Nuri Can Şiirleri

BarbunyaPilaki

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
826
7
Seven Yüreğime Sor Beni






Her gece kan-ter içinde uyanıyorsam eğer
hasretin ateş olup giriyorsa koynuma
ıslanıyorsa kirpiklerim seni her andığımda
her düşündüğümde hızla çarpıyorsa kalbim
sensiz bir kez olsun gülmüyorsam bu şehirde
savruluyorsam sokak sokak
ürperiyorsam yaprak yaprak
esip geçen rüzgarlara sor beni

hasret ateşleri yağıyorsa üzerime her gece
kül ateş, ateş alev, alev kor olup yakıyorsa
kahroluyorsa kalbim seni her andığımda
ve tanımıyorsa hiç bir kural yüreğim
kaçmak istedikçe sana dönüyorsam yine
ölüyorsam aşkından her gün dirhem dirhem
ateş - alev sevdalara sor beni

seninle gözgöze geldiğimde
ben lal olmuş bülbül, sen gül oluyorsan
düğümleniyorsa boğazım
çıkmıyorsa sesim, daralıyorsa nefesim
konuşamıyorsam tek bir kelime
depremsi bir titreme başlıyorsa bedenimde
ve çözülüveriyorsa dizlerimin bağı
deli - divane gönlüme sor beni

kirpiklerimden süzülen damlalar
islatiyorsa yüreğimi her gece
hep bulutlarda saklıyorsam seni
düşüyorsan içime tane tane her yağmur yağıdığında
kirpiklerimin kıyısında martı olup uçuyorsan
susuyorsa denizler seni düşündüğümde
gelip seriliyorsan kıyılarıma sular gibi
gelip sokuluyorsan uykularıma
gelip sokuluyorsan rüyalarıma
sensiz geçen gecelere sor beni

damarlarımda aşk olup dolaşıyorsan
şiir olup doluyorsan kulaklarıma
masmavi bir coşku oluyorsan bedenimde aşkça
çıkıp ırmaklarla dertleşiyorsam her gece
ay gibi akıyorsan yüreğime beyaz tüller içinde
yalnız yıldızlarla paylaşıyorsam seni sevdiğimi
sana anlatamıyorsam
bir kır çiçeği hüzün saçıyorsa gözlerime
su olup akıyorsam, ateş olup yakıyorsam
ve beceremiyorsam sensiz yaşamayı ve ölmeyi
şu seni ölümüne seven yüreğime sor beni


Nuri CAN
 

.
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Hoşçakal Gönlümün Nazlısı


Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün
aldırmadan önümdeki uçurumlara ...
asi... onurlu... ve ümitsiz...
hoşça kal ayak izim, gönül gizim
hoşçakal...

Varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın
o gerçekleşmeyen hayallerim.
ardımda yaralı bir yürek
kederli bir ömür
ve yoksul anılar bırakarak
çekip gidiyorum işte
hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı,
hoşçakal...

Gidiyorum başım önümde, gözümde nem
duramam artık ey aşk, ey sevdiğim
hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam artık...

Hiç bir anı kabul etmiyor beni
bedenim buz gibi soğuk
yüreğim paramparça keder
kış kadar soğuk ellerim
ardımda yoksul bir sevda
ve bana ait ne varsa bırakıp ardımdan gözü yaşlı
çekip gidiyorum işte
hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü
hoşçakal...

Bütün yaprakları dökülmüş
dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak
ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım
çınar ağacını yaslı
meçhule giden acılar yüklü bir gemide
uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi
şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu
limanlara gidiyorum sevdiğim
hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
hoşçakal

Bir yıldız daha kaymadan gözlerimden
yüreğimden bir arzu daha sönmeden
ıssız bir köşede bırakıp kırgın gülüşlerimi
düşlerimi hüzünlü bir fotoğrafa bırakıp
çekip gidiyorum işte ey aşk, ey sevdiğim...

Bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları
ağlamamalı bu yürek bir daha
yüreğimdeki acıyı bir başka acıyla sarıp
alıp dağların ve yıldızların gölgesini yanıma
yüzümde kış, bakışlarımda kar
yorgun akan bir ırmak misali
kimsesiz sokaklara bırakıp yanlızlığımı
çekip gidiyorum sevdiğim
hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı
hoşça kal...

Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
geri dönmez bir mevsimdeyim artık duramam ey aşk
bu şehre sığamam bu hüzünle
yoksa acılar üşütür beni
kar kavurur anılarımı
donar bakışlarım
üşürüm... üşürüm ey aşk

Sorma nereye, hangi dağın ardına?
ne kadar uzağa varır yolum?
kim yoldaş olur bana ?
dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde ?
çiçek açtığında mor dağlar
sorma!...

Hoşçakal gönlümün sultanı, canımın özü yar
her sabah gülüşünden öptüğüm,
saçlarını okşadığım her gece
hoşçakal...

Akşam oldu
vakit doldu
uzak yıldızlara gözlerimi
ayışığına sessiz gölgelerimi bırakıp
yazıp gözyaşlarımı sabah çiğlerine,
sazımdaki hüznü, içimdeki sızıyı
boynu bükük karanfilimi
ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
basıp bağrıma yalnızlığımı
çekip gidiyorum buralardan
hoşçakal nazlı çocukluğum, sevdalı gençliğim
bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
hoşçakal...

Nuri CAN
www.nurican.com
 
Son düzenleme:
[
.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Ey Denizler Kraliçesi Myra


Ey gönül mihrabımda sultan
ey sabah yıldızının kızı
ey eşsiz dolunay ışığı
ey vefa göğünde hilal
denizler kraliçesi Myra
ben ki gam rüzgarlarında bir geda
ay bakışının dilencisi bir avareyim
sen benim en güzel hayalçiçeğimsin
ben senin aşkınla deli-divaneyim

ey yeryüzü kraliçesi
ey gökyüzü kraliçesi
ey denizler kraliçesi Myra
gel sevgilim ol sevgisizlikler ülkesinde
mutluluk ağacında hayal çiçeğim ol
dost gelişinle gel, gül gülüşünle gel
uyandır beni elem uykusundan
güneşim ol, ayım ol doğ ufkuma
sıcaklığın sarsın dünyamı
muhtacım sana

gelmiyorsan, gelemiyorsan
açık bırak gönül kapını
yükleyip yüreğimi bir martının kanadına
dalga dalga aşıp denizleri
rüzgarın kanadında ben geleyim

damardaki kanın, dudakdaki tadın
ölümsüzlüğün adıdır adın
ey sonsuzluğun hikayesi Myra

seni sevmeseydim ne gülün alı olurdu
ne menekşenin moru, ne de ateşin koru
olmazdı yeşilin tonu
seni sevdiğim için gözlerin mavi, bakışların ay
denizler dalgalı
seni sevdiğim için saçların yağmur rengi
gülüşün gül, dudakların kızıl

milyon kere tutuşsada denizler yüreğimde
sorma kıyılarım niye yanar, niye ağlar martılarım
umutlarım Sende saklı...

beni sende seni bende çoğalt, çoğalt ki,
dağlara yaslanan hayalini seveyim
denizlerde dalgalanan kalbini
masumluğuna yıldız
gülüşüne gül düşüreyim
ve ben
ve ben
ve ben
yüzyıllarca yalnız seni seveyim...
yalnız seni seveyim,
seni seveyim,
seveyim,
seve,
sev,
se,
s...



Nuri CAN

.​
 
Son düzenleme:

,

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum



Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama
yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal

Gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum

Gidiyorum
başımda gam, gözlerimde nem
toplayıp önüme düşen gölgeleri
savurup acılı rüzgarlara gözyaşlarımı
gidiyorum
bütün hatıraları bırakıp geride
ve usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için

Hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
say ki, hiç yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan

Çekip gidiyorum bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
rüzgarların uğultusunda kaybolmaya gidiyorum

Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında çıkıp yola
dağlı bir ırmak gibi çarpa çarpa kıyılara
içimdeki yaraları kanatmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum

Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içinde iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileride
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal

Nuri CAN​
 
Son düzenleme:
.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Yokluğun Buz Gibi soğuk


Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi bilirim. Kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı...

Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…

Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim donmuş sanki, gözlerim de...
Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar...

Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde ağrılı şiirler topluyorum gecelere...

Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok…
Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz…

Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya...

Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya
anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla...

Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak...

Gel, yalnızlığıma arkadaş olsun sevgin, umut olsun... Gel ağlayan gözlerimi sil, ki, hesapsızca,sınırsızca, sevsin yüreğim. Bir adımız Aşk olsun...


Gel, yüreğim ol, bedenim ol, her ölümümde yeniden hayat ver. Elim, ayağım, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol ve her damlada yeniden doğur umudu... Yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım dünyaya, ne kadar çok sevdiğimi ...

Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... ıslenmeden geceler ... Sonra ölüm gelsin... Sonra ölüm gelsin...

Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi....


Nuri CAN
www.nurican.com
 
Son düzenleme:


.

Bu görsele ulaşılamamaktadır/Silinmiştir.


Gitme

Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker kır çiçekleri kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah gülüm

gitme
acılara mahkum olur yüreğim
ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yanlızlıklar
boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar
alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme kal sevdiğim terketme beni
umutsuz çaresiz bekletme beni
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

Nuri CAN
ıngilizcesi için
Link Silinmiştir.
Nuri CAN​
 
Son düzenleme:


Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Ay Gülüm....

Diyecektim ki gülüm;
Mevsim hazan mevsimi, mevsim gözyaşı mevsimi... Mevsim ayrılık mevsimi. Tarifsiz bir hüznün sarmalındayız. Anlatılması zor, ifadesi güç. Fikirler tel tel, şehra şehra düşünceler, duygular buruk buruk....
Bir yanı bahardır kıyılarımızın bir yanı cehennem.
Durmadan gözyaşı dökülüyor yüreğimizin üstüne. Acıdan, ayrılıktan haritalar ekleniyor alnımızın çizgilerine...

Sararan yapraklar tutunamıyor artık dallarda gülüm! Rüzgar estikçe savrulup gidiyor her biri bir yana. Katar katar turnalar göçüp gidiyor üstümüzden...

Diyecektim ki gülüm;
mevsim hazan mevsimi, mevsim hüzün mevsimi, har düşmüş bağlara, bahçelere. Yapraklar üşüyor, yapraklar düşüyor dalından. Turna göçü gibi yapraklarında göçü başladı gülüm!...

Diyecektim ki gülüm;
mevsim hazan mevsimi, mevsim kıran mevsimi. Her taraf ölümlerle acılarla dolu. Kan gölüne döndü dünya. Dört bir tarafta barut kokuları geliyor. Her tarafta savaş, kan gözyaşı var. Her tarafta bir kaos sürüyor... Bu yüzden karalar giydik gülüm!. Utandık insanlığımızdan!.
Bacakları kopan çocukların feryatları doluyor yüreklerimize. Çığlıkları, çocukları ölen anaların. Hiç bu kadar sahipsiz, hiç bu kadar umutsuz, bu kadar çaresiz kalmamıştı yüreğimiz.

Gerçeklerle hayallerin karıştığı, rüyalar şehri ıstanbul’da bombalar patlıyor durmadan. Özlemler, hayaller ıstırap veriyor artık... Her ah! çekişte içimiz titriyor... Derin bir ah gibi sızlıyor yüreğimiz... Yüreğimiz parça.parça..
Güvercinlerin öldürüldüğü, defnelerin sessizce ağladığı günlerdeyiz gülüm!...

Diyecektim ki gülüm;
Çiçektir çocuklar: Bakım ister, özen, özveri, güven ve sabır ister, açmak için çiçeklerini bahara... Hepsinden önemlisi şefkat, sabır ve sevgi ister... Sulanmak ister sevgi pınarlarıyla ... Tomurcuk tomurcuk açmak için dünyaya çiçeklerini ... Sevgisizlikle solmamak için yaprak yaprak ...

Diyecektim ki gülüm;
Bahçedir çocuklar:. Tohumdur ekilir, sürer filiz filiz.. Umudu besler bağrında. Emek ister, bakım ister... Büyür, olgunlaşır , sevgi meyvesi verir; sevinçle koklar ve tadarsın. Karşılık beklenmez, verdiğini alırsın...

Diyecektim ki gülüm;
Yüreklerimizi yıllardır sıcak ve hillesiz bir sevgiye kilitleyip, umutla ,özlemle geleceğe dair apak düşler kurduk. Güneşli, aydınlık, güzel günlerin özlemini çektik. Belki biraz yorgun, belki durgun, ama yine de umutlu, yine de mutlu, sevgiyi işleyip mavilere, bütün yollara, dallara, dağlara gül yazdık.
Sevgiyi, umudu, güveni, dostluğu, barışı, özgürlüğü, mutluluğu ve bunların getireceği güzellikleri bekledik ölümüne...

Diyecektim ki gülüm;
Geleceksin diye bütün yollara gül döktük. Güvercinler uçurduk mavilere.
Sevgiyi,dostluğu, barışı, baharı, sevinci getireceksin diye dağlara, ovalara, denizlere . Bunca çirkinliklerin içinde güzelliği, saflığı, temizliği getireceksin diye kirlenmiş hayatımıza, yıldızlara haber saldık ...

Diyecektim ki gülüm;
Yaşamak güzel... Yaşamak bir çiçek gibi, dört mevsim güzel kokular saçıyor üzerimize... Sevgiyle bakıyor herkes biribirine, sevgiyle sarılıyor... Kinler, düşmanlıklar, kötülükler Kaf Dağı’nın ötesine sürülmüş...

Diyecektim ki gülüm; Gel!
Yorulduk yollarına gül döküp beklemekten. Ey ömrümüzün taze gülü, ey gözleri öksüzümüz, her hazan bir gül getirip yüreğimize bırak ki, sevdamızın ateşiyle yakalım saçlarını yeryüzünün...

Diyecektim ki gülüm;
Herşeye rağmen yüreğinde bin umut taşıyor çocuklar gelecek baharlara...
Dünyanın dört bir tarafında barış ve umut şarkıları söylüyor... Özgürlük ve mutluluk şarkıları söylüyor çocuklar, diyecektim...

Ama diyemedim, diyemedik gülüm!...
Kapımızda nöbet tutuyor ölüm...





Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!





Nuri CAN
www.nurican.com

.

 
Son düzenleme:
.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Sustum!


"Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı"


Herkesin konuştuğu bir dünyada
ben sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...

Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...

Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin...
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum!..

Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!

Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...

Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor...

Sustum!
tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor

Ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor

Sustum!
sustu benimle sarı sabır,
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor

Sustum!
İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben

Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor

Ben Sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor

Sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...


Nuri CAN


 
Son düzenleme:
.



Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!



Bir Ayışığına Vurgundum Bir Sana


Yüzün aya benzerdi, ay yüzüne, kıskanırdı geceler yüzünü… Gözlerin parıltısını yıldızlardan alırdı sanki, yıldızlar parıltısını gözlerinden… ıçim titrerdi her baktıkça yüzüne, sonsuz bir sevdayı anlatırdı menekşe gözlerin. Ben o sevdanın tutkunu olurdum…. Ay kokardı her yanın dolunaylı gecelerde, sevda kokardı boydan boya… Ben bir aya, bir sana vurgundum, kimse bilmezdi… Gecelere fısıldanan aşk sözcükleri kokardı sesin ruhumda... Bir senin için atardı kalbim… Kimse görmezdi…

Her gece ay ışığı olur doğardın gönlüme, yaprakların kımıldanışında, suların akışında, ceylanların bakışında seni bulurdum. sesini duyardım...
Sevdan her gün biraz daha büyürdü içimde, sığmazdı yere göğe, sığmazdı dağlara, ovalara, denizlere…

Geceleri sensiz kaldığımda, yalnızlık bir bıçak gibi saplanırdı yüreğime. Yinede gönlüme birkaç umut ve sevgi kırıntısını toplayıp acemice şiire dönüştürürdüm. Her dizesi seni anlatırdı, her dizede sen kokardın… Her dizede hayalin olurdu, gülüşün, duruşun, sesin olurdu, sen olurdun… Saklardım yazdıklarımı kimse görmesin, kimseler bilmesin diye, kimsenin bulamayacağı yerlere saklardım…

Bir gün ayrıldı yollarımız, savrulduk ayrı ayrı iklimlere. Sensiz geçen ömrümün her anı işkenceye döndü. Umutsuz, ışıksız kaldım… Oysa yalnız seninle beraber olmayı istemiştim ben, tek sevdiğim, gönlümü aydınlatan tek ışığım olmanı ve yalnız seninle bir ömür geçirmeyi istemiştim… Ama olmadı, aramızdaki bütün yollar kapandı... Bütün köprüler yıkıldı...

Seninle bir ayışığında buluşmayı, sana sarılmayı, elini tutmayı, başın göğsümde nefes almanı, saçlarının kokusunu öpmeyi ne çok isterdim… Ne çok isterdim düşlerde de olsa seninle gökyüzüne kanatlanmayı… Menekşe gözlerinin rengiyle yüreğimi sevince ve mutluluğa boyamayı…

Aradan onca yıl geçti içimde hala yokluğun kanıyor, gözbebeklerimde gözlerin ağlıyor.... Biliyorum her ikimizde dudakları kanayan bir zamanın tünelinde, ağrılı şiirler topluyoruz gecelere... Sessiz özlemlerimizi gömerek içimize, yaşamın kahır duraklarında bir imkansıza yaslanıp, kavuşmayı bekliyoruz…
Oysa biliyoruzki, zaman suskun ve ağrılı bir sözcük yüreğimizde… Ellerimiz hiçbir zaman kenetlenmeyecek, hasretin avuçlarında hep imkansızlığı kanayacak yüreklerimiz....


Bilsen seni ne çok özledim. Ayın ve yüzünün saflığını, yıldızları, buluştuğumuz geceleri, o pınar başını... Bilsen ne çok özledim el ele yürüdüğümüz yolları, gürüldeyen suları, ilkbaharları, yemyeşil kırları, dağ başlarını... Sesini duymayı, saçlarına dokunmayı, gözlerine bakmayı, bilsen ne çok özledim seninle birlikte olmayı...

Ne çok isterdim uzanıp yıldızların altında dizlerinde uyuyup, bedenimi sarmalayan tüm acıları dağıtmayı. Gözlerimi gözlerine dikip susmayı, yalnız yüreğimle konuşmayı, ellerimi ellerine uzatmayı ne çok isterdim. Ne çok isterdim zamanı durdurup seninle bir yayla yolunda buluşmayı, sevdamızı kanat yapıp kimsenin bizi bulamayacağı bir yere uçmayı….

Ah! ay bakışı yaralım bir gün ırmaklar karışınca denizlere, yapraklar düşünce, üşüyünce gönüller, sevdalar küçülünce, özlemler büyüyünce, hayalin çekilince gözlerimden, rüzgar susturunca şarkımızı. ısterse parçalasın yüreğimi acılar, kopsun kıyamet, senin gamzeli gülücüğünde öleyim yeter!…

Nuri CAN



.​
 
Son düzenleme:
,

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Sevgi Yağmurum Ol

Günüm güneşim ol, ısınacağım
Ümit duvarım ol, yaslanacağım
Sevgi yağmurum ol, ıslanacağım
Gül kokun bir ömür tenimde kalsın

Sen uykuysan ben gördügün düş olam
Sen yuvaysan ben bir yavru kuş olam
Ağlar isen yanağında yaş olam
Gözlerin bir ömür gözümde kalsın

Gel sevgilim ol benim, düş kaçağım
Göğsüne başımı yaslayacağım
Kalbimin içinde saklayacağım
Özlemin bir ömür gönlümde kalsın

Bir dünya sun bana tutunacağım
Gönlümü sevginle avutacağım
Bütün ihanetleri unutacağım
Ellerin bir ömür elimde kalsın

Sevgi mırıldayan nehirler gibi
Derin uykularda şehirler gibi
ısminki dualar şiirler gibi
Ölünceye kadar dilimde kalsın



Nuri CAN​
 
Son düzenleme:
.


Bu görsele ulaşılamamaktadır/Silinmiştir.



Kar Yağıyor bu Şehire!.. Ve Sen Yoksun



Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti, kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay..? Saymadım.. Sen giderken ardında bir dağbaşı yalnızlığı bıraktın bana. Bir çöl ıssızlığı, yokluğun kimsesizliğim oldu, yokluğun kederim, söyle şimdi ben nerelere giderim… Yağmurlar bu şehre kızgın artık, yağmıyor sokaklara… Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya...

Sen gittin kar yağıyor bu şehire! Ve ben üşüyorum, gökyüzü yere dökülüyor sanki, bembeyaz bir gülücükle, nazla... Gözlerimin içinde bir eski hikaye geziniyor sokakları... ınsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi…

Hani hayallerimiz vardı geleceğe dair, mutluluk dolu. Rüzgarlar savurdu, ulaşamayacağımız yüksek dağlara yağdı.
Öyle de olsa koynumda hala mavi mavi hayaller taşıyorum sana dair... Sen gideli yüreğim yangın, gözlerim buğuludur benim...Kar yağıyor bu şehire ve sen yoksun, üşüyorum!.. Yoksun!.. Gözlerime, dudaklarıma, yüreğime yağıyor kar!..

Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece... Giderken "beni de al" diye bağırabilmiştim sadece... Ama nafile duymamıştın...

Bu görsele ulaşılamamaktadır/Silinmiştir.

Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde, hayalinle avundum senden uzaklarda da olsa, bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldım…. Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaştın benden, uzaklaştıkça yaklaştın... Bilki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma, üşüyen yüreğime sıcaklıktır…

Gel ey sevgi meleğim, cangülüm, bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel!.. Damarlarıma kan olmak için gel!.. Hasretlik boyu uzayan raylarda, gönlünün sıcaklığına muhtacım...

Bilki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin. Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence… Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi kaldırımlara, şarkılar ağlıyor yokluğuna..

Uzak dağbaşlarının serin seherlerinde, gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez. Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm. Bin 'âh'la iniledi dağlar, bin 'âh'la aktı pınarlar, 'âh'ımdan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti…

Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece. Damlalar yüreğime vurdukça, seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde...



Gel ey gül-i rana; gel ey cangülüm, ayakların kanasa da dikenlerden, binbir pusu kurulsa da yollara, prangalar vurulsa da ayaklarına, kırıp zincirleri gel… Gelmezsen yok olurum, tükenirim. Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat…

Geceler boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu... Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim...

Gel ki, uzak dağyollarında küçük bir su olup, sevda pınarı gönlüne akayım… Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına. Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al… Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal ışık için, aşk için kucakla…

Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde. Korkuyorum senden uzaklarda sensiz, yüreğim sensiz dağbaşı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece... Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları, sana doğru akıyor gönlümün ırmakları…

Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen, ısınsa üşüyen duygularım. Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim; uyusam, bir daha hiç uyanmasam…





artist_difaziotoyshop_sh.gif


.
Nuri CAN
Link Silinmiştir.
 
Son düzenleme:
.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!



Cançiçeği

Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...

Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...

Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, gülaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan...
Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. ışlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...

Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar da. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.

Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...

Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...

Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. ışte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..

Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....

Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için.

Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!...


Nuri CAN

.​
 
Son düzenleme:
.



Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Gitme, Ben Sana Kalbimi Verdim



Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm, denizlerin mavisi, bulutların beyazısın. Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su’sun. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar gökyüzünde sesin.

Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur gider yapraklarımı uzak diyarlara.
Sonbaharda kar yağar üzerime, üşür ömrüm. Yalnızlık kocaman bir dağ olup büyür gözlerimde. Gitme sevdamsın! Gidersen rotası belli olmayan gemiler alıp götürür umutlarımı ulaşamıyacağım yerlere...

Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun!.. Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz dağçiçeğim...

Ben seni ozanca sevdim türkünakışlım, aybakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzgarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin sen akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen aşkşarkısısın. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda... Gitme ne olur.

Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim çiçekleri kanar içimde her gece... Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi... Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz. Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, herkes boynu bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar... Gitme ne olur.

Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm... Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim. Her gün biraz daha büyüyor içimdeki kırgınlık... Gitme... Acılar içinde olsam da yaşamı çılgınca sevdim ben. Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi. En çok seni sevdim dağçiçeğim, en çok seni sevdim... Gitme ne olur.

Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardından bütün akasyalar.

Gitme, bir güvercin sıçaklığı gibi kal yüreğimde. Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep, namusumun akında. Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere; Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller.

Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme mutluluğumu gözleri türkülü kuşum; içimdeki baharı öldürüp gitme, kimsiz, kimsesiz boynu bükük bırakma türkülerimi. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden ne olur... Gitme sevdamsın, ateşimsin, hasretimsin… Gitme ekmeğimsin sen, suyum, havamsın… Gitme, ben sana kalbimi verdim… Kalbimi de alıp gitme…


Gitme, figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm


Nuri CAN

.



.​
 
Son düzenleme:



Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Sen gittin Masal bitti


Sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime, ıssızlaştı şehir
sokaklara hüzün yağdı, gözlerime yağmur
üstüme kapandı kapılar, ben kapandım içime
günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında,
öksüz bir kuş gibi kaldım

Sen gittin
hazanlar başladı ömrümde
yaprağa duran ağaçlarım gitti
umutlarım gitti, baharlarım
tutam tutam saçlarım gitti
dudağımda şarkılar yarım kaldı
bardağımda rakılar

bir de yüreğimde kanayan şiirler
masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öylece ortalarda tesellisiz
bir de yıkıntım

Sen gittin
Şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim, defterlerim
ellerim, gözlerim, kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı
ne varsa dağıldı geride kalan
çöl oldu şiiristanım
hayalim, düşistanım

Sen gittin
kemanım yayım, güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
sen gittin sustu kalbimin bülbülü
soldu bahçemin gülü
bağrımı yoldu yokluğun

Sen gittin ağzımın tadı
mutluluğumun adı gitti
yaslı yaşım, gamlı başım
zehir aşım, otuz yaşım kaldı
bir de ben kaldım öyle boynu bükük ortalarda
yastığımda yağmur hıçkırıkları bir de
ve yüreğime batan cam kırıkları her gece

Sen gitin hayalim düşüm
sevincim gülüşüm, servetim işim gitti
sen gittin, özlemin yüreğimde
yokluğun kirpiğimde çoğaldı.
umudum gitti, gururum gitti
her gece oturup ağladım
ıslandı ekmeğime karıştı korkunç acı
gülmek nedir unuttum gitti

Sen gittin
ömrüm insafsız ayaklarına toprak oldu
kavruldu bahçelerim çiçeklerim soldu
acılarım içimde fışkıran kan,
gönlüm rüzgarlarda savrulan yaprak oldu
sen gittin yaslandığım duvarlarım yıkıldı,
güvendiğim dağlarım
her gece yıldızlara bakıp bakıp ağlarım

Sen gittin, çakıl taşlarım
yürekvuruşlarım
sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım
her yerde izimi sürüyor avcılar
harcanmışlığın, terkedilmişliğin koynunda
korunmasız, savunmasız kaldım
Sen gittin anlımın kara yazısı kaldı
kalbimin sızısı

gittin işte o gidiş
bir daha dönmedin geri
yarısı sende kaldı kalbimim,
yarısı bende ezgili
ah seher yeli
ardında kara bulutlar, kara günler
ve her gece soğuk ölümler kaldı
hasretin kaldı bir de ölüm gibi
ben kaldım öyle deli, öyle divane ortalarda


Sen gittin, masal bitti, ben bittim...

Nuri CAN

 
Son düzenleme:
Sevgili Saynur, çok güzel bir derleme yapmışsın. Nuri Can sevdiğim şairlerdendir paylaşımın için teşekkürler...
sevgilerimle...
 


Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Yağmur Saçlı Kız


Yağmur saçlı Kız unutma! bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim ... Sen benim ilham kaynağımdın, sevinç tomurcuğum, sevgi çağlayanım, hayat pınarımdın bir zamanlar... Bir zamanlar saçların bahçemin nazlı çiçeğiydi her dokundukça yeşeren, okşadıkça kokulu güller açan; doyamazdım bakmaya, dokunmaya kıyamazdım... Ellerimi tuttuğunda tanımsız bir sevinç kaplardı içimin denizlerini; gökyüzü benim olurdu, yeryüzü benim...

Yaşamak bir rüyaydı seninle Yağmur saçlı kız, en güzel rüya sendin. ılkbaharda gökkuşağım olurdun, yazmevsiminde yağmurum, sonbaharda rüzgarım, kışmevsiminde fırtınam olurdun, her halini severdim senin...

Seni görmediğim gün bir şeyler eksik gelirdi bana, yabancı kalırdım hayata. Hüzünlü ırmak kuşları gibi bekler dururdum bir kıyıda, sen gelir geçersin diye...

Ne güzeldi özlemin çiçeklerinde yağmur yağmur gülüşün, geçişin her sabah gülümseyerek kapımızın önünde; rüzgarın saçlarına vuruşu, fistanının savruluşu rüzgarda ne güzeldi...

Yazyağmurum olur ıslatırdın beni, güzgüneşim olur ısıtırdın. Düştüğüm her kuyuda gözlerindeki sevdalı imgeye tutunup çıkardım yeniden yeryüzüne, kirpiklerinde dinlenirdi ruhum...

Beyazlar içinde gelirdin her gelişinde, nazlı utangaç bir gülüş olurdu dudağında, yanağında dağ gülleri; nefesinde serin serin sevgi olurdu. Yasemin kokulu bir sevinçle süslenirdi gönlümüz, ay kokardı bakışların, oturup yıldızları seyrederdik saatlerce...

Şimdi geride kalan zaman dilimlerinde kare kare mutluluklar geçiyor gözlerimin önünde, korkular, tehtitler geçiyor... Ne zaman seninle buluşsak çabuk geçerdi zaman, kırmak isterdim dünyadaki bütün saatleri, zincire vurmak isterdim zamanı...

Korka korka buluşurduk kuytu yerlerde, sarılıp dururduk biribirimize, sadece gözlerimiz konuşurdu. Sonra ayrılırdık istemeye istemeye. Sorguya çekerlerdi seni, döverdi kardeşlerin, elimden bir şey gelmezdi. Gözyaşların gücüme giderdi, oturup ağlardım senin yerine...

Unutma! Bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim bahar gülüşlüm... Derlerki, insan hayatında bir kez sever,bir kez aşık olur ama ben seni milyon kere sevdim hayatımda, milyon kere aşık oldum...

Şimdi buluştuğumuz yerden ne zaman geçsem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım çünkü...

Anladım ki, bütün iççekişler sevgililerine kavuşmayan sevdalıların hüzünlü gözlerinden gelirmiş, yaşamın kıyısında kırılmış tomurcuklardan...

Şimdi acılar simsiyah bir sarmaşık esrarıyla büyüyor bedenimde her gece, inciterek sarıyor yüreğimin yalnızlığını... Yokluğun bir rüzgardır şimdi eser gönlümün soğuk duvarlarına her gece. Gözyaşlarım yağmurlara karışır, yağmurlar gözyaşlarıma, düşer damla damla yitirilmiş sevda közlerine...

Hani hatırlar mısın? Masal güzeli nineciğin o akşam aşkımız için anlattığı masalı! Bu masalı her hatırladığımda yüreğim yanıyor yağmur saçlı kız...

Karlar Prensi ıle Güneşin Kızı

“Karlar prensi güneşin kızına aşık olmuş. lakin birleşmelerine olanak yokmuş. biri soğuğun prensi biride ateşin kaynağı. karlar prensi birgün dayanamamış koşmuş sevgilisine ve kucaklamış onu. o andada eriyivermiş sevgilisinin kollarında. işte dünyaya ilk yağmur o zaman yağmış. bundan sonrada ne zaman yağmur yağsa güneş matem tutup ortadan kaybolurmuş. yağmur bitiminde ise gökkuşağı dünyanın bu en büyük aşkı anısına gökyüzünü sararmış boydan boyaaa...”


Özlem tek yönlü uzun bir yol işte Yağmur saçlı kız, gidipte dönüşü olmayan... Aklıma düştükçe bakışların, bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde, ki, canıma batıyor kırıkları her defasında..
Hiç çiçeklenmiyor dallarım artık, meyve de vermiyor. Kalbimin batısında battı güneş, doğusunda ise güneş yok...

Ah yıllar ah! Şarkılardaki gibi her şeyi yıpratır, yorar, yaşlandırır ve alıp götürür bilinmeyen bir meçhule doğru...




Nuri CAN


 
Son düzenleme:

,

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Gecede Keman Hıçkırıkları

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gözlerimde mavi gecelerin yıldızları
yüreğimde özlemin ince sızıları
yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum
bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak
yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece
her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına
yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde
kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi
çöl oldu gülüstanım
şiiristanım, düşistanım

oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi
yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı
kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki
belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada
oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde
göğümde tek bir martı uçmadı
yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde
bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı
avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur
uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur
her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan

akşam olmakta

uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor
depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura
ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği
bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle
ki, metropol duvarlara yapıştırılmış
boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gecede keman hıçkırıkları, başımda gam
belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte
yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin
belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir
kimsesiz bir ölümü karanlığında

yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime
rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim
kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır
simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak

akşam olmakta yine
ey geceden gelip geceye giden trenler
bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada
bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan
son isyanını çekince yüreğim, alıp götür beni buralardan
insanın uğramadığı uzak kıyılara
bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı ...

Nuri CAN​
 
Son düzenleme:




Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!



Buğulu Camlarda Kaldı Adın

Sendin hayatımın kaynağı
saçlarıma dolanan aydınlık
papatyanın akı, karanfilin alı
algülüm, gülgüzelim, gözgülüm
umudum, özlemim, vazgeçilmezim
seninle uçardım
güvercin kanatlarında her sabah

bir ipekböceği sabrı
bir güvercin aklığı
bir anne sıcaklığı
ve bir kumru saflığıyla severdim seni
bilmezdin

dudağımda bir ıslıkla
bir sevda masalında beklerdim seni
gelmezdin
her gece sevgimi
göğe yıldız diye serperdim
görmezdin

gülüşün bahar buğusu olurdu
gülüşün bir avuç su
gülüşün gül
gülüşün karanfil kokusu

seni görmediğim gün
iki damla özlem
iki damla hasret çiçeği olur
düşerdin yüreğime tane tane
kirpiklerimin kıyısında martı olur uçardın
susardı bütün denizler seni özlediğimde
gelmezdin

bir sevda masalında arardım seni
bir gülün alında, bir çınarın dalında
saçlarını koklardım tel tel
dudağına en güzel şarkılar yakıştırırdım
ayışığı dökerdim bakışlarına her gece
bilmezdin

güz biter
kış gelir giderdi
yaz biter
bahar gelir geçerdi
gelmezdin
buğulu camlara yazardım adını
yüzünü gözlerimde
sesini ruhumda saklardım
bilmezdin

ısterdim ki,
baharda toprak olayım
rüzgarda yaprak olayım
kırmızı balonlara yükleyip yüreğimi
her gece sana yollayayım

isterdim ki,
en güzel aşk öyküsü olsun aşkımız
yüreklere yazılsın şiir şiir
dünyada bütün sevenler, sevmeyenler
gelenler, geçenler hep seni okusun

isterdim ki,
seni sevmek gülüm, gülaydınım, sabahım olsun
seni sevmek yeşil bahçem, nazçiçeğim, baharım olsun
ıçtiğim her suda seni bulayım
sana dökülsün yüreğim damla damla
umudum, ekmeğim, cançiçeğim
zülfü yarim olasın.
serin bir meltem gibi saçlarıma
soğuk pınar gibi. umutlarıma dolasın

isterdim ki,
kokladığım her çiçekte seni koklayayım
saflığın aksın içime damla damla
hayatın kaynağı
sevginin bağı olasın
gökyüzü kadar mavi
bulutlar kadar beyaz,
en güzel aşk hikayesi olsun aşkımız

Nuri CAN


























Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


ıkimizin Masalı



Sen bir çiçek olsaydın sevda çöllerinde
ömrümce yaş dökerdim kurumayasın diye
seni yalnız güneşin aklığı
güllerin sıcaklığı ile beslerdim
ve mehtabın büyüsü ile süslerdim yapraklarını
her sabah kızıllığında yeniden koklamak için

sen bir defter olsaydın, ben kalem olurdum
seni yazardım gece gündüz şiirlere, romanlara,
dağlara, bulutlara, rüzgarlara
elimin ulaştığı, gözümün gördüğü heryere seni yazardım
dilime destan, yüreğime mühür kazardım
bir ömür seninle yaşamak, seninle yaşlanmak için

sen bir ceren olsaydın avcıların önünde
sevgimi siper ederdim vurulmayasın diye
yaralarını rüzgarın diliyle okşar
güllerin eliyle sarardım
ve seni dağların moruyla gizler
pınarların diliyle seslerdim
kem gözlerden, katı yüreklerden korumak için

sen bir çoban olsaydın sürüler peşinde
kalbimde taşırdım hep yorulmayasın diye
ve kavalını rüzgarın nefesi ile üfler
çağlayanların sesiyle dinlerdim
her gece ayışığında duygularını okşamak için

sen bir kardelen olsaydın dağların eteğinde
ben yaprak olurdum rüzgarda titreyen
dört bir yana kokular saçar dururdum
her dem aşkın ile sarhoş olmak için

sen bir dal olsaydın, ben toprak olurdum
sen bir göl olsaydın, ben ırmak olurdum
kalbine akardım gece gündüz
senden uzak kaldığımda ağlar dururdum

sen güneş olsaydın, ben dünya olurdum
dönerdim ekseninde durmadan
her sabah, her akşam yeniden buluşmak için

ve saçlarını gökyüzünün mavisi ile yıkardım
her dem güzelliğinden sarhoş olmak için


Nurı CAN​
 
Son düzenleme:
.

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!




Asrevya!...

Sevgiler büyüttüm kır çiçeklerinden, güneşin kanını emen...
umutlar yeşerttim bahar renginde al yeşil.
dağlarda kar erirken ceylanlar emzirdim.
melekler uyandırdım her tan ağardığında...

Toplamak için düş kırıklarını aynalardan,
mavi bir kuş tutup avuçlarıma,
yıldızlarla selam yolladım dağ doruklarından...
dudaklarıma gül ve rüzgar iliştirip bekledim her gece
gelmedin Asrevya! ...

Upuzun köprüler kurdum içimdeki yolculuklara
beyaz günlere uzandım, beyaz atlarla sana kavuşmak için.
sana getirsinler diye umutlarımı, güvercinler besledim...
dudaklarımın arasından inleyen bir kaval sesiyle,
her gece özlemler gönderdim, yalnızlık ve hüzün diyarından...
duymadın Asrevya! ...

Ak alınlı taylar koşarken alnımın çayırlarında
al türkülerle inledim lekesiz sabahlara her bahar geldiğinde...
özlemler kanatıp gecelerin sayfalarında,
mavi rüzgarların terkisinde sevgiler yolladım sana...
bilmedin Asrevya! ...

Çoğaldıkça çoğaldı çılgınlığım,
kanımda milyonlarca yıldız tutuştu,
alevler içinde parlayan nehirler gibi yüreğime aktı hasret...
her suyun sesine bir damla gözyaşı bıraktım senin için
görmedin Asrevya! ...

Bilki, sensiz uzak bir dağbaşı yalnızlığıyım
ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım
seni özlemenin korkunç rüzgarıyla,
göğünü ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut gibi
her gece bir uçurumun kenarından kendimi bıraktım...
görmedin Asrevya! ...

Hasret ateşine bürünürken geceler
uzun ayrılıkların dağladığı sevdalarda
korkunç alevler içirdim seven yanıma...
bir yanım iç çekmeyi ögrendi, bir yanım acı çekmeyi
oturup ağladım gecelerce küskün ırmaklar gibi
karışıp gitti gözyaşlarım çağlayanlara...
silmedin Asrevya! ...

Ey kırçıl saçlarımda yıldız tutuşturan, alıp savuran yangınlara
ey yüreğimin yegane sahibi, umudumun adresi
gel al beni, şiirlerin ve sevgilerin diyarına götür
yıldızlara götür, samanyoluna, ölümsüzlüğe, sonsuzluğa...
sevgiyle yıka yüreğimi , hasretin ipeğiyle sar, aşkın öpücüğüyle öp...

Hazan bahçelerinde yaralı bir güldür kalbim sensiz,
dört mevsim aşkı ve hasreti kanayan...
yüreğimde demlenen ay oldun her gece, gözlerimde çiçeklenen yıldız
uzun saçlı hasretim oldun, bitmek bilmeyen gurbetin ahında...
geçen bütün mevsimlerde seni bekledim, bütün trenlerde seni sordum...
gelmedin Asrevya! ...

Özlemlerle yaralı bir yağmur bulutuyum şimdi buralarda
firari bir hüznün girdabında yitirdim güldesenli sevinçlerimi
bil ki, çağlayan bütün nehirler benim gözlerimdir
benim yüreğimdir ağlayan bütün denizler
su içtiğim bütün pınarlarda seni susadım
düştüğüm her uçuruma bir tutam çiçek bırakır gibi
bir tutam kor ve bir demet gözyaşı bıraktım senin için
gelmedin, görmedin, bilmedin, silmedin Asrevya! .......

Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin
uzaklardan taa... uzaklardan, acılar ve korkular diyarından
bütün hasretleri yükleyip yüreğimin yangınına
upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana... Bekle Asrevya! ...

Ve dudaklarından "seni seviyorum" diyen sesinin rüzgarıyla öleceğim...

Nuri Can​
 
Son düzenleme:
Nuri CAN harika bir ressam ve yazardır. Gurbetçilerin yüreğine dokunmuştur hep ve bir kirazana diye öyküsü var bence herkes okumalı.Ancak bu kadar güzel anlatılır kadınlarımız ve analarımız.

teşekkürler saynur bunları paylaştığın için
 
X