Yavuz Sultan Selim In Zerafeti

xsxulem

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
687
23
51
Yavuz Sultan Selim Han döneminde,
İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherler ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor, hünkâra.
Sandık açılır. İçinden çeşit çeşit
değerli taşlar, kıymetli
atlas, kadife kumaşlar çıkar.

Fakat, sandık açılır açılmaz,
etrafa pek fena
bir koku yayılır.

Önce, hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherler ile dolu
sandıktaki bu fena kokuya.

Sonra, mesele anlaşılır.

Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş.

Yani,
Şah İsmail,
aklı sıra,
cihan padişahına
hakaret
ediyor…
(!)

Cihan padişahı emir verir,

"herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı'nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız.“

Ve çözümü yine kendisi bulur.


Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır.

Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu
yerleştirilir.

Kutunun altına da, bir satırlık yazıdan ibaret pusula (not) iliştirilir.
Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra,
Şah İsmail'e gönderilir.

Sandık, Şah'ın huzurunda açılır.
Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi
gül kokusu yayılır.

Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi –Şah’ın tedirgin olmaması için,
önce kendisi tatmak kaydıyla-
büyük bir saygı ve nezaketle,
Şah İsmail'e
lokumdan ikram eder.

Bilâhare, görevliler,
huzurda bulunanlara teker teker
ikram etmeye başlarlar, lokumdan.

Şah, bütün bu olup bitenlere bir anlam veremez.

Osmanlı Elçisi,
Şah'ın şaşkınlığını gidermek için,
lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazı
pusulayı uzatır.
Pusulayı okuyan Şah'ın yüzünde,
bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifâdesi alır;

İsmail herkes yediğinden ikram eder



Mal cimrilerde,
Silah korkaklarda,
Yönetim de akılsızlarda olursa iş bozulur.
 
evetçok güzel biliyodum bunu,Osmanlıya hayranım zaten...keşke geri gelseydide dünya huzura kavuşurdu....
 
X