Osmaniye Yöresel Örf Ve Adetleri

Nevreste

Bir garip yolcu
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
290.066
595.881
42
Düğün
İlk olarak kız evine düğür gidilir. Allah'ın emri ile kız istenir. Cevap olarak "durup düşünelim" denir. Kız evi, oğlan evini tanımıyorsa soruşturulur. Uygun görülürse "münasiptir, Allah'ın emri üzere verdik" denilir. Bunu söyleyen, kız evinin tayin ettiği bir vekildir. Bunun üzerine bir kişi kalkıp meclisin elini öper. Daha sonra, erkek evine gidilip bir koçun boynuna çan takılır. Bu koç, önce boyanarak süslenir, sonra kesilir. Bıçak kızın önüne atılır, kız da buna bahşiş verir. O zaman kaynana ve kayınbaba kıza takı takar.

Bir ay sonra kız tarafı oğlan tarafına dürü(okuntu) dağıtır. Akşamına kına gecesi yapılır. Okuntu yani düğün davetiyesi olarak bardak, eşarp, havlu v.s. gönderilir. Kınacı davulla gelir. Gelin, odanın ortasında dinelir. Kına elbisesi giydirilirken çeşitli türküler sölenir. Kına, oradakilerin ellerine çalınır. İki tarafın kızları da o gece gelin evinde yatarlar.

Sabah gelin çeyizi açılır, sayımı ile kayıtları tutulur. Bu kayda "değer biçme" denir. Bu senet kız evine verilir. Boşanma durumunda bu eşyalar kız evine geri verilir. Sonra davul çalınarak kız evine at üzerinde yengeler gelir. Geline bir at süslenir. Atın alnına ayna, kulaklarına eşarp takılır. Üzerine heybe atılır. At iyiye, hayra yorulur. Geline de, iki kat elbise giydirilir. En altta kırmızı, onun üstünde önü açık yeşil etek vardır. Başına fes giydirilir. Fesin üzerine kırmızı duvak atılır. Onun üzerine de pullu eşarp konuşup, alnına ayna takılır. kızın yanaklarına duluk(zülüf) yapılır. Alnına kakül kesilir. Gelin ata bindirilirken türküler söylenir. Bindirilmeden önce yol parası alınır ve gelin kapıdan çıkar.

Yengeler arkada, gelin önde olarak çıkılır. Bu arada cirit atılır ve silahlar sıkılır. Mezarlığın etrafı da dolanılır. Gelin, oğlan evine gelirken bayrak yıkanır, gelinin önüne konur. Burada da yol parası alınır. Bu para veya mal olabilir. Kayınbabası bir inek, kaynanası bir koyun hediye eder. Yengeler ise çebiç(oğlak) hediye eder. Geline ayrıca para da verilir. Gelinin elinde bir ayna ve ekmek olur. Davul zurna eşliğinde oynatılır.

Akşam ortaya büyük bir sinsin ateşi yakılır. Özne (dmat), ateşin başına getirilir. Güveyin sarığıı bağlanır. Babası çağırılır, sarık tutmuyor diye babasından mal istenir, o da verir. Damat gelirken yine türküler söylenir. Sarık iyice bağlandıktan sonra abdallar davul zurna çalar ve para alır. Gelin ve damat imamın yanına getirirlir. Kızın yanında iki kişi bulunur. İki rekat namaz kılınır. Nikah kıyılır. Sabah olunca gelinin başına tülbent-baş bağlanır. Köyün kadınları gelinin etrafına toplanıp, başına izar takarlar. İzardan sonra para atarlar. Para atmadan önce yemek verilir. Daha sonra çorap, havlu v.s. dağıtılır. Düğünlerde dev oyunu, kartal oyunu, kadı gibi oyunlar oynanır.

Aynı zamanda düğünde bazı oyunlar da oynanır. Damat bir eve saklanır. Gençler onun elbisesini giyerler. Bu arada karşı tarafın gençleri, damadın eşyalarından çalabilmek için çeşitli yollara başvururlar. Çalabilen eksiği sorar ve karşılığında birşeyler alır. Daha sonra sağdıçlarda giyinir, kollarında bantlar olur. üçü damadın bir yanında üçü de diğer yanındadır. Yengeler, güveyin önünde ve ateşin yanına ellerinde üzümler ve kömbeler olduğu halde oynayarak giderler. Damat övülürken türküler söylenir.

Evlenme

Kız Beğenme: Bu iş genelde anneler tarafından, düğünlerde, bayramlarda,eş ve dost ziyaretlerinde ve ayrıca dost tavsiyeleri üzerine yapılır. Zaman zaman evlenecek delikanlı tarafından da beğenilir.

Kız İsteme: Beğenilen kızı, önce erkek tarafının ailesi ve yakınları, görücü denen şahıslar kız tarafını ziyaret ederek, kızı incelerler. Bu incelemede, kızın eksiği, kusuru var mı diye bir takım gizli testlerden geçirilir. Kızın kusuru yoksa istemeye karar verilir. Kız istemeye, baba, anne, amca, büyükbaba, büyükanne gibi ailenin birinci dereceden akrabaları gider. Dünürcüler kızı isteyip söz kesildiğinde (buna kızı bitirme denir), ağız tatlısı denen, o an orada bulunan kız ve erkek tarafınıjn yakınlarının tattığı bir tatlı yenir veya şerbet içilir. Şerbet yerini şimdilerde tatlı yeme denen geleneğe bırakmıştır.

Nişan Takma: tatlı yendikten sonra takı takma töreni yapılır. Törene akrabalarının yanı sıra eş, dost, komşular davet edilir. Nişanda soğuk bal şerbeti veya soğuk oralet ikram edilir (bal şerbeti eski bir gelenektir, ailenin durumu ile ilgilidir). Her iki aile de genelde altın takılarla gelini donatırlar. Yakın akrabalarında altın takı takma adeti vardır.

Düğün Günü Kesme: Nişandan belli bir süre sonra, erkek tarafı düğün yapmak için kız tarafından izin ister. Buna düğün günü kesme denir.

Düğün Kurma: Düğünlerde genellikle şu sıra takip edilir: Bayrak merasimi bayrak dikme, bayrak kurbanı, çaba yada kırkım (düğüne gelenlerin aileye maddi katkı sağlamak amacıyla verdikleri para), düğün eğlenceleri, kına yakma, damat traşı, gelin alma.

Geleneklerden Bazıları

Avarlık ekme, göç gününün tespiti, tahta boyama, pamuk artırma, göç çamaşırı, göç ateşi, göç kömbesi, aşure dağıtma, avarlık toplama ve göz hakkı dağıtma, yaslı evlerin ziyareti, sünnet, bebek kırklama, güved dağıtma, doğumda çinko taşlama, tırnak kesme, diş çıkarma ve hedik dağıtma, eşiğe basma, kurşun dökme, nazar muskası ve boncuğu, üzerlik yapma, al basma, gece dışarı su dökme.

Doğum ve Ölüm

Kadın sancılanınca bir ebe çağırılır. Sac üzerinde ısıtılmış beyaz toprak gelinin üzerine hafifçe serpilir. Sancı sıklaşınca sağına soluna birer kadın oturur. Doğum zor olursa, bir fincanın içine su konup Kuran'dan ayet okunur. Buna "fincan yazdırma" denir. Daha sonra kadının kocası çağırılır. Kadının üzerinden üç defa atlatılır. Hanımına, kocasının elinden dökülen sular içirilir. Sonra bebek pekmeze bulanıp belenir. Akşam olunca yıkanır ve pekmezle tekrar belenir. Doğum yapılan eve üç gün yemek getirilir.

Ölüm, bir dönüm noktasıdır. Dolayısıyla bir takım adetleri beraberinde getirir. Ölünün çenesi çatılır. Kuran okunur. Bunlar bitince sevenleri ağıtlar söyler. Ağlayanların ellerindeki mendiller toplanır ve " sabırla ağlayın, tövbe edin, kelime-i şahadet getirin" denir. Ölü evine üç gün yemek getirilir. Devamlı Kuran okunur. Üçüncü günün sonunda bir keçi veya koyun kesilip, yemek verilir. Buna "üç gün yemeği" denir. Yemekten sonra devir kebrine oturulur. Ölüye hatim indirilir. Ölünün ıskatı fakirlere, cenaze namazından sonra dağıtılır. Daha sonra kırk mevlüdü okutulur.

Yöresel Giyim

Giyim kuşam kültürünü belirlerken şehir şehir ayırım yapmak zordur. Geçmişte aynı kültürü yaşamış Anadolu'nun pek çok yöresine yayılmış boyların giyim kültürlerin büyük ölçüde benzer olması doğaldır. Ancak yörelerde yapılan giysi kültürleri araştırmalarının birlikte değerlendirilmesi sonucu Anadolu giyim kuşam kültürü değerlendirmesi yapılabilir.Adana ve Osmaniye giyim kuşam geleneğinin, illerin coğrafi yapısı ile sosyo-ekonomik yapılarına göre şekillendiği görülür. Yörede yaşayan Türkmen oymaklarının kültürel yapıları bir bine çok yakın olup, küçük kültürel farklılıklar göstermektedir. Adana ve Osmaniye'ye Türk boylarının yerleşmeleri, 780’li yılların sonuna, 800’lü yılların başına rastlamaktadır. Bu Türkmen bölgesinin kültürel yapısı incelendiğinde, kültürel değerlerinin hemen hemen aynı olduğu görülmektedir. Mutfak kültürleri, giyim kuşamları, başlarına giydikleri börkleri, ayaklarındaki yemenileri, bele bağladıkları kuşakları, şalvarları, kadınların başına giydikleri feslerinden, düğünde söylenen kına ağıtları, ağız yapısı, türküleri, halk edebiyatı ürünleriyle bir bütündür.

Adana ve Osmaniye'de özellikle düğün törenleri sırasında gözlemlenen takı
kullanma ve süslenme geleneği bu törenler sırasında kişilerin önem sırasına ve törenin önemine göre değişmektedir. Bir genç kızın evlenmeden önce süslenmesi hoş karşılanmaz, ancak evden çıkacağı gün geçmişte daha çok nazar inancına bağlı olarak günümüzde ise güzel görünme amaçlı süs yapılmaktadır.

İş ve özel gün giysileri farklılıklar içerir. Düğün yapılan gelin başı ile gerdek
sonrası yapılan başlık farklıdır. Köylerden kasaba pazarına gelindiğinde, kimin köyden olduğu giysilerden anlaşılır. Kırsal yaşamda kadın dışa kapalıdır. Kendi toplumunun yaşam biçiminde geleneklerine göre giyinir. Süslenme gereksinimlerini gelenekte gördüğü ne ise, o şekilde karşılar. Çocuk giysileri de cinsiyete bağlı olarak belirli bir yaşa kadar özen taşır. Kırsal yaşamda kadınlar zamanlarının büyük bir bölümünü çalışarak geçirdikleri için günlük yaşam ve iş giysileri farklılıklar gösterir. Özel gün giysileri ve başlıklar düğünler vb. nedeniyle görülür. Anadolu'da bir genç kızın sözlenmesiyle yapılan "baş düzeni" sosyal statüsünü belirler ve evlilik, olgunluk, yaşlılık dönemlerinde bu önemini kesintisiz korur.

Giyimler, koruma işlevleri kişilik ve statü belirlemelerinin dışında yaşanılan
toplumun değerlerini yansıtan birer sembol olmuşlardır. Giyim kültürü insanlık tarihinin gelişim belgeleridir. Adana ve Osmaniye'de giyim kuşam kültürüne baktığımızda belirli kümeleri görürüz. Bunlar;
1. Kırsal yörelerde geleneksel giyim kültürünün yaşatıldığı çevreler.
2. Büyük şehirlerde oluşan modern giyim kültürü çevreleri.
3. Köy ve kasabalarda modern giyim kültürüyle geleneksel giyim kültürünün iç
içe yaşadığı çevreler.
4. Törenlerde yaşatılmaya çalışılan geleneksel giyim kültürü çevreleri.
5. Toplulukların özelliklerini yaşatmaya çalışan diğer giyim kültürü çevreleri.

İl merkezi ve köyler arasında, giyim-kuşamda, farklılıklar gözlenmektedir. Son
yıllara gelinceye kadar, yaşlılarda ve gençlerde, giyim-kuşamda büyük bir fark yok iken; bugün bu fark, daha belirgin durumdadır. Yaşlı erkek ve kadınlar, daha çok gelenek ve göreneklere bağlı, giyim kuşamı korumakta, gençler ise, modern kıyafetler giymektedir. Adana ve Osmaniye'nin giyim kuşamında da, ekonomik durumun ve doğa koşullarının etkileri karma giyimler biçiminde görülmeye görülür. Yöre nüfusunun büyük bölümünü oluşturan Yörükler yaşamın her alanında ve giyim kuşamda geleneksel özelliklerini büyük ölçüde korumaktadırlar. İlin geleneksel yapısı yeni yeni çözülmeye başlamıştır. Değişimde alınan göçlerin de etkisi vardır. Kırsal kesimde geleneksel giyim kuşam sürerken kent merkezlerinde geleneksel giyim kuşamla modern giyim kuşam birlikte sürdürülür. Bazen de geleneksel giyim modern giyimle birlikte şalvar üstüne tişört giyilmesi örneğinde olduğu gibi karma giyimler biçiminde görülmeye başlamıştır.

OSMANİYE'DE ERKEK KIYAFETLERİ

ÜSTE GİYİLENLER

SIRMA ABA ( BOZ ABA )
Dokuması natürel koyun yünündendir. (Koyunun boyanmamış yünü kirli beyaz görünümdedir) .Yörede Istar denen (Kilim dokuma tezgahı) tezgahlarda elde dokunur. Kollan dirseklere inecek şekilde uzun, kollar işlemelidir. Yakadan eteğe kadar olan göğüs kısımları ve sırta gelen kısımları çeşitli motiflerle işlemelidir. Aba üzerindeki motifler dokumanın kendinden olduğu gibi, dokuma sonrasında da heril denen ipek ipliği ile çeşitli motiflerle işlenebilmektedir. Aba natürel koyun yününden olduğundan renk kirli beyaz ve açık kahve renklerinde olduğundan yörede adına “Boz aba” denmektedir. Aba üzerindeki motifler genellikle kilim motifleri küçültülerek işlenmiştir. Genellikle yiğitliği simgeleyen koç boynuzu, parlaklığı simgeleyen yıldız motifi ve çoğalmayı simgeleyen zincir motifleri kullanılmıştır .Bu işlemelerderı dolayı sırma aba da olarak adlandırılmaktadır. Aba dokuması sert olması nedeni ile şalvanın üzerine salıverilerek giyildiği gibi daha sıkı olması için, kış aylarında etekleri şalvarın içine salınarak üzerinden Trabulus kuşak bağlanmaktadır. (Kurtuluş savaşının çete komutanlarından Dervişiye köyünden Beycioğlu Ali Ağanın 1920 li yıllarda kullandığı aba. Ali ağa Osmaniye merkez köylerinden Dervişiye köyünde soyadı Beycioğlu olan ailenin büyüğüdür).

SIRMA CEPKEN ( Mavi cepken )
Genel olarak koyu renk kaba dokunmuş kumaşlardan yapılır. Kollarının uzunluğu dirseğe kadar uzun, önü aba gibi açık, kol ve yaka ile sırta gelen kısımları yöresel motifierle işlemeli olduğundan sırma cepken denilmektedir. lşleme ipliği yörede yaygın olarak kullanılmış ipek böceğinin “Heril” denen işlenmemiş ham ipliği ile yapılmıştır. Her ilin rengi altın sarısı renktedir. Günümüzde bu ipliğin yerini sırma ipliği denen Sim iplik almıştır. Cepkenin işlemesi kadınlar ve genç kızlar tarafından yapıldığından, genç kızların gönlündeki eş tiplerini yansıtmaktadır. Türkmen motiflerinin dili çözüldüğünde bu motiflerin yiğitliği, hakimiyet duygusunu, kahramanlığı ön plana çıkardığını görmekteyiz. Bu sebeplerden dolayıdır ki; cepkenve aba üzerine” Koç boynuzu, yıldız ve zincir” motiflerinin hakim olduğu görülmektedir.

İŞLİK ( GÖMLEK )
Pamuklu veya ipek kumaştan yapılan beyaz veya beyaz üzeri gri kuçük ve sık çizgili desen şeklinde yapılmıştır. Yakasız olabildiği gibi sıfır yaka ( Hakim yaka) da yapılabilmektedir. Kollar uzun kol ağızları salma olabileceği gibi düğmelide olmaktadır. İşliğin aba yada cepken altından giyildiğinde görünen yaka kısımları çeşitli motiflerle işlemelidir.

ŞALVAR
Tırlık denen bir tür pamuklu dokumadan yapılmaktadır. Tırlığın hammaddcsi pamuktur ve ıstar denen el tezgahlarında dokunrnaktadır. Iygısı da, çözgüsüde pamukludur. Ancak tırlık kumaş günümüzde ürettilmediğinden, yerine “Tırpanı bez” “Terikoton” ve çeşitli pamuklu ve yün kumaşlardan da yapılmaktadır. Şalvar Osınaniyede genel olarak koyu renk kuınaşlardan yapılmaktadır. Gara şalvar en çok kullanılanıdır. Zeytin yeşili ve kahverengi kumaşlardan da yapılmaktadır. Osmaniye şalvarını bölgenin diğer illerinden ayıran özelliği peyklerinin diz hizasında olmasıdır. Ayak uzunlukları yemeni üzerine hafif şekilde dökülmektedir. Bağı uçkurdur, cep ağızları kaytan işlemeli yapılabilmektedir. Genel olarak ise işlemesiz sade şekilde kullanılıyor olmasıdır.

TARABULUS KUŞAK ( TRABLUS )
90x90 ölçülerinde bir çeşit ipeksi kumaştan yapılmıştır. İki kenarı püsküllüdür. Rengi sade beyaz, kahve rengi, siyah olabildiği gibi karışık çizgili desenli de olmaktadır. Renklerin karışımı gök kuşağını andırmaktadır. Osmaniye'de genellikle sade beyaz olanı bele bağlamada. siyah olanı ise boyuna atılmaktadır. Tarabulus kuşak, cepken etekleri şalvarın içine sokularak üzerinden bele bağlanır.
Püsküller şalvar üzerine sarkacak şekilde bağlanır. Kış soğuğunda cepken üzerinden aba giyıldiğinde kuşağın sadece püskül uçları görünür. Tarabulus kuşak yöre insanının çok amaçlı kullandığı bir kıyafettir. Hem kış hem de yaz günlerinde bele bağlanır amacı beli sıkı tutmasıdır. Soğuk olduğunda aba altından boyuna çapraz bağlanarak soğuktan korunmada kullanılır. Ayrıca namaz kılmak için seccade ve yemek yerken sofra görevi de görmektedir.

PARA KESESİ
Kese renkli ipek iplerden örülmüş tabanı dar, ortasına doğru genişleyip ağzına parelel uzanır bir şekilde olan küçük bir torba ağzı iki tarafları büzülür ve bağlanır.

YÜN ÇORAP
Koyunun boyanmamış genellikle göz yünü denen kirli beyaz yünden elle işlenerek kullanılan bir çoraptır. Yün çorabın özelliği teri emmesi ve ayakta meydana gelecek mantar türü hastalıldan önlemesidir. Seyrek bir işleme türü olduğundan ayağın hava almasını sağlamaktadır.

YEMENİ
Tabanı ham yarma manda derisinden, sayası işlenmiş inek derisinden yapılmış kırmızı ve siyah renkte yemenidir. Yemeninin özelliği giyen şahsın yemenisini kendisi dikmesidir. Bu nedenle boyamadan da kullanılmıştır. Kadirli ilçemizde daha zarif hale getirilerek saraçlar tarafından elde yapılan “Kadirli yemenisi” meşhurdur ve Adana da bu yemeniyi giymektedir. Yemeni renklerinde tek hakim renk yoktur. Siyah ve kırmızı olanı en çok kullanılanıdır.

1-BAŞA GİYİLENLER
( Keçe külah- Bez terlik- jest olarak kefiye )
2-ÜSTE GİYİLENLER
Sırma boz aba- Mavi cepken- Sırma yelek- Yakasız gömlek- Çuha şalvar-Trabulus kuşak ( Poşi )
3-AYAĞA GİYİLENLER
Kırmızı ve siyah yemeni- Kırmızı postal
4- JESTLER
Para kesesi- kama

BAŞA GİYİLENLER
TERLİK-BÖRK ;
Terlik genel olarak yöre insanının yaz sıcağında giydikleri, koni şeklinde küçük delikleri olan ve delik etrafı işlemeli. ucu püsküllü bir erkek kıyafetidir. Terliğin delikleri başın hava almasını sağlamak için yapılmış, deliklerin simetrik yapılmasıan özen gösterilmiş olup, delik çevresi ipek böceğinin heril denen işlenmemiş ham ipliği ile sırınarak işlenmiştir. Heril ipliği ipek ve altın renklidir Bu işleme türüne yörede “Gazez” denmektedir. Terlik genel olarak Osmaniye’nin ova köyleri olarak adlandırılan Çukurova’daki köylerinde kullanılmaktadır.Terlik üzerine kefiye sarılarak kefiye uçları sol yana bırakılmaktadır.Terlik, yanlarının delik olması sebebi ile yazları serin ve görünüş tibarı ile şık durmaktadır.

KEÇE KÜLAH;
Yörede kışlık kıyafetlerle birlikte giyilen bir kıyafettir. Koni şeklinde keçeden yapıldığından adına keçe külah denmektedir. Koni şeklinde keçenin uçları geriye kıvrılarak, giyilir ve üzerine kefiye bağlanır.

KEFİYE:
Püsküllü terlik (Börk) ve keçe külah üzerine bağlanan çeşitli renklerde ince poşidir. Renkleri genellikle sarı,, siyah, yeşil ve kırmızı olmaktadır.

OSMANİYE'DE KADIN KIYAFETLERİ

BAŞA GİYİLENLER

SIRMA FES ( GÜMÜŞ SIRMA FES )

Osmaniye yöresinde kadınlar başa fes giymişlerdir, Fesin etrafı (Dış yüzeyleri ) gümüş sim iplikle işlenmiştir. Gümüş fesin alın kısmı açık kalacak şekilde beyaz renkli yazma (Oyala yağlık) ile fesin üstünden çene altına çapraz gelecek şekilde bağlanmıştır. Bağ uçları omuza bırakılır, Fesin alanda açık kalan ön kısmına her sırasında 6 altın olmak üzere maddi duruma göre birden dört sıraya kadar takı takılır. Fesin yanlarına köşe ve köşe uçlarına tüm gazi uçlarında üç yarım altın bulunan “Ayaklı” denen bir takı takılmaktadır. Ayaklı çene hizasına kadar uzanmaktadır. Fesin ön kısmına açık olan ve gazi ile süslenmiş kısmını gösterecek şekilde renkli kefiyeler bağlanır ve kefiye bağları arkaya bırakılır. Osmaniye ve çevresinde kadın başını anlatan halay türküleri mevcuttur. Çoban halayı olarak bilinen oyunda;

Morkefiye boyamadım
Çobancsana doyamadım
Kuşlar bile yuva yaptı
Serçe kadar olamadım

ve buna benzer dörtlüklerde başa mor kefiyeninde bağlandığını bclirtmektedir.

HERİL YAĞLIK
Herilden dokunmuş ince ipek baş örtüsü.

BEYAZ BAŞ ÖRTÜSÜ
Beyaz tülbent yada silo dokunmuş ince pamuklu bir dokumadır.

RENKLİ GREPLER
Mor, kırmızı, mavi ve sarı renkli grepler.

TEPELİK
Fesin tepesine sırma ile yapılan işleme. Sırma işlenmiş fesin çevresine altın dizilerek giyilir. Bu fesler yörede (, Bozdoğanlı-Kösreli..Harnamdalı-Yumurtalık-Tecirli-Ulaşlı Bakşiş-Koçar ve diğer Türkmen oymaklan) arasında kullanılmaktadır, (Alı Rıza Yalgın- Cenupta Türkmen oymakları )

GÖMLEK
Genellikle ipekten yada pamuklu beyaz veya beyaz zemin üzerine küçük çiçek motiflerinden dokunmuş kumaşlardan yapılır. Yakasızdır ve boyun kısımları kaneviçe işi ile işlenmiştir. Kolları uzun ve düğmesizdir.

CEPKEN
Genellikle mavi başta olmak üzere bordo, sarı, yeşil renk kadıifeden dikilmiştir. Kolları dirsek altına kadar uzundur. Dağ kolu köylerinde cepken kolları bileklere inecek şekilde uzundur. Boyu bel hizasmdadır. Etekleri hafif yuvarlaktır. Ön açık kendinden bağ yada ağaçtan yapılmış tek düğmelidir.
Cepkenlerin kol ağızlarından başlamak üzere yarıya kadar çeşitli motiflerle heril denen ipek böceği ipliği ile işlenmiştir Yakaları, etekleri ve sırt kısımları çeşitli motiflerle işlenmiştir. Cepken kadifenin dışında kaba kumaşlardan ve basmadan da yapılmaktadır. Basma cepkenlerin kolları uzundur ve günlük çalışma esnasında giyilmektedir.

ÜÇ ETEK
Üç parça şeklinde yapıldığından adına üç etek denmektedir. Ön iki eteği arka eteğinden kısadır. Ön etekler bele sokularak giyilir. Eteğin kumaşı basmadır. Satenden de yapılmaktadır. Bele sokulan ön eteklerinin iç kısımları çeşitli motiflerle işlemelidir. Beli önden bağlanır.

GÜDÜK
İç gömleğinin üzerine giyilen kolsuz bir kıyafettir.

ÖNLÜK
Genel olarak krem veya kreme yakın sarı renkli kumaşlardan yapılır. Etekleri pileli, pile üzeri kaneviçe işi ile işlemelidir. Bel kısmı uçkurludur. Uçkur üç eteğin tam tersi arkadan bağlanır.

KUŞAK

Üç etek ve önlük başlandıktan sonra bele bağlanan kuşaktır. İpeksi bir kumaştır. Adına tarabus denmektedir. katlanarak bele bağlanır.

ŞALVAR
Beli ve ayak ağızları lastikli, peyki kısa dikilmiştir. İnce ve parlak üst giysi renklerine uygun, yada ipeksi kumaşlardan yapılır. Yörede adına tuman da denmektedir.

ÇORAP
Elde işlenmiş çeşitli renk ve desenlerde yünden yapılabildiği gibi sade beyaz yünden de işlenmektedir.

YEMENİ
Altı ham manda derisinden üzeri işlenmiş inek derisinden yapılmış, kırmızı yada siyah renkte bir tür ayakkabıdır. Gavur dağlarının ve Torosların yükseklerinde kalan köylerimizde Edik ve postal da giyilmektedir.

JESTLER
Beyaz mendil, Para kesesi, Kama

Yöresel Yemekler

Yöre mutfağının en önemli malzemesi bulgurdur. Bu bakımdan yöresel yemeklerin çoğu bulgur ile yapılır; içli köfte, mercimek köftesi, çiğ köfte, kısır, sarmaiçi, bulgur pilavı, batırık gibi... Diğer belli başlı yemekler ise; tirşik (pancar), toğga, çiçcice (domatesli pilav), kuru fasulye, nohut yemekleri, lahana sarması, patlıcan dolması, yüksük çorbası, malota çorbası, tarhana çorbası, mevsim itibariyle çeşitli sebze yemekleri ve etli kömbedir. Ayrıca Ramazan Bayramında kuru kömbe ve pekmezli yapılır.

Tırşik

Malzemesi :
1 kg Tırşik yaprağı
1 kase yoğurt
1 kg nohut ile dövme
1 çorba kaşığı tuz
4 yemek kaşığı un
Yeterince su

Hanırlanışı:
Tırşik yaprağı ince ince doğranır. Doğranan tırşik yaprağı iyice yıkanır. Bir kase yoğurt çırpılır, nohut ve dövme ile yıkanır. Su ısıtıldığında bunlar kazanın içine konur, tuz ilave edilir. İyice karıştırılır üzerine un eklenir. Bu yaptığımız yemek pişirilmeden önce bir gün bekletilir. Sonra yemek ocağa konularak iyice kaynatılır. Bunu piştiğini anlayınca yemek ocaktan indirilir ve tabaklara servis yapılır.

Çakıldaklı

Malzemesi :
Yarım kg biber
Yarım kg patlıcan
Yarım kg fasulye
Yarım kg domates
Yarım kg dövme
Yarım kg nohut
2 tane patates

Hazırlanışı:
Biber, patlıcan, fasulye ve domates ufak ufak doğranır.Dövme ve nohut iyice yıkanır. Isıtılmış su tencereye aktarılır. Bu malzemeler piştikten sonra sarımsak dövülür. Salça, nane ve yağ karıştırılıp tavada kavrulur. Çorbanın üzerine dökülür ve çakıldaklı çorbamız yemeğe hazır olur.

Halk Oyunları

Osmaniye ili, pek çok değişik halk oyununa sahiptir. Bu oyunlar şunlardır: Horoz, Avşar-Avşar Gabası, Seher, Rumgala, Dağlı, Gızlar Halayı, Menevşe Oyunu, Ala Gözlü Benli Dilber, Kız Evi Ağırlaması, Ekşide Kavunun Dilimi, Kartal Oyunu, Topal Kız Oyunu, Oturak, Güreş, Gaburdağı Gabası, Kına Yakma, Kırıkhan, Köroğlu, Pekmez, Sarhoş, Serçe, Sinsin, Solak, Temra(Temurağa), Yağlı Kwenar, Acem(Gelin Alma), Depki, Çaylı, Demirci veya Eminem(Kürdün Kızı), Göksun Kırması, Sallama…

Dağlı
Şirvani oyun grubundandır.

Türkülü bir oyundur. Müziği ve sözleri (Bugün Ayın Işığı) olarak bilinen türkünün müziğidir. Türkünün sözleri elli ( 50 ) dörtlüğün üzerindedir. Yörede yaygın olarak bilinmektedir.
Üç ileri bir yerinde hareketle oynanır. Oyun oynanırken türkünün sözleri söylenmez. Oyun devam ederken zurna çalan kişi birden durur. 0 anda oyunculardan biri veya baştaki kişi türküyü yüksek sesle söylemeye başlar. Bir dörtlük söyledikten sonra davul ve zurna çalmaya devam eder. Baştaki kişi yüksek. sesle (Atalım atalım) der. Oyuncular buna cevap verir. “Nereye’ ?. Tekrar baştaki, “Herkes sevdiğinin üstüne” diye cevap verir. Sonra hep bir ağıdı bağırabildikleri kadar bağırırlar ve “Heeey Heeey” diyerek oyuna devam ederler.

"DAĞLI OYUNUNUN TÜRKÜSÜ "

Oy
Belimi de verdim kalkmaya
Güzellere bakmaya
Benim elim alışmışta
Tombul ..............sıkmaya (İnce beli sıkmaya)
Oy çinçini çinçini
Öpem ağzın içini
Öpem dedim ısırdım da
Sen bağışla suçumu.

Oy.......
Aman aman garagız
Zülüflerin dara gız
Baban bekçi goymamış
Goynundaki nara gız
Oy pambığım pambığım
Ataşına yandığım
Ağ göğsünün üstünde de
Dombalaklar döndüğüm

Oy .......
Dut ağacı dut verir
Yaprağını gıt verir
Ergen oğlan güzel gız
Sarıldıkça dat verir.
Oy çinçini çinçini
Öpem ağzın içini
Öpem dedim ısırdım da
Sen bağışla suçumu

Oy....
Damdan sakız akıyor
Gız nişanlın bakıyor
Goynundaki memeler (goncalar)
Burcu burcu kokuyor
Oy nerdesin nerdesim
Galdır camın perdesin
Diyeceğim çok amma da
Pek galabalık yerdesin
Kartal Oyunu
Köroğlu grubundan bir oyundur. Sert üslupla oynanan bir oyundur. Davulun ritmine göre oyun sağ ayakla başlar. Ortada uzanmış yatan bir oyuncu bir leşi temsil eder. Yatan oyuncunun etrafında dönen oyuncular sol elleri yeri gösterecek şekilde kollar her iki yana açık kanat çırpıyor gibi ve sert adımlarla tıpkı Köroğlu oyununda olduğu gibi oynanır.

Oyuncular teker teker, ortada yatan ve leşi temsil eden oyuncuya saldırarak ve dişleri ile herhangi bir yerinden tutarak sallarlar. Bir nevi kartalların leş yemelerini temsil etmektedir.

KIZ EVİ AĞIRLAMASI

Serbest oyunlar grubuna girer.

Gelin için kına yakılırken, kız evi ve gelinin kız arkadaşları tarafından yakılan kınada, kına türküsü söylenerek oynanır. Yörede değişik kına türküleri vardır. Türküyü iki veya üç, dört kadın söyler. Türkünün sözleri yörede herkes tarafından bilinir.

Ortada kına yakılırken, kadınlar tarafından sağa iki, sola bir, tekrar sağa bir hareketle ellerinin her ikisi de mendilli olarak ve ileriye doğru uzatılarak oynanır.

“Develioğlu, Kız anası gibi kına türküleri söylenir.’

Kız evinde de oğlan evinin söylediği ürkü “al gelin almaya” gibi kına türküleridir.

KINA YAKMA OYUNU

Yörede sosyal ve kültürel hayatı gelenek ve görenekleri dramatize eden türkü türü bir oyundur. Genellikle düğünde kına yakma esnasında kadınların oynadığı bir oyundur. Türkülü halaylar gurubundandır.

Gelini canlandıran bir genç kızın ortaya oturarak çevresine oyuncuların dizilmesiyle başlar. Önce ayaklar üç sağa, üç yerinde hareketle devam edilir.

Oyunculardan biri veya genellikle halay başı türkünün bir dörtlüğünü çağırmaya başlar. Türkü çağrılırken ( Türkü söylenirken ) davul ve zurna susar.

Temsili kına yakma işlemi başlar ve devam eder, Kına yakma işleminde; bir tepsi içinde, yakılmış mumlar, ceviz büyüklüğünde kınalar, önce gelinin sonra da kınaya iştirak eden genç kızların ellerine yakılır. Türküler sona erene kadar oyun devam eder.

"KINA YAKMA OYUNU TÜRKÜSÜ"

Kız anası kız anası
Başında mumlar yanası
Bugün ayrılık kınası
İşte goyup gidiyorum.

Buna da gerek bir ana
O da ağlar yana yana
İki gözüm hatın ana
İşte goyup gidiyorum.

Buna da gerek bir baba
Oda ağlar gaba gaba
İki gözüm canım baba
İşte goyup gidiyorum.

Buna da gerek bir gardaş
Oda yanına yoldaş
İki gözüm canım gardaş
İşte goyup gidiyorum.

SİNSİN

Köroğlu grubunda bir oyundur. Osmaniye yöresi düğünlerinin en eski oyunlarındandır. Ancak yurdumuzun değişik yörelerinde de oynandığı bilinmektedir.

Genellikle düğünlerde gecenin geç saatlerinde ateşin etrafında oynanır. Ortaya sinsin ateşi adı verilen bir ateş yakılır. Ateşin etrafında tek bir kişi sert bir üslupla sekerek oynar.

Ateşin üzerinden atlayarak ve çevresinde dönerek karşıda duran oyuncuları baş, el, parmak işaretleriyle davet edercesine hareketler yapar. Daveti gören bir diğer oyuncu koşarak, ortada oynayan kişiyi yakalamaya çalışır. Yakalarsa ufak tefek, cezalar verir. ( Üzerine binme, veya temsili güreşme v.s. gibi

Neleri İle Ünlü?

Toprakkale Kalesi, Hemite Kalesi, Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi, Karaçay ve Şarlak Şelaleleri, Zorkun Yaylası, Haruniye Kaplıcası, Yerfıstığı Üretimi

İl Adı Nereden Geliyor?

Osmanlı’nın son döneminde Gavur dağlarında yasayan Türkmenlerin(Kinik boyları) ovaya indirilmesi ile oluşan şehir Türkmen beylerinden Ali Osman beyin ismine yakın Osmaniye olarak alsa da eski Osmaniye olan Cebel(Tam ismi ile Yeşil Cebeli Bereket Osmaniye) sancak beyliğidir. Adı buradan gelmektedir.

ALINTIDIR...
 
X