşünce kalıbı yaşadığı kültür içinde önemlidir ve geçerliliği vardır. Kültürün bir diğer özelliği de öğrenilen davranışlardan
oluşmasıdır. Her toplumun kültürü, maddi ve manevi olmak üzere iki tür öğeden oluşur. Kültür ve toplum birbirinden ayrılmaz bir bütünü içerirler. Toplum kültür olmadan var olamayacağı gibi; kültür de kendisini koruyan ve geliştiren bir toplum olmadan varlığını sürdüremez. Kültür dil sayesinde korunur ve gelecek nesillere aktarılır. Kültür kalıtımla babadan oğul a geçmez ve her toplumun kültürü kendine özgüdür. Kültürü oluşturan parçaların
herhangi bir biçimde birbirlerine bağlanmasına kültürel birleşme denir.
&#8226; Kültür, norm ve değerlerle bir anlam kazanır. Normlar, o kültür içinde anlamlıdırlar. Kültürü oluşturan temel parçalardan değerler ve normu tanımlamak. yaptırımı olan yerleşik davranış kurallarıdır. Değer ise hangi toplumsal davranışların iyi, doğru ve istendik olduğunu belirten paylaşılan ölçüt veya fikirlerdir.Değerler böylece kültürel yaşantımıza rehberlik ederler.
Kültür kendi içinde popüler ve fakirlik kültürü, gerçek ve ideal kültür, yüksek ve yaygın kültür, alt kültür ve karşıt kültür olarak ayrılır. Popüler kültür yaşadığımız günlük hayattır. Fakirlik kültürü ise Oscar Lewis'in "fakirlerin sahip olduğu değerlerin, ekonomik yönden başarılı kişilerin değerlerinde farklı olduğuna" yönelik tezine dayanmaktadır. İdeal kültür toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olması iken gerçek kültür ise bunların günlük yaşamdaki uygulanış veya bulunuş biçimidir. Toplum içinde özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük bir elit grubun sahip olduğu kültür yüksek kültür olarak tanımlanırken, büyük halk kitlelerinin benimsediği yaşam biçimi, zevkler, farklı değerler yer aldığı kültür yaygın kültürü oluşturur. Diğer yandan toplumun temel kültürel değerlerini paylaşan ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimleri olan grupların oluşturduğu kültür alt kültür olarak tanımlanmaktadır. Yine bir alt kültür olarak değerlendirilen karşıt kültür değer, norm ve yaşam biçimleri açısından içinden yaşanılan kültüre ters düşen tutum ve davranışları içermektedir. Etnosentrizm ve kültürel relativizm kavramlarını tanımlayarak; her iki görüşün olumlu ve olumsuz
yönlerini tartışabilmek.
&#8226; Bunlar kültürün kendi içindeki farklılıklardır. Etnosentrik görüş başkalarının kültürünü bireyin kendi kültürü açısından değerlendirmesi demektir. Kültürel relativist görüş ise kültürü kendi kalıpları içinde anlamak, önyargılı olmamak demektir.

Psikoloji Bilimine Giriş
Psikoloji Bilimini, onu oluşturan öğeleri ve temel amaçlarını dikkate alarak tanımlamak Psikoloji canlı davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal bilimlerle biyolojik bilimler arasında yer alan, ancak matematik ve teknoloji gibi alanlardan da etkilenen psikoloji biliminin, araştırmaya ve uygulamaya yönelik dalları vardır. Psikolojinin temel amaçları, davranışları betimlemek, açıklamak, yordamak ve kontrol etmedir. Psikolojinin incelediği davranışlar üç grupta toplanabilir:

&#8226; Doğrudan doğruya, dolaysız olarak gözlenebilen davranışlar;
&#8226; Dolaylı olarak gözlenebilen davranışlar;
&#8226; Davranışların temelinde yatan sinir sistemi ve kas faaliyetleri ve fizyolojik süreçler. Psikolojinin diğer bilimler arasındaki yerini ve ilişkisini tartışacak; psikolojinin araştırmaya ve uygulamaya yönelik dallarını ve alt dallarıyla ayrıntılı açıklayabilmek, farklılıkları tartışabilmek Psikoloji, bir yandan organizmanın davranışlarını biyolojik temelinden anlayabilmek için biyoloji, biyoloji, fizyoloji, biyokimya gibi bilimlerle ilişki içindedir. Diğer yandan organizmayı sosyal bir varlık olarak ele aldığından sosyoloji, ekonomi gibi sosyal bilimlerle de çok yakın bir etkileşimdedir. Psikolojinin kendi içinde bazı dalları vardır. Bu dalların her birinde davranış farklı bir yönden veya farklı bir bağlam içinde ele alınır. Bu alt dallar, Deneysel Psikoloji, Sosyal Psikoloji, Gelişim Psikolojisi, Uygulamalı Psikoloji ve Psikometrik Psikoloji olarak sıralanabilir. Psikoloji araştırmalarında kullanılan yöntem ve teknikleri açıklayabilmek Psikoloji araştırmalarında çeşitli teknikler kullanılır. Bu tekniklerden bir grubu davranışların betimlenmesini sağlar. Deneysel araştırmalarda ise neden sonuç ilişkileri saptanmaya çalışılır. Deneysel çalışmaların bulguları davranışların betimlenmesi ve açıklanmasını sağlarken, bu bulgulardan hareketle, davranışların yordanması ve kontrol edilmesi de mümkün olur. Korelatif araştırmalarda doğada kendiliğinden mevcut olan değişkenlerin arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılır. Korelatif araştırmaların bulguları davranışların betimlenmesini sağlar. Bu bulgulardan hareketle, davranışların tahmin edilmesi de mümkün olur.
Sosyolojinin Ortaya Çıkışı ve Kuramsal Yaklaşımlar
İlk ve ortaçağdaki toplumsal düşüncenin temellerini incelemek. insanlar toplum olarak bir arada yaşamaya başladıklarından itibaren, içinde yaşadıkları düzeni anlamaya çalışmış ve çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Toplumsal düşünce ilk defa filozofların felsefe sistemlerinde yer almıştır. ilk çağda düşünürler Sokrat'tan önceki ve sonrakiler diye ikiye ayrılır. Sokrat'tan önce sofistlere rastlıyoruz. Sokrat'tan sonra önemli iki bilgin Platon ve Aristo'dur. Platon'a göre birey içinde yaşadığı devletin karakterini taşır. Aristo, Platon'a göre daha gerçekçidir. Hıristiyan düşünürler Rönesans ve Reforma değin mistik ve skolastik dünya görüşü altında büyük bir ilerleme sağlamazken, İslam dünyasında olumlu düşünce sistemlerini görüyoruz. Bu çağlarda toplumla ilgilenen düşünürler arasında ibn-i Rüşd, Gazzali, Farabi ve ibni Haldun en önemlileridir. Özellikle ibn-i Haldun'un Mukaddimesi bir sosyoloji kitabı niteliğindedir.
Sosyolojinin bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenleri açıklamak. Sosyolojinin ortaya çıkışında iki önemli toplumsal olgu yer alır. Bunlar: Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi'dir. Tarihe hiçbir değişme Endüstri Devrimi kadar uzun dönemli, etkili ve çarpıcı olmamıştır. Bu olgunun dışında doğa bilimlerindeki gelişmeler, bilimsel yöntemin kullanılışı ve yeni kıtaların keşfi de sosyolojik düşüncenin gelişiminde önemli bir yer tutar. İlk sosyologların toplum konusundaki düşüncelerini ve sosyolojinin üç temel yaklaşımı olan fonksiyonalist, çatışma ve etkileşimcilik yaklaşımlarını açıklamak. Sosyolojinin kurucuları arasında, adını koyan Auguste Comte'dur. Zamanın en özgün düşünürü olan Comte, doğa bilimlerinde kullanılan bilimsel yöntemin toplumsal olayları incelemede de kullanılabileceğini savunur. Daha sonra Herbert Spencer, biyolojik yaklaşımın kurucularındandır. Spencer, toplumu canlı bir organizmaya benzeterek incelemek ister. Karl Marx ise çatışma kuramının kurucusudur.
Düşüncelerinde bir diğer Alman düşünür olan Hegel'in etkisindedir. Marx'a göre toplumbilimcilerin görevi dünyayı açıklamak de¤il, değiştirmektir. Her şeyin birbiriyle çatışma içinde olduğunu savunan Marx, kuramını sınıf çatışması ile destekler. Sosyolojinin bilimsel alanda gelişmesinde önemli bir kişi de Fransız Emile Durkheim'dir. Durkheim, toplumsal gerçeğin temelini toplumsal bilinçte görür. Durkheim'in bir diğer ilgi alanı toplumsal işbölümü ve sonuçlarıdır. Modern bir Alman düşünürü ise Max Weber'dir. Weber, sosyolojide anlama üzerinde durarak, ideal tip ve tarihi analiz tekniklerini geliştirmiştir. Sosyolojide tarihsel gelişim içinde üç yaklaşım söz konusudur.
Bunlar;
&#8226; Fonksiyonalist yaklaşım,
&#8226; Çatışma yaklaşımı
&#8226; Etkileşimcilik yaklaşımıdır.
Sosyolojide yeni yaklaşımlardan sosyal alışveriş kuramı ve feminist kuramı tartışmaları ile inceleyebileceksiniz. İki modern kuram, Sosyal Alışveriş Kuramı ve Feminist kuramlar da giderek popüler hale gelen ve tartışılan kuramlar arasında yer almaktadır. Bu kuramlardan sosyal alışveriş kuramı, genelde ekonomistlerin, antropologların ve psikologların fikirlerine dayalıdır. Kuram, insan etkileşiminin ödül ve cezalara dayalı olarak gerçekleşen bir alışveriş ile oluştuğunu ileri sürer. Kuramda sözü edilen değişim kavramı toplumsal bir değişimden çok karşılıklı bir alışverişi ifade eden bir nitelik taşır. Bu nedenle kurama sosyal alışveriş kuramı da denilmektedir. Feminist kuram kadının odak olarak alındığı bir perspektiften bakarak toplumsal yaşamı ve buradaki farklı sistem ve fikirleri irdelemektedir. Feminist kuram kadını temel obje veya ilgi odağı olarak görür ve inceler. Feminist kuram, liberal, sosyalist ve radikal olmak üzere temel yaklaşıma sahiptir.
 
Davranış Bilimlerine Giriş Tam Özet(Devamı)
Sosyolojiye Giriş ve Yöntem
Bir disiplin olan sosyoloji yi tanımlamak.
&#8226; Sosyoloji insan ilişkileri konusunda çalışan ve bu ilişkileri inceleyen bir disiplindir. Sosyolojinin en önemli ayırıcı özelliği, onun bir bilim olmasıdır. Ancak sosyolojik incelemelerin hedefi insanlar arasındaki sosyal ilişkilerin yapısı üzerindedir. Toplumsal yaşamdaki yerini tartışabilecek; temel ilgi odağını, grup ilişkilerindeki önemini ve amacını açıklamak.
&#8226; Sosyoloji daha kısa bir biçimde, insan grubunu odak alır ve insanın grup içerisindeki davranışlarını inceler. Sosyologlar da toplumsal kurumlar ve insan ilişkileri üzerinde çalışan bilim adamlarıdır. Sosyoloji sadece normal davranışı değil, toplum içerisinde görülen anormal insan davranışlarını da inceler. Örneğin, sapkın bir davranış biçimi olan suçluluk, cürüm gibi. Ancak sosyolojinin konuya yaklaşım biçimi farklıdır. Sosyologlar (toplum bilimciler) suçluya değil, suçluluk konusuna eğilirler ve toplumsal şartların suç üzerindeki etkisini araştırırlar. Sosyologlar birbirinden izole olan insanlar üzerinde değil, birbirleriyle etkileşen diğer bir deyimle sosyal bir ortamda yaşayan insan gruplarıyla ilgili olarak çalışırlar. Bu nedenle ilgi sahası birey değil gruplardır. Sosyoloji on dokuzuncu yüzyılın başında bilimsel
yöntemin toplumsal olayları incelemede kullanılmaya başlanmasıyla bilimsel bir niteliğe kavuşmuştur. Bilimsel bilgi üretmede, belirli kurallara uyulması, belirli aşamalar takip edilmesi, bilgiyi kullanmada ve yorumlamada kolaylıklar sağlar ve başkalarının da kullanımına açar. Sosyolojinin alt dallarını tanımak.
&#8226; Sosyolojinin ilgi alanına giren konuya yaklaşım biçimi, onu diğer disiplinlerden ayrı kılar. Çünkü sosyologlar konuya, sahip oldukları değer ve önyargılardan arınarak olayların ve koşulların etkisinde kalmadan, objektif olarak bakarlar. Olaylar arasındaki neden ve sonuç ilişkilerini görmeye, anlamaya ve kuramlara ulaşmaya çabalarlar. Sosyolojinin üniversitelerde okutulan ve her biri ayrı bir ilgi sahasını oluşturan birçok alt dalı vardır. Bunlar arasında bilgi, ekonomik, sanayi, kent, köy, din, endüstri, hukuk ve siyaset sosyolojisi en yaygı n olanlarıdır. Bütün bilimler gibi toplumbilim de (sosyoloji de) araştırma ve değerlendirme teknikleriyle kavram ve kuramlar arasındaki yakın etkileşimle kendini yenileyerek gelişmektedir. Bu gelişme yakın zamanlarda ve hızlı bir gelişme temposuyla ortaya çıkan ve diğer bilimler arasındaki yerini almaya çalışan toplumbilimde de açıktır.
Sosyolojinin kullandığı yöntem ve bilimsel araştırmada takip edilmesi gerekli aşamaları tanımak ve örneklerle tartışabilmek. insan ilişkilerini inceleyen bir disiplin olarak sosyoloji de geniş uygulama sahasıyla, bu bilimsel yöntemi kullanmaktadır. Sosyoloji bu yöntemi, deney, gözlem ve saha araştırması teknikleriyle birlikte kuramlar geliştirmek, bilgi toplamak ve insan sistemini anlamak amacıyla kullanmaktadır. İnsanlar içinde bulundukları çevreyi tanımak ve meraklarını gidermek amacıyla araştırma yaparlar. Bilim, dünyadaki olayların niçin lerini bulmak amacıyla bilgi elde etme ve biriktirme yoludur.


Bilim birbiriyle ilgili iki çalışmayı içerir. Bunlar;
&#8226; Bilgiyi biriktirmek,
&#8226; Veri toplamaktır.
Bu iki çalışma bilimde kuram ve yöntem olarak adlandırılır. Kuramlar ilişkili oldukları konularda her zaman aynı biçimde ortaya çıkan gerçeklerdir. Kuramlar olayları daha iyi anlamamıza yardımcı olurlar ve niçin sorusunun açıklığa kavuşmasına yardımcı olurlar. Kuramın üç temel parçası vardır: Bunlar; önermeler, kavramlar ve tanımlardır. Önermeler, olaylar arasındaki ilişkileri ortaya koyarlar. Kavramlar ise, toplumsal olay ve olgularda karşılaşılan ortak bir niteliği ifade ederler. Kavramlar, tanımlar yoluyla üretilir. Eğer kavramlar açık bir biçimde tanımlanmazlarsa herkes tarafından farklı anlaşılırlar. Kuramları sınamak için bilimsel yöntemler geliştirilmiştir. Yöntem, kuramın tersine nasıl sorusuna cevap verir. Nesnel gerçeği en çok ve en iyi yansıtmayı amaçlayan her bilim, bilimsel yöntemi uygulamak
zorundadır.

Bilimsel yöntem birkaç aşamalı bir gelişim gösterir. Bu aşamalar:
&#8226; Araştırılması gereken sorunu ortaya koymak.
&#8226; Hipotez ve önermeleri formüle etmek.
&#8226; Araştırma planı ya da veri toplama tekniği geliştirmek.
&#8226; Verilerin analiz ve özetini yaparak hipotezin mümkün olabilirliğini göstermek.
&#8226; Hipotezin doğrulanması, yeniden formüle edilmesi veya yeniden gözden geçirilmesidir.

&#8226; Her bilimsel disiplinin araştırma yöntem ve teknikleri birbirinden farklıdır.
Sosyologlar araştırmalarda üç farklı teknik kullanırlar.
Bunlar:
&#8226; Deney,
&#8226; Gözlem
&#8226; Saha araştırmasıdır.

Toplum ve Toplumsal Yapı
Toplum kavramını; onu oluşturan koşulları dikkate alarak tanımlamak. Toplum ve birey birbirinin ayrılmaz birer parçasıdırlar. En geniş anlamda toplum insanları etkileyen ilişkiler bütünüdür. Ancak bir toplumdan söz edebilmek için belirli şartlar gerekir. Bunlar ortak bir toprak, politik bir otoriteye uyum ve paylaşılan bir kültürdür. Toplumsal yapı ve bu yapıyı oluşturan parçalar olan kültür, toplumsal sınıf, statü, rol, kurum ve grupları açıklamak. Her organizmanın bir yapısı olduğu gibi toplumların da bir yapısı vardır. Bu yapı birbirleriyle ilişkili bir takım parçaların bütünüdür. Toplumsal yapı, bir toplumdaki organize olmuş toplumsal ilişkilerin bir bütünüdür. Toplumsal yapıyı oluşturan parçalar altı tanedir. Bunlar; Kültür, Toplumsal Sınıf, Statü, Rol, Grup ve Kurumlardır. Statü, bireyin toplum içindeki pozisyonudur. Edinilmiş ve kazanılmış olarak iki biçimde yer alır. Rol ise bir toplum içindeki insanların belirli bir biçimde oynadıkları oyundur. Her rolün bireyden bazı beklentileri vardır.Grup, belirli sayıdaki insanların etkileşimleri sonucu ortaya çıkan bir birleşmedir. En yaygın olarak birincil ve ikincil biçimde ikiye ayrılır. Toplumsal kurum ise toplumun temel değerlerinin korunması amacıyla zorunlu sayılan nispeten sürekli kurallar topluluğudur. Toplumsal düzeni sağlayan kurumlar dokuz tanedir. Bunlar: Aile, Ekonomi, Eğitim, Din,Politik, Hukuk, Tıp, Bilim ve Askeri kurumlardır.İnsanoğlunun tarihi gelişimiyle oluşan toplum türlerinin temel özelliklerini açıklayarak tartışabileceksiniz. İnsanoğlunun tarihsel gelişiminde beş yaygın toplum biçimi gözlemlenmiştir.
Bunlar;
&#8226; Avcılık ve toplayıcılık toplumları,
&#8226; Çobanlıkla geçinen göçebe toplumlar,
&#8226; İlkel tarım toplumları (tarım öncesi toplumlar),
&#8226; Tarım toplumları ve
&#8226; Endüstriyel toplumlardır.

Toplumsal Tabakalaşma ve Değişme
Toplumsal tabakalaşma kavramını, tabakalaşma sistemlerinin toplumlarda oluşum sürecini ve farklılıkları dikkate alarak tanımlamak. Hemen her toplumda tabakalaşmanın varlığını görmekteyiz. Yani insanları derecelendiren bir sistemin bulunduğunu ve bu sistem içerisinde bazı insanların daha fazla bir güç ve zenginliğe sahip, bazılarının ise bunlara yeterli ölçüde sahip bulunmadıklarını biliyoruz. Dünyada farklı biçimlerde ortaya çıkan tabakalaşma sistemleri bulunur. Bunlardan,kölelik, kast, zümre kapalı sistemler; sınıf ve statü ise açık sistemlerdir. Kölelik artık dünyada az rastlanan bir zorla çalıştırma sistemidir. Kast ise hala daha Hindistan'da geçerlidir. Hindistan'da dört ana kast bulunur. Her kastın yapacağı işler aşağı yukarı belirlidir. Zümre ise Avrupa'da feodal çağda ortaya çıkmış bir sistemdir. Bunlar yasaya dayanır ve hukuksaldır. Sınıf sistemi ise endüstriyel toplumun karakteristik gruplarıdır. Toplum konusunda son derece farklı görüşler mevcuttur. Toplum içinde bireyler işgal ettikleri mevkilere göre derecelenip örgütlenmişlerdir. Toplumsal sınıf (katman) kavramı üzerinde tam ve kesin bir tanım vermek çok güçtür. Toplumsal sınışar maddi ve kendiliğinden oluşan gerçeklerdir. O halde bir toplumun üretim sürecinde belirli ve benzer bir rol oynayan ve aşağı yukarı benzer ilişkileri yaşayan insanlar bütünü olarak toplumsal gerçekler, toplumsal sınışarı (katmanları) meydana getirir. Toplumsal tabakalaşma sistemiyle ilgili yaklaşımları karşılaştırarak inceleme ve tartışma olanağı yaratmak. Toplumsal sınıflar konusunda özellikle iki kuram göze çarpar. Birincisi Karl Marx'ın çatışma kuramı, diğeri ise Kingsley Davis ve Wilbert E. Moore tarafından ortaya atılan görevselci yaklaşımdır. Marx için sınıf bir makro grubun üretim sürecinde belirgin bir mevkii işgal etmesidir. Marx'a göre toplumların tarihi sınışar arasındaki mücadeleler tarihidir ve sınışarda devirlerinin ekonomik ilişkilerinin ürünüdürler. Davis ve Moore ise modellerinde tabakalaşmanın fonksiyonel bir zorunluluk olduğunu savunurlar. Bu kuram her toplumda o toplumun devamlılığı için yerine getirilmesi gereken görevler olduğunu belirtir. Önemli olan bu mevkilere en kalifiye ve yetenekli olanların gelmesidir. İnsanlara yaptıkları işler karşılığında verilen ödüller çok önem taşır. Toplumda rekabet unsuruyla en yetişkin ve en yetenekli olanlar daha iyi mevkileri elde etmek için mücadele edecekler ve bunun sonucunda da toplum en iyi kişiler tarafından yönetilecektir. Ancak, haklı olarak Marx'ın kuramına olduğu gibi bu kuramada çeşitli eleştiriler getirilmiştir. Her iki kuramın belirli yaklaşımlarını alarak ortaya attığı kuramla ilgiyi çeken bir diğer bilim adamı ise Gerhard Lenski'dir. Toplumsal Hareketlilik, Toplumsal Değişme ve Modernleşme kavramlarını oluşturan etkenleri ve aralarındaki farklılıkları tartışarak tanımlamak. Değişme her toplumun temel bir karakteristiğidir. Toplumsal kültürlerini gelecek nesillere değiştirerek aktarırlar. Değişme hızı toplumdan topluma farklı bir hız ve karakter taşır. Geleneksel toplumlarda değişme yavaş, endüstriyel toplumlarda ise hızlıdır. Toplumsal değişme konusundaki düşünürlerin ileri sürdükleri bazı sayıltılar bulunmaktadır.
Bunlar:
&#8226; Değişme doğaldır,
&#8226; Değişmenin önüne geçilmez,
&#8226; Değişme süreklilik gösterir,
&#8226; Değişme gereklidir,
&#8226; Değişme benzerlikler gösterir şeklindedir.
Toplumsal değişme kaynakları da iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır.
Dış kaynaklar:
&#8226; Çevresel Değişme,
&#8226; İstila,
&#8226; Kültürel temas,
&#8226; Yayılmalar.
İç kaynaklar ise:
&#8226; Kesişen ve icatlar,
&#8226; Nüfus hareketleri
olarak ikiye ayrılır. Değişmede çok önemli bir diğer kaynak ise teknolojidir.Teknolojinin toplumların değişmesine beş tür etkisi bulunmaktadır. Günlük dilde kullanılan modernleşme, yenileşme, çağdaşlaşma, ilerleme, kalkınma gibi deyimlerle, sosyolojik değişme arasında belirgin farklılıklar vardır. Toplumsal değişme bir değer yargısı taşımaz. Buna karşılık kalkınma ve ilerleme bir amaca yönelik olarak bir değer yargısı taşırlar. Toplumsal değişmeye karşı olan
güçler de vardır. Bunların çoğu geçmişe bağlı olan toplumlardır. Toplumsal değişme konusunda unutulmaması gereken nokta ülkelerin değişme süreçleri bakımından bazı benzerlikler göstermesine karşın, her ülkenin kendi kültürüne özgü bir değişme sürecini benimsemesidir. Yirminci yüzyılın en önemli sorunlarından biri bu değişme olgusunun hızıdır.

Yaşam Boyu Gelişim Psikolojisi
Yaşam Boyu Gelişim Psikolojisini, temel kavramları ve amaçlarını açıklamak ve tanımlamak
&#8226; Gelişim psikologları, döllenmeden ölüme kadar yaşa bağlı olarak görülen davranış değişikliklerini incelerler. Gelişim psikolojisinin hem temel bilim hem de uygulamalı yanları vardır. Yaşam süresi denildiğinde, döllenmeden yaşamın sonuna kadar olan dönemler düşünülmelidir.Davranış gelişiminde, biyolojik ve çevresel etkenleri açıklamak
&#8226; Davranışların gelişmesinde kalıtımsal ve çevresel etkenler rol oynamaktadır. Zeka insanlarda genetik açıdan en fazla incelenen özellikler arasında yer alır. Tek ve çift yumurta ikizleriyle yapılan çalışmalar, zekanın kalıtım ve çevrenin etkileşimi sonunda tayin edildiğini göstermiştir. İnsanlara nasıl davranılacağını öğretmek, bir başka deyişle sosyal gelişim, insan yaşamının önemli bir yönüdür. İşbirliği, yardımseverlik ve diğerkamlık olumlu; saldırganlık ve düşmanlık ise olumsuz sosyal davranışlardan bazılarıdır. Davranış gelişimini açıklamaya yönelik geliştirilen başlıca kuramları tartışabilmek
&#8226; Davranışların gelişimini açıklamaya yönelik değişik kuramlar vardır. U-D kuramcılarına göre davranışlar olumlu ya da olumsuz pekiştirme ve ceza ile kontrol edilir. Sosyal öğrenme kuramına göre ise, davranışların kaynağı gözleyerek öğrenme, ve modellerin örnek alınmasıdır (taklit ve özdeşim). Freud, kişiliğin gelişmesinde yaşamın ilk yıllarının önemini vurgulamıştır. Erikson ise davranışların sosyal çevrenin etkisiyle, tüm yaşam boyu değişebileceğine inanmaktadır. Piaget 1920'lerden 1980'li yılların ortalarına kadar çocuğun zihinsel gelişimini incelemiş ve davranışların bilişsel gelişimle birlikte önemli ölçüde değiştiğini ve bilginin kazanılmasında bireyin aktif rol oynadığını vurgulamıştır. Ahlak gelişiminde de, bilişsel gelişimde olduğu gibi belirli dönemler vardır (Piaget ve Kohlberg). Ahlak gelişiminin son aşamasında bireyin içsel değerleri ve onuru, yargılarında önemli rol oynamaktadır.
 
İktisada Giriş Ders Notları
İktisadın Tanımı ve Temel Kavramları

Bir bilim dal&#8250; olarak iktisadın tanımını ve ilgi alanını açıklayabilmek

&#8226; İktisat, sonsuz olan insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla nasıl karşılanacağını inceleyen bir sosyal bilimdir. İktisat bir sosyal bilim olma yanında, analitik bir yapıya da sahiptir. İnsanların iktisadi davranışları ile malların üretim, tüketim ve dağıtım faaliyetlerini inceler.

İktisatçılar tarafından gerçekleştirilen analizlerde uygulanan yöntemleri açıklayabilmek

&#8226; İktisat, bir sosyal bilim olmasına rağmen büyük ölçüde matematiksel yöntemler kullanır. İktisatçı önce bir konuyla ilgili gerçekleri toplar, daha sonra bu topladığı gerçekler yardımıyla teori oluşturur ve nihayet bu teoriler yardımıyla çeşitli sorunların çözümüne yönelik iktisat politikaları geliştirir. İktisatçının çevremizdeki günlük olaylara bakışında kullandığı ilkeleri ve bu konuda düşülen hataları açıklayabilmek

&#8226; İktisadi düşünme tarzı rasyonel davranış, karar alma sürecinde fayda ve maliyetleri esas alma ve değişimi inceleyen marjinal analiz kavramlarına dayanır.

&#8226; İktisadi düşünme sistematiği içinde diğer şartların sabit kaldığı, korelasyon ve nedensellik ilişkisinin farklı kavramlar olduğu ve nihayet, birey için doğru olanın bütün içinde doğru olacağı sonucunun hatalı olduğu unutulmamalıdır.

Yoğun içeriği nedeniyle iktisadın nasıl bölümlendirilebileceğini açıklayabilmek

&#8226; İktisat, makro iktisat ve mikro iktisat, pozitif ve normatif iktisat olmak üzere çeşitli bölümlere ayrılır. Mikro iktisat, iktisadın daha çok firma, üretici ve tüketici gibi bireysel karar birimlerinin davranışlarını inceleyen bölümüdür. Makro iktisat ise iktisadın daha çok enflasyon, ekonomik büyüme ve dış ticaret gibi makro büyüklüklerini inceleyen bölümüdür. Pozitif iktisat, daha çok ne olduğunu anlamaya çalışır. Bu nedenle pozitif iktisat değer yargıları içermez.x Normatif iktisat ise daha çok ne olması gerektiği konuları üzerinde durur ve değer yargıları içerir. Günlük yaşamda farklı anlamlarda kullandığımız kavramlara iktisatçıların verdikleri anlamları açıklayabilmek

&#8226; Ekonomik birimler hane halkları, firmalar ve devlet olarak üçe ayrılır.

&#8226; İhtiyaç, tatmin edildiği zaman haz, tatmin edilmediği zaman sıkıntı yaratan duygulardır. İhtiyaçlar zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olmak üzere ikiye ayrılır. İhtiyaçlar, sonsuz olma özelliğini taşırlar. Ayrıca, ihtiyaçlar şiddet bakımından farklılıklar gösterirler. İhtiyaçlar ve ihtiyaçları tatmine yarayan araçların, ikame edilebilirlik özellikleri vardır.

&#8226; İnsanlara fayda veya tatmin sağlayan şeylere mal denilir. Mallar ekonomik ve serbest mallar olmak üzere ikiye ayrılırlar.

Kıtlık, Tercih ve Fayda

Kıtlık olgusunun neden oldu¤u tercih yapma zorunluluğunu ve bunun ekonomik birimlere yüklediği maliyeti açıklayabilmek

&#8226; Bir ekonomide kaynaklar toprak, emek ve sermayeden oluşur. Bu kaynaklar üretim faktörleri (ya da girdiler) olarak adlandırılır.

&#8226; İktisadi anlamda, alınan her karar ve yapılan her tercih bir maliyet taşır. Bir tercih yaparken vazgeçmek zorunda kaldığımız en değerli alternatif bu tercihin fırsat maliyetini oluşturur.

&#8226; Parasal maliyet fırsat maliyetinin bir parçası olabilir. Kıtlık, tercih ve fırsat maliyeti kavramlarını bir araya getirerek ekonomide etkin üretim düzeyinin nasıl sağlanabileceğini açıklayabilmek

&#8226; Mevcut üretim faktörleri ve teknoloji veri iken, belirli bir dönemde ekonominin maksimum düzeyde üretebileceği çeşitli ürün bileşimlerini gösteren sınır eğrisi üretim imkanları eğrisidir. Bu eğri kıtlığın sonuçlarını, ekonomideki tercihleri ve her tercihin fırsat maliyetini göstermektedir.

&#8226; Bir malın daha fazla üretilmesi için diğer malın üretiminden vazgeçilmesi gereken miktar her aşamada artar. Bu durum artan fırsat maliyeti olgusunu ifade eder.

&#8226; Zaman içerisinde ekonomideki üretim faktörlerinin miktarı ve niteliği değişebilir, üretimde daha üst düzey teknolojiler kullanılabilir. Bu değişiklikler üretim imkanları eğrisinin yer değiştirmesine neden olur. Üretim imkanları eğrisi sağa doğru kaydıkça toplum için daha önce imkansız olan mal bileşimlerinin üretimi imkan dahiline girer. Ne, nasıl, kimin için üretilecektir şeklinde özetlenen iktisadi soruların cevaplanabilmesi için geliştirilen karar mekanizmalarını açıklayabilmek

&#8226; &#8220;Ne, nasıl, kimin için üretilecektir?&#8221; sorunlarının çözümü için benimsenen karar mekanizması ekonomik sistemlerin temelini oluşturur. Bu sorunların çözümü tamamıyla piyasaya bırakılmışsa piyasa ekonomisi, tamamıyla devlet tarafından sağlanıyorsa kumanda ekonomisi, devlet ve piyasa tarafından birlikte sağlanıyorsa karma ekonomix sisteminden söz edilir.

Tüketicilerin rasyonel davranarak en yüksek fayda düzeyini sağlayan tercihleri nasıl yapacaklarını açıklayabilmek

&#8226; Ekonomik birimlerin tüketim eyleminden amaçları elde ettikleri toplam faydayı maksimize etmektir. Bir malın ilave miktarları tüketildikçe toplam faydada meydana gelen değişme marjinal fayda olarak tanımlanır. Marjinal fayda her ilave tüketimle birlikte azalır ve belirli bir tüketim düzeyinde sıfıra iner. Marjinal faydanın sıfır olduğu tüketim düzeyinde toplam fayda maksimumdur.

&#8226; Bir mal için harcanan bir birim paranın marjinal faydası, bir başka mala harcanan bir birim paranın marjinal faydasına eşit olduğunda tüketici maksimum faydayı elde eder. Bu nedenle tüketilen tüm malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranının birbirine eşit olması durumunda tüketici dengeye gelir.

Arz ve Talep

Talep ve talep eğrisi kavramlar&#8250; ile talebi belirleyen faktörleri açıklayabilmek.

&#8226; Diğer koşullar sabitken, bir maldan satın alınmak istenen miktar, bu malın fiyatı ile ters yönde değişir.

&#8226; Bir malın fiyatı ile talep miktarı arasındaki ters yönlü ilişki gelir ve ikame etkileri aracılığı ile açıklanabilir.

&#8226; Talep eğrisi talep tablosunun grafik gösterimidir ve çeşitli fiyat düzeylerinde satın alınmak istenen mal miktarını gösterir. Bu nedenle talep eğrisi üzerindeki bir nokta belirli bir fiyattan talebe karşılık gelir. Diğer koşullar sabitken, malın fiyatında meydana gelecek bir değişme aynı talep eğrisi üzerinde aşağıya veya yukarıya hareket edilmesini gerektirir.

&#8226; Fiyatın dışında talebi etkileyen ve sabit kabul edilen faktörlerde ortaya çıkacak bir değişme talep eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola kaymasına neden olur.

&#8226; İktisatta talep edilen miktardaki değişme ile talepteki değişme kavramlarını ayırt etmek gerekir. Talep miktarındaki değişme malın fiyatındaki değişme nedeniyle ortaya çıkar ve talep eğrisi üzerinde hareketlenmeye neden olur. Talepteki değişme ise talebi etkileyen ve analizde sabit kaldığı kabul edilen faktörlerdeki değişme sonucu ortaya çıkar ve talep eğrisinin bir bütün olarak yer değiştirmesine yol açar.

Arz ve arz eğrisi kavramları ile arzı belirleyen faktörleri açıklayabilmek.

&#8226; Diğer koşullar sabitken, bir maldan satılmak istenen miktar bu malın fiyatı ile aynı yönde değişir.

&#8226; Bir malın fiyatı ile arz miktarı arasındaki doğru yönlü ilişki üretim imkanları eğrisi ve kar maksimizasyonu amacı kullanılarak açıklanabilir.
 
İktisada Giriş Ders Notları (Devam)
&#8226; Arz eğrisi arz tablosunun grafik gösterimidir ve çeşitli fiyat düzeylerinde satılmak istenen mal miktarını gösterir. Bu nedenle arz eğrisi üzerindeki bir nokta belirli bir fiyattan arza karşılık gelir. Diğer koşullar sabitken, malın fiyatında meydana gelecek bir değişme aynı arz eğrisi üzerinde aşağıya veya yukarıya hareket edilmesini gerektirir.

&#8226; Fiyatın dışında arzı etkileyen ve sabit kaldıkları kabul edilen faktörlerde ortaya çıkacak bir değişme arz eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola kaymasına neden olur.

&#8226; İktisatta arz edilen miktardaki değişme ile arzdaki değişme kavramlarını ayırt etmek gerekir. Arz miktarındaki değişme malın fiyatındaki değişme nedeniyle ortaya çıkar ve arz eğrisi üzerinde hareketlenmeye neden olur. Arzdaki değişme ise arzı etkileyen ve analizde sabit kaldıkları kabul edilen faktörlerdeki değişme sonucu ortaya çıkar ve arz eğrisinin bir bütün olarak yer değiştirmesine yola açar.

Piyasa dengesi kavramını ve oluşumunu açıklayabilmek.

&#8226; Üretici ve tüketici kararlarının nasıl koordine edileceği sorunu piyasada çözümlenir. Arz ve talebin karşılıklı etkileşimi sonucu piyasa dengesi (denge fiyatı ve miktarı) arz ve talebin eşitlendiği fiyat düzeyinde belirlenir.

&#8226; Fiyat denge fiyatının üzerinde kaldığı sürece piyasada bir artık, denge fiyatının altında kaldığı sürece de bir kıtlık sorunu mevcut olacaktır. Piyasa dengesindeki değişiklikleri açıklayabilmek.

&#8226; Piyasa denge noktasının değişmesi arz ve talep eğrilerinin birisi veya ikisi birden yer değiştirdiğinde değişecektir.

&#8226; Ulaşılan yeni denge noktasına göre denge fiyatı ve denge miktarının ne kadar etkileneceği eğrilerin yer değiştirme miktarına bağlı olarak belirlenecektir.


Esneklik

Talebin fiyat esnekliği kavramını, bu kavramın pratikte kullanımını ve iktisadi yorumunu kavrayabilmek, talebin fiyat esnekliğini belirleyen faktörleri açıklayabilmek

&#8226; Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarının bu malın fiyatına karşı duyarlılığının ölçüsüdür. Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarındaki yüzde değişmenin o malın fiyatındaki yüzde değişmeye oranlanması ile hesaplanır .

&#8226; Ekonomistler, talep eğrilerini talebin fiyat esnekliği katsayılarına göre sınıflandırırlar. Bu sınıflandırmada katsayıların mutlak değerleri kullanılmaktadır. Buna göre Ed<1 için inelastik talep yada esnek olmayan talep, Ed= 1 için birim esnek talep, Ed>1 için esnek talep terimleri kullanılır.

&#8226; Tüm negatif eğimli doğrusal talep fonksiyonlarında, talep eğrisinin orta noktası birim esnekliği gösterirken, orta noktasının üzeri esnek, bu noktanın altı ise inelastik talebi göstermektedir.

&#8226; Fiyat esnekliği kavramının önemli kullanımlarından birisi, bir ürünün fiyatı değiştiği zaman, satıcıların elde edeceği toplam hasılat yada tüketicilerin bu ürün için yapacağı toplam harcamanın ne olacağının tahmin edilmesine olanak tanımasıdır.

&#8226; Talebin fiyat esnekliğini etkileyen faktörler arasında ürün için ikame edilebilirliğin derecesi, ürünün tüketici bütçelerindeki önemi, fiyat değişmelerinin geçici ve sürekli olması, malın tatmin ettiği ihtiyacın niteliği (zorunlu ve lüks mal) gibi faktörler yer alırken, esneklik zaman içerisinde de değişim gösterebilmektedir.

Fiyat dışındaki diğer faktörlerde meydana gelecek değişmeler karşısında talebin göstereceği tepkiyi değerlendirebilmek, bu tepkinin pratik kullanımını ve iktisadi yorumunu açıklayabilmek

&#8226; Gelir esnekliği, parasal gelirde yüzde bir oranındaki bir değişiklik sonucu talep miktarında meydana gelen yüzde değişmedir. Gelir arttığı zaman talep artıyorsa, gelir esnekliği pozitif bir sayı olarak elde edilecektir. Bu tür mallar normal mal olarak nitelendirilir ve malların çoğunluğu bu tanımlamaya uymaktadır. Ancak bazı mallar vardır ki, gelir arttığı zaman bunların talebinde azalma olur. Bu durumda gelir esnekliği negatiftir. Negatif gelir esnekliği olan mallar düşük mal olarak tanımlanır.

&#8226; Çapraz talep esnekliği, bir malın fiyatındaki yüzde değişmenin bir başka malın talep miktarında neden olduğu yüzde değişmeye ilişkin bir ölçüttür ve Aşağıdakilerden hangisi malı miktarındaki yüzde değişmenin B malı fiyatındaki yüzde değişmeye oranı şeklinde hesaplanır. Çapraz talep esnekliği ikame mallar için pozitif, tamamlayıcı mallar için negatif değer alır. Arzın fiyat esnekliği kavramını ve kullanımını açıklayabilmek

&#8226; Arz esnekliği üreticilerin fiyat değişimlerine karşı duyarlılıklarını ölçmektedir. Arz esnekliği, bir malın arz edilen miktarındaki yüzde değişimin fiyatındaki yüzde değişmeye oranıdır.

&#8226; Arz esnekliği de eğimden farklıdır ve birim içermeyen bir ölçüdür, yani fiyat ve miktarın nasıl ölçüldüğüne bağlı değildir. Arz esnekliği sınıflandırılırken Es<1 için inelastik arz, Es=1 için birim esnek arz, Es>1 için ise esnek arz deyimleri kullanılır.

&#8226; Arzın fiyat esnekliğini etkileyen en önemli faktör, firmaların giderlerini üretime ayarlayabilme derecesidir.


Arz-Talep Uygulamaları

Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla kullandığı fiyat kontrolü yöntemlerini ve bu türden müdahalelerin piyasada oluşan fiyat ve işlem hacmi üzerindeki olası etkilerini açıklayabilmek

&#8226; Devlet yasa ya da düzenlemelerle (yönetmelik, tebliğ gibi) belirli bir mal ya da hizmetin fiyatını tespit eder veya sınırlama getirirse fiyat kontrollerinden söz edilir. Uygulamada belli başlı fiyat müdahalesi yöntemleri taban ve tavan fiyatı uygulaması, asgari ücret uygulaması, tarımsal destekleme uygulamaları ve kira kontrolleridir.

&#8226; Mal ve hizmet arz edenleri korumak amacıyla, devletin bir mal veya hizmete ilişkin minimum fiyatı belirlemesi taban fiyat olarak bilinirken, mal ve hizmet talep edenleri korumak amacıyla bir mala ilişkin maksimum fiyatı belirlemesi tavan fiyat uygulaması olarak adlandırılır.

&#8226; Bu bağlamda asgari ücret uygulaması, tarımsal destekleme politikaları, kira kontrolleri gibi politikalar devletin çok sık kullandığı fiyat kontrol politikaları arasında yer alır. Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla kullandığı miktar kontrolü yöntemlerini ve bu türden müdahalelerin piyasada oluşan fiyat ve işlem hacmi üzerindeki olası etkilerini açıklayabilmek

&#8226; Devletin kota adı altında arz edilen mal miktarına sınırlama getirmesidir. En çok bilinen kota uygulamaları üretim kotaları ve ithalat kotalarıdır.

&#8226; Üretim kotası, arz edilen mal veya hizmet miktarını sınırlayarak, rekabet koşullarında oluşmuş piyasa fiyatını üreticilerin lehine arttırmaya dönük devlet politikasıdır.

&#8226; İthalat kotası, belli bir dönem boyunca ithal edilecek ürün miktarı üzerine bir tavan koyulmasıdır. Devletin piyasaya müdahale etmek amacıyla vergileme yetkisinden kaynaklanan gücünü nasıl kullanacağını ve ekonomik birimlerin vergiler karşısında göstereceği tepkinin piyasa dengesinin oluşumuna etkilerini açıklayabilmek

&#8226; Belli bir maddi ölçü üzerinden (ağırlık, uzunluk, adet, hacim gibi) alınan vergiler spesifik vergiler olarak tanımlanırken, belirli bir parasal değerin yüzdesi şeklinde hesaplanan vergiler ise ad valorem vergiler olarak isimlendirilir.

&#8226; Uygulanacak bir satış vergisinin denge üzerindeki etkisi fiyatın artması ve miktarın azalması şeklindedir. Verginin ne kadarının kimin üzerinde kalacağı-nı belirleyen faktör ise arz ve talep esneklikleridir. Örneğin, arz ve talep esnekliklerinin aynı olduğunu varsayacak olursak, verginin yarısını tüketici yarısını üretici ödeyecektir.

&#8226; Vergiyi ödeyen mükellefin bunun bir kısmını veya tamamını fiyat mekanizması aracılığı ile diğer kişilere aktarması vergi yansıması olarak adlandırılır.



Tüketici ve üretici rantı kavramlarını ve piyasa dengesinde meydana gelen değişmelerin refah üzerindeki etkilerini açıklayabilmek

&#8226; Bir malın alıcılar açısından toplam değeri ile bu malları üreten üreticilerin toplam maliyetleri arasındaki fark toplam rant olarak bilinirken, tüketicinin bir mal için ödemeye hazır olduğu fiyat ile gerçekte ödediği fiyat arasındaki fark tüketici rantı, üreticinin ürettiği malı satmaya razı olduğu fiyat ile gerçekte satış yaptığı fiyat arasındaki fark üretici rantı olarak adlandırılır.

Üretim ve Maliyetler

Üretim, firma ve üretim faktörleri kavramlarını kullanarak üretim fonksiyonunu açıklayabilmek

&#8226; Her firma piyasaya sunacağı mal ve hizmetleri üretebilmek için bir takım maliyetlere katlanmak zorundadır. Firma kârını maksimize etmeye çalıştığı için üretimini en düşük maliyetle gerçekleştirme çabası içerisindedir. Firmanın üretip, piyasaya süreceği ürünün miktarı, firmanın katlandığı maliyetler ile ürünün piyasadaki satış fiyatına göre belirlenir.

&#8226; Veri teknoloji çerçevesinde, bir ürünün miktarının arttırılması, girdilerin arttırılmasına bağlıdır. Girdiler ile elde edilen ürünler arasındaki bu bağlılık ilişkisi üretim fonksiyonu ile özetlenmektedir.

&#8226; Üretim sürecinde kullanılan girdiler sabit ve değişken olmak üzere iki grupta değerlendirilir. Sabit girdiler, ürün miktarındaki değişme karşısında belirli bir süre için miktarı değişmeyen girdilerdir. Değişken girdiler ise arzu edilen üretim düzeyine göre miktarı değişen girdilerdir.

Kısa ve uzun dönem ayırımını yaparak kısa dönemde firmanın üretim davranışını açıklayabilmek

&#8226; Kısa dönem, üretim faktörlerinden sadece bir tanesinin değiştirilmesine olanak tanıyan süredir. Değişken girdi miktarının arttırılmasına bağlı olarak elde edilen çıktıya ise toplam fiziki ürün denir.

&#8226; Azalan verim yasası, diğer üretim faktörleri miktarı sabitken, bir üretim faktörünün üretimde kullanılan miktarının arttırılması durumunda, her ilave birimin sağladığı ürün miktarının azaldığını ifade eden ilişkidir.

&#8226; Marjinal fiziki ürün, emek miktarındaki bir birimlik değişmenin toplam ürün miktarında meydana getirdiği değişim olarak tanımlanır. Marjinal fiziki ürün, emek veriminin nasıl bir seyir izlediğini gösterir.
 
İktisada Giriş Ders Notları(Devamı)
&#8226; Emeğin ortalama fiziki ürünü emek birimi başına elde edilen ürün miktarıdır. Genelde emek verimliliği ile ortalama fiziki ürün anlatılmak istenmektedir.

Uzun dönemde firmanın üretim olanaklarını tartışarak firmanın karar verme sürecini açıklayabilmek

&#8226; Uzun dönemde kullanılan tüm girdiler değiştirilebileceği için azalan verimler yasası işlerliğini yitirir. Üretim ölçeği değiştiğinde, bunun ürün miktarı üzerindeki etkisine bakmak suretiyle ölçeğin verimi belirlenebilir. Ölçeğin verimiyle ilgili üç durumla karşılaşılır. Bunlar; ölçeğin sabit, artan ve azalan verimleridir.

&#8226; Bir üretim faktörü için optimal girdi kullanım düzeyi, girdinin marjinal fiziki ürün değerinin girdi fiyatına eşit olduğu seviyedir.

&#8226; Veri bir girdi ve üretim düzeyi için, marjinal fiziki ürünü göreceli olarak yüksek olan bir girdiyi ve/veya diğerlerine kıyasla fiyatı düşük olan girdiyi daha fazla kullanmak, maliyeti minimize etmek için gereklidir.

Bu minimizasyonun gerçekleştirilmesi optimal üretim tekniğinin seçimini ifade eder. Firma, maliyetlerini minimize eden faktör bileşimini, her bir girdinin marjinal fiziki ürününü fiyatına oranlamak suretiyle belirleyecektir.

Firmanın üretim sürecinde karşılaştığı maliyetleri açıklayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek

&#8226; Ekonomistler, maliyet kavramını muhasebecilerden farklı tanımlamaktadırlar. Muhasebe hesaplarına yansıtılan maliyetler açık maliyetlerdir. Örtük maliyetler gerçekte ödeme yapılmayan, ancak bir alternatiften vazgeçilmesi nedeniyle oluşan maliyetlerdir. İktisatçılar maliyet hesaplamalarına örtük maliyetleri de dahil ederler.

&#8226; Ekonomistler açık ve örtük maliyetleri kullanarak kârı ölçerler. Oysa, kârın genel muhasebe standartlarıyla yapılan hesaplamasına örtük maliyetler katılmaz.

Firmanın kısa dönemdeki maliyetlerini tanımlayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek

&#8226; Firmanın üretim miktarı ile birlikte değişen değişken maliyetleri ile üretim miktarı ile ilişkisi bulunmayan sabit maliyetlerinin toplamı toplam maliyetleri verir.

&#8226; Firmanın maliyet eğrileri fiziki ürün eğrilerinin ters döndürülmüş halidir.

&#8226; Marjinal maliyet, firmanın üretimini bir birim değiştirmesi nedeniyle toplam maliyette meydana gelen değişmedir. Firmanın ortalama maliyet eğrileri ve marjinal maliyet eğrisi optimal üretim miktarının belirlenmesinde öneme sahip eğrilerdir.

Firmanın uzun dönemdeki maliyetlerini tanımlayabilmek ve bunların seyrini grafik boyutunda açıklayabilmek

&#8226; Maliyetler açısından uzun dönemi kısa dönemden ayıran temel özellik, firmaların herhangi bir sabit maliyetinin olmaması, yani tüm maliyetlerinin değişken olmasıdır.

&#8226; Faktör fiyatları ve teknoloji sabitken, uzun dönem ortalama maliyetler, tüm üretim faktörlerinin değişmesi sonucunda her bir üretim düzeyi için minimum ortalama maliyetlerden oluşur.

&#8226; Farklı girdi fiyatları veya farklı teknoloji, farklı kısa ve uzun dönem maliyetlerine neden olur. Daha düşük girdi fiyatlarında, belirli bir üretim düzeyi için katlanılan üretim maliyeti düşer ve maliyet eğrisi bütün halinde aşağıya kayar. Tersi durumda katlanılan üretim maliyeti artacağı için maliyet eğrisi yukarı ya doğru yer değiştirir.


Tam Rekabet Piyasası

Tam rekabet piyasasını tanıyabilmek, bu piyasanın özelliklerini ve sonuçlarını açıklayabilmek

&#8226; Tam rekabet, hiçbir firmanın sattığı ürünün fiyatı üzerinde tek başına kontrol gücünün olmadığı özel bir piyasa yapısıdır. Tam rekabetçi firma fiyat belirleyici değil, fiyat kabullenicidir.

&#8226; Tam rekabet piyasasının dört adet varsayımı şunlardır: Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı vardır, mallar homojendir, piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir, alıcı ve satıcılar tam bilgiye sahiptirler.

&#8226; Tam rekabet koşullarında faaliyet gösteren bir firma, piyasada oluşan fiyatı esas alarak, bu geçerli piyasa fiyatından istediği kadar mal satabilir. Bu nedenle, tek bir firmanın ürününe olan talep eğrisi, geçerli piyasa fiyatında tam esnektir (sonsuz esnektir) ve eğri yatay eksene paralel bir doğru biçimdedir.

Kısa dönemde firmanın kârını maksimize eden üretim düzeyinin nasıl belirlendiğini farklı yöntemlerle açıklayabilmek

&#8226; Tam rekabet piyasasında faaliyette bulunan bir firmanı n marjinal geliri ve ortalama geliri malın piyasadaki satış fiyatına eşittir. Kârını maksimize etmek isteyen firma, toplam geliri ile toplam maliyeti arasındaki farkı en yükseğe çıkarmayı amaçlar.

&#8226; Firma, marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu üretim düzeyinde ve marjinal maliyetin arttığı üretim düzeyinde kârını maksimum düzeye çıkartır.

&#8226; Firmanın kârını maksimize eden çıktıyı üretmesi, firmanın mutlaka ekonomik kâr elde edeceği anlamına gelmez. Eğer satış fiyatı ortalama toplam maliyete eşitse firma ancak normal kârla çalışıyor demektir.

&#8226; Piyasada gerçekleşen fiyat, firmanın ortalama değişken maliyetini karşılama konusunda yetersiz kalıyorsa, firma üretimini durdurmalıdır. Bu nedenle, firmanın kısa dönem arz eğrisi, marjinal maliyet eğrisinin ortalama değişken maliyet eğrisinin üzerinde kalan kısmıdır.

Uzun dönemde kâr maksimizasyonu sağlayan üretim düzeyinin nasıl belirlendiğini açıklayabilmek

&#8226; Uzun dönem piyasa (endüstri) dengesinde ekonomik kâr söz konusu olmaz ve ürünün fiyatı minimum ortalama maliyet düzeyine kadar iner .

&#8226; Firmalar minimum ortalama maliyette üretimde bulundukları için toplumun bütün kaynakları tam olarak kullanılır. Yani tam rekabet piyasasında, uzun dönemde atıl kapasite oluşmaz.

Eksik Rekabet Piyasaları

Tekel piyasasının tanımını, işleyişini ve tekelci bir firmanın olası davranışlarını, bunların sonuçlarını açıklayabilmek

&#8226; Tekel, bir endüstride tek bir firmanın faaliyette bulundu ¤u piyasa biçimidir. Tekel piyasası üç temel varsayıma dayanır. Bu varsayımlar, tek satıcının olması, tek bir satıcının yakın ikamesi olmayan bir malı satması ve başka firmaların piyasaya girişini engelleyen oldukça etkili engellerin olmasıdır.

&#8226; Tekelci, marjinal maliyetin marjinal gelire eşit oldu¤u noktada üretim yapıp ve bunu da mümkün olan en yüksek fiyattan satarak kârını maksimize eder. Tekelcinin sattı¤ı ürünün fiyatı marjinal gelirinden büyük oldu¤u için tekelcinin talep eğrisi marjinal gelir eğrisinin üzerinde yer alır ve denge üretim düzeyi için ürünün fiyatı marjinal maliyetinden büyüktür.

&#8226; Tekelci firma kısa dönemde olduğu gibi uzun dönemde de, piyasaya girişin engellenmesi nedeniyle ekonomik kâr elde eder. Piyasaya başka firmaların girmesi, yasal, ekonomik ve teknolojik bazı engellerle kısıtlanır.

&#8226; Tekelci farklı müşterilerine aynı ürünü farklı fiyatlarda satarak fiyatını farklılaştırabilir. Tekelci fiyat farklılaştırmasını, birinci, ikinci ve üçüncü derece fiyat farklılaştırması şeklinde gerçekleştirir. Tekelci fiyat farklılaştırması yaparak kârını artırır. Tam rekabet piyasasının aksine tekel piyasasında kaynaklar etkin olarak kullanılmaz. Tekelci rekabet piyasasının tanımını, işleyişini ve tekelci rekabet koşullarında faaliyet gösteren bir firmanın olası davranışlarını, bunların sonuçlarını açıklayabilmek

&#8226; Tekelci rekabet piyasasının varsayımları, birbirinden bağımsız olarak hareket eden çok sayıda alıcı ve satıcının olması, her firmanın farklılaştırılmış ürün satması ve piyasaya giriş ve çıkışın kolay olmasıdır.

&#8226; Tekelci rekabetçi bir firma için de, fiyat marjinal gelirden büyüktür ve marjinal gelir eğrisi, talep eğrisinin altında yer alır. Tekelci rekabetçi firma da, marjinal gelirin marjinal maliyete eşit olduğu noktada üretimde bulunarak kârını maksimize eder. Ancak kısa dönemde elde edilen ekonomik kâr, tekelci rekabet piyasasında piyasaya girişin serbest olması nedeniyle, uzun dönemde yok olur. Tekelci rekabet piyasasında da kaynaklar etkin olarak dağıtılmaz.

Oligopol piyasasını tanımlamak ve oligopol teorilerinin ana hatlarını açıklayabilmek

&#8226; Oligopol, birbiri ile rekabet eden az sayıda büyük firmanın, her birinin üretimindeki değişmelerin, piyasa fiyatını etkileyecek durumda olduğu piyasa yapısıdır. Oligopol piyasasında, faaliyette bulunan az sayıda büyük firmanın, karşılıklı olarak birbirleriyle bağımlılık içerisinde oldukları varsayılır.

&#8226; Oligopolleri ürün farklılaştırılmasının olup olmamasına bağlı olarak saf ve farklılaştırılmış oligopol şeklinde, firmalar arasındaki bağımlılığın derecesine göre tam veya kısmi oligopol şeklinde sınıflandırmak mümkündür.

Faktör Piyasaları ve Faktör Gelirleri

Faktör piyasalarının işleyişini faktör arzı ve faktör talebi kavramlarını kullanarak açıklayabilmek

&#8226; Faktör piyasası üretim faktörlerinin alınıp satıldığı piyasadır. Faktör talebi bir türev taleptir ve üretiminde bu faktörlerin kullanıldı¤ı malın talebiyle doğrudan ilişkilidir. Faktör talebini, talep edilen mal miktarı, faktörlerin verimliliği ve diğer faktör fiyatları etkiler.

&#8226; Bir firma marjinal ürün geliri, marjinal faktör maliyetine eşit oluncaya kadar faktör istihdam eder. Marjinal ürün geliri, ek bir faktörün istihdam edilmesi sonucu ortaya çıkan gelir artışıdır. Marjinal faktör maliyeti ise ek bir birim faktör kullanmanın maliyetidir. Marjinal ürün geliri aynı zamanda firmanı n faktör talep eğrisidir.

&#8226; Faktör arzı ile ilgili kararlar faktör sahiplerince verilir. Bu nedenle geriye dönük faktör arz eğrisi ortaya çıkabilir. Yani faktör arz eğrisi, düşük faktör fiyatlarında pozitif eğime sahipken, yüksek faktör fiyatlarında negatif eğime sahip olabilir. Faktör gelirlerinin nasıl belirlendiğini ve neden farklılaştığını açıklayabilmek

&#8226; Faktör gelirleri ücret, faiz, rant ve kârdan oluşur. Ücretler nominal ve reel ücretler olmak üzere ikiye ayrılır. Nominal ücretler, ücretlerin parasal değerini; reel ücretler ise ücretin satın alma gücünü gösterir. İktisatçılar faizi de nominal ve reel faiz olarak ikiye ayırırlar. Reel faiz beklenen enflasyon oranına göre düzeltilmiş faiz oranı iken, nominal faiz oranı piyasada geçerli olan oranı gösterir. İktisatçılar ekonomik rant kavramını geliştirmişlerdir. Bu kavram kira kavramından farklıdır. Kâr ise bir işletmenin toplam gelirlerinden ücret, faiz ve rant ödendikten sonra kalan artığı temsil eder, kâr girişimcinin üretimi organize etmesi ve belli bir risk üstlenmesinin karşılığını oluşturur.

Kamusal Mallar ve Dışsallıklar

Kamusal mal kavramını ve özelliklerini tanımlayarak kamusal mallarda etkin üretim düzeyinin nasıl belirleneceğini açıklayabilmek

&#8226; Toplumun tüm üyelerinin herhangi bir bedel ödemeden tüketebileceği ve bir kişinin tüketiminin bir başkasının tüketimine engel teşkil etmediği mallar kamusal mallardır. Bu mallar toplumda ödeme yapan ya da yapmayan tüm toplum üyelerine fayda sağlar. Ödeme yapmayanlar bu faydayı elde etmekten mahrum bırakılmadığı için kamusal mallarda bedavacılık sorunu ile karşılaşılır.

&#8226; Kamusal malların varlığı fiyat sistemi için sorun yaratır ve piyasa başarısızlığına neden olur. Bu yüzden, kamusal malların üretiminde devletin bizzat üretimi üstlenmesi alternatifi ya da piyasaya devlet müdahalesi gündeme gelir.

&#8226; Kamusal malların çıktı düzeyi tüm bireysel taleplerin dikey toplamları ile elde edilen marjinal sosyal fayda eğrisi ile marjinal maliyet eğrisinin kesiştiği noktada belirlenir. Bedavacılık sorunu yüzünden kamusal malların üretiminde özel kesim etkin çıktı düzeyinde üretim yapamaz. Dolayısıyla, kamusal mallar devlet tarafından üretilir ve genelde vergilerle finanse edilir.
 
X