Rahim Ağzı Yetmezliği ve Serklaj Hakkında Faydalı Bilgiler

meryusem

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
25 Ocak 2013
170
4
Bu sayfa; rahim ağzı yetmezliği sorunu yaşayan kişilerin tecrübelerinin ve bu konuda tıp dünyasında yer alan bilgilerin paylaşılarak bu sorunu yaşayan tüm anne adaylarına faydalı olması için..

Sizlerde lütfen bu konuda sahip olduğunuz deneyim ve bilgilerinizi lütfen yazınız.. çevrenizdeki arkadaşlarınız var ise onları da yönlendirerek faydalanmasını sağlayınız..

Dilerim paylaşılan bilgilerle bu konuda sorun yaşayan bir çok anne adayına ulaşılır ve amacına ulaşır..
Dilerim hayırlısıyla tüm anne adayları sağlıkla kucaklarlar bebeklerini..
 
RAHİM AĞZI YETMEZLİĞİ

Rahim ağzı yani serviks; rahimin vajinaya açılan en alt noktasıdır. Normal bir hamilelikte rahim ağzı kapalıdır. Rahim ağzının büyüyen bir gebeliği taşıyamayacak kadar güçlü olmaması ve doğum sancıları başlamadan açılması ise servikal yetmezlik (rahim ağzı yetmezliği) olarak adlandırılır.
Tekrarlayan, ağrısız servikal kısalma ve dilatasyonu izleyen 2.trimestr abortusudur.
Tarihçe: • İlk kez Gale ve Culpepper tarif etmiştir.
• 1865’de Gream, Lancet’ te ilk kez servikal yetersizlik adını kullanmıştır.
• 1902’ de Herman gebelik öncesinde Emmet Tracheloraphic uyguladığı 3 olgunun 2’ sinde term bebek elde edilmiştir.
• 1922’ de Child, 1948’ de Palmer ve La Gomme, 1950’ de Lash ve Lash, gebelik öncesinde yapılan
ve kendi adları ile anılan teknikleri yayınladılar.
• 1951’ de Shirodkar, gebedeki ilk başarılı tekniği tarif etti.
• 1957’ de McDonald daha kolay uygulanabilir olan tekniği tarif etti.
• 1965’ te Benson ve Durfee ilk transabdominal serklaj tekniğini yayınladılar.

Nedenleri: Başlıca iki grupta toplamak mümkündür.
1-Doğumsal nedenler
Muskuler isthmus ve proksimal servikste bağ dokusu primer olarak azdır. Böylece serviks direnci azalmıştır.
Kollagenin major komponenti olan hidroksiprolin azalır ve serviks bağ dokusundaki hyaluronik asidin su içeriği artar. Normalde termdemeydana gelen bu fizyolojik değişiklikler erken oluşursa, serviksin yetersizliğine neden olur.
Pinto 1965’ de ve Leppert 1982’ deki çalışmaları ile kesinleşmemiş olmakla birlikte, serviksin elastin ve desmosine, isodesmosine gibi aminoasit içeriğinin azalmış olduğunu göstermişlerdir.
Ayrıca 1952’ de Aspkin’ ın estrojen ve progesteron dengesinin ve 1985’de Haring’in relaxinin rolü olduğunu iddia ettikleri çalışmaları vardır.
2-Travmatik nedenler
• Hızlı eylem
• İatrojenik (Dührsen kesisi, vacuum, forseps, erken kristaller)
• Konizasyon, derin LEEP
• Tekrarlayan serklajlar
• Mekanik dilatasyon.

Servikal yetmezlik tanısı nasıl konur?
Servikal yetmezlik tanısı genelde geriye yönelik olarak konan bir tanıdır. Geçmişte yaşanan öykü: II. trimestrde mukoz akıntının artması, pelvik bası hissi ve spot tarzında kanama sonrası ağrısız, hızlı dilatasyon izleyen gebelik kaybı. Altta yatan herhangi bir neden bulunmaksızın gebeliğin 2.trimesterde (genelde 18-22 haftalar arası) sonlanması genelde servikal yetmezlik tanısı koydurur. Tipik olarak su kesesinin aniden açılmasını takiben bebek ve diğer gebelik ürünleri ağrısız bir şekilde rahim dışına atılır. Fonksiyonel olarak yetersiz bir serviks varlığında ise anatomik olarak bir anormallik saptanmazken gebelik varlığında yukarıdaki durum ortaya çıkar. Anatomik yetersizlik varlığında ise var olan şekil bozukluğu söz konusudur.
Geç düşük ya da erken doğuma göre servikal yetmezlik tanısı koymak zor bir olaydır. Çünkü olayın gerçekten rahim ağzında bir yetmezliğe mi yoksa başka bir nedenle doğum sancılarının başlamasına mı bağlı olduğunu ayırt etmek son derece güçtür. Genelde yetmezliğe bağlı doğumlar 18-22 haftada olurken erken doğumlar 26. haftadan sonra görülür.
Tanıda bir başka kriter ise kramp ve ağrı varlığıdır. Ağrı olmaması servikal yetmezlik için tanı koydurucu olmasına karşın özellikle rahim ağzının iyice açıldığı durumlarda hafif hatta bazen şiddetli ağrılar olabilir. Benzer şekilde ağrı eşiği yüksek kişilerde erken doğumlarda ağrı hissedilemeyebilir.
‘’Geçmişte tanıda gebelik olmayan dönemde rahim ağzındaki açıklığın ölçülmesi ile tanı konabileceği düşünülürken günümüzde bu yaklaşım yerini ultrason incelemesine bırakmıştır. Gebelik seyri sırasında belirli dönemlerde yapılan vajinal ultrason incelemelerinde serviks uzunluğunun ölçülmesi ve amniyon kesesinin serviks içindeki kanalda oluşturduğu hunileşme ile tanı konmaktadır.’’

Servikal yetmezlik neden olur?
Çoğu zaman altta yatan bir neden bulunamaz. Ancak geçirilmiş cerrahi ya da obstetrik travma önemli bir risk faktörüdür. Önceki doğumlar ya da geç düşükler ile 10 haftadan sonra yapılan kürtajlar servikste travmaya neden olabilmektedir. Nadiren doğumsal anomaliler de servikal yetmezliğin altında yatan neden olabilmektedir.

Servikal yetmezliğin tedavisi nedir?
Servikal yetmezliğin tedavisi cerrahidir. Serklaj (cerclage) adı verilen bir işlem ile rahim ağzı gebelik sonuna kadar kapalı tutulabilir. Burada rahim ağzını çevreleyen bir dikiş geçilerek bağlanır ve serviks torba ağzı gibi büzülür. Servikal yetmezlik tanısı kesin ise serkaj konan hastaların %90-95'i gebeliği miada kadar taşıyabilirler.

Serklaj kimlere yapılır?
Bilinen ve tanısı konmuş sevikal yetmezlik varlığında ya da rutin incelemelerde servikal yetmezliği düşündüren bulgular saptandığında serklaj konması planlanır.
Serklaj acil ya da profilaktik (koruyucu) olarak 2 grupta incelenebilir.
*Acil serklaj uygulanmasını gerektiren durumlar şunlardır:
-Gebeliğin 28. haftasından önce ve doğum eyleminin başlamadığı durumlarda yapılan pelvik muayenede rahim ağzında açılma ve incelme saptanması
-Daha önceden erken doğum öyküsü olan gebelerde vajinal utrasonografide serviks uzunluğunun 2 santimetre ya da daha kısa olarak saptanması ya da hunileşme izlenmesi (amniyon kesesinin serviks içindeki kanala doğru uzanması)
*Aşağıdaki durumlarda ise herhangi bir bulgu olmasa da önlem olarak serklaj yapılmalıdır.
-Daha önceki gebeliği ya da gebelikleri servikal yetmezlik nedeni ile düşük ya da erken doğum ile sonuçlananlar
-Çekilen rahim filminde servikal yetmezliği düşündüren bulgular saptananlar
-Servikste cerrahi ya da obsterik travma öyküsü olması (örneğin geçirilmiş konizasyon)
-12. haftada yapılan vajinal ultrasonografide serviksin 2 santimetreden kısa olarak bulunması

Serklaj ne zaman yapılır?
Acil serklaj durum saptandığı anda yapılmalıdır. Profilaktik serjklaj ise genelde gebeliğin 12-16. haftalarında yapılır.
İşlemden önce gebelik yaşı, bebeğin canlı olduğu ve herhangi bir anomalisinin olmadığının ultrason ile tespiti şarttır. Yine işlem öncesi var olanvajinal enfeksiyonlar ile idrar yolları enfeksyonları mutlaka tedavi edilmelidir.

Serklajın sakıncalı olduğu durumlar var mıdır?
Aşağıdaki durumların varlığında serklaj yapılamaz. Benzer şekilde daha önceden serklaj sütürü konmuş kişilerde bu durumlar ortaya çıkar ise dikiş alınmalı ve doğum kendi seyrine bırakılmalıdır.
Aktif doğum eylemi varlığı
Rahim içinden aktif kanama olması
Amniyon kesesinde ya da rahim içinde iltihap olaması
Su kesesinin açılmış olması
Yaşamla bağdaşmayan fetal anomali saptanması
Fetusun canlılığını yitirmiş olması.

Serklaj operasyonu nasıl yapılır?
Rahim ağzına serklaj dikişi konulması genel anestezi altında yapılan bir işlemdir. Operasyon sırasında alacağınız genel anestezi bebek açısından yüksek risk taşımaz. İşlem genelde 3-4 dakika kadar sürer. Ortamın bakteri ve diğer mikroorganizmalardan arındırılması amacıyla gerekli temizlik işlemi yapıldıktan sonra bant şeklindeki özel dikiş ipliği rahim ağzının rahim ile birleştiği en yakın noktadan çepeçevre geçirilerek sıkıca bağlanır. Bu şekilde rahim ağzı torba şeklinde büzülmüş olur.
Serklajın bir kaç değişik türü olmakla birlikte en sık kullanılan teknik yukarıda anlatılandır ve McDonald usülü serklaj olarak adlandırılır.

Serklaj öncesi : Operasyon genel anestezi altında olduğu için bir gece öncesinde akşam yemeğinde çorba, salata gibi hafif şeyler yemeniz, gece yarısı saat 12:00'den sonra ise su da dahil olmak üzere hiçbir şey yiyip içmemeniz gereklidir.

Serklaj sonrası: Ameliyat sonrasında bir süre hastanede gözlem altında kalmanız gerekebilir. Bu süre içinde kanama ya da doğum kasılmaları gibi probemlerin ortaya çıkıp çıkmadığı izlenir. Bazı doktorlar bir gece süreyle hastanede izlemeyi tercih edebilirler. Bu süre içinde rahim kasılmalarını önlemek amacıyla bazı rektal fitiller ya da damardan verilen ilaçlar uygulanabilir.
İşlem sonrası erken dönemde hafif bir kanama olması normaldir.

Dikiş alınır mı? Alınırsa ne zaman alınmalıdır?
Eğer normal vajinal doğum planlanıyorsa dikiş 37. gebelik haftasında alınır. Genelde dikişin alınmasını takiben çok kısa bir sürede doğum gerçekleşir.
Sezaryen planlanan doğumlarda ise dikiş sezaryen sonrasında alınır.
Bazen daha sonraki hamilelikler düşünülerek dikiş yerinde bırakılabilir ancak uygun olan her gebelik için yeniden dikiş atılmasıdır.

Serklajda maternal morbidite ve komplikasyonları nelerdir?
1-İşleme ait
• Anestezi riski
• Kanama
• Yumuşak doku yaralanması
• Sütürün doku kesmesi (%6-19)
• EMR (erken membran rüptürü)
-Acil Serklajda: %17-30
-Elektif Serklajda: %1.1-9
• Infeksiyon (Koryoamniyonit) (%1-8)
• Üriner fistül, Trigon nekrozu
2-Gebelik süresince
• Servikste yırtılma (%1-3)
• C/S doğum insidansında artış (fibröz doku artışı _ilerlemeyen travay)

Serklaj operasyonu sonrası acil durumlar nelerdir?
İşlem sonrası düzenli kasılmalarınız olursa,
Vajinal kanamanız doktorunuzun belirttiğinden daha fazla ise,
Ateşiniz 38 derecenin üzerine çıkarsa,
Kötü kokulu bir vajinal akıntı olursa,
Suyunuz gelirse mutlaka zaman kaybetmeden doktorunuzu aramalısınız.

Serklaj operasyonu teknikleri nelerdir?
*Lash ve Lash *Page *Mann (servikoistmik serklaj)
*Shirodkar (1951) -Stromme -Shirodkar-barter *McDonald (1957) – McDonald -Hofmeister (1968) *Wurm -Davut yıldızı modifikasyonu *Transabdominal servikoistmik serklaj (1965)

Lash ve Lash: Ön forniks vagina mukozası kaldırılır, mesane biraz reddedildikten sonra, serviks ön duvarından longitudinal bir parça çıkarılır. Önce serviks, sonra mukoza kapatılır. Lash ve Lash, 1960’da%78-80 başarı bildirmişlerdir. Servikal faktörü bozarak %16-50 infertilite nedeni olabilmektedir. Gebelik öncesinde uygulanan bir tekniktir.
Page: Vagina mukozası kaldırıldıktan sonra, saat 4-8-12 hizalarından geçecek şekilde, talk pudrasına bulanmış katgüt sütür geçirilir. Amaç, sirküler bir granülasyon dokusu oluşturmaktır. Tarihsel değeri vardır. Gebelik öncesinde uygulanan bir tekniktir.
Mann (servikoistmik serklaj): Shirodkar’ın gebelik öncesi versiyonudur. No: 4 nylon materyel, os intern hizasına ve 1-2 cm distaline konur. No:2 Hegar bujisi üzerine balanır. Mann, 1971’de %85 başarı bildirmiştir. Gebelik öncesinde uygulanan bir tekniktir.
Wurm: Saat 3-9 ve 6-12 hizalarında ipek U sütürler konur. Davut Yıldızı modifikasyonu: Saat 4-8-12 ve 2-10-6 hizalarına üçgen ipek sütürler konur.

Shirodkar: Os intern düzeyinde saat 6-12 hizalarında, ufak birer mukoza insizyonu yaptıktan sonra, orijinal teknikte, maternal fascia lata şeridi, mukoza altından geçirilerek uçları birbirleri ile bağlanır Shirodkar sonraları mersilene-dakron şeritler kullanılmıştır. Kontrol grubundaki %10-30 başarı oranına karşılık, %75-85 başarı bildirmiştir. Modifikasyonlarından, Stromme öküz fasyası,
Shirodkar-Barter’de ise dakron şeridin uçları birbirine ipek ile dikilmiştir.

McDonald: No 1 ipek, nylon veya günümüzde olduu gibi, mersilene sütür, saat 3-6-9-12 hizalarına, os intern düzeyinde, mukoza altından girip çıkılarak konur ve bağlanır; ‘’pratiktir’’. Kontrol grubundaki %7-50 oranına kıyasla, %73-89 başarı oranı bildirilmiştir. Günümüzde en çok kullanılan ve başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Transabdominal servikoistmik serklaj: Başarısız ve bilhassa eylem yaşamış serklajlar başta
olmak üzere, servikste doku kaybına neden olan konizasyon, kollum ampütasyonu, Manchester-Fothergill gibi operasyonlar servikal serklaj koymayı olanaksız kılmaktadır. Böyle olgular için, Benson ve Durfree, 1965’de ilk kez Transabdominal servikoistmik serklaj tekniğini tarif etmişlerdir. Ancak, Novy 1977-1987 yılları arasında yaptığı çalışmalarla tekniği çok geliştirmiştir. Kullanılan materyel 5 mm eninde mersilene şerittir.
Günümüzde abdominal serklaj laparoskobik yöntemle uygulanabilmektedir ve başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Kimlere uygulanır:
• Konjenital kısa serviks • Ampüte edilmiş serviks • Önceden başarısız serklajlar
• Derin, multipl serviks yırtıkları • İyileşmemiş forniks yırtıkları • Serklaj endikasyonu sırasında akut, subakut servisit • Dilatasyon 4 cm, zarlar intakt İkincisi sezaryen olmak üzere iki laparotomi gerektirmesi dezavantajdır. Eylem başlayınca, arka forniksten Douglas’a girilerek sakrouterin ligamentler hizasında bağlanmışolan düğümün çözülmesi denenebilir. Ancak venöz pleksuslarda olabilecek ciddi kanamalara çok dikkat edilmelidir.


kaynak: çok sayıda türk ve yabancı doktorların makale, tez ve çalışmalardından ayrıca birkaç tıp sitelerinden derlenmiştir.
 
hayırlı olsun canım diğer bilgiler de dolaylı da olsa bu alanla ilgili paylaşırsan seviniriz:))
 
Servikal Değerlendirme
Yazar Administrator
Salı, 20 Eylül 2011 17:04
Servikal uzunluk ölçümü
Transvaginal ultrason ile servikal uzunluk ölçümünde dikkat edilmesi gereken hususlar:
• Bayanın mesanesi boşaltıldıktan sonra dorsolitotomi pozisyonuna alınır.
• Ultrason probu vaginaya yerleştirilir ve ön fornikse doğru yönlendirilir. Burada önemli bir nokta serviks üzerine aşırı basınçtan kaçınılmasıdır, çünkü bu yanlış bir şekilde serviksin olduğundan daha uzun ölçulmesine neden olur.
• Serviksin sagital görünümü elde edildikten sonra, ekojenik servikal mukoza internal os’un doğru bir şekilde belirlenmesinde yol gösterici olarak kullanılmalıdır. Böylelikle internal os’un uterus alt segmenti ile karışması önlenmiş olur.
• Kaliperler, üçgen ekodansite şeklinde görülen eksternal os ile V-şeklinde çentik olarak görülen internal os arasındaki lineer uzunluğu ölçmek üzere yerleştirilir.
• Ölçümler en azından 2-3 dakikalık bir izlem boyunca alınmalıdır. Çünkü vakaların %1’ inde uterus kasılmalarına bağlı olarak servikal uzunluk değişebilir. Bu durumda doğru olan ölçüm en kısa ölçümdür. Bu ölçüm servikal uzunluk olarak kaydedilmelidir.
Ölçümün tekrarlanabilirliği: Servikal uzunluk ölçümü kişiye göre değişebileceği gibi aynı kişinin ölçümleri de farklı olabilir fakat çalışmalar göstermiştir ki aynı kişinin ve farklı kişilerin ölçümleri arasındaki fark 4 mm den az olup % 95 gibi yüksek bir özgüllük gösterir.
Teknik
Servikal uzunluğun transvaginal ultrason ile ölçümü en doğru yaklaşımdır.
Transabdominal ultrason ile serviksin görüntülenmesi özellikle de kısa serviksin görüntülenmesi yüksek oranda başarısızlık gösterir.
Transperineal yolla curvilinear probun sagital olarak labia majoralar arasına yerleştirilmesi yöntemi ile serviks görüntülenebilir. Translabial transperineal ultrason ile hastaların %80 inde serviksi görüntülemek mümkün olup yapılan ölçümler transvaginal ultrason ile yapılan ölçümlere yüksek oranda benzerlik gösterir. Ancak transperineal yol ile vakaların %20 sinde serviksi görüntülemek mümkün değildir. Eksternal veya internal osu görüntülemek yarı saydamlık nedeniyle transdüserin vertikal hareketine veya lateral angülasyon ve rotasyonuna rağmen mümkün olmamaktadır.
Eğri serviks
Servikal kanal genellikle eğri bir çizgi şeklinde görülür. Bu durumda tabii ki internal ve eksternal os arasında düz bir çizgi olarak alınan servikal uzunluk ölçümü tüm endoservikal kanalın boylu boyunca ölçümüne kıyasla daha kısadır. Fakat bunun klinik olarak büyük bir önemi yoktur. Çünkü eğer serviks kısaysa servikal kanal her zaman düz bir çizgi şeklinde görüntülenecektir.
Servikal funneling
Servikal funneling, internal os dilatasyonunun sonografik görünümüdür. Preterm (erken) doğum ile sonuçlanacak olan servikal kısalmanın bir göstergesidir. Servikal uzunluğun kısa olarak saptandığı hemen hemen her kadında internal os'da funnelling görüntülenir.
Uzun servikse sahip olup ultrason da funnelling gösteren kadınlar erken doğum riski taşımazlar.
Servikal uzunluk ölçümünün klinik önemi
Servikal uzunluk ölçümü aşağıda belirtilen durumlarda önemlidir:
• Asemptomatik kadında erken doğum tehdidini öngörmede. Erken doğum hikayesi olan ve bikornis uterus gibi uterin anomalilerin varlığında , servikal uzunluk ölçümü gebeliğin 14. ve 24. haftaları arasında iki haftada bir ölçülmelidir. Eğer böyle bir hikaye saptanmadıysa düşük riskli hastada servikal uzunluk gebeliğin 20-24. haftasında ölçülmelidir.
• Erken doğum tehdidi ile başvuran gebede takip eden yedi gün içinde doğumun gerçekleşip gercekleşmeyeceğinin tahmininde.
• Polihidramnios ile gebeliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde başvuran kadınlara amniyodrenaj uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi durumunda.
• Sezeryan ile doğumun planlandığı durumda, 37.gebelik haftasında servikal uzunluk ölçümü, operasyonun 37-38. gebelik haftasında mı planlanacağına yoksa 39-41. gebelik haftasına ertelenip ertelenemeyeceğine karar vermede önem arz eder.
• Doğumun indüklenmesi planlanan kadınlarda, servikal uzunluk ölçümü indüksiyon ile doğum arasındaki intervali öngörmede, doğumun 24 saat içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öngörmede ve sezeryan ile doğum riskini öngörmede önemlidir.
• Gün aşımı saptanan gebelerde 41. haftada servikal uzunluk ölçümü spontan doğum ve takip eden 10 gün içinde vaginal doğum şansını öngörmede önem arz eder.
Preterm doğum
Servikal uzunluk ölçümünün preterm (erken) doğuma etkisi
Dünyada ortalama yılda 130 milyon bebek doğmakta ve bu bebeklerin 4 milyonu hayatın ilk 4 haftasında yani neonatal dönemde ölmektedir.
En belirgin direk neonatal ölüm nedenleri
• Erken doğum (%49)
• Fetal defektler (%23)
• Diğer (%28): Ağır enfeksiyon ve asfiksi
Gelişmiş ülkelerde neonatal ölümlerin yarısından erken doğum sorumludur.
Preterm doğum oranı
Son 50 yılda preterm doğum oranları azalmamıştır. Çoğu gelişmiş ülkede, risk faktörleri ve erken doğum mekanizmaları konusunda artan ilerlemelere rağmen yükselmeye devam etmektedir.
Preterm doğum oranını düşürememenin iki nedeni vardir:
• Yüksek riskli kadınları ayırt etmede etkili bir tarama yönteminin olmaması
• Bu gebelik komplikasyonunu önlemede etkili bir müdahale olmaması
Preterm doğum tipleri
Erken doğumların üçte biri preeklampsi ve fetal gelişme geriliği benzeri tıbbi endikasyonlar nedeniyle iyatrojenik olarak, kalan üçte ikisi ise erken membran rüptürü veya spontan olarak doğumun erken başlamasına bağlı gerçekleşmektedir.
37 haftanın altındaki tüm doğumlar preterm (erken) olarak tanımlanırken, preterm doğumda kendi içinde gebelik haftasına göre 4 gruba ayrılmıştır.
&#8226; Ekstrem (aşırı) (<28hafta), gebeliklerin % 0.25 inde görülmektedir.
&#8226; Erken (28-30. haftalar arasında), gebeliklerin % 0.25 inde görülmektedir.
&#8226; Ilımlı (31-33. haftalar arasında), gebeliklerin % 0.6 sında görülmektedir.
&#8226; Hafif (34-36. haftalar arasında), gebeliklerin % 3.0 ünde görülmektedir.
Yenidoğan ölüm oranları
&#8226; 20-23 hafta: %90
&#8226; 24-27 hafta: %20
&#8226; 28-31 hafta: %3
&#8226; 32-36 hafta: %1
Fetal ölüm ve handikap riski özellikle ekstrem, erken, ılımlı ve orta subgruplarında artmıstır. 34 haftadan önce gerçekleşen spontan doğumların genel prevalansı %1 dir.
Preterm doğum taraması
34 haftanın altında spontan olarak doğumu gerçekleşen gebe kadınlar iki grupta incelenebilir.
&#8226; Bu doğumların % 15'i daha önce geç düşük ya da erken doğumla sonlanan gebeliklere sahiptir. Tüm gebe populasyonunun %3'ünde erken doğum veya geç düşük anamnezi vardır. Bu kadınlarda erken doğumun tekrarlama riski bir önceki erken doğum haftasıyla ters orantılıdır.
&#8226; Bu doğumların % 85'i ilk doğumu olan veya daha önce term gebeliğe sahip olan kadınlardır. Tüm gebe populasyonunun %97'sinin ilk gebeliğidir veya önceki gebeliği zamanında sonlanmıştır.
Sonuç olarak daha önce preterm doğumla sonlanan gebelik subgrubuna fokus olan tüm stratejiler, genel olarak erken doğum oranları üzerinde minimal etkiye sahip olacaktır.
İlk doğumu (primipar) olan veya daha önce term gebeliğe sahip olan kadınlar içinde erken doğum açısından yüksek riskli grubu belirlemek icin öne sürülen iki strateji vardır.
&#8226; Servikovaginal fetal fibronektin ölçümü: Gebeliğin 22-24. haftaları arasında uygulanır. Fetal fibronektin amniositler ve sitotrofoblastlar tarafindan üretilen bir ekstrasellüler matriks glikoproteinidir. Fetal fibronektin koryon ve desidua arasında lokalize olmuş olup, uterus ve gebelik arasında yapıştırıcı benzeri bir etkiye sahiptir. Fetal fibronektin gebeliğin 22. haftasından önce tüm gebeliklerde servikovaginal sekresyonda yüksek oranda saptanır. 22-34. haftalar arasında düşük oranda (50ng/ml nin altında) saptanır. Bu nedenle 22-24. haftalarda yapılan fetal fibronektin ölçümü spontan preterm doğum açısından riskli grubu tahmin etmede faydalı ve etkilidir. 22-24. gebelik haftasinda yapılan test %4 oranında pozitiftir ve bu grup gebeler 34 haftanın altında preterm doğum yapan gebelerin % 25'ini oluşturur.
&#8226; Servikal uzunluk ölçümü: 22-24. gebelik haftasında yapılan ölçüm normal bir dağılım gösterir ve ortalama değer 36 mm'dir. Spontan preterm doğum riski servikal uzunluk ölçümü ile ters orantılıdır ve eğer servikal uzunluk 15 mm'nin altında ise katlanarak artar. Kadınların %1 inde servikal uzunluk ölçümü 15 mm veya altındadır ve bu grup 34 haftanın altında spontan doğum yapan gebelerin %30'unu oluşturur. İkiz ve üçüz gebeliklerde de servikal uzunluk ve spontan erken doğum arasında ters orantı vardır. Fakat çoğul gebeliklerde katlanarak artış için cut-off değeri 25 mm'dir.
Obstetrik hikaye ve servikal uzunluk ölçümü ile antenatal tarama
Obstetrik hikaye ve servikal uzunluğun kombinasyonu ile oluşturulan model, spontan preterm doğumun tahmininde her iki faktörün ayrı ayrı değerlendirilmesine oranla sensitivitesi daha yüksektir.
Tarama testi sonucu 5% oranında pozitiftir ve bu değer içinde ekstrem vakalarin %70'i, erken vakalarin %45'i, ılımlı vakaların
% 40'ı, ve hafif vakaların %15'i saptanabilir. %10 tarama pozitif için oranlar ise sırasıyla %80, %60, %55 ve %30'dur.
Erken doğumun önlenmesi
Erken doğumun önlenmesi konusundaki çalışmalar özellikle iki grup kadın üzerine odaklanmıştır.
&#8226; Daha önce erken doğum yapmış olan kadınlar
&#8226; Daha önce erken doğum yapmamış olan fakat antenatal tarama testi sonucuna göre yüksek riskli saptanan kadınlar.
Erken doğum hikayesi olan kadınlarda erken doğumun önlenmesi
Aşağıdaki stratejiler erken doğumun önlenmesinde etkisiz bulunmuştur:
&#8226; Yatak istirahati: Evde veya hastanede yatak istirahati erken doğumun önlenmesinde yaygın olarak önerilmiştir. Fakat bunun doğruluğu bilimsel çalısmalarla desteklenememistir. Aksine randomize çalışmalar ikiz gebeliklerde yatak istirahati ile erken doğum riskinde artış göstermiştir.Yatak istirahatinin ayrıca venöz tromboemboli, kas atrofisi ve stres gibi olumsuz etkileri de mevcuttur.
&#8226; Betamimetikler: Profilaktik tedavi
&#8226; Hayat stilinde değişiklikler: Manual doğum, antenatal vizitlerin sıklaştırılması, psikolojik destek, demir, kalsiyum, çinko, magnesyum, vitamin ve balık yağı gibi diyet takviyeleri.
Aşağıdaki iki stratejinin erken doğumun önlenmesinde etkinliği ispatlanmıştır:
&#8226; Servikal serkilaj: 34 haftadan önce görülen erken doğum riskini %25 azaltır. Erken doğum hikayesi olan hastaların yönetiminde iki seçenek mevcuttur. Birincisi, bütün erken doğum hikayesi olan kadınlara 11-13 hafta ultrasonunda anomali saptanmazsa, ultrasondan kısa bir süre sonra servikal serkilaj uygulanması. İkinci seçenek ise 14-24. gebelik haftaları arasında iki haftada bir servikal uzunluk ölçümü ve servikal uzunluk 25 mm'nin altına indiğinde servikal sütür uygulanması. Her iki yöntemle de benzer erken doğum oranları saptanmış olup ikinci seçenek tercih edilmektedir. Çünkü ikinci yöntemle serkilaj islemi %50 oranında azaltılmıştır.
&#8226; Progesteron: 20-34. haftalar arasında kullanıldığında 34 haftanın altında gercekleşen erken doğum oranlarında %25 oranında düşüş sağlamıştır. Progesteron (doğal ürün, 200mg) her gece vaginal fitil olarak ya da 17 alpha-hydroxyprogesterone caprorate (250 mg) intramusküler enjeksiyon şeklinde uygulanabilir. Doğal progesteron uyku hali, yorgunluk ve baş ağrısı gibi istenmeyen progestojenik yan etkilerinin olmaması nedeniyle tercih edilir. Ayrıca 17-OHP-C enjeksiyonunun fetal ölüm riskini arttırabileceği konusunda endişeler mevcuttur.
Erken doğum hikayesi olmayan fakat tarama testi sonuçları pozitif olan kadınlarda erken doğumun önlenmesi
İnflamasyon ve enfeksiyonun önlenmesi
&#8226; Pozitif fetal fibronektin testine bağlı olarak kadının preterm doğum riski artar fakat bu risk profilaktik antibiyotik kullanımı ile azalma göstermez.
&#8226; Bakteriyel vaginozis normal vagen florasında bulunan laktobasillusların azalması ve Gardnerella vaginalis , mobiluncus ve mikoplazma hominisi de içeren karışık anaerob floranın artışı ile karekterizedir. Bakteriyel vaginozis gebe kadınların %20 sinde mevcut olup, çoğu asemptomatiktir. Preterm doğum riski bakteriyel vaginizis saptanan kadınlarda iki kat artış gösterir. Bu artış eğer enfeksiyon 16. haftadan önce mevcutsa 5 katına çıkar. Antibiyotik tedavisi gebelikte bakteriyel vaginozisi eradike edebilir fakat spontan erken doğum riskini azaltmaz. 16. gebelik haftasından önce enfeksiyonun tedavisi ile erken doğum riskinin düşürülüp düşürülemeyeceği konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
&#8226; Asemptomatik bakteriüri ile komplike olmuş gebeliklerde preterm doğum ve pyelonefrit riski artar. Antibiyotik tedavisi pyelonefrit riskini azaltır fakat spontan preterm doğum oranlarını azaltmaz.
Kısa servikse sahip olan kadınlarda erken doğumun önlenmesi
Gebeliğin 22-24.haftasında 15 mm veya altında serviks saptanan kadınlarda preterm doğum riskini azaltmak icin iki strateji benimsenmistir:
&#8226; Progesteron: Gebeliğin 22-34. haftaları arasında her gece 200 mg progesteron vaginal fitil, 34 haftadan önce olan spontan erken doğum oranlarını %45 oranında düşürür.
&#8226; Servikal serkilaj: Tekiz gebeliklerde servikal serkilaj uygulanması 34 haftanın altında spontan doğum oranlarını sadece %15 düşürmüştür.
Randomize calışmalar göstermiştir ki, 25 mm'nin altında servikse sahip ikiz gebeliklerde servikal serkilaj erken doğum riskini arttırır.
Erken doğumu önleme konusundaki girişimlerin özeti
Tekiz gebeliklerde tedavinin kısmi başarısına rağmen, yüksek riskli gebe grubunda erken doğum oranlarını daha yüksek oranda azaltma çabaları sürmektedir.
&#8226; Daha önceki gebeliklerinde erken doğum hikayesi olanlarda gerek progesteron profilaktik tedavisi gerekse servikal serkilaj uygulanması erken doğum riskini %25 oranında azaltmıştır.
&#8226; Daha önceki gebeliklerinde erken doğum hikayesi olmayan fakat 20-24. gebelik haftasında yapılan ultrason incelemesinde kısa serviks saptananlarda 34 haftanın altında spontan doğum riski çok yüksek olup bu risk progesteron profilaktik tedavisi ile %45 oranında azaltılmıstır.
İkiz gebeliklerde 34 haftanın altında spontan erken doğum oranı %13'tür, bu oran tekiz gebeliklerde %1'tir. İkiz gebelikler üzerinde yapılan randomize calışmalar göstermiştir ki:
&#8226; Yatak istirahati erken doğum riskini azaltmaktan cok önemli bir oranda artışına neden olmaktadır.
&#8226; Kısa servikse sahip ikizlerde servikal serkilaj uygulanması erken doğum riskini iki kat arttırır.
&#8226; Profilaktik progesteron tedavisi erken doğum riskini azaltmaz.
Erken doğum tehdidi
Yönetim
Gerçek ve yalancı doğumun ayrımı
&#8226; Servikal uzunluk ölçümü
&#8226; Servikovaginal fetal fibronektin ölçümü
Gerçek doğum saptandığında
&#8226; Hospitalizasyon
&#8226; Doğumu geciktirmek için tokolitik tedavi
&#8226; Fetal akciğer maturasyonu için steroid tedavisi
Erken doğum tehdidi ile başvuran kadınlar genellikle şu şekilde tedavi edilir:
&#8226; Neonatal yoğun bakım fasilitesinin mevcut olduğu ünitelerde hospitalizasyon.
&#8226; Erken doğumu önlemek için tokolitik tedavi uygulanması
&#8226; Fetal akciğer maturitesini arttırmak için steroid tedavisi
Erken doğum tehdidinde tokolitiklerin kullanımı konusundaki randomize calışmalar göstermiştir ki bu tedavi ile gebelik süresinde yedi gün civarinda bir uzama sağlamak mümkündür fakat erken doğum riskinde anlamlı bir azalma görülmemiştir. Sonuç olarak, tokolitik tedavinin primer amacı, fetal akciğer maturasyonunun arttırılması amacıyla uygulanan steroid tedavisinin etkili olabilmesi icin gerekli olan birkac günün kazanılmasıdır.
Doğumhaneye ağrılı ve düzenli uterin kasılmalar ile başvuran kadınların %80'den fazlası gerçek doğumda değildir. Takip eden yedi gün içerisinde doğum gerçekleşmeyecektir.
&#8226; Geçmişte gerçek ve yalancı doğumu ayırt etmek mümkün değildi. Erken doğumun neden olduğu yüksek mortalite ve handikap oranları, hospitalizasyonun maliyetinden, tokolitik tedavi nedeniyle oluşabilecek maternal risklerden ve steroid tedavisinin potansiyel fetal etkilerinden daha ağır gelmesi dolayısıyla tedavi uygulamak makul görünüyordu.
&#8226; Bugün bilimsel çalişmalar gösteriyor ki erken doğum tehdidi ile başvuran kadınlarda yapılan servikal uzunluk ölçümü, takip eden yedi gün içinde doğumun gerçekleşmesi ile ters orantılı bir ilişkiye sahiptir. Gerçek ve yalancı doğumu ayırmada kullanılan servikal uzunluk cut-off değeri tekiz gebelikler icin 15 mm, ikiz gebelikler icin 25 mm'dir. Dolayısıyla hastanın ilk presentasyonunda yapılacak servikal uzunluk ölçümü hangi gebelerin gerçek doğumda olduğunu gösterecek ve tokolitik ve steroid tedavisi sadece bu grup hastalara uygulanacaktır. Eğer servikal uzunluk ölçüm değeri tekiz gebeliklerde 15 mm'nin, ikiz gebeliklerde 25 mm'nin üzerinde ise takip eden yedi gün içinde erken doğum riski %1'in altındadır.
Başka bir metod: Erken doğumun takip eden yedi gün içerisinde gercekleşip gercekleşmeyeceğini öngörmenin başka bir yolu da fetal fibronektin testinin uygulanmasıdır. Eğer test pozitif ise bu gebenin takip eden yedi gün içerisinde erken doğum riskinin yaklaşık %25 oranında olduğunu, eğer test negatif ise bu riskin %1'in altında olduğunu gösterir. Servikal uzunluk ölçümü ve fetal fibronektin pozitifliği arasında anlamlı bir ilişki mevcut olup, fetal fibronektin testinin servikal uzunluk ölçümüne ilaveten ek bir test olarak erken doğum riskinin tahmininde uygulanmasının, erken doğum öngörme oranlarını arttırıp arttırmayacağı konusu halen tartışmalıdır.
Polihidramnios
Nedenleri
Yönetimi
Polihidramnios yönetimindeki hedefler şöyledir:
&#8226; Altta yatan nedenin teshis ve tedavisi: Örneğin, maternal diabette kan şekeri kontrolü, fetal pulmoner kist veya efüzyonda torokaamniyotik şant uygulaması, fetal anemi tedavisi için intrauterin kan transfüzyonu, ikizden ikize transfüzyon sendromunda plasental anostomozların lazer ile oklüzyonu, fetal veya plasental tümörleri besleyen damarların lazer ile oklüzyonu.
&#8226; Preterm doğum riskini azaltmak: Tekrarlayan amniyosentez girişimleri ile yüksek hacimde amniyotik sıvı drenajı. Fakat bu girişim kendisi preterm doğumu presipite edebileceği için sadece servikal uzunluğun 15 mm'nin altinda olduğu durumlarda veya haftalık olarak tekrarlanan servikal uzunluk ölçümlerinin 25 mm'nin altına düşmesinin görülmesi durumunda uygulanmalıdır.
Diğer bir etkili alternatif tedavi yöntemi ise maternal indometasin tedavisi olup, bu tedavinin de fetal duktus arteriosus kasılmasına ve kapanmasına yol açması gibi bir komplikasyonu söz konusu olabileceğinden, indometasin tedavisi süresince fetüsün fetal ekokardiyografik incelemeler ile yakın takibi yapılmalıdır.
Elektif sezeryan ile doğumun zamanlaması
Elektif sezeryan doğumun zamanlaması konusunda çelişkiler mevcuttur. Geleneksel olarak elektif sezeryan ile doğum 38. gebelik haftasında uygulanır.
&#8226; 38 haftanın üzerinde sezeryan ile doğumun planlanması, pek çok kadında spontan olarak normal doğumun başlaması ile komplike olabilir ve bu durumda elektif sezeryan acil sezeryana dönüşecektir ve bilindiği gibi bu da maternal mortalite ve morbiditede artış ile karekterizedir.
&#8226; Neonatal mekanik ventilayon tedavisine ihtiyaç duyulmasi, doğumdaki gebelik haftası artışı ile ters orantılıdır. Respiratuar morbidite, 37-41. gebelik haftaları arasında her geçen hafta ile birlikte yarıya düşmektedir.
37. gebelik haftasında servikal uzunluk ölçümü, spontan doğum başlangıcını ve term doğum şansını öngörmede faydalıdır. Bu bilgi elektif sezeryan ile doğum tarihinin belirlenmesinde kullanılabilir.
&#8226; Servikal uzunluk ölçümü 20 mm'nin altında olan kadınlarda 40 haftanın altında spontan doğum oranı %95'tir. Bu hastalarda elektif sezeryan ile doğumun 37-38. gebelik haftasında planlanması daha doğru olacaktır.
&#8226; Servikal uzunluk ölçümü 30 mm'nin üzerinde olan hastalarda 40 haftanın altında spontan doğumun başlamama şansı %95'in üzerindedir. Bu hastalarda elektif sezeryan ile doğum 40. haftaya ertelenebilir ve bu şekilde neonatal respiratuar morbidite oranını azaltmak mümkün olur.
Miad geçmesi
Önemi
Gebeliklerin %5-10'unda gebelik süresi 294 günü (42 tamamlanmış hafta) aşar ve bu miad gecikmesi (gün aşımı) olarak tanımlanır. Bu gebelikler doğum travması, asfiksi, fetal ölüm ve neonatal ölüm açısından risklidir.
Gebelik kaybı (intrauterin, neonatal, infant ölümü) oranları (1000'de)
&#8226; 3. gebelik haftası öncesi 1
&#8226; 38. gebelik haftasında 1.2
&#8226; 39. gebelik haftasında 2
&#8226; 40. gebelik haftasında 2.4
&#8226; 43. gebelik haftasında 5.8
Miadı geçen gebeliklerin yönetiminde doğumun indüksiyonu, spontan doğumun beklenmesiyle karşılaştırıldığında, indüksiyon uygulanması ile perinatal mortalitede anlamlı bir oranda azalma saptanmıştır.
İndüksiyon uygulanan hastaların indüksiyonun başarısız olması, doğumun ilerlememesi veya fetal distres gibi nedenlerden dolayı acil sezeryan oranları
&#8226; Ortalama %25
&#8226; Multiparlarda %10
&#8226; Nulliparlarda %30
Doğumun indüksiyonu
Doğum indüksiyonu planlanan hastalarda indüksiyon öncesinde servikal uzunluk ölçümü ve buna ek olarak maternal karakteristiklerin değerlendirilmesi ile (parite, gestasyonel yaş, maternal yaş, beden kitle indeksi-BMI), indüksiyon-doğum interval süresi, 24 saat içerisinde vaginal doğumun gerçekleşme sansı ve sezeryan riskinin tahmini mümkündür. Başarısız indüksiyon, doğumun ilerlememesi veya fetal distres nedeni ile sezeryan uygulanma riski,
&#8226; Multipar kadında, indüksiyon öncesi servikal uzunluk 1-10 mm arasında ise %2, 30 mm'nin üzerinde ise %20'tir.
&#8226; Nullipar kadında, indüksiyon öncesi servikal uzunluk 1-10 mm arasında ise %10, 30 mm'nin üzerinde ise %70'tir.
Doğum indüksiyonunun 42. haftaya ertelenmesi
Miad geçmesinin geleneksel yönetimi doğumun 41. hafta içerisinde indüklenmesidir. Başka bir yaklaşım ise 41. gebelik haftasında bir ultrason incelemesi ile makat geliş, oligohidramniyos, fetal gelişme geriliği gibi, doğumun erken planlanmasının ve doğum sırasında yakın izlem ve monitorizasyonun gerekli olduğu durumlar ekarte edildikten sonra, doğum induksiyonunun 42. haftaya ertelenmesi politikasi ile indüksiyon oranları anlamlı bir şekilde düşürülebilir çünkü bu kadınların %80 inde bu süre içerisinde doğum spontan olarak başlayacaktır. Bu hastalarda elektif-isteğe bağlı sezaryen önerilebilir.
&#8226; Doğumun spontan olarak başlaması beklendiğinde, doğumun ilerlememesi veya fetal distres nedeniyle sezeryan uygulanması riski %15 olup bu oran doğumun indüklendiği durumda %35 dir.
&#8226; Spontan doğum şansı multiparlarda nulliparlara oranla daha yüksek olup, bu oran servikal uzunluk ve maternal BMI (beden kitle indeksi) ile ters orantılıdır.
&#8226; Vaginal doğum şansı: indüksiyonla doğuma kıyasla spontan doğumda; nulliparlara kıyasla multiparlarda; siyah kadınlara kıyasla beyaz kadınlarda daha yüksek olup, maternal BMI (beden kitle indeksi) ile ters orantılıdır.
 
ERKEN DOĞUM

Her anne adayının korkulu rüyası erken doğum ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi Anadolu Sağlık Merkezi doktorlarına sorduk. Daha hamile kalmadan önce ve hamilelik başladıktan itibaren yapmanız gerekenleri uzmanlardan öğrenin...

Bebeklerin 9 ay 10 günü anne karnında geçirmesi en ideal durum olsa da, erken doğumlar görülebiliyor. Ve gelişmiş teknoloji ile tıb sayesinde artık daha çok prematüre bebek hayatta kalabilme şansına sahip&#8230; Yine de erken doğan bebekler gelişimlerini tamamlamadan dünyaya geldikleri için birçok sorun da beraberinde geliyor. Bebek ne kadar zamanında doğarsa sorunlar da o kadar azalıyor.

Bebeğin dünyaya hazır olabilmesi için, 40 hafta süren gelişim sürecini anne karnında tamamlaması gerekiyor. Bu nedenle 40 haftadan önce gerçekleşen doğumlar, gebelik haftaları azaldıkça, bebeğin yaşamı ve daha sonraki yıllardaki sağlığı için önemli bir risk oluşturuyor.

ERKEN DOĞUMUN ALT SINIRI NEDİR?
Bu konuda farklı doğum haftaları bildirilmesine karşın, Amerikan Kadın Doğumcular Birliği 20 ile 37. hafta arasında gerçekleşen doğumları "erken doğum" olarak nitelendiriyor. 20. haftadan öncekilere de düşük deniyor. 37. haftanın sonrası ise "miyadında doğum" olarak tanımlanıyor.
37. haftadan önceki doğumların teknik olarak erken doğum olarak adlandırılmasına rağmen, her erken doğumun tehlike içermediğini söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen, "Erken doğumdaki esas risk, bebeğin akciğer gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır&#8221; diyor. &#8220;Bebeğin solunumu ile ilgili riskler, 33. haftadan itibaren azalıyor. 35. haftadan itibaren akciğerlerinin oluşumu çok büyük oranda tamamlandığı için solunum önemli bir sorun teşkil etmiyor ve pratik anlamda rahatlıyoruz. 37. haftadan itibaren gerçekleşen doğumlar bebeğe ait başka risk faktörleri yoksa zamanında doğum gibi değerlendiriliyor."

ERKEN DOĞUMUN NEDENLERİ?
Erken doğum çok çeşitli nedenlerden dolayı meydana gelebiliyor. Bunlar çoğunlukla anneye bağlı nedenler&#8230; Bebeğe bağlı en önemli neden, anne karnındaki gelişim geriliği. Bebekteki birtakım anomaliler ise, gebeliğin daha erken aylarda düşükle sonuçlanmasına neden oluyor.
Öte yandan, bir kez erken doğum yapmış anne adayında bu durumun sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüzde 25-50 arasında.
Geçmiş gebeliklerinde 20 hafta civarında düşük yapmış ya da erken doğum yaşamış kadınlarda, yeni bir erken doğum riskinin 6 kat arttığına dikkat çeken "Erken doğumda yaş da önemli bir faktör. Bir kadın 18 yaş altında ya da 40 yaş üzerindeyse risk artıyor, ikinci önemli nokta ırk. Siyahlarda, Latin Amerikalı&#8217;larda risk biraz daha yüksek. Sigara içmek de gebe kadınlarda erken doğum riskini artıyor. Yapılan çalışmalarda günde 10 taneden fazla sigara içen kadınlarda erken doğum yapma ihtimalinin arttığı belirlenmiş. Ayrıca gebe kadının boyunun 150 cm'nin altında, kilosunun 50 kg'nın altında olması da erken doğum için risk oluşturan faktörler. Gizli ya da açık enfeksiyonlar da erken doğumu tetikliyor. İkiz ya da üçüz gebeliklerde, polihidramnioz tanısı konmuş anne adaylarında risk artmıştır" diyor.
Bunların dışında organik nedenlerin de erken doğum riskini artırdığının altını çizen "Rahim ağzından geçirilmiş bir cerrahi müdahale, rahim ağzının yakılması, dondurulması ya da rahim ağzının bir takım nedenlerden dolayı çıkarılması, servikste doğuştan varolan bozukluklar, annenin gebelik sırasında apandisit, böbrek veya over kist ameliyatı gibi bir takım ameliyatlar geçirmesi, rahim içinde oluşan miyomlar erken doğum riskini artıran faktörlerdir" diye konuşuyor.
Ayrıca annenin diyabet, bağ dokusu hastalıkları, astım, kalp hastalığı, yüksek tansiyon gibi sistemik nedenlere bağlı hastalıklarının bulunması da risk oluşturabiliyor. Bunun dışında rahimde birtakım yapı bozukluklarının, özellikle 20. haftadan sonra olan gebelik kayıplarının da önemli olduğunu ifade eden Dr. , "Çift gözlü rahim olması ya da rahmin içinde septum denilen bir duvarın bulunması erken doğuma neden olabilecek faktörler. Bir de gebeliğe bağlı nedenler var. Preeklampsi denilen ve gebelikte ortaya çıkabilen yüksek tansiyonla birlikte giden anne ve bebekte ciddi problemlere neden olabilecek durum da erken doğum nedenidir. Plasentanın erken ayrıldığı abruptio durumlarında da erken doğum daha fazla görülür. Kansızlık da (anemi) erken doğumların, özellikle ülkemizde önemli bir nedenidir" diyor.
Gebelik sırasında yaşanan fizyolojik ve psikolojik stresin de erken doğum riskini artırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Fatih Güçer ise, "Stres erken doğumu başlatan mekanizmalardan biri. Doğum da bir strestir, ama bunun dışında CRH denilen stres hormonunun da erken doğumu başlatan mekanizmalardan olduğu biliniyor. Hem psikolojik hem de fiziksel stres. Ağır kaldırmak, uzun yolculuklar, ani hareketler yapmak gibi&#8230; Çoğul gebeliklerde ve daha evvelden düşük ya da erken doğum yapmış kadınların bir sonraki gebeliklerinde yine böyle bir risk vardır. Ayrıca annenin kan sayımı düşükse bu da riski yükseltir" diyor.

YAŞAMA ŞANSI NEDİR?
Günümüzde 1000 gramın altında dünyaya gelen bebeklerin yaşam şansı, yüzde 85-90'lara ulaşmıştır. 1000-1500 gram arasındaki bebeklerdeki yaşam oranı yüzde 92-95 civarında seyretmektedir. Ancak, bugünkü teknoloji ile 23. haftanın altında gerçekleşen doğumlarda, en gelişmiş ülkelerin ileri teknolojik donanımı ve deneyimi kapsamında bile yaşam şansı yüzde 5-10 oranındadır.

IVF (TÜP) BEBEKLERİNDE RİSK
Yardımcı üreme teknikleriyle elde edilen gebeliklerde gebe kalma oranı çok yüksek olmasına rağmen, eve canlı bebek götürme oranı aynı derecede yüksek değil. Bu kayıpların bir kısmı düşük ya da erken doğum nedeniyle oluyor.
IVF bebeklerinde, erken doğum riski daha mı yüksek?
Op. Dr. Aytuğ Kolankaya, IVF'in erken doğum oranlarını yükseltmediğini söyleyerek şöyle konuşuyor: "Tek bebekleri karşılaştırdığınız zaman böyle bir ayrım yapmak mümkün değil. Tek bebeklerde ister tüp bebek olsun ister normal gebelik, hiçbir fark yok.
IVF bebeklerinde düşük veya bebek kaybetme oranı niye daha yüksek?
Çünkü anne yaşı genellikle daha yüksek. Anne yaşı ilerledikçe düşük riski doğal olarak artıyor. Ayrıca IVF gebeliklerinde çoğul olma riski, spontan gebeliklere göre daha yüksek.
Tüp bebek uygulamalarında yüzde 25'e yakın çoğul gebelik meydana geldiğini ifade eden Dr. Kolankaya; "İkiz gebelikler, tek gebeliklere göre erken doğum yönünden daha riskli. Tek bir gebeliğin canlı doğum onanı yüzde 95, ikiz gebeliğin doğurma oranı yüzde 90, üçüz gebeliklerde bu oran yüzde 67-68'lere iniyor. İkiz gebeliklerin yüzde 50'si, üçüz gebeliklerin ise yüzde 80'i erken doğuyor" diyerek anne adaylarını bilgilendiriyor.

ERKEN DOĞUM NASIL ÖNLENEBİLİR?
Erken doğumun önlenebilmesi için gebelik gerçekleşmeden önlem alınabileceğini söyleyen Dr. Güçer, "En önemlisi gebelikten evvel rahimde herhangi bir anormallik var mı yok mu bunun tespit edilip düzeltilmesi. Gebeliğin başında kan sayımının yapılarak, annenin ağır anemisi varsa, bunun demir takviyesi ile düzeltilmesi. Bunun dışında gebelikte olan patolojik akıntılarda gizli enfeksiyon aramak da erken doğumu önleyecektir. Biz hastalarımıza onları yormayacak, yürüyüş ve egzersiz tavsiye ediyoruz. 20-26. haftalarda rahim ağzı uzunluğuna bakıyoruz. Bu 3.5-4 cm&#8217;in altına indiyse veya hunileşme söz konusuysa, bu hastalar erken doğum riski altında demektir. O zaman bu hastalara rapor verip, dinlenmeye almayı tercih ediyoruz" diyor.
Erken doğumdaki esas risk, bebeğin akciğer gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır. Bebeğin solunumu ile ilgili riskler 33. haftadan itibaren azalır.
Dr. İbrahim Sözen, korunma için, daha önce erken doğum geçirenlere progesteron tedavisi yapılabileceğini belirterek, "2003 yılında New England Journal of Medicine'da yayınlanan bir çalışma sonunda gösterildi ki, daha önceki gebeliklerinde 34. haftadan önce doğum yapmış olan kadınlara haftalık progesteron hormonu enjeksiyonu yapıldığında, bu hormonun verilmediği benzer kadınlara kıyasla, bu kadınlarda erken doğum riskini çok azaltmış oluyoruz. 2004'ten bu yana kabul edilmiş bir tedavi. Daha önceden erken doğum geçirmiş kadınlara öneriyoruz" diyor.

AKCİĞER SORUNLARI
Öte yandan prematüre bebeklerde kalp, böbrek, akciğer sorunlarının görülme sebebi; organ sistemlerinin yeterince gelişmemesidir. Örneğin; akciğerleri oluşmuştur ancak akciğer torbacıklarının sayısı azdır ve havalanmayı sağlayan bu torbacıkların havayla dolup boşalması sağlanamaz. Yaniyaşamsal bir fonksiyon olan soluma bile, bu bebekler için güç bir iştir.

ERKEN DOĞUM NASIL TEŞHİS EDİLİYOR?
Erken doğumu doğru tespit etmek gerektiğine dikkat çeken Dr. İbrahim Sözen şu bilgileri veriyor: "Kadının doğum sancıları başladığında rahimde bir açılma görülmezse bu klasik anlamda erken doğum tarifine uymaz. Klasik erken doğumda hem düzenli kontraksiyonlar (sancılar) olur, hem de servikal (rahimağzı) değişim olur. Yani rahim ağzı açılıp, kısalmaya başlar. Sancıları olan kadınlarda erken doğumun olabilirlik riski fetal fibronektin testi ile belirlenebilir. Son derece hızlı ve kolay bir yöntem olan fetal fibronektin testinde vajenden smear testi yapar gibi bir sürüntü alınır. Eğer sonuç negatif çıkarsa, yani fetal fibronektin yok çıkarsa, o zaman yüzde 95 olasılıkla bu kadın önümüzdeki 14 gün içinde doğuma girmeyecek demektir. Kasılmalar durdurulduğunda güvenle evine gönderilebilir. Sonuç pozitifse, sorun var demektir. Ancak, pozitifin tahmin edici değeri o kadar yüksek değil. Dikkat edilmesi gereken bir gebe, anlamını taşır. Çünkü oradaki tahmin edicilik yüzde 60'larda kalmaktadır."
Özellikle ikiz gebeliklerde gebe kadının rahim ağzı uzunluğunun dikkatle incelenmesi gerektiğinin altını önemle çizen Dr. Aytuğ Kolankaya, "Biz yıllardır bu tür gebelikleri takip ettiğimiz için oldukça tecrübe sahibi olduk. İkiz gebeliklerde mutlaka 20. haftadan itibaren rahim ağzı uzunluğunu ölçmeye başlıyoruz. Çünkü ikiz gebeliklerdeki kaybın en önemli sebebi mekanik faktörler. Yani iki bebeğin rahim içinde yer alması sonucu, yer çekimi ile rahim ağzının açılması. Bu nedenle rahim ağzı uzunluğu bize önümüzdeki dönemlerde yaşanabilecek erken doğum riskini belirlememizi sağlıyor. Genelde Türk kadınlarında rahim ağzı 4 cm civarındadır. Rahim ağzı uzunluğu, 3 cm'nin altına indiğinde oldukça riskli olduğunu, 2,5 cm altında ise erken doğum riskinin neredeyse kaçınılmaz hale geldiğini görüyoruz" diyor.
Bu sonuçlar elde edildiğinde tedavi olarak mutlaka rahim ağzına dikiş konulması gerektiğini ifade eden Dr. Kolankaya, "Su kesesi açılmadan, sancılar olmadan sadece bir mekanik açılma söz konusu ise bu dikişler faydalı oluyor. Sancılar varsa, sancıları da ilaç tedavisiyle hastaneye yatırarak tedavi edebiliyoruz. Ama su kesesi açılmışsa, özellikle ikizlerde önde gelen bebeğin su kesesi açılmışsa doğumun gerçekleşmesi birkaç haftayı geçmiyor" diye konuşuyor.
Belli tetkiklerle hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğu tesbit edilebiliyor.

ZİHİNSEL SORUNLAR OLUR MU?
Prematüre doğumlarda solunum sistemi ile birlikte; beyindeki sinir hücreleri ve nefesi düzenleyen merkez, gözlerdeki retina tabakası, sindirim ve bağışıklık sistemi gibi hemen hemen hiçbir sistem tam olarak olgunlaşmamıştır. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yapılan tedaviler ve dışardan verilen destek ile gelişim sürecinde bu organların gelişimi amaçlanır. Ancak bu bakım, mutlaka tam teşekküllü bir hastanede sağlanmalıdır.

ERKEN DOĞUM TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
"Erken doğumun önlenmesinde ve tedavisinde hastanın şikayetlerinin dinlenmesi çok önemlidir" diyen Dr. Handan Namlı Gürpınar şöyle konuşuyor: &#8220;Hastanın belirtilerinin tam değerlendirilmesi yapılarak hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğunu tesbit etmek mümkün. Erken doğum tedavisinin başarısının yüzde 80-90'ı koruyucu hekimlik yapmaya dayanıyor. Bu nedenle, özellikle çoğul gebeliği olanların düzenli periyodlarla değerlendirilmesi, semptomlar yönünden bilgilendirilmesi ve ultrason muyeneleri sırasında 18. haftadan sonra vaginal ultrasonla rahim ağzı uzunluğunun ölçülmesi, riskli olanlarda belli aralıklarla ölçümlerin tekrarlanması gerekirse; rahim ağzına dikiş (servikal serklaj), yatak istirahati, hiadrasyon ya da ağrıları önleyici ilaç tedavilerinin yapılması gerekir."
Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Akbay, erken doğumun tedavisinde değişik yaklaşım şekillerinin mevcut olduğunu söylüyor. 28. ve 34. hafta arasında erken doğum tehtidi olduğu zaman, bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşması için 24 saat arayla iki enjeksiyon kortizon iğnesi yapıldığını ifade eden Dr. Akbay; "Bu kortizonun özelliği bebeğe geçerek bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşmasını sağlamak. Eğer gerçek bir erken doğumsa, genellikle bunu ilaçlarla durdurmak mümkün olmuyor. Ancak elimizdeki ilaçlarla doğum olayını, erken doğum sancılarının başlamasından itibaren 48 saat kadar geciktirebiliyoruz. Böylece bebeğe en az iki gün kazandırıyoruz. Çünkü kazanılan her gün erken doğum için kardır. En yaygın kullanılan ilaçlardan biri damar yoluyla verilen magnezyum. Bu tedavilerin çoğu hasta hastanede yatırılarak yapılıyor." diyor.
Dr. Akbay, erken doğum riski olan kadına yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: "Önce yatak istirahati veriyoruz. Beraberinde pelvik istirahat dediğimiz cinsel ilişki kısıtlaması yapıyoruz. Rahim ağzında bir açılma 3 cm'nin üzerindeyse ilaçla tedaviye başlıyoruz. Bazı erken sancılarda rahim ağzında açılma olmuyorsa, hastaya evde istirahat ve bol su içmelerini öneriyoruz. Çünkü susuz kalmak da erken doğum sancılarına neden olabilir. Eğer 33-34. gebelik haftasındaysa, böyle yapılabilir. Daha ileri vakalarda, hastanın daha sık sancısı varsa, rahim ağzında belirgin bir açıklık söz konusuysa erken gebelik haftalarında onları tercihen hastaneye yatırarak tedavi ediyoruz. Tedavi olarak yine yatak istirahati, damardan sıvı ve ilaç tedavisi veriyoruz, ilaçla tedavide magnezyum ve bir de ağızdan alınan kalsiyum kanal blokerleri veriyoruz. Bunlar düz kasları gevşeten ilaçlardır. Bunların çoğu bebeğe yan etkisi olmayan ama yan etkisini annede gösteren ilaçlar. En sık etkisi ateş basması ve bulantıdır. Uzun süre verilip de hastanın vücudunda birikirse, ilk etapta hasta gevşer, düz kaslarındaki gevşeme solunum kaslarını da etkilediği zaman hasta solunum sıkıntısı çekmeye başlar. İdrar miktarında azalmaya neden olur. Akciğerlerde su birikebilir, bazen bu da sıkıntı yaratabilir. Solunum sıkıntısı geliştiyse hemen magnezyum durdurulup, kalsiyum verilir ve oksijen tedavisine geçilir, idrar söktürücü verilir. Bu yüzden erken doğumun tedavisi bıçak sırtında yürür gibidir. Fazlası da zararlı, azı da tedavi etmez. Eğer hastanın sistit vajinit gibi enfeksiyonu varsa, mutlaka onlar antibiyotikle tedavi edilmelidir."
Sigara, kansızlık, düşük kilo ve çoğal gebelik gibi faktörler erken doğum riskini artırıyor.

İKİZLERDE ORAN ARTAR MI?
İkiz bebeklerin yüzde 80'i 'sınırda prematüre bebek' olarak; üçüz bebeklerin yüzde 100'ü 'prematüre bebek' olarak doğup; bu oranın yarısı 'prematüre bebek' yarısı 'sınırda prematüre bebek' olarak dünyaya gelmektedir. 34. haftanın altında doğan bebekler, solunum, beslenme, dolaşım ve enfeksiyon riski gibi problemler yaşayabilir. 30. hafta ya da 1000 gramın altında doğan bebekler için özel bir bakım gerekir. Bu bebekler, ağır beyin kanaması ile prematüreliğe özgü bir göz hastalığı nedeniyle körlük ve sağırlık riski taşıyabilir.

ERKEN DOĞUM NİYE ÖNEMLİ?
Dr. Ayşe Sokullu bu soruyu söyle yanıtlıyor: "Doğması gereken zamandan daha erken dünyaya gelen bebek hangi sorunlarla karşılaşıyor, sorusuna arayacak olursak 1,5-2 kilogramın altındaki bebekleri öncelikle solunum sorunları bekliyor. Çünkü akciğer gelişimi 28. haftadan sonra başlar, 32. haftadan sonra iyice olgunlaşır . 32. haftanın altında doğmuş bebeklerde solunum sorunu olma ihtimali yüksektir ve solunum cihazına bağlanmaları gerekebilir. Solunum cihazı bebeğin burnundan ya da ağzından takılan bir tüp aracılığı ile basınçlı hava ve oksijen verebilen bir cihazdır. Hayati bir destek sağlamakla beraber küçük prematürelerde ciddi stres kaynağı da olabilir. Yoğun bakım koşulları sağlandıktan sonra, tedavinin komplikasyonları ve prematüreliğin komplikasyonları birlikte gider. Solunum cihazlarının olası komplikasyonları dışında damardan verilen birtakım beslenme sıvılarının metabolik etkileri ve enfeksiyon riski ortaya çıkabilir. Bu aşamada doğru yaklaşımlar ve deneyim büyük önem taşır."
Dr. Cihan Berkarda, erken doğumda bebeğin karşılaşabileceği problemleri şöyle sıralıyor: "Eğer anatomik bir bozukluğu yoksa ve bebek anne karnında su eksikliğine bağlı, pozisyonel, ortopedik sorunlar olmadan sağlıklı doğmuşsa, uzun vadede kronik akciğer problemleri olabilir. Oksijen tedavisine bağlı körlüğe kadar gidebilen retina problemleri olabilir. Gerek tedavilere, gerekse gelişim bozukluklarına bağlı işitme problemleri olabilir. Nörolojik problemler de, yenidoğanı bekleyen risklerden biridir. Çünkü prematüre bebeklerin beyin kanaması veya beyinde oksjien hasarına veya oksijensizlik hasarına bağlı birtakım gelişme bozuklukları olabilir. Beyin dokusu kendini yenilemeyen bir doku olduğu için uzun vadede de, öğrenme bozukluklarından, hareket kusurlarına kadar giden geniş bir yelpazede sorunlar ortaya çıkabilir."
Erken doğum riskine karşı kadın hastalıkları-doğum uzmanları ve yenidoğan yoğun bakım ünitesinin birlikte çalışması gerektiğine dikkat çeken Dr. Sokullu; "Doğum ekibi bize bir erken doğum haberi verdiği andan itibaren, biz de gereken hazırlıkları yapıyoruz. Bebeğin ilk birkaç saati çok önemli. Doğduğunda ehil ellerde olması gerekiyor. Hemen tüpünün takılması, hemen solunum cihazına bağlanması ve bütün bunlar yapılırken hırpalanmaması gerekiyor. Bebek üzerinde gereksiz denemeler yapılmaması, prematüre bebekler üzerinde eğitim yapılmaması gerekiyor. Bizim hastanemizde en kötü durumdaki bebeğe en kıdemli hemşire bakar" diyor.

Preeklampsi'ye karşı multivitamin
Gebelik öncesi multivitamin kullanımı özellikle zayıf kadınlarda (vücut kitle indeksi 35kg/rrf'den az olanlar) preeklampsi gelişimi riskini azaltıyor. Preeklampsi olarak adlandırılan tablo; yüksek tansiyon, proteinüri, ödem ile seyreden ve gebelikte hem annenin hem de çocuğun gelişimini olumsuz olarak etkileyebilecek bir hastalık. Pensilvanya'da yapılan bir çalışmaya göre gebelikten 6 ay önce başlanan, haftada en az bir kez ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca düzenli multivitamin kullananlarda preeklampsi riski yüzde 71 oranında azalıyor. Gebelikten önce normal kilosunun üzerinde olanlarda (vücut kitle indeksi 25kg./nf'den fazla olanlar) ise multivitamin kullanımının preeklampsiye etkisi yok.

"Konizasyon" erken doğum riskini artırıyor
Rahimağzı kanserlerinin öncü lezyonlarının tedavisi için yapılan konizasyon işleminin erken doğum riskini artırdığı ortaya kondu. Avusturya Graz Üniversitesi'nde yapılan araştırmada konizasyon yapılmış ve yapılmamış iki grup kadının doğumları incelendi. Konizasyon yapılmış olan grupta erken doğum riskinin artmış olduğu ve bebeklerin doğum ağırlıklarının daha az olduğu belirlendi. Araştırma sonunda, "Konizasyon işlemi hayat kurtarıcı ve çok önemli bir işlem olmakla beraber; endikasyon olarak çok dikkatli olunmalı ve olası riskler hasta ile paylaşılmalıdır" görüşü dile getirildi.

Düşük riskinde baba yaşının etkisi
20. gebelik haftasından önce olan gebelik kayıpları düşük alarak adlandırılıyor. Bugüne kadar anneye bağlı nedenlerle ilgili bir çok araştırma yapılmasına karşın, baba faktörüyle ilgili araştırmalar sınırlı sayıdaydı. Spontan düşüklerde baba yaşının etkisini araştıran bilimadamları 1506 spontan düşük yapmış hasta ile, 12359 normal zamanında canlı
doğum yapmış hastanın datalarını karşılaştırdı. Sonuç olarak anne yaşı ve diğer faktörlerden bağımsız olarak, ilerlemiş baba yaşının spontan düşüklerde belirgin olarak etkili olduğu ortaya çıktı.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
fibronektin testi

Son derece hızlı ve kolay bir yöntem olan bu testte vajenden smear testi yapar gibi bir sürüntü alınır. Eğer sonuç negatif çıkarsa, yani fetal fibronektin yok çıkarsa o zaman yüzde 95 olasılıkla bu kadın önümüzdeki 14 gün içinde doğuma girmeyecek demektir. Kasılmalar durdurulduğunda güvenle evine gönderilebilir. Pozitifse sorun var demektir. Ancak, pozitifin tahmin edici değeri o kadar yüksek değil. Dikkat edilmesi gereken bir gebe anlamını taşır. Çünkü oradaki tahmin edicilik yüzde 60&#8217;larda kalmaktadır.&#8221;

Genelde Türk kadınlarında rahim ağzı 4 cm civarındadır. Rahim ağzı uzunluğu, 3 cm&#8217;in altına indiğinde oldukça riskli olduğunu, 2.5 cm altında ise erken doğum riskinin neredeyse kaçınılmaz hale geldiğini görüyoruz&#8221; diyor.

Bu sonuçlar elde edildiğinde tedavi olarak mutlaka rahim ağzına dikiş konulması gerektiğini ifade eden Anadolu sağlık Merkezi&#8217;nden Dr. Kolankaya, &#8220;Su kesesi açılmadan, sancılar olmadan sadece bir mekanik açılma söz konusu ise bu dikişler faydalı oluyor. Sancılar varsa, sancıları da ilaç tedavisiyle hastaneye yatırarak tedavi edebiliyoruz.



Nasıl kullanılır?
Pek çok hamile kadında erken doğum göstergesi olabilecek belirtiler görülebilir. Bu belirtiler rahim kasılmaları, vajinal akıntıda değişiklikler, bel ağrısı, kasıkta baskı hissi, kramp ve rahim ağzı açıklığıdır. Buna karşın, belirtilerin görüldüğü kadınların hepsi de erken doğuma gitmeyecektir. Çoğunlukla doğum miadında gerçekleşir. Erken doğumlar başarılı sonuçlansa da ne yazık ki bebek erken doğduğu için ciddi komplikasyonların gelişebilir. 37 haftalıktan küçük bebekler sıklıkla solunum ve beslenme zorluğu yaşarlar. Akciğerleri ve diğer organları yeterince gelişmemiştir ve normal işlevlerini göremezler. Bu zorlanma da kalıcı sağlık problemleri yaratabilir. Bebek ne kadar erken doğmuşsa komplikasyon gelişme ihtimali de o oranda artar.
Eğer doktorunuz erken doğum olabileceğini düşünürse doğumu geciktirmek amacıyla uygulanan tedavileri gözden geçirecektir. Bu tedavilerin istenmeyen yan etkileri olabilir. Bundan dolayı erken doğum riski olup olmadığını bilmek, yapılacak uygulamalarda doktora karar vermesi açısından yardımcı olur. fFN yakında doğum yapacak olanlarla yakın zamanda doğum yapmayacak olanların ayırımı açısından doktora yardımcı, nispeten girişimsel olmayan bir testtir.

Fetal fibronektin testi hamileliğin 22. haftası ile 34. gestasyonel haftası arasında, erken doğum belirtileri olan hamile kadınlarda kullanılır. Test erken doğum olasılığını önceden belirlemeye yardımcı olur.

Fetal fibronektin testi sadece aşağıdaki durumlarda kullanılmalıdır:

Amniyon zarlarının bütünlüğünün bozulmaması
Rahim ağzı (serviks) açıklığının 3 santimetreyi geçmemiş olması
Sadece hafif bir vajinal kanama olması
Servikal serklajın olmaması (Rahim ağzı yetersizliğinde bebeği rahimde tutmaya yardımcı olmak için hamilelik sırasında rahim ağzının dikilerek kapatılması)
24 saat içindeki cinsel ilişki veya pelvik muayene, fFN için yanlış pozitif test sonuçlarına sebep olabilir.
Erken doğum için yüksek risk taşısalar bile erken doğum belirtileri olmayan hastalara tarama amacıyla fFN testi yapılması önerilmez.

^ Başa dönün
Ne zaman istenir?
Fetal Fibronektin (fFN) testi, 22. ve 34. gebelik haftaları arasındaki gebe kadınlarda, erken doğum olasılığını gösteren bir veya daha fazla belirti bulunduğu durumlarda istenir.

Bu belirtiler şunları içerebilir: rahim kasılmaları, vajinal akıntıda değişiklikler, bel ağrısı, karında rahatsızlık hissi, pelvik baskı ve/veya kramplar.

Eğer ilk yapılan fFN negatif ise ve doğum belirtileri sonraki 7-14 gün boyunca devam ederse test 14 gün sonra tekrar edilebilir. Her test sonucu takip eden 14 gün boyunca geçerli olduğundan dolayı testin birkaç defa tekrarlanması gerekebilir.

fFN sadece gebede erken doğum belirtileri varsa ve nitelenen durumları karşılarsa istenmelidir.
fFN testi; birden fazla fetüs taşıyan gebelerde (ikiz veya çoğul gebelik), plasenta dekolmanında (plasentanın erken ayrılması), erken zar yırtılmasında , plasenta previada (plasentanın rahimin alt bölgesine tutunma hali) veya orta-ağır seviyede vajinal kanamada istenmemelidir.

^ Başa dönün
Test sonucu ne anlama gelir?
Pozitif fFN test sonucu her zaman erken doğumun habercisi olmayabilir. Buna karşın, negatif fFN sonucu gelecek 7-14 günlük süresince erken doğumun olmayacağının kuvvetli bir göstergesidir.
Diğer bir deyişle nitelenen durumları karşılayan erken doğum belirtisi olan kadınlarda fFN testinin negatif sonuç vermesi gelecek 7-14 gün için erken doğum ihtimalinin %1&#8217;den daha az olduğunu gösterir. doktor her kişide oluşacak farklı durumu değerlendirmek için klinik uzmanlığını ve diğer testleri de ayrıca kullanacaktır.

Erken doğum bekleyen bir kadını tedavi etmek bir takım riskleri de beraberinde getireceği için, negatif fFN gereksiz hastaneye yatışları ve gereksiz ilaç tedavilerini azaltabilir.

Pozitif fetal fibronektin testi erken doğuma daha az özgüdür. Erken doğum ve yenidoğan komplikasyonları açısından artmış riski gösterir ama doktora erken doğum olup olmayacağı hakkında bilgi vermez. Pozitif test erken doğum belirtileri olan kadınların daha sıkı takip edilmesi gerektiğini gösterir.

^ Başa dönün
Bilmem gereken başka bir şey var mı?
Eğer erken doğum riski çok yüksekse, doğumu mümkün olduğunca geciktirerek bebeği doğuma hazırlamak için ilave önlemler alınabilir. Tokolitik ajanlar (bir grup ilaç) rahim kasılmalarını önlemek için kullanılabilir ve kortikosteroidler gebeye bebeğin akciğer olgunlaşmasını sağlamak amacıyla verilebilir; her iki tedavinin de riskleri vardır. Ayrıca bu arada gebe kadın, erken doğumlara müdahalelerde uzmanlığı olan ve yeterli donanıma sahip tıbbi kuruluşlara transfer edilebilir.
Rahim veya rahim ağzını fiziksel olarak bozan herhangi bir şey fFN seviyelerinin yükselmesine sebep olabilir. Rahim ağzı ve vajinal sıvıdan alınan sıvı örnekleri herhangi bir fizik muayeneden önce toplanmalıdır. Lökosit veya eritrosit veya bakteriler, kayganlaştırıcılar, losyonlar, sabunlar ve duş alımıda test ile etkileşime girebileceğinden bunlardan kaçınılması gerekir.

Semen, pozitif test sonucuna neden olabilecek kadar fFN içerebilir. Cinsel ilişki 24 saat boyunca, pozitif fFN sonuçlarına yol açabilir, ama eğer test yapılmış ve negatif çıkmışsa o zaman sonuç geçerlidir.

fFN pamuk uçlu çubuklara ve cama bağlanabilir. Toplama Dakron çubukla yapılmalı ve plastik bir kaba konmalıdır yoksa fFN yanlış negatif sonuç verebilir.

Fetal fibronektin vajinal bir mantar olan Kandida&#8217;veya bağlanabilir. Hastanın vajinal mantar enfeksiyonu varsa sonuç yanlış negatif olabilir.
 
çok guzel olmus bu bılgıler elınıze saglık tecrubelıler hıkayelerını paylaşırlarsa çok ıyı olur benım serklaj atılalı 5 gun oldu bıraz kasık ağrısı dısında sıkıntım yok yarın 18. haftaya gırıcem ınsallah 38 lerı görururuz
 
Kasım Ayı Dünyada "Erken Doğum Farkındalık Ayı" Yazdır e-Posta


Kasım Ayı Dünyada Kasım ayı tüm dünyada, prematurite farkındalık ayı olarak erken doğumun önemi, öncü belirtileri ve engelleme yolları hakkında yoğun olarak eğitim, bilgilendirme yapılarak farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Kasım ayının 17 si de "Dünya Prematurite Günü" olarak ilan edilmiş durumda.

Dünyada her 8 bebekten biri erken doğmakta ve her yıl 15 milyon prematür bebek doğmaktadır. Ne yazık ki bu bebeklerin de 1.1 milyonu kaybedilmektedir. Türkiye'de erken doğum oranı % 12 olup dünya sıralamasında 56. Sırada yer almaktayız. Anne karnındaki ve doğumdan sonraki ilk aydaki (yenidoğan dönemindeki ) kayıpların % 70 inden erken doğum sorumlu. 5 yaşına kadar olan çocuk ölümlerinin % 40'ı yenidoğan döneminde olmaktaki burada 1. Sebep erken doğum, tüm 5 yaş altı ölümlerde de erken doğum 2. olarak yer almaktadır. Cerebral palsylerin ( spastik çocuk ) % 50 sinde, çocukluk çağı körlüklerinin de % 30 undan prematurite sorumludur.

Hem ülkemiz hem de tüm dünya için önemi çok ciddi olan bu problem; erken doğum için risk faktörleri, korunma yolları, tahmin ve tedavi yolları hakkında; halkı, anne adaylarını ve gebeleri bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim ile % 75 oranında azaltılabilmektedir.

2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Ban Ki-moon un bile devreye girdiği "her anne her çocuk" bilinçlendirme projesi ile tüm dünyada konuya ilgi büyüktür ve 30 dan fazla örgüt bu konuda politika yapıcılar ile beraber çalışmaktadır

ERKEN DOĞUM RİSKİ ve TEDAVİSİ

Erken Doğum Nedir?

Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımlamasına göre; 20. gebelik haftasından sonra doğumun ağrıların başlaması, suyun gelmesi ya da başka bir nedenle 37. gebelik haftasından önce gerçekleşmesi "erken doğum" olarak adlandırılır.

Erken Doğumun Görülme Sıklığı

Normal gebelik süreci 37-42 hafta arasındadır. Erken doğumların yaklaşık olarak;
% 50'si ağrıların kendiliğinden başlaması
% 30'u su kesesinin yırtılması sonucu
% 20'si de anne ve fetüse ait nedenler ile hekim tarafından gerekli görülen durumlarda gerçekleşmektedir.

Toplumdaki sıklığı %10-12 arasındadır; ancak erken doğum için yüksek risk oluşturan hasta gruplarında bu oran daha çok yükselmektedir.

Dünyada Her Yıl 15 Milyon Prematüre Bebek Doğuyor

Dünyada her yıl 15 milyon prematüre bebek doğmakta ve bunların 1 milyonu henüz 1 yaşına girmeden kaybedilmektedir. Anne karnındaki bebek ve yeni doğan (ilk 28 gün) dönemindeki tüm ölümlerin %70'i erken doğumlardan kaynaklanmaktadır.

Erken Doğan Bebekleri Bekleyen En Önemli Riskler:
Solunum yetmezliğ ve problemleri
Beyin içi kanamalar
Yeni doğan retinopatisi (körlük )
Zeka ve motor fonksiyon bozuklukları ( serebral palsy vb )
Bağırsak problemleri

Düşük Kilo İle Erken Doğanlar

Çok düşük ağırlıklı yani 750 gramın altındaki bebeklerin yaşama şansları günümüz modern tıp imkanları ile sağlanabilse de; bu grup bebeklerin bir kısmında ileride okul başarısında düşüklük, görsel motor fonksiyon bozuklukları ve çeşitli sosyal uyum sorunlarının ortaya çıkabileceği bilinmelidir. Çocukluk çağındaki nörolojik problemlere baktığımızda bunların % 50'sinden prematür doğumun sorumlu olduğu gözükmektedir.

Erken Doğumun Nedenleri Nelerdir?

Rahim içi ve dışı enfeksiyonlar, çoğul gebelikler, amniyon mayiinin (zarın içindeki sıvı) fazla olması, rahmin yapısal anormallikleri, rahim iç tabakası içindeki kanamalar, genetik faktörler ve doğumu başlatan fizyolojik mekanizmaların erkenden tetiklenmesi erken doğumun başlıca nedenleri arasında sayılabilir.

Erken Doğumda Risk Faktörleri
Anne yaşının 17'nin altında ya da 35'in üzerinde olması
Önceki doğumun erken doğum ile sonuçlanması
Vajinal kanama
Stres
Düşük sosyoekonomik durum
Sigara ve diğer kötü alışkanlıklar
Düşük anne kilosu
Çalışma şartlarının aşırı ağır olması
Gebeliğe eşlik eden iyi kontrol edilmemiş sistemik hastalıklar (Diyabet, kalp, böbrek ve tiroid hastalıkları vb.)
Hamilelikte görülebilen vajinal ve sistemik enfeksiyonlar
Tüp bebek gibi yardımcı üreme teknikleri sonucu oluşan gebelikler

Risk Faktörlerini Tespit Etmek ve Önlem Almak Mümkün

Risk faktörlerinin yani anne kilosu ve yaşının ideal aralıkta tutulması, çalışma şartlarının uygun olması, iki gebelik arası geçen sürenin 1 yıl üzerinde olması, sigara ve diğer kötü alışkanlıklardan uzaklaşılması ve olası erken doğum eyleminin öncü belirtilerinin (Bel-kasık ağrısı,pelvik baskı, vajinal akıntı miktarında artış, su gelmesi, vajinal kanama) hasta tarafından erken fark edilmesi, gebelikte erken doğum açısından önemli olan enfeksiyonların taranması, tedavi edilmesi ve doktora başvurulması ile gerekli önlemleri almak mümkün olabilmektedir.

Bebeğe Sıkıntı Yaratacak Problemler En Aza İndirilmeli

Su kesesi açılan ( erken membran rüptürü ) gebelerde çoklu antibiyotik tedavisi hamilelik sürecini uzatsa da su kesesinin normal olduğu ve kanıtlanmış enfeksiyon olmayan antibiyotik tedavisinin faydadan çok zararı olabilmektedir. Ancak erken doğumun olası vajinal yoldan gerçekleştireleceği durumlarda, Beta streptokok enfeksiyonuna karşı korunma amacıyla antibiyotik uygulanmalıdır. Bebek yaşamına yapılacak en önemli katkılardan biri de doğumun çok yakında olacağı tahmin edilen hastalara "kortikosteroid" denen ilacın uygulanması ile bebekte oluşacak akciğer gelişme yetersizliğine bağlı solunum problemleri, beyin içi kanama ve bağırsak problemlerinin en aza indirilmesini sağlamaktır.

Özellikle son yıllarda geçmişinde erken doğum öyküsü olan gebelerin hamileliliklerinde uygulanan haftalık "progesteron" tedavisinin riski anlamlı derecede azalttığına dair kesin kanıtlar vardır. Son dönemde yapılan araştırmalarda önceden erken doğum öyküsü olmayan hastalarda dahi rahim uzunluğunun kısa olduğu durumlarda vajinal yoldan uygulanan progesterone tedavisinin de erken doğumu azalttığına ait veriler bildirilmiştir. Ancak çoğul gebeliklerde progesteron tedavisinin etkinliği henüz net olarak kanıtlanmamış olup tartışmalıdır.

Son yıllarda gündeme gelen başka bir konu da erken doğuma bağlı gelişecek cerebral palsy'nin azaltılabilmesidir. Bu amaçla 32 haftanın altındaki erken doğumlarda doğum öncesi anneye magnezium sülfat'ın damar yolundan belli protokoller dahilinde verilmesi önerilmektedir.

"Rahim ağzına dikiş atılması erken doğumu engeller mi?

Önceki gebeliği erken doğumla sonuçlanmış ve şimdiki gebelikte ultrasonografik olarak rahim uzunluğunda kısalık saptanmış hastalara rahim ağzına dikiş atılması ile gebelik sonuçları iyileştirilmiştir. Tekrarlayan erken doğum öyküsü olan ve vajinal yoldan rahim ağzına dikiş atılıp başarı sağlanamayan grupta klinik değerlendirme sonrasında, karından kapalı yöntemle ( laparoskopik ve robotik serklaj ) ile etkin tedavi yapılabilmektedir. Sadece rahim uzunluğunun kısalmasına bağlı çoğul gebeliklerde serklaj atılmasının etkinliğine dair net kanıt yoktur.

İlaçların Tedavideki Etkinliği

"Tokolitik" denilen doğum ağrılarını durdurabilen ilaçların kanıtlanmış etkinliği ancak 48 saat içindir. Bu süre de kortikosteroidlerin anneye yapılması, doğum ve yeni doğan ünitesinin organizasyonu için yeterli zamanın kazanılmasına katkıda bulunmaktadır. Tokolitik ilaçların etkinliği hemen hemen birbirine eşittir. Hangi ilacın seçileceği hastanın klinik durumuna ve doktor tercihine bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak bu ilaçların çok uzun süreler kullanılması tavsiye edilmemektedir.

Erken Doğum Önceden Tahmin Edilebilir mi?

Erken doğumun önceden tahmin edilip saptanması zordur. Bunun başlıca nedeni, erken doğumun ilk bulgu ve belirtilerinin normal gebeliklerde de görülebilmesi ve bu nedenle hastaların şikayetlerinin bir kısmının yeterince iyi değerlendirilememesidir. Rahim ağzı (serviks) açıklığının muayene ile değerlendirilmesi, hastanın ağrılarının sıklığı ve süresi, ultrasonografik olarak transvajinal yolla rahim uzunluğunun ölçülmesi, anne kanı ve amniyon sıvısı içindeki birtakım biyokimyasal belirteçler erken doğum tahmininde kullanılan yöntemler arasındadır. Bu yöntemler ile hem erken doğum klinik bulguları tam ortaya çıkmadan erken doğum için yüksek risk grubundaki hastalar saptanabilir, hem de erken doğum eylemi ile başvuran hastaların tanısı ve ileri değerlendirmesi mümkün olabilmektedir.

Erken Doğum İçin Risk Grubundakiler

Özellikle önceki gebelikteki erken doğum ve su kesesinin erkenden açılması gibi öyküsü olan hastalar, gebelikteki rahim içinde veya ciddi vajinal enfeksiyon; çoğul gebelikler, tüp bebek yöntemleri sonrası oluşan gebelikler ile anne karnında fetüslerin sayılarının azaltıldığı hasta grubu (üçüz, dördüz) ve gebeliğe bağlı sistemik hastalığı olanlar ( diyabet, hipertansiyon vb: ) için erken doğum riski taşırlar.

Erken Doğum Tahmin, Tedavi ve Korunma Programı

"Erken doğum tahmin, tedavi ve korunma" programı altında başlatılan program ile özellikle erken doğum için risk taşıyan gebeleri tanımlamak önemli olmaktadır. Bu hasta grubunda gebelik başında ve hatta öncesinde başlatılan takip protokolünde, hastaya bireysel riskin değerlendirildiği periyodik ve sık izlem yöntemi uygulanmaktadır. Bu aşamada hastalar davranışsal, demografik (Yaş, doğum sayısı, önceki gebelik hikayesi, sigara vb.), beslenme, mevcut gebelik ve biyofizik (Rahim ağzı açıklığı ve ultrasonografik diğer bulgular) özelliklerine göre gruplandırılıp değerlendirilmektedir.

Programın Kapsamı Nedir?

Bu yöntemler ve izlem içinde; vajinal ve rahim içi enfeksiyon taraması, biyolojik sıvılar (rahim ağzından fetal fibronektin, IGFBP-1 tayini) anne kanında ve amniyon mayiinde var olan bir takım biyokimyasal belirteçlerin taranması (AFP, CRH, interleukin-6, TNF-&#945:KK66: ve ölçümü,rahim ağzı yetmezliğinde etkili olabilecek genetik faktörlerin araştırılması, genetik servikal ultrasonografi yönteminin daha yaygın olarak kullanılması, hasta eğitimi ve bilgilendirmesi gibi pek çok parametreden yola çıkılmaktadır.

Bir Kadın Risk Faktörü Taşımasa da Erken Doğum Yapabilir mi?

Şu an itibariyle erken doğumun tüm nedenleri maalesef bilinmemektedir. Yüksek risk taşımayan hastalar da erken doğum yapabilmektedirler. Ancak önceki gebeliklerin erken doğumla sonuçlanması ve gebelik izlemi boyunca tetkik, inceleme ve genel sağlık halinin iyi gittiği durumda bu risk çok daha aşağı çekilmektedir.
 
Gebelikte Rahim Uzunluğu Ölçümü Erken Doğum Riskini Belirler Yazdır e-Posta


Gebelikte Rahim Uzunluğu Ölçümü Erken Doğum Riskini Belirler37 -40 hafta kadar süren bir maratondur hamilelik. Bu süreçte anne adaylarını endişelendiren en önemli konulardan biri ise; her anını planladığı hamileliğinde erken doğum riski ile karşı karşıya kalmaktır. Bebeğinizi, kollarınıza daha erken alma düşüncesi size bir an bile güzel gelse de, erken doğum bebeğin sağlığını riske atacak birçok faktörü beraberinde getirmektedir. Bunun için gebelik süresinde, erken doğum riskinin belirlenip buna yönelik tedavi uygulanması gerekmektedir. Femical kadın hastalıkları ve doğum kliniğinden Doç. Dr. Arda Lembet erken doğum ve nasıl engellenebileceği konusunda şu bilgileri verdi.

Birçok bebek erken doğum sebebiyle 1 yaşına girmeden kaybediliyor

Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımlamasına göre 20. gebelik haftasından sonra doğumun ister ağrıların başlaması veya suyun gelmesi isterse de başka bir nedenle 37. gebelik haftasından önce gerçekleşmesi "erken doğum" olarak adlandırılır. Dünyada her yıl 13 milyon "prematür bebek" doğmakta ve bunların 1 milyonu henüz 1 yaşına girmeden kaybedilmektedir. Anne karnındaki bebek ve yeni doğan (ilk 28 gün) dönemindeki tüm ölümlerin %80'i erken doğumlardan kaynaklanmaktadır.

Erken doğumu engellemede yeni yaklaşım

Daha evvel yapılan çalışmalar geçmişinde erken doğum öyküsü bulunan gebelerde cervix (rahim ağzı) uzunluğu ölçümünün erken doğumu tahminde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Rahim uzunluğu ne kadar kısa ise; erken doğum ve rahim içi enfeksiyon ihtimali de o derece artmaktadır. Yakın dönemde uygulamaya giren tedavi yaklaşımlarından biri de geçmişinde erken doğum öyküsü olan hastalara progesteron tedavisi verilmesi ile erken doğumun anlamlı şekilde azaltılmasıdır.

Progesteron tedavisi erken doğum riskini azaltır

Temmuz 2011 de yapılan çok merkezli bir çalışmada görülmektedir ki; geçmişinde erken doğum öyküsü bulunmayan ve risk faktörü olmayan 19-24. gebelik haftasını içeren grupta rahim uzunluğunun kısa ölçüldüğü durumlarda, vajinal yoldan yapılan progesteron tedavisinin erken doğumu anlamlı şekilde azalttığı gözlenmiştir.

Tüm gebeler rahim uzunluğu ölçümü yaptırmalı

Tüm hamilelik süreçlerinde erken doğumu tahmin ve engellemede izlenecek yol rahim uzunluğu ölçümü ile tarama gerçekleştirmektir. Çünkü erken doğuma giren hastaların yarısında geçmişinde bir risk faktörü bulunmamaktadır.

Erken doğumun getireceği olumsuzluklar

Genel gebe popülasyonunda sıklığı %12.5'e varan erken doğum, anne karnındaki ve ilk 28 gündeki bebek kayıplarının % 70' inden sorumludur. Tüm cerebral palsy (beyin felci) % 50'sinden ve çocukluk çağı körlüklerinin % 30'undan erken doğuma bağlıdır. Anne, fetüs sağlığı ve genel toplum üzerine olan etkilerinden dolayı erken doğumu erkenden tanımak, tahmin etmek, engellemeye çalışmak azami derecede önemlidir.

Erken doğan bebekleri bekleyen en önemli riskler
Solunum problemleri
Beyin içi kanamalar
Yeni doğan retinopatisi (körlük)
Zeka ve motor fonksiyon bozuklukları
Bağırsak problemleri

Bir kadın risk faktörü taşımasa da erken doğum yapabilir mi?

Şu an itibariyle erken doğumun tüm nedenleri maalesef bilinmemektedir. Yüksek risk taşımayan hastalar da erken doğum yapabilmektedirler. Ancak önceki gebeliklerin erken doğumla sonlanmaması ve gebelik izlemi boyunca tetkik, inceleme ve genel sağlık halinin iyi gittiği durumda bu risk çok daha aşağı çekilmektedir.
 
çok guzel olmus bu bılgıler elınıze saglık tecrubelıler hıkayelerını paylaşırlarsa çok ıyı olur benım serklaj atılalı 5 gun oldu bıraz kasık ağrısı dısında sıkıntım yok yarın 18. haftaya gırıcem ınsallah 38 lerı görururuz

merhaba nasıl geçiyor günlerin, iyisindir inşallah..
ilaç olarak neler kullanıyorsun?
inşallah hayırlısıyla sağlıkla kucaklarsın bebeğini..
 
$DSC_0036.jpg Ben de burada,başarı sağlanmış olan serklajımı çizdim yol gösterici olması açısından,raporuma göre çizdim sanıyorum mcdonald oluyor
 
ERKEN DOĞUM

Her anne adayının korkulu rüyası erken doğum ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi Anadolu Sağlık Merkezi doktorlarına sorduk. Daha hamile kalmadan önce ve hamilelik başladıktan itibaren yapmanız gerekenleri uzmanlardan öğrenin...

Bebeklerin 9 ay 10 günü anne karnında geçirmesi en ideal durum olsa da, erken doğumlar görülebiliyor. Ve gelişmiş teknoloji ile tıb sayesinde artık daha çok prematüre bebek hayatta kalabilme şansına sahip&#8230; Yine de erken doğan bebekler gelişimlerini tamamlamadan dünyaya geldikleri için birçok sorun da beraberinde geliyor. Bebek ne kadar zamanında doğarsa sorunlar da o kadar azalıyor.

Bebeğin dünyaya hazır olabilmesi için, 40 hafta süren gelişim sürecini anne karnında tamamlaması gerekiyor. Bu nedenle 40 haftadan önce gerçekleşen doğumlar, gebelik haftaları azaldıkça, bebeğin yaşamı ve daha sonraki yıllardaki sağlığı için önemli bir risk oluşturuyor.

ERKEN DOĞUMUN ALT SINIRI NEDİR?
Bu konuda farklı doğum haftaları bildirilmesine karşın, Amerikan Kadın Doğumcular Birliği 20 ile 37. hafta arasında gerçekleşen doğumları "erken doğum" olarak nitelendiriyor. 20. haftadan öncekilere de düşük deniyor. 37. haftanın sonrası ise "miyadında doğum" olarak tanımlanıyor.
37. haftadan önceki doğumların teknik olarak erken doğum olarak adlandırılmasına rağmen, her erken doğumun tehlike içermediğini söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen, "Erken doğumdaki esas risk, bebeğin akciğer gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır&#8221; diyor. &#8220;Bebeğin solunumu ile ilgili riskler, 33. haftadan itibaren azalıyor. 35. haftadan itibaren akciğerlerinin oluşumu çok büyük oranda tamamlandığı için solunum önemli bir sorun teşkil etmiyor ve pratik anlamda rahatlıyoruz. 37. haftadan itibaren gerçekleşen doğumlar bebeğe ait başka risk faktörleri yoksa zamanında doğum gibi değerlendiriliyor."

ERKEN DOĞUMUN NEDENLERİ?
Erken doğum çok çeşitli nedenlerden dolayı meydana gelebiliyor. Bunlar çoğunlukla anneye bağlı nedenler&#8230; Bebeğe bağlı en önemli neden, anne karnındaki gelişim geriliği. Bebekteki birtakım anomaliler ise, gebeliğin daha erken aylarda düşükle sonuçlanmasına neden oluyor.
Öte yandan, bir kez erken doğum yapmış anne adayında bu durumun sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüzde 25-50 arasında.
Geçmiş gebeliklerinde 20 hafta civarında düşük yapmış ya da erken doğum yaşamış kadınlarda, yeni bir erken doğum riskinin 6 kat arttığına dikkat çeken Dr. Birgül Karakoç; "Erken doğumda yaş da önemli bir faktör. Bir kadın 18 yaş altında ya da 40 yaş üzerindeyse risk artıyor, ikinci önemli nokta ırk. Siyahlarda, Latin Amerikalı&#8217;larda risk biraz daha yüksek. Sigara içmek de gebe kadınlarda erken doğum riskini artıyor. Yapılan çalışmalarda günde 10 taneden fazla sigara içen kadınlarda erken doğum yapma ihtimalinin arttığı belirlenmiş. Ayrıca gebe kadının boyunun 150 cm'nin altında, kilosunun 50 kg'nın altında olması da erken doğum için risk oluşturan faktörler. Gizli ya da açık enfeksiyonlar da erken doğumu tetikliyor. İkiz ya da üçüz gebeliklerde, polihidramnioz tanısı konmuş anne adaylarında risk artmıştır" diyor.
Bunların dışında organik nedenlerin de erken doğum riskini artırdığının altını çizen Dr. Karakoç, "Rahim ağzından geçirilmiş bir cerrahi müdahale, rahim ağzının yakılması, dondurulması ya da rahim ağzının bir takım nedenlerden dolayı çıkarılması, servikste doğuştan varolan bozukluklar, annenin gebelik sırasında apandisit, böbrek veya over kist ameliyatı gibi bir takım ameliyatlar geçirmesi, rahim içinde oluşan miyomlar erken doğum riskini artıran faktörlerdir" diye konuşuyor.
Ayrıca annenin diyabet, bağ dokusu hastalıkları, astım, kalp hastalığı, yüksek tansiyon gibi sistemik nedenlere bağlı hastalıklarının bulunması da risk oluşturabiliyor. Bunun dışında rahimde birtakım yapı bozukluklarının, özellikle 20. haftadan sonra olan gebelik kayıplarının da önemli olduğunu ifade eden Dr. Karakoç, "Çift gözlü rahim olması ya da rahmin içinde septum denilen bir duvarın bulunması erken doğuma neden olabilecek faktörler. Bir de gebeliğe bağlı nedenler var. Preeklampsi denilen ve gebelikte ortaya çıkabilen yüksek tansiyonla birlikte giden anne ve bebekte ciddi problemlere neden olabilecek durum da erken doğum nedenidir. Plasentanın erken ayrıldığı abruptio durumlarında da erken doğum daha fazla görülür. Kansızlık da (anemi) erken doğumların, özellikle ülkemizde önemli bir nedenidir" diyor.
Gebelik sırasında yaşanan fizyolojik ve psikolojik stresin de erken doğum riskini artırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Fatih Güçer ise, "Stres erken doğumu başlatan mekanizmalardan biri. Doğum da bir strestir, ama bunun dışında CRH denilen stres hormonunun da erken doğumu başlatan mekanizmalardan olduğu biliniyor. Hem psikolojik hem de fiziksel stres. Ağır kaldırmak, uzun yolculuklar, ani hareketler yapmak gibi&#8230; Çoğul gebeliklerde ve daha evvelden düşük ya da erken doğum yapmış kadınların bir sonraki gebeliklerinde yine böyle bir risk vardır. Ayrıca annenin kan sayımı düşükse bu da riski yükseltir" diyor.

YAŞAMA ŞANSI NEDİR?
Günümüzde 1000 gramın altında dünyaya gelen bebeklerin yaşam şansı, yüzde 85-90'lara ulaşmıştır. 1000-1500 gram arasındaki bebeklerdeki yaşam oranı yüzde 92-95 civarında seyretmektedir. Ancak, bugünkü teknoloji ile 23. haftanın altında gerçekleşen doğumlarda, en gelişmiş ülkelerin ileri teknolojik donanımı ve deneyimi kapsamında bile yaşam şansı yüzde 5-10 oranındadır.

IVF (TÜP) BEBEKLERİNDE RİSK
Yardımcı üreme teknikleriyle elde edilen gebeliklerde gebe kalma oranı çok yüksek olmasına rağmen, eve canlı bebek götürme oranı aynı derecede yüksek değil. Bu kayıpların bir kısmı düşük ya da erken doğum nedeniyle oluyor.
IVF bebeklerinde, erken doğum riski daha mı yüksek?
Op. Dr. Aytuğ Kolankaya, IVF'in erken doğum oranlarını yükseltmediğini söyleyerek şöyle konuşuyor: "Tek bebekleri karşılaştırdığınız zaman böyle bir ayrım yapmak mümkün değil. Tek bebeklerde ister tüp bebek olsun ister normal gebelik, hiçbir fark yok.
IVF bebeklerinde düşük veya bebek kaybetme oranı niye daha yüksek?
Çünkü anne yaşı genellikle daha yüksek. Anne yaşı ilerledikçe düşük riski doğal olarak artıyor. Ayrıca IVF gebeliklerinde çoğul olma riski, spontan gebeliklere göre daha yüksek.
Tüp bebek uygulamalarında yüzde 25'e yakın çoğul gebelik meydana geldiğini ifade eden Dr. Kolankaya; "İkiz gebelikler, tek gebeliklere göre erken doğum yönünden daha riskli. Tek bir gebeliğin canlı doğum onanı yüzde 95, ikiz gebeliğin doğurma oranı yüzde 90, üçüz gebeliklerde bu oran yüzde 67-68'lere iniyor. İkiz gebeliklerin yüzde 50'si, üçüz gebeliklerin ise yüzde 80'i erken doğuyor" diyerek anne adaylarını bilgilendiriyor.

ERKEN DOĞUM NASIL ÖNLENEBİLİR?
Erken doğumun önlenebilmesi için gebelik gerçekleşmeden önlem alınabileceğini söyleyen Dr. Güçer, "En önemlisi gebelikten evvel rahimde herhangi bir anormallik var mı yok mu bunun tespit edilip düzeltilmesi. Gebeliğin başında kan sayımının yapılarak, annenin ağır anemisi varsa, bunun demir takviyesi ile düzeltilmesi. Bunun dışında gebelikte olan patolojik akıntılarda gizli enfeksiyon aramak da erken doğumu önleyecektir. Biz hastalarımıza onları yormayacak, yürüyüş ve egzersiz tavsiye ediyoruz. 20-26. haftalarda rahim ağzı uzunluğuna bakıyoruz. Bu 3.5-4 cm&#8217;in altına indiyse veya hunileşme söz konusuysa, bu hastalar erken doğum riski altında demektir. O zaman bu hastalara rapor verip, dinlenmeye almayı tercih ediyoruz" diyor.
Erken doğumdaki esas risk, bebeğin akciğer gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır. Bebeğin solunumu ile ilgili riskler 33. haftadan itibaren azalır.
Dr. İbrahim Sözen, korunma için, daha önce erken doğum geçirenlere progesteron tedavisi yapılabileceğini belirterek, "2003 yılında New England Journal of Medicine'da yayınlanan bir çalışma sonunda gösterildi ki, daha önceki gebeliklerinde 34. haftadan önce doğum yapmış olan kadınlara haftalık progesteron hormonu enjeksiyonu yapıldığında, bu hormonun verilmediği benzer kadınlara kıyasla, bu kadınlarda erken doğum riskini çok azaltmış oluyoruz. 2004'ten bu yana kabul edilmiş bir tedavi. Daha önceden erken doğum geçirmiş kadınlara öneriyoruz" diyor.

AKCİĞER SORUNLARI
Öte yandan prematüre bebeklerde kalp, böbrek, akciğer sorunlarının görülme sebebi; organ sistemlerinin yeterince gelişmemesidir. Örneğin; akciğerleri oluşmuştur ancak akciğer torbacıklarının sayısı azdır ve havalanmayı sağlayan bu torbacıkların havayla dolup boşalması sağlanamaz. Yaniyaşamsal bir fonksiyon olan soluma bile, bu bebekler için güç bir iştir.

ERKEN DOĞUM NASIL TEŞHİS EDİLİYOR?
Erken doğumu doğru tespit etmek gerektiğine dikkat çeken Dr. İbrahim Sözen şu bilgileri veriyor: "Kadının doğum sancıları başladığında rahimde bir açılma görülmezse bu klasik anlamda erken doğum tarifine uymaz. Klasik erken doğumda hem düzenli kontraksiyonlar (sancılar) olur, hem de servikal (rahimağzı) değişim olur. Yani rahim ağzı açılıp, kısalmaya başlar. Sancıları olan kadınlarda erken doğumun olabilirlik riski fetal fibronektin testi ile belirlenebilir. Son derece hızlı ve kolay bir yöntem olan fetal fibronektin testinde vajenden smear testi yapar gibi bir sürüntü alınır. Eğer sonuç negatif çıkarsa, yani fetal fibronektin yok çıkarsa, o zaman yüzde 95 olasılıkla bu kadın önümüzdeki 14 gün içinde doğuma girmeyecek demektir. Kasılmalar durdurulduğunda güvenle evine gönderilebilir. Sonuç pozitifse, sorun var demektir. Ancak, pozitifin tahmin edici değeri o kadar yüksek değil. Dikkat edilmesi gereken bir gebe, anlamını taşır. Çünkü oradaki tahmin edicilik yüzde 60'larda kalmaktadır."
Özellikle ikiz gebeliklerde gebe kadının rahim ağzı uzunluğunun dikkatle incelenmesi gerektiğinin altını önemle çizen Dr. Aytuğ Kolankaya, "Biz yıllardır bu tür gebelikleri takip ettiğimiz için oldukça tecrübe sahibi olduk. İkiz gebeliklerde mutlaka 20. haftadan itibaren rahim ağzı uzunluğunu ölçmeye başlıyoruz. Çünkü ikiz gebeliklerdeki kaybın en önemli sebebi mekanik faktörler. Yani iki bebeğin rahim içinde yer alması sonucu, yer çekimi ile rahim ağzının açılması. Bu nedenle rahim ağzı uzunluğu bize önümüzdeki dönemlerde yaşanabilecek erken doğum riskini belirlememizi sağlıyor. Genelde Türk kadınlarında rahim ağzı 4 cm civarındadır. Rahim ağzı uzunluğu, 3 cm'nin altına indiğinde oldukça riskli olduğunu, 2,5 cm altında ise erken doğum riskinin neredeyse kaçınılmaz hale geldiğini görüyoruz" diyor.
Bu sonuçlar elde edildiğinde tedavi olarak mutlaka rahim ağzına dikiş konulması gerektiğini ifade eden Dr. Kolankaya, "Su kesesi açılmadan, sancılar olmadan sadece bir mekanik açılma söz konusu ise bu dikişler faydalı oluyor. Sancılar varsa, sancıları da ilaç tedavisiyle hastaneye yatırarak tedavi edebiliyoruz. Ama su kesesi açılmışsa, özellikle ikizlerde önde gelen bebeğin su kesesi açılmışsa doğumun gerçekleşmesi birkaç haftayı geçmiyor" diye konuşuyor.
Belli tetkiklerle hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğu tesbit edilebiliyor.

ZİHİNSEL SORUNLAR OLUR MU?
Prematüre doğumlarda solunum sistemi ile birlikte; beyindeki sinir hücreleri ve nefesi düzenleyen merkez, gözlerdeki retina tabakası, sindirim ve bağışıklık sistemi gibi hemen hemen hiçbir sistem tam olarak olgunlaşmamıştır. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yapılan tedaviler ve dışardan verilen destek ile gelişim sürecinde bu organların gelişimi amaçlanır. Ancak bu bakım, mutlaka tam teşekküllü bir hastanede sağlanmalıdır.

ERKEN DOĞUM TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
"Erken doğumun önlenmesinde ve tedavisinde hastanın şikayetlerinin dinlenmesi çok önemlidir" diyen Dr. Handan Namlı Gürpınar şöyle konuşuyor: &#8220;Hastanın belirtilerinin tam değerlendirilmesi yapılarak hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğunu tesbit etmek mümkün. Erken doğum tedavisinin başarısının yüzde 80-90'ı koruyucu hekimlik yapmaya dayanıyor. Bu nedenle, özellikle çoğul gebeliği olanların düzenli periyodlarla değerlendirilmesi, semptomlar yönünden bilgilendirilmesi ve ultrason muyeneleri sırasında 18. haftadan sonra vaginal ultrasonla rahim ağzı uzunluğunun ölçülmesi, riskli olanlarda belli aralıklarla ölçümlerin tekrarlanması gerekirse; rahim ağzına dikiş (servikal serklaj), yatak istirahati, hiadrasyon ya da ağrıları önleyici ilaç tedavilerinin yapılması gerekir."
Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Akbay, erken doğumun tedavisinde değişik yaklaşım şekillerinin mevcut olduğunu söylüyor. 28. ve 34. hafta arasında erken doğum tehtidi olduğu zaman, bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşması için 24 saat arayla iki enjeksiyon kortizon iğnesi yapıldığını ifade eden Dr. Akbay; "Bu kortizonun özelliği bebeğe geçerek bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşmasını sağlamak. Eğer gerçek bir erken doğumsa, genellikle bunu ilaçlarla durdurmak mümkün olmuyor. Ancak elimizdeki ilaçlarla doğum olayını, erken doğum sancılarının başlamasından itibaren 48 saat kadar geciktirebiliyoruz. Böylece bebeğe en az iki gün kazandırıyoruz. Çünkü kazanılan her gün erken doğum için kardır. En yaygın kullanılan ilaçlardan biri damar yoluyla verilen magnezyum. Bu tedavilerin çoğu hasta hastanede yatırılarak yapılıyor." diyor.
Dr. Akbay, erken doğum riski olan kadına yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: "Önce yatak istirahati veriyoruz. Beraberinde pelvik istirahat dediğimiz cinsel ilişki kısıtlaması yapıyoruz. Rahim ağzında bir açılma 3 cm'nin üzerindeyse ilaçla tedaviye başlıyoruz. Bazı erken sancılarda rahim ağzında açılma olmuyorsa, hastaya evde istirahat ve bol su içmelerini öneriyoruz. Çünkü susuz kalmak da erken doğum sancılarına neden olabilir. Eğer 33-34. gebelik haftasındaysa, böyle yapılabilir. Daha ileri vakalarda, hastanın daha sık sancısı varsa, rahim ağzında belirgin bir açıklık söz konusuysa erken gebelik haftalarında onları tercihen hastaneye yatırarak tedavi ediyoruz. Tedavi olarak yine yatak istirahati, damardan sıvı ve ilaç tedavisi veriyoruz, ilaçla tedavide magnezyum ve bir de ağızdan alınan kalsiyum kanal blokerleri veriyoruz. Bunlar düz kasları gevşeten ilaçlardır. Bunların çoğu bebeğe yan etkisi olmayan ama yan etkisini annede gösteren ilaçlar. En sık etkisi ateş basması ve bulantıdır. Uzun süre verilip de hastanın vücudunda birikirse, ilk etapta hasta gevşer, düz kaslarındaki gevşeme solunum kaslarını da etkilediği zaman hasta solunum sıkıntısı çekmeye başlar. İdrar miktarında azalmaya neden olur. Akciğerlerde su birikebilir, bazen bu da sıkıntı yaratabilir. Solunum sıkıntısı geliştiyse hemen magnezyum durdurulup, kalsiyum verilir ve oksijen tedavisine geçilir, idrar söktürücü verilir. Bu yüzden erken doğumun tedavisi bıçak sırtında yürür gibidir. Fazlası da zararlı, azı da tedavi etmez. Eğer hastanın sistit vajinit gibi enfeksiyonu varsa, mutlaka onlar antibiyotikle tedavi edilmelidir."
Sigara, kansızlık, düşük kilo ve çoğal gebelik gibi faktörler erken doğum riskini artırıyor.

İKİZLERDE ORAN ARTAR MI?
İkiz bebeklerin yüzde 80'i 'sınırda prematüre bebek' olarak; üçüz bebeklerin yüzde 100'ü 'prematüre bebek' olarak doğup; bu oranın yarısı 'prematüre bebek' yarısı 'sınırda prematüre bebek' olarak dünyaya gelmektedir. 34. haftanın altında doğan bebekler, solunum, beslenme, dolaşım ve enfeksiyon riski gibi problemler yaşayabilir. 30. hafta ya da 1000 gramın altında doğan bebekler için özel bir bakım gerekir. Bu bebekler, ağır beyin kanaması ile prematüreliğe özgü bir göz hastalığı nedeniyle körlük ve sağırlık riski taşıyabilir.

ERKEN DOĞUM NİYE ÖNEMLİ?
Dr. Ayşe Sokullu bu soruyu söyle yanıtlıyor: "Doğması gereken zamandan daha erken dünyaya gelen bebek hangi sorunlarla karşılaşıyor, sorusuna arayacak olursak 1,5-2 kilogramın altındaki bebekleri öncelikle solunum sorunları bekliyor. Çünkü akciğer gelişimi 28. haftadan sonra başlar, 32. haftadan sonra iyice olgunlaşır . 32. haftanın altında doğmuş bebeklerde solunum sorunu olma ihtimali yüksektir ve solunum cihazına bağlanmaları gerekebilir. Solunum cihazı bebeğin burnundan ya da ağzından takılan bir tüp aracılığı ile basınçlı hava ve oksijen verebilen bir cihazdır. Hayati bir destek sağlamakla beraber küçük prematürelerde ciddi stres kaynağı da olabilir. Yoğun bakım koşulları sağlandıktan sonra, tedavinin komplikasyonları ve prematüreliğin komplikasyonları birlikte gider. Solunum cihazlarının olası komplikasyonları dışında damardan verilen birtakım beslenme sıvılarının metabolik etkileri ve enfeksiyon riski ortaya çıkabilir. Bu aşamada doğru yaklaşımlar ve deneyim büyük önem taşır."
Dr. Cihan Berkarda, erken doğumda bebeğin karşılaşabileceği problemleri şöyle sıralıyor: "Eğer anatomik bir bozukluğu yoksa ve bebek anne karnında su eksikliğine bağlı, pozisyonel, ortopedik sorunlar olmadan sağlıklı doğmuşsa, uzun vadede kronik akciğer problemleri olabilir. Oksijen tedavisine bağlı körlüğe kadar gidebilen retina problemleri olabilir. Gerek tedavilere, gerekse gelişim bozukluklarına bağlı işitme problemleri olabilir. Nörolojik problemler de, yenidoğanı bekleyen risklerden biridir. Çünkü prematüre bebeklerin beyin kanaması veya beyinde oksjien hasarına veya oksijensizlik hasarına bağlı birtakım gelişme bozuklukları olabilir. Beyin dokusu kendini yenilemeyen bir doku olduğu için uzun vadede de, öğrenme bozukluklarından, hareket kusurlarına kadar giden geniş bir yelpazede sorunlar ortaya çıkabilir."
Erken doğum riskine karşı kadın hastalıkları-doğum uzmanları ve yenidoğan yoğun bakım ünitesinin birlikte çalışması gerektiğine dikkat çeken Dr. Sokullu; "Doğum ekibi bize bir erken doğum haberi verdiği andan itibaren, biz de gereken hazırlıkları yapıyoruz. Bebeğin ilk birkaç saati çok önemli. Doğduğunda ehil ellerde olması gerekiyor. Hemen tüpünün takılması, hemen solunum cihazına bağlanması ve bütün bunlar yapılırken hırpalanmaması gerekiyor. Bebek üzerinde gereksiz denemeler yapılmaması, prematüre bebekler üzerinde eğitim yapılmaması gerekiyor. Bizim hastanemizde en kötü durumdaki bebeğe en kıdemli hemşire bakar" diyor.

Preeklampsi'ye karşı multivitamin
Gebelik öncesi multivitamin kullanımı özellikle zayıf kadınlarda (vücut kitle indeksi 35kg/rrf'den az olanlar) preeklampsi gelişimi riskini azaltıyor. Preeklampsi olarak adlandırılan tablo; yüksek tansiyon, proteinüri, ödem ile seyreden ve gebelikte hem annenin hem de çocuğun gelişimini olumsuz olarak etkileyebilecek bir hastalık. Pensilvanya'da yapılan bir çalışmaya göre gebelikten 6 ay önce başlanan, haftada en az bir kez ve gebeliğin ilk 3 ayı boyunca düzenli multivitamin kullananlarda preeklampsi riski yüzde 71 oranında azalıyor. Gebelikten önce normal kilosunun üzerinde olanlarda (vücut kitle indeksi 25kg./nf'den fazla olanlar) ise multivitamin kullanımının preeklampsiye etkisi yok.

"Konizasyon" erken doğum riskini artırıyor
Rahimağzı kanserlerinin öncü lezyonlarının tedavisi için yapılan konizasyon işleminin erken doğum riskini artırdığı ortaya kondu. Avusturya Graz Üniversitesi'nde yapılan araştırmada konizasyon yapılmış ve yapılmamış iki grup kadının doğumları incelendi. Konizasyon yapılmış olan grupta erken doğum riskinin artmış olduğu ve bebeklerin doğum ağırlıklarının daha az olduğu belirlendi. Araştırma sonunda, "Konizasyon işlemi hayat kurtarıcı ve çok önemli bir işlem olmakla beraber; endikasyon olarak çok dikkatli olunmalı ve olası riskler hasta ile paylaşılmalıdır" görüşü dile getirildi.

Düşük riskinde baba yaşının etkisi
20. gebelik haftasından önce olan gebelik kayıpları düşük alarak adlandırılıyor. Bugüne kadar anneye bağlı nedenlerle ilgili bir çok araştırma yapılmasına karşın, baba faktörüyle ilgili araştırmalar sınırlı sayıdaydı. Spontan düşüklerde baba yaşının etkisini araştıran bilimadamları 1506 spontan düşük yapmış hasta ile, 12359 normal zamanında canlı
doğum yapmış hastanın datalarını karşılaştırdı. Sonuç olarak anne yaşı ve diğer faktörlerden bağımsız olarak, ilerlemiş baba yaşının spontan düşüklerde belirgin olarak etkili olduğu ortaya çıktı.
bende çok stres yapmıştım hamileyken :)
 
22 haftalıkken tamamen tesadüfi olarak doktora kontrole gittiğimiz anda erken doğum yapmak üzere olduğumu farketti doktorum. Biz hangi gün falan derken, ne hangi günü hemen serkalj yapılmalı yoksa bebeği kaybedeceksiniz dedi.

Acil serklaj oldum, 3 gün sonra enfeksiyon da yoktu taburcu oldum. Bir hafta sonra kasılmalar hissettim, doktorum tatildeydi yerine bakan başka bir doktor " enfeksiyonunuz var, bu şekilde keşke hastanede yatıp çıkmasaydınız" dedi.

Yaklaşık bir haftadır hastanede yatıyorum. Sürekli yattığım için gaz ve kabızlık da cabası. Çok zor günler geçiriyoruz eşimle :KK43:

Ağır ilaçlar falan derken crp(enfeksiyon) değerim 35 düştü ama maalesef bugün kahvaltı yaparken aniden sıvı aktı ve üç keredir akmaya devam ediyor. Doktor en geç yarın alacağız dedi ve yıkıldık. Eşimşe ben birbirimize belli etmiyoruz ama bitik durumdayız. Amniyo sıvısı yeniden dolmaz mı acaba. Lütfen bilen birileri bana cevap yazsın.
 
X