Rüyalar; Beynin Gündüz İçin Hazırladığı Fragmanlar!
Bazen sabah uyandığında, gözlerini aralamadan önce bir sahneyi yakalarsın. Gülüyorsundur, ağlıyorsundur, ya da saçma sapan bir şey olmuştur, eski sevgilin markette muz alıyor, senin annen kasada çalışıyordur. Uyandığında sadece “Bu neydi şimdi?” diye mırıldanırsın. Ama beynin aslında o an seninle küçük bir oyun oynamıştır, sana günün fragmanını izletmiştir.Rüyalar, uzun yıllar boyunca gizemli, neredeyse büyülü bir alan olarak görüldü. Freud “rüyalar bilinçaltının kraliyet yolu” dediğinde herkes derin anlamlar aramaya başladı. Ama nörobilim son yıllarda bu konuya daha farklı bir pencere açtı. Beyin rüya görürken aslında sadece düşünmüyor, aynı zamanda bir duygu düzenleme laboratuvarı gibi çalışıyor. Gün içinde bastırdığın, söyleyemediğin, ertelediğin hisleri geceleri toparlayıp dosyalıyor. Yani o garip rüya, beyninin bugünü arşivleyip sabaha hazır olma çabası aslında.
En çok rüya REM uykusunda görülür, yani beden neredeyse felç hâlindeyken beyin tam mesaiye başlamıştır. Dış dünya sessizdir ama içeride bir film seti kurulmuştur. Duygular, yüzler, anılar, kelimeler, hepsi montaj masasında karışır. Bu yüzden bazen 2012’deki bir tartışmayı dün geceki bir konuşmayla aynı sahnede görürsün. Beyin mantık sırasını umursamaz, çünkü o an mantık değil, duygu işlemektedir.
Kadınlar genellikle rüyalarını erkeklerden daha net hatırlar. Bunun nedeni hormonal farklar ya da uykunun daha parçalı bölünmesi olabilir. Ama bence asıl neden başka, biz duygularımızla daha çok temas halindeyiz. Gündüz yaşadığımız her küçük sarsıntı bir bakış, bir cümle, bir “neyin var?” sorusu gece rüya olarak geri döner. Rüyalar, bilinçli aklımızın süzgecinden kaçanları sessizce sahneye koyar.
İlginç olan, beynin rüyada yaşadığın duygular ile gerçekte yaşadıkların arasında fark gözetmemesidir. Korkuyla uyanırsan kalp gerçekten hızlı atar, mutlulukla gülümsersen o kaslar gerçekten hareket eder. Yani rüyalar hayal değildir, biyolojik olarak yaşanmış küçük deneyimlerdir. Bu yüzden bazen bir rüyadan etkilenip bütün gün garip bir ruh haliyle dolaşırız, beyin için o sahne yaşanmıştır, nokta.
Rüyaları analiz etmeye gelince, onları mesaj gibi okumak biraz fazlasıyla romantik olabilir. Elbette semboller kişisel anlamlar taşır, deniz senin için özgürlükse, başkası için korkudur. Ama asıl mesele şu, rüyalar çözülmesi gereken şifreler değil, hissedilmesi gereken sinyallerdir. Belki beynin sadece sana biraz yavaşla ya da bunu içinden atmadın demek istiyordur.
Bir de o tuhaf tekrar eden rüyalar vardır. Mesela sürekli aynı yerde kaybolmak ya da bir sınava geç kalmak, bunlar genellikle tamamlanmamış duygusal döngülerin yankısıdır. Beyin, çözülmemiş bir konuyu her gece farklı sahnede tekrar oynatarak seni tamamlamaya çalışır. Bazen o döngü, farkına varıp yüzleştiğinde sessizce kaybolur.
Bazen rüyalar sadece geçmişi değil, geleceğe dair küçük sezgileri de fısıldar. Bilinçdışın, henüz aklının fark etmediği ayrıntıları birleştirip sana his olarak gösterir. Birine karşı içten içe duyduğun huzursuzluk, rüyada dev bir dalgaya dönüşebilir. Yani beynin bazen senden önce anlar bazı şeyleri sadece sembollerle konuşur.
Ve belki de bu yüzden, uyanır uyanmaz hissettiğin o bir şey olacakmış gibi duygusunu hafife almamak gerekir. Rüyalar kehanet değil ama sezgisel bir pusuladır, aklın değil, kalbin rotasını çizer.
Rüyalar modern dünyada pek ciddiye alınmıyor belki, ama insan zihninin en dürüst alanı orası. Orada filtre yok, poz yok, story yok. Gerçek sen varsın sansürsüz, bazen karışık, bazen komik, bazen ağlamaklı. Gündüz kendini güçlü göstermek zorunda kalan tarafın, gece perdeyi aralayıp kendiyle konuşur.
O yüzden sabah uyandığında rüyanı unutmamaya çalış. Anlam yüklemeye mecbur değilsin ama hisse dikkat et. Çünkü bazen rüyalar sadece uykuda görülen görüntüler değil, ruh hâlinin gizli alt yazılarıdır. Belki de beynin sana demeye çalışıyordur, Biraz dur. Fragman bitti. Şimdi gerçek hayata devam et.
Belki de rüyalar, beynimizin bize gündüz söyleyemediklerini gece usulca anlatma yoludur!