- 4 Ekim 2007
- 248
- 0
- 42
- Konu Sahibi Cirkin Peri
- #1
Gidişinle beraber suskunlaşan yüreğim, son kez; tıpkı bir veda öpücüğü gibi döküyor kelimelerini.
Havalardan toplayarak dağıttığım harflerimi; son kez ve belki de ilk kez öpüyorum yüreğinden seni sevgili!
Yokluğunda; unutmak yerine, bıraktığın acıları suluyorum bir çiçek misali.
Gün be gün çıkarıyorum acılarımı, tıpkı o adına karar veremediğimiz çiçeği güneşe çıkarır gibi. Hiçbir tasam yokmuş sanki, sanki hiçbir acı girmemiş yüreğime de sevgili; ben gün yüzüne çıkardığım sensizliğin meyvelerini topluyorum yanaklarımdan geceleri.
Biraz ıslaklık, şiş gözler ve gittikçe daha fazla kırılan bir can…
O can-ın tam orta yerinde sen, yani canan…
Bu gece diğer gecelerden farklı sevgili!
Dedim ya , bu gece son kez ve belki de ilk kez yüreğinden öpeceğim seni…
Kim bilir, bundandır belki de canımı daha fazla yakışım karanlığın içinde sessizce…
Bundandır dağlamam kızgın bıçakla benliğimi…
Biraz önce, çok değil, dedim ya az önce…Hatta eve adımımı atmadan çok aza önce; umutlarımın hepsini koyarak pis bir çuvala, İstanbul’un soğuk sularına fırlattım umursamaz gözükerek ama bin defa devrilerek toprağa yaşlı bir ağaç misali kırgınlıkla…
Biraz önce, Beşiktaş sahilinde bir cinayete tanıklık eden onca göz, neyi izlediklerinin farkında bile değillerdi belki ama; ben umutlarımla birlikte boğuluşunu izledim senin ve sende kalan yüreğimin.
Bu gece seri cinayetlere gebe karanlıklar içinde bekleyen İstanbul’un soğuk sularını , senin ve umutlarımın nefessizliğiyle besledim delice…
Ardından tek bir kurşunla yere yıktım bedenimi…
Kimsecikler duymadı silahın o hırçın sesini…
Bir tek yüreğimin çırpınışlarına kulak veren kuşlar, kanat çırparak bağrıştılar hep bir ağızdan…
İstanbul’a yenik düşen bir sevda daha kaybolurken karanlık sularda usulca…
Ben, sensizliğin orta yerinde ; şarabın kızıllığıyla boyadım yıldızları ve ayı…
Bu gece, kan kırmızı ırmaklar karıştı dünyanın dört bir yanında denizlere…
Ve kimse duymadı…
Cinayeti(mi) kimse görmedi sevgili…
Sadece, kuşların çığlıkları yankılandı sokak diplerinde…
Ben her şeye veda ettikten sonra o sahilde; bir tarafımı katil yanımı, diğer tarafıma o sevdalı kadını alarak , sessiz sedasız ilerledim karanlık sokaklarda.
Ölüler yürür müydü yada insan yaşarken ölür müydü ?
Bu soruların cevapları öyle basit kalmışlardı ki; ilerlerken ayaklarım o dar, o pis ve o korkutucu sokaklarda, ansızın tökezleyerek çöktüm bir köşe başına…
Bazen katil yanımın umursamazlığıyla, bazense o sevdalı kadının duyarlılığıyla başımı ağır ağır yasladım yanımdaki binanın nemli duvarına…
Ve sen…
Öldürdüğüm sen , hiç vakit kaybetmeden geldin yanıma…
Katil yanımın yatkınlığıyla seni gören gözlerimi kör ettim biraz önce, atılan boş bir şişenin kırık tarafıyla.
Karanlığı iyice benimsemem miydi korkusuzca çıkarmama sebep gözlerimi , yoksa sana olan özlemimi dindirmek miydi nedeni bilemedim…
Her şeyi bir anda yaptım ve sonsuz karanlıklara bulanıp; iyice sindim bir kedi misali o nemli, o soğuk,o boş duvara..
Karanlıklarla çevrelenmiş bir dünyanın tam ortasında; ufacık bir seste, iyice sindim o köşe başına…
Ve ufacık bir seste , daha beter kayboldum karanlıklarda.
Ve ben bu gece daha fazla acıtacağım canımı,
Canımı ,sonra da o can-ın tam orta yerindeki seni yani cananı…
Çok değil biraz önce, dipsiz bir karanlığın orta yerinde nedensiz beklerken; aniden bastıran katil yanımın acımasızlığıyla ,aynı boş şişeyi bu sefer yüreğime sapladım sevgili.
Çok değil, dedim ya az önce; yüreğimi çıkarıp, son kez ve belki de ilk kez öptüm onu, o köşe başında…
O nemli duvara yaslanarak umarsızca.
Gidişinle beraber suskunlaşan yüreğim, son kez; tıpkı bir veda öpücüğü gibi dökerken kelimelerini, havalardan toplayarak dağıttığım harflerimi; son kez ve belki de ilk kez öptüm yüreğinden seni.
O karanlık, o pis köşe başında kana kana öptüm yüreğimdeki yüreğini…
Ve söz vererek ardıma bakmamayı; o sevdalı kadını da bırakarak belki, hatta sadece katil tarafımı alarak yanıma, çöp tenekesine fırlattım bende kalan son parçanı da sevgili…
her şeyi fırlatıp o sokak başında , öyle döndüm sığınak bellediğim tek göz odama…
Dedim ya biraz önce , çok değil az önce; son kez ve belki de ilk kez yüreğinden öperek seni;katil yanıma teslim ettim bedenimi.
Ve suskunlaşan dilimden çıkan son kelime;
Bir soğuk HoŞÇaKaL şimdi…
terk ettiğin yüreğini iade ediyorum geri,
Ve son kez yüreğinden öpüyorum seni sevgili…
O pis, o nemli, o soğuk duvar kenarında ağlayan sevdalı kadına aldırma sakın…
Yar unutma,
Ölüler ağlamaz asla!
Meral BİLGİÇ
13/08/2007
Havalardan toplayarak dağıttığım harflerimi; son kez ve belki de ilk kez öpüyorum yüreğinden seni sevgili!
Yokluğunda; unutmak yerine, bıraktığın acıları suluyorum bir çiçek misali.
Ben diyeyim petunya, sen de bir orkide…
Ne fark eder ki çiçeğin niteliği…
Ne fark eder ki çiçeğin niteliği…
Gün be gün çıkarıyorum acılarımı, tıpkı o adına karar veremediğimiz çiçeği güneşe çıkarır gibi. Hiçbir tasam yokmuş sanki, sanki hiçbir acı girmemiş yüreğime de sevgili; ben gün yüzüne çıkardığım sensizliğin meyvelerini topluyorum yanaklarımdan geceleri.
Biraz ıslaklık, şiş gözler ve gittikçe daha fazla kırılan bir can…
O can-ın tam orta yerinde sen, yani canan…
Ah, yar!
Ne çok konuşmaya ihtiyacım var oysa,
Oysa her kelimemde ne çok yaralıyorum yüreğimdeki seni
Ve
Dolayısıyla kendimi…
Ne çok konuşmaya ihtiyacım var oysa,
Oysa her kelimemde ne çok yaralıyorum yüreğimdeki seni
Ve
Dolayısıyla kendimi…
Bu gece diğer gecelerden farklı sevgili!
Dedim ya , bu gece son kez ve belki de ilk kez yüreğinden öpeceğim seni…
Kim bilir, bundandır belki de canımı daha fazla yakışım karanlığın içinde sessizce…
Bundandır dağlamam kızgın bıçakla benliğimi…
Çünkü bu gece farklı…
Diğer gecelerden çok farklı…
Diğer gecelerden çok farklı…
Biraz önce, çok değil, dedim ya az önce…Hatta eve adımımı atmadan çok aza önce; umutlarımın hepsini koyarak pis bir çuvala, İstanbul’un soğuk sularına fırlattım umursamaz gözükerek ama bin defa devrilerek toprağa yaşlı bir ağaç misali kırgınlıkla…
Ah yar,
Ne çok konuşmaya ihtiyacım var oysa…
Oysa ne çok işlemiş sensizlik zehirini böyle içime defalarca…
Ne çok konuşmaya ihtiyacım var oysa…
Oysa ne çok işlemiş sensizlik zehirini böyle içime defalarca…
Biraz önce, Beşiktaş sahilinde bir cinayete tanıklık eden onca göz, neyi izlediklerinin farkında bile değillerdi belki ama; ben umutlarımla birlikte boğuluşunu izledim senin ve sende kalan yüreğimin.
Dedim ya bu gece farklı…
Bu gece seri cinayetlere gebe karanlıklar içinde bekleyen İstanbul’un soğuk sularını , senin ve umutlarımın nefessizliğiyle besledim delice…
Ardından tek bir kurşunla yere yıktım bedenimi…
Kimsecikler duymadı silahın o hırçın sesini…
Bir tek yüreğimin çırpınışlarına kulak veren kuşlar, kanat çırparak bağrıştılar hep bir ağızdan…
İstanbul’a yenik düşen bir sevda daha kaybolurken karanlık sularda usulca…
Ben, sensizliğin orta yerinde ; şarabın kızıllığıyla boyadım yıldızları ve ayı…
Bu gece farklı…
Bu gece, kan kırmızı ırmaklar karıştı dünyanın dört bir yanında denizlere…
Ve kimse duymadı…
Cinayeti(mi) kimse görmedi sevgili…
Sadece, kuşların çığlıkları yankılandı sokak diplerinde…
Yar…
Yüreğinden öpüyorum seni son kez, bu gece…
Bilemezsin , ne çok özlemişim yüreğini…
Yüreğinden öpüyorum seni son kez, bu gece…
Bilemezsin , ne çok özlemişim yüreğini…
Ben her şeye veda ettikten sonra o sahilde; bir tarafımı katil yanımı, diğer tarafıma o sevdalı kadını alarak , sessiz sedasız ilerledim karanlık sokaklarda.
Ölüler yürür müydü yada insan yaşarken ölür müydü ?
Bu soruların cevapları öyle basit kalmışlardı ki; ilerlerken ayaklarım o dar, o pis ve o korkutucu sokaklarda, ansızın tökezleyerek çöktüm bir köşe başına…
Ölüler çabuk yoruluyor anladım…
Anladım yaşarken daha bir güçlü insan…
Anladım sen varken , daha bir dayanıklıydı beynim…
Ve daha güçlü dururdum ayakta…
Anladım yaşarken daha bir güçlü insan…
Anladım sen varken , daha bir dayanıklıydı beynim…
Ve daha güçlü dururdum ayakta…
Bazen katil yanımın umursamazlığıyla, bazense o sevdalı kadının duyarlılığıyla başımı ağır ağır yasladım yanımdaki binanın nemli duvarına…
Ve sen…
Öldürdüğüm sen , hiç vakit kaybetmeden geldin yanıma…
Ah , ne çok özlemiştim seni,
Yar, bilsen ne çok özledim seni…
Yar, bilsen ne çok özledim seni…
Katil yanımın yatkınlığıyla seni gören gözlerimi kör ettim biraz önce, atılan boş bir şişenin kırık tarafıyla.
Karanlığı iyice benimsemem miydi korkusuzca çıkarmama sebep gözlerimi , yoksa sana olan özlemimi dindirmek miydi nedeni bilemedim…
Zaten bunların hiçbirini o an düşünmedim.
Her şeyi bir anda yaptım ve sonsuz karanlıklara bulanıp; iyice sindim bir kedi misali o nemli, o soğuk,o boş duvara..
Sen gitmiştin,
Ben çok geç fark ettim…
Ben çok geç fark ettim…
Karanlıklarla çevrelenmiş bir dünyanın tam ortasında; ufacık bir seste, iyice sindim o köşe başına…
Ve ufacık bir seste , daha beter kayboldum karanlıklarda.
Ah yar,
Bilemezsin…
Bu gece farklı,
Hiç bilemezsin bu farklılığı!
Bilemezsin…
Bu gece farklı,
Hiç bilemezsin bu farklılığı!
Ve ben bu gece daha fazla acıtacağım canımı,
Canımı ,sonra da o can-ın tam orta yerindeki seni yani cananı…
Çok değil biraz önce, dipsiz bir karanlığın orta yerinde nedensiz beklerken; aniden bastıran katil yanımın acımasızlığıyla ,aynı boş şişeyi bu sefer yüreğime sapladım sevgili.
Çok değil, dedim ya az önce; yüreğimi çıkarıp, son kez ve belki de ilk kez öptüm onu, o köşe başında…
O nemli duvara yaslanarak umarsızca.
Yüreğimi…
Ve dolayısıyla seni,
Yani yüreğimdeki yüreğini.
Ve dolayısıyla seni,
Yani yüreğimdeki yüreğini.
Gidişinle beraber suskunlaşan yüreğim, son kez; tıpkı bir veda öpücüğü gibi dökerken kelimelerini, havalardan toplayarak dağıttığım harflerimi; son kez ve belki de ilk kez öptüm yüreğinden seni.
O karanlık, o pis köşe başında kana kana öptüm yüreğimdeki yüreğini…
Ve söz vererek ardıma bakmamayı; o sevdalı kadını da bırakarak belki, hatta sadece katil tarafımı alarak yanıma, çöp tenekesine fırlattım bende kalan son parçanı da sevgili…
her şeyi fırlatıp o sokak başında , öyle döndüm sığınak bellediğim tek göz odama…
Yürek olmadan da yaşarmış insan ya,öğrenmiş oldum sayende sevgili…
Sayende ölülerde yaşarmış yada yaşarken de ölürmüş kişi anladı benliğim…
Ah yar,
Keşke sen öğretmeseydin bu gerçeklikleri…
Sayende ölülerde yaşarmış yada yaşarken de ölürmüş kişi anladı benliğim…
Ah yar,
Keşke sen öğretmeseydin bu gerçeklikleri…
Dedim ya biraz önce , çok değil az önce; son kez ve belki de ilk kez yüreğinden öperek seni;katil yanıma teslim ettim bedenimi.
Ve suskunlaşan dilimden çıkan son kelime;
Bir soğuk HoŞÇaKaL şimdi…
terk ettiğin yüreğini iade ediyorum geri,
Ve son kez yüreğinden öpüyorum seni sevgili…
O pis, o nemli, o soğuk duvar kenarında ağlayan sevdalı kadına aldırma sakın…
Yar unutma,
Ölüler ağlamaz asla!
Meral BİLGİÇ
13/08/2007