- 27 Haziran 2015
- 3.341
- 13.231
- Konu Sahibi KomandoYareni
- #1
İyi geceler diliyorum. Burası bir derdim var bölümü, bütün dertli arkadaşlarım-ablalarım bu bölümde toplanıyor. Bazı sorunlar var ki malesef çözümü yok. Ben de bugün size kendi çözümsüz derdimi anlatacağım hem içimi dökerim hem duanızı alırım bu mübarek ayda diye..
7 ay önceydi. Biz 4 arkadaş, bir akşam üstü trafik kazası geçirdik. Hayatımızın en güzel günüydü oysa ki, biraz hava almak için Kıyıköy'e gidiyorduk - gidemedik. Çok güzel bir otel ayarlamıştık aramızdan bir arkadaşımızın babasının otelinde hem güvenilir şekilde biraz aşk acılarımızı biraz okul dertlerimizi anlatıp 2 gün geçirip dönecektik. Sonra her şey birden karardı benim için. Tek hatırladığım siren sesi bir de telefonumun sesi. Ambulanstaydım. Hemşire açmış telefonumu durum bildiriyor ve annemin feryatları telefonun ucunda. Ne oldu diye sormaya bile mecalim yoktu zaten ağzımda bir oksijen tüpü ne soracaksın? Olan olmuştu işte belli. Kendime tam olarak geldiğimde hastane odasındaydım. Gözümü açtığımda herkes başımdaydı, gittiğimden "gitme" diyecek engel olacağı için haberi olmayan abim bile. Birkaç günüm böyle geçti, kendimi toparladım, ifademi verdim. Ifade alan memur "araç takla atmış, sizi sıkıştıran araç oldu mu?" dedi, inanmadım. Olsa olsa ufak kazadır dedim, yanlışınız olmasın dedim. Aracın fotoğrafını gösterdiler, araç bu değil mi diye. O zaman olayın ciddiyetini anlamıştım. Ağzımda sürekli diğer arkadaşlarım, 2'sini görme fırsatım oldu. Halide'm hariç... Halide'mi yoğun bakıma almışlardı. Benim ve arkadaşlarımın önemli bir şeyi yoktu, ufak kırıklarla sıyrıklarla geçirmiştik. Yaklaşık 5 günümüz böyle geçti. Halide'm için "uyanması güç" dediler, inanmadım. Yoğun bakımın önünde bekledim, uyanmadı. Hemşire artık pansuman ve ilaç vaktimin geldiğini söyleyince odaya geçmek zorunda kaldım. Erkek arkadaşım ve annemlere tembih etmiştim Halide'min ailesinin yanından ayrılmamaları için. Odaya geldiğimizde ilaçlarımı aldım, 5 dakika sadece. Bir feryat koptu, hala sesler kulağımda. Herkes bir yere koşuyor. Ben manasız etrafıma bakıyorum. Erkek arkadaşımı gördüm sonra, dizimin dibinde çöktü. O sesler ne? diye sorduğum an hala kendimden nefret ediyorum keşke sormasaydım. Yüzüme bakamadı. Kafanı kaldır diye bağırmalarım, tüm hastaneyi tüm koridorları "Halide bize şaka yapıyor" diye dolanışım. Halide'mi gördüm sonra. Suratı melek gibi gülüyordu. Tüm acıları bitmişti artık zaten onun güzelliği bu Dünya'ya çok gelirdi. Izin vermediler kalamadım yanında, sonra kendimi toplamam gerektiğini söylediler, bin tane nasihat bin tane teselli sözü. Hepsi yalan, geçmiyor. Halide'mi 21 yaşında kaybettik. Babasının koynuna koyduk. Artık O'nun inci dişleri, güzel yüzü, kahkahaları yok..
Bu konumu hem içimi dökmek için açtım hem de bazı dertlere bakarak "Rabbim çözülmeyecek acılar vermesin" demek için açtım. Hepimiz yakınıyoruz kayınvalidelerden, patronlardan, kardeşlerden, aileden, arkadaşlardan, eşten, sevgiliden. Hepimiz bir dert içindeyiz, yarınımızın ne olacağını bilmeden. Değer mi sahi bunca şeyi yük etmeye? Gidenler dönmüyor..
7 ay önceydi. Biz 4 arkadaş, bir akşam üstü trafik kazası geçirdik. Hayatımızın en güzel günüydü oysa ki, biraz hava almak için Kıyıköy'e gidiyorduk - gidemedik. Çok güzel bir otel ayarlamıştık aramızdan bir arkadaşımızın babasının otelinde hem güvenilir şekilde biraz aşk acılarımızı biraz okul dertlerimizi anlatıp 2 gün geçirip dönecektik. Sonra her şey birden karardı benim için. Tek hatırladığım siren sesi bir de telefonumun sesi. Ambulanstaydım. Hemşire açmış telefonumu durum bildiriyor ve annemin feryatları telefonun ucunda. Ne oldu diye sormaya bile mecalim yoktu zaten ağzımda bir oksijen tüpü ne soracaksın? Olan olmuştu işte belli. Kendime tam olarak geldiğimde hastane odasındaydım. Gözümü açtığımda herkes başımdaydı, gittiğimden "gitme" diyecek engel olacağı için haberi olmayan abim bile. Birkaç günüm böyle geçti, kendimi toparladım, ifademi verdim. Ifade alan memur "araç takla atmış, sizi sıkıştıran araç oldu mu?" dedi, inanmadım. Olsa olsa ufak kazadır dedim, yanlışınız olmasın dedim. Aracın fotoğrafını gösterdiler, araç bu değil mi diye. O zaman olayın ciddiyetini anlamıştım. Ağzımda sürekli diğer arkadaşlarım, 2'sini görme fırsatım oldu. Halide'm hariç... Halide'mi yoğun bakıma almışlardı. Benim ve arkadaşlarımın önemli bir şeyi yoktu, ufak kırıklarla sıyrıklarla geçirmiştik. Yaklaşık 5 günümüz böyle geçti. Halide'm için "uyanması güç" dediler, inanmadım. Yoğun bakımın önünde bekledim, uyanmadı. Hemşire artık pansuman ve ilaç vaktimin geldiğini söyleyince odaya geçmek zorunda kaldım. Erkek arkadaşım ve annemlere tembih etmiştim Halide'min ailesinin yanından ayrılmamaları için. Odaya geldiğimizde ilaçlarımı aldım, 5 dakika sadece. Bir feryat koptu, hala sesler kulağımda. Herkes bir yere koşuyor. Ben manasız etrafıma bakıyorum. Erkek arkadaşımı gördüm sonra, dizimin dibinde çöktü. O sesler ne? diye sorduğum an hala kendimden nefret ediyorum keşke sormasaydım. Yüzüme bakamadı. Kafanı kaldır diye bağırmalarım, tüm hastaneyi tüm koridorları "Halide bize şaka yapıyor" diye dolanışım. Halide'mi gördüm sonra. Suratı melek gibi gülüyordu. Tüm acıları bitmişti artık zaten onun güzelliği bu Dünya'ya çok gelirdi. Izin vermediler kalamadım yanında, sonra kendimi toplamam gerektiğini söylediler, bin tane nasihat bin tane teselli sözü. Hepsi yalan, geçmiyor. Halide'mi 21 yaşında kaybettik. Babasının koynuna koyduk. Artık O'nun inci dişleri, güzel yüzü, kahkahaları yok..
Bu konumu hem içimi dökmek için açtım hem de bazı dertlere bakarak "Rabbim çözülmeyecek acılar vermesin" demek için açtım. Hepimiz yakınıyoruz kayınvalidelerden, patronlardan, kardeşlerden, aileden, arkadaşlardan, eşten, sevgiliden. Hepimiz bir dert içindeyiz, yarınımızın ne olacağını bilmeden. Değer mi sahi bunca şeyi yük etmeye? Gidenler dönmüyor..