Vietnam savaşı

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
34.859
29.815
60
Vietnam Savaşı denen ve 1965de başlayıp 1973 yılı başlarına kadar sekiz yıl devam eden, Amerikanın Kuzey Vietnamla mücadelesi, Amerikan tarihi bakımından olduğu kadar, savaş sonrası milletlerarası münasebetlerin gelişmesi açısından son derece enteresan ve mühim bir hadise teşkil eder.

Vietnam savaşı, bir süper-devletin, 17 milyonluk bir küçücük ülkede bataklığa nasıl saplandığının da bir hikayesidir. Bu, aynı zamanda, ağır tabiat şartlarından iyi yararlanan bir gerilla taktiğinin, en mükemmel konvansiyonel silahlar karşısındaki zaferinin de bir ifadesidir.

Nihayet, 1861-1865den beri, yani son yüz yıl içerisinde ilk defa, Amerikan halkı, manasız ve amaçsız bulduğu bu savaş dolayısıyla federal hükümete karşı başkaldırmıştır. Amerikanın Vietnama bulaşması birdenbire olmamış, yavaş yavaş gelişen bir politikanın neticesi olarak ortaya çıkmıştır.
Temmuzundaki Cenevre anlaşmaları ile Laos, Kamboçya, Kuzey ve Güney Vietnam bağımsız devletler olmuşlardı. Yalnız, 17nci enlemin kuzeyinde bulunan Kuzey Vietnamda Ho Chi Minh liderliğinde bir komünist rejim bulunuyordu. Bu rejimin daha kuzeyinde ise Çin gibi bir komünist dev vardı. Onun da kuzeyinde, Sovyet Rusya gibi bir komünist süper-devlet bulunmaktaydı. Meseleye bu açıdan bakınca, Kuzey Vietnam Asyadaki büyük komünist blokun bir ileri ucu, bir ileri karakolu idi ve bu hali ile de bütün Hindiçini kıtası için muhtemel bir tehdit ve tehlike idi.

Bu sebeple Amerika, 1954den sonra Vietnamda ve genel olarak Hindiçinide Fransanın yerine geçti ve Asya komünist bloku ile SEATO üyelerinin meydana getirdiği anti-komünist güney-doğu Asya arasında bir tampon teşkil eden Güney Vietnam ile yakından ilgilenmeye başladı.

Güney Vietnamda 23 Ekim 1955de yapılan bir referandumda ımparator Bao Dai düşürüldü ve Vietnamın başına Ngo Dinh Diem geçti. Koyu bir komünist aleyhtarı olan Diemi Amerika hemen 26 Ekimde tanıdı ve Diem de ilk günden itibaren Amerikaya dayanma yoluna gitti. Diem 8-10 Mayıs 1957de Amerikayı ziyaret etti ve yayınlanan ortak demeçte, Çinin de adı zikredilerek, bölgede komünizmin yıkıcı faaliyetlerini gittikçe arttırmakta olduğuna dikkat çekildi.

Diğer taraftan, 1954 Cenevre anlaşmalarına göre, Kuzey ve Güney Vietnam seçimler yoluyla birleştirilecekti. Seçimler 1956 yılında yapılacaktı. O zamanki genel kanaat odur ki, eğer 1956 yılında seçimler yapılmış olsaydı, Ho Chi Minh Güney Vietnamda da seçimleri kazanabilirdi. Bunu bildiği içindir ki, Güney Vietnam diktatörü, Katolik ve anti-komünist Diem bu seçimlere yanaşmadı. Amerika da Diemi destekledi. Ho Chi Minh 1957 yılına kadar bekledi. Diemin seçime yanaşmadığını görünce, Diem hükümetini devirmek için, Güney Vietnamdaki Viet Cong vasıtasıyla yoğun terörist faaliyetlerine ve gerilla mücadelelerine girişti.

Viet Congun Güney Vietnamda yarattığı huzursuzluk o derece ciddi bir hal aldı ki, Başkan Eisenhower 4 Nisan 1959da yaptığı bir konuşmada, 12 milyon nüfuslu Güney Vietnamın komünist kontrolü altına düşmesinin, 150 milyonluk bir bölgeyi tehlikeye sokacağını, Amerika için ve "hürriyet için" yıkıcı bir gelişmeyi başlatacağını, bundan dolayı Amerikanın güvenliği ve milli menfaatleri için Güney Vietnama ekonomik ve askeri yardımın yapılması gerektiğini söylüyordu. Amerikanın Vietnama bulaşması böyle başladı.

Başkan Eisenhower 1960 Kasımında görevden ayrıldığında ve Kennedy Başkanlık seçimlerini kazandığında, Amerikanın Güney Vietnamda 1000 "askeri danışman"ı bulunuyordu. Başkan Kennedy 22 Kasım 1963 günü öldürüldüğünde ise, bu danışmanların sayısı 17.000 olacaktır. Bu arada 70 danışman da öldürülmüştü. Amerika ilk kayıpları vermeye başlamıştı.

Amerikanın yeni Başkanı John F. Kennedy 20 Ocak 1961de görevine resmen başladığı zaman Viet Congun faaliyetleri ile Güney Vietnamda durum daha da kötüleşmişti. Bu sebeple Kennedy, Başkan Yardımcısı Lyndon B. Johnsonı, durumu yerinde incelemek üzere; 1961 Mayısında Güney Vietnama gönderdi. Johnson ve Diem arasında yapılan görüşmeler sonunda, 13 Mayıs 1961de yayınlanan ortak bildiride, Güney Vietnamda mevcut olan gerilla savaşı ve "Komünist ımparatorluğunun" "Hür Vietnam"a yaptığı baskı karşısında alınması gereken tedbirler 8 madde halinde belirtiliyordu ki, bu tedbirler arasında Amerikanın askeri yardımı ile uzman yani danışman yardımı başta geliyordu.

Bu durum karşısında Kennedy iki baskı arasında kalmıştır. Askerlere göre Güney Vietnama Amerikan askeri gönderilmeliydi. Dışişleri Bakanlığı ise, bunun tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini ve Amerikayı Vietnamda Fransanın durumuna düşürebileceği görüşünü ileri sürdü. Başkan Kennedy bu iki görüşün arasında yer aldı ve Güney Vietnamdaki Amerikan askeri danışmanlarının sayısını arttırdı.

1963 Kasımında bir suikaste kurban gittiğinde, danışmanların sayısı 17.000i bulmuştu. Fakat bu meseleye çare olmadı. Öte yandan, Güney Vietnamda Diemin diktatörlüğü her geçen gün halk için çekilmez hale gelmeye başlamıştı. Bu sebeple, siyasi reformlar yapabilecek bir idareyi işbaşına getirmek amacı ile ve Amerikanın desteklediği bir darbe ile, Diem 1963 Aralık ayında iktidardan düşürüldü ve yerine General Duong Van Minh başkanlığında bir Askeri ıhtilal Konseyi geçti.

Kennedynin öldürülmesinden sonra, Anayasa gereği, başkanlığa, Başkan Yardımcısı Johnson geçti. Johnsonla beraber Amerikanın Vietnam politikası da yeni bir safhaya girdi. Daha doğrusu Amerika Vietnam savaşına fiilen bulaştı. Zira, 2 Ağustos 1964 günü Tonkin Körfezinde Amerikan donanmasına ait Maddox destroyeri Viet Minh (Kuzey Vietnam) gemilerinin saldırısına uğradı. 4 Ağustos günü bu saldırılar diğer Amerikan gemilerine de yöneldi.

Amerikan donanması bu saldırıları püskürtmekle ve iki Viet Minh gemisini batırmakla beraber, hukuken Viet Minh Amerikaya saldırıda bulunmuş olmaktaydı. Bu sebeple, Başkan Johnson 5 Ağustosta Kongreye gönderdiği mesajda, komünizmin saldırılarına karşı Amerikanın kararlılığını göstermesini ve bu saldırılara karşı koymada, asker kullanma da dahil; Başkana yetki verilmesini istedi. Kongre ise, 10 Ağustosta aldığı ortak kararında, Başkana, Amerikan silahlı kuvvetlerine karşı vuku bulacak her türlü saldırıyı defetmek ve Amerikanın SEATO antlaşması çerçevesi içindeki taahhütlerini yerine getirmek için, Amerikan askerlerinin kullanılması da dahil, her türlü tedbiri alma yetkisini verdi.

Karar, Senatoda 2ye karşı 88 ve Temsilciler Meclisinde de sıfıra karşı 416 oyla kabul edilmişti. Amerikanın bu kararlılığı, Viet Minhin cesaretini kıracağı yerde, güneydeki faaliyetlerini daha da arttırdı. Bunun üzerine Başkan Johnson Kuzey Vietnamı müzakere masasına oturtabilmek amacı ile 1965 Şubatından itibaren Kuzey Vietnamı bombalatmaya başladı. Maksat, Viet Minh gerillalarının gücünü kaynağında yok etmekti. Bu sebeple askeri hedefler bombardıman ediliyordu.

Bu bombardımanlar üç yıl sürecektir. Fakat bombardımanlar istenen neticeyi vermedi. Zira Ho Chi Minh, Amerikanın havadan yaptığı baskıya, karada kendi baskısını arttırarak cevap verdi. Yani, Güney Vietnama sızmalar ve gerilla faaliyetleri büsbütün arttı. Bu ise Amerikayı, Vietnamı Amerikan askeri ile savunmaya sevketti. 1965 Mayısında Güney Vietnama 80.000 asker gönderildi. Bu sayı giderek artacak ve 600 bine yaklaşacaktır.

Vietnama asker gönderilmesi Amerikanın kendi içinde büyük çalkantıya sebep oldu. Zira Amerikan askeri ölmeye başlayınca Amerikan kamu oyunda tepkiler artmaya başladı. Büyük şehirlerde ve bilhassa üniversitelerde Vietnam savaşına karşı protesto gösterilerine girişti.

Gençlik Vietnam savaşının ve orada ölme gereğinin sebebini anlayamıyordu. Vietnam savaşı, Amerikan kamu oyu için sebebi anlaşılamayan manasız ve amaçsız bir savaş haline gelmişti. O kadar ki, Amerikan Kongresi de Başkan Johnsonın aleyhine bir tutum almaya ve Johnsonın yanlış değerlendirme ile kendilerini yanılttığını söylemeye başladı. Amerikanın Avrupalı müttefikleri de Amerikanın Vietnam macerasını tasvip etmediler.

Batı ittifakı Vietnamda bir prestij yarası alırken, öte yandan Amerika kendi müttefiklerine yeteri kadar danışmadan bir maceraya girmişti ki, bu maceranın sonu Batı Avrupayı da işin içine çekebilirdi. Bu konuda en fazla tepki gösteren de Fransa oldu. Halbuki Amerikanın bu savaşı değerlendirmesindeki faktörler şöyle idi. Amerika Güney-Doğu Asya ile Pasifiği kendi milli menfaatlerinin ve güvenliğinin hayati bir bölgesi olarak telakki ediyordu.

II. Dünya Savaşında Japonya ile çatışmaya sürüklenmesinin sebebi de, Çini korumaktan ziyade, Japonyanın güneye sarkıp Güney-Doğu Asya ve Pasifiği tehdit etmesiydi. Kuzey Vietnama da bu sefer Çin açısından bakıyor ve Kuzey Vietnamı Çinin bir uzantısı olarak görüyordu. Bilhassa Çinin 1959 da Tibeti işgali ve 1962de de Hindistana saldırması, 1964de Çinin kendi atom bombasını yapması ve nihayet 1965de Savunma Bakanı Lin Piaonun Güney-Doğu Asyadan söz etmesi, Amerikanın bu konudaki endişelerini arttıran gelişmeler olmuştur.

Bütün bunlardan başka, Vietnamın yüzlerce yıl Çin hakimiyeti altında yaşamış olmasını ve ayrıca, Çin Vietnama hakim olduğu takdirde, bölgede yaşayan geniş Çin azınlıklarını da harekete geçirebileceğini de unutmamak gerekir. Bununla beraber, Başkan Johnson, bir yandan Vietnam savaşında tırmanmaya giderken, öte yandan da, çeşitli kanallardan barış için teşebbüslerini de eksik etmedi. Bu teşebbüsler 1966-1967de yoğunlaştı. Bu gelişmelerin neticesi olarak 1968 Mayısında Pariste Kuzey Vietnam ve Amerika arasında barış görüşmeleri başladı ve görüşmeler biraz ilerleyince de, Başkan Johnson 31 Ekim 1968 tarihinden itibaren Vietnamın bombardımanını durdurdu.

Bu arada Johnson, 31 Tamamı için linke tıklayın" href="http://ansiklopedi.bibilgi.com/Mart">Mart 1968de yaptığı bir konuşmada, Vietnam savaşı karşısında Amerikalıları birlik ve bütünlüğe davet etti ve bu birlik ve bütünlüğün korunması için, kendisinin 1968 Kasımındaki başkanlık seçimlerine adaylığını koymayacağını bildirdi.

1968 Kasımında yapılan Başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Partiden Richard Nixon kazandı. Nixon, 20 Ocak 1969da Başbakanlık görevine başladığında Vietnamda 540.000 Amerikan askeri bulunuyordu ve 31.000 Amerikan askeri de Vietnamda ölmüştü. Bu sebeple Nixon ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Vietnam politikasına yeni bir şekil verdiler. Buna göre, Amerika bir yandan Vietnamdaki askerini yavaş yavaş geriye çekerken, bir yandan Kuzey Vietnamın bombalanması daha da arttırılacaktı. Bunun da sebebi, Kuzey Vietnamı barışa zorlamaktı. Nitekim, Nixon idaresi bütün bunları yaparken Pariste devam etmekte olan barış görüşmelerini de hızlandırmaya çalıştı.

Nixon, Amerikayı Vietnam bataklığından çekip çıkarmaya kararlı idi. Bundan dolayı, 1969 Tamamı için linke tıklayın" href="http://ansiklopedi.bibilgi.com/Haziran">Haziranında 25.000 Amerikan askerini Vietnamdan çekti. 1971 yılı sonlarında geri çekilen asker sayısı 200.000i bulacaktır. Bu arada da, Nixon, 1969 Temmuzunda Pasifik bölgesinde yaptığı bir gezi sırasında, 25 Temmuzda Guam adasında yaptığı basın toplantısında, Guam Doktrini veya Nixon Doktrini denen görüşlerini ortaya attı.

"ışbirliği yolu ile barış" (peace through partnership) prensibine dayanan bu görüşlere göre, Amerika bundan böyle dünyanın neresinde olursa olsun, Vietnam örneği savaşlara girmeyip müttefiklerine Amerikan askerini kullanarak değil, ekonomik ve askeri yardım suretiyle destek olacaktı.

Nixon Doktrini, bir bakıma, 1957 Ocak tarihli Eisenhower Doktrinin tersi oluyordu. Çünkü Eisenhower Doktrini Amerikan askerinin kullanılması esasına dayanmaktaydı. Pariste sürmekte olan barış görüşmeleri ancak 1973 yılı başında bir neticeye ulaşabildi. Bunda, 1972 yılında Amerikanın Çinle münasebetlerini düzeltmesi ve ayrıca Sovyet Rusya ile Amerika arasında 1972 Mayısında SALT-ı antlaşmasının imzası büyük rol oynamıştır. Çünkü, Kuzey Vietnamın iki destekçisi olan, hem Sovyetlerin ve hem de Tamamı için linke tıklayın" href="http://ansiklopedi.bibilgi.com/Çin-Halk-Cumhuriyeti">Çin Halk Cumhuriyetinin, Amerikanın Vietnamda sıkışık bir durumda bulunduğu bir sırada, bu ülke ile münasebetlerini yumuşatması, Kuzey Vietnam için müspet bir gelişme değildi.

Ho Chi Minh, bir yalnızlık ihtimalinden endişe etti. Kaldı ki, Amerikan bombardımanlarının Kuzey Vietnamda yaptığı tahribat da öyle kolay onarılacak cinsten değildi. Ülke gerçekten harap bir duruma girmişti. Bu faktörler, Ho Chi Minhi savaşı sona erdirmeye sevketti. Amerikaya 55.000 Amerikan askerinin ölümüne malolan Vietnam barışı Pariste 27 Ocak 1973de imzalandı.

Esas metni 23 maddeden ibaret olan bu barış ile, 1954 Cenevre anlaşmalarına dönülüyor, yani 17nci enlem yine Kuzey ve Güney Vietnam arasında sınır oluyordu. Amerika altmış gün içinde Vietnamdaki bütün askerini ve malzemesini geri çekecek ve mevcut üslerini de tasfiye edecekti. Buna mukabil, Kuzey Vietnam da Güney Vietnam halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesine ve istediği siyasi rejime kendisinin karar vermesine müdahale etmeyecekti.
 
Son düzenleme:
Kuzey ve Güney Vietnamın birleştirilmesi, kuvvet ve zor yoluyla değil, iki tarafın aralarında yapacakları müzakereler, karşılıklı anlaşma ve barış yoluyla gerçekleştirilecekti. Bundan başka, Kamboçya ve Laosun tarafsızlığına ve bağımsızlığına taraflar tam saygı göstereceklerdi. Nihayet, Kuzey Vietnam ile Amerika arasında meydana gelen bu yeni münasebet düzeni dolayısıyla, savaş yaralarının sarılmasında ve kalkınmasında Amerika, Kuzey Vietnama yardım edecekti.

Amerika, bu barış ile nihayet yakasını Vietnamdan kurtarmaya muvaffak olmuştu. Lakin Vietnam meselesi bu barış ile kapanmadı. Barış ancak 22 ay devam edebildi. Bu sürenin sonunda Güney Vietnam komünistlerin eline geçti. Amerika, Vietnamdan çekildikten sonra, Güney Vietnamın yaklaşık 1 milyon kadar askeri, 1.600 uçağı ve 600 tankı vardı. Fakat, Viet Cong gerillalarının faaliyeti dolayısıyla, bu asker sabit mevkileri savunmakta idi. Saldırı gücü yoktu.

Diğer taraftan, Vietnam savaşının Amerikan kamu oyunda uyandırdığı tepki dolayısıyla, barıştan hemen sonra Amerikan Kongresi de Güney Vietnama yapılan yardımları, azaltmaya başladı. Askeri yardım 1 milyar Dolardan 700 milyona ve ekonomik yardım da 750 milyon Dolardan 425 milyona indirildi. Buna karşılık Güney Vietnamdaki askeri durum da iyi değildi.

Saygon rejimine karşı savaşan Vietnam Halk Ordusunun güneyde 200.000 askeri bulunuyordu. Viet Cong gerillalarının kuvveti de 100.000 civarında idi. Bütün bunlara bir de Saygon hükümeti içindeki suistimalleri ilave etmek gerekiyordu. Bu şartlardan yararlanan Kuzey Vietnam 1974 Aralık ayı başlarında Kamboçyadan Mekong Nehri deltasından Güney Vietnama doğru saldırılara geçti. Bu saldırıları Kuzeyden ve diğer yerlerden de yapılan bir çok saldırılar takip etti. Bu saldırılar o kadar çabuk gelişti ki, Güney Vietnam başlıca birer birer komünistlerin eline geçmeye başladı. Güney Vietnam ordusu bu saldırılar karşısında çabucak çöktü.

En son 30 Nisan 1975de başkent Saygonun komünistlere teslim olması ile, bütün Vietnam, otuz yıllık bir mücadeleden sonra komünistlerin kontrolü altına girmiş oluyordu. Bu ise Güney-Doğu Asya bölgesindeki kuvvet münasebetlerinin yapısında mühim değişiklikler meydana getirerek yeni bir dönemi açacaktır.

Vietnam Savaşından Sonra

Kuzey Vietnamın Güneyi ele geçirmesi ve bu suretle, II. Dünya Savaşından sonra bölünmüş olan bu ülkeyi kendi kontrolu altında birleştirmiş olması, bir diğer bölünmüş ülkenin kuzeyi olan Kuzey Koreyi de harekete geçirdi. Komünist Kuzey Korenin lideri Kim II Sung 1975 Nisanında Pekingi ziyaret ederek, Güney Koreye karşı girişeceği hareket için Çinden destek istedi. Halbuki şimdi Çinin güney-doğu Asya gelişmelerine bakışı çok farklı idi ve Çinin değerlendirmelerinde Sovyet faktörü ağır basıyordu. Bu sebeple Çin, Kuzey Korenin girişmek istediği teşebbüsü desteklemeye yanaşmadı. Kaldı ki, Kuzey Korenin niyetini sezinleyen Birleşik Amerika, hemen ağırlığını Güney Korenin yanına koydu ve Güney Koreye herhangi bir saldırı halinde Amerikanın her türlü yardımı yapacağını bildirdi.

Bu durum karşısında, Kim ıı Sung hevesinden vazgeçmek zorunda kaldı. Kuzey Vietnamın Güney Vietnamı işgali, güney-doğu Asyanın diğer ülkelerinde büyük bir telaş ve korkuya sebep oldu ve tarafsızlık eğilimlerini kuvvetlendirdi. Bunun birinci sebebi, gerilla savaşı ve yıkıcı faaliyetlerde Kuzey Vietnamın gerçekten yetenekli olduğunun ortaya çıkması idi. ıkincisi ise, Güney Vietnamın teslim olması çok miktarda Amerikan silah ve askeri malzemesinin komünistlerin eline geçmiş olmasıydı.

O zaman Amerikan Savunma Bakanlığının tahminlerine göre, 2 milyar Dolarlık Amerikan silahı komünistlerin eline geçmişti. Gerçekte, Vietnamın hemen yeni bir saldırıya geçecek hali yoktu. Fakat bölge ülkeleri, belirttiğimiz sebeplerden dolayı, korkuya kapıldılar.

1967de kurulan ASEAN (Güney-Doğu Asya Devletleri Birliği- Association of South-East Asian Nations) üyelerinden Malaysia, Tayland ve Filipinler, hemen Çinle diplomatik münasebetler kurdular. Vietnama karşı Çinde bir denge unsuru arıyorlardı. Zira, biraz aşağıda açıklayacağımız üzere, Vietnam meselesi Sovyet Rusya ile Çin arasında daha 1975 Mayısından itibaren yeni bir mücadele konusu olduğu gibi, eski adı ile Kamboçya, fakat 1975den itibaren yeni adı ile Kampucheanın Vietnam ile arası bozulacak ve Vietnam Sovyet Rusyaya dayanma yoluna giderken, Kampuchea da güvenliğini Çinin kanadının altında bulacaktır.

Diğer taraftan, Vietnamın tepkisini çekmemek için, Malaysia Güney-Doğu Asyanın bir "tarafsızlık bölgesi" olmasını teklif ederken, Tayland ve Filipinler, ülkelerindeki Amerikan askerlerinin çekilmesini istediler. Bunun neticesi olarak, 24 Eylül 1975de SEATO dağıtıldı. Bu ülkelerin içinde en fazla korkuya kapılanı, Laos ve Kamboçyaya karadan ve Vietnama da denizden komşu olan Tayland idi. Hatta Tayland güney-doğu Asyada kurulacak yeni bir gruplaşmaya Kamboçya, Laos ve Vietnamı da katmak gibi bazı tasarıların peşinde oldu ise de bu sırada Hanoinin meseleleri ve tasarıları bambaşka idi.

Mamafih 1975 yılı sonlarına doğru ortalık sakinleşmeye başlayınca güney-doğu Asya bölgesinin heyecanı da geçmeye başladı ve bu bölge ülkeleri yine güvenliklerini, Amerikanın bölgeye olan alakasına bağlamaya başladılar. Çin yine bu ülkeler için bir dayanak unsuru olmaya devam etti. Zira, Vietnamın 1978 Aralık ayı sonundan itibaren Kampucheayı işgale başlaması, Çin ile bölge ülkeleri arasında dolaylı bir menfaat ortaklığı ortaya çıkardı.

Vietnamın Kampucheayı ışgali

Eski adı ile Kamboçya, yeni adı ile Kampuchea, 1954 Cenevre anlaşmaları ile bağımsız olmakla beraber, 1941-1970 arasında Prens Sihanoukun idaresinde kalmış ve 1970 yılında da Mareşal Lon Nolun yaptığı bir darbe ile Sihanouk iktidardan düşürülmüştür. Fakat Lon Nolun diktatörlüğüne karşı, ordunun içinden de olmak üzere çeşitli çevrelerden muhalefet ortaya çıkmakla beraber, Kızıl Khmerler (Khmer Rouge) denen Komboçya komünistlerinin mücadelesi daha müessir olmuştur. Çünkü Kızıl Khmerleri Kuzey Vietnam desteklemekteydi.

Yani, Kuzey Vietnam, Güney Vietnama karşı mücadele ederken Kamboçyada da Kızıl Khmerler Lon Nolrejimine karşı mücadele etmekte idiler. Fakat Kızıl Khmerlerin en büyük destekçisi Çin Halk Cumhuriyeti idi. Çin Kızıl Khmerlere silah ve malzeme yardımı yaparken, Kuzey Vietnam da Vietnam Halk Ordusundan 30.000 kişilik bir kuvvetle Kızıl Khmerlere yardım etmekteydi.

1973 Ocak ayında Kuzey Vietnamın Amerika ile barış yapması Kızıl Khmerlerin hoşuna gitmese ise de; mücadelelerine devam ettiler ve 17 Nisan 1975de başkent Phnom Penhin Kızıl Khmerlerin eline geçmesi ile Kamboçya da komünistlerin kontrolü altına giriyor ve ülkenin yeni adı Kampuchea oluyordu. Çünkü Kamboçya Komünist Partisi 1973de Kampuchen Komünist Partisi adını almıştı.

Kampuchea komünistlerinin 1975te ülkeye hakim olmasından sonra, Kampuchea ile Vietnamın münasebetleri gittikçe bozularak 1977den itibaren çatışmalara dönüşmeye başladı. Bu gelişmede iki sebep mühim rol oynamıştır. Birincisi, daha 1950lerden itibaren Vietnam komünistlerinin Kamboçya komünist partisi üzerinde kurduğu hakimiyettir. Bu ise, Kamboçya komünistlerini, Kamboçyonın menfaatlerini bir tarafa bırakarak Vietnam Komünist Partisinin kendi çıkarlarına göre çizdiği çizgiye uyma zorunluluğunda bırakmıştır. Yani, bu işbirliği Kamboçyanın değil, Kuzey Vietnamın menfaatlerine göre şekillenmiştir. Bu ise Kamboçya komünistlerini memnun etmemiştir. Burada ikinci faktör ortaya çıkmaktadır.

Vietnamın menfaatlerinin Kamboçyanın menfaatlerinin üstünde tutulması Kamboçya komünistlerini memnun etmemiştir; çünkü, 17inci yüzyıldan 19uncu yüzyıla kadar, Kamboçyadaki Khmer Krallığı ile Vietnam Krallığı arasında daima rekabet ve mücadeleler olmuş ve bu sebepten de Khmerlerin Vietnamlılara karşı bir sempatisi mevcut olmamıştır.

Khmerlerin Vietnamlılara karşı bu tarihi düşmanlığı iki ülke komünist partileri arasındaki münasebetleri de tesir altına almaktan geri kalmamıştır. Ayrıca Kuzey Vietnam, Güney Vietnama karşı yürüttüğü mücadele sırasında Kamboçya topraklarını da kullanmış, daha önce de belirttiğimiz gibi, buraya asker sokmuş ve 1975den sonra da bu askerlerini Kamboçya topraklarından çekmediği için, bu sınır topraklarında Kampuchea ile Vietnam kuvvetleri arasında üç yıl sürecek bir çatışmalar dönemi başlamıştır.

Çatışmaların şiddetlenmesi 1977 Aralık ayının son günlerinde olmuştur. Vietnam bu çatışmalarda Kampuchea kuvvetlerine 8 bin kişilik bir kayıp verdirmiştir. Bu sebeple Vietnam 1978 Şubatında Kampucheaya çatışmaları durdurmayı, sınırın her iki tarafında 5 Km. genişliğinde askerden arınmış bölge tesisini ve birbirlerinin içişlerine karışmamayı öngören bir antlaşma yapmayı teklif etmiş ise de, bu tekiif Kampuchea tarafından reddedildiği gibi, Vietnam topraklarına Kampuchea saldırıları devam etti.

Bu sırada Çinin sahneye girdiğini görmekteyiz. Çünkü Vietnamın Sovyet Rusyaya kaymaya başlaması üzerine, Kampuchea da Çine yanaşmaya başladı. Çin başlangıçta Kampucheayı yatıştırarak bölgede yeni bir çatışmanın çıkmasını önlemek istedi. Çinin baskısı üzerine Kampuchea 1978 Mayısında, Vietnama, çatışmaların durdurulmasını ve Vietnamın, Kampucheanın toprak bütünlüğü ile bağımsızlığına saygı göstermeyi taahhüt etmesini öngören bir anlaşma teklif etti. Bunu da Vietnam reddetti. Reddettiği gibi, Kampucheadan kaçan halkı eğiterek, Aralık 1978 başında Kamboçun Milli Selameti ıçin Birleşik Cephe adı ile bir teşkilat kurdu.

Ayrıca Vietnam, Kampuchea sınırlarına 12 tümenlik yani 200.000 kişilik bir kuvvet yığmış bulunuyordu. Kampuchea ile Vietnamın münasebetleri bu şekilde kötüleşirken Çin-Vietnam münasebetleri de giderek bozulmakta idi. Vietnam Kampuchea sınırına asker yığarken Çin de Vietnam sınırına asker yığmaya başladı. Bu durum Vietnamı Sovyetler Birliğine daha çok yaklaştırdı ve 3 Kasım 1978de Vietnam ile Sovyetler Birliği arasında bir Barış, Dostluk ve ışbirliği Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşmanın 6ncı maddesi ittifaka yakın bir hüküm taşımaktaydı. Çünkü bu maddeye göre, taraflardan biri saldırı veya saldırı tehdidi ile karşılaşırsa, taraflar gerekli tedbirleri almak amacı ile, derhal birbirlerine danışacaklardı. Bu suretle Vietnam, Çinin karşısına Sovyetleri çıkarmak suretiyle dengeyi sağlıyor ve arkasından emin bir duruma geliyordu.

Vietnam, 27 Aralık 1978 günü, tanklarla ve zırhlı araçlarla desteklenen 120.000 kişilik bir kuvvetle Kampucheaya karşı saldırıya geçti. 1975ten beri ülkeyi, diktatörlüğün ötesinde, tam bir zulüm ve işkence ile idare eden Pol Pot rejimi Vietnamın saldırısına fazla dayanamadı.

7 Ocak 1979 günü başkent Phnom Penh Vietnam kuvvetleri tarafından işgal edildi ve Pol Pot da yanına aldığı bir kısım kuvvetle Tayland sınırı yakınlarındaki dağlık ve ormanlık bölgelere kaçtı. Pol Potun komutasındaki 30 bin kadar Khmer Rouge (Kızıl Khmer) kuvveti, bundan sonra gerilla muharebelerine başlayacaktır ki, Tayland ve Çin Pol Potu destekleyeceklerdir. Başkent Phnom Penhin düştüğünün ertesi günü, 8 Ocak 1979 da, Pol Potun muhaliflerinden Heng Samrin, kendi başkanlığında bir Kampuchea Halk ıhtilal Konseyi kurdu ve Kampuchea Halk Cumhuriyetinin de kuruluşunu ilan etti. Bununla beraber, Vietnamın Kampucheayı istila ve işgali dünyada o kadar tepki uyandırdı ki, Sovyetlerin bütün çabalarına rağmen, Kampucheayı Birleşmiş Milletlerde Heng Samrin değil, Pol Pot rejimi temsil etmeye devam etti.

Çinin Vietnama Saldırısı

Vietnamın Kampucheayı işgali, Çin-Vietnam münasebetlerinde bardağı taşıran damla oldu. Vietnamın 1978 Kasımında Sovyetlerle ittifaka yakın bir antlaşma imzalaması ve arkasından da Kampucheayı işgali, Çini son derece sinirlendirdi. Çünkü Vietnam şimdi bütün güney-doğu Asyaya hakim olma yolundaydı. Şu halde, Çine göre, meydanın boş olmadığını ve Sovyetlere dayanmanın da pek işe yaramayacağını Vietnama göstermek gerekliydi. Yani Vietnama bir "ders" verilmeliydi.

Çin 17 Şubat 1979 günü 100 bin kişilik bir kuvvetle Vietnam sınırlarından içeri girmeye başladı. Kuzey Vietnamda bir kısım toprakları işgal ettikten sonra, bu askeri harekatla tasarlanan amacın gerçekleşmiş olduğunu bildirerek 16 Martta kuvvetlerini geri çekti. Çinin Vietnama yaptığı saldırının Vietnam üzerinde çok fazla müessir olduğu söylenemez. Belki Vietnama bir Çin faktörünün varlığını gösterdi, lakin Vietnamın politikasında mühim değişiklik meydana getirmedi. Aksine, Vietnamın dış politikası, Çine rağmen iki istikamette gelişme gösterdi. Bunlardan biri, Vietnam ile Sovyetler Birliği arasındaki münasebetlerin daha da sıkılaşmasıdır.

Çin-Vietnam savaşı sırasında, bir tanesi füze taşıyıcısı olmak üzere, 14 Sovyet savaş gemisi Vietnamın Cam Ranh körfezine geldi. 1979 Mayısında da bir Sovyet denizaltısı yine aynı körfeze geldi ki, ilk defa bu sularda bir Sovyet denizaltısı görünmekteydi.

Vietnam, Sovyetlere bu kıyılarda resmen herhangi bir deniz üssü vermemekle beraber, Sovyet savaş gemileri bilhassa Danang deniz üssünün kolaylıklarından yararlanmaya başlamışlardı. Vietnam-Sovyet münasebetlerinin gelişmesi bu kadarla da kalmadı. Vietnam ekonomik bakımdan da her geçen gün Sovyetlere dayanmak zorunda kaldı. Daha önce de belirttiğimiz gibi; Vietnam savaşı 1975de sona erdiği zaman, bilhassa Kuzey Vietnam bir harabe halinde idi.

Savaşın yıkıntılarını tamir etmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırabilmek için Sovyetlerden yardım aldı. Kampucheanın işgali ise, Vietnama yeni ekonomik dertler çıkardı. Çünkü üç yıldır iktidarı elinde tutan Pol Pot ve rejimi, ülkede tam bir zulüm idaresi tatbik etti. Bu zulüm bilhassa aydınlara yönelmişti. Bir çok aydın öldürüldüğü gibi, bir çoğu da kırsal alanlarda çok güç şartlarda çalışmaya zorlanmıştı. Daktilo, televizyon, otomobil gibi medeni vasıtalar, yozlaşmış bir hayatın unsurları olarak yasaklanmıştı.

Kısacası, Vietnamın Kampucheaya saldırısı ne kadar gayri insani ve medeniyetten uzak bir hareket olmuş ise, Pol Pot rejimi de o kadar gayri insani ve gayri medeni idi. dolayısıyla, Vietnam Kampucheayı tam bir perişanlık içinde buldu. Yeni lider, Vietnamın kuklası Heng Samrin ve Vietnam, Kampucheanın ekonomik problemlerinin çözümü için de sırtını Sovyet Rusyaya dayamak zorunda kaldı.

Bütün bu sıkıntılara rağmen, Vietnam Hindiçini bölgesindeki yayılma ve genişlemesini arttırmaktan da geri kalmadı. Dış politikasındaki ikinci mühim gelişme buydu. Bu gelişme de iki istikamette oldu. Laosta da bir komünist rejim olmakla ve bu rejim de Sovyet Rusyaya dayanmakla beraber, Laosun içinde de mevcut rejime karşı bir hareket başlamıştı. Bu sebeple Vietnam, 1979 yılında Laosa 50.000 kişilik bir kuvvet sevketmiş bulunuyordu. Yani Laos da Vietnamın kontrolü altına girmişti.

Mamafih, 1980 Eylülünde Laosun Champassak eyaletinde Laos Halkının Milli Kurtuluş Birleşik Cephesi kurulmuş ise de, bu kuruluş kuvvetli ve müessir bir organizasyon olamamıştır. Diğer taraftan Vietnam Pol Potun Taylanddan ve Tayland vasıtasıyla Çinden devamlı yardım alması sebebiyle, 1979 yılından itibaren Tayland üzerindeki baskısını arttırdı. Zira, Tayland, 1975 Vietnam şokunu atlattıktan ve bilhassa Vietnamın Kampucheayı işgalinden sonra, üç istikamette faaliyette bulundu. Birincisi, Pol Potun Kızıl Khmerlerine yardım ettiği gibi, Çinden gelen yardımları da Kızıl Khmerlere geçirdi. ıkincisi, Çinle olan münasebetlerini geliştirdi. Üçüncüsü ASEAN ülkeleri Taylandı destekledikleri gibi, aynı zamanda Amerika ile de tekrar eski münasebetlere dönme zaruretini hissettiler.

Bilhassa Amerika Taylanda askeri yardımını arttırdı. Zira Taylandın Kızıl Khmerlere yardım etmesi Vietnamı büsbütün sinirlendirdi. Bu sebeple, Vietnam Tayland sınırlarına asker yığdığı gibi, bilhassa 1980 yılında Tayland sınırlarından içeri girmeye başlamıştı.

Vietnamın amacı, Kızıl Khmerleri Kampuchea topraklarından tamamen sürmek ve aynı zamanda da Taylanddaki rejimi devirmekti. Kampucheadaki Heng Samrin rejimi, ülkeye Vietnam tarafından yani dışardan zorla kabul ettirilmiş bir rejim olduğu için Birleşmiş Milletler tarafından tanınmadığı gibi, gerek Batılılar ve gerek ASEAN ülkeleri, Heng Samrin rejimine karşı mücadele eden grupları ve kuruluşları biraraya getirip birleştirmek suretiyle güçlü bir mücadele yaratmaya çalışmışlardır.

Bunlar, Pol Potun liderliğindeki Kızıl Khmerler, Son Sann liderliğindeki Khmer Halkının Milli Kurtuluş Cephesi ve Prens Sihanouk taraftarlarıdır. Lakin bugüne kadar Heng Samrin rejimine ve Vietnama meydan okuyacak kadar güçlü bir kuvvetin ortaya çıktığı söylenemez.
 
X