Floresans insitu hibridizasyon (FISH) yöntemi ile sperm analizinin; implantasyon öncesi genetik translokasyonların tanınmasındaki öngörü değerinin tesbiti
Tomas Escudoro, Iman Abdelhadi, Mircia Sandalinas, Santiago Munne
The Institute for Reproductive Medicine and Science, Saint Barnabas Medical Center, West Orange, New Jersey Fertility
and Sterility Vol:19 suppl 3 June 2003
Translokasyon taşıyıcılığı yenidoğan populasyonunda % 0.2 oranında gö-rülürken, infertil çiftlerde % 0.6, ağır infertil erkeklerde % 2-3.2, sık dü-şük yapan çiftlerde ise % 9.2’lere kadar çıkmaktadır. Translokasyon taşıyıcıları yüksek oranda infertilite, tekrarlayan spontan abortuslar veya kromozom anomalili gebelik riski taşırlar. Çalışmalar kromozomları dengesiz embriyoların blastokist aşa-masına kadar normal embriyo şek-linde geliştiğini göstermektedir. Bu nedenle normal gibi gözüken, kromozomları dengelenmemiş translo-kasyonlu embriyonun implante edil-mesi ile spontan abortuslar veya et-kilenmiş doğumlar ortaya çıkmaktadır.
İmplantasyon öncesi genetik tanı (PGD) yapılması translokasyon taşı-yıcısı ailelere, prenatal tanı ve bunun sonucunda dengesiz kromozomlu fetüsün abortusu gibi invaziv yöntemlerin alternatifi olarak sunulabilir. PGD (implantasyon öncesi genetik tanı) ile normal veya translokasyonlu dengelenmiş embriyonun transferi gerçekleştirilebilir ve bunun sonucunda da gebelik oranı arttırılabilir, spontan düşükler ve dengesiz kromozomlu doğumlar önlenebilir.
PGD ve IVF`nin birlikte uygulanması böylesine etkili olmasına rağ-men oldukça pahalı ve tıbbi olarak zor yöntemlerdir. Bu çalışmada sperm kromozom anomalilerini FISH yöntemi ile saptayarak, bu spermlerle oluşan embriyo anomalileri arasındaki korelasyonun bulunması planlandı.
Çalışmaya eşleri normal 11 adet reziprokal translokasyonlu erkek taşıyıcı çift alındı. Önce taşıyıcıların kanı, ardından spermleri ve daha sonrada blastokist biopsisi ve FISH analizleri yapıldı.
11 hastadan alınan 11184 sperm değerlendirildi. Normal veya dengelenmiş translokasyonlu sperm oranı % 18.6-45.9 (ortalama % 30.3) idi.
PGD için alınan 99 embriyodan 96`sı nükleus oluşturmuştu ve bunların 93`ünde translokasyon saptandı. 22`si normal veya dengelenmiş translokasyonlu, 42`si dengelenmemiş translokasyonlu idi. 29 embriyo ise aneuploidi, mozaisizm, poliploidi veya haploidiye bağlı olarak anormal yapıda idi.
Anormal sperm ile anormal embriyo gelişimi arasındaki istatistiksel olarak yüksek oranda korelasyon saptandı (p-0.006). Anormal sperm oranındaki %1 artış, anormal embriyo oranını % 1,5 arttırdığı gözlendi.
11 olgunun 9’unda embriyo implantasyonu yapıldı. Bu işlemlerde 16 embriyo kullanıldı. 4 gebelik meydana geldi, 1’sinde doğum gerçekleşti diğer 3`ü halen sürmekte. Süren gebeliklerden 1’incisi ikiz gebelik; fetüslerden biri erkek ve normal diğeri ise kız ve translokasyon taşıyıcısı. Süren 2. gebelikteki fetüs kız dengelenmiş herediter translokasyon taşıyıcısı. Süren 3. gebelik, normal sürmesine rağmen karyotip halen tesbit edilmedi. Doğan 1 bebeğin annesine, birisi translokasyon taşıyıcı baba spermi ile diğeride donör spermi ile döllenmiş 2 embiryo transfer edildi. Çocuk kromozom olarak normal, fakat aile genetik baba araştır-masını istemedi. Sonuçta % 60`ın üzerinde anormal embriyosu veya % 63`ün üzerinde anormal spermi olan olgularda gebelik oluşmadı.
Merkezimizde uygulanan IVF lerde 3 adet normal morfolojili ve gelişimli embriyo elde edildiği durumlarda tek uygulamadaki gebelik başarı oranı % 60 ulaşmaktadır. Translokasyonlu olgularda da yeterli sayıda kromozomu dengelenmiş embriyo elde edilebilirse; sonuç yine normaller kadar başarılı olmaktadır.
Translokasyonlu kromozomların, mayoz bölünme sırasındaki davranışları; parçanın kırılma noktası ve değişimin yapıldığı kromozom özellikleriyle bağlantılı olmaktadır. Translokasyon iki büyük metasentrik kromozomda ve kırılıp değişim noktası sentromere yakın yerde ol-muş ise translokasyon sonucunda dengelenmiş gamet meydana getir-me oranı daha yüksek olmaktadır. Buna karşın daha küçük ve akrorosentrik kromozomda ve kırılma noktası da telomerik bölgeye komşu ise dengelenmemiş gamet oluşturma ihtimali daha fazladır.
Hastanın karyotipi; gamette veya fe-tüsdeki translokasyonun tipinin (den-gelenmiş veya dengelenmemiş), be-lirlenmesindeki en önemli prediktör olmasına rağmen mevcut gebeliğin normal olma oranını verememektedir.
Yine PGD ile yapılan önceki çalış-malarda örnek canlı veya düşük fe-tüsden alınmaktadır. Fetüsü oluştu-ran translokasyon tipi gametlerde oluşan ve yaşam ile en bağdaşan translokasyon tipi ile olmaktadır ve geneli yansıtmamaktadır. Bu nedenle spermlerin FİSH yöntemi ile ana-lizi; gametin kromozom anomalisi ile fetüsün kromozom yapısı hakkın-da en doğru öngörüyü sağlayabilir.
Sonuçta bu çalışmada 1 olgu dışında tüm gebelikler; dengelenmemiş translokasyonlu sperm oranı % 65’in altındaki olgularda meydana geldi. Serideki olgu sayısı az olmasına rağ-men sonuçlar literatür ile uyumlu-dur. Kromozom translokasyon taşı-yıcı hastalar; % 65’in altında dengelenmemiş kromozomlu sperme sa-hiplerse ve yeterli miktarda iyi morfolojili embiryo oluşturulabiliyorsa PGD ve IVF ile başarılı sonuç alma şansları yüksektir. Tersi olan durumda da donör spermi planlanması ya-rarlı olacaktır.
Doç. Dr. Yusuf Ziya Ateşçi