aöf ingilizce4 özeti 7,8,9.üniteler

GzdBky

o9.o9.o9
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2012
2.010
32
ENGLISH 4- UNIT 7

RELATIVE CLAUSES ( SIFAT CÜMLECİKLERİ)

Bu cümleler iki ve daha fazla cümleyi birbirine bağlar.)
Who (Kim) : İnsanlarla (person)
Whom (kimi/kime/kimden): Farklı öznelerle (different sub.)
Whose (Kimin): Kişilik-iyelik zamirleriyle ( perso. Pron.)
When (Ne zaman) : Zaman (time)
Why (Neden): Sebep-Nedenler (Reason)
That/Which : Şeyler, HAYVANLAR (THİNGS, ANİMALS)
Örnek cümleler
Who (Person: İnsan/ Kişi)
- She is the girl. She lives in N.Y. (O BİR KIZ. O N.Y’DE YAŞAR.)
She is the girl who lives in New York (O New York’da yaşayan bir kızdır.)
- They are my students. They want to learn English. (Onlar benim öğrencilerim. Onlar
İngilizce öğrenmek istiyor.)
Thet are my students who want to learn english.(Onlar benim İngilizce öğrenmek isteyen
öğrencilerim.)
- My teacher has been living here. She is very modern(Öğretmenim burada yaşıyor. O çok
modern.)
My teacher who is very modern has been living here. ( Benim modern olan öğretmenim
burada yaşamaktadır.)
P.S: “Who” özneden sonra geldi, çünkü biz “here”’ı değil, öğretmeni belirtiyoruz. Eğer “here”’ı
belirtseydik o zaman “which/that” kullanırdık.
Whom (different subject: Farklı bir özne) [Fiile Göre]
- This is my neighbour. I like her a lot. (Bu benim komşum. Onu çok severim.)
This is my neighbour whom I like a lot. (Bu benim çok sevdiğim komşumdur.)
- She is our new headmaster. We have just met her. (O bizim yeni müdürümüz. Onunla yeni
tanıştık.)
She is our new headmaster whom we have just met. (Yeni tanıştığımız bizim yeni
müdürümüz.)
P.S: Dikkat edilirse bir cümle de iki farklı özneden bahsedecek isek “whom” kullanırız. Aslında who
kullanabiliriz ama en doğrusu-ve sınavlarda sorduklarında- “whom” cevabı en doğrusu olacaktır. Bir
fark daha var. Bu tarz “whom” cümleleri kurarken iki cümleyi birleştirdiğimizde kullandığımız whom
sıfatını eklemeyebiliriz de ama bu sadece “whom” için geçerlidir, diğerleri için geçerli değildir.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Whose (Possessive pronoun: Kişilik, iyelik zamirleriyle[my, her, his…vs.)
- She is my teacher. Her car is yellow. (O benim öğretmenim. Onun arabası sarı.)
She is my teacher whose car is yellow. (Arabası sarı olan benim öğretmenim.)
- These are my parents whose house is in Ereğli. (Ereğli’de evleri olan benim annem babam.)
P.S: Sınavda, boşluktan sonra isim varsa oraya muhakkak “whose” gelir. Çünkü muhakkak “benim,
onun” gibi bir şey gelecektir.(…. Car is yellow’da car isimdir ve doğal olarak whose geliyor.)
Where (Place: Yer)
- This is the city. I like it a lot.
This is the city where I like a lot. (Benim sevdiğim şehir.)
- This is my school. I finished my primary eduction.
This my school where finished my primary eduction. (İlkokulu bitirdiğim okul burası.)
P.S: Cümlelerde de gördüğünüz gibi eğer belirttiğiniz şey bir “yer-mekan” ise o zaman “where”
kullanılır. Ayrıca burada belirtmeliyim ki bu sıfat dahil tüm sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat
ettiyseniz ikinci cümlede ki özneler sıfat cümleciklerine eklenmiyor. Bunun nedeni zaten iki cümlenin
birleştirilmiş ve cümleyi kurarken ikinci kez aynı özneyi belirtmenin manasının olmaması.
When (Time: Zaman)
- March is the month. I was born in that month.
March is the month when I was born. (Benim doğduğum ay Mart ayı.)
- 5 o’clock is the time. I met him at the time.
5 o’clock is the time when ı met him. (Onunla tanıştığım zaman saat 5)
- This is the year when my father come to İstanbul. (Babamın İstanbula geldiği yıl.)
P.S: Herhangi bir zamanı belirttiğimizde kullanacağımız sıfat “when” olacak. Bu bir tarih olur, saat
olur… Sıfat cümleciklerinde kullandığınız zaman dilimi tamamen sizin neyden ve ne zamandan
bahsettiğinize göre değişir, sabit değildir.
Why (reason: Neden/sebep)
- This is the reason why I love you. (Seni sevmemin nedeni bu.)
P.S.: Bir cümlede “neden/sebep” belirtiyorsanız “why” kullanılır. Aslında işin en güzel ipucu “reason”
gördüğünüz yere “why” ekleyin. :KK66:
How (+to V1 )
- I don’t know how to use this iron. (Ütüyü nasıl kullanacağımı bilmiyorum.)
P.S: Görüldüğü üzere “nasıl” ile ilgili bir cümle kurarken “how” yanında “to” ve fiilin 1.hali kullanılır.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
Which/that (things/animals)
- The table is very sensetive. The table has very thin legs.
The table is very sensetive which/that has very thin legs. (İnce bacakları olan masa çok
hassas.)
- I want to sit on the table. The table is at corner.
I want to sit on the table which/that is at the corner. (Köşedeki masaya oturmak istiyorum.)
- The cat which/that my sister likes much is my friend’s cat. (Ablamın sevdiği kedi arkadaşımın
kendisi.)
- The dimond which/that we are looking for is very valuable. (Aradığımız elmas çok
değerlidir.)
P.S: Which/that görüldüğü gibi “şeyler” veya “hayvanlar” betimlenirken kullanılır. Cümleyi kurarken
which ya da that kullanabilirsiniz, ikisi de aynı manayı verecektir. Ama ikisi aynı anda elbette
kullanılmaz, örnekler sadece ikisini de kullanabileceğinizi göstermek için bu şekilde verilmiştir.
Unutmayın sıfat cümlecikleri kurulurken dikkat etmeniz gereken nokta, cümlede neyi
betimlediğinizdir; “bir özne, bir nesne, bir yer, bir zaman….” Buna karar verdikten sonra cümlenizi
rahat kurarsınız.
PHRASAL VERBS (İki sözcüklü fiiler)
Zarf (adverbial partical) ya da edat (preposition) ile birlikte kullanılır.
İngilizce’de en çok kullanılan iki sözcüklü fiiler (phrasal verbs)
Account for (Açıklamak, hesabını vermek)
Can you account for why our team lost? (Takımımızın neden kaybettiğini açıklayabilir misin?)
Act for (birinin yerine bakmak, temsil etmek)
As the manager is ill, I am asking Tom to act for him. (Müdür hasta olduğu için Tom’dan
onun yerine bakmasını isteyeceğim. )
Agree on (üzerinde anlaşmaya varmak, karar vermek)
We’ve agreed on Italy for our holiday next month. (Önümüzdeki ay yapacağımız tatili
İtalya’da yapmaya karar verdik.)
Allow for (Göz önüne almak, hesaba katmak)
We have to allow fort he child’s age. (Çocuğun yaşını göz önüne almak zorundayız.)
Ask for (istemek)
The bus driver are asking for another increase in pay(Otobüs şoförleri ücretlerine bir zam
daha istiyorlar.)
Back up (desteklemek)
We need further facts to back up our statements. (Söylediklerimizi destekleyecek daha fazla
gerçeğe ihtiyacımız var.)
AÖF KİTABI
Grow up (büyümek(yaşça))
Steve and Anna grew up in the same town. (steve ve anna aynı şehirde büyüdüler.)
Get along (geçinmek [iyi], uyuşmak)
They got along well…. (Onlar iyi geçindiler… )
Go out (çıkmak[ilişki anlamında], dışarı çıkmak)
… and started going out together. (… ve çıkmaya başladılar.)
Go away (gitmek)
Anna went away to college. (Anna üniversiteye gitti.)
Fly back (geri uçmak [helikopter, uçak..vb.])
Anna flew back home once a month. (Anna ayda bir kez eve geri geldi/uçtu.)
Work out (çözmek, halletmek, istenilen sonucu vermek)
Things didn’t work out, … (İşler yolunda gitmedi… )
Break up (ayrılmak)
…, so they decided to break up.(…, Bu yüzden/nedenle/böylece ayrılmaya karar verdiler.)
Go back (geri gitmek, geri dönmek)
You should never go back to someone you have broken up with. (Ayrıldığın birine asla geri
dönmemelisin.)
Settle down (yerleşmek, oturmak(aynı evde))
1) It’s good to date a lot of different people before you settle down with e person. (Biriyle
yaşamadan önce birçok farklı kişiyle çıkmak/buluşmak iyi.)
2) Ayça and Ewan decided to settle down in Antalya. (Ayça ve Ewan Antalya’da oturmaya
karar verdiler. :KK70:)
Sign up (kaydolmak, yazılmak)
İf you want to meet someone, it’s good idea to sign up for a class. (Eğer yeni birileri ile
tanışmak istiyorsan, bir sınıfa yazılmak iyi bir fikir.)
Notice (dikkat, uyarı, bilgi)!!!!!!!!!!!!!!
1- Steve and Anna got along well.
Steve got along with Anna (Steve Anna ile iyi geçiniyordu.)
2- Steve and Anna went out together.
Anna went out with Steve (Anna Steve ile dışarı çıktı.)
P.S: NOTICE kısmında cümleyi iki şekilde nasıl kurabileceğinizi gösterdik. İki örnek cümlede de
gördüğünüz üzere cümleleri 1. Ve 2. Şekillerde ki gibi kurabilirsiniz.
CONVERSATION STRATAGY (Konuşma Taktikleri)
- I guess : Sanırım - I think: Bence
- Probably: Muhtemelen -Maybe: Belki
- Kind of/Sort of: Teklifsiz dilde sort of ve kind of ifadeleri, “biraz, eh işte, onun gibi bir şey,
sayılır, yani” anlamlarında kullanılır.
- A little: Biraz -a (little) bit: Bir nebze, biraz daha
- Just: Sadece, az önce -in a way: Bir bakıma, bir şekilde
He’s probably just tired: O muhtemelen sadece yoruldu.
I guess he’s kind of disorganized: Sanırım o biraz düzensiz.
I think she is not happy: Sanırım o mutlu değil.
Ayça MUTLUCAN
http://aofburosu.blogspot.com
That’s true. I guess he’s sort of stressed out: Doğru. Sanırım o gergin sayılır, biraz gergin.
Maybe she’s just shy: Belki sadece utangaçtır.
Yeah. I guess making friends is hard in a way: Evet. Sanırım arkadaş yapmak bir şekilde zor.
Actually, the woman is a bit more friendly: Aslında, kadın biraz daha fazla arkadaş canlısı.
THOUGH: Zıt bir fikir söylediğinizde kullanırsınız.
- I spend most of my time at work. (İşimde çok fazla zaman harcadım.)
You shouldn’t spend much time on work, though. (İşinde çok fazla zaman harcamamalıydın,
gerçi…vs.)
Both- Neither
1- * I love science fiction.
- Really? We are both fan of science fiction.
Kurgu filmlerini seviyorum. Gerçekten mi? İkimizde kurgu film hayranıyız.
P.S: BOTH “her ikisi” anlamında kullanılır ama sadece olumlu cümlelerde. Both of us, both of you..vs.
- Both of us like going to move (Her ikimiz de filme gitmeyi seviyoruz.)
2- Neither of them are not good at Math. (Her ikisi de matematikte iyi değil.)
P.S: NEITHER aynı “both” gibi “her ikisi” anlamında kullanılır ama olumsuz bir cümlede. Örnekte
gördüğünüz gibi “are not good” diyerek iyi olmadıkları belirtilmiş ve böylece olumsuz bir cümle
kurulmuştur. Bu yüzden de “neither” kullanılmıştır. Eğer olumlu bir cümle olsa idi o zaman “Both of
them are good at math” olurdu.
ENGLISH 4- UNIT 8
Durumlar ve olaylarla ilgili dilekler ve hayaller(Wishes and imaginary situations or events).
Wishes fort he present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili dilekler):
Wish + past form of verb ( V2) …
I wish I had more free time (Keşke daha fazla boş zamanım olsaydı.).
I wish I weren’t so busy with my work( İşimde çok fazla meşgul olmamayı isterdim.).
We wish we could afford to move (Taşınmaya gücümüzün yetmesini isterdik. )
She wishes she didin’t live so far away (Çok uzakta yaşamamayı dilerdi.)
- P.S: WISH, olmasını dilediğimiz durumlarla ilgili cümle kurmak istediğimizde kullandığımız bir
fiildir. Olmasını istediğiniz ama şu an olmamış olan isteklerinizi, arzularınızı “wish” ile dile
getirirsiniz. Cümle kurarken, gördüğünüz gibi wish ve fiilin 2’ci halini yani geçmiş zaman fiilini
kullanırız.
Imaginary situations or events in the present of future(Günümüz ve gelecekle ilgili hayaller):
If + past time of verb (V2)… would (could) + verb
If I had more free time, I’d / I would go kayaking( Eğer daha fazla boş zamanım olsaydı, tekne
kayağına giderdim).
If I were less busy, I could go away on the weekends (Eğer az meşgul olsaydım, haftasonları dışarı
çıkardım.)
If we could afford to move, we wouldn’t live in this tiny place( Eğer taşınacak gücümüz olsaydı, bu
küçük yerde yaşamazdık. ).
If she lived closer, she’d / she would be able to help out (Eğer daha yakında yaşasaydı, Onun yardım
etmesi mümkün olurdu. )
- P.S: Şartlı cümle kuruyoruz. “ıf” şartlı cümledir. “Eğer ….. saydı” şeklinde bir manası vardır.
“Would” ise birçok manada kullanılsa da burada olmasını hayal ettiğiniz şeyleri belirtmek için
kullanırız. WISH’den farklı olarak daha çok hayal edilen ama olma olasılığı çok düşük olan
şeyleri belirtmekte de kullanılırız. “Çok param olsaydı, şunu bunu alırdım.” Gibi bir cümle.
Would dışında could’da kullanılabilir. İkisi de aynı manayı verecektir.
+ I wish I had more money. If I earned more, I could have my own apartment, and I wouldn’t have to
live with my parents. (Keşke daha fazla param olsaydı. Eğer daha fazla para kazansaydım, kendi
apartmanım olurdu ve ailemle birlikte yaşamazdım.)
Durumlar ve olaylarla ilgili hayaller hakkında soru sorma(Asking about imaginary situations or
events).
- What would you do if you broke a friend’s camera? (Eğer arkadaşının kamerasını kırarsan ne
yaparsın? )
I would apologize for breaking it (Kırdığım için af dilerim).
I ‘d pay for the repairs (Tamir parasını öderim.)
I wouldn’t say anything about it (Hakkında hiçbir şey söylemem.)
- Would you pay for a new one? (Yeni bir tanesi için ödeme yapar mısın? )
Yes, I would. (Evet, yaparım.)
No, I wouldn’t (Hayır, ödemem.)
Remind me about it (Bu konuyu bana hatırlat).
Where’s Aysel? I hope she didin’t forget about our party. (Aysel nerede? Umarım
partimizi unutmadı.)
I know. Let’s call her and remind her about it( Biliyorum. Hadi onu arayalım ve bunu
hatırlatalım.)
Ask for: İstemek
Borrow from: Ödün almak
Lend to: Ödünç
ENGLISH 4- UNIT 9
Bu ünitede soru sorma şekillerini göstereceğiz. Özellikle de soru içinde soru veya cümleler
için sorumsuz cümleler gibi cümleler. “Sorun nedir biliyor musun?” ya da “Sorun nedir
bilmiyorum.” Gibi cümle ve soru kurmalar.
Direct Questions: Doğrudan sorular
What is the problem? Sorun nedir?
Which site did you use? Hangi siteyi kullandın?
What should we do? Ne yapmalıyız?
Why is it doing that? Bunu niye yapıyor?
Is the battery charged? Pil şarj edildi mi?
Questions within questions: Sorular içinde sorular
Do you know what the problem is? Sorun nedir biliyor musun?
Can you remember which site you used? Hangi siteyi kullandığını hatırlayabiliyor musun?
Do you know what we should do? Ne yapmamız gerektiğini biliyor musun?
Do you have any idea why it’s doing that? Bunu niye yapıyor herhangi bir fikrin var mı?
Do you know if* the battery is charged? Pil şarj edilip edilmediğini biliyor musun?
Questions within statements: İfadeler içinde sorular
I don’t know what the problem is. Sorun nedir bilmiyorum.
I have no idea which site I used. Hangi siteyi kullandığım hakkında hiçbir fikrim yok.
I know what we should do. Ne yapmamız gerektiğini biliyorum.
I have no idea why it’s doing that. Bunu niye yaptığı konusunda hiçbir fikrim yok.
I wonder if* battery is charged. Pilin şarj olup olmadığını merak ediyorum.
NOTICE!
What is the problem? Do you know what problem is?
Use if for yes-no questions. (evet-hayır soruları için “if” kullanın.)
Separable phrasal verbs; how to, where to, what to
Bu bölümde ayrılabilir pharasal fiilleri göreceğiz.
Separable(ayrılabilir) pharasal verbs with objeckts(nesneler)
HOW DO YOU turn on the DVD players? / turn the DVD player on?/ turn it on(NOT turn on it?) ?
EXAMPLES(Örnekler): Plug in(prize/fişini takmak), Turn on (açmak), Turn off(kapatmak), Turn
up(sesini açmak/yükseltmek), turn down(sesini azaltmak/kısmak), Hook it up(bağlamak), Pick it
up(toplamak), Put it down(Yere bırakmak/indirmek), Print it out(Çıktı almak[yazıcıdan), Put them on
(Onları takmak), Take them off(Onları çıkartmak), Throw it away(çöpe atmak), Take it
apart(Parçalarına ayırmak), Look it up(sözlükte vs. aramak),.
Question Word(Soru kelimesi) + to + verb (fiil)
Let me show you what to do. (İzin ver ne yapacağını göstereyim.)
Can you Show me how to turn it on? (Bana nasıl açılacağını gösterebilir misin?)
Do you know where to plug it in? (Bunun nereye fişe takılacağını biliyor musun?)
P.S: Görüldüğü üzere phrasal verbs yani ikili fiillerin kullanım şeklini gördük ki 7.ünitede de bu
konulara biraz değinmiştik. İlkinde doğrudan nesneler ile ayrılabilir ikili fiilleri kullandık ki ilk olarak
“how, what, where” gibi soru kalıpları ile başlamakta ve sonrasında phrasal verbs kullanılmakta;en
sonuna da nesneler getirilmekte. İkincisinde ise pharasal verbs soru kalıbı ile birlikte kullanıdı.
“where/how,what” dan sonra gelen “to” ve en sona gelen bir “pharasal verb” görüyoruz. Formül en
başta gösterilmekte zaten. Kafanıza iyice yerleşmesi açısında kitabınızdaki alıştırmaları yapmanız
yerinde olacaktır.
I KNOW WHAT YOU MEAN, BUT…. (Ne demek istediğini biliyorum, ama… )
Jacob: Are you on the internet again? (Gene internette misin? )
Greg: Yeah. I’m in a great chat room. It’s cool way to meet people.(Evet. Büyük bir sohbet
odasındayım. Bu, insanlarla tanışmak için harika bir yol.)
Jacob: I don’t know. You don’t really know who you’re talking to. I mean, it’s not like to someone in
person. You know? (Bilmiyorum. Gerçekte kiminle konuştuğunu bilmiyorsun. Demek istediğim,
gerçek bir kişi gibi değil. Biliyorsun?)
Greg: That’s true. You can stiil talk about interesting stuff, though. You know what ı mean? (Doğru.
Yine de hala ilginç şeyler hakkında konuşabilirsin, gerçi. Ne demek istediğimi biliyorsun?)
Jacob: Well, I’m not sure. Don’t you think it’s more fun to talk to people, you know, face to face?
(Şey, emin değilim. İnsanlarla konuşmanın daha eğlenceli olduğunu düşünmüyor musun? Biliyorsun,
yüz yüze?)
Greg: I know what you mean, but it’s not so easy to find people with the same interests. (Ne demek
istediğini biliyorum ama aynı/benzer ilgi alanına sahip insanları bulmak kolay değil.)
Jacob: Well, maybe.On the other hand, if you spent less time in chat rooms, you might find there are
some interesting people around here. You know what I’m saying? (Şey, belki. Diğer taraftan, eğer
sohbet odalarında daha az zaman harcar isen, etrafında ilginç insanlar bulabilirsin. Ne söylemeye
çalıştığımı biliyor musun? )
VİZE ÜNİTE SONU

Pay for: ödemek
Think about: hakkında düşünmek
Worry about: endişe etmek
Talk to: konuşmak
Buy for: satın almak
You might want it: Bunu isteyebilirsin.
 
Son düzenleme:
Gözdecim yıllardır görmediğim arkadaşıma kavuşmuş gibi oldum bu özetleri görünce :KK9:

Nasıl ulaştın ? Kurs mu verdi ?

Çok sağol kuzum :KK16:
 
gözdecim ellerne sağlık :)

buarada ben çeko aöf sayfasına üyeyim orda ing 4 için muafiyet çalışmaları başladı bu döneme yetişcek diyorlar bakalım neler olcakk :KK1:
 
Gözdecim yıllardır görmediğim arkadaşıma kavuşmuş gibi oldum bu özetleri görünce :KK9:

Nasıl ulaştın ? Kurs mu verdi ?

Çok sağol kuzum :KK16:

facebookta bir grup var abla ordan almıştım diye hatırlıyorum özetleri
aöf ingilizce 3e online çalışmak istiyorum diye bir grup
3tü şimdi 4 olarak devam ediyorlar


gözdecim ellerne sağlık :)

buarada ben çeko aöf sayfasına üyeyim orda ing 4 için muafiyet çalışmaları başladı bu döneme yetişcek diyorlar bakalım neler olcakk :KK1:

ingilizce için muafiyet falan gelmez bence hiç umutlanmayalım
adamlar manyak mı daha yeni koydukları dersi kaldırsınlar
çekcez bu çileyi mecbur:KK30:
 


buda bir başka özet:21:



ÜNİTE – 7

Relative clauses

Who/which/that

Bir cümlenin içinde bir insanı tanımlayan bir cümlecik (relative clause) “who” ya da “that”,
Cansız bir nesneyi tanımlayan cümleciğin başında da “that” ya da “ which” kullanılır.

*** ” who”, “that”ten daha fazla kullanılır.
*** “that”, “which”ten daha fazla kullanılır. (Ancak aynı görevdedirler.)

Nina is someone who is very shy.
Nina is someone that is very shy.

(Nina, çok utangaç birisidir.)

She had a company that(which) planned weddings
( Onun düğünler planlayan bir şirketi vardı.)
Company:şirket

**Yukarıdaki örneklerde who/that/which kelimeleri ikinci cümleciğin öznesi gibi kullanılmıştır.
** Eğer nesne olarak kullanılacaksa bu kelimeler yazılmasa da olur.

Örnekler;
Charlie is someone who/that I can trust.
Ya da
Charlie is someone I can trust.

(Charlie güvenebileceğim birisi.)

Jane doesn’t talk about things that she’s doing

Ya da
Jane doesn’t talk about things she’s doing.
Things:şeyler
(Jane yaptığı şeyler hakkında konuşmaz.)


Phrasal verbs
Bu fiiller iki kelimeden oluşur. Bir fiilin yanına getirilen along,away,back,out,up gibi kelimeler, fiilin anlamını değiştirir.
Örnekler:
Grow up:büyümek,yetişmek
Get along: anlaşmak,iyi geçinmek
Go out: dışarı çıkmak
Take off :çıkarmak
Break up: ayrılmak,parçalanmak
Settle down:yerleşmek,yuva kurmak
Sign up:kaydolmak
Work out: çözmek,hesaplamak


though
Karşındakinin fikrine zıt bir fikir verirken kullanılır. “yine de”, “rağmen” “karşın” gibi anlamları vardır. CÜMLENİN EN SONUNDA KULLANILIR.
Örnek:
Mary: I enjoy making new friends all the time.
(Her zaman yeni arkadaşlar edinmek hoşuma gider.)
Jack: You shouldn’t forget about your old friends, though.
(Yine de eski arkadaşlarını unutmamalısın.)

both / neither
*We’re both tennis fans. (İkimiz de tenis hayranıyız.)
*Both of us are basketball fans.

We both like to swim.
Both of us like to swim. (İkimiz de yüzmeyi seviyoruz.)

*Neither ile kurulan cümlelerde olumsuz anlam vardır.

Neither of us was very good at tennis. (ikimiz de teniste iyi değildik.)

** Both, çoğul olarak; neither of us ise tekil olarak kullanılır.

Bilinmesi gereken bazı kelimeler

circle of friends:arkadaş çevresi
convenient:uygun,elverişli
other:diğer
another:bir diğer
band:grup rock band:rock grubu
life:hayat different:farklı
same:aynı still:hala
call:aramak(tlf), adlandırmak
share:paylaşmak
clean:temiz
clean freak: temizlik hastası
live:yaşamak place:yer,mekan
grow up:büyümek
through:kesintisiz,arasından,içinden
find:bulmak
write:yazmak write back:cevap yazmak
turn out:haline gelmek,dışarı çıkarmak
get along:iyi geçinmek
go out:dışarı çıkmak
settle down:yerleşmek,yuva kurmak
sign up:kaydolmak
move away: uzaklaşmak,kaldırmak
come back:geri gelmek
fly back: Geri dönmek(uçakla)

a little bit:bir nebze
probably:galiba maybe:belki
I guess:sanırım kind:tür,çeşit
sort:tür,çeşit just:yalnızca,sadece
in a way:bir bakıma ignore:önemsememek
friendly:samimi alone:yalnız
socialize:sosyalleşmek,kaynaşmak
ÜNİTE - 8

If(eğer,keşke) / wish (keşke)

“wish” geniş zaman veya gelecek zaman için kullanılırsa, “wish” ten sonra fiilin geçmiş zaman hali(2. Hali) kullanılır.

I wish I had more free time. (Keşke daha fazla boş zamanım olsaydı.)

*** “wish” ve “if” cümlelerinde I(ben) öznesinden sonra “were” kullanılır.

I wish I weren’t so busy with my work. (keşke işimle bu kadar meşgul olmasaydım.)

*He,she öznelerinde “wishes” olarak yazılır.

She wishes she didn’t live so far away.
(Bu kadar uzakta yaşamamayı dilerdi.)


“If” ise geniş zaman veya gelecek için hayali durumlar ve olaylardan bahsederken kullanılırken; şu kalıp kullanılır;

If + fiilin 2. Hali + would(could) + fiil

Örnekler:
If I had more free time, I’d go skiing
(I would)
(daha fazla zamanım olsaydı kayak yapmaya giderdim.)

If I were less busy, I could go away on the weekends.
(Daha az meşgul olsaydım, hafta sonlarında biyerlere giderdim.)

Earn:kazanmak(para)
If I earned more , I could buy a new car.
(Daha fazla kazansaydım, yeni bir araba alabilirdim.)

***What would you do if you broke a friend’s camera?
(Bir arkadaşının kamerasını kırsan ne yapardın?)
I’d apologize for breaking it. (kırdığım için özür dilerdim.)
I’d pay for the repairs. (zararı(tamiri) öderdim.)
I wouldn’t say anything. (hiçbirşey demezdim.)

Would you pay for a new one? (Yeni bir tane alması için öder miydin?)
Yes,ı would./No, I wouldn’t.


That’d be …
That would be good. (İyi olurdu.)
That would be bad. (kötü olurdu.)

Nice/good :iyi
Great / wonderful:harika cool:acayip
Fun:komik interesting:ilginç hard:zor
Awesome:korkunç
That would be fun….(komik olurdu)
Definitely(kesinlikle) / probably (galiba,muhtemelen)

Definitely, probably gibi zarfların olumlu ve olumsuz cümlede kullanımı farklıdır.
Olumlu cümlede, would’dan sonra kullanılır. Olumsuz cümlede ise wouldn’t(would not)’dan önce kullanılır.
Örnekler;
I would definitely study English..(kesinlikle İngilizce çalışmalıydım.)

I definitely wouldn’t watch so much TV (Kesinlikle çok fazla TV izlememeliydim.)

I’d probably work out more at the gym.
I probably would not give up ice cream.

Bilinmesi gereken bazı kelimeler

wish:dilek,dilemek life:hayat
enough:yeterince time:zaman
weekend:hafta sonu get married:evlenmek
rent:kiralamak tiny:minik,küçücük
place:yer stuff:eşya
never:hiçbir zaman holiday:tatil
exciting:heyecanlı choose:seçmek
Egypt:Mısır pyramid:piramit
I wish:keşke so far:şimdiye kadar
family:aile miss:özlemek,kaçırmak
close:kapalı,yakın closer:daha yakın
help:yardım etmek afford:gücü yetmek
live:yaşamak free time:boş vakit
be able to: -ebilmek(yapabilmek)
own:kendi my own car:kendi arabam
commute:hafifletmek,çevirmek
a job closer to home:eve yakın bir iş
three hours:3 saat three hours a day:günde 3 saat
for days a week:haftada 4 gün
degree:derece,lisans,diploma
find:bulmak waste:harcamak,boşa harcamak
pay off:tamamını ödemek
chance:şans exciting:heyecanlı
loan:borç student loan:öğrenci harcı(borcu
another:bir diğer country:ülke
something:bir şey

worry:endişelenmek
worry about …. : ….. için endişelenmek
buy….for… : …. için…. almak(birisi için bir şey satın almak)
borrow:ödünç almak
borrow …… from ……: birisinden bir şey ödünç almak
apologize:özür dilemek
apologize for ….: …. için özür dilemek
pay :ödeme yapmak
pay for…: … için ödeme yapmak
Talk:konuşmak
talk to…. : ….. ile konuşmak
talk about …: …. hakkında konuşmak
say:söylemek,demek
say …. to …. : ….’ya …. söylemek
thank:teşekkür etmek
thank …. for ……: …. için ….’sa teşekkür etmek
share:paylaşmak
share ….. with …..: …. ile ….’yı paylaşmak
ask:istemek,sormak
ask … for…. : …..’dan ……’yı istemek
lend:ödünç vermek
lend to …. : ….ya ödünç vermek
think:düşünmek
think about: …. için(hakkında) düşünmek
remind:hatırlatmak
remind about …. : …..’yı hatırlatmak
forget:unutmak
forget about ….. : ….yı unutmak

accept:kabul etmek grad:mezun (olmak)
congratulations:Tebrikler!
scholarship:burs
engineering:mühendislik
tough:zorlu,zor,çetin
decision:karar
everybody:herkes
boss:patron
graduate:mezun olmak
sweater:süveter(ince kazak)
gift:hediye
city:şehir
wear:giymek,giyinmek
mistake:hata
limber up:yumuşatmak (flexible)
moment: an
daisy:papatya pick daisies:papatya toplamak


























ÜNİTE – 9

Soru kelimelerinin cümle içinde kullanımı

Örnekler;
1 – What is the problem?
(Problem ne?)

2 - Do you know what the problem is?
(Problemin ne olduğunu biliyor musun?)

3 – I don’t know what the problem is.
(Problemin ne olduğunu bilmiyorum.)

Yukarıdaki 1 no’lu örnekte what kelimesi soru kelimesi olarak kullanılmıştır ve cümlenin en başındadır. Sonrasında da is, yani bir yardımcı fiil kullanılmıştır.

2 no’lu örnekte de bir soru var, ancak bu soru do you know…? (biliyor musun?) sorusudur. “what the problem is”, ise “problemin ne olduğu” anlamına gelmektedir.

3 no’lu örnekte ise soru yoktur, ancak what kelimesi bulunmaktadır. Aynı relative clauses’larda olduğu gibi burada soru anlamı katılmamış, “problemin ne olduğunu bilmiyorum” anlamında kullanılmıştır. Dikkat edilirse is(yani yardımcı fiil) cümleciğin sonunda kullanılmıştır.


Örnek;
What should we do? (Ne yapmalıyız – ne yapmamız gerekiyor?)

I don’t know what we should do.
(Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum.)

Örnek;
Why did he come? (O, niçin geldi?)

I know why he came.
(Onun niçin geldiğini biliyorum.)

*** Örneklerde görüldüğü gibi what,when,why gibi kelimelerden sonra cümle sıralaması normaldir,yani yardımcı fiil başa geçmemektedir. Oysa sorularda yardımcı fiil başa, soru kelimelerinin yanına gelmekteydi.

I don’t have any idea when they will come here.
(onların ne zaman buraya gelecekleri hakkında hiçbir fikrim yok)

How to / where to / what to ve ayrılabilen Phrasal verbs

turn on: açmak(elektrikli bir aleti)

turn on the DVD player = turn the DVD player on
(Dvd player’ı aç)
Görüldüğü gibi nesne araya yazılabilir.

Ya da
“Turn it on.” Nesne yerine “it” yazılabilir. Ama “it” sona yazılmaz.
Yani,”turn on it.” olmaz

***Yani nesnenin ismi verildiyse ortaya ya da sona gelir. Ama nesne yerine “it” kullanılırsa sadece ortaya yazılır.

Turn down:kısmak (ses)
Turn up: açmak (ses)

How do you turn up the radio? (radyonun sesini nasıl açıyorsun?)

How do you turn the radio up? (radyonun sesini nasıl açıyorsun?)


Show me: bana göster
how to turn it down. (nasıl kısılacağını)

Show me how to turn it down. (Bana nasıl kısılacağını göster.)

Plug it in: fişe tak.
Do you know where to plug it in?
(fişin nereye takılacağını biliyor musun?)

Could you tell me how to get to the museum? (müzeye nasıl gidileceğini bana söyleyebilir misiniz?)


You know what I mean? (ne demek istediğimi biliyor musun?)

You know what I’m saying? (Ne söylediğimi biliyor musun?)

Bilinmesi gereken kelimeler
check:kontrol etmek
battery:pil,batarya
charged: şarj edilmiş
software: yazılım
call:aramak (tlf)
remember:hatırlamak
wrong:hata,sorun
awful:kötü,berbat
antivirus software: antivirüs programı
run:çalıştırmak,koşmak
delete:silmek (bilgisayarda dosya vs)
temporary:geçici
file: dosya
go online:internete girmek(çevrim içi)
use:kullanmak

put … away: bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak
hook it up: ….’yı bağlamak (bilgisayarı vs.)
look up: …..yı aramak (rehberde,sözlükte)
pick up: toplamak,kaldırmak
put down: (yere vs.) koymak
print out: yazdırmak (yazıcı)
Put on: giymek,yerleştirmek
take off:çıkarmak
take apart:koparmak,ayırmak
throw away: atmak (çöp vs.)
turn down:kısmak(ses)
turn up:açmak(ses)
volume:ses
On the other hand:diğer yandan
work:çalışmak
opinion:fikir
different:farklı
cell phone:cep telefonu
keep in touch: görüşmek,iletişimi koparmamak
waste of time: zaman kaybı
true:gerçek It’s true: doğru

steal:çalmak(hırsızlık)
permission:izin without permission:izinsiz
rob:soymak,çalmak robber:soyguncu
danger:tehlike in danger:tehlikede
cut:kesmek piece:parça
cut in very small pieces:çok küçük parçalara ayırmak(kesmek)
search: araştırmak
search quickly: hızlıca araştırmak(aramak)
figure out: anlamak,çözmek,hesaplamak
watch out for: dikkat etmek






























ÜNİTE – 10

Present perfect continuous and present perfect tense

Present perfect cont. tense kalıbı şöyledir:

Özne + have/has been + fiil(-ing)

Bu yapı, geçmişte başlamış ve şu ana kadar devam eden olayları anlatırken kullanılır.

I’ve been going to a pottery class.
(çömlekçilik dersine gidiyordum.)

Present perfect tense kalıbı ise şöyledir:

Özne + have/has + fiilin 3. Hali

Bu yapı da bir olayın sonuçlarını anlatmak ya da kaç kez gerçekleştiğini ifade etmek için kullanılır.

I’ve made eight vases and two bowls.
(8 vazo ve iki kase yaptım.)

They’ve been out three or four times. (4 ya da 5 kez dışarıdaydılar.)


Since / for / in
Since, belirli zamanlar ile kullanılır.

Since July: Temmuzdan beri
Since Monday: Pazartesiden beri
Since 1995: 1995’ten beri
Since I saw you last: seni son gördüğümden beri

For ve in zaman periyotlarında (aralıklarında) kullanılır.
“in”, olumsuz cümlelerde kullanılır.

I haven’t seen Mary in months: (aylardır Mary’i görmedim.)

For three days: 3 günfür
For two years:iki yıldır
For a long time: uzun zamandır


already(çoktan,zaten) / still (hala) / yet(henüz,daha)

“yet” ; olumsuz veya soru cümlelerinde kullanılır. Cümlelerin en sonunda bulunur.

Have you seen the movie yet? (Filmi izledin mi?)
No,I haven’t seen yet. (Hayır henüz izlemedim.)

Yes, I’ve seen it already. (Evet çoktan izledim.)

No, I still haven’t seen. (Hayır hala izlemedim.)


Bilinmesi gereken bazı kelimeler ve yapılar:
in months:aylardır
late:geç work late:geçe kadar çalışmak
in ages : asırlardır(.ok uzun süredir)
believe:inanmak
get serious : ciddileşmek
recently:son zamanlarda
pottery class: çömlekçilik dersi
vase: vazo bowl: kase
make: yapmak
actually: aslında
impressive: etkileyici
have hobbies: hobileri olmak
listen to music:müzik dinlemek
neighborhood:çevre,komşular
member: üye
fall in love: aşık olmak
love story : aşk hikayesi
funny: eğlenceli
set in : meydana gelmek,başlamak
stunt: numara,hüner,gösteri uçusşu
fight scenes: kavga sahneleri
violent: şiddet
monster: canavar
scary: korkutucu
take place : yer almak
suspense: belirsizlik,endişe
alien:yaratık
special: özel
true story: gerçek hikaye
sad ending: hüzünlü biten
tearjerker : acıklı hikaye
hilarious : neşeli,eğlendirici
cartoon character: çizgi karakter

ticket: bilet
movie: sinema,film
theater: tiyatro

All right / OK : Tamam, peki

wild: vahşi
preserve: korumak, konserve
hijack : kaçırmak, gasp etmek
solo: yalnız,tek başına
blend : karışım, karıştırmak
treat : tedavi etmek













Although (rağmen) / Even though (Olsa bile, rağmen)

Even if (bile)

Although the story may seem like it’s for children, adults can really enjoy it, too.
(Hikaye çocuklar için gibi görünmesine rağmen, yetişkinler de gerçekten sevebilir. )

Even though I don’t usually enjoy eating fish, I loved this one.
(Genellikle balık yemeyi sevmeme rağmen, bunu sevdim.)

Even if you don’t know anything about African music, you’ll enjoy this CD.
(Afrika müziği hakkında hiçbirşey bilmesen bile, bu CD’yi seveceksin.)

detective movie: dedektif filmi
documentary : belgesel
fantasy film : fantastik film
gangster movie : gangster filmi
historical drama: tarihi drama
martial – arts movie : dövüş sanatları filmi
teen movie : gençlik filmi
western : kovboy filmi
animated film : animasyon film
thriller : korku
musical : müzikal
romantic comedy : romantik komedi
science – fiction movie : bilim kurgu filmi





























ÜNİTE – 11

Tahminde bulunmak

Birisi ya da bir olay hakkında tahminde nulunurken aşağıdaki “modal” kelimeler kullanılır.

must:-meli,-malı, …. olmalı
must be: olmalı
can:-ebilmek
can’t be …. : … olamaz
could be.. : … olabilir
may be …. : ….. olabilir
might be ….: olabilir

Örnekler:
She must be his girlfriend.
(O, kız arkadaşı olmalı.)

She must work pretty hard.
(çok çalışıyor olmalı)

He must not go out much.
(fazla dışarı çıkmıyor olmalı)

She can’t be more than 18.
(O, 18 yaşından fazla olamaz.)

He could be one of her friends.
(O, onun arkadaşlarından biri olmalı

He may be her dad.
(O, babası olabilir)

They might be feeling sad.
(Onlar üzgün hissediyor olabilir.)

She must be graduating today.
(O, bugün mezun oluyor olmalı.)


Sıfatlar (Adjectives) “-ed” ve “-ing” ekleri

-ed ile biten sıfatlar birisi ya da bir şey hakkında kişinin kendinin ne hissettiğini söylerken kullanılır.

Örnekler:

I’m bored with my job. (İşimden sıkıldım.)

I’m interested in astronomy. (Astronomi ile ilgiliyim.)

I get annoyed with my sister. (Kızkardeşime kızgınım.)

-ing ile biten sıfatlar ise birisini ya da bir şeyi tanımlarken kullanılır.

Örnekler:
My job is very boring. (İşim çok sıkıcı.)

I think astronomy is interesting. (astronominin ilginç olduğunu düşünüyorum.)

İstisna;
Scary: korkunç

I think spiders are scary. (Bence örümcekler korkunç.)


I see …. : anlıyorum, anladım.

“ I see ” daha önceden bilmediğiniz birşeyi yeni anladığınızı belirtmek için söylenir.)

Mary: I was ill, so I couldn’t go to the party. (Hastaydım, o yüzden partiye gidemedim.)

Jane: I see.

“you see” ise cümlenin başında kullanılır. Sebebi karşındakine daha önceden bilemeyebileceği bir şeyi açıklamadan önce kullanılır.


Bilinmesi gereken bazı kelime ve deyimler:
graduate: mezun olmak
Are you kidding? : Şaka mı yapıyorsun? (Dalga mı geçiyorsun?)
wear: giymek
cap: kep gown: cüppe
genius : dahi, deha
all the time: sürekli, her zaman
close friend : yakın arkadaş
best friend : en iyi arkadaş
proud : gururlu
smart : zeki,akıllı
leave : ayrılmak
graduation : mezuniyet
college president : üniversite başkanı

bored : sıkkın, canı sıkkın
boring: sıkıcı
interesting : ilginç
fascinated : büyülenmiş
interested in : ilgili
embarrassed: utanmış
embarrassing:utanç verici
annoyed : kızgın
pleased : memnun
frustrating : sinir bozucu
disappointed : hayal kırıklığına uğramış
shocked : sarsılmış,şoka uğramış
scared : korkmuş
surprised: şaşırmış
surprising : şaşırtıcı
excited : heyecanlı
jealous : kıskanç
anxious : endişeli,kaygılı
worried : endişeli

apply: başvurmak audience : izleyici
feel hissetmek slouch:sarkmak(bir yerden)
tired : yorgun credibility: güvenilirlik
practice: pratik yapmak lose:kaybetmek
motivate: motive etmek eligibility: üstünlük
In fact : aslında,doğrusu avenue: cadde,bulvar
band: grup(müzik) national:ulusal
elevator : asansör
blind date: tanımadığı biriyle buluşma
read: okumak respect: saygı göstermek
fun: eğlenceli allow: izin vermek
nervous: sinirli attention: dikkat,ilgi
motivated:motive create:yaratmak

My impression is that …. : Benim izlenimim …..
It seems to me that : bana öyle geliyor ki
I believe that … : inanıyorum ki….
I feel that …: hissediyorum ki…..
I think that … : Düşünüyorum da …..
In my opinion(view): bana göre(bence)

































ÜNİTE – 12

Simple Past Passive sentences (Geçmiş zaman edilgen cüm)

Geçmiş zaman pasif cümlelerde yapı şöyledir:

Nesne + was/were + fiil (3.hali)

Aşağıdaki cümle normal(etken) bir geçmiş zaman cümlesidir:

A student found a bag on a bus.
(bir öğrenci otobüste bir çanta buldu.)
Yukarıdaki cümlede işi yapan (bulan) bellidir… bir öğrenci…

Find(bulmak) – found(2. Hali) – found (3.hali)

Ancak aşağıdaki cümle pasif (edilgen) bir cümledir.

A bag was found on a bus. (Otobüste bir çanta bulundu.)

Yukarıdaki cümlede işi yapan belli değil ve cümle nesne ile başlamış.İşte böyle cümleler pasif cümledir. “was” olduğundan dolayı da geçmiş zaman pasif cümledir.

Örnekler:
Two men were seen in the park. (Parkta iki adam görüldü.)
See(görmek) – saw – seen(3. Hali)

The airport was closed. (havaalanı kapanmıştı.)
Close (kapamak) – closed – closed (3. Hali)

*** pasif cümlelerde yapan kişi önemliyse ve söylenecekse başına “by” getirilir.
by:tarafından

Örnekler:
Kill: öldürmek
He was killed by a young woman.
(O, genç bir kadın tarafından öldürüldü.)

rescue: kurtarmak
fireman:itfaiyeci

Three children were rescued by a fireman.
(Üç çocuk, bir itfaiyeci tarafından kurtarıldı.)


Zarflar (….ly) ve pasif cümleler
** Pasif cümlelerde zarflar (…..ly) kullanılırken, yardımcı fiilden(was/were) sonra yazılır.

A man was seriously injured. (Bir adam ciddi şekilde yaralanmıştı.)

The forest was completely destroyed.
(Orman tamamen yok edildi.)


Bilinmesi gereken kelimeler

The thing is…(doğrusu …)
The other thing is ….(Bir diğer şey)
The only thing is… (dahası…)

The best thing is ….(en iyisi)
The funny thing is…(komik olan şey…)
The scary thing…. (korkunç olan şey..)


news : haber
paper :gazete, kağıt
Let’s see : bir bakalım
bag: çanta
bear:ayı
airport: havaalanı
subway : metro
throughout: hertarafında
painting: tablo

Hurricane:kasırga
hit: vurmak, çarpmak
disrupt:dağıtmak,parçalamak
damage:zarar vermek
severe:şiddetli
thunderstorm:sağanak
thunder: gök gürültüsü
lightning:yıldırım,şimşek
rescue:kurtarmak
flash flood:sel
destroy : yıkmak, mahvetmek
catastrophic :felaket
wildfire:büyük yangın(orman)
tornado:kasırga
freeak hailstorm: büyük fırtına
hailstone:dolu tanesi
earthquake: deprem
minor:küçük

80% of the students : Öğrencilerin yüzde 80’i
approximately 20% of us: yaklaşık yüzde 20’miz
The majority of students: Öğrencilerin çoğunluğu
About …. : yaklaşık
about half of the class : sınıfın yaklaşık yarısı
Four of ten students: 10 öğrencinin 4’ü

newspaper:gazete magazine:dergi
local:yerel national:ulusal international:uluslar arası
current events: güncel olaylar
celebrities: ünlüler
sports: spor
business: iş
the weather: hava durumu
science and technology : bilim ve teknoloji
 
teşekkürler.geçen dönem hiç çalışmadım ingilizceye,umarım bu sefer geçerim :KK66:
 
Gözdem teşekkürler canım , hemen 2. özetlerin de çıktısını alıyorum :KK55::KK55:
 
X