Şu son iki gün benim için o kadar zordu ki arkadaşlar. Babaannem vefat etmiş. Dün öğlen öğrendik. Ben gitmeyecektim çok işim vardı ama annemin baskılarıyla gitmek zorunda kaldım. Ve bana hemen giyin çık gel dedi inatla. Sanki yiyeceklerimi hazırlamadan çıkabileceğim öyle. Az zamanda bir kaç bir şey hazırladım yine de. Yarım parça tavuk göğsü pişirdim. Yulaf için de kek yaptım. Annem öyle hemen gel dediği için ben saf bir şekilde sanıyorum ki cuma günü olacak cenaze o yüzden hemen gel diyor. Ama gideceğimiz mesafe altı saat yol. Cumartesiymiş tabi ki. Arabada giderken bir baktım ki ohooooo. Bana hemen giyin gel diyen annem cerezler meyveler herşey hazırlamış yol için kendilerine. Babamın bir arkadaşı pide yaptırmış o da var. Çukulatalar falan aburcuburlar. Ve ben evden aç bir şekilde çıktım. Arabada bir de ertesi gün ancak dönebileceğimi öğrendim tabi. Bir birisini yediler bir birisini yol boyunca, hiç durmadılar. Keklerimi dört kaşığa denk gelecek şekilde yapmıştım. Sabahtan bir kaşık yulaf tükettiğim için onun kalanı iki kaşık ve aç kalırsam sınırlı izinli olarak tüketirim diye iki kaşık daha. Ama iki gün olunca sınırlı izinli kısmını iptal ettim tabi ki. İki kaşıklık kekimi yedim ve sadece bir parça tavukla annemlerin pidesinin salatasını yedim. Küçük bir kutu. Hani şu tatsız tuzsuz oluyorlar ya ondan. Bir de bana sen de ye ne var deyip durdular. Ki diyeti bırakmamı o kadar istiyorlar ki anlatamam. O gün vardık memleketimize. Cenaze evine gittik, orada da inanmazsınız ama herkes yemek yiyordu. Çay içtim ve ayran içtim ben de. O kadar çok başım ağrıdı ki açlıktan anlatamam. O gece biz kalmak için dayımlara gittik. Sabah kahvaltı yapabileceğimden umutlu değildim tabi ki. Bizim için çok zor malum dışarıda kahvaltı. Ama yengem yumurta haşlamıştı, kardeşim de kendi hakkını verdi falan üç tane yumurta yedim
İki kaşıklık kekimin de yarısını yedim. O gün köye gittik cenaze işlemleri için. Annem ama tabi ki sabah sekiz buçukta aradı. Panik halinde hemen gelin dedi. Ne acelesi var anne kahvaltı yapalım diyorum, burda insanlar ağlıyor siz orda napıyosunuz diyor bana hala. Ki beni aramakla yetinmedi evdeki bütün fertleri tek tek arayıp acele ettirdi. Ona inat kahvaltımı yaptım ya en azından çok mutluyum. Bu arada ağlayan tek insan nerdeyse annemdi sanırım, babam hüzünlenmedi bile benim gördüğüm. Ankaradan gelmiş önemli misafirlerini ağırladı durdu sadece. Bütün işlemler bitene kadar üç olmuştu. Her gün düzenli üç öğün yemek yiyen, bir sürü de ara öğün yapan ben bir şey yiyemedim tabi ki. Sonra dörtbuçuğa bilet aldırdım eşime ve kardeşimle ben geri döndük. Daha da duramazdık artık o kadar çok işim vardı ve üstüne açtım ki. Dayım bizim nerdeyse tam dörtbuçukta bırakabildi otogara o yüzden orada da olsaydı da bana uygun yiyecek bulma zamanım olmadı. Arabayla yolculuk 6 saat sürecekti. Keklerimi yiyeyim dedim ne de olsa onları o zamana kadar yememek için çok uğraşmıştım. Ve sonuçta bozulmuşlardı. Nasıl bozuldu bir günde hiç anlamadım, o kadar üzüldüm ki. Sabahtan yeseydim bari. Sonra tavuğumun kalanını çıkardım ve ondan edim artık. O biraz tuttu beni.
Yani cuma öğlenden beri, yulaf hakkımı bitiremedim. Genel olarak açtım. %2.1 yağ oranlı ayran içtim. Su doğru düzgün içemedim, çünkü öyle el altında değildi çoğu zaman ve lavaboya gitmek çok zordu oralarda, özellikle yolculukta. Gece yarısı vardık eve. Tabi ki o saatte bir şey yemedim artık. Disiplinliyim ya. Sabah tartıldım ve 60.1 kiloyum. Biliyorsunuz ben 59.9 görmüştüm. Ama sonra hasta olunca su toplayıp 60ın üzerine çıkmıştım geri. Hastalık falan kalmadı artık. Cuma sabahı tartıldığımda ise 60,8dim. İyice çıkmıştım yani. En azından fazladan aldığımı verdim diyorum ama çok üzüldüm gerçekten. En azından 59.9 olsaydı yine ne olurdu. Biliyorum böyle düzensiz yemekle, aç kalmakla yapılmıyor bu diyet. Kilo vermeyi ummamalıydım. Üstelik suyumu da içemedim doğru düzgün. Ama o kadar acı çektim, bir karşılığı olsaydı bari.