Aşka,sevgi ve sevgiliye dair paylaşımlar...

Che

Nirvana
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.706
26
Öyle birini bulun ki;

*Size içten bir şekilde güzel olduğunuzu söyleyen;

*Suratınıza kapadığınızda sizi o geri arasın;

*Sizin uykuya dalmanızı seyretmek için uyumayan;

*Sizi alnınızdan öpen;

*Size en zor anlarınızda; sizi bulutların üstünde çıkarmak isteyen;

*Arkadaşlarının önünde elinizi tutan...

*Öyle birini bekleyin ki;

*Size durmadan size sahip olduğu için kendini şanslı saydığını veya ne kadar önemsediğini hatırlatan;

*Arkadaşlarına dönüp 'aradığım o...' diyen...

ÇEVRENİZDE BU ÖZELLİKLERDE BİRİ VAR MI ?
 
:) Belkide yanıbaşımızdadır farkında değilizdir, teşekkürler çok güzeldi..
 
Neden konuşmuyorsun? ”

Kız adamın yüzüne baktı. Cevap vermedi soruya, onun yerine çantasından mavi sigara paketini çıkardı ve beyaz çakmağını. Sinirli bir tavırla bir sigara yaktı, bir nefes aldı.

“ Neden konuşmuyorsun? ”

Hızla bir nefes daha aldı sigaradan, pastanenin beyaz plastik küllüğüne koydu sonra sigarayı. Direk bakmadı suratına adamın bu kez, kah uzaklara kah masanın üstüne, ellerine bakarak ve gözlerini kesinlikle ondan kaçırarak konuşmaya başladı:

“ Ne konuşmamı bekliyorsun ki? ” Sesi gergindi, gözlerinde her an düşmeye hazır gözyaşları... “ Her şey ortada. Ben...” Yine durakladı. Derin bir nefes aldı. “ Ben birini seviyorum, olan bu. Sen de gördün onu, sevilmeyecek biri mi? Yo, hayır. Sevilmeyecek biri olduğunu söyleyemezsin. O çok hoş, çok neşeli... Hem sen neden böyle yapıyorsun, anlamıyorum. Kaç yıl oldu biz tanışalı? Üç? Beş? Neden bu tavır? Hem neden buradayız biz? “

Yeniden sustu. Bu arada gözlerini adama dikmişti. Hüzünlü bakışları vardı adamın. “ Tuhaf, ” dedi kendi kendine “ Hiç böyle görmemiştim onu. ” Sesi her zamanki gibi etkileyiciydi adamın. Tane tane, tok sesiyle konuşmaya başladı:

“ Senin için bir önemi yok muydu? Konuştuk, dertleştik... Hem ben senin beni sevdiğini sanıyordum. Sense koluna bir adamı takmış,,,” Sinirlenmiş, bağıra bağıra konuşmaya başlamıştı. Kızdan tepki gelmeyince biraz sustu, sonra sakin bir sesle devam etti: “ Konuşulduk bir şey yok, evet. Ama öyle sanıyordum. Hayır, sanmıyordum. Emindim bunun böyle olduğuna. Bakamıyorsun bile suratıma. Utanmak değil de ne bu? İhanetin getirdiği mahcupluk... Sen de farkındasın bunun. O gün de gözümün içine baktın bir şey yapmamam için. Şimdi bana her şeyi yeni duyuyormuş, yeni anlıyormuş gibi davranma.”

Konuşurken yine bağırmaya başladığından boğazı kurumuştu. Cam sürahiden musluk suyu olduğunu bildiği halde bir bardağa su boşalttı. İki yudum aldı. Kız hala sessiz. O günü düşünüyor, belli. O gün bir arabadan inmişti kız, kırmızı bir araba yeni alınmış belli. Hoş görünüyordu her zamanki gibi. O da ne? Bir de adam inmişti arabadan, arkadaş, akraba? Adam elini tutmuştu kızın, el ele, gülüşerek gelmişlerdi masaya. Adam uzun boylu, iri yarı,,, Kız küçük, küçücük onun yanında, çocuk. Şakağında aklar var adamın, gözleri çapkın mavi. Nefret etti ondan önce, kızı kandırdığını düşündü, elini tutmasından, konuşmasından, pek beyaz dişlerini göstere göstere gülümsemesinden... Kız da bi hoş bakınca adamdan ona yöneldi nefreti. Beyaz büyük bir zarfta pek süslü olduğunu tahmin ettiği davetiyeleri dağıtmaya başlayınca şaşkınlaştı. Yavaşça masadakilere zarfları dağıtışını izledi kızın, küçük beyaz elleriyle bir zarfı da ona uzattığını gördü. Elini uzatmadı, kız gözlerinin içine baktı bir müddet, masaya koydu zarfı yavaşça. Sonra kız ağlamaya başladı, yavaşça, biraz gözyaşı döktü, kara gözleri kocaman oldu. Herkes “ mutluluktan ” dedi. Adam gülümsedi, adam herkese yemek ısmarladı, adam kızın elini sıkı sıkı tuttu, adam kızı alıp kırmızı arabayla gitti...

Kız bir sigara daha yaktı, iki nefes aldı bu sefer. Yeniden beyaz küllüğe koydu sigarayı, diğeri kül olmuştu çoktan. Sol eliyle adamın sağ elini kavradı, adamın hüzünlü gözleri parladı o vakit ama kız çekti elini. Sigaradan bir nefes daha çekti.

“ Bir işaretin için ne kadar bekledim, biliyor musun? Hep konuşmalarında, bakışlarında bir şey aradım. Beni sevdiğine dair küçük bir işaret, beni istediğine dair... Telefonun başında durup beni aramanı bekledim, şimdi arayacak beni sevdiğini söyleyecek, diyordum kendi kendime... Umutsuz bir durum, değil mi? Sen hep imalı şeyler söyledin, bazen... Bazen öyle şeyler söyledin ki sanki beni kırdığının farkında değildin. O kadar umursamaz duruyordun ki...Kız arkadaşlarını anlattın bana, iyi olduğum zamanlar kıskandırmak için yaptığını düşündüm. Öyle ya beni seviyorsun ya... ”

Sesi titriyordu, boğazına bir şeyler düğümlenmiş, ha ağladı ha ağlayacak... Bir nefes daha aldı sigaradan, adama döndü.

“ Sen ne yaptın peki? Hiçbir şey... Hiçbir şey belli etmedin. Arkadaş toplantılarında soğuk davrandın, sanki benimle hiç konuşmuyormuşsun gibi hatta beni ilk kez orada görüyormuşsun gibi... Şimdi kalkmış “ seni seviyorum “ diyorsun. Yanımda bir adam gördün, davetiyeler... aklın başına şimdi mi geldi? ” İyice sinirlenmiş, bağırarak konuşmaya başlamıştı: “ Konuşulduk bir şey yok , diyorsun. Hayır,konuşulduk çok şey var. Bir sürü söz, bir sürü anı... Benim garanti olduğumu sandın, olay bu. Hep öyle duracağımı, bir köşede seni bekleyeceğimi, her aradığında hoş sohbetler edeceğimi, hep sana güler yüz göstereceğimi... Hem sana mahcup falan değilim ben. Utanmıyorum da. O gün konuşsaydın belki değişirdi bir şeyler... Sen yine susmayı tercih ettin, benim anlamamı... Neden herkesin ortasında “ Seni seviyorum” demedin. Yine bir köşeye çektin beni, hep olduğu gibi. Yine saklanıyorsun, yine her şeyin gizli. Ne bekliyorsun, anlamıyorum. Ne yapayım? Onu bırakıp sana mı koşayım, yıllar sonra iki laf ettin diye... Sen yine imalı laflar et, ben bekleyeyim; öyle mi? Ya da keyfince yaz, gez, konuş... O beni sevdiğini söylüyor herkese, beni koruyor, beni kırmıyor. “

Sustu kız, gözyaşlarıyla ıslanmıştı yüzü, kızarmış. Adam kafasını önüne eğmişti, hiçbir şey söylemedi. Kız çantasını aldı eline, ayağa kalktı. Sakin bir sesle “ Düğüne gel, olur mu? “ dedi ve arkasına bakmadan onlara şaşkın şaşkın bakan kırmızı ceketli garsonun yanından geçerek merdivenlerden indi...
 
canım çok acıklı bir hikayeydi. paylaşımın için teşekkürler.
sevgilerimle...
 
Hersey hafif olabilir ama "Sevmek Agirdir"

Çagin trendleri ve popüler kültür kulaklara söyle fisildiyor; Vakit
iyi geçmeli...

Bu rastgele bir deyim degil. Gençler anlamini gayet iyi biliyor.

Mutluluk, güven içinde yasamak, özlemek...

Hayir bunlar degil !

Mutluluk arayinca mutsuz oluyorsun çünkü...

Güven içinde olmayi isteyince sorumluluklar, yükümlülükler pesi sira
geliyor ve altlarinda eziliyorsun...

Ve özlemek...

Özlemek gündelik hayatin sekteye ugratan bir tür zihin sancisi...

O zaman en iyisi "iyi vakit geçirmek deniyor.

Bu yüzden günümüzün bütün "aska benzer" iliskileri agir darbeler alip
sonunda yere seriliyor.

Çünkü gözü baska bir sey göremeyecek kadar asik degilse insan

Sevgilisiyle degil de,

Arkadaslariyla birlikteyken daha "iyi vakit" geçiriyor.

Arkadasliklarin atmosferi sevgililerinkinden daha ferah....

Arkadasliklar çok daha eglenceli, uzun ve kalici bir iliskiden....

Hatta kimi zaman arkadasligin sosyal erotizmi sevgililigin
mizmizligindan çok daha çekici....

Tek basina ask bayragi açmak, sevgili olmanin essiz güzellikleri övüp
durmak,

Sarkilari siirleri yardima çagirmak bu gündelik gerçegin üstünü
örtemiyor.

Nasil oluyor da, "seni seviyorum" lar bir süre sonra ve iç burkucu
biçimde "beni boguyorsun"a dönüsüveriyor?

Uzun ve acikli bir hikaye..

Ama surasini olsun söylemeliyim;

Sevmek agirdir. Uykulari kaçirir, uyanikligi sarhosluga çevirir...

Oysa modern insan her sey hafif olsun istiyor, sevmek bile !...

Mümkünse sadece sevilmek istiyor.

Ancak ayrilik acisi çökünce, terk edilince, özlem atesiyle yaninca
farkediyor ki,

Seviyormus...

Ancak o zaman farkediyor ki, vakit hiç de iyi geçmiyor !...
 
Sakın Elimi Bırakma

Ilık rüzgarla gelen bir müzik sesiyle dalıverdim uzaklara; "Aşık olmak günahsa ben bir günahkarım, pişman değilim tanrım…" diyordu yumuşak bir ses… bir sızı saplandı ilk önce kalbime… sensizlik yüreğimi yakıyordu, sana hasrettim… sarı kurumuş yapraklar arasında yürürken rüzgarın yüzüme vurmasıyla kokunu duydum sanki… yalnızdım… mutsuzdum, sen yoktun… ebediyen gitmiştin… Şimdi yanımda olsaydın kollarınla beni sarar, yüzüme dağılan saçlarımı parmaklarınla düzeltirdin.. iki taraftan kulaklarımın arkasına sıkıştırır, "Böyle daha güzel aşkım"derdin… yüzüme düşen saçlarıma tuzlu gözyaşlarım karışıyor şimdi. "Sakın ha ağlama, seni birgün bile ağlarken görmek istemiyorum" derdin bana… şimdi bir yerlerden bakıyorsa gözlerin üzülüyorsundur… ama gözyaşlarıma söz geçiremiyorum sevgilim... Hani biz sonsuza kadar mutlu olacaktık? Hani birbirimizi terketmiyecektik? Neden beni tek başıma bırakıp gittin aşkım.? Kaza haberin geldiğinde inanamadım… evimizden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum… hastanede seni öyle kanların içinde baygın bir şekilde görünce dünya başıma yıkıldı… elini tuttum ve sen gözlerini açtın "Sakın ha! Sakın elimi bırakma" dediğin zaman bile "Gözlerindeki ormanda yağmur yağmasın" dedin… yanaklarımdan süzülen sicim gibi yaşlar yüzüne döküldüğünün farkında bile değildim.. ameliyathanenin kapısına kadar elini hiç bırakmadım ve mecburen elini ayırdılar benden… saatlerce o odada kaldın… çıktığın zaman komadaydın… doktorlar ümitsizce gözlerime bakıyordu… seni odana götürdüler.. neydi, neden o makinaları vücuduna bağlamışlardı.? Sen yaşayacaktın.. beni bırakmayacaktın yemin etmiştin..yavaşça elimi elinin üzerine koydum.. hiç kıpırdamıyordun… günlerce başucunda bekledim… farkında bile değildin… hep uyuyordun… yanında seni beklerken; geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimden geçti… beni kızdırmaların, sinirletmelerin ve ondan sonra gönlümü almak için bütün evi ben yokken çiçek bahçesine çevirmen… doğumgünlerimizde birbirimize aldığımız müzik kutuları… hani son doğumgününde sana mavi bir kazak almıştım da hemen giyip mankenlik yapmıştın ya ve ben seninle dalga geçmiştim sen de pastayı alıp yüzüme yapıştırmıştın ve sonra da bütün evi pastayla alt üst etmiştik… ne kadar deliymişiz, ne kadar aşıkmışız… mavi kazağını son gördüğümde kanlar içindeydi.. kaza günü onu giyiyormuşsun meğer… çok sinirlettin beni, nasıl çıkacak şimdi kazaktaki kan lekeleri? Olmadı şimdi, iyileşir iyileşmez kazağını sen yıkayacaksın.. onu sana ben aldım atmak olmaz ki… Hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor.. söyledikleri hiçbirşeyi artık anlamıyorum.. bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma.. bisikletlerle yarış yaptığımız o gün.. hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik.. balkonda durup yağmuru izlerken bir gün bebeğimiz olursa ismini Yağmur koyalım demiştik… bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik… Ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde.. ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim.. ve aniden elin elimde kıpırdadı.. aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… "Tamam" dedim "Ağlamıyacağım…" Gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı "Affet beni" dedin, "Birbirimizi terketmiyecektik, hala daha da seni terketmedim ama…." dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, "Konuşma, yorulma, sonra konuşuruz" dedim ama başınla "Şimdi" dercesine işaret ettin… "Şehre inmiştim, yıldönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı" dedin… ve devam ettin "Hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma" dedin bana… gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… "Bir dahaki sonbahara yürüdüğümüz yolda yanlız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana" dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi…. Gözlerin yavaşca kapandı…. Doktorlar koşup geldiler… öylece orda kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yanlızdım.. Ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım. Arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor.. Hazan mevisimi, hüzün mevsimi… aşk mevisimi.. ayrılık mevsimi… Kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda....

"SANA RÜYA DIYEMEM, SENDEN UYANAMAM KI
NEREDE OLURSAN OL, SENINLEYIM BEN SANKI
BULUTLU GÜNEŞIMSIN, SEVGILIMSIN BENIMSIN
YAZ YAĞMURUM, KIŞ GÜLÜM, NEŞEMSIN KEDERIMSIN
SENINLE DOLU DÜNYAM, GÜNDÜZÜM GECEM SENSIN
ÖLSEMDE AYRILAMAM, BENLIĞIM RUHUM SENSIN..."

Biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun. Iyi ki şarkılar var ve şiirler. Sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin. Belki birgün aşkım... Bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına.

"HER YERDE HATIRAN VAR, HERŞEY SENINLE DOLU
HERŞEYDE SENIN IZIN, BU YOL AŞKININ YOLU
ALAMAZ BIN SEVGILI KALBIMDEKI YERINI
SANKI IÇIMDE AÇAR BU SARMAŞIK GÜLLERI.... "

Iyi ki şarkılar var...





 
Romantik Sevgili

Günlerce, gecelerce hep onu düşünmüştüm. O ise beni sadece bir iş arkadaşı olarak görüyordu. Hatta bir seferinde, kız arkadaşıyla kavga etmiş ve bana cep telefonunu uzatarak, onu aramamı ve ikna etmemi rica etti. Göz yaşlarımı içime akıtarak, kıza telefon açıp barğıması için ikna etmeye çalıştım. Sanki tanrı dualarımı duymuştu. Kız hiçbir şekilde barışmaya yanaşmıyordu. Ben üstüme düşeni fazlasıyla yapmıştım.
Aradan birkaç hafta geçmişti. Haldun olanları unutup, eski neşesine kavuşmuştu. Bir akşam saat 22:00 sularında cep telefonuma bir mesaj geldi. Mesajın sahibi Haldun’du. Mesaj şöyleydi.
-Yarın bana son kez yardım etmeni istiyorum. Hayatımın aşkını buldum. Ne olur benimle evlenmesi için onu ikna et.
Bu mesaj beni beynimden vurmuştu. Gün ışıyana kadar yanağımdan süzülen yaşlar yastığımda acı ve unutulması mümkün olmayan bir iz bırakmıştı.
İşe giderken ayaklarım beni geri geri götürüyor, yol bitmesin diye sürekli dua ediyordum. Hayatımda ilk ve son kez aşık olmuştum ve bu aşkı ben kendi ellerimle yok edecektim. Mesaime yarım saat geç gittim. İçeri girer girmez Haldun, bu günün hayatındaki en mutlu gün olduğunu ispatlar gibi neşeli ve bir çocuk gibi heyecanlı yanıma geldi. Ben ise yenilgiyi çoktan kabullenmiştim. Ama sevdiğimin mutluluğu beni teselli ediyordu. Haldun, iyi günler dedikten sonra hemen konuya girdi.
-Yeşim, senin hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum. Ama inan çok yüce bir olaya vesile oluyorsun.
Elindeki telefon numarasını bana uzattı. Bu numarayı arayıp, karşı tarafa;
-Haldun seni hayatını paylaşacak kadar çok seviyor. Lütfen onu kırma ve evlilik teklifini kabul et. İnan seni şimdiye kadar kimseyi sevmediği kadar çok seviyor.
Dememi istedi. Masama;
-Bu emeğinin karşılığı değil ama,
diyerek küçük bir hediye paketi bıraktı. Elimdeki telefon numarasını çevirmeye başladığımda parmaklarımdaki titremeyi görecek diye çok endişelendim. Telefon çalmaya başlamıştı. Birden masamdaki kutudan love story müziğini duydum. Telefon halen kulağımdaydı. Bir yandan da kutuyu açmaya çalışıyordum. Kutuyu açtığımda bir cep telefonu gördüm. Telefonu aldım ve açtım. Haldun bir hamle ile masamdaki iş telefonunu kulağımdan aldı. Ben ise gayri ihtiyari cep telefonunu kulağıma götürmüştüm. Haldun şimdiye kadar duymayı her şeyden çok istediğim, bir kerecik duyduğumda ölmeyi bile kabul edeceğim o cümleleri söylemeye başladı. Ben ise göz yaşlarımı tutamadım ve boynuna sarıldım.
















 
Sevda Uğruna Ölüm

Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş
ama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgide
ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes
nefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü
renklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk
haşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...
Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.

Omuzları bir küçük kız çocuğun
şımarıklığını sergilercesine “Bana ne” ifadesinde. Kıpır,kıpır ya
içi.. Arayışları var kendisinden bile sakladığı. Bela da geliyorum
demez ya... İşte böyle bir anda; ruhu, sanal dünyanın kapısından
sızıverir içeri sessiz, habersiz.. Hani şu chat canavarı var ya bu
günlerin belalısı. Orada kendisi gibi şaşkın yüreklerin arasında
buluverir kendini.
Ve... olanlar olur o zaman. Hiç beklenmeyen anda buzda
kayar gibi “Hooop” havada bulur duygularını darmadağınık. Sanki
başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş,

esenler de yetmiyormuş gibi.
Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin. Kendisiyle
barışık ve yaşadığına memnun.

Kahkahası ekrandan yüreklere taşan,
mutlu ve duygu dolu bir bulut adam. Eşi ve çocuğu için yaşamakta
olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk
oyununa. Acemidir kadın. Belki genç adam da öyle.

Oynadıkları oyunun
tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.
Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalının
gelmesini.

Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına
şen olur. Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet
geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere.

Uyku tutmaz bekleyişlerde
ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar. Ve ekranda doğarlar her buluşmayla yeniden..
Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.

Birbirlerini gerçekten merak ederler.

Bulut adam kadının açlığından, üşümesinden
bile sorumlu tutmaya başlar kendini.

Kadınsa adamın yorgun hallerine dayanamaz.
Elleri dokunmasa da ellerindedir artık. Birbirlerini el
üstünde tutarlar anlayacağınız.

Günler, aylar geçer...

Hayaller ekranlara sığmaz olur.

Artık görmek isterler birbirlerini. Dokunmak
sarılmak isterler. Hatta çılgıncasına sevişmek...
Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında.. Özlem şiddete
dönüşür. Acıtır... İşkencelere yatırır kadını. Oyun değildir artık
bu. AŞK ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır.

Bulut adam sorar durmadan ;
-N’olacak şimdi...
Kadın, adam kadar cevapsız...
“Bilmiyorum” der.”Bilmiyorum”
Artık sorgulamalar başlar duyguları ...

”Bu nedir?...Bunun adı ne..?”
Kadın aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak..
Yaşananlardır gerçek olan. Hissedilenlerdir.
Her sevdanın başını bir karabasan bekler ya...Beklemese
sevda denen şey olmaz zaten.
İşte bu bir sevdadır ve başında karabasanlar.
Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere, sancılara,
onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca.
Artık her şeye gözlerindeki buğuların ardından
bakmaktadır.
Ve ekrana şunları; buzların arasından aldığı yüreğinin
kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara iade etmek üzere...
“Beni ignore et*.Ne olur bunu yap.”
Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir. Doğru olan
budur. Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği...Ölüm
anıdır bu.Verilen son nefestir sanki..
“Sevdam HAYIR dese” “ Sensiz yapamam dese” diye bekler
nefes almak için.
Bulut adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın..
Bunu ikisi de bilirler.
Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan
“Netten çıkıyorum o zaman” “Hoşçakal”
Mavi üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir...
Titreyen ve cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları
gezinir kadının
“Hoşçakal”
Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan.
Ve
KADIN ÖLÜR...
 
Güzel Bir Hikaye Idi Sağol
Platonik Başladi Hüzünlü Bitti.
Insan Oğlu Doğumundan Başlayip ölümüne Kadar Hep Bir Arayiş Içinde Bazen Bu Arayiş Içinde Iyiyle Veya Kötüyle Karşilaşiyorsun Kk.bende Bu Arayiş Içinde Buldum
 
Che Yazilarinin Hepsi Güzeldi Eline Sağlik
Ben Büyümeyen Romantik Olduğumdan Bu Tür Yazilar Beni çok Etkiler Sağol Severek Okudum.
 
lente .!.:
Soyle bir yaratici beyin cikmadi ki karsimiza :hayir: , hersey siradandi bizde , hatta siradan demek bile az yani , dusunun iste :sm_confused:

Iste boyle bir omur boyu kiskanacaz artik :))))

beğendiğine sevindim canım.
çok haklısın valla.
bakalım aşkım bana nasıl evlenme teklif edecek.
sabırsızlıkla bekliyorum...
 
Çok hoş bir yazı yine Che'm...umutları yitirip özlemle okumaktan başka çaremiz yok artık bizim.ama inşallah senin gönlüne göre olur herşey:
 
X