Cahit Külebi Şiirleri

Che

Nirvana
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.706
26
Cahit KULEBİ
( 1917 - 1997 )


HAYATI:

1917 yılında Tokat'ta doğdu, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara'da öldü.
İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Liselerde ve konservatuarda edebiyat öğretmenliği yaptı.
Milli Eğitim müfettişliği, İsviçre'de kültür ataşeliği ve öğrenci müfettişliği yaptı. 1976-1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı'ydı.
1940 sonrasındaki şiirimizin yenileşmesi hareketinde kendine özgü bir yeri vardır. Rahat anlatımı, içtenlik ve duyarlılığıyla ilgi çeken titiz bir şiir işçisidir.

ESERLERİ:

Adamın Biri (1946)
Rüzgâr (1949)
Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952)
Yeşeren Otlar (1954)
Süt (1965)
Şiirler (1969)
Türk Mavisi (1973)
Sıkıntı ve Umut (1977)
Yangın (1980)
Bütün Şiirleri (1982)
Güz Türküleri (1991)
Bütün Şiirleri (1997)
 
ALACAKARANLIKTA

Akşam karanlıklarla sarmaş dolaş
Sen de sarılmışsın yalnızlığına,
Taksiler kurşun gibi gelir geçer
Troleybüsler salına salına.

Tek tük kadınlar aydınlatır caddeyi.
Genç kızlar beyaz neonlar gibi.
Ortancalar gül rengi ışık saçar,
On beşine varmamışlar masmavi.

Sen de yalnızlık saçarsın.
İçmeye korkarsın, efkâr basar.
Ağlayamazsın elâlem var.
Şapkanı bile çıkaramazsın
Saçlarını uçurur rüzgâr...

Gittim deniz kıyısına oturdum.
Akşam karanlıklarda sarmaş dolaş,
Ben de denize akıyordum
Irmaklar gibi yavaş, yavaş...


CAHİT KULEBİ
 
BİLİNMEYEN

O ki bardağa dökülen seraptır
Bal yoğunluğundadır, sıcaktır, ışıktır.

O ki sabah erken bir bahçedir
Çayir kokusudur, serinliktir, muttur.

O ki esen yeldir kar erirken
Çigdemdir, agaç çiçeğidir, okşayıstır.

O ki içilen sudur kana kana
Özlemdir, doymayıştır, kardeştir.

O ki bir yüce ırmaktır akar
Ürküntüdür, baş dönmesidir, gidiştir.

O ki maviliği belirsiz denizdir
Buğulanmadır, düştür, sevmekte ölümdür..

O ki bir ince kızdır ak tenli
Yaşamdır, umuttur, gözyaşıdır..

CAHİT KULEBİ
 
BİR UMUT

Yorgunsun, uzaklardan gelmişsin,
Yitirmişsin ne varsa birer birer.
Bir sağlık, bir sevinç, bir umut
Onlar da nerdeyse gitti, gider.

Dost bildiğin insanların yüzleri
Aynalar gibi kapkara.
Suyu mu çekilmiş bulutların
Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.

Taşlara düşen saat gibi
Ne artı ne eksi.
Bir sağlık, bir sevinç,
bir umut Hikaye hepsi..

CAHİT KULEBİ
 
BİZİM DAGLAR

Ararat dağı anamın pişirdiği
Çocukluğumda yediğim nişastadır.
Yıldız dağı bir ekilmiş tarladır
Mevsim mevsim yıldızların bittiği.

Sultan dağında ak kuzular meleşir
Uzun yayla'da pehlivanlar güleşir
Bingöl dağı çiğdem çiğdem yeşerir
Belli olur abı hayat içtiği.

Kaz dağından beyaz bulutlar uçar
Keşiş dağında Kerem'in yolu geçer
Çamlıbel'de Köroğlu kalmaz naçar
Kop dağında öküzlerin çektiği.

CAHİT KULEBİ
 
CEBECİ KÖPRÜSÜ

Cebeci köprüsünün üstü
Karınca yuvasına benziyor,
Hamallar, körler, topallar,
Oturmuş nasibini bekliyor.

Cebeci köprüsü yüksek
Altından tren geçiyor,
Ya benim aklımdan geçenler?
Kimse bilmiyor.

Şu dünya güzelim dünya
Tıkır tıkır işliyor,
İnsanlar insanlar insanlar
Neden böyle çekişir durur
Aklım ermiyor.

Cebeci köprüsünün korkulukları
Kara boyalı,
Daha böyle köprülerden geçersin çok

CAHİT KULEBİ
 
ÇİÇEKLE KONUŞMA

Artık ne pencerem var seni koyacak
Ne masam,
Sevgilim de yok bu şehirde
Çiçek seni alıp ne yapsam

CAHİT KULEBİ
 
HARP İÇİNDE

Babalar evlerine mahçup döndü her akşam
Harp içinde.
Anaların sütü kesildi,
Çocuklar ağladı,
Erkekler askere gitti.
Kadınlar bir deri bir kemik.
Harp içinde kızlar sarardı.

Savaşanlardansa
Ancak bir hatıra kaldı.



Cahit KÜLEBİ
 
ÇÜRÜYEN OTLAR

I

Bilinmez hangi şehirde
Yaşarsın aşktan habersiz,
Küçük çakıl taşım, nasıl bulayım!
Kaybolmuşsun bir kocaman nehirde.

Bu kimin çocuğu, der, seni görenler.
Benim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan.
Bunca kötülüğü bağışlatır bakışın
Yanakların kızarır ağlamaktan.

Bir gün sokakta rastlasam, ellerini
Alsam avuçlarıma okşasam.
Sıcaklığını tanır da mısralarımdan
Kız kardeşimsin sanırlar belki.

Sen orada, ben burada
Birbirimizden habersiz
Ayrı yaylalarda yeşeren otlar gibi
Bekleye bekleye çürüyeceğiz.

II

Senin oturduğun şehirde
Gökyüzü mavidir benimkinden,
Çiçekler daha taze
Kuşlar bile güzeldir birbirinden.

Şarkılar daha neşeli, daha mahzun
Akşamlar daha garipsi,
Umut alabildiğine geniş,
Umutsuzluksa denizler gibi;

Trenler bile daha sevinçli
Daha kederli gelir gider.
Gençler bütün haşarı
Yaşlılar büsbütün kederlidirler.

Kadınların sütü daha gür, daha ak
Çocukların iştahı, yerinde,
Gemiciler bile daha sarhoştur
Doğup büyüdüğün şehirde.

Garibim! Nazlım! Öksüzüm
Hayal rüzgarlarıyla emzir beni de
Uzak ya, kokunu duyuyorum
Gül gibi açıldığın şehirde.

CAHİT KULEBİ
 
HİKÂYE

Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!


Cahit KÜLEBİ
 
yildizligeceler .!.:
HARP İÇİNDE

Babalar evlerine mahçup döndü her akşam
Harp içinde.
Anaların sütü kesildi,
Çocuklar ağladı,
Erkekler askere gitti.
Kadınlar bir deri bir kemik.
Harp içinde kızlar sarardı.

Savaşanlardansa
Ancak bir hatıra kaldı.



Cahit KÜLEBİ

CANIM TEŞEKKÜRLER...
 
DOĞU

Yüzlerce, binlerce bit vardı
Çarşaflar, giysiler üzerinde,
Kimi yayılırdı, koyun sürüsü,
Kimiyse yanaşık düzende...

İşte Doğu bu. Bit, deprem ve acı.
Mutluluk dediğin, bir lavaş ekmek.
Bir avuç ateştir, umut dediğin.
Gerisi kar, çamur ve tezek.

Kara kan akar gecelerden.
Ölüm akar, çaresizlik akar.
Yalazlanan ıık, köpek sesleri,
Horoz sesleridir, toz gibi kalkar.

İşte Doğu bu. Kalmışık, suskunluk ve acı.
Gül dediğin orda kır çiçeğidir,
Işkındır, çaırdır yemiş dediğin,
Ecel şerbetidir yarin elinden
İçtiğin içeceğin.

İşte Doğu bu. Kesilmiş koyun başı
Gibi bakar orda insan gözleri.
Sevdalar, sıcaklık, yumuşaklık
türkülerde kalmış, bin yıldan beri

CAHİT KULEBİ
 
DOST

Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.

insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.

CAHİT KULEBİ
 
DOSTLARA TÜRKÜ

Dostlar bilin ki burda
Bir fakir Cahit Külebi
Garaja çekilmiş hurda
Paslanmış kamyonlar gibi
Bekler durur Ankarada.

Ne kadın, ne aşk, ne kumar
Ne çalışmak, akşamadek;
Yüz vermez oldu sokaklar
Bir bardak su, biraz ekmek,
Yaşa yaşadığın kadar!

Gel be dünyalık hevesim
Sokul bir parça yanıma!
Toplasalar çıkmaz sesim
Bütün kızları başıma,
Gelmez elimi süresim.

Hasreti yeşerten, ufak
Ufak esen mavi rüzgâr
Nerde rüyalı ve uzak
Bildir gezdiğim tarlalar!
Dul bir kadın kadar sıcak!

CAHİR KULEBİ
 
EVVEL ZAMAN

Asardın okulu her sabah
Sen de aşıktın bir zamanlar,
Geceleri sokak sokak gezerdin
Ellerin ceplerinde yıldızları sayarak

İnsan sevdası on beşinde
Horoz şekerlerine güneşlere benzer,
Gülerdi tramvaylarda bir küçük kız
Bekareti beyaz dişlerinde

İçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin
Allık pudra, frenk altını küpeler,
O tarihta dükkanların önünde
Dalıp giderdin

CAHİT KULEBİ
 
FARENİN ÖLÜMÜ

Umutsuzdu, yalnızdı, hali yoktu,
Canı çok yanıyordu günlerden beri.
Ne alnında dolaşan bir dost eli
Ne yardım isteyecek kimsesi vardı,
Ne Tanrısı, ne de peygamberi.

Günlerdir karanlık deliklerde
Yanıp sönüyordu gözleri.
Sevinç değil ki paylaşılsın
Kendi kendinindi kaderi.

Sürüne sürüne dışarı çıktı.
Kıvrıldı ateşte pençeleri.
Kurtuldu rahat etti farecik,
Rahat etti dişleri.

Kibardı, incecikti kuyruğu,
Vücudu, küçücük pençeleri.
Bir makara gibi çözüldü,
Unuttu kedileri.

Farecik! Nazlıcık! Garipçik!
Canı çok yanıyordu günlerden beri.
Kibardı, incecikti kuyruğu;
Boş koydu delikleri.

Bir varken bir yok oldu,
İşte dünyamızın işleri.

CAHİR KULEBİ
 
esas ben teşekkur ederim şiirler için çunku Cahit Külebi nin şiirlerini çok seviyorum
 
GEL SENİNLE RESİM YAPALIM

Gel seninle resim yapalım.
Bir yüz çizelim ince,
Küçük nezleli bir burun
Ve gözler zeytin iriliğinde.

Sonra bir gelincik, ince bir boyun,
Soyulmuş bademden daha ak bir ten,
Öyle bir yüz ki seher vakti
Mutluluk estirsin güneş doğarken

Ve saçlar çizelim, bulutlar,
Türküler, masallar gibi,
Hepsinin üstüne sonra
Kocaman bir insan yüreği.

Öyle bir yürek ki sevgiyle
Arkadaşlıkla, mutlulukla dolsun,
İsterse ondan sonra
Bütün şairler ölsün.

CAHİT KULEBİ
 
GİZLİ SEVDA

Senin gözlerinden öyle acı
Bir ışık geçer ki bazan...
Melek mi, şeytan mı belli olmaz
Bakar pusularda uzaktan.
Senin ellerin öyle nârin
Bulutlar gibi yüzsün varsın.
Takip penceni yüreğime
Baştan başa yırtarsın.

Masallarda iki tel birbirine
Sürtülürse yardıma devler koşar.
Senin saçların öyle gür ki
Rüzgâr esse kıyamet kopar.

Alıp başımı delicesine
Koşmak isterim nere olursa olsun.
Tutarsın devler gibi yolumu,
Ne yana koşsam durdurursun

CAHİT KULEBİ
 
GÜZELLEME

Evinizin önünde dolaşsam
Seni bulamazdım,
Sen gözlerinde bahçeler olan
Şimdi evimdeki karım.
Senin kadar güzel olsun çocuklarım

Gökyüzü bugün ne kadar da çok
Yıldızlarla dolu avuçların

CAHİT KULEBİ
 
X