Anti-Aging AntiOksidanlar Konusunda Bilinmesi Gerekenler

Anti-Aging - Sağlıklı Yaşam ve Yaşlanma

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
34.856
29.741
60
Yaşamımızın her alanında olduğu gibi beslenme alışkanlıklarımızda da doğaya dönüş söz konusu. Dozunda kullanılan vitaminler, vücuttaki paslanmayı giderici etki yaparak nerdeyse 100 yıl yaşamayı vaad ediyor. Genç yaşlardan itibaren alışkanlık haline getirilmesi gereken doğru ve düzenli beslenmeyle birçok hastalıktan kurtulmak ve yaşlanma döneminde bile dimdik ayakta kalabilmek mümkün.

Anti-oksidan nedir?

Yaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuz belli bir yaştan sonra ihanet eder ve toksit maddeler, cildin kolejen tabakasını tahrip eden serbest radikaller ve karbon monoksit gibi zararlı gazlar oluşturarak yaşlanma sürecini başlatır.

Bitkilerdeki bazı vitaminlerin, bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuttaki paslanmayı giderirler. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan, kongreler düzenlenlenen söz konusu vitaminler, geçtiğimiz yıllarda bir başlık altında toplanmış ve anti-oksidan (paslanmayı geciktirici) adını almıştır. Anti oksidanların tıbben etkisi kanıtlandıktan sonra kozmetik sektörünün bundan faydalanmaması kaçınılmazdı tabii. Birbiri ardına üretilen serbest radikalleri önleyici, zengin E vitamini içeren bakım kremleri anti oksidanların sadece beslenme yoluyla alınmasıyla ibaret olmaktan çıkarttı.

Etkileri

Vücudumuzun kendini tahrip etme özelliği olduğu gibi savunma mekanizmasından ileri gelen tedavi özelliği de mevcut. Bunu daha da pekiştiren ve dirençli olmamızı sağlayan besinler (özellikle vitaminler), bileşimindeki paslanmayı önleyici maddelerle serbest radikallerin ve toksinlerin oluşumunu engelliyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Daha da önemlisi başta kanser olmak üzere birçok hastalığın oluşumunu engelliyor. Vücudun hücre koruma sistemleri içinde önemli bir yere sahip olan anti –oksidanlar, bu görevi belirgin hücre hasarlarına yol açabilen maddeleri etkisizleştirerek gerçekleştirirler.

Nelerde bulunur?

Belirttiğimiz gibi A, C ve E vitaminlerinde bulunan anti-oksidanları gruplandıracak olursak;

A vitamini: Koyu renkli yapraklı bitkiler, ıspanak, havuç

C vitamini: Trunçgiller, çilek, brokoli, lahana, patates, maydonoz ve çok sayıda meyva, sebze

E vitamini: Kuruyemişler, bazı bitkisel yağlar ve lifli yeşil besinler


Garantili güzellik için E vitamini

Uzmanlar, canlı, parlak, ışıl ışıl bir cilt için E vitamininin etkisinin inkar edilmemesi gerektiğini söylüyor. Bunun bilincinde olan kozmetik firmaları da zaten bu vitaminden çokça yararlanıyor. Hemen hemen her bakım kremiminin içeriğinde yer alan E vitamini, cildin en alt hücrelerine kadar nüfus ederek erken yaşlanmayı önleyici, parlaklaştırıcı ve canylandırıcı bir etki yapıyor. E vitaminin marifetleri bununla da sınırlı değil. Amerikalı uzmanların yaptıkları araştırmalara göre; hava kirliliği ve sigaraya bağlı olarak tahrip olan hücrelerin yenilenmesin dede önemli bir yere sahip olan E vitamini aynı zamanda beyin ve bağışıklık sisteminin yenilenmesinde de son derece etkili.

Arizona Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ise E vitamini verilen hayvanların akranlarına göre daha genç göründükleri ve daha uzun ömürlü oldukları kanıtlanmış. Bunun nedeni ise vitaminin, yaşlılılkla azalan bir protein çeşitinin yok olmasını engellemesi.

Ne kadar alınmalı?

Uzmanlar, hergün alınan sebze ve meyvelerin günlük anti-oksidan ihtiyacını karşılamadığında hemfikir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, vitaminden zengin sebze ve meyvelerden günde en az beş öğün yemek gerekiyor. Bu nedenle vitaminler hap olarak da alınabilir. Ayrıca düzenli beslenilse bile, bazı hatalı alışkanlıklar, vücudumuzdaki vitaminleri hızla tüketmekte. Sigara, aşırı alkol, stres bu etkilerin başında geliyor. ıngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, en az iki yıl süreyle 200 ünite E vitamini alan kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma risklerinin bu vitaminleri almayanlara oranla yüzde 41 daha az olduğu görülmüştür.

Bunlar yaşlılığı durdurur

Kahvaltılık tahıl: Yulaf, kara buğday gevreği, buğday ya da pirinç gevreği

Süt ürünleri: Soya sütü, gravyer, permesan peynirleri ve yoğurt.

Ekmek çeşitleri: Kara ekmek, tahıllı ekmek, arpa, yulaf ve çavdar ekmeği

Sebze, baklagiller: Brokoli, lahana, havuç, ıspanak, bal kabağı, domates, tere, bezelye, nohut, mercimek, semizotu, mısır, avakado, pırasa, soya.

Tahıllar: Bulgur, esmer pirinç, basmati pirinci.

Balık ve kabuklu deniz ürünleri: Somon, alabalık, barbunya, istiridye, karides, uskumru, kalkan.

Meyve ve tatlılar: Kayısı, muz, kiraz, elma, çilek, pembe greyfurt, mango, kavun, karpuz, üzüm, dut, kuru meyveler, ceviz, badem, fındık.

Alkolsüz içecekler: Çorbalar, çay ve yeşil çay

Alkollü içecekler: Kırmızı şarap

Yağlar: Zeytinyağı

Bunlar yaşlandırır


Mısır gevreği, demirle zenginleştirilmiş tahıllar

Yağlı peynirler, demirle zengnleştirilmiş süt

Beyaz ekmek, bisküvi, turta, pizza.

Beyin, böbrek, sosis, salam, füme jambon,

Kızarmış patates, cips, hormonlu sebzeler

Düdüklü tencerede pişirilmiş beyaz pirinç

Turna balığı, kılıç, ton, ançuez, köpek balığı, tuzlanmış balık.

Şuruplu meyveler, reçel, çikolata, bal, dondurma, tereyağ, hindistan cevizi

Kahve, şurup, hazır çorbalar.

Kristal şişelerde saklanan alkollü içecekler

Tereyağ, taze krema, margarin, kızartma yağları, doymuş yağlar.

ıdeal beslenme için

Günde bir kez: Yeşil salata, sebze, tahıl, baklagiller.

Günde iki kez: Çiğ sebze, kepek ekmeği, bir kadeh şarap

Güünde üç kez: Yoğurt

Günde beş kez: Meyve, çay, maden suyu, çorba

Günde 12 tane: Fındık ya da badem

Haftada bir kez: Kırmızı et

Haftada iki kez: Yağlı balık

Haftada üç kez: Yağsğz balık, beyaz et, karaciğer

Haftada üç dört kez
: Çiftlik yumurtası
Haftada yedi kez: Soğan, sarmsak, mercimek
 
Son düzenleyen: Moderatör:
X