ölürken sevmek

mordabirrenk

Guru
Kayıtlı Üye
19 Eylül 2008
277
0
:1hug:a.s.
Ölürken Sevmek!


Sevda derin bir oh çekti.Kazasız belasız bugünü de atlatmıştı.Darısı yarına diyordu içinden.Yayın biter bitmez stüdyodakilerle selemlaşıp çıktı.Sevda ülkenin en popüler haber sunucularındandı.Ülkenin en büyük televizyonlarından biride çalışıyordu.Daha yirmili yaşlarının yarısında olmasına rağmen heber sektöründe hiç de hafife alınmayacak bir yer edinmişti kendine.Ama hedefleri büyüktü, çok daha büyüktü...
Bu akşam da görevini başarıyla yerine gitiren sevda biraz dinlenmek için eve gitti.önce soyunup dökündü üzerine rahat birşeyler giydi sonra karnının açlığına bir çözüm bulmak için mutfağa girdi.Daha adımını mutfağa yedi atmıştı ki birden telefon çaldı.Arayan erhandı.Müsait olup olmadığını sordu.Zaten sevda onu görmeye dünden razıydı.Akşam yemeği için evine davet etti.1 saat sonrası için sözleştiler ve telefon kapandı.İstanbul üniversitesinde beraber okumuşlardı.Hatta aynı sınıftaydılar.O yıllardan beri iyi anlaşırlar.Aslında birbirlerine karşı da boş değiller ama bakalım hangisi birgün çocukluğu bırakıp açılabilecek!Erhanı yemeğe davet eden sevda vakit kaybetmeden mutfağa gömüldü.hazırlayacağı yenekler çabuk ve lezzetli olmalıydı.Malum vakit dardı.Bu bilinçlesevda da yapması gereken en doğru şeyleri yaptı zaten.Ama daha mutfaktaki işlerini bitirmemişti ki zil çaldı.Gelen erhan olmalıydı.Sevda kapıya koştu.Durup son bir kez üstüne başına çeki düzen verdi.Derin bir nefesin ardından kapıyı açabildi.İlk görünen şey bir demet gül oldu.Fakat güllerin rengi de manidardı!Kırmızı güller, aşkı ve sevgiyi anlatan kırmızı güller.. Erhan gülleri sevdaya verdi.Sevdanın gözlerinin içi parlıyordu.Bir anlık şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra erhanı içeri davet etti.Birlikte oturma odasına geçtiler.Klasik soruların ardındansevgi dolu bakışlarla devam etti ortamın büyüsü.Bir an öyle dalmışlardı ki neredeyse yemekler yanıyordu.Neyse ki son anda fark ettiler.Yemeklerin de pişmesiylemasaya geçtiler.Erhan masanın halini görünce sevdaya iltifatlar yağdırmaya başladı.Sevda ise utancından ezilip büzülüyordu.Gece çok güzel geçiyordu.Sevda adeta bulutların üzerindeydi.İçten içe hayranlık duyduğu adamla romatik bi akşam yemeği yiyorlardı.Daha ne isteyebilirdi ki.Kadehlerini tokuşturmak üzere kaldırdılar.Erhan ``sağlığımıza`` dedi.Sevda da aynısını tekrarladı.İkisinin de mutluluktan gülümsemeleri gereken bir anda sevdanın yüzünde bir buruşukluk belirdi.Başı dönmeye başladı.Gözleri kararıyordu.Çok geçmeden göz kapakları kapandı...
Tekrar açıldığında hastanedeydi.Başında doktor ve hemşire.İlk duyduğu ses hemşireninki oldu;``sakin olun efendim hastanedesiniz`` Svevda soru sormaya yeltendi ama çabukca verilen cevapla sustu;``dinlenmelisiniz!`` O sırada kolidorda erhan bekliyordu.O da çok şaşkındı.Birbenbire böyle bir olayın olmasına anlam veremiyordu.Sevdanın bir hastalığı yoktu.Ya da o öyle sanıyordu.Doktorlar uzun tetkiklerin sonunda teshişi koydu.Fakat bunu onlara söylemek hiç de kolay değildi.Ama mesleklerinin gereği soğuk kanlılıkla söylediler.Sevda kanserdi.Ve ömrü de pek kısaydı.Erhan duyduğu an olduğu yere yığıldı.Dünya durmuştu sanki.Daha onu sevdiğini bile söyleyememişti.Ve şimdi onun ebediyete gideceğini bilmek, bilip de birşey yapamamakona çok acı veriyordu.Ameliyet ya da diğer tedevi yöntemlerinin bir faydası yoktu çünkü hastalık önlenemez derecede yayılmıştı.Bundan sonra yapılacak her işlem onu yıpratmaktan başka bir işe yaramazdı.Doktorlar hayatının son dönemini evinde sevdikleriyle geçirmesini uygun gördü.Ama daha önce yapılması gereken birşey vardı.Sevdanın gerçeklerle yüzleşmesi lazımdı!Ve görev erhana verildi.Erhan lafı fazla uzatmadan söyledi.Sevda çok şaşırdı.Bir an tüm yaşama ümidini yitirmişti sanki.Duyduğu şey kulaklarında çınlıyordu.Tüm zor zamanlarındaki gibi sevdaya destek olmak yine erhana düşmüştü.Ve o elinden gelenden daha fazlasını yapacaktı..
Sevda hastaneden taburcu edilip evine yerleşti.Erhan etrafında dönüyor, bir dediğini iki etmiyor, bir an olsun yanlız bırakmıyordu.Sevda hayatının son zamanlarında da olsa bu ilgiden çok memnundu.Ama ölümü beklemek de onu çok ürkütüyordu.Böyle hiç birşey yapmadan ölümeyi beklemek ona göre değildi.Bir şeyler yapmalıydı.Ve sonunda kararını verdi, en iyi bildiği şeyi yapacaktı.Televizyona hayatını adamıştı.Ve bu hayatın sonunda onu hep dinleyen seyircilerine son kez birşey anlatmak istedi.Adım adım ölüme yürüyordufakat o yaşamayı anlatacaktı.Günler öncesinde konuşmasını hazırladı.Büyük bir heyecanla o anın gelmesini bekliyordu..
Sabırsızlıkla beklediği o an gelmişti.Artık stüdyoda son hazırlıklar yapılıyordu.Az sonra yayın başladı.O gün herkez onu ölüme adım adım yürüyen kanserli haber sunucu olarak izliyordu.Fakat o tüm acıyan bakışlara rağmen gülümseyerek yaşamayı anlatıyordu.Söz öyle bir yere geldi ki daha önce hazırladığı metinden sapıverdi.Çünkü söz konusu sevgiydi.Ve o da seviyordu.Bir an kameranın ardındaki erhana baktı.Ve onu ne kadar çok sevdiğini söyledi.Sanki o an orda onlardan başka kimse yokmuş gibiydiler.Erhan da aynı şekilde sevdaya karşılık verdi.Bir an herşeyi bırakıp kucaklaştılar.Ekranları başında herkez şaşkındı.Ölüme çok yakın ve yaşama çok uzak bir insanın bu ince çizgideki son anlarını izliyorlardı.Belki onu bir daha izleyemeyeceklerdi ama ölürken sevmenin bir başka deyişle severken ölmenin ne demek olduğunu unutamayacaklardı...
a.s.:1hug::1hug::1hug::1hug::1hug:
 
X