Gecenin En Güzel Tarafı; Kendimle Kalmak!​

Gecenin sessizliği çökerken şehir yavaş yavaş susar, sokak lambaları birer birer yanar, uzaklardan gelen birkaç araba sesi dışında her şey durulur. Günün karmaşası yerini dinginliğe bırakır. O an, sessizlikte yankılanan tek şey, içimdeki küçük ses olur. Gün boyunca bastırdığım düşünceler, ertelediğim hisler, söyleyemediğim cümleler yavaşça yüzeye çıkar. Yatağa uzanır, tavanın boşluğuna dalar, bir nefes alırım. Derin, sakin, içten bir nefes, sonra kendime sorarım, bugün nasıldı?


Cevap her zaman aynı olmaz, bazen iyiydi derim, bazen yorucuydu, bazen de sadece geçti işte, ama her ne olursa olsun, günün sonunda şunu fark ederim hayat, her zaman büyük şeyleri başarmakla değil, küçük şeylerin içinde kaybolmadan yol alabilmekle ilgilidir. Bugün belki büyük bir adım atmadım ama sabrettim. Belki çok mutlu olmadım ama umudumu tamamen kaybetmedim. Bazen sadece var olmak bile başlı başına bir direniştir, ve ben bugün elimden geleni yaptım.

Kendime karşı nazik olmayı öğreniyorum yavaş yavaş. Çünkü çoğu zaman en sert yargıyı kendimize yöneltiyoruz, yaptıklarımızı değil, yapamadıklarımızı hatırlıyoruz, söylediklerimizi değil, susmak zorunda kaldıklarımızı düşünüyoruz. Oysa bir kadın olarak her gün bir şekilde hayatta kalmak, çevresine ışık saçmak, birilerine dokunmak zaten büyük bir çaba. Bunu unutuyorum bazen, o yüzden geceleri kendime küçük bir teşekkür ediyorum, “Bugün de dayanabildin, gülümsedin, belki ağladın ama pes etmedin.” Bu cümle bile içimi ısıtmaya yetiyor.

Uykudan önce kendimle barışmaya çalışıyorum. Gün içinde kırıldığım şeyleri, söylenmeden kalan sözleri, içimde büyüttüğüm öfkeyi, korkuyu, kırgınlığı fark ediyorum. Sonra hepsine birer birer veda ediyorum. “Artık seni taşımama gerek yok” diyorum sessizce. Çünkü her duygunun bir zamanı, her yaranın bir iyileşme süresi var. Bazı şeyleri unutmak değil, onlarla yaşamayı öğrenmek gerekiyor, affetmek unuttuğun anlamına gelmiyor, sadece kendine huzur vermek anlamına geliyor, ve ben artık huzuru seçiyorum.

Geceleri kendime, eksiklerime değil varlığıma, kalbimin dayanıklılığına, hayal kurma gücüme odaklanmaya çalışıyorum. Belki hâlâ yolun başındayım, belki her şey yolunda değil, ama değişiyorum. Her gün biraz daha kendim oluyorum. Artık başkalarının gözünde iyi görünmeye değil, kendi içimde iyi hissetmeye çalışıyorum. Bazen sessiz bir gece, bazen bir fincan çay, bazen bir dostun sözü bile kalbime dokunuyor. Hayatın küçük detaylarını fark etmek bile bir iyileşme biçimi aslında.

Sonra aynaya bakıyorum, belki sadece yansıma, ama orada güçlü bir kadın görüyorum. Yorulmuş, yıpranmış ama hâlâ dimdik duran birini. Ona bakıp içimden “aferin” diyorum. Kimseden duymadığım o kelimeyi kendime söylemek artık benim ritüelim oldu. Çünkü bazen en çok kendi sesini duyman gerekiyor.

Gözlerim ağırlaşmaya başlarken, içimden her gece aynı cümle geçiyor: “Her şey bir şekilde yoluna girecek.” Belki hemen değil, belki de sandığımdan daha geç, ama bir gün olacak. Çünkü hayat hep böyle, önce yorar sonra öğretir. Her karanlık, sabahın sessizliğinde yerini ışığa bırakır, ben de bunu biliyorum artık.

Işığı kapatmadan önce bir teşekkür daha ederim, yaşadıklarıma, öğrendiklerime, hatta hatalarıma. Hepsi beni ben yaptı. Ve ben, tüm kusurlarımla, eksiklerimle, geçmişimle barışmaya niyetliyim. Artık savaşmak yerine sevmeyi, affetmeyi, kabullenmeyi seçiyorum. Çünkü günün sonunda en çok kendine iyi davranan, en huzurlu uyuyan oluyor.

Yastığa başımı koyar koymaz yüzümde küçük bir tebessüm belirir, o gülümseme kimsenin görmediği ama benim en çok hissettiğim andır. Gözlerimi kapatırım, içimden fısıldarım “Bugün de geçti, yarın yeniden başlarım.” Ve o cümleyle birlikte kalbim hafifler, zihin susar, dünya biraz daha sessizleşir. Uyku gelir, yeni bir güne biraz daha güçlü bir ben´e uyanmak ümidiyle.

Pencerenin ardından sızan ay ışığı odanın duvarında geziniyor, perdelerin arasında usulca nefes alıyor gibiydi. Sessizlik, beni korkutmaktan çok sakinleştiriyordu artık. Kalbimin ritmiyle dışarıdaki rüzgârın sesi birbirine karışıyor, sanki dünya sadece benim için yavaşlıyordu. O an anladım ki huzur, büyük gürültülerde değil, böylesine küçük sessizliklerin içinde saklıydı. Gözlerimi kapatmadan hemen önce, içimde beliren o dinginlik hissi, bütün günün yorgunluğunu alıp götürdü.

Her gün yeniden başlamanın bir yolu vardır, bazen sadece inanmak yeter. Çünkü kalbin hâlâ atıyorsa, umut da senden hiç vazgeçmemiştir. Bazen sadece durup iç sesini dinlemek bile bir armağandır. Çünkü insan, en çok sessizliğin içinde kendine yaklaşır. Dışarıda gece devam ederken, ben kendi içimde yeni bir sabahın kapısını aralarım.

Ve ben o gece, ilk kez kendime sarılmanın ne kadar iyileştirici olduğunu gerçekten hissederim!