~ Her Şiir Aşkımın Hikayesidir ~

Olur ya seversin sus halleriyle hiç birşey diyemez " H İ Ç " olursun ...
Susarsın ... Sus kalırsın...
Özlersin ama...

Diyemezsin susarsın ... Kala kalırsın öylece !
Satırlara gizlersin yüreğini sessiz harfler de boğulursun . Habersiz buyurursun ansızın sızı olur yüreğine ; buyurduğunu söyleyemezsin bile ...
Kalırsın "sevmelerde" sevilme beklentisi ile ...

Seversin kıyamazsın ...
Sesli harflerden çekinirsin susarsın nedenini bilmezsin ...
Sadece " O " dersin ve susarsın ... yara alırsın ; acıdığını bile bile tuz basarsın yüreğine .
Yürürsün çıkmaz yollar da bir türlü ulaşamazsın gideceğin yere ... Susarsın her duruş noktasın da .. sessiz harflerle sayıklarsın " Seviyorum " dersin ...
Sevmelerin en cesareti ile deli gibi seversin tabir-i caizse ..
Ama korkarsın konuşmaya..
Susarsın...
Aslın da en çok sen seversin en çok sen değer verirsin yaşamayı göze alır... gün gün O'nun verdiği ölüm ile ölürsün .
Hiç olmadık zamanlarda hiç beklenmedik anda .

Sessiz sessiz seversin "olmaz !" diyemezsin ..

Aynı gülü farklı mevsimde seversin ...
Sen; sonbaharı seversin rüzgarla dans edersin imkansızlara koşarsın ...
Rüzgar değdikce sızlarsın !

Öldüremezsin de " O'nu" kıyamazsın "O'na" ait olan yüreğe ..

Yürüyen acı olursun... Ama susarsın...
Tedirgin kalırsın tuhaflaşırsın ... Yüreğinle yabancılaşırsın ama en çok "O" yabancıyı seversin...
Ayrılamazsın " Bitti " diyemezsin yabancılığı ile seversin sızılı sızılı ...
Kaybeden olmaktan da hiç korkmazsın ...
Çünkü senin olmadığını bilirsin bile bile çok seversin korkusuzca acırsın tek kelime etmeden seversin ...
Bittiğini sanırsın ... Ama bitemezde...!
Başlamayan bir şeyi bitiremeyeceğini de bilirsin...
Kahrolursun ...
Başka yabancılar " yabancının" yanın da görmeler de ...
"Aşk" başımıza gelmeyen en imkansız şeyleri de yaşatıyor dersin...
Sabah ayazın da sokaklara "ah" düşürürsün gece karanlıkların da süzülen hüzünle ... İki bakış arasın da kalan tedirginlik ...
Çaresiz korkak amaçsız kalırsın ...
Bütün sevmelerin ile " O'nu " seversin ...
O'na mutluluk diler O'nun mutluluğu ile ölümü beklersin..
İmkansızı seversin...
Sevmeler de kalırsın...
En sabırlı hallerine bürünürsün...
Karşılıksız seversin habersiz buyurursun hayatına ...
Susarsın ...​
 
bilerek başlamadım
usul usul aktın yüreğime
. ben aşklara tüm kapılarımı kapadığım bir anda.
önce cümlelerin süzüldü sonra sessizliğin ve melodilerin. ben seni tanıyordum aslında.
bir hayaldin eski günlerime dair.
yurttaki yalnızlığım saçlarımda kar taneleriydin
ilk sigara dumanım
ilk kalp çarpmam sendin. sonraları zihnimin diplerine attığım asla dokunamadığım sevgilimdin.
bir balık gibi sevdim seni hiç dokunmadan.
oysa ben acı severim şöyle sıkıştıra sıkıştıra.

bir seni sevemedim bir biz ayrı düştük. uyandım rüyadan yaşım almış başını gidiyor. bir sevda yaşamayacak kadar yaşlandı bu yürek. ve bu yürek denizci nice zaman. sen öyle tanırsın ancak.

Esmer denizcı derler anlarsın. sonra susar başka diyalara dümen çevirirsin.
benim sesim güzel değildir diğer sirenler gibi.
sesimi sattım ben harflerim var.
onu da okuyabilirsen yalnız sen anlarsın.

seni seviyorum dersem inanma sensiz olamam dersem inan. çünkü zamanı bir bahar gününe kurduğumdan beri aklım fikrim sen.


bir telefon kadar yakın bile olmasak bile iç sesinim
gözlerindeki ilk bakışım aynada dondurduğun
yazdığın ilk melodi
söylediğin tüm cümlelerin ilk harfiyim.
sen ne kadar kabul etmesende ben yanındayım
mesafelerin limitsiz sonuyum.
delta x eşittir sıfırım.
başladığında bittiğin yerdeyim.
özleminim.
sevdiğin seveceğin ne varsa saklandığım.
ararsan gözünün önünde olanım.
ama asla dokunamayacağın.
büyü bozulmasın!..​
 
Sen gelince...

silkiniyor,titriyor ve kendine geliyor şehir..
Gün ortası oluyor gece yarısı..
Sen gelince gidiyor yalnızlığım,umutsuzluk terk ediyor yüreğimi..
İçimi kaplıyor çocuksu bir sevinç..
Sokağımın adı “Mutluluk “ oluyor

Sen gülünce...

gülüyor şehir..
Tüm sevinçleri kucaklayıp bana armağan ediyor..
Dağılıveriyor hüzünlü bulutlar bir çırpıda..
Derin bir huzur kaplıyor sokakları ..
Ve hareketleniyor yüreğim uçacakmışçasına..
Utanıyor şehrin asık yüzü sana bakıp..
Tebessümler art arda diziliyor dudaklarımda..
Sen gülünce;ben de gülüyorum..

Sen konuşunca...

susuyor,Çıtı çıkmıyor hüzünlerin..
Koşar adım uzaklaşıyor ulaşılmaz hayallerim..
Susuyor vadesi dolmuş suskunluğum sen konuşurken..
Sözlerine sarılarak uyuyorum,sessizliğin yerine..

Sen susunca...

susuyor tüm şehir..
Gel-gitlerim bitmiyor kendi içimde..
Gidiyorum ama gelemiyorum..
Sen susunca..sesler susuyor,ben susuyorum...
Bu koca şehir susuyor...
Susuyoruz,susmalara lanet ederek..

Sen gidince..

benden gidiyor şehir..
Güneşini sırtına sarıp kayboluyor umutlarım ufukta..
Yollarım, yollarına düşüyor peşin sıra..
Gölgen görülmez oluyor saçlarımda..
Ve ben öylece kalakalıyorum koca bir boşlukta..
Tıpkı annesinin elini bırakıp kaybolmuş bir çocuk gibi..
Öksüz ve yetim..

Sen Gelince...
Sen Gülünce...
Sen konuşunca...
Sen susunca..
Sen gidince...

Vaz geçemiyorum iki nokta arasındaki gel-gitlerden..
Ya gel..
Ya git..

Yanıyor bu şehir içimdeki yangınımla..
Söndürmek mi? Ne çare..
Yanmakta Güzeldir Bazen.
Yakan değerliyse..​
 
Olur ya seversin sus halleriyle hiç birşey diyemez " H İ Ç " olursun ...
Susarsın ... Sus kalırsın...
Özlersin ama...

Diyemezsin susarsın ... Kala kalırsın öylece !
Satırlara gizlersin yüreğini sessiz harfler de boğulursun . Habersiz buyurursun ansızın sızı olur yüreğine ; buyurduğunu söyleyemezsin bile ...
Kalırsın "sevmelerde" sevilme beklentisi ile ...

Seversin kıyamazsın ...
Sesli harflerden çekinirsin susarsın nedenini bilmezsin ...
Sadece " O " dersin ve susarsın ... yara alırsın ; acıdığını bile bile tuz basarsın yüreğine .
Yürürsün çıkmaz yollar da bir türlü ulaşamazsın gideceğin yere ... Susarsın her duruş noktasın da .. sessiz harflerle sayıklarsın " Seviyorum " dersin ...
Sevmelerin en cesareti ile deli gibi seversin tabir-i caizse ..
Ama korkarsın konuşmaya..
Susarsın...
Aslın da en çok sen seversin en çok sen değer verirsin yaşamayı göze alır... gün gün O'nun verdiği ölüm ile ölürsün .
Hiç olmadık zamanlarda hiç beklenmedik anda .

Sessiz sessiz seversin "olmaz !" diyemezsin ..

Aynı gülü farklı mevsimde seversin ...
Sen; sonbaharı seversin rüzgarla dans edersin imkansızlara koşarsın ...
Rüzgar değdikce sızlarsın !

Öldüremezsin de " O'nu" kıyamazsın "O'na" ait olan yüreğe ..

Yürüyen acı olursun... Ama susarsın...
Tedirgin kalırsın tuhaflaşırsın ... Yüreğinle yabancılaşırsın ama en çok "O" yabancıyı seversin...
Ayrılamazsın " Bitti " diyemezsin yabancılığı ile seversin sızılı sızılı ...
Kaybeden olmaktan da hiç korkmazsın ...
Çünkü senin olmadığını bilirsin bile bile çok seversin korkusuzca acırsın tek kelime etmeden seversin ...
Bittiğini sanırsın ... Ama bitemezde...!
Başlamayan bir şeyi bitiremeyeceğini de bilirsin...
Kahrolursun ...
Başka yabancılar " yabancının" yanın da görmeler de ...
"Aşk" başımıza gelmeyen en imkansız şeyleri de yaşatıyor dersin...
Sabah ayazın da sokaklara "ah" düşürürsün gece karanlıkların da süzülen hüzünle ... İki bakış arasın da kalan tedirginlik ...
Çaresiz korkak amaçsız kalırsın ...
Bütün sevmelerin ile " O'nu " seversin ...
O'na mutluluk diler O'nun mutluluğu ile ölümü beklersin..
İmkansızı seversin...
Sevmeler de kalırsın...
En sabırlı hallerine bürünürsün...
Karşılıksız seversin habersiz buyurursun hayatına ...
Susarsın ...​
 
Dagit saclarini ey huzn-u lâl .
Dagit ki acin savrulsun dort bir yana
Ruhuna ; bedenine ben'ligine ; o'nsuzluga
s e s/n s i z l i k l e r i n e . .


Gonul kalemimin murekkebi ha kurudu ha kuruyacak su siralar .Yazmaya hic mecalim yokken su satirlar karalaniyor usul usul yuregimden koparcasina .
Nedenini bilmedigim bir sizi var tam suramda sol yanimda. Gecenin bir saati sessizligini vururken saatler sususlarina kaldiriyorum elimdeki bos fincanimi.
Gelmeyislerine yazmayislarina sususlarina infak edislerine tevafuklarina . . .
Nasil guzel susuyorsun oyle sinsi sinsi ; Hic bende olmamissin gibi hic biz'i yasamamissin gibi . Bende bir hic'missin gibi .
Simdi gozlerime suruyorum menekse kokularini Men ediyorum yuregimden eksi eksi . Hayatimin her bir karesine sensizligi okuyorum . Elimde yalnizligin bir dilekcesi yuzune yuzune ufluyorum tum ayrilik kokulu nameleri . . Destan yaziyorum ben bu gece bende sana olan yanilgilarimi yaziyorum .


Sen gidiyorsun senin gitmenle ben gidiyorum benligimi kaybediyorum Rabb'e siginiyorum sana aldanisimla . .
"Bir şiire tutunup sana geleyim bugün.." diyorum sana adayayim satirlarimi ; sonra
Kiziyorum kendime yapdigim hatalarin icinden nasil cikacagimi bilemedigim gibi seni de icime gommekden korkuyorum belki .
Bu ilk toprak atisim degil ustune ben ustune ne kadar toprak serpdim de kapatamadim sevdani .
Kalbimde odalar dolusu topragin var hep ustunu kapamaya calisirken sevdana yandigim yandikca sana yaklasdigim yaklasdikca ben'i kaybettigim .
Dusundukce akil engel olamiyor gitmelerime akil geri adim atmaya calisdikca ben kosar adim geliyorum sana dogru .
Soyle simdi hangisi dogru hangisi karamsarlik hangisi sensizlik hangisi yalan yanlis ? .
Seni affetmek olan mi bana dusen yol ? Yoksa sana yeni yollar acmak mi ? .
Ben'i sen'den mahrum etmek mi dogru ? Sen'i benden uzak tutmak mi karamsarlik ?
Soylesene ! Hangi kararla gecistirecegiz su fani omrumuzu . Seni feda etmek gecsede yuregimden sensizlige daha ne kadar dayanacak su aciz kalbim .




Be beni deli divane eden omur .
Kac defa ustunu kapatmaya calissamda sevdanin gecmedi hala yagmur kokusu .
Kac yagmur yagdirdim ustune ustune camura bulassin bu sevda diye
bataklikda batsin yitirsin sevdamizi dedim de soz dinlemedi deli gonul . .
Firtinalara saliverdim cogu zaman sevda sozlerini yine yine sarkilardan demet yapip avuclarima birakiverdiler sevdani .
Seni hatirlatan butun sarkilari silmisdim oysa listemden seni hatirlatan sarkilari mazinin derinligine hapsetmisdim .
Ah keske diyorum keske bir gun olsa sensizligin farkinda olmadan gecse vakit ne guzel olurdu degil mi ? .
Sen olmasan bir gun yuregimde sokup atabilsem senden kalanlari ?
Sen acitmasan yuregimi sen dokunmasan yaralarima !
Ah ne guzel olurdu . .
*****
***
**
*


Ya da tek sen dokun yaralarimA tek sen acit aciz yuregimi
Tek sen tuz dok sancilarima . Tek sen ol hem dunyamda hem de ahiretimde .
Tek sen . .
 
Sorma !
Vakit huznu doguruyor . !
Eylul'ler de karalaniyor takvimden ekimlerin en ayaz gecelerine adimlarimizi atiyoruz . !
Sorma ellerimiz yuzumuz askin acimsi tadiyla bulaniyor. Cikis yok gonul himayesinin altindan . .
Eskimis bir hazan oluyor son huzunlerimiz . . . Eskiyor mazi eksiliyoruz teker teker .


Sorma !
Gonul unuttu kalem tutmasini . Cumleler birlesmiyor eskisi gibi . Tadi tuzu kalmiyor yazmisliklarimin .
Tadi gelmiyor mutlulugun . Oyle uzak ki yuregime tutar tutmaz kiriliyor ellerimde .
Can kiriklari kanatiyor icden ice .
Bense kan yetmezliginden saliveriyorum icimdeki can'i sonu ucsuz olan ucurumlarin en dibine .
Kayiplardayim . Ordan oraya gidip kendimle yuzlesmekteyim .
Sonucu sormayin !
Hiç'likler diyarindan herhangi biri olarak yeniden aciyorum gozlerimi .
Inadina guldurmeye calisdiriyorlar bugun bense onlara inat yapar gibi aglamasini ogretiyorum benden sonra ki gelenlere .
Oyle bir lisan ki bu diyarda kendimi harciyorum bile bile .
Konusur gibi yapiyorum bazen konusur gibi susduruyorum icimdeki haylaz cocugu .
Hep bir gec gelen patlama olusuyor icerimde hep geceye denk geliyor bu kendime susamis huzun patlamalari .
Bir sir gibi karanliga ulasiyor huznun her bir damlasi .
Ne yâr merhem oluyor nede bir baskalari . .
Sabr diyorum ustune basa basa yuregimin .
Sabr . . . .


Sorma !
Felaketim oluyor mazide kalan yasanmisliklar zamanin icine hapsettigim ani hatiralar .
Mazinin her bir karesi delik desik ederken yuregimi gunler aylari aylar yillari kostutturuyor hazan mevsimlerinde .
Her birsey olumsuz ekiyle karsima cikiyor sokak sonlarinda .
Karanligin aydinliga susadigi bu gunlerde gunes bile isik vermiyor zift karasi gunduzlerime.
Ne gun yardim ediyor nede bir ani . .
Sahte tebessumlerimin ardinda saklaniyor cocuklukdan kalma gamzelerim .
Sahteliklerin iki yuzluluklerin bolca yasandigi bir iç kanama geciriyor bedenim .
Kendi kendime aldatiyorum kendi kendimi ele veriyorum . .
Ne tuhaf yollar bile hep ayni soru isareti ? .
" Nereye gidiyorsun boyle sinsi sinsi ? . "
- Sahi nereye gidiyorum ben ?. Hangi yollara ayak basmaliyim Hangi yollara izlerimi birakmaliyim ? .


Sorma !
Bana soru sorma ey gonul lisani.
Kaybediyorsun butun cikis yollarini. !
Ne sana kaliyor bu yollar nede baskalarina .
Hakikati anlamayan gonul hep boyle darda kalir her zaman .
Sen sorma yuregimin huzun fasli .
Sen sorma !!
 

Kaç şehir var aramızda, haritayı açıp saymadım. Mesafelerin uzunluğundan korkuyor yüreğim. Bu sokaktan bağırsam, Fizan’dan duyarlar. Sen duyar mısın, bilemiyorum? Kaç şehir var aramızda?



Söz de, dara düşüyor bazen. Her duygunun dilde bir karşılığı yok; yokmuş! Büyük bir “ah” çeker gibi ama içini kavuran bir yangın; dili, özü, sözü yarıp geçen sel gibi; gibi ama kendi değil! Nasıl anlatılır ki bu his? Hangi kelimeyi kullansam, yetersiz kalır.


Başka bir dilde sevmeliyim seni. Hiç tanımadığım harfleri yan yana getirip, yeni cümleler kurmalıyım. Şimdi ne desem, belki birileri önceden söylemiştir endişesindeyim. Bak, bu duyguyu da anlatamıyor insan. Anlaşılan, dil aşka yetmiyor!


Gözbebeğinin arkasından, açıp göğsünü kalbinden öpmek istiyorum seni. Başka her yanına daha önce dokunulmuştur ve belki eskimiştir sende sevilmek diye!


Yokluğunu kaç geçtiyse artık saat, yine siyaha bulanmış gökyüzü. Ruhum uyanır şimdi! İçim güneş sevmiyor sensizken, zaten geceye dünden teşneyim.


Bahar geldi. Şimdi, sevdadan delirmiş gibi açar bütün çiçekler. Biraz yağmur da yağarsa, toprak aşk kokar. Sevgililer çıkar kaldırımlara el ele, ben de seyreder gülümserim.


Sana gelen yollara düşmeli aslında; düşerdim de, ama hiç ışık görmedim. Zaten karanlıkta el yordamıyla sevmiştim, artık ardından da el feneriyle gelmeyeyim.


Her şey bir kurgudan ibaret! Sen, ben, biz, sensiz, bensiz, neyiz? Kim çizdi bizi bu tablonun orta yerine? Üstelik hiç sormadan!


Bütün ünlü harfleri söndürdüm, sadece ünsüzler yanıyor. İçinde sen olmayan ben gibi, yan yana duran sessiz harfler, bir anlam taşımıyor.
Şimdi, kaç sokak var aramızda? Hasretin kokusu senden duyulur mu? Yağmur kalpli bir kadın ağlarsa gece yarısı, aşk ona teslim olur mu?
Ne kadar anlatsam boş! Sen hiç seni sevmediysen, söyleyeceğim tüm sözler çaresiz! Ben bütün zamanlara sende yenildim….
 
Bu gecemi sana ağlamak için ayırdım..
İçimden değil bu sefer..
Bağıra bağıra..
Kalbimi acıta acıta !




Bu gecemi gözlerine bakmak için ayırdım..
Artık çok uzaklarda olsalarda..
Tam yüreğimdesin yine..
Ben yine korkuyorum senin bu yokluğunda..




Ses ver !
Öyle özledim..
Öyle muhtacım ki şimdi ellerine..
Tam şimdi..
Şu anda..
Bu özlemde..
Bu acıyla..
Yanımda olmaydın..
Erkendi daha..
Çok erkendi..
Beni bırakman için çok küçüktüm daha..
Sen tam şimdi..
Şu anda..
Bu acıyla..
Bu özlemle..
Yanımda olmalıydın..
Yüreğimde olduğun kadar en az !
Ben bu akşam Dünyamda ki yokluğuna..
Yüreğimdeki varlığına ağlıyorum....




Bu gecemi sana ağlamak için ayırdım..
İçimden değil bu sefer..
Bağıra bağıra..
Kalbimi acıta acıta !




Ben bu akşam Dünyamda ki yokluğuna..
Yüreğimde ki varlığına ağlıyorum..​
 
gitmek diyorsun;
bütün kalabalıkları(nı) omzuna
yüklenip gitmek / gibi
bir şey yani / ve
kalmaksa ondan beter;
kalabalıklara karışıp, kaybolmak;
ardınsıra peşine düşüp,
kendini aramak gibi bir şey / yani
denebilir ki, ayağı takılıp uçuruma
düşerken tutunmak belki bir dala.
üstün başın yırtılır da,
sesini duyuramamak hiç kimseye.
yani diyorum ki; bütün bozuk
enstrümanların iştirakiyle bir senfoni
nasıl da muntazam çalıyor her şeyi.
ne bu film bitiyor; ne ayağın
kayıp düşüyorsun gölgenin peşine.

kalmak diyorum bir de; gitmek
demek gibi bir şey yani / ve
uçurumdan aşağı düşerken eline
uzanacak bir el gibi yani.
kalabalıkların hepsinin aynı yüz,
alınan solukların hepsinin;
aynı soluk /veya/ aynı soluksuz
olması gibi bir şey yani: kalmak
diyorum ya hani o hiç kalamadığım.
üstüne titremek gibi:
bütün yolları ve dehlizleri birbirine
birleştirmek gibi, hani; hangi yolsa
senden uzaklaşan,
hepsini sana çıkarmak gibi...

binbir gece'den biri gibi
ya da kaç bin geceden; herhangi
biri gibi kararsız yani;
gitmek ve kalmak bir türküdür:
en bozuk enstrümanların icadı garîb senfoni:
hangi akşam, hangisi söylenir,
ne bilirsin...
 
Garipti(k)..Herşey gibi Bitti(k)..
Dokunsan da geçmez bu sızılar,
Sevsen de ,
Okşasan da ,
Ağlasan da Geçmez artık..

Tüm hücrelerimi acıyla öldürdün sen..
Beynimi kemiren bir hastalıktın..
Kurtulamadım..
Ölümcüldün..
Öldürdün..

Uğraşma ,
Çıkmaz bu acı içinden..
Vicdanın tırnaklarıyla yüzünü kanatıyor görüyorum..
Gecelerimi uykuna saldım..
Uyuyamayacaksın!
Duyuyor musun?!
Sen de Kurtulamayacaksın!

Sayende ,
Ölümden bozma bir üşüme ikimizin gözünde de..
Yavaşça yok oluyoruz..
Bu kent dar geliyor sana da biliyorum..
Koşuyorsun..
Soluğun yaşamak için yetersiz..
Seç beğen giy üstüne istediğin ölümü..
Kentin en kuyturuk sokağındasın..
Uğraşma,
Gel yanım(z)a.​
 
Sen tuvalimde gökkuşağının cümle rengi...
Sen gözlerimde en keskin ışığı güneşin...
Sen alaca gecelerimin tek parlak yıldızı yakamoz misali...
Sen karakış ayazlarında içimi ısıtan samyeli...
Sen hayatın saçlarını yakalayan ellerim...
Sen yeniden doğuran beni uçuruma 5 kala...
Sen içimin gülen yüzü...
Sen geleceğe umutla bakan gözlerim...
Sen yanağımdaki beyaz papatya güne gülümseyen...
Sen hayatı yeniden keşfettiğim...
Sen hayal etmeye cesaret edemediğim...
Sen rüyalarımın masal kahramanı...
Sen mutluluğun en paha biçilmez resmi...
Sen ki; aşkın yetmişiki dildeki tek karşılığı...!
 
Şimdi gece sessiz
sokaklarda tek tük ayak sesleri
gece ve ben
ve gecenin sessizliğinde
sen...
bir sigara daha yakıyorum
henüz bitmemişken bir diğeri
ve sana yakıyorum
tüm sevda sözlerini...

Seni seviyorum diye fısıldıyorum sessizce
geceyi uyandırmaktan korkarak
ve sonra...
sesleniyorum geceye çığlık çığlık sevgimi
sessizce
ama gürültüyle...

Adını yazıyorum
sessizliğime...

ve o sessizlikte kopardığım gürültüye...
ama kimsenin duymadığı, duyamacağı gürültü de
fısıldıyorum;
Ben seni seviyorum...

Adın adımda gizlidir sevgili
benim sende ki gizliliğim gibi...

Sevmeleri bize yasak etmişler
aldırmasak ta...
Sevmeleri bize günah yazmışlar
görmezden gelsek te...

Bir gün...
sen ya da ben
giderken bu sevdadan
yani gitmeye mecbur edilmişken
bil ki;
yüreğimdesin
vazgeçmemecesine
biliyorum ki;
yüreğimdesin...

Senin adın yabancı
ve kimseler bilemezken
anlayamazken
senin neye kime yabancılığını
bil ki...
ben canında canım
nereden gelip nereye gittiğini bilmeyen
mola zamanının yabancısı...

Seni seninle yaşamanın belki o kısacık molasında...
 
Ne zor seni sensiz senden uzakta yaşamak

Ne zor sana ulaşabilme gücüm varken,
Ulaşmak istemiyormuş gibi yapmak,
Aşılmaz yollar yokken aramızda;
Kilometrelerce uzakmış gibi yollara küsmek…


Gözlerindeki nemi çoğaltmamak için susmalarımı umarsızlığa bağlamak
Senin için onca endişelenmelerime karşın;
Seni sana bırakmak…


Yüzünde bir hüzün görmemek için senden uzaklaşmak;
Ne zor bir kez bile görmek için;
Çılgınca çarpan kalbimi susturup hasretleri büyütmek.


Gizli gizli hüzünlenerek sana iyiyim ben demek,
Terk edilmişlerin korkusunu yaşamak,
Unutulmamak için onca saati sükunetle beklemek,
Bir acının bir ayrılışın sessiz tanığı olmaktan korkarak telefonlara sarılmak,
Konuşurken sesini titretmemeye çalışmak,
Ne zor senden uzakta hasretinle bedenimi sarsarken
Her an yanındaymış edasıyla konuşmaya çalışmak…



Senin adına senden fazla endişelenmelerimi,
Senden çok yaralanışlarımı sessiz saatlerde yaşamak…
Ne zor hayatı senden uzakta göğüslemek,
Yanından ayrılmak istemeyişlerimi sana sezdirmeden,
Yüreğimin acıyan yanlarını sana bıraktığımı göstermeden,
Oluk oluk akan yaşlarımı bildirmeden,
Hoşça kal yine görüşürüz deyip gitmek…


Ne zor seni sensiz senden uzakta yaşamak…
ZOR....
 
Kötüyüm,karanligim,çirkinim..
Degersizligimden ölmek üzereyim..
Pamuk ipliginde geziniyorum
Kurulu düzenin yok benim,
Depremlerdeyim..
Dengesizim..
Gelgitliyim..


Sevme beni ne olur..!
Beterin de beteriyim..
Gelirim derim gelmem,
Gelmem derim yoluna dünyami sererim..
Ben bile korkuyorken kendimden,
Eger sen korkmazsan benden
Iste o zaman hayatinin en çikmaz lekesiyim..


Dokunma bana..!
Kirlenmesin ellerin..
Lanetlenmislerin en lanetiyim..
Simdi geldiysem birazdan sIkILIr giderim..
Kapilma bana..
Ben rüzgarlar önündeyim..
Dengesiz ve gelgitliyim..






Benligim benden habersiz..
issiz ve karanlik caddelerdeyim..
Dengesiz ve gelgitliyim..



Gülüsüme aldanma..
Iki saniyeliktir..
Ertesi aci,ertesi keder
Ertesi hüzün,ertesi ölüm..
Ertesi gözyasidir gülüsümün..!



Bakisima aldanma..
Bugün hayranliksa bakisimin anlami,
Yarin yok sayabilirim ayni kavrami..
Simdi seviyorsam seni,
Yarin nefret olabilir ayni sezi..
Ne olursun..hissetme beni..!



Git simdi,uzaklas..!
Sevme beni..
Dokunma bana..
Inanma..

Canini yakabilirim..
Tenini sizlatip,
Gözlerini kan çanagina çeviririm..
Sevginin üzerine kan lekesi sürerim..

Dedim ya..

Can yakar hissizligim..
Ben..
Dengesiz ve Gelgitliyim..!​
 
Yokluğunun bittiği yerde hayat başlıyor.
Ağlıyorum yeni doğmuş gibi,
seni kaybetmiş gibi.
Geçmişi hayal gibi gelen bir ömürde,
geleceği hayal etmeden,
bu nostalji neden?
Işık gördüğün yer tünelin dibi.
Tünel hayatsa eğer,
seni bulamamamın sebebi bu karanlık mı?




Karanlığa gözlerim alışmadı nedense,
karanlığa alışamadım.
Aydınlık heyecan vermiyor aslında,
karanlığı görmeden.
Karanlık korkutsun hepimizi.
Anlıyorum nehirlerin yer altından çıkarken heyecanını,
ışığa kavuşmasının.




Bakışlarını yakalamak için çabalar gösteriyorum,
gizemli, tutkusuz ve tutkun bakışlarını.
Yollarımı eşkıya kesiyor,
çarpışıyorum,
kimin gözleriyse önümde duran seni almacasına
Çünkü nazarın nazarımda aydınlığın yol göstericisidir,
ne kadar uzak olsan da sen getireceksin yarını..




Seni üzmek bindiğim dalı kesmek gibi bir şey,
bindiğim dal yüreğindeyse eğer
Yerine koyacak bir değerin olmadığı hataları yapmamayı bilmeli diyorum
O yüzden sevgilim,
seni hayata tutunmak gibi seviyorum...
 
Terk edilmiş bir sokaktayım..
Bütün duvarlar bana dargın..
Dargın bana bütün yollar,Seni sevdiğim için..
Ardından ağladığım için...

Oysa..
Yıldızlı gecelerde gözlerini gölgeleyen bendim..
Şafağın ışıklarını birer birer ben söndürdüm..
Bulutları ben iteledim dağ başlarına..
Sevdalılarını sığ denizlerde boğan bendim...
Nehirleri ben kuruttum..
Ve Ask'ı ben yaktım..Sen gitmeyesin diye!...
.
.

Bir labirentin sonundayım şimdi..
Ya yasayacam ya da öleceğim..
İkiside benim elimde..
Bütün sokaklar dilsiz,bütün sokaklar sağır..
Teker teker geçtim karanlık odalardan..
Yüreğim paramparça aştım engelleri..
Takıldım,düştüm,çok beter hırpalandım..
Ama inan bana Ay Parçam..
Sevdandan bir nefes,Tek bir nefes olsun usanmadım...

Bütün sokakların gözü benim üzerimdeydi..
Aklımda sen varsın diye..
Beni en zayıf yerimden vurdular “......”
Çok uzaklardaydın, nasıl bilecektin..

Geceydi...
Karanlıktı...
Sarhoştum...
Beterdim...

Neye yarardı ki sensiz Ask?
Bir kez daha gitmeyesin diye..Ask'ı ben yaktım!...
.
.

İnce yağmurlu bir gecede,Kör bir bıçak gibi saplandın yüreğime..
Kan çıkmadı mı sanıyorsun gözlerimden..
Bir sırrımı daha öğrendi gökyüzü..
Ne ay anladı, ne güneş ıslak yüreğimi..
Kara dumanlar yolladım sana,Sarsın diye vefasız bedenini..
Soğuktu,karanlıktı, çiseliyordu..
Isıtmak için sensiz bedenimi..Ask'ı ben yaktım!
.
.

Sevapsız bir günahkarım şimdi..
İşte çırılçıplak karşındayım..
Dalgaları elinden alınmış bir gemi..
Yıldızları çalınmış bir gökyüzü..
Buzulları erimiş ılık bir kutup..
Ve karanlıkta çalınan bir ıslık gibiyim..

En mahrem sırrımı doluyorum boynuna..
Masum çocukların uçurtmalarını ben parçaladım..
Oyuncaklarını kıran bendim bebeklerin..
İçimdeki yangınlara sığdırıyorum Göz yaşlarımı..
Bir kıvılcım oldu ismin dudağımda..

Geceydi...
Karanlıktı...
Sarhoştum...
Beterdim...

Deli gibi yollara düştüm,Belki ölürüm diye...
Olmayınca..!!! Ask'ı yaktım...
.
.

Bir baksana şu halime, ellerim kan ter içinde..
Bir diken yüzünden bütün gülleri birer birer ateşlere attım..
Gitti dediler senin için, Bilmiyordum...
Ne senle oluyor, ne de sensiz..
Yokluğun cehennemin diğer adıymış..
Ben deli, ben divane,Nerden bilecektim?..
Ey ayın en güzel hali olan parçam..
Ben Aşk'ı Sen Gittin Diye Yaktım....!!!​
 
Seni, sende, sana rağmen yaşıyorum ben... Hep sen, benimle tamamlanmış
eksiklerine bakıp daha fazlasını isterken, ben sende yeni boşluklar yaşıyorum...
Daha çoğunu isterken sen, bense yarımlarında kayboluyorum...
Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, kaç kez yolun kenarındaki ormana girip yok olmak
istedi... Yaşadığım neydi? Senin varlığını bilmek bile yeterken bana, sende
kendimi yok hissetmek, "yok" olduğumdan başka ne düşündürebilirdi ki bana?..
Oysa düşünsene, ne coşku doluydu yüreklerimiz başlarken yeni bir hayata...
Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimizde, koşulsuz,
içten ve sımsıcak duygularımızla... Yaşadığımız her an unutulmaz, doyumsuz ve
vazgeçilmez olacaktı... Sen bir sonbahar rüzgarında savrulmuş bir gül yaprağı
bense taç olacaktım sana... Şimdilerde, kim savruluyor ve kim onu sarmaya
çalışıyor karıştırıyorum artık...
"Şimdi gitmek zamanı belki, geride yaşanmış yada yarım kalmış anları bırakarak...
Sen de tüm ürkekliğinle, tüm hatalarınla, tüm eksiklerinle, tüm haklı gördüğün
yanlarınla başbaşasın şimdi...
Hep bir şeyler tamamlanacak değil ya, bu da böyle yarım kalsın...
 
Çıkmaz Bir Duvar Önümde Zaman..
Uçsuz Bucaksız Bir Sevda Direnişte..
Bu Akşamda Unutsam Güneşin Rengini
Uç/sam/.. Kuşların Nefesine Konsam


Bir Adım Ötede Sanki
Dokunsam Gölgeme Kaybolacak
Kaçıncı Yorgun Sabah Bu
Esir Düşmüş Dünlere..
Yaprağın Düşünce Biraktığı Hüzün Sakinliğinde
Tut/un/sam / Tut/ul/muyor, Kaçsam / Kaç/ıl/mıyor
Zamansızlığımdan..
Düş/sem.. / …

Dilimin Kusuru Yok
Bitmeyen Bir Ayrılık Cümlesinde
Nereye Koşsam, Ilık Bahar Arifesinden
Bul/an/sam Rüzgarın Seyrince... / …

İhtimaller Dökülen Yalnızlık Denizinde
Kaçıncı Sefer Bu Yarım Kalan
Bir Kırlangıç Çığlığından Doğsam
Süzülsem Dağlara..
Kaç/sam.. / ...

Zehir Olsam Dilime
Kilit Vursam Sinsice Hasretin Kelamına
Sus/sam.. / …
Yüz Çevirmiş Bir Duanın
Çığlıklarında Kaybolsam Şimdi
Bittikçe Başlasam.. Yit/me/sem.. / …

Mavisi Sönmüş Tozlu Yollara Sırtımı Dönüp De
İçimi Titreten Işığa
Yakıştırırken Karaları;
Bir Nida Yapışıyor Boğazıma Düğüm Düğüm..

Uykusundan Kaldırmaya Kıyamadığım
Bir Çocuk Yüzü Ki;
Avuçlarımda Kayboluyor Parmakları.
Sonları Hep Baştan Yitiren Yürek
Alacasında
Bir Yenilmişliğin Can Çekişiyor
Biraz Korkak, Titrek Titrek..
Sevda Oluyor Sonra Sessizliğin Adı..
Feryat figan yol almaya can direten..
Bir Nida Yapışıyor Ki Boğazima
Düğüm Düğüm;

Çıt Yok..

Söylesem / Söylenmiyor,
Git/sem.. / Gidilmiyor..
Gidemeyişimsin..
 
Yine dopdolu gözLerim

sanki biLinmezin içindeyim ve: sen yine, yine, yine yoksun...

boğazım düğümLeniyor

nefes alamıyor beynim ikilemde kalbim çelişkide

sus diyorum sus yüreğim sus, kalbim sus, aklım sus, beynim sus ..





susmuyor;

durmuyor; sürüklüyor geçmişlerin en koyusuna doğru

tekrar, tekrar, tekrar sürüklüyor





dayanamıyorum! bu acıyı kaldıramıyorum

artık durduramıyorum gözyaşlarımı, susturamıyorum kalbimi

bir çelişki, bir çelişki daha yeter ..

daha ne kadar yaşarsın bu yürekte, daha ne kadar acı verirsin,

daha ne kadar yüklenirsin üstüme, daha ne kadar ağlarım ¿

sonu geldi artık.. YÜREĞİMİ SUSTURUYORUM..!!
 
Sessizliğime yalnızlık bulaştı, yalnızlığım sessiz.
Gerçek dışı düşler kuruyorum, gözlerimi kapatınca.
Hep kapalı kalsın istiyorum gözlerimi.
Düşlerim sonsuz.
Gökyüzünde ki yıldızları tuvalin üzerine işlemek istiyorum.
Yıldızlar benim olsun, onlara dilediğimce dokunabileyim.
Ya da kendimi gökyüzünde, yıldızların üzerinde;
Çocuklar gibi sek sek oynarken çizmek istiyorum.
Ne hoş olurdu..


Anlamsız düşler kuruyorum...


Kendimi var edebilmek için, kendimi aşabilmek için.
Anlamlı olmaları gerekmiyor...
Gözlerimi kapasam, bir denizin kıyısındayım, dalgalar ayaklarıma vuruyorlar,
Ay denizin üzerine düşmüş, dalgalar ayaklarımla birlikte ay'a vuruyorlar.
Hiç bir ses yok.
Dalgalar sessiz sessiz kum tanecikleriyle oynaşıyorlar bir yandan.
Bir balık vuruyor dalgalarla birlikte kıyıya; yorgun,mutsuz, kimsesiz...
Telaşla denize bırakıveriyorum yeniden, bakıyorum arkasından
Korkum biraz diniyor, içim rahatlıyor balık denizde olmalı.




Anlamsız düşler kuruyorum dedim ya! ...


Birini düşlüyorum arada bir, tanımıyorum, zaten kendisini tanımama izin vermiyor.
Çünkü, düşümde bir türlü yüzü belirmiyor.
Sadece bir düş, gizli bir imge.
Benim en güzel imgem.
Sevmeliyim onu, ellerini tutmalıyım,
Ay denize düşmüşken dans etmeliyim dalgaların üzerinde sessiz.
Dalgaların sessizliğine eşlik etmeli yüreğimin sesi...
Yüreğim atmalı, öylesine atmak değil, yüreğim ağzımdan çıkacakmış gibi atmalı...
Kendi içimde yarattığım bir müziğe eşlik etmeli benimle, bilinen tüm müziklerden farklı.
İçimdeki o müziği duymalı ve eşlik etmeli dansıma...
Her gün yeni sözler yazmalı bıkmadan , usanmadan.
Anlamsız düşler kuruyorum dedim ya!
Aşk böyle olmalı, korkmasam...



Gözlerimi kapasam...

Karşımda tuval, boya ve fırça kullanmadan çiziyorum gökyüzünü, hüznü..
Sonbaharda bir kuş göç ediyor uzaklara , hep merak ederim;
Giderken geride bıraktıklarına üzülürler mi, yoksa bu onlar için doğal mıdır.
Hep ayrılık mı vardır, alışmışlar mıdır...
Belki ufakta olsa hüzünlenirler ve gagalarının ucunda taşırlar yüreklerini ordan oraya.


Göçmen kuş kaybolurken mavilikle, küçük bir çocuk ağlar:
“Gitme”...

Göçmen kuşlar bir gün geri dönerler , dönerler de bulurlar mı bıraktıklarını ?
Bıraktıkları o yerde, bıraktıkları şekilde?.



Şiirlerin vurgunu, kelimelerin yorgunu...


Anlamsız düşler kuruyorum dedim ya!...


Bir düş'müşüm ben...


Kendi düşlerinde yiten...
 
Son düzenleme:
X