2008 Kasım Anneleri

bende memo yürüsede artık şööle abisi okuldayken bi aşağı inip gelsek diyorum ama nerdeeeee tembel anacım bu velet kucakta taşınmıyo arabayla it it nereye kadar koca yokuş var zor oluyo düz yolumuzdan araba inmiyo taşlık kaldık evde kapalı
darkoooo gitme gülüm yaa boşver allasen bayram üstü hastalanmasın cerenimo
 
mmmf yürüdükleri zamanda keşke biraz daha geç yürüseydi diyoruz..ben iki kızımda da aynı şeyi söyledim..sıpacıkları zabdetmek o kadar zor oluyorki anlatamam:)))
 
E yavrum ne yapayım.Bak Anıl ne kadar geç yürürse o kadar iyi olur senin için.Hemen düğün yapacam ona göreturkbayragi

ay düğün deyince içim bi kötü oluyor ki anlatamam..ben kızlarımı nasıl evlendiricem yaaaa..senağlamasenağlama
allahım sen kuzularımın bahtlarını güzel eyle yarabbim...amiiinnnnn...
 
ben geldım
bende bugun artık ıs bıtsın dınleneyım ıstıyorum ama nerdeee
oglusum durmuyor atta dıyor ha bıre
zor uyuttum geldım ıse

sanırım yarın ıs yok ama annemde ve benım evımde ıs cok
evler temız ıyı ala da annemde dolma ve tatlı ısı benım evdeyse bır sepet dolusu utu var


 
geçmişe bakamadım en son bıraktıgımda hala kocaları kayınvalideleri ve görümcekleri çekiştiriyordunuz
bunun üzerine size benim çok sevdiğim bir yazı var onu göndermek istiyorum.

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip
iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç
para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan
sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar .
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir;
sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.
İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği
nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der
"benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna
bir on lira veririm."
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce
yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden
buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira
istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm."
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi
karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki
nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her
şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından
geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum,
kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir:
"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini
bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...
 
"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini
bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."


bayıldım lelalim süper ya , kocama da okuyum akşam :))) benim kaynana bakkal hesabı , kocam da kuyumcu hesabı
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…