Hanımlar, sırf kadın olduğunuz için size farklı davranılması işinize geldiğinde nezaket olurken işinize gelmediğinde ayrımcılık oluyor. Bu ikiyüzlülüğü anlamıyorum. Eşit olmayı istemeyen sizlersiniz. Bu ataerkil düzenden ölesiye nefret ediyorum ama görüyorum ki bunu sürdüren sizlersiniz. Öfkem dinmiyor. Yaşlı, hamile veya engelli olmadığım halde sırf kadın olduğum icin bana yer verilmesini istemiyorum. Yiyip içtiğimi erkeklerin ödemesini istemiyorum. Kadın olduğum için korunup kollanmak istemiyorum. İnsan olmak istiyorum sadece. Ayrımcılık sadece düşmanca oldugu zaman sesiniz çıkıyor. Koruma bahanesiyle sizi arkaya ittiklerinde hoşunuza bile gidiyor. Nolur artık kendinize güveniniz tam olsun ya. Yapmayın. Eşitlik neden istemiyorsunuz neden bu ikiyüzlülük? Kendi sorumluluğunuzu dahi almaktan çekinip işinize gelen yerde eşit oluyorsunuz gelmeyen yerde erkek şöyle yapmalı böyle olmalı diye kınıyorsunuz.
Hak ve ozgürlükler yönünden esitlik, çalışma şartları yönunden eşitlik, siyasi esitlik, toplumsal statü olarak eştilik... Bunlar üzerine hala tartısılabiliyo olması beni zaten fazlaca üzüyo, o yüzden bu konuya hic girmek istemiyorum.
Kadın ve erkeğin fiziksel özelliklerine gelince, bu bakımından cinsiyetler arası denklik olmadığı bir gerçek.
Eşitlik ise ancak denkler arasında uygulandığı zaman adil bi sonuca götürür bizi, "adalet=eşitler arası eşitlik" dediğimiz mevzu yani.
Teoride bi sıkıntı yok gibi görünüyo mesela şu yazdıklarımda. Ama pratiğe döktüğünüzde bi sürü sapkın düsünceyi yine bu yazdıklarımla temellendirebilirsiniz ki sıkıntı tam olarak o noktada başlıyor.
Yani biri çıkıp "erkek fizyolojik yapı itibariyle daha dayanıklı oldugundan uzun bi otobüs yolculugunda kadına yer vermesi kadın lehine ayrımcılık olarak nitelendirilemez, adil olan budur" diyebilir mesela. Çok sıkıntılı bi fikir mi, çogunluk için değil.
Sonra aynı kişi çıkıp atıyorum " akşam vakti bi gasp tehlikesi karşısında erkek fizyolojik olarak güclü ve kendini savunmaya yetkin oldugu icin saldırganı kendinden uzaklastırabilir, aynı durumda kadın ise istisnalar dısında kendini ssavunamayacaktır, zarar görme ihtimali yüksektir. Hatta saldırgan onun fiziksel zayıflıgından faydalanıp hırsızlık amacını daha ileri bi noktaya tasıyabilir. Mutlak asayişin saglanması da bi utopya oldugundan koruma tedbiri olarak kadınlar akşamları yalnız başına sokağa çıkmamalıdır." diyebilir.
Ya da "kadınların mekanik becerileri ve refleksleri erkekler kadar kuvvetli olmadigından trafik guvenligi açısından kadınlar tek baslarına araba kullanmamalıdır" diyebilir.
Temellendirmenin yukarıdakinden hiçbir farkı yok, tamamen fiziksel özellikler üzerine ama bu seferkiler bi içinize sinmedi di mi?
Çünkü bu sefer adalet zayıfa bi hak vererek değil ondan bir hakkını alarak sağlanmaya çalışıldı.
Pozitif ayrımcılık dedigimiz sey iste tam olarak budur, bi alanda "güçlü" olan "zayıf" olan karşısında bi fedakarlık yapar, sonuç asla eşit değildir ama daha adildir. Ya da degildir, tartısmaya acık bi konu en nihayetinde.
Mesela hesap ya da nafaka ödeme mevzusu, maddi anlamda güçlü olanın zayıf olana destek olmasını öngören biri toplumsal biri hukuki iki kural. Her iki örnek için de "zayıf" yerine kadın "güclü" yerine erkek sözcüklerini koyanların cokluğu ise toplumsal yapı ve cinsiyetlere yüklenen rollerle tartısılabilir ancak. Sosyoloji lazım, psikoloji lazım.
Neyse yorum 50 paragraf olmadan ben kacayım. Konu hoş ama, dert degilmis gibi gorunse de aile trajedilerinin ya da bireysel cıkmazların yanında boyle konular okuyunca bi mutlu oluyorum ben, havam degisiyo.