Amin Maalouf ve Kitapları...

E

EU2

Ziyaretçi
Arkadaşlar en sevdiğim yazarlardan biri olan Amin Maalouf ve yazdığı
muhteşem kitaplar hakkındaki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Okuduğunuzda bağımlısı olacağınız bir yazar, tüm kitaplarını okudum ve şiddetle tavsiye ederim.


AMİN MAALOUF

Lübnan'da doğdu. Lübnanlı bir Arap Hıristiyan olan romancı, ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı; 1976'dan beri Paris'te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.

Çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini yapıtlarında başarıyla işleyen Maalouf, ilk kitabı Les Croisades vues par les Arabes (1983, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri) ile tanındı ve bu kitabın çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız-Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı (ilk romanı) Léon l'Africain (Afrikalı Leo) ise bugün bir "klasik" kabul edilmektedir.


KİTAPLARI

ARAPLARIN GÖZÜYLE HAÇLI SEFERLERİ

Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, iki yüzyıl (1096-1291) süren Haçlı Seferleri'ni ve Orta Doğu'daki Frenk işgalini, anlatırken, bu bölgenin güncel durumuna da ışık tutuyor. 1096 yılında başlayan seferlerde Türk, Kürt, Arap emirlerinin kişisel eğilimlerini, kültür yapılarını, zaaflarını görüp, Haçlılar'ın Orta Doğu'da iki yüzyıl kalışlarının hikmetini anlatıyor.


AFRİKALI LEO

Afrikalı Leo, gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşamöyküsü: "Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği" Hasan ibn Muhammed el-Vezzan ez-Zeyyati alias/namıdiğer Giovanni Leone de Medici'nin, Leo Africanus yani Afrikalı Leo'nun özyaşam öyküsü yazmış olsaydı yazacağı gibi... Amin Maalouf, bu ilk romanında -daha sonra Semerkant, Tanios Kayası, Doğunun Limanları, ve öteki romanlarında da yapacağı gibi- tarihle/tarihten olağanüstü bir halı dokuyor. Bir uçan halı...


SEMERKANT

"Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!"
Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi...



IŞIK BAHÇELERİ

III. yüzyılda yaşayan Mani, Manicilik dininin kurucusudur. Kurduğu din, İsa, Buda ve Zerdüşt'ün düşüncelerinin kaynaştırılmasından meydana gelmiştir. Mani, eski çağın bütün bilgeliğini bütün insanlara seslenen, evrensel ve tek bir dinle birleştirmek istiyordu. Mani'ye göre evrenin ve evrendeki bütün varlıkların yapısı iyilik-kötülük (ışık ve karanlık) karşıtlığıyla kurulmuştur. Mani'nin kurduğu din Sasaniler döneminde İran ve Mezopotamya'da etkin oldu ve Orta Asya'da yayıldı. Uygur hükümdarı Bügü Kağan 762 yılında Mani inancını devletin resmî dini olarak benimsedi. Doğu'da başlayan Mani inancı Batı'da da yayıldı: Bogomiller ve Katarlar, İsa'nın ilkel ortakçılığını arayan Hırıstiyanlar, Mani inancından etkilendiler. Mani inancı her zaman yoksulların ve ezilenlerin yanında ve içinde yaşadı. Mani'nin alabildiğine hümanist olan yeni dünya görüşü, bütün dinler ve imparatorluklar tarafından ezildi. Goncourt Ödülü sahibi Amin Maalouf, dini ve düşünceleri bütün baskılara karşın "doğru" ve "iyi" insanlarda varlığını sürdüren Mani'nin yaşamını yeniden kurarken göz kamaştırıyor.


BEATRİCE'DEN SONRA BİRİNCİ YÜZYIL

Amin Maalouf, çok boyutlu okuma gerektiren bu romanda, yaşanan felaketlerin içinde, bir babanın kızına olan, derinliği tarifsiz "baba sevgisi"ni de anlatıyor. Béatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl, bir mahşer görüntüsü çizerken, evrensel kadını (kadınlığın dünyasını) sevgiyle ele alıyor ve sanki "erkeğin geleceği kadındır" sözünü kanıtlamak istiyor.


TANIOS KAYASI

Amin Maalouf'tan, Afrikalı "Leo ve Semerkant"tan sonra, yine bir Doğu öyküsü. Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma. Bir serüven ve sadakat romanı... Yazara ünlü "Goncourt" ödülünü getiren kitabıdır.


DOĞUNUN LİMANLARI

"Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce." Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürüklenen İsyan. "Doğunun Limanları" bu yüzyılın başını, bir insanın trajik tarihinin içinden anlatıyor.


ÖLÜMCÜL KİMLİKLER

Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar özgür hareket edebiliyorum? Baktığım aynalar sürekli çatlayıp kırılıyor... Gerçekten ben, düşündüğüm ben miyim yoksa bir yanılsamanın içinde debelenip duruyor muyum?.. Son deneme kitabı Ölümcül Kimlikler'de bu can alıcı sorunları irdeleyen Amin Maalouf, böylece romanlarının teorik arka planını da açmış oluyor.


YÜZÜNCÜ AD

Romanda geçen zaman, 1666'nın hemen öncesi... Gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşan yol... Tanrı'nın gizli (yüzüncü) adını ararken kendini ve aşkı bulan yolcu ise antika tüccarı Baldassare Embiaco.... Konya'da vebanın kıyımına, İzmir'de Sebetay Sevi'nin şaşırtıcı başkaldırısına, İngiltere'de büyük Londra yangınına tanık olan bir roman kahramanı. Yüzüncü Ad / "Baldassare'nin Yolculuğu", kurgusuyla, diliyle, konusu ve serüvenleriyle son zamanlarda okuduğunuz romanlar arasında en beğendiğiniz roman olmaya aday bir kitap.


UZAKTAN AŞK

XII. yüzyılda, Akitanya'dayız... Soylu bir ozan, Jeufré Rudel, zevk ve eğlenceye doymuş, böylesi bir yaşam sürmekten bıkmış; uzak, arı ve sonsuz bir aşkı düşlüyor... Kusursuz, düşsel bir kadını anlatıyor dizelerinde. Ve günün birinde, denizler ötesinden gelen Gezgin, bu imgenin gerçekten yaşadığını haber veriyor ona. Çılgına dönen ozanın "uzaktan aşk"ını arayışı böyle başlıyor.

Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk operasının ilk gösterimi, 2000 yılı Ağustos ayında Salzbourg'da, Peter Sellars'ın sahnelemesi, Kent Nagano'nun müziksel yönetimi ve Georges Tsypin'in dekorlarıyla gerçekleştirildi. Clémence rolünü Dawn Upshaw, Jaufré Rudel'i Dwayne Croft, Gezgin rolünüyse Dagmar Peckova üstlendi.

Gérard Mortier yönetimindeki Salzbourg Festivali'nin, Jean-Pierre Brossmann yönetimindeki Théâtre du Châtelet'nin ve Santa Fe Operası'nın ortak yapımı olan opera, 2001 Ekim ayında Fransa'da sahnelendi; 2002 Temmuz'unda da ABD'de izlenebilecek.

Uzaktan Aşk operasının librettosunda, Maalouf, amacına ulaşamadan yitip giden bir sanatçı yaşamının eğretilemesini sunarken, yolculuk, sürgün, Tanrı, kimlik ve aidiyet izlekleri çevresinde biçimlenen ve yine Batı'dan Doğu'ya uzanan o dokunaklı aşk ve ölüm masallarından birini anlatıyor.



YOLLARIN BAŞLANGICI


Göçenler, kalanlar, tartışmalar, aşklar, söylenceler, din değiştirmeler, küskünlükler, bağışlamalar, gerçek insanlar...

Yazar annesinden aldığı, titizlikle saklanmış aile belgeleriyle dolu bir bavuldan hareketle kendi ailesinin olduğu kadar insanlığın da yakın geçmişine ışık tutuyor. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve Atatürk'e ilişkin çok ilgi çekici yorumlar da içeren kitapta iki kahraman öne çıkıyor: Maalof'un dedesi Butros ve dedesinin kardeşi Cebrail.

İki kardeşin yazışmalarından ortaya çıkarılan olay örgüsü göçebe ruhu, ülküleri, koşulları, koşullar karşısındaki farklı insan tutumlarını küçücük notlardan ya da uzun araştırmalardan aydınlığa kavuşturup Beyrut'tan Küba'ya uzak anakaraları birleştiriyor. Yolların Başlangıcı sürgündeki yazarın tek yurduna, ailesine adadığı bir aşk şarkıs
ı.
 
arapların gözüyle haçlı seferleri hariç tüm kitaplarını severek okudum. özellikle 97-98 senesinde öğrenciyken üniversitenin kitaplığında bulduğum ve okuduğum doğunun limanları,tanios kayası, afrikalı leo 'yu bu sene tekrar okudum. yüzüncü ad-ki muhteşem - kitaplığıma aldım. çok etkileyici , anlaşılır bir anlatıma sahip. okuyun derim bende... seveceksiniz...
 
merhaba,iyi bir yazar
bende semerkant adlı kitabı var.okumak adına iyi bir tercih olduğunu düşünüyorum.
 
çoğu kitabını okudum ve de çok beğendim
 
henüz dört kitabini okudum,cok begendim.zaman zaman tekrar okuyorum diger kitaplarinida okumayi isterim.
 
semerkant çoook güzel :hooray:

sanırım alamut kalesi diye bir kitabı daha olacak yazarın :uhm: o da güzelmiş.. onu da okuyacağım
 
fedailerin kalesi alamut wladimir bartol undur ve muhteşem bir kitaptır
 
Yolların Başlangıcı kitabıyla tanıştığım Amin Maalouf'un diğer bütün kitaplarınıda beğenerek okudum.
 
afrikalı leo, yüzüncü ad,yolların başlangıcı,tanıos kalesi okuduğum romanlar gerçektende süperler bütün okuyuculara tavsiye ederim...
 
Bende Yüzüncü Ad'ı kumaya çabalıyorum hala.
Tarihi süreçleri içinde barındırması bakımından çok başarılı ve bilgilendirici bence.
Diğer yandan maceraları ile tarihi sıkıcı olmaktan çıkarıp araya heyecan katarak bize anlatıyor olması çok güzel , okumayı kolaylaştırıyor.
 
Okudukça okunası gelen kitapların yazarı olan adam: Amin Maalouf
 
gercekten benımde cok sevdigim bir yazardır..özellikle dogunun limanlarını cok severek okudum....
 
gercekten benımde cok sevdigim bir yazardır..özellikle dogunun limanlarını cok severek okudum....

ya afrikalı leo ve semerkantla gaza gelip bunuda aldım ama hiç tat vermedi,ilk iki kitabı çok başkaydı,bu sönük kaldı..birde çivisi çıkmış dünyayı aldım,okumayın derim...
 
tanios kayası hele hele semerkant şahaneydi...annem ki çok seçiçidir hiç sevmez öyle herşeyi okumaz..ışık bahçelerine bayıldı...son kitabı çivisi çıkmış dünya...onu da alacağım inşallah...
 
ya afrikalı leo ve semerkantla gaza gelip bunuda aldım ama hiç tat vermedi,ilk iki kitabı çok başkaydı,bu sönük kaldı..birde çivisi çıkmış dünyayı aldım,okumayın derim...

elimdeki kitapları bitirip Çivisi Çıkmış Dünya'yı okuyacaktım bende neden beğenmedin ki fisfisfis
 
X