Büyü Dükkani

Exorcist

Pantolonlu Bulut
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
799
11
BÜYÜ DÜKKANI

Uzak diyarlardan birinde bir ülkede, yemyeşil
tepelerin
arasında, kışın bembeyaz bir kar örtüsü ile, baharda
rengarenk kır çiçekleri ile kaplanan bir vadi vardı.
Ortasından küçük bir ırmağın geçtiği bu vadi "Büyülü Vadi" olarak anılırdı. Ona bu adı veren ise, vadideki ilginç bir dükkan ile, bu dükkanda yaşananlardı. Ünü
ülkenin dört bir yanına yayılmış olan dükkanın
adı "Büyü Dükkanı" idi.

Her yerde olduğu gibi bu dükkanda da almak istediğiniz
şeyin bir bedeli vardı. Bu bedelin ne olacağı, dükkan
sahibiyle yaptığınız pazarlık sonucunda ortaya çıkardı. Ancak,Büyü Dükkanı'nda
maddi bedellerin hiç bir hükmü yoktu. Bazı müşteriler birşeye sahip
olmak için ödenebilecek tek bedelin para olabileceği
düşüncesiyle,
cepleri kabarık gelirlerdi. Oysa burada yapılan
pazarlıklar, günlük
yaşamdakilerden biraz farklı olur ve pek çok müşteriyi
şaşırtırdı.

Kış mevsiminin bu
soğuk gününde epeyce üşümüş,yorgun düşmüş olmalıydı.
Kapının önüne
gelinceye kadar,gözlerini hiç ayırmadan izledi onu.
İyice kulak
kabarttı. Üç basamakla çıkılan, ahşap zeminli
verandadaki ayak seslerini

ve onlara eşlik eden gıcırtıyı duymaktan çok
hoşlanırdı. Beklediği
kişinin ayak sesleri ikinci basamakta kesildi. Müşteri
çalmadan, kapıyı
açmamayı prensip edinmişti yaşlı adam.
Çünkü, hemen herkes o kapının önünde durup, bir kez daha düşünürdü. Kapıyı çalmaktan vazgeçip dönenler, az da olsa olmuştu.
O gün de aynı şeyi yaptı. Sonunda kapı çalındı.

"Ününüzü duyunca çok uzaklardan kalkıp geldim
buraya... İstediğim şeyi,
bir tek sizin dükkanınızda bulabileceğimi söylediler.
Karşılığında ne
isterseniz vermeye hazırım."
"İstediğiniz şeyin ne olduğunu öğrenebilir miyim ?"
"Bakın, ben elli beş yaşındayım. Yani yolun yarısını geçeli çok oldu. Söylemeye dilim varmıyor ama yolun sonuna yaklaştım
galiba. Bu gerçeğe tahammülüm yok. Ben bügüne kadarki hayatımı geri istiyorum.
Mümkün mü ?"
"Elbette mümkün. Biliyorsunuz, dükkanımda her şey mevcut. Ancak tam olarak ne istediğinizi anlayabilmem
için, bana geri
istediğiniz hayatınızı biraz anlatabilir misiniz?"

Dükkan sahibinin sorduğu soru, müşteriyi iç dünyasına
döndürmüştü. Gözünün önünden geçen sahnelerin kendi yaşamına ait
olduğunu kabul etmek için kendini zorluyordu. Bütün
göruntüler, bir kargaşa ve telaş içinde birbirlerine
karışarak geçip gittiler ve geride yalnızca ıssız bir
hüzün bıraktılar.
Hüznünün yüzüne yansımasına engel olamayan müşteri,yaşlı satıcının
sorusu karşısında ancak şunları söyleyebildi:

"Geçmiş yaşamımda birçok hata yaptım. Bunlar için
pişmanlık duyuyorum...
Yanlış kararlar verdim, kayıplara uğradım. Zamanı
hovardaca harcadım.
Bir gün bir de baktım ki, hayat yanımdan geçip
gidiyor.
Paniğe kapıldım ve bir çare aramaya başladım.
Dostlarımla konuşmayı
denedim.
Beni teselli edip derdimi unutturmaya çalısanlar da
oldu, yardım etmeye
çalışanlar da.
Ama hiçbiri kar etmedi. Kendimi çok mutsuz
hissediyordum.
Derken,bir gün
birisi bana sizden ve Büyü Dükkanı'ndan söz etti. Bunu
duyar duymaz
sanki içimde bir ışık yandı. Büyük bir umutla hemen
yollara düşüp size
geldim. Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Lütfen elli
beş yılımı bana
geri verin."

"Yani, siz pişmanlık duyduğunuz hayatınızı yeniden yaşamak mı istiyorsunuz?"
"Elbette hayır. Söylemek istediğim bu değil. Ben
yalnızca kaybettiğim
yıllarımı geri istiyorum. Eğer bir şansım daha olursa
aynı hataları
tekrarlamayacağım."
"Herhalde bunu çok istiyorsunuz."
"Evet, hem de her şeyimi verecek kadar."
"Peki, benim size vereceğim elli beş yılın karşılığında siz bana ne verebilirsiniz?"

"Ne isterseniz?"
"Sanki bunun için herşeyden vazgeçmeye hazır
gibisiniz."
"Hiç kuşkunuz olmasın. Şu anda sahip olduğum herşeyden vazgeçebilirim. Yeter ki geride bıraktığım yıllarımı bana geri verin."
Yaşlı adam, ellerini sakallarında dolaştırırken, kendini sallanan
koltuğunun devinimlerine bırakmıştı. Bir süre düşündü.
Müşterisinin,
sabırsızlıkla, pazarlığın bitmesini beklediğinden
emindi. Büyü dükkanına

gelen kişiler, genellikle bir an önce istediklerini
alıp gitmek için
acele ederlerdi. Bu nedenle, yaşlı adam,pazarlığın
başındaki düşünce
yolculuklarında yalnız kalırdı. Şu anda da,
sessizliğin yalnızca kendi
işine yaradığını biliyordu. Koltuğu ile birlikte öne
doğru eğilerek
müşterisinin gözlerinin içine baktı ve ağır ağır
konuşmaya başladı:

"Beyefendi, her ne kadar siz elli beş yıl karşılığında
bana herşeyinizi
vermeye hazır olsanız da, ben sizden bir tek şey
isteyeceğim."
"Dileyin benden ne dilerseniz."
"Belleğinizi..."
"Anlamadım?"
"Belleğinizi dedim...Elli beş yılın yaşantısını içinde
barındıran belleğinizi istiyorum."
"Ah evet anladım. İlginç bir bedel... Kabul ediyorum. Tamam alın belleğimi."
"Emin misiniz?"
"Neden olmayayım? Elli beş yıl kazanacağım."
"Belleğinizi, içindeki her şeyle birlikte bu dükkanda
bırakıp gideceksiniz. Elli beş yılın tek bir anını
hatırlamayacaksınız. Buraya
neden geldiğinizi bile ..."
"Daha iyi ya! Her şeye yeniden başlayacağım. Zaten geçmişi hatırlamak istemiyorum ki!"
"O halde, korkarım elli beş yıl sonra buraya tekrar
gelirsiniz. Tabii o zaman benim yerime,bir başkası
size yardımcı olur."
"Hayır hayır... Emin olun ki, şu dakika belleğimi size
bırakıp elli beş
yılımı geri alacağım ve dükkanınızı, bir daha dönmemek üzere terk
edeceğim. Ve yine söz veriyorum, şu ana kadar yaptığım hataların hiç
birini tekrar etmeyeceğim."
"İsterseniz başka sözler vermeyin. Çünkü, az sonra,
belleğinizle birlikte bütün hepsini burada bırakıp
gideceksiniz."

Yaşlı adamın son sözleri, müşterinin duraklamasına
neden olmuştu. Bu sözlerin anlamını kavrayabilmek için
birkaç saniye
düşünmek zorunda kaldı.
"Nasıl yani? Buradan çıktığımda hiçbir şey
hatırlamayacak
mıyım? Sizinle konuştuklarımızı bile,
öyle mi?"
...................................
"Yani hiçbir şeyi mi ? Buraya neden geldiğimi, sizin kim olduğunuzu ve
hatta...!"
"Ne yazık ki!"
Yaşlı adam, şu anda pazarlığın sonuna geldiklerini hissediyordu.
Karşısında oturan müşterinin yüzünde gördüğü
aydınlanma, pazarlık
sahnelerinin en hoşlandığı
görüntüsüydü. Son sözleri müşterisinin söylemesini
istediği için bir
süre sessiz kaldı ve bekledi. Bu seferki sessizliğin,
müşterisinin işine
yaradığından emindi. Onun aydınlanan yüzünün ortasında parlayan gözbebekleri, yaşlı satıcı
için, sessizliğin içinden çıkacak sesli bir coşkunun
habercisi gibiydi.
Gerçekten de, konuşmaya başlayan müşterisi onu
yanıltmadı:
"Sanırım ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum. Eğer ellibeş yılın
bedeli bu ise, pes ediyorum. Belleğimden vazgeçemem.
Bu neye benziyor
biliyor musunuz? Bir kadının, çok istediği bir tokayı,saçları
karşılığında satın almasına... Çok ilginç bir
insansınız. Bana,Büyü
Dükkanı'ndan almak istediğimden çok farklı bir şeyle çıkacağımı
söylemişlerdi de inanmamıştım. Ben, bugüne kadar ki yaşamımı
almak için gelmiştim, ancak bugünden sonraki yaşamımı
alıp gidiyorum.
"Size teşekkür ederim."
"Bir şey değil. Güzel bir pazarlıktı. Hoşça kalın."
Yaşlı adam, müşterisini gözden kaybolana dek
gülümseyerek izlerken,
aklından Santayana'nın bir sözü geçiyordu:

"Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak
zorunda kalırlar
 
Canım çok güzel bir paylaşımdı. özellikle de son söze bayıldım...

"Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak
zorunda kalırlar"
 
"Yani hiçbir şeyi mi ? Buraya neden geldiğimi, sizin kim olduğunuzu ve
hatta...!"
"Ne yazık ki!"
Yaşlı adam, şu anda pazarlığın sonuna geldiklerini hissediyordu.
Karşısında oturan müşterinin yüzünde gördüğü
aydınlanma, pazarlık
sahnelerinin en hoşlandığı
görüntüsüydü. Son sözleri müşterisinin söylemesini
istediği için bir
süre sessiz kaldı ve bekledi. Bu seferki sessizliğin,
müşterisinin işine
yaradığından emindi. Onun aydınlanan yüzünün ortasında parlayan gözbebekleri, yaşlı satıcı
için, sessizliğin içinden çıkacak sesli bir coşkunun
habercisi gibiydi.
Gerçekten de, konuşmaya başlayan müşterisi onu
yanıltmadı:
"Sanırım ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum. Eğer ellibeş yılın
bedeli bu ise, pes ediyorum. Belleğimden vazgeçemem.
Bu neye benziyor
biliyor musunuz? Bir kadının, çok istediği bir tokayı,saçları
karşılığında satın almasına... Çok ilginç bir
insansınız. Bana,Büyü
Dükkanı'ndan almak istediğimden çok farklı bir şeyle çıkacağımı
söylemişlerdi de inanmamıştım. Ben, bugüne kadar ki yaşamımı
almak için gelmiştim, ancak bugünden sonraki yaşamımı
alıp gidiyorum.
"Size teşekkür ederim."
"Bir şey değil. Güzel bir pazarlıktı. Hoşça kalın."
Yaşlı adam, müşterisini gözden kaybolana dek
gülümseyerek izlerken,
aklından Santayana'nın bir sözü geçiyordu:

"Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak
zorunda kalırlar


jan darc canım yine harika bir yazı hazırlamışsın bize çok tekekkürler paylaştığın için geçmişini unutan zaten insan olamazki canım çok doğru bende che arkadaşıma katılıyorum.
 
X