Okunmaya Değer...

Erkeğin kalbine giden yol kıçından geçer, tekmeyi bir koyarsın hop hemen kalbinde baş köşedesin.

küçük iskender


:KK1:
 
iki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze,
bundandır böyle dibe vuruşumuz..

sıla-vur kadehi ustam
 

“Zaten bir tane aşk tarifi de olmaz! Şimdi... Sardunya toprakla buluştu mu, su vermesen de coşar... Güle su lazım... İnce ince ilgilenmek lazım... Petunyaya ne yaparsan yap yaz sonuna doğru ölür...”
Handan ilgiyle dinliyordu adamın açıklamalarını. “Papatyalar da sardunya gibidir mesela... Begonvil çoook güzeldir ama sert bir kışı atlatamaz... N’aparsan yap, atlatamaz işte... Yani... Aşk dediğin, insanın toprağının nasıl olduğuna... Başına neler geldiğine bağlı…” Çayından bir yudum aldı ve “Hangi çiçeğe benzediğine bağlı... İki insan bir araya geldiğinde topraktan ne çıkacağına bağlı...” diyerek bitirdi konuşmasını.

(Dünya Varmış - Güneş Çavması kitabından)
 
Bu da etkileyici bulduğum bir başka bölüm:

........

Handan herkese hitap ederek, “Sizce dünyadaki en meşhur masal nedir? Erkek kadın, dünyadaki herkesin bildiği masal?” diye sordu. Kimi Hansel ve Gratel dedi, kimi Külkedisi, kimi Pinokyo. Handan yavaş yavaş konuşmaya başladı. “Küçükken bana ananem kendi uydurduğu masalları anlatırdı. Çok geç okudum ben Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri ve bu masal yıllarca, bilemediğim bir nedenden beni hep rahatsız etti.”
Yannis merakla sordu. “Neden?”
“Yıllar sonra, beş altı yıl evvel, bir arkadaşımla, Güneş’le oturup saatlerce düşündük. Çözümlemeler yaptık… Masalı tersten okuduk ve neden rahatsız olduğumu bulduk.”
Herkes dikkatle dinliyordu. Erdal sordu. “Neymiş?”
“Masalı hepiniz biliyor musunuz?” diye sordu Handan, hepsi başını salladı.
Kuzey, “Ben masalı bilmiyordum ama çizgi film olarak izledim” dedi.
Handan, bazı kelimeleri vurgulayarak, yavaş yavaş açıkladı. “Masalın başına gidelim… Üç ana karakter var. Birincisi güzel ve iyi Pamuk Prenses. İkincisi güzel ve kötü Kraliçe. Üçüncüsü iyi Kral.
İki kadın karakterin de güzel olduğuna dikkat! Bilinçaltına işlenen ilk şey: Kadınsan ve hayatta başrol kapmak istiyorsan güzel olman ilk şart. Gizli dayatmayı görüyor musunuz?”
Biraz uzaktaki şezlongta oturan Eylül ve Ceren Handan’ın karşısındaki boş sandalyelere geçti.
Genç kadın anlatmaya devam etti. “Gelelim bir sonraki bilinçaltı atışına! Bu güzellerden Pamuğumuz iyi, Kraliçemiz kötü. Niye?”
Maral cevapladı. “Çünkü Pamuk Prenses yardımsever, hem annesi öldü. Kraliçe ise tahtı ele geçirmek istediği için evlendi.”
Handan başını eğdi. “Yani? Bir insanın iyi olması için yardımsever denmesi ya da annesinin ölmesi yeterli. Başka bilgi yok, hanım hanımcık ortalıkta dolaşıyor ama Kraliçe kesinlikle çok kötü çünkü iktidara talip! Kraldan sonra yönetimi ele almak istiyor!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine böylece ikinci veri yerleşiyor: İktidara talip olan kadınlar, cadıdır, arsızdır, kötüdür.
Günümüzde de durum bu… Etrafınıza bakın, masalın bu yüklemesi dolaşır etrafta, bazen en modern ailelerde bile… Bacağını kırıp evde oturan, çalışsa da, kocasının yanında önemsiz görünmeyi başaran, dır dır etmeyen kadın makbuldür. Pamuk Prenses gibi kadınlar makbuldür.
Sonra biliyorsunuz, Pamuk Prenses öldürülmek üzere cellâda verilir. Evlenme yaşında olduğunu düşünürsek, yaşı en az on yedi- on sekiz ama o karşı çıkar mı cellâda? Mücadele eder mi? Canını kurtarmak için tekme bile atmaz! N’apar, hatırlayın! Bu erkek cellâttan, ağlayarak ve yalvararak canını bağışlamasını ister!
Masalı dinleyen küçük insanların çiplerine yükleme: Canınız bile erkeğe emanet! Zaten sizin olan bir şey için bile olsa, erkekten bir şey istemenin, onu ikna etmenin yolu ağlamaktır! Yalvarmaktır! Küçülmektir!
Evlerde de aynı masal sürer… Kadın, kendi isteklerini doğrudan ortaya koymaz! Ağlayarak, sızlayarak, susarak, cilve yaparak, boyun bükerek, zaten ona ait olanı almaya çalışır… Küçülerek!”
Dinlediklerini hayatına yerleştiren ve susarak kelimesine takılan Gökhan, elinde olmadan, “Vayyy be! Demek bu!” dedi.
Herkes ona bakınca Handan’a dönerek, “Yani… Hiç böyle düşünmemiştim bu masalı” dedi.
Eylül, Ceren ve Ece de başını sallayarak, “Ben de” dedi.
Handan gülerek, “Ben de yıllarca düşünemedim,” dedi doğal bir şekilde.
Mecnun masalın gerisini çözmüştü kafasında ve Handan’ın her şeyi açıkça söyleyip söyleyemeyeceğini merak ederek, “Eeee, devam etsene” dedi.
Handan, ona gülümseyerek başını öne doğru salladı. “ Cellattan kurtulan prensesimiz ormanda gördüğü eve girer. Biliyorsunuz, ortalık müthiş dağınıktır, pistir. Yığılmış bulaşıklar, kokan çoraplar… Ve Prenses, Prenses de olsa kadındır! Bütün kadınların hormonlarında taşıdığına inanılan üstün temizleme, arıtma, düzenleme yeteneği devreye sokulur! Çünkü bunlar kadın işidir. Doktor, öğretmen veya Prenses olman fark etmez, bu işler kadına aittir. Yükleme açık: Cüce olan bu adamlar madende çalışır ama evlerini temizleyemezler çünkü bu aşağılık görülen işler kadına ait!”
Seray, herkesin Handan’ın ağzına bakmasından hoşlanmıyordu ama bu noktada onu onaylamak zorunluluğu hissetti. “Çok doğru bir tespit!”
Handan konuşmaya devam etti. “Sonra yedi adet cüce erkeğimiz işten gelirler ve yorgun Prensesin güzelliğini seyrederler. Sonra bu yedi er kişiden sadece salak olan Keloğlan dışında, kimse Prenses’e aşık olmaz! Cinsel çekim duyan olmaz! Neden?
Gözümüze soka soka çiplerimize yerleştirilen birden fazla şey var burada… Sınıfsal farklılık! Aşk için bile şartlar vardır! Kendi sınıfının dışından birine aşık olmak, sadece Keloğlan gibi salaklara mahsustur.
Cüce olmak acınası bir durum mudur? Güzel bir genç kadının yedi erkekle bir evde olmasında sakınca yoktur. Bu masalı yazan neden Prensesi yakışıklı normal yedi erkekle bir eve koymaz? O zaman penis önemli olur çünkü!”
Açıklamanın bu kısmında gülümseyerek, ‘Ha şöyleee!’ dedi içinden Mecnun. Handan açıklamasını sürdürdü.
“Çünkü öyle olursa, masalı dinleyenlerin aklına bir gariplik gelmez. Onlar şöyle düşünür: Neden yedi erkekle bir kadının aynı evde kalması tuhaf olsun ki?
Ama ikiyüzlü düzen içinde uyuyan ve aynı masalla büyümüş ebeveynlerin, bunu çocuklarına okuması için, burada erkeğin penissiz kabul edilmesi gerekir! Bu da ancak cücelerle mümkün olmuştur! Cüceyse penisi yoktur!
Bu nasıl bir aşağılamadır, farkında mısınız? Ama aşağılama, cücelerin sevimliliği içinde eritilmiştir…
Böyleceeee, fiziksel farklılığın aşağılandığı nokta da yerleşir çiplere…
Artık insanların, birbirini, kısa boylu, burnu kocaman, şişman, zayıf, kalın bacaklı, at suratlı gibi değerlendirmesinin olağan olacağı yol açılmıştır!
Sonrası belli! Beyaz atlı yakışıklı Prens gelip onu kurtarır… Kocanız aynı sınıftan olacak, e siz güzelseniz o da yakışıklı olacak ve elbette zengin olacak yüklemesi!”
Handan gülerek, “Zaten kocanız olması onu doğrudan iyi yapmıştır!” dedi ve “Bu masalla ilgili daha bir çok alt okuma yapılabilir ama özü budur! Erkek egemen düşünce ile yüzyıllardır işlenen bu! Hangi kolektif akıldan bahsedeceğiz bu gerçeği görmeden? ” diyerek bitirdi sözlerini.

..........................
(Güneş Çavması kitabından alıntıdır.)
 
Ağlamak...
Onurlu gidişlerden,
Çaresiz bitişlerden,
Gelecek gülüşlerden karılır.
Ağlamak...
Şımarık bir çocuğa
Sahte bir duyguya
Gereksiz bir gurura darılır.
Ağlamak...
Mutlak bir umuda,
Uzanan bir desteğe,
Kalpten bir sevgiye sarılır.
Dürüsttür sessiz gözyaşları, koy gitsin...

Selda Terek
 
VER
Kalması için neden veremediysen de
Bari yol ver geçip gitmek isteyene,
Dönmek için neden bulurlarsa
O zaman da sadece karar verirsin...


Selda Terek
 
Bir mutlu sonlara baktım
Bir de mutluluğun sonlarına...
Aslında
Mutluluk bitimleri
Biraz saygı yitimleri,
Biraz da kalıtsal.
 
YAŞ 38
Eşimin beni hala sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

sevgi bu kadar mı güzel anlatılır..
çok güzel bir yazı...
 
Seni dağladılar değil mi kalbim,
Her yanın içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval,sökük dağarcık...
 
Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının onu kaldırtma!
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma!
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez yalnız genç adam kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini onu yanıltma.
İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla !
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu..
Kesildiği an, vazgeçer kadın.
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten...
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesapta soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sende patlarsın.
Bak oğlum !
Bu hayatta herşeyi alırsın yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni herşeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla..
Falan filan sonra,
Bilirsin ya..
Sen sen ol o kadını satma !
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edinilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..
Bir şey daha vardır ki,
Kuştur kadın,
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın...
 
soyunun ugradigi bütün felaketlere
yas tutacak kadar uzun olsun ömrün
insan kalbinin bütün afetlerini yasayasin
sonsuza dek uyku haram olsun nankör gözlerine
dostlarinin ihaneti, sevdiklerinin nefreti,
arkadaslarinin kallesligi
hayatinin zenginligi olsun
arafta kalsin ruhun ve bedenin
ölümün kuytusunda kalmis gölgeni
yeryüzünün ve gökyüzünün
bütün kötülükleri kusatsin
o kadar uzun yasa
o kadar uzun yasa ki
görmedigin zulüm, çekmedigin kahir
duymadigin aci, ugramadigin bela kalmasin
o kadar uzun yasa
o kadar uzun yasa kiyüregin duyabilecegi bütün acilari
gözün görebilecegi bütün zulümleri
aklin hayal edebilecegi bütün iskenceleri
duyasin, göresin, bilesin!
o kadar uzun yasa
o kadar uzun yasa ki
bütün sevdiklerinin ölümlerini görsün gözlerin
bütün yakinlarinin yikimlarina yansin yüregin
o kadar uzun yasa
o kadar uzun yasa ki
ölüm senin için en büyük mutluluk olsun
o kadar uzun yasa ki
o kadar!
 
bir kadın asla vazgeçmez.
tırnaklarını batırır betonun içine, kanar ama yine vazgeçmez.
ta ki kendisinden vazgeçildiğini anlayıncaya kadar.
sonra durur yerinde
hafif bir rüzgar bile savurmaya yeter onu.
 
Miyadini doldurmus seylere el sallayip yolcu edeceksin, tesekkur edeceksin ve serbest birakip yuruyeceksin, cunku hayat kisir dongulere feda edilemeyecek kadar kiymetli ve o kadar da uzun degil.
 
X