Babam, korkum, kabusum. Hayatımı yeniden inşa ediyorum hasta ruhum iyileşiyor.

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
İyi geceler herkese. Benim derdim babam. Hayatla mücadelem, savaşım babam. Konum çok uzun rahatlamak için yazdım.
Okumak zorunda değilsiniz. Herhangi bir fikir yada yardımda istemiyorum.

Eşinden şiddet gören ama bir türlü boşanamayan veya boşanmayan hanımlar belki siz okumak istersiniz. Çünkü çocuğum için boşanmıyorum dediğiniz çocuğunuzun gözünden durumuzunu görmek istersiniz.
Yada çocuğunuzun ne hissettiğini?

Ben boşanması gereken bir ailenin 4 kızından en büyüğüyüm.

Neden anne-babamın boşanması gerektiğini düşünüyorum?
Neden bu saatte bunları anlatıyorum?

En basından başlıyorum.
Küçükken çocuk aklıyla sadece oyun oynayarak mutlu olan bir çocuktum. Şanslıydım o zamanlar babam eve hep geç gelir, sadece pazar günleri görürdüm onu. O zamanlar özlerdim bile. Şimdi o zamanları düşünüyorum da aslında babam hiç bizimle yaşamamış gibi. Çünkü evdeki pazar günü de at yarısı oynayarak/ izleyerek geçirirdi. Hiç oyun oynadığımızı, gezdiğimizi, beraber parka gittiğimizi de hatırlamam zaten.

Gel zaman git zaman, bir şekilde büyüdük. Nasıl büyüdük? Babam zevk ve sefa içinde kendisine herşeyi alıp, arkadaşlarıyla, sevgilileriyle rızkımızı yerken o zamanlar babamın tabir ettiği at yemi dediği mercimek çorbası,makarna ve patatesle karnımızı doyurduk. Şükür ederim hala aç kalmadık diye ama arada aç kaldığımızda oldu.( Napalım kaderimiz buymuş annemin bizim için seçtiğini söylediği kader.) Yırtık ayakkabılarla okula gittik. Hergün aynı yırtık eski kıyafeti giyip sokağa çıktık. O zamanlar küçüktüm anlamıyordum. Arkadaşlarımla ip atlarken mutlu olabiliyordum.

Sonra lise çağlarına geldim. Ergenlik dönemi çok ağır geçti. En derin yaralarımı bu zaman aldım. Gece gece yazmama yine o zamanlar vesile olan travmalarımı kabuslarımın kaynağı olan zamanları anlatmak istiyorum.

Artık babam orta yaşlarında maddi olarak eskisi kadar şatafatlı yaşayamadığı döneme girdi.İşte o zaman evde vakit geçirmeye başladı.

Ben babamı tanımaya başladım, babamdan nefret etmeye başladım.

Okul hayatım lise basına kadar güzeldi. Başarılıydım, hırslıydım , daha iyisini yapmak için çabalıyordum.

Anadolu kız meslek lisesinde bilgisayar programcılığı okumaya başladıktan sonra okulum gereği eve bilgisayar aldı babam ama aslında kendine aldı
Zaten eve bilgisayar girdikten sonra babamın içinden canavar cıktı. Sürekli ismi lazım değil chat sitesinde takılmaya başladı. Kadın - erkek bir sürü insanla sohbete başladı.
Bunu genellikle yazışarak değil, sesli sohbet şeklinde yaptı. Bu nedenle evde ses olmasını istemiyordu. İşte ilk o zamanlar sesimizin kesildiği konuşmanın yasak oldugu dönemler başladı.
O chat sitelerinde arka plandan sesimiz gitmesin diye küçücük evimizde salondan kovulduk. Akşam saat 6-7 oldugunda yatıp uyumamızı emrediyordu babam. Ses çıkmayacak, tuvalete gidilmeyecek, mutfağa gidip su içilmeyecek, dusa girilmeyecek, evin holündeki kapının diğer tarafına geçilmeyecekti. Konuşmak bile yasaktı.

Ben sokaklarda oyunlar oynayan mutlu özgür kız artık evde yatağına bağlı konuşması dahi yasak nefes alması serbest bir insan olmuştum.

Babam ise o chat odalarında şarkı söylemeye başlamıştı. Sadece canı sıkılıyor diye gecenin yarısında onun küfürleriyle uyanıyordum. Onun anırarak şarkı söylemesini duyuyordum. Kız kardeşim demiri çıkmış kanepede yatmak zorunda olup her gece kendini yaralıyorken babam sesi daha iyi gitsin diye profesyonel ses donanımı satın almaya başladı. Kendisini ora sitede öyle modern öyle beyfendi tanıtıyordu ki gecenin kalanında farklı rumuzlarla insalara küfrederek mutlu oluyordu.

İlerleyen zamanlarda artık insani olarak temel ihtiyaçlarımızı zor edindiğimiz bu dönemlerde babam bu arkadaşlarıyla gezip tozup, içip yerken ben okulumdaki sorunlarla başbaşa kalmıştım. Çünkü özgür ruhum bir kafese tıkılmıştı. Çözüm bulamadığım, sesimi çıkaramadığım çaresiz kaldığım psikolojik bir kafesteydim.

Kız meslek lisesi olmasından kaynaklı sürekli kızlarla aynı ortamdaydım. Kızların tek derdi erkekti. Bazılarıda lezbiyendi. Kimsenin hayatı tercihleri beni bağlamaz, saygı duyarım. Fakat onlardan birisi sürekli okulda taciz eder olmuştu. Sınıftan çıkamıyordum, tuvalate dahi gidemiyordum. Çünkü bu kız nereye gitsem orada oluyordu. Sürekli gözlerin ne kadar güzel diyip, sen ne kadar güzelsin, diye diye kişisel alanıma girerek beni rahatsız ediyordu. En kötüsü bu kızla tuvalette karşılaşmam o zaman dokunma ve daha yakın olma çabasındaydı.
Okulun kız lisesi olmasından ve okulun namından dolayı o okul formasıylayken afedersiniz ama erkekten başka bir şey düşünmeyen erkek isteyen kız olarak görülüyordunuz. Okulumun yan tarafında bir başka okul, halk eğitim merkezi kaymakamlık binası ve polis merkezi vardı.
Buna rağmen kaymakamlık binasının arkasındaki bahçeye girip cinsel organını çıkarıp siz sınıfta otururken sadece kız oldugunuz için sizi hayal eden sapıkların kendilerini tatmin edişini görmek zorunda kalıyorsunuz.

Ne mi yaptım peki? Defalarca taciz edildim ama hiç kimseye bir şey söyleyemedim.
Neden mi ? çünkü anneme söylemeye dahi utanıyordum.

Hem söylesem ne olacaktı ki? Hiç birşey yapmayacaktı. Çünkü sorunlar karşısında susmayı tercih etmişti. Sabretmeyi tercih etmişti. Etrafınızda en yakın model anneniz size sabırlı olmayı susmayı öğretmişti. Zaten o kadar baskıdan sonra cok utangaç,içine kapanık bir insan oldum ve sustum.

En yakın arkadaşlarıma dahi anlatamadım. Sessiz sıkıcı hiç birşey yapmayan, hiç bir sosyal aktiviteye katılmayan uyumsuz bir kız oldum ve dışlandım. Hayatımdaki kayıplardan biri olmuştu. Dışlaranak ve aşağılanarak arkadaş dediğim o insanlar arasından kovuldum. Yine başka arkadaşlarım oldu ama hiç bir zaman uzun süreli olmadı.

Daha sonra hiç bir sebep yokmuş gibi görüldüğü halde okulu bırakmak istedim ve bıraktım. Başarılı hırslı bir öğrenciyken hayallerinden vazgeçip okulu bırakmış biri oldum. Annem sürekli sıkıştırdı neden diye uzunca süre anlatmadım. Sonra anlatınca "neden anlatmadın?" dedi. Diyemedim ki " anne sen bize susmayı öğrettin."

Bir yıl kayıp edip bu sefer mahallemdeki liseye kaydoldum. İlk ve ortaokuldaki tüm çevrem üst sınıftaydı. Kız kardeşlerimle aynı sınıftaydım. Onların arkadaşlarıyla arkadaş oldum. Zaten sorunluydum ve daha sorunlu oldum.
Uzunca bir süre asla ders çalışmadım. Zaten neden çalışmam gerektiğini bilmiyordum. Anneme beni psikoloğa götür dedim götürmedi. Çünkü psikolog iyi bir şey değildi. Sorunlarımızı kimseye anlatmamamız gerektiğini söylüyordu annem. Aslında sülaleden dolayı.

Gelelim tekrar babama. Babam artık iyice zıvanadan çıkmış sürekli bizi dövmek,öldürmek suretiyle tehtid edip canımızı yakmaya devam etti ve ilk defa babamın annemi aldatışını öğrendim. Annemden önce öğrendim. Babamın telefonunu şarza takarken bir mesaj geldi ve okudum. "Günaydın canım geçerken uğra sana börek yaptım:)" yazmıştı.
Kendi kendime kim babama niye börek yapsın derken eski mesajları okudum. Bizi o kadar sindirmişki telefonunu asla karıştıramayacağımızı düşünüp mesajları silme gereği bile duymamış.

Tüm mesajları okudum. Aşk mesajlarını peki ne oldu? Öğretilmiş çaresizliği annem - babam.öğretti. Tabikii yine sustum. Ama çok fazla değil. Gözlemledim baktım. Sonra başka bir zaman diliminde tekrar baktım ilişki devam ediyordu ve numarasını alıp, bıraktım telefonu. Anneme anlattım. Çünkü sabrım kalmamıştı. Babamın bize her vuruşu her küfredişi her hakaretini duymaktan öyle bezmiştimki söyledim. Arkadaşımın ailesi boşanmıştı, demekki bizimkilerde boşanabilir bunu yaşamak zorunda değiliz düşüncesiyle söyledim. Sanırım ilk kez sesim çıktı. İlk isyanımdı anne lütfen boşan bak sana sebebini veriyorum der gibi anneme anlattım.
Buna gelene kadar çok sebep var biliyorum ama o zaman bilmiyordum. Evde çok büyük kavga çıktı. Babam hepimizi dövdü. Ve babam birine vururken ölsün diye vurur eli çok ağırdır. Hepimiz dayak yiyip oturduk. Sürekli kavga gürültü devam etti.
Artık tek hissettiğim şey çaresizlikti. Kapkaranlık bir boşluk. Neden yaşadığımı bilmiyordum. Neden nefes aldığımı bilmiyordum.

Genç bir kızdım depresif, karamsar, nefret dolu, öfkeli, sinir krizi geçiren bir insan oldum.

Gel zaman git zaman yıllar böyle geçti. Lise bitmek üzereydi artık. Liseyi hep kopya hazırlarken ders çalırak geçtim. Ciddi anlamda korkak oldugumdan kopya çekmeye bile korkuyordum. Çünkü okuldan gidecek bir şikayet, disiplin suçu,sınıfta kalmak babamın canıma okuması yeterli bir sebepti.

Çok net hatırlıyorum son dönem okula dahi gitmek istemiyordum. Okul bitsin diye dua ediyordum. Fakat son bir kaç hafta kala anladım ki okul bitince evdeki o kafese komple gireceğim bir daha asla çıkamayacağım.

Beni daha büyük bir korku sardı. Ben ne yapacaktım, bana ne olacaktı?
Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddetin daha ağır oldugunu biliyordum ve kısır bir döngü içine girmek üzereydim.

Fark ettim ki okul benim kurtarıcımdı devam etmeliydi. Össye girdim o yaz. Çok iyi bir puan almadım istanbulda kazanamıyordum ama şehir dısında güzel bir yerler kazanabilicek kadar puanım vardı. Gitmeyi nasıl istedim bir bilseniz! Korktum gidemedim. O kadar özgüvenim kırılmıştı ki korkudan gidemedim.

Sonrasında babam kendi işyerinde bizi çalıştırma niyetiyle sözde yardım edelim diye götürmeye başladı.

Fakat bir kaç kere gitmek yetmişti bana. Konfeksiyon atölyesinde insan değil diye bahsetttiği insanların yanında küfür, hakaret, öldürme tehtidi vs başladı. Ve şiddet uygulayarak bunu herkesin içinde yaptı.


Hangi baba çocuğuna sana tornavidayı saplarım, seni gelen trenin altına atarım, seni burada doğrarım, seni sakat bırakırım derki ? Sorun artık ölmek değildi keşke ölmek olsaydı. Zaten ölmek istiyordum ama öldürmüyordu işte. Sadece ölümü isteyecek kadar şiddet uyguluyordu. Bundan annemden en küçük kardeşime kadar herkes payını alıyordu.

Sürekli nasıl kurtulurum sorusu beynimde dönüp duruyordu. Tek düşündüğüm buydu. En doğru yol ölmek. Gecelerce ağlayıp dua etttim. Allah'ım ya benim canımı al ya onun" dedim.

İkimizinkini de almadı. Ama kaç kere intiharın eşiğinden döndüm hatırlamıyorum.

Evet hala ne yapabilirim diye düşünüyordum. Evlenmek asla bir çözüm değil biliyordum. Çünkü babam nasılsa bütün erkeklerin aynı oldugunu düşündüm ve bu düşünce beni kurtardı sanırım. Evlenmek yerine çalıp okumak istedim. Anneme "babama söyle ben atölyeye gitmek istemiyorum " diye yalvardım. Ağladım. Söylemedi ama beni sızlanmalarımı babam duydu ne zırlıyorsun? dedi. Bende biraz cesaretlenmiştim çünkü hayat gidiyordu ve ben hayatı yaşamak istiyordum ölemiyordum o zaman yaşamalıyım dedim. "Ben atölye de çalışmayacağım. Madem üniversiteye gidemiyorum açıköğretim okuyacağım ve bölümüme uygun meslek edinip çalışacağım "dedim.

Ooo sen misin bunu diyen. Babam resmen kükredi. Tüm mahalle bizi seyrediyordu. Bana öyle bir tokat attı ki düştüm suratım.kanlar içinde kaldı. Tekmeler arka arkaya geldi. Gerçekten sakat bırakmak için vuruyordu yada öleyim diye. Daha çok vurdu. Kafamda yıldızlar uçtu. Öyle bir öfke dolduki içime acımı unuttum. Yaşamak istediğime karar vermiştim ama ölecektim. Acımı unuttum mutfağa kaçtım ve elime bıçağı alıp ne diyorsun sen diye böğürdüm resmen babamın suratına. İlk önce donup kaldı. Şok oldu. Sonra ilk yaptığı tekrar bana vurmak oldu. Sonra bir an kendime geldim ben ne yapıyorum diye. Bu iğrenç adam için bir kafesten başka kafese giremem diye düşündüm. Babamın ulaşamayacağı bir yere bıçağı attım. Tekme tokatlara rağmen hiç düşünmeden yalın ayak evden kaçtım. Çıplak ayakla suratımdan kanlar süzülerek yırtık elbiselerimle hıçkıra hıçkıra ağlayarak durmadan koştum.kaçtım saklandım. Herkes izledi. Yıllardır oturduğumuz o mahalledeki sözde komşularımız izledi. Kimse ne polisi aradı ne yardım etti. Bir kaç saat mahalledeki bir arabanın arkasında saklanıp bekledim. Ben gittikten sonra babam minik kardeşimde dahil olmak üzere kendi annesinin önünre hepisini dövmüş. Sonrada anneme git edayı bul demiş. Bulamayınca kendi aramaya başlamış. Beni buldu karşımda onu görünce tekrar kaçtım. Sonrasında eve gelip anneme ağlamış, yalvarmış. Eda'yı bul ne olur diye ağlamış. Sanki yaşanan herşeyi kendi yaşatmamış gibi. Hepsi kendi suçu değilmiş gibi.

Annem beni buldu. Baban yemin etti dokunmayacak sana dedi. onun ettiği yemine inanmadım. Çünkü küfür ederken öyle küfür ediyorki iman inanç korku namına bir damla içinde his yok. Yineee anneme güvenip gittim.
Beni karşısına aldı sen ne istiyorsun dedi.

Ben okumak başka bir meslek edinmek istiyorum dedim.

Hırsla hayır dedi. Neden atölyede calımayacaksın makineci olmayacaksın ?diye sordu.

Atölyede çalışmak istemiyorum dedim.

Neden ? Dedi.

İstemiyorum.diyebildim sadece. Çünkü hırsından yerine duramıyordu ve ben korkuyordum, canım acıyordu.

Ben size ne yaptım ki ? Dedi. Ben ne yaptım da size böyle nankör oldunuz dedi. Bu ev benim . Benim kurallarım geçerli. Bana itaat edeceksiniz, yada ot gibi yaşayacaksınız dedi.

Diyemedim ki "biliyorum sonuna kadar. Senin bahşettiğin hayat bu kadar ama ben daha fazlasını istiyorum insan olmak istiyorum." diyemedim.

Kız oldugumuz için insan olmadığımızı hiç birşey hak etmediğimizi düşündüğünü, bize yapacağı en ufak iyiliği evleneceğimiz adama karşı yaptığı iyilik olarak görüyordu. Biz sadece maldık. Asla bir birey olmadık onun için. Bir erkeğin kölesi olmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktık onun gözünde. Çünkü babam için 2 kadın var. Biri narin bakılıp büyütülmesi gereken bir çiçek ama o çiçek hep dışarıdaki kadınlar oldu. Onun zevkine hitap edecek kadınlar.

Birde bizler( kardeşlerim) varız işte. İtilip kakılacak, insan yerine konulmayacak evde pis donundan çorabına ütüsüne arkasını toplayan hizmetçi, bir erkeğin yatağındaki kölesi. İnsan olmayan duygusu olmayan sadece işini gören varlıklar. Babam için ailesi bu. Annemi böyle görüyor, çocukları olarak bizimde birer adamın olacağız. Sahip olunacak eşya gibi. Bu nedenle bizim ne istediğimiz hiç kimsenin umrunda değil.

Herneyse ben isteğimden herşeye rağmen vazgeçmedim ama benden sadece 1 yaş küçük kardeşlerim susmayı tercih ettiler. Bende diyemediler. Onlar için yapabilecek birşeyim yoktu.

Lise sonda konuştuğum bir çocuk vardı. İlk aşkımdı.( evlilikle alakalı problemlerimden dolayı ayrıldım ondan çünkü evlenmek istiyordu) Muhasebe ofisinde çalışıyordu. 1 aylık satış pazarlama serüvenimden sonra bu mesleğe yöneldim. Çünkü altın bileziğim diyebileceğim bir işti.
Yıl 2008 ocak ayı bir ofiste çalışmaya başladım. Asgari ücretin altında 350 tl ye. Zaten çoğu yol parasına gidiyordu.

Hem ofiste hem resmi dairelerde iş koşturdum. Babamdan öyle çok nefret ediyordum ki bu nefretimi iş konusunda hırsa dönüştürdüm.

Kısa bir sürede çok şey öğrendim. Araştırdım okudum. Baktım ettim. Kısa bir sürede ne öğrebilirsin diyebilirsiniz ama kapkaranlık dünyamdaki tek aydınlık yol bu mesleği öğrenmekti. Başka bir şeyim yoktu.
Sonra ne mi oldu kıskanç bir çalışanın işinden olma korkusu yüzünden işten çıkarıldım. Aynı patronun yiğenin iş yerinde calışmaya başladım. O da çok farklı değildi o da beni çaresizliğimi sömürdü. Nerdeyse maaşsız çalıştım çünkü öğrenebilmek için herşeyi kabul etmiştim. Çok acınasıydı ama öyleydi. Babam dışında herkesin ağız kokusunu çekmeye razıydım.

Sonra o adam beni bir mükellefinin işyerine soktu beni. Asgari ücretr başladım. Bu arada yoğunluktan alttan iki dersle açıköğretimi zorla devam ettirdim . Bu yeni iş öyle büyük yer ve kalabalıktı ki korktum. Nasıl yapacağım diye düşündüm..bir şekilde oldu.


Ama bu kadar stresle başa çıkamayınca sürrekli yemek yemeye başladım. Sürekli hırslandıkça birşeyler yedim.kilo almaya başladım. Fakat ben iç halimle o kadar ilgiliydim ki aynaya bakmak aklıma bile gelmiyordu. En önemlisi doğru düşünemiyordum. Ve aynadaki insan ben değilmişim gibiydi. Kendi yansımam olarak görmüyordum. Yansımadaki kız ben değildim. Yani öyle görüyordum. Asla dur diyemedim yemeye. Ve 5 senede 110 kiloya çıktım.

Neyse evde babamla işler aynı gidiyordu ama ben en azından başka bir kapı araladım kendim için ama çokta değişmedi.

Bu sefer eve her akşam gelişimde kardeşlerimin ağlamalarıyla ağladım. Babamın yanında çalışmak zorunda olmalarını onlara yaptıklarını.

Herkesin içinde dövmesi mi, selam vermeyeceğiniz insanların babamın onlara nazaran kardeşlerime daha kötü davranmasından güç bulup aynısını kardeşlerime yapan insanlarla olan dertleri mi? Yoksa insan sayılmadığınız sözünüze inanılmadığına mı? Bir işyerinde elalem dinlenirken kendi kızlarının tuvalete dahi gitmesine izin vermeyen hayvan muamelesi yapan bir baba düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Hangi insan bunu hak eder?
Köle gibi çalışıp paralarını alıyordu. Kendi arabası olmasına rağmen personellerini arabayla alan ama kendi kızını toplu taşımayla işe getirten bir baba. Aynı işyerine aynı saatte gitmesi gerekirken kardeşlerim daha erken kalkıp toplu taşımayla gidiyordu onlar işe varana kadar babam arabasıyla daha erken geliyordu düşünün.

Para olarak sadece işyerine yol parası veriyordu. Paralarına el.koyuyordu zaten hiç alamazlardı ki babam.patron para hep onda!

Zamanla anladıkki babam için para çok kadar kıymetli. Paraya tapıyor. Gösteriş meraklısı. Bizim üstümüze giydiğimiz tek tip kıyafetimiz varken kendisi lüks markalar lüks arabalar lüks geziler yapıyor. Dükkandaki bir eleman demişki kardeşime siz villarda falan yaşıyorsunuz değil mi? Kardeşlerimin açıköğretim harç parasını bile vermeyen adam bizi villada yaşatır mı ?

Halbuki evi bir görseniz hayvan bağlasan durmazdı. Mutfak mobilyaları eski dökülüyor iğrenç. Geceleri heryer hamamböceği oluyor kimi zaman üstümüzde geziyorlardı uyurken. Bir keresinde okulda çantamdan çıkmıştı. Bir kerede ayakkabımın içinden. Hepsi çok iğrenç anılar.

Demek istediğim varlık içinde yokluk çektik biz. Babamın tüm parası kendine ve dışarıya. Lüks arabalara. Kumar içki karı-kız sevdasına. Ama sülalede gör. Babam nazik cok eğlenceli iyi aile babası. Biz onun hayatının süsüyüz sadece.
Öyle iğrenç bir insan benim babam.

Artık babamın sevgilisi olduğu babamın evli olduğunu biliyorduk. Bazı akrabalar babaannem.vs biliyordu. babamla aşk yaşayan iğrenç kadında babamın evli oldugunu biliyordu. Yıllarca devam etti ilişkileri.

Sürekli bizi aşağılamaya devam etti babam. Annem kapalıydı aile zoruyla. Bir bayram babanneme gidecektik. Dışarı çıktık. Anneme kapalı oldugu için ondan utandığını yanına yakıştırmadığını, bizimde yanına yakışmadığımızı söyledi.

Halbuki bize baktığında kendi içinin kirliliğini karanlığını yaptığı pisliği gördüğünü idrak edemiyordu.

Size hayrım olunca kendimi yolunmuş tavuk sağılmış inek gibi hissediyorum diyordu. Çok çabuk unuttu.

Babam.o kadından ayrıldığını söyledi. Af diledi. Annem zaten herşeyi kabullenmişti. Sonra öğrendikki yine devam ediyor.

Asgari ücretle çalışırken anneme lütfen ayrıl dedim. Hepimiz çalışırız.bir yolunu buluruz dedim. Avukat buldum. Evin yarısını alırız geçinir gideriz dedim anneme. Annnem o zamanlar 40 yaşındaydı ama 40 yaş hala genç bir yaş yine cesaret edemedi. Herşeye rağmen yine sustu.

Benim kayışım o zaman koptu. O andan sonra benim için herkes düşman oldu. Çok acımasız oldum. Herkesin hak ettiğini yaşadığını düşünür oldum. Hatta arada dinden bile çıkmış olabilirim. Çünkü çok isyan ettim.

Annem böyle yaşamayı seçmişti ve bizede yaşattı.

Babannemde böyle yaşamayı seçmişti
Çünkü dedemde bunların hepsini babama yapmış.

Artık acı çekmemek için kimin kalbini kırdığımı önemsemedim.

Çünkü insanın anne ve babası çocuğunu düşünmezken sevmezken başka insanların bana sevgi, şefkat iyi niyetle yaklaşabileceğine inancımı yitirdim

Bana yaklaşan herkesin benden bir çıkarı olmalı diye düşünüyordum.

Hani dedim ya kilo aldım aynadaki görüntümü.bile fark edemiyordum diye. Kendimi sevilmeye değer layık görmüyordum artık. Kendimi sevmiyordum çünkü. Benim hisselerim kimsenin umurunda değilken dış görünüşüm çok mu önemliydi?
Hayır değildi benim için sadece bir kabuktu.

Kimse zaten beni sevmeyecek dedim kendime. Kimse için fedakarlık yapmama gerek yok dedim. Yapmadım da. Hep bencil oldum bencil oldum devam ettim. Benden başka hiç birşeyin önemi yoktu.

Bundan sonra hep kendi zevkim için ugraştım. Kimsenin derdini dinlemedim ve umursamadım. Kimseye nasılsın diye sormadım. Çünkü umrumda değildi. Ben artık kayıp bir vaka oldum. Annemle ailemle kardeşlerimle konuşmadım. Onların dertleri zerre umrumda olmadı.

Empati yapamıyordum artık. Herkes güvenilmez. Herkesten kendini koru dedi beynim ve böylece bana zararı dokunmayan herşeye karşı kör sağır dilsiz oldum.

Kendimi kitaplara, filmlere dizilere ve yemek yemeye verdim yani düşünmemeye, rahatlamaya pembe hayal dünyasına verdim.

Bazen kendimi okuduğum kitap karakteri gibi hissediyordum.

Bundan 5 sene kadar önce kız kardeşim hiç olmayacak biriyle kaçıp evlendi. Ben yapmadım ama birimiz evlenmeyi çözüm gördü ve hayatı berbat bir hale döndü. Hiç beklemediğimiz şekilde babam hemen kabul etti affetti geldiler ama kardeşim artık yitikti. Çünkü eşinin 87 li olmasına rağmen 2. Evliliğiydi. Doğru düzgün çalışmaz. Sürekli borç içinde free bir aileye gelin gitti.
Kardeşim şu sıralar boşanıyor. Öğrendik ki çocukta şiddet, sahte evrak düzenleme, hırsızlık vs. ne ararsan varmış. Kardeşime evliliği süresince hiç destek olmadım. Olmak istemedim. Kaçmadan önce hergün evde onun yüzündende kavga cıkar olmuştu sürekli evden kaçmakla tehtid ediyordu.

Ve benim.sorunlara bakış açım artık değişmişti umrumda olmadı. Madem aile et tırnaktan ayrılmayacağı gibi bir bütündü, bende sorunu çözemiyorsam artık sorunun kaynağından kurtuldum. Görüşmüyordum. Sadece işi düşen adamın aradığı kişiydim ben ve bencildim.


Hala annemi babamı suçluyorum. Babamı iğrenç tiksinç baba olmayı hak etmeyen bir insan zaiyatı olarak görüyorum. Büyük konuşmamak için dile getirmediğim.şeyler var. Onlar bende kalsın.


Peki yıllar geçti bana/ bize ne oldu?

Kardeşim kaçtıktan sonra ev değiştirdik. Babam kendi kabuğuna çekildi. Onu daha iyi tanıdım. Nişanlanacağım kişiyle tanıştım 4,5 yıl önce. Oyunda tanıştık..chat yapıp tanışma gibi bir olay değildi bildiğiniz metin2 cocuk oyununda. Kız olduğuma inanmamıştı ve çocuk olmadığıma faceten eklemişti. Ara ara konuşur olduk. Arkadaş olduk. Ben istanbul o izmitteydi.

Uzun yıllar sonra ilk defa heyacanlı hissettim. Buz gibi kalbimde bir sıcaklık hissettim. Sabahlara kadar sohbetler başladı laf lafı açtı, günler birbirini kovaladı. Bir gün buluştuk. Hiç çıkma teklifi etmedi. Sadece konuştuk. Buluştuk bir baktım sevgili olmuşuz. Ama ben duramadım. Beni nasıl sever? Benim ailem bu beni sevmezken nasıl sever? Ben kendimi sevmezken nasıl benden hoşlanır. Ne ruhum ne fiziğim bana göre güzel değildi. Kilo ne kadar güzel olursak olalım güzel değil.

Bir erkek düşünüyorum ve beni nasıl seviyor diyorum. Uzun zaman beni sevdiğine inanmadım. Çünkü önümdeki erkek modelleri babam gibi modeller. Kadınlar sadece sevişmek için hizmet etmek için var. Sevgi bu denklemin içerisinde neredeydi bilmiyordum. Onu biraz yordum. Ama içimde bir his vardı ve devam etmem gerektiğini söylüyordu. Pes etme ondan vazgeçme.

Ben ondan vazgeçmedim. Sonra tüm önyargılarıma rağmen beni iyileştirmeye başladığını fark ettim. Yıkık dökük hayatımda bana başka bir pencereden bakabilmeyi öğretti.

Şimdilerde eskiden olduğu gibi sorunlardan kaçmak yerine onları çözmeye calışıyorum. Çünkü sorunlardan kaçmak kestirip atmak babamın tarzıydı ve ben babam değilim.

Beni sevdiğine inandım. Bende kendimi sevmeyi öğreniyorum.

Tekrar üniversite kazandım ama maddi olarak kimseye güvenemeyeceğimden gitmedim. Çalışıp para kazanırken okumak daha cazip geldi.
Okulu dereceyle bitirdim. Yüksek lisans hayallerim vardı. Fakat bilgime güvensemde yıllardır yaşadıklarımın etkisiyle sosyal fobik olmuştum. Vazgeçtim.

Zorla iş değiştirdim ve maaşım fena değildi. Ama içimde okuyamamış olmanın uktesi kaldı. Artık işyerinde küçük değil stajyerlerim olmaya başladı. Bilen vardır muhasebede kimse kimseye pek iş öğretmez. Ben herkese öğrettim. Öğretmekten keyif aldım. Mutlu oldum. Bazıları zaten iyi okullardandı bazısı değildi ama hepsi öğrendi. Bir tanesi yeni bir işe girdiğinde beni aradı ve teşekkür etti.

O gün keşke öğretmen olabilseydim dedim. Ve formasyon çıktı. Erkek arkadasım beni destekledi ve işten istifa edip formasyon almak için eskişehire gittim. Babama sormadım. Oda nereye demedi. Formasyonumu aldım. Atamam yok ama stajyer öğretmenlik yaparken çok mutlu oldum. Bir gün öğretmenlik yapacaksam artık sosyal fobiden kurtulmam gerektiğini düşündüm.

Zaten eve geldim annem hasta oldu amelyat oldu derken zaman geçti. ( bu arada babam yabancı gibi hastaneyr geldi gitti. Neymiş efendim hastane tutuyormuş. Annem amelyattan 1 hafta sonra kontrole gidecekti ama babam arabasıyla götürmek yerine nereden taksiye bineceğini tarif etmeyi tercih etti.

Ağustosta babannem vefat etti.
Babam, amcam ve dedem o kadar duyarsızdı ki nefret ettim. Babannnem bakımsızlıktan hasta oldu ilaçlarını içmediği/içmediği/ içirilmediği için öldü. İki tane halam hastanelerle ambulanslarla hastane hastane gezdi. Doktorlar bu saaate kadar neden getirmediniz dedi. Yani çok geçti.

Benim içim acıdı ve pişman oldum. Sırf dedem bizi siyasi görüş farklılıklarından evinden kovduktan sonra hiç birimiz gitmedik. Halam kendi babasından korkutuğu için gidemedi. Korkudan hastaneye.götüremediler. Böyle bir acı yok. Pisi pisine ölüm nedir gördüm. Zaten bir şeyler hisseden kalbim iyice parçalandı.

Annem hastanedeyken babamın tavrını düşününce babannemin kaderinin annemin kaderi olmasından korktum
Kardeşimin de boşanma.arifesindeyken geldi ve onla sürekli kavga halindeydik. Artık yıkıldım ve ne pahasına olursa olsun psikiyatriste gittim.
Bana yıllardır depresyonda oldugumu ve bundan dolayı sosyal fobik olduğumu söyledi.

Şimdi ilaçlarımı alıyorum ve psikoterapiye de gidiyorum. Sürekli içimi yakan hiss sıkıntı yok. Resmen lise yıllarımın öncesinde nasıl hissediyorsam öyleyim. İyileşiyorum ve cok iyi gidiyorum.

Annemle konuştum. Babamdan boşanmayı düşünmesini istedim. Böyle.hayvanca devam ederse itirazsız şekilde ayrılacaksın bu adamdan dedim ne olur bilmiyorum tabi.
Artık kendime güveniyorum.
Kendimi yeniden seviyorum sevilmeye herkes layıktır. Sadece herkes sevmeyi bilmez.
Sevilmeyi ve şefkate nasıl muhtaç olduğumu anladım. İşte beni kapkaranlık dünyamdan çıkaran müstakbel hayat arkadasıma olmasaydı belki bencil bir insan olarak hayatıma devam edecektim.

Empati başkasının acısını anlamak, sohbet etmek gülmek, eğlenmek, fedakarlık, güvenmek ne demek yeniden hatırlıyorum.

Beni hayatından çıkaran hiç kimseye kızmıyorum. Çünkü isteselerdi bana ulaaşabilirlerdi ama denemediler.

Ben bana uzanacak bir ele bakıyormuşum. Güzel gören gözlere ihtiyacım varmış.

Şimdi kardeşlerim dahil herkesle iyiyim. Onlarla sohbet edip geziyoruz eğleniyoruz. Evlenip gitmeden önce hiç yapamadığımız şeyleri yapıyoruz. Mutluyum.

Peki babam ? Ondan artık nefret etmiyorum. Bazen ufak hatası herşeyi tekrar hatırlatsada ben artık babamı iskele babası olarak kabul ediyorum.

Şimdi emekli evde oturuyor. O gezme tozmalar arkadaşlar bitti. Neredeyse hiç arkadaşı kalmadı. Ona göre parası varsa herkes onunla arkadaş olur.
Herşeyi elde eder.
Araba telefon kıyafet ne kadar saygın oldugunu gösterirmiş.
Benimse aklıma Mevlananın bir sözü geliyor.
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Evet artık babamla aynı sofrada oturmuyorum bacağımıza çatal saplar diye korkmuyorum. Artık bir odada tek basına oturuyor, ruh hastası tavırları devam ama artık üstümde hak iddia edemiyor.

Yinede bazen sinir olmuyor değilim. Millete ben 4 tane kız çocuğu okuttum diyor. Elalemin içinde yalnızsınız herkes basının caresine baksın falan diyor utandırıyor. Kendisi bize saygı duymadığı gibi akrabalarında öyle görmesini istiyor.
Beni okutup büyüttüğü kısma katılmıyorum. Babama asla minnet duymuyorum. Bana yaptığı herşeyin parasını saysak birşey çıkmaz geri veririm parasıyla mutlu olup övünsün.

Bütün arkadaşlarım okulda eğlenirken ben calışıp hayatımı kazandım. Biraz kıskanıyor muyum ? Bazen ama suan hiç bir eksiğim yok şükrediyorum.

Biliyorum belki kimse okumayacak ama olsun psikologum anlatınca rahatlayacağımı söylüyor. Durduk yere nereden cıktı demeyin bu yazıyı gece 2 de yazmaya başladım. Kabus gördüm rüyamda babama karşı çıktığım için babamın çatalla beni öldürmek maksadıysa saldırdığını ve daha cok acı çekmem için gözlerimin içine bakarak çatalı kaburgalarıma sokusunu gördüm. Canım acıdı ve uyandım, ağladım ve yazdım.


Eğitim önce kadında başlar. Anneler bilinçlenmezse böyle yıkık aileiler çıkıyor.

Bazen darbenin en yakınınızdan gelebileceğini unutmayın.

Güvenin ama asla % 100 değil. Acaba demeyi bilin.

Güçlü olun, Allah yardım eder.

İhtiyacınız olmasada çalışın.( En azından çocuk kreş çağına geldikten sonra. )
Kimseye muhtaç olmayın.

Çocuklarınızla saygı çercevesinde herşeyi konuşun.

Kimseye boşan boşanma demek haddime olamaz. Fakat aman cocuğum babasIz annesiz ailesiz büyümesin demeyin. Bazen ailemiz en zararlısı oluyor.

Korkmayın kendiniz için korksanızda çocuğunuz için korkmayın. Ne insanlar ne hayatları var başarmak isteyen başarıyor. Psikolojisi bozuk, bozuk davranışlı bir nesil yetişmememsi için lütfen iyi düşünün.

Annem keşke ayrılsaydı hala ayrılsa diyorum. Keşke böyle hasta olmasaydım. Keşke kardeşim panikatak olmasaydı, keşke kardeşim kötü bir evlilik yaşamasaydı.

Açta kaldık açıktada ama keşke ruhum yaralanmasaydı bu kadar. Bazı kişiler diyecektir ki babam yaşasada / babam olsada bana böyle yapsa. Gölgesi yeter vs. Maalesef keşke babam olmasaydı. Aç açıkta çıplak kalsaydım, belki soğuktan açlıktan ölseydimde babam böyle olmasaydı. En azında. Baba hasreti çektiğim hayallerim olurdu. Beni ona bağlayan bir parça sevgi bile yok. Allah ıslah etsin. Ben affetmedim ama nefrettte etmiyorum artık.

Bu arada erkek arkadaşımın beni sevme nedenini zamanla anladım. Güçlü oldugum için, herşeye rağmen başardığım için ve dediğine göre kalbim güzelmiş, safmış. Beni hayata bağlayan, evlilikten korkan beni evlenmeye ikna eden adam bu yazıyı okumayacaksın ama seni çooook seviyorum. İyi ki hayatıma girdin. İyi ki varsın! Hayatıma güneş gibi doğdun.

Not: bütün erkekler aynı değil. Tıpkı bütün insanların aynı olmadığı gibi.


Galiba şiş gözlerimle uyuyacağım :KK45:

Günaydın herkese :KK68:
Sen harika bir kişiliksin, bunu tüm içtenliğim ve psikolog sıfatımla söylüyorum. Son zamanlarda gördüğüm en güçlü insansın.Benzer hisleri paylaşmışız hayat boyu benzer bir aile ortamında büyümüşüz. Aniden ve çok fazla duygulandırdın beni uzun uzun yazamayacak kadar. ne olur artık çok mutlu ol sana diyecebileceğim tek şey bu.
 
Sen harika bir kişiliksin, bunu tüm içtenliğim ve psikolog sıfatımla söylüyorum. Son zamanlarda gördüğüm en güçlü insansın.Benzer hisleri paylaşmışız hayat boyu benzer bir aile ortamında büyümüşüz. Aniden ve çok fazla duygulandırdın beni uzun uzun yazamayacak kadar. ne olur artık çok mutlu ol sana diyecebileceğim tek şey bu.
Teşekkürler. Umarım herkes mutlu olur, en çokta mutluluğunun ne olduğunu henüz tatmamışlar... :KK200:
 
İyi geceler herkese. Benim derdim babam. Hayatla mücadelem, savaşım babam. Konum çok uzun rahatlamak için yazdım.
Okumak zorunda değilsiniz. Herhangi bir fikir yada yardımda istemiyorum.

Eşinden şiddet gören ama bir türlü boşanamayan veya boşanmayan hanımlar belki siz okumak istersiniz. Çünkü çocuğum için boşanmıyorum dediğiniz çocuğunuzun gözünden durumuzunu görmek istersiniz.
Yada çocuğunuzun ne hissettiğini?

Ben boşanması gereken bir ailenin 4 kızından en büyüğüyüm.

Neden anne-babamın boşanması gerektiğini düşünüyorum?
Neden bu saatte bunları anlatıyorum?

En basından başlıyorum.
Küçükken çocuk aklıyla sadece oyun oynayarak mutlu olan bir çocuktum. Şanslıydım o zamanlar babam eve hep geç gelir, sadece pazar günleri görürdüm onu. O zamanlar özlerdim bile. Şimdi o zamanları düşünüyorum da aslında babam hiç bizimle yaşamamış gibi. Çünkü evdeki pazar günü de at yarısı oynayarak/ izleyerek geçirirdi. Hiç oyun oynadığımızı, gezdiğimizi, beraber parka gittiğimizi de hatırlamam zaten.

Gel zaman git zaman, bir şekilde büyüdük. Nasıl büyüdük? Babam zevk ve sefa içinde kendisine herşeyi alıp, arkadaşlarıyla, sevgilileriyle rızkımızı yerken o zamanlar babamın tabir ettiği at yemi dediği mercimek çorbası,makarna ve patatesle karnımızı doyurduk. Şükür ederim hala aç kalmadık diye ama arada aç kaldığımızda oldu.( Napalım kaderimiz buymuş annemin bizim için seçtiğini söylediği kader.) Yırtık ayakkabılarla okula gittik. Hergün aynı yırtık eski kıyafeti giyip sokağa çıktık. O zamanlar küçüktüm anlamıyordum. Arkadaşlarımla ip atlarken mutlu olabiliyordum.

Sonra lise çağlarına geldim. Ergenlik dönemi çok ağır geçti. En derin yaralarımı bu zaman aldım. Gece gece yazmama yine o zamanlar vesile olan travmalarımı kabuslarımın kaynağı olan zamanları anlatmak istiyorum.

Artık babam orta yaşlarında maddi olarak eskisi kadar şatafatlı yaşayamadığı döneme girdi.İşte o zaman evde vakit geçirmeye başladı.

Ben babamı tanımaya başladım, babamdan nefret etmeye başladım.

Okul hayatım lise basına kadar güzeldi. Başarılıydım, hırslıydım , daha iyisini yapmak için çabalıyordum.

Anadolu kız meslek lisesinde bilgisayar programcılığı okumaya başladıktan sonra okulum gereği eve bilgisayar aldı babam ama aslında kendine aldı
Zaten eve bilgisayar girdikten sonra babamın içinden canavar cıktı. Sürekli ismi lazım değil chat sitesinde takılmaya başladı. Kadın - erkek bir sürü insanla sohbete başladı.
Bunu genellikle yazışarak değil, sesli sohbet şeklinde yaptı. Bu nedenle evde ses olmasını istemiyordu. İşte ilk o zamanlar sesimizin kesildiği konuşmanın yasak oldugu dönemler başladı.
O chat sitelerinde arka plandan sesimiz gitmesin diye küçücük evimizde salondan kovulduk. Akşam saat 6-7 oldugunda yatıp uyumamızı emrediyordu babam. Ses çıkmayacak, tuvalete gidilmeyecek, mutfağa gidip su içilmeyecek, dusa girilmeyecek, evin holündeki kapının diğer tarafına geçilmeyecekti. Konuşmak bile yasaktı.

Ben sokaklarda oyunlar oynayan mutlu özgür kız artık evde yatağına bağlı konuşması dahi yasak nefes alması serbest bir insan olmuştum.

Babam ise o chat odalarında şarkı söylemeye başlamıştı. Sadece canı sıkılıyor diye gecenin yarısında onun küfürleriyle uyanıyordum. Onun anırarak şarkı söylemesini duyuyordum. Kız kardeşim demiri çıkmış kanepede yatmak zorunda olup her gece kendini yaralıyorken babam sesi daha iyi gitsin diye profesyonel ses donanımı satın almaya başladı. Kendisini ora sitede öyle modern öyle beyfendi tanıtıyordu ki gecenin kalanında farklı rumuzlarla insalara küfrederek mutlu oluyordu.

İlerleyen zamanlarda artık insani olarak temel ihtiyaçlarımızı zor edindiğimiz bu dönemlerde babam bu arkadaşlarıyla gezip tozup, içip yerken ben okulumdaki sorunlarla başbaşa kalmıştım. Çünkü özgür ruhum bir kafese tıkılmıştı. Çözüm bulamadığım, sesimi çıkaramadığım çaresiz kaldığım psikolojik bir kafesteydim.

Kız meslek lisesi olmasından kaynaklı sürekli kızlarla aynı ortamdaydım. Kızların tek derdi erkekti. Bazılarıda lezbiyendi. Kimsenin hayatı tercihleri beni bağlamaz, saygı duyarım. Fakat onlardan birisi sürekli okulda taciz eder olmuştu. Sınıftan çıkamıyordum, tuvalate dahi gidemiyordum. Çünkü bu kız nereye gitsem orada oluyordu. Sürekli gözlerin ne kadar güzel diyip, sen ne kadar güzelsin, diye diye kişisel alanıma girerek beni rahatsız ediyordu. En kötüsü bu kızla tuvalette karşılaşmam o zaman dokunma ve daha yakın olma çabasındaydı.
Okulun kız lisesi olmasından ve okulun namından dolayı o okul formasıylayken afedersiniz ama erkekten başka bir şey düşünmeyen erkek isteyen kız olarak görülüyordunuz. Okulumun yan tarafında bir başka okul, halk eğitim merkezi kaymakamlık binası ve polis merkezi vardı.
Buna rağmen kaymakamlık binasının arkasındaki bahçeye girip cinsel organını çıkarıp siz sınıfta otururken sadece kız oldugunuz için sizi hayal eden sapıkların kendilerini tatmin edişini görmek zorunda kalıyorsunuz.

Ne mi yaptım peki? Defalarca taciz edildim ama hiç kimseye bir şey söyleyemedim.
Neden mi ? çünkü anneme söylemeye dahi utanıyordum.

Hem söylesem ne olacaktı ki? Hiç birşey yapmayacaktı. Çünkü sorunlar karşısında susmayı tercih etmişti. Sabretmeyi tercih etmişti. Etrafınızda en yakın model anneniz size sabırlı olmayı susmayı öğretmişti. Zaten o kadar baskıdan sonra cok utangaç,içine kapanık bir insan oldum ve sustum.

En yakın arkadaşlarıma dahi anlatamadım. Sessiz sıkıcı hiç birşey yapmayan, hiç bir sosyal aktiviteye katılmayan uyumsuz bir kız oldum ve dışlandım. Hayatımdaki kayıplardan biri olmuştu. Dışlaranak ve aşağılanarak arkadaş dediğim o insanlar arasından kovuldum. Yine başka arkadaşlarım oldu ama hiç bir zaman uzun süreli olmadı.

Daha sonra hiç bir sebep yokmuş gibi görüldüğü halde okulu bırakmak istedim ve bıraktım. Başarılı hırslı bir öğrenciyken hayallerinden vazgeçip okulu bırakmış biri oldum. Annem sürekli sıkıştırdı neden diye uzunca süre anlatmadım. Sonra anlatınca "neden anlatmadın?" dedi. Diyemedim ki " anne sen bize susmayı öğrettin."

Bir yıl kayıp edip bu sefer mahallemdeki liseye kaydoldum. İlk ve ortaokuldaki tüm çevrem üst sınıftaydı. Kız kardeşlerimle aynı sınıftaydım. Onların arkadaşlarıyla arkadaş oldum. Zaten sorunluydum ve daha sorunlu oldum.
Uzunca bir süre asla ders çalışmadım. Zaten neden çalışmam gerektiğini bilmiyordum. Anneme beni psikoloğa götür dedim götürmedi. Çünkü psikolog iyi bir şey değildi. Sorunlarımızı kimseye anlatmamamız gerektiğini söylüyordu annem. Aslında sülaleden dolayı.

Gelelim tekrar babama. Babam artık iyice zıvanadan çıkmış sürekli bizi dövmek,öldürmek suretiyle tehtid edip canımızı yakmaya devam etti ve ilk defa babamın annemi aldatışını öğrendim. Annemden önce öğrendim. Babamın telefonunu şarza takarken bir mesaj geldi ve okudum. "Günaydın canım geçerken uğra sana börek yaptım:)" yazmıştı.
Kendi kendime kim babama niye börek yapsın derken eski mesajları okudum. Bizi o kadar sindirmişki telefonunu asla karıştıramayacağımızı düşünüp mesajları silme gereği bile duymamış.

Tüm mesajları okudum. Aşk mesajlarını peki ne oldu? Öğretilmiş çaresizliği annem - babam.öğretti. Tabikii yine sustum. Ama çok fazla değil. Gözlemledim baktım. Sonra başka bir zaman diliminde tekrar baktım ilişki devam ediyordu ve numarasını alıp, bıraktım telefonu. Anneme anlattım. Çünkü sabrım kalmamıştı. Babamın bize her vuruşu her küfredişi her hakaretini duymaktan öyle bezmiştimki söyledim. Arkadaşımın ailesi boşanmıştı, demekki bizimkilerde boşanabilir bunu yaşamak zorunda değiliz düşüncesiyle söyledim. Sanırım ilk kez sesim çıktı. İlk isyanımdı anne lütfen boşan bak sana sebebini veriyorum der gibi anneme anlattım.
Buna gelene kadar çok sebep var biliyorum ama o zaman bilmiyordum. Evde çok büyük kavga çıktı. Babam hepimizi dövdü. Ve babam birine vururken ölsün diye vurur eli çok ağırdır. Hepimiz dayak yiyip oturduk. Sürekli kavga gürültü devam etti.
Artık tek hissettiğim şey çaresizlikti. Kapkaranlık bir boşluk. Neden yaşadığımı bilmiyordum. Neden nefes aldığımı bilmiyordum.

Genç bir kızdım depresif, karamsar, nefret dolu, öfkeli, sinir krizi geçiren bir insan oldum.

Gel zaman git zaman yıllar böyle geçti. Lise bitmek üzereydi artık. Liseyi hep kopya hazırlarken ders çalırak geçtim. Ciddi anlamda korkak oldugumdan kopya çekmeye bile korkuyordum. Çünkü okuldan gidecek bir şikayet, disiplin suçu,sınıfta kalmak babamın canıma okuması yeterli bir sebepti.

Çok net hatırlıyorum son dönem okula dahi gitmek istemiyordum. Okul bitsin diye dua ediyordum. Fakat son bir kaç hafta kala anladım ki okul bitince evdeki o kafese komple gireceğim bir daha asla çıkamayacağım.

Beni daha büyük bir korku sardı. Ben ne yapacaktım, bana ne olacaktı?
Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddetin daha ağır oldugunu biliyordum ve kısır bir döngü içine girmek üzereydim.

Fark ettim ki okul benim kurtarıcımdı devam etmeliydi. Össye girdim o yaz. Çok iyi bir puan almadım istanbulda kazanamıyordum ama şehir dısında güzel bir yerler kazanabilicek kadar puanım vardı. Gitmeyi nasıl istedim bir bilseniz! Korktum gidemedim. O kadar özgüvenim kırılmıştı ki korkudan gidemedim.

Sonrasında babam kendi işyerinde bizi çalıştırma niyetiyle sözde yardım edelim diye götürmeye başladı.

Fakat bir kaç kere gitmek yetmişti bana. Konfeksiyon atölyesinde insan değil diye bahsetttiği insanların yanında küfür, hakaret, öldürme tehtidi vs başladı. Ve şiddet uygulayarak bunu herkesin içinde yaptı.


Hangi baba çocuğuna sana tornavidayı saplarım, seni gelen trenin altına atarım, seni burada doğrarım, seni sakat bırakırım derki ? Sorun artık ölmek değildi keşke ölmek olsaydı. Zaten ölmek istiyordum ama öldürmüyordu işte. Sadece ölümü isteyecek kadar şiddet uyguluyordu. Bundan annemden en küçük kardeşime kadar herkes payını alıyordu.

Sürekli nasıl kurtulurum sorusu beynimde dönüp duruyordu. Tek düşündüğüm buydu. En doğru yol ölmek. Gecelerce ağlayıp dua etttim. Allah'ım ya benim canımı al ya onun" dedim.

İkimizinkini de almadı. Ama kaç kere intiharın eşiğinden döndüm hatırlamıyorum.

Evet hala ne yapabilirim diye düşünüyordum. Evlenmek asla bir çözüm değil biliyordum. Çünkü babam nasılsa bütün erkeklerin aynı oldugunu düşündüm ve bu düşünce beni kurtardı sanırım. Evlenmek yerine çalıp okumak istedim. Anneme "babama söyle ben atölyeye gitmek istemiyorum " diye yalvardım. Ağladım. Söylemedi ama beni sızlanmalarımı babam duydu ne zırlıyorsun? dedi. Bende biraz cesaretlenmiştim çünkü hayat gidiyordu ve ben hayatı yaşamak istiyordum ölemiyordum o zaman yaşamalıyım dedim. "Ben atölye de çalışmayacağım. Madem üniversiteye gidemiyorum açıköğretim okuyacağım ve bölümüme uygun meslek edinip çalışacağım "dedim.

Ooo sen misin bunu diyen. Babam resmen kükredi. Tüm mahalle bizi seyrediyordu. Bana öyle bir tokat attı ki düştüm suratım.kanlar içinde kaldı. Tekmeler arka arkaya geldi. Gerçekten sakat bırakmak için vuruyordu yada öleyim diye. Daha çok vurdu. Kafamda yıldızlar uçtu. Öyle bir öfke dolduki içime acımı unuttum. Yaşamak istediğime karar vermiştim ama ölecektim. Acımı unuttum mutfağa kaçtım ve elime bıçağı alıp ne diyorsun sen diye böğürdüm resmen babamın suratına. İlk önce donup kaldı. Şok oldu. Sonra ilk yaptığı tekrar bana vurmak oldu. Sonra bir an kendime geldim ben ne yapıyorum diye. Bu iğrenç adam için bir kafesten başka kafese giremem diye düşündüm. Babamın ulaşamayacağı bir yere bıçağı attım. Tekme tokatlara rağmen hiç düşünmeden yalın ayak evden kaçtım. Çıplak ayakla suratımdan kanlar süzülerek yırtık elbiselerimle hıçkıra hıçkıra ağlayarak durmadan koştum.kaçtım saklandım. Herkes izledi. Yıllardır oturduğumuz o mahalledeki sözde komşularımız izledi. Kimse ne polisi aradı ne yardım etti. Bir kaç saat mahalledeki bir arabanın arkasında saklanıp bekledim. Ben gittikten sonra babam minik kardeşimde dahil olmak üzere kendi annesinin önünre hepisini dövmüş. Sonrada anneme git edayı bul demiş. Bulamayınca kendi aramaya başlamış. Beni buldu karşımda onu görünce tekrar kaçtım. Sonrasında eve gelip anneme ağlamış, yalvarmış. Eda'yı bul ne olur diye ağlamış. Sanki yaşanan herşeyi kendi yaşatmamış gibi. Hepsi kendi suçu değilmiş gibi.

Annem beni buldu. Baban yemin etti dokunmayacak sana dedi. onun ettiği yemine inanmadım. Çünkü küfür ederken öyle küfür ediyorki iman inanç korku namına bir damla içinde his yok. Yineee anneme güvenip gittim.
Beni karşısına aldı sen ne istiyorsun dedi.

Ben okumak başka bir meslek edinmek istiyorum dedim.

Hırsla hayır dedi. Neden atölyede calımayacaksın makineci olmayacaksın ?diye sordu.

Atölyede çalışmak istemiyorum dedim.

Neden ? Dedi.

İstemiyorum.diyebildim sadece. Çünkü hırsından yerine duramıyordu ve ben korkuyordum, canım acıyordu.

Ben size ne yaptım ki ? Dedi. Ben ne yaptım da size böyle nankör oldunuz dedi. Bu ev benim . Benim kurallarım geçerli. Bana itaat edeceksiniz, yada ot gibi yaşayacaksınız dedi.

Diyemedim ki "biliyorum sonuna kadar. Senin bahşettiğin hayat bu kadar ama ben daha fazlasını istiyorum insan olmak istiyorum." diyemedim.

Kız oldugumuz için insan olmadığımızı hiç birşey hak etmediğimizi düşündüğünü, bize yapacağı en ufak iyiliği evleneceğimiz adama karşı yaptığı iyilik olarak görüyordu. Biz sadece maldık. Asla bir birey olmadık onun için. Bir erkeğin kölesi olmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktık onun gözünde. Çünkü babam için 2 kadın var. Biri narin bakılıp büyütülmesi gereken bir çiçek ama o çiçek hep dışarıdaki kadınlar oldu. Onun zevkine hitap edecek kadınlar.

Birde bizler( kardeşlerim) varız işte. İtilip kakılacak, insan yerine konulmayacak evde pis donundan çorabına ütüsüne arkasını toplayan hizmetçi, bir erkeğin yatağındaki kölesi. İnsan olmayan duygusu olmayan sadece işini gören varlıklar. Babam için ailesi bu. Annemi böyle görüyor, çocukları olarak bizimde birer adamın olacağız. Sahip olunacak eşya gibi. Bu nedenle bizim ne istediğimiz hiç kimsenin umrunda değil.

Herneyse ben isteğimden herşeye rağmen vazgeçmedim ama benden sadece 1 yaş küçük kardeşlerim susmayı tercih ettiler. Bende diyemediler. Onlar için yapabilecek birşeyim yoktu.

Lise sonda konuştuğum bir çocuk vardı. İlk aşkımdı.( evlilikle alakalı problemlerimden dolayı ayrıldım ondan çünkü evlenmek istiyordu) Muhasebe ofisinde çalışıyordu. 1 aylık satış pazarlama serüvenimden sonra bu mesleğe yöneldim. Çünkü altın bileziğim diyebileceğim bir işti.
Yıl 2008 ocak ayı bir ofiste çalışmaya başladım. Asgari ücretin altında 350 tl ye. Zaten çoğu yol parasına gidiyordu.

Hem ofiste hem resmi dairelerde iş koşturdum. Babamdan öyle çok nefret ediyordum ki bu nefretimi iş konusunda hırsa dönüştürdüm.

Kısa bir sürede çok şey öğrendim. Araştırdım okudum. Baktım ettim. Kısa bir sürede ne öğrebilirsin diyebilirsiniz ama kapkaranlık dünyamdaki tek aydınlık yol bu mesleği öğrenmekti. Başka bir şeyim yoktu.
Sonra ne mi oldu kıskanç bir çalışanın işinden olma korkusu yüzünden işten çıkarıldım. Aynı patronun yiğenin iş yerinde calışmaya başladım. O da çok farklı değildi o da beni çaresizliğimi sömürdü. Nerdeyse maaşsız çalıştım çünkü öğrenebilmek için herşeyi kabul etmiştim. Çok acınasıydı ama öyleydi. Babam dışında herkesin ağız kokusunu çekmeye razıydım.

Sonra o adam beni bir mükellefinin işyerine soktu beni. Asgari ücretr başladım. Bu arada yoğunluktan alttan iki dersle açıköğretimi zorla devam ettirdim . Bu yeni iş öyle büyük yer ve kalabalıktı ki korktum. Nasıl yapacağım diye düşündüm..bir şekilde oldu.


Ama bu kadar stresle başa çıkamayınca sürrekli yemek yemeye başladım. Sürekli hırslandıkça birşeyler yedim.kilo almaya başladım. Fakat ben iç halimle o kadar ilgiliydim ki aynaya bakmak aklıma bile gelmiyordu. En önemlisi doğru düşünemiyordum. Ve aynadaki insan ben değilmişim gibiydi. Kendi yansımam olarak görmüyordum. Yansımadaki kız ben değildim. Yani öyle görüyordum. Asla dur diyemedim yemeye. Ve 5 senede 110 kiloya çıktım.

Neyse evde babamla işler aynı gidiyordu ama ben en azından başka bir kapı araladım kendim için ama çokta değişmedi.

Bu sefer eve her akşam gelişimde kardeşlerimin ağlamalarıyla ağladım. Babamın yanında çalışmak zorunda olmalarını onlara yaptıklarını.

Herkesin içinde dövmesi mi, selam vermeyeceğiniz insanların babamın onlara nazaran kardeşlerime daha kötü davranmasından güç bulup aynısını kardeşlerime yapan insanlarla olan dertleri mi? Yoksa insan sayılmadığınız sözünüze inanılmadığına mı? Bir işyerinde elalem dinlenirken kendi kızlarının tuvalete dahi gitmesine izin vermeyen hayvan muamelesi yapan bir baba düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Hangi insan bunu hak eder?
Köle gibi çalışıp paralarını alıyordu. Kendi arabası olmasına rağmen personellerini arabayla alan ama kendi kızını toplu taşımayla işe getirten bir baba. Aynı işyerine aynı saatte gitmesi gerekirken kardeşlerim daha erken kalkıp toplu taşımayla gidiyordu onlar işe varana kadar babam arabasıyla daha erken geliyordu düşünün.

Para olarak sadece işyerine yol parası veriyordu. Paralarına el.koyuyordu zaten hiç alamazlardı ki babam.patron para hep onda!

Zamanla anladıkki babam için para çok kadar kıymetli. Paraya tapıyor. Gösteriş meraklısı. Bizim üstümüze giydiğimiz tek tip kıyafetimiz varken kendisi lüks markalar lüks arabalar lüks geziler yapıyor. Dükkandaki bir eleman demişki kardeşime siz villarda falan yaşıyorsunuz değil mi? Kardeşlerimin açıköğretim harç parasını bile vermeyen adam bizi villada yaşatır mı ?

Halbuki evi bir görseniz hayvan bağlasan durmazdı. Mutfak mobilyaları eski dökülüyor iğrenç. Geceleri heryer hamamböceği oluyor kimi zaman üstümüzde geziyorlardı uyurken. Bir keresinde okulda çantamdan çıkmıştı. Bir kerede ayakkabımın içinden. Hepsi çok iğrenç anılar.

Demek istediğim varlık içinde yokluk çektik biz. Babamın tüm parası kendine ve dışarıya. Lüks arabalara. Kumar içki karı-kız sevdasına. Ama sülalede gör. Babam nazik cok eğlenceli iyi aile babası. Biz onun hayatının süsüyüz sadece.
Öyle iğrenç bir insan benim babam.

Artık babamın sevgilisi olduğu babamın evli olduğunu biliyorduk. Bazı akrabalar babaannem.vs biliyordu. babamla aşk yaşayan iğrenç kadında babamın evli oldugunu biliyordu. Yıllarca devam etti ilişkileri.

Sürekli bizi aşağılamaya devam etti babam. Annem kapalıydı aile zoruyla. Bir bayram babanneme gidecektik. Dışarı çıktık. Anneme kapalı oldugu için ondan utandığını yanına yakıştırmadığını, bizimde yanına yakışmadığımızı söyledi.

Halbuki bize baktığında kendi içinin kirliliğini karanlığını yaptığı pisliği gördüğünü idrak edemiyordu.

Size hayrım olunca kendimi yolunmuş tavuk sağılmış inek gibi hissediyorum diyordu. Çok çabuk unuttu.

Babam.o kadından ayrıldığını söyledi. Af diledi. Annem zaten herşeyi kabullenmişti. Sonra öğrendikki yine devam ediyor.

Asgari ücretle çalışırken anneme lütfen ayrıl dedim. Hepimiz çalışırız.bir yolunu buluruz dedim. Avukat buldum. Evin yarısını alırız geçinir gideriz dedim anneme. Annnem o zamanlar 40 yaşındaydı ama 40 yaş hala genç bir yaş yine cesaret edemedi. Herşeye rağmen yine sustu.

Benim kayışım o zaman koptu. O andan sonra benim için herkes düşman oldu. Çok acımasız oldum. Herkesin hak ettiğini yaşadığını düşünür oldum. Hatta arada dinden bile çıkmış olabilirim. Çünkü çok isyan ettim.

Annem böyle yaşamayı seçmişti ve bizede yaşattı.

Babannemde böyle yaşamayı seçmişti
Çünkü dedemde bunların hepsini babama yapmış.

Artık acı çekmemek için kimin kalbini kırdığımı önemsemedim.

Çünkü insanın anne ve babası çocuğunu düşünmezken sevmezken başka insanların bana sevgi, şefkat iyi niyetle yaklaşabileceğine inancımı yitirdim

Bana yaklaşan herkesin benden bir çıkarı olmalı diye düşünüyordum.

Hani dedim ya kilo aldım aynadaki görüntümü.bile fark edemiyordum diye. Kendimi sevilmeye değer layık görmüyordum artık. Kendimi sevmiyordum çünkü. Benim hisselerim kimsenin umurunda değilken dış görünüşüm çok mu önemliydi?
Hayır değildi benim için sadece bir kabuktu.

Kimse zaten beni sevmeyecek dedim kendime. Kimse için fedakarlık yapmama gerek yok dedim. Yapmadım da. Hep bencil oldum bencil oldum devam ettim. Benden başka hiç birşeyin önemi yoktu.

Bundan sonra hep kendi zevkim için ugraştım. Kimsenin derdini dinlemedim ve umursamadım. Kimseye nasılsın diye sormadım. Çünkü umrumda değildi. Ben artık kayıp bir vaka oldum. Annemle ailemle kardeşlerimle konuşmadım. Onların dertleri zerre umrumda olmadı.

Empati yapamıyordum artık. Herkes güvenilmez. Herkesten kendini koru dedi beynim ve böylece bana zararı dokunmayan herşeye karşı kör sağır dilsiz oldum.

Kendimi kitaplara, filmlere dizilere ve yemek yemeye verdim yani düşünmemeye, rahatlamaya pembe hayal dünyasına verdim.

Bazen kendimi okuduğum kitap karakteri gibi hissediyordum.

Bundan 5 sene kadar önce kız kardeşim hiç olmayacak biriyle kaçıp evlendi. Ben yapmadım ama birimiz evlenmeyi çözüm gördü ve hayatı berbat bir hale döndü. Hiç beklemediğimiz şekilde babam hemen kabul etti affetti geldiler ama kardeşim artık yitikti. Çünkü eşinin 87 li olmasına rağmen 2. Evliliğiydi. Doğru düzgün çalışmaz. Sürekli borç içinde free bir aileye gelin gitti.
Kardeşim şu sıralar boşanıyor. Öğrendik ki çocukta şiddet, sahte evrak düzenleme, hırsızlık vs. ne ararsan varmış. Kardeşime evliliği süresince hiç destek olmadım. Olmak istemedim. Kaçmadan önce hergün evde onun yüzündende kavga cıkar olmuştu sürekli evden kaçmakla tehtid ediyordu.

Ve benim.sorunlara bakış açım artık değişmişti umrumda olmadı. Madem aile et tırnaktan ayrılmayacağı gibi bir bütündü, bende sorunu çözemiyorsam artık sorunun kaynağından kurtuldum. Görüşmüyordum. Sadece işi düşen adamın aradığı kişiydim ben ve bencildim.


Hala annemi babamı suçluyorum. Babamı iğrenç tiksinç baba olmayı hak etmeyen bir insan zaiyatı olarak görüyorum. Büyük konuşmamak için dile getirmediğim.şeyler var. Onlar bende kalsın.


Peki yıllar geçti bana/ bize ne oldu?

Kardeşim kaçtıktan sonra ev değiştirdik. Babam kendi kabuğuna çekildi. Onu daha iyi tanıdım. Nişanlanacağım kişiyle tanıştım 4,5 yıl önce. Oyunda tanıştık..chat yapıp tanışma gibi bir olay değildi bildiğiniz metin2 cocuk oyununda. Kız olduğuma inanmamıştı ve çocuk olmadığıma faceten eklemişti. Ara ara konuşur olduk. Arkadaş olduk. Ben istanbul o izmitteydi.

Uzun yıllar sonra ilk defa heyacanlı hissettim. Buz gibi kalbimde bir sıcaklık hissettim. Sabahlara kadar sohbetler başladı laf lafı açtı, günler birbirini kovaladı. Bir gün buluştuk. Hiç çıkma teklifi etmedi. Sadece konuştuk. Buluştuk bir baktım sevgili olmuşuz. Ama ben duramadım. Beni nasıl sever? Benim ailem bu beni sevmezken nasıl sever? Ben kendimi sevmezken nasıl benden hoşlanır. Ne ruhum ne fiziğim bana göre güzel değildi. Kilo ne kadar güzel olursak olalım güzel değil.

Bir erkek düşünüyorum ve beni nasıl seviyor diyorum. Uzun zaman beni sevdiğine inanmadım. Çünkü önümdeki erkek modelleri babam gibi modeller. Kadınlar sadece sevişmek için hizmet etmek için var. Sevgi bu denklemin içerisinde neredeydi bilmiyordum. Onu biraz yordum. Ama içimde bir his vardı ve devam etmem gerektiğini söylüyordu. Pes etme ondan vazgeçme.

Ben ondan vazgeçmedim. Sonra tüm önyargılarıma rağmen beni iyileştirmeye başladığını fark ettim. Yıkık dökük hayatımda bana başka bir pencereden bakabilmeyi öğretti.

Şimdilerde eskiden olduğu gibi sorunlardan kaçmak yerine onları çözmeye calışıyorum. Çünkü sorunlardan kaçmak kestirip atmak babamın tarzıydı ve ben babam değilim.

Beni sevdiğine inandım. Bende kendimi sevmeyi öğreniyorum.

Tekrar üniversite kazandım ama maddi olarak kimseye güvenemeyeceğimden gitmedim. Çalışıp para kazanırken okumak daha cazip geldi.
Okulu dereceyle bitirdim. Yüksek lisans hayallerim vardı. Fakat bilgime güvensemde yıllardır yaşadıklarımın etkisiyle sosyal fobik olmuştum. Vazgeçtim.

Zorla iş değiştirdim ve maaşım fena değildi. Ama içimde okuyamamış olmanın uktesi kaldı. Artık işyerinde küçük değil stajyerlerim olmaya başladı. Bilen vardır muhasebede kimse kimseye pek iş öğretmez. Ben herkese öğrettim. Öğretmekten keyif aldım. Mutlu oldum. Bazıları zaten iyi okullardandı bazısı değildi ama hepsi öğrendi. Bir tanesi yeni bir işe girdiğinde beni aradı ve teşekkür etti.

O gün keşke öğretmen olabilseydim dedim. Ve formasyon çıktı. Erkek arkadasım beni destekledi ve işten istifa edip formasyon almak için eskişehire gittim. Babama sormadım. Oda nereye demedi. Formasyonumu aldım. Atamam yok ama stajyer öğretmenlik yaparken çok mutlu oldum. Bir gün öğretmenlik yapacaksam artık sosyal fobiden kurtulmam gerektiğini düşündüm.

Zaten eve geldim annem hasta oldu amelyat oldu derken zaman geçti. ( bu arada babam yabancı gibi hastaneyr geldi gitti. Neymiş efendim hastane tutuyormuş. Annem amelyattan 1 hafta sonra kontrole gidecekti ama babam arabasıyla götürmek yerine nereden taksiye bineceğini tarif etmeyi tercih etti.

Ağustosta babannem vefat etti.
Babam, amcam ve dedem o kadar duyarsızdı ki nefret ettim. Babannnem bakımsızlıktan hasta oldu ilaçlarını içmediği/içmediği/ içirilmediği için öldü. İki tane halam hastanelerle ambulanslarla hastane hastane gezdi. Doktorlar bu saaate kadar neden getirmediniz dedi. Yani çok geçti.

Benim içim acıdı ve pişman oldum. Sırf dedem bizi siyasi görüş farklılıklarından evinden kovduktan sonra hiç birimiz gitmedik. Halam kendi babasından korkutuğu için gidemedi. Korkudan hastaneye.götüremediler. Böyle bir acı yok. Pisi pisine ölüm nedir gördüm. Zaten bir şeyler hisseden kalbim iyice parçalandı.

Annem hastanedeyken babamın tavrını düşününce babannemin kaderinin annemin kaderi olmasından korktum
Kardeşimin de boşanma.arifesindeyken geldi ve onla sürekli kavga halindeydik. Artık yıkıldım ve ne pahasına olursa olsun psikiyatriste gittim.
Bana yıllardır depresyonda oldugumu ve bundan dolayı sosyal fobik olduğumu söyledi.

Şimdi ilaçlarımı alıyorum ve psikoterapiye de gidiyorum. Sürekli içimi yakan hiss sıkıntı yok. Resmen lise yıllarımın öncesinde nasıl hissediyorsam öyleyim. İyileşiyorum ve cok iyi gidiyorum.

Annemle konuştum. Babamdan boşanmayı düşünmesini istedim. Böyle.hayvanca devam ederse itirazsız şekilde ayrılacaksın bu adamdan dedim ne olur bilmiyorum tabi.
Artık kendime güveniyorum.
Kendimi yeniden seviyorum sevilmeye herkes layıktır. Sadece herkes sevmeyi bilmez.
Sevilmeyi ve şefkate nasıl muhtaç olduğumu anladım. İşte beni kapkaranlık dünyamdan çıkaran müstakbel hayat arkadasıma olmasaydı belki bencil bir insan olarak hayatıma devam edecektim.

Empati başkasının acısını anlamak, sohbet etmek gülmek, eğlenmek, fedakarlık, güvenmek ne demek yeniden hatırlıyorum.

Beni hayatından çıkaran hiç kimseye kızmıyorum. Çünkü isteselerdi bana ulaaşabilirlerdi ama denemediler.

Ben bana uzanacak bir ele bakıyormuşum. Güzel gören gözlere ihtiyacım varmış.

Şimdi kardeşlerim dahil herkesle iyiyim. Onlarla sohbet edip geziyoruz eğleniyoruz. Evlenip gitmeden önce hiç yapamadığımız şeyleri yapıyoruz. Mutluyum.

Peki babam ? Ondan artık nefret etmiyorum. Bazen ufak hatası herşeyi tekrar hatırlatsada ben artık babamı iskele babası olarak kabul ediyorum.

Şimdi emekli evde oturuyor. O gezme tozmalar arkadaşlar bitti. Neredeyse hiç arkadaşı kalmadı. Ona göre parası varsa herkes onunla arkadaş olur.
Herşeyi elde eder.
Araba telefon kıyafet ne kadar saygın oldugunu gösterirmiş.
Benimse aklıma Mevlananın bir sözü geliyor.
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Evet artık babamla aynı sofrada oturmuyorum bacağımıza çatal saplar diye korkmuyorum. Artık bir odada tek basına oturuyor, ruh hastası tavırları devam ama artık üstümde hak iddia edemiyor.

Yinede bazen sinir olmuyor değilim. Millete ben 4 tane kız çocuğu okuttum diyor. Elalemin içinde yalnızsınız herkes basının caresine baksın falan diyor utandırıyor. Kendisi bize saygı duymadığı gibi akrabalarında öyle görmesini istiyor.
Beni okutup büyüttüğü kısma katılmıyorum. Babama asla minnet duymuyorum. Bana yaptığı herşeyin parasını saysak birşey çıkmaz geri veririm parasıyla mutlu olup övünsün.

Bütün arkadaşlarım okulda eğlenirken ben calışıp hayatımı kazandım. Biraz kıskanıyor muyum ? Bazen ama suan hiç bir eksiğim yok şükrediyorum.

Biliyorum belki kimse okumayacak ama olsun psikologum anlatınca rahatlayacağımı söylüyor. Durduk yere nereden cıktı demeyin bu yazıyı gece 2 de yazmaya başladım. Kabus gördüm rüyamda babama karşı çıktığım için babamın çatalla beni öldürmek maksadıysa saldırdığını ve daha cok acı çekmem için gözlerimin içine bakarak çatalı kaburgalarıma sokusunu gördüm. Canım acıdı ve uyandım, ağladım ve yazdım.


Eğitim önce kadında başlar. Anneler bilinçlenmezse böyle yıkık aileiler çıkıyor.

Bazen darbenin en yakınınızdan gelebileceğini unutmayın.

Güvenin ama asla % 100 değil. Acaba demeyi bilin.

Güçlü olun, Allah yardım eder.

İhtiyacınız olmasada çalışın.( En azından çocuk kreş çağına geldikten sonra. )
Kimseye muhtaç olmayın.

Çocuklarınızla saygı çercevesinde herşeyi konuşun.

Kimseye boşan boşanma demek haddime olamaz. Fakat aman cocuğum babasIz annesiz ailesiz büyümesin demeyin. Bazen ailemiz en zararlısı oluyor.

Korkmayın kendiniz için korksanızda çocuğunuz için korkmayın. Ne insanlar ne hayatları var başarmak isteyen başarıyor. Psikolojisi bozuk, bozuk davranışlı bir nesil yetişmememsi için lütfen iyi düşünün.

Annem keşke ayrılsaydı hala ayrılsa diyorum. Keşke böyle hasta olmasaydım. Keşke kardeşim panikatak olmasaydı, keşke kardeşim kötü bir evlilik yaşamasaydı.

Açta kaldık açıktada ama keşke ruhum yaralanmasaydı bu kadar. Bazı kişiler diyecektir ki babam yaşasada / babam olsada bana böyle yapsa. Gölgesi yeter vs. Maalesef keşke babam olmasaydı. Aç açıkta çıplak kalsaydım, belki soğuktan açlıktan ölseydimde babam böyle olmasaydı. En azında. Baba hasreti çektiğim hayallerim olurdu. Beni ona bağlayan bir parça sevgi bile yok. Allah ıslah etsin. Ben affetmedim ama nefrettte etmiyorum artık.

Bu arada erkek arkadaşımın beni sevme nedenini zamanla anladım. Güçlü oldugum için, herşeye rağmen başardığım için ve dediğine göre kalbim güzelmiş, safmış. Beni hayata bağlayan, evlilikten korkan beni evlenmeye ikna eden adam bu yazıyı okumayacaksın ama seni çooook seviyorum. İyi ki hayatıma girdin. İyi ki varsın! Hayatıma güneş gibi doğdun.

Not: bütün erkekler aynı değil. Tıpkı bütün insanların aynı olmadığı gibi.


Galiba şiş gözlerimle uyuyacağım :KK45:

Günaydın herkese :KK68:
Bir gülseren budayicioglu tadında Kitap okudum sanki umarim bundan sonraki hayatiniz bu kötü anılara sünger çeker evliliğinizde cok mutlu olun inşallah
 
Şimdi nasılsın? Hayat nasıl akıyor?
Aslında görünüşte mükemmel iyiyim.
Burada konu açsam bu da dert mi denir.
Hayalim olan yüksek lisansı yaptım bitirdim.
Şuan çalışmıyorum. İstifa edip meslek değiştirmeye karar verdim. Kendime iş kuruyorum.
Evlendim, eşimle çok mutluyum. Tek istisnası evliliğimdeki kayınvalidem oldu. Babamla eş değer nefret ettirdi kendinden.
Şuan aşırı mesafeli bir ilişkimiz var. İdare ediyorum.

Tek sorunum geçmişin izi travmalarım yani psikolojik problemler.
2 senedir iyi bir psikiyatriste gidiyorum. Hala yeni yeni şeyler çıkıyor.
Doktorumun tabiri ile iyileşme durumum bir bebeğin yeni ayaklandığı tekrar tekrar düşüp kalktığı o döneme benziyor. Dehb ve yeme bozukluğum var. Bunlarla mücade ediyorum.
En önemlisi babam öldü.
Şuan bu konu hakkında hissettiğim tek şey huzur.

Yani aslında iyiyim, sadece kendimle problemliyim.
 
O kadar sıkıntı o kadar yokluk icin basarili olmana p es etmeyip tekrar tekrar mücadele etmene bayıldım.. zümrüdü anka gibisin küllerinden doğup doğup başarmışsın helal olsun diyorum sadece insallah mutluluğun daim olur hedeflerin gerçekleşir ...
 
Hikayeniz beni çok üzdü. Ama sonunda iyi olmanıza çok çok sevindim. İnşallah daha güzel daha mutlu huzurlu bir hayatınız olur. Bunu kalpten diliyorum canım 🌼

Okumuş bir kadın olarak aşık oldugum için evlenip Türkiyeye geldim 5sene çok güzel mutlu bir evliliğim oldu. Sonra eşim iş değiştirdi yeni hayata adım attık daha güzel olacaktı derken 1 defa aldattı. Kendi aileme söyleyemedim kınayacaklar kendin sevdin seçtin gittin diye. Kaynanamgil de kadın kısmı susar, ilk bahtım altın tahtım, yastık değiştirmekle baht değişmiyor. Kocan eninde sonunda dönüp gelecek kimseye bişey söyleme diye baskı yaptılar. Kızım 3 yaşındaydı. Sustum. Evet pişman oldu döndü, ben rol yapıyordum artık herşeyi bilip susmak çocuğun için çok ağır bir durum. Çocuğumuza karşı ilgiliydi değiştiğini düşündüm. Söyleyip ortalığı bulandırmayım dedim. Sustukca o herhalde benim ezik oldugumu onsuz yapamayacağımı falan düşündü. 2ci defa aldattı yine herkes sus otur aman ne olacak derken. Bu defa susmadım, ben deneme tahtasımıyım? Bide aldattığı kadınlar keşke hayat kadınları olsaydı. İlk aldattığı da dışarıdan gördüğün kadarıyla iyi düzgün aile kızı idi. İkincisi de kendisi gibi polis kız. Ve ikincisiyle ilişkisi hala devam ediyor, bizde boşanma arifesindeyiz. Zerre pişmanlık yok içimde, tek pişmanlığım keşke ilk yaptığında susmasaydım. Kızımızı da ayda yılda bir telefonla 2 dakikalık arıyor. Hiç bir zaman kızıma kötülemedim babasını, kendi beni dövdüğüne şahit oldu. 😔 Söz vaktine çeker derler. Geçen sene bugündü 13 şubat asla unutmayacam, sevgilisi o polis hani başımız sıkıştığında koştuğumuz polis varya iyileri tenzih ederim o polis kızın doldurmasıyla gelip eve beni dövdü.
Şimdi bazen aklıma şey geliyor ya kızım keşke susup oturaydın babasız büyümeseydim derse diye gelecekte.?İnşallah öyle şeyler düşünmez kızım. Bana çok düşkün kızım. Umarım gelecekte kızım da mutlu kendi ayakları üstünde duran mutlu bir insan olur.
 
Hikayeniz beni çok üzdü. Ama sonunda iyi olmanıza çok çok sevindim. İnşallah daha güzel daha mutlu huzurlu bir hayatınız olur. Bunu kalpten diliyorum canım 🌼

Okumuş bir kadın olarak aşık oldugum için evlenip Türkiyeye geldim 5sene çok güzel mutlu bir evliliğim oldu. Sonra eşim iş değiştirdi yeni hayata adım attık daha güzel olacaktı derken 1 defa aldattı. Kendi aileme söyleyemedim kınayacaklar kendin sevdin seçtin gittin diye. Kaynanamgil de kadın kısmı susar, ilk bahtım altın tahtım, yastık değiştirmekle baht değişmiyor. Kocan eninde sonunda dönüp gelecek kimseye bişey söyleme diye baskı yaptılar. Kızım 3 yaşındaydı. Sustum. Evet pişman oldu döndü, ben rol yapıyordum artık herşeyi bilip susmak çocuğun için çok ağır bir durum. Çocuğumuza karşı ilgiliydi değiştiğini düşündüm. Söyleyip ortalığı bulandırmayım dedim. Sustukca o herhalde benim ezik oldugumu onsuz yapamayacağımı falan düşündü. 2ci defa aldattı yine herkes sus otur aman ne olacak derken. Bu defa susmadım, ben deneme tahtasımıyım? Bide aldattığı kadınlar keşke hayat kadınları olsaydı. İlk aldattığı da dışarıdan gördüğün kadarıyla iyi düzgün aile kızı idi. İkincisi de kendisi gibi polis kız. Ve ikincisiyle ilişkisi hala devam ediyor, bizde boşanma arifesindeyiz. Zerre pişmanlık yok içimde, tek pişmanlığım keşke ilk yaptığında susmasaydım. Kızımızı da ayda yılda bir telefonla 2 dakikalık arıyor. Hiç bir zaman kızıma kötülemedim babasını, kendi beni dövdüğüne şahit oldu. 😔 Söz vaktine çeker derler. Geçen sene bugündü 13 şubat asla unutmayacam, sevgilisi o polis hani başımız sıkıştığında koştuğumuz polis varya iyileri tenzih ederim o polis kızın doldurmasıyla gelip eve beni dövdü.
Şimdi bazen aklıma şey geliyor ya kızım keşke susup oturaydın babasız büyümeseydim derse diye gelecekte.?İnşallah öyle şeyler düşünmez kızım. Bana çok düşkün kızım. Umarım gelecekte kızım da mutlu kendi ayakları üstünde duran mutlu bir insan olur.
Maalesef bir kere yapan tekrar yapıyor.
Daha fazla keşke demeyip doğrusunu yapıyorsunuz.
Eğer susup otursaydınız o zaman çocuğunuz susup oturmayı tavsip ederdi.
Çünkü siz susup oturması gerektiğini öğretmiş olurdunuz. Tıpkı size söyleyen insanlar gibi.
Baba hakkında doldurmuyorsanız sizlik bir durum olmaz. Dert etmeyin sizi anlayacaktır. Sizin suçunuz değil...
Keşke benim anneminde boşanacak cesaret olsaydı da babam hayatımızda olup bizi mahvetmeseydi.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X