- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
Çocuğunuzun gözünde karanlıkta balık pulu gibi bir parlama oluyor ve çocuğun gözü fotoğraflarda daha belirgin hale geliyor ve beyaz çıkıyorsa nedeni göz tümörü olabilir.
Retinoblastom yani göz tümörü ülkeden ülkeye değişmekle birlikte; 14–20 bin canlı doğumda bir karşılaşılan, çocukluk çağının en sık görülen kötü huylu göz içi tümörüdür.
Göz tümörleri henüz farklılaşmamış retina hücrelerinden köken alıyor; yaklaşık olarak olguların yüzde 40’ı ailesel geçiş gösteriyor.
Olguların çoğunluğunda hastalığın ilk üç yaşta belirti verdiğini söyleyen Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi’nden Doç. Dr. Barış Sönmez, çocuklarda görülen göz tümörü ve tedavisi hakkında şu bilgileri veriyor:
“Hastalığın ilk belirtisi beyaz göz bebeği anlamına gelen lökokoridir ve vakaların yüzde 60’ında görülen en sık belirtidir. Aileler tarafından “çocuğumun gözünde karanlıkta balık pulu gibi bir parlama oluyor” şeklinde de ifade edilebilen bu durum özellikle fotoğraflarda daha belirgin hale gelir. Ancak küçük, retinanın “perifer” dediğimiz kenar kısımlarına yerleşen tümörler fotoğraflarda herhangi bir bulgu vermeyebilir.
GÖZ KAYMASI VARSA...
Hastalığın en sık ikinci belirtisi ise yüzde 20 oranında görülen şaşılık yani göz kaymasıdır. Bu sebeple şaşılıkla gelen tüm hastaların detaylı göz dibi muayenesinin yapılması gerekmektedir. İkincil göz tansiyonu, gözün genişleyerek öküz gözü görünümü alması, hastalık göz dışına yayıldığında ise gözde dışarı itilme ve enfeksiyon benzeri görünümler oluşabilir. Hiçbir şikâyet görülmese de her çocuğun periyodik olarak, göz bebeği genişletilerek muayene edilmesi gerekmektedir.
GÖZ KAYBI YA DA ÖLÜMLE SONUÇLANABİLİR
Retinoblastom tedavisi tümörün tek taraflı ya da çift taraflı olmasına, tümör büyüklüğüne, vitreus ve retina altı, görme siniri, koroid gibi bazı göz yapılarıyla olan ilişkisine, hastanın yaşına ve sistemik durumuna göre değişmektedir. Hastalık çoğu olguda göz içine sınırlı olarak kalır, fakat tanıda gecikme olması durumunda göz dışına yayılır ve tedavi olanağı azalabilir. Transpupiller termoterapi, kriyoterapi, brakiterapi (tümöre yönelik radyoterapi) gibi bölgesel tedaviler, kemoterapi, eksternal radyoterapi gibi sistemik tedaviler mümkün olmakla beraber; bazı olgularda gözün ameliyatla alınması (enükleasyon), ileri derecede yaygın hastalıkta ise gözün etrafındaki dokularla birlikte çıkarılması (egzentarasyon) söz konusu olabilir. Hastalık göz içi evrede yakalandığında sağ kalım neredeyse yüzde 100’dür ancak hastalık göz dışına çıktığı zaman sağ kalım yüzde 30 civarına düşer.
ŞÜPHELENDİĞİNİZ AN GÖZ DOKTORUNA BAŞVURUN
Deneyimli göz doktorları her zaman çocuk hastaya yaklaşırken ayırıcı tanıdaki hastalıkları düşünerek muayene ve tetkiklerine yön verirler. Çocuk hastaların göz şikâyetleri sebebiyle çocuk doktoruna değil, göz doktoruna götürülmeleri en uygun yaklaşım olacaktır. Toplumumuzun bilinçlenmesi için yazılı ve görsel basında bilgilendirici programlar hazırlanabilir. Unutulmamalıdır ki; hastalık göz içi evrede iken tanı konan hastalarda, retinoblastomdan ölüm neredeyse imkânsızdır. Bu da hastalığın erken tanısının önemini bir kez daha vurgulamaktadır.”
Retinoblastom yani göz tümörü ülkeden ülkeye değişmekle birlikte; 14–20 bin canlı doğumda bir karşılaşılan, çocukluk çağının en sık görülen kötü huylu göz içi tümörüdür.
Göz tümörleri henüz farklılaşmamış retina hücrelerinden köken alıyor; yaklaşık olarak olguların yüzde 40’ı ailesel geçiş gösteriyor.
Olguların çoğunluğunda hastalığın ilk üç yaşta belirti verdiğini söyleyen Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi’nden Doç. Dr. Barış Sönmez, çocuklarda görülen göz tümörü ve tedavisi hakkında şu bilgileri veriyor:
“Hastalığın ilk belirtisi beyaz göz bebeği anlamına gelen lökokoridir ve vakaların yüzde 60’ında görülen en sık belirtidir. Aileler tarafından “çocuğumun gözünde karanlıkta balık pulu gibi bir parlama oluyor” şeklinde de ifade edilebilen bu durum özellikle fotoğraflarda daha belirgin hale gelir. Ancak küçük, retinanın “perifer” dediğimiz kenar kısımlarına yerleşen tümörler fotoğraflarda herhangi bir bulgu vermeyebilir.
GÖZ KAYMASI VARSA...
Hastalığın en sık ikinci belirtisi ise yüzde 20 oranında görülen şaşılık yani göz kaymasıdır. Bu sebeple şaşılıkla gelen tüm hastaların detaylı göz dibi muayenesinin yapılması gerekmektedir. İkincil göz tansiyonu, gözün genişleyerek öküz gözü görünümü alması, hastalık göz dışına yayıldığında ise gözde dışarı itilme ve enfeksiyon benzeri görünümler oluşabilir. Hiçbir şikâyet görülmese de her çocuğun periyodik olarak, göz bebeği genişletilerek muayene edilmesi gerekmektedir.
GÖZ KAYBI YA DA ÖLÜMLE SONUÇLANABİLİR
Retinoblastom tedavisi tümörün tek taraflı ya da çift taraflı olmasına, tümör büyüklüğüne, vitreus ve retina altı, görme siniri, koroid gibi bazı göz yapılarıyla olan ilişkisine, hastanın yaşına ve sistemik durumuna göre değişmektedir. Hastalık çoğu olguda göz içine sınırlı olarak kalır, fakat tanıda gecikme olması durumunda göz dışına yayılır ve tedavi olanağı azalabilir. Transpupiller termoterapi, kriyoterapi, brakiterapi (tümöre yönelik radyoterapi) gibi bölgesel tedaviler, kemoterapi, eksternal radyoterapi gibi sistemik tedaviler mümkün olmakla beraber; bazı olgularda gözün ameliyatla alınması (enükleasyon), ileri derecede yaygın hastalıkta ise gözün etrafındaki dokularla birlikte çıkarılması (egzentarasyon) söz konusu olabilir. Hastalık göz içi evrede yakalandığında sağ kalım neredeyse yüzde 100’dür ancak hastalık göz dışına çıktığı zaman sağ kalım yüzde 30 civarına düşer.
ŞÜPHELENDİĞİNİZ AN GÖZ DOKTORUNA BAŞVURUN
Deneyimli göz doktorları her zaman çocuk hastaya yaklaşırken ayırıcı tanıdaki hastalıkları düşünerek muayene ve tetkiklerine yön verirler. Çocuk hastaların göz şikâyetleri sebebiyle çocuk doktoruna değil, göz doktoruna götürülmeleri en uygun yaklaşım olacaktır. Toplumumuzun bilinçlenmesi için yazılı ve görsel basında bilgilendirici programlar hazırlanabilir. Unutulmamalıdır ki; hastalık göz içi evrede iken tanı konan hastalarda, retinoblastomdan ölüm neredeyse imkânsızdır. Bu da hastalığın erken tanısının önemini bir kez daha vurgulamaktadır.”