- 22 Mart 2013
- 346
- 45
- Konu Sahibi keenlemyekun
- #1
Bu da bizim hikayemiz :)
Beni beş aydır takip ediyormuş. Ara sıra görüyordum, ama olacağına ihtimal vermezdim. Kalbimi safi nefrete açmıştım. Kimseye değer vermezdim. Okula bile gitmezdim, birkaç kişi dışında hayatımı herkese kapatmıştım.
Sonra diriliş mevsiminde, mart ayında geldi ve başladık. Aşık oldum kabullenemedim, bağlanmaktan ölesiye korkuyordum. Ta ki ilişkinin bir buçuk ayı geride kalıp sohbet ettiğim esnafın eşinin öldüğünü öğrendiğimde, "Onu kaybedersem ne yaparım? Nasıl yaşanır?" sorusunu kendime sorana kadar. O gün onu arayarak çağırdım. Yine ayrılırım korkusuyla geldi. Deli gibi yağmur yağıyordu. Herkes kaçışıyordu. Bırak şemsiyeyi dedim, el ele yürüdük. "Hayatta her şeyin telafisi var. Ama ölümün telafisi yok. Sana bir şey olursa dayanamam." deyip öptüm onu. O gün benim için bir milattı.
Bizim aşkımız Diyarbakır'da başladı. Ben batılı 19 yaşında bir kız, o ise 22 yaşında bozkıra inat gözleri yeşile çalan bir adam. Sandığından da çorak olan kalbimi yemyeşil bir cennete çevirdi. Öyle ki, onunla sevebildim insanları.
Üniversite aşkıydı bizimki. Herkesin bitmesini arzuladığı kara bir gün, talihsiz bir olay gibi görülüyordu.
Binlerce kez kavga ettik. Birbirimize karşı savaştık, her seferinde parçalanmış göğsümüzü birbirimize yaslayarak iyileştik. Onun sevgisini hoyratça kullandığım cahil dönemimde beni terk etti. O zaman dünya başıma yıkıldı. Kendisi de dönmemeye yemin etti ve tam bir buçuk ay ayrı kaldık. Artık inat edip "Ben başkasıyla beraberim." dediğimde sabaha kadar içtiği bir günde hafızasını yitirip herkese "Biz ayrıldık mı, O nerede?" diye sormuş. Birbirimizin değerini ne yazık ki hep kaybederek anladık.
Araya yollar, yıllar girdi. Mecburi ayrılıklarımız oldu, yaz tatillerinde terminalde içimiz çıkana kadar ağlardık.
Hiç kimse beraberliğimizi istemedi. Kürt- Türk, Doğu-Batı ana temalı bir sürü şey sıralandı önümüze. Sonumuzu kestiremiyorduk. İlişkimi anlattığım her insan olumsuz bakıyordu. Umut dolu bir şey söyleyen olduğunda sevinçten ağlardım. Tam tamına 6,5 yıllık beraberlikten sonra evlendik. Aradan geçen onca yıldan sonra onun ailesi ve benim ailem, aşkımızın başladığı o kadim kentte zaferimizi kutladık.
Geriye birçok yazı kaldı. Bir sürü şiir yazdım ona. Kâğıtlara ağladım onun için. Bir tanesini ekleyeyim. Ondan kilometrelerce uzaktayken yazmıştım.
"30/06/2008 23:58
Yüreğimi çıkarıp mesken tuttuğu et duvarından;Koysam avuçlarındaki en derin çizginin üzerine..Ve desem ki al parçala artık şu illeti,taşıyamaz oldum ben,susturamaz oldum,sensizlik şarkılarıyla avutamayacak bir haldeyim desem,ne olursun o zaman bana merhamet buyurma,ez ayaklarının altında..
Anlatamıyor sevgimi ne damarımda dolaşan kan ne de ciğerimde kalbimin yakınlarında yuvalanan hava...
Her şey yakın şuan bana,her şey bir adım yakınımda,ama sen,bir yürek mesafesi kadar yakın fakat bir umut kadar uzaksın bana..
Gidelim buralardan..Aşk haram topraklarda,pusulanmış ayrılıklar,gözyaşları mavzer kurşunu gibi yağmakta üzerimize..Ne olursun artık gidelim adı konmamış bu hoyrat yalnızlıktan...Ne olurdu sanki parmak uçlarının birleştiği yerde bir dünya kurabilsek(hani olur ya en ince parmağını daldırırsın göğün bağrına ve -diğer elin- onun varacağı yerde beklemektedir nasılsa,sonra iki el kavuşunca gökten yere doğru bir daire belirir ya,keşke bu kadar basit olsaydı bir dünya kurabilmek),gülüşlerden güller var olabilse ya da mutluluk yağmurlarıyla ıslansa yanaklarımız..Adı hüzün olmasa..Adı yalnızlık olmasa..Adı Aşk olmasa..."
Herkesin sevdiğine kavuşmasını can-ı gönülden diliyorum.
Beni beş aydır takip ediyormuş. Ara sıra görüyordum, ama olacağına ihtimal vermezdim. Kalbimi safi nefrete açmıştım. Kimseye değer vermezdim. Okula bile gitmezdim, birkaç kişi dışında hayatımı herkese kapatmıştım.
Sonra diriliş mevsiminde, mart ayında geldi ve başladık. Aşık oldum kabullenemedim, bağlanmaktan ölesiye korkuyordum. Ta ki ilişkinin bir buçuk ayı geride kalıp sohbet ettiğim esnafın eşinin öldüğünü öğrendiğimde, "Onu kaybedersem ne yaparım? Nasıl yaşanır?" sorusunu kendime sorana kadar. O gün onu arayarak çağırdım. Yine ayrılırım korkusuyla geldi. Deli gibi yağmur yağıyordu. Herkes kaçışıyordu. Bırak şemsiyeyi dedim, el ele yürüdük. "Hayatta her şeyin telafisi var. Ama ölümün telafisi yok. Sana bir şey olursa dayanamam." deyip öptüm onu. O gün benim için bir milattı.
Bizim aşkımız Diyarbakır'da başladı. Ben batılı 19 yaşında bir kız, o ise 22 yaşında bozkıra inat gözleri yeşile çalan bir adam. Sandığından da çorak olan kalbimi yemyeşil bir cennete çevirdi. Öyle ki, onunla sevebildim insanları.
Üniversite aşkıydı bizimki. Herkesin bitmesini arzuladığı kara bir gün, talihsiz bir olay gibi görülüyordu.
Binlerce kez kavga ettik. Birbirimize karşı savaştık, her seferinde parçalanmış göğsümüzü birbirimize yaslayarak iyileştik. Onun sevgisini hoyratça kullandığım cahil dönemimde beni terk etti. O zaman dünya başıma yıkıldı. Kendisi de dönmemeye yemin etti ve tam bir buçuk ay ayrı kaldık. Artık inat edip "Ben başkasıyla beraberim." dediğimde sabaha kadar içtiği bir günde hafızasını yitirip herkese "Biz ayrıldık mı, O nerede?" diye sormuş. Birbirimizin değerini ne yazık ki hep kaybederek anladık.
Araya yollar, yıllar girdi. Mecburi ayrılıklarımız oldu, yaz tatillerinde terminalde içimiz çıkana kadar ağlardık.
Hiç kimse beraberliğimizi istemedi. Kürt- Türk, Doğu-Batı ana temalı bir sürü şey sıralandı önümüze. Sonumuzu kestiremiyorduk. İlişkimi anlattığım her insan olumsuz bakıyordu. Umut dolu bir şey söyleyen olduğunda sevinçten ağlardım. Tam tamına 6,5 yıllık beraberlikten sonra evlendik. Aradan geçen onca yıldan sonra onun ailesi ve benim ailem, aşkımızın başladığı o kadim kentte zaferimizi kutladık.
Geriye birçok yazı kaldı. Bir sürü şiir yazdım ona. Kâğıtlara ağladım onun için. Bir tanesini ekleyeyim. Ondan kilometrelerce uzaktayken yazmıştım.
"30/06/2008 23:58
Yüreğimi çıkarıp mesken tuttuğu et duvarından;Koysam avuçlarındaki en derin çizginin üzerine..Ve desem ki al parçala artık şu illeti,taşıyamaz oldum ben,susturamaz oldum,sensizlik şarkılarıyla avutamayacak bir haldeyim desem,ne olursun o zaman bana merhamet buyurma,ez ayaklarının altında..
Anlatamıyor sevgimi ne damarımda dolaşan kan ne de ciğerimde kalbimin yakınlarında yuvalanan hava...
Her şey yakın şuan bana,her şey bir adım yakınımda,ama sen,bir yürek mesafesi kadar yakın fakat bir umut kadar uzaksın bana..
Gidelim buralardan..Aşk haram topraklarda,pusulanmış ayrılıklar,gözyaşları mavzer kurşunu gibi yağmakta üzerimize..Ne olursun artık gidelim adı konmamış bu hoyrat yalnızlıktan...Ne olurdu sanki parmak uçlarının birleştiği yerde bir dünya kurabilsek(hani olur ya en ince parmağını daldırırsın göğün bağrına ve -diğer elin- onun varacağı yerde beklemektedir nasılsa,sonra iki el kavuşunca gökten yere doğru bir daire belirir ya,keşke bu kadar basit olsaydı bir dünya kurabilmek),gülüşlerden güller var olabilse ya da mutluluk yağmurlarıyla ıslansa yanaklarımız..Adı hüzün olmasa..Adı yalnızlık olmasa..Adı Aşk olmasa..."
Herkesin sevdiğine kavuşmasını can-ı gönülden diliyorum.