Charles Baudelaire

DatluCadu

5 dakkaya hazırım
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
22.576
772
44
ALBATROS

Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar
Yakalar kanadından bu deniz kuşlarını,
Ürkütücü sularda gemileri izleyen
Yolcuların yıllardır dost arkadaşlarını.

Gökten inen tasasız, bu utangaç krallar
Güvertelerin üstüne kondukları zaman
Geniş kanatlarını sofuca bırakırlar,
Yorgun kürekler gibi, sular üstünde kayan.

Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin !
Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,
Ya öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin,
Topallayıp öykünüyor uçtuğun günleri.

Ozan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece,
Oklara göğüs geren, dostu fırtınaların,
Yuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece
Uçmana engel olur, ağır dev kanatların.

Charles Baudelaire
 
KOKU

Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında
Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker
Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer
Hep aynı günün ateşi vurur sularına

Sonra birden görünür, baygın, tembel bir ada
Garip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat
Erkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat
Ve bir safiyet kadınların bakışlarında

O güzel iklimlere sürükler beni kokun
Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu
Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun

Burnuma kadar gelen hava kokular taşır
Yemyeşil demirhidilerden gelen bu koku
İçimde gemici şarkılarına karışır

Çeviri: Orhan Veli Kanık

Charles Baudelaire
 
Son düzenleme:
AŞIKLARIN ÖLÜMÜ

Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
Nihayet kapıları biraz aralayarak,
Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri

Charles Baudelaire
 
BALKON

Hatıralar annesi,
sevgililer sultanı,

Ey beni şadeden yar,
ey tapındığım kadın.

Ocak başında seviştiğimiz
o zamanı,

O canım akşamları
elbette hatırlarsın.

Hatıralar annesi,
sevgililer sultanı.

O akşamlar
kömür aleviyle aydınlanan!

Ya pembe buğulu akşamlar,
balkonda geçen

Başım göğsünde,
ne severdin beni o zaman!

Ne güzeldir güneşler
sıcak yaz akşamları!

Kainat ne derindir,
kalp ne kudretle çarpar!

Üstüne eğilirken
ey aşkımın pınarı,

Sanırdım ciğerimde
kanının kokusu var.

Ne güzeldir güneşler
sıcak yaz akşamları!

Kalınlaşan bir duvardı
aramızda gece.

Seçerdim o karanlıkta
göz bebeklerini

Mestolur,
mahfolurdum nefesini içtikçe.

Bulmuştu ayakların
ellerimde yerini.

Kalınlaşan bir duvardı
aramızda gece.

Bana vergi
o tatlı demleri hatırlamak;

Yeniden yaşadığım,
dizlerinin dibinde

O 'mestinaz' güzelliğini
boştur aramak,

Sevgili vücudundan,
kalbinden başka yerde,

Bana vergi
o tatlı demleri hatırlamak;

O yeminler, kokular
sonu gelmez öpüşler,

Dipsiz bir uçurumdan
tekrar doğacak mıdır?

Nasıl yükselirse göğe
taptaze güneşler.

Güneşler ki
en derin denizlerde yıkanır.

O yeminler, kokular,
sonu gelmez öpüşler!

Charles Baudelaire
 
İçe Kapanış

Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

Charles Baudelaire
 
Hüzün ve Serseri


Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra,
Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan
Bambaşka denizlere, bambaşka semalara,
Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından?
Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra?

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!
Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak?
Arasıra der mi ki Agathe'ın ruhu, üzgün,
'Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak
Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün.'

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,
Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,
Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,
Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!
Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet!

Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların,
O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler,
İnildeyen kemanlar arkasında sırtların,
Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler,
- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde
Çok daha uzakta mı yoksa Çin'den, Maçin'den?
Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde,
Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden,
O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.


Ceviri: Sait Maden

Charles Baudelaire
 
X