- 22 Aralık 2014
- 957
- 652
- Konu Sahibi Life Garden
- #1
“İsm-i A’zam”, Allah’ın en yüce ismi demektir. Hadislerde Allah’ın ism-i a’zamı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celal (Allah); sonra “Rahman, Rahim, Mennan, Ehad, Samed, Hayy, Kayyum, Bedi’u’s-semavati ve’l-ard, Zu’l-celali ve’l-ikram, la ilahe illallah, la ilahe illa ente” isim ve zikirleri gelmektedir (Tirmizi, Deavat, 65; İbn Mace, Dua, 9; Darimi, Fedailü’l-Kur’an, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461; Müslim, Salatü’l-müsafirin, 258). Bu rivayetlerde de görüleceği üzere ism-i a’zam, Yüce Allah’ın isimlerinden birisidir; özel bir dua adı değildir. Dolayısıyla böyle bir dua yoktur. Ancak Rasulüllah ism-i a’zam anılarak yapılan duaların Allah katında makbul olacağını bildirmiştir. Bunlardan iki rivayet şöyledir:
“Hz. Peygamber (a.s.) bir gün camiye girdi. Bir sahabi namaz kılıyordu. Bu sahabi namazdan sonra şöyle diyerek dua etmeye başladı: Allah’ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur. (Sen), Mennansın/çok nimet verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celal ve ikram sahibisin. Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezeli ve ebedi olan, zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah’ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum. Bu duayı işiten Peygamber (s.a.s.), ‘Bu kimse, Allah’ın ism-i azam’ı ile dua etti ki ism-i azam ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir’.” (Hakim, Dua, I, 504; Ebu Ya’la, Zikir ve Dua, No:1124; Tirmizi, Deavat, 100; İbn Mace, Dua, 9; Nesai, Sehv, 58) buyururdu.
“Hz. Peygamber bir adamın; Allah’ım! Hamd sana mahsustur’, Senden başka ilah yoktur, sadece sen varsın, sen Mennansın, gökleri ve yeri yaratansın’, ‘celal ve ikram sahibisin’ isim ve niteliklerin ile istiyorum. diye dua ettiğini duydu ve; bu adam Allah’tan, O’nun yüce ismiyle (ism-i azamıyla) istedi. Allah’a ism-i azamı ile dua edildiği zaman kabul eder, bu isim ile istenildiği zaman verir.” (Hakim, Dua, I, 504; İbn Mace, Dua, 9) buyurdu.
Kaynak: Diyanet
“Hz. Peygamber (a.s.) bir gün camiye girdi. Bir sahabi namaz kılıyordu. Bu sahabi namazdan sonra şöyle diyerek dua etmeye başladı: Allah’ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur. (Sen), Mennansın/çok nimet verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celal ve ikram sahibisin. Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezeli ve ebedi olan, zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah’ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum. Bu duayı işiten Peygamber (s.a.s.), ‘Bu kimse, Allah’ın ism-i azam’ı ile dua etti ki ism-i azam ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir’.” (Hakim, Dua, I, 504; Ebu Ya’la, Zikir ve Dua, No:1124; Tirmizi, Deavat, 100; İbn Mace, Dua, 9; Nesai, Sehv, 58) buyururdu.
“Hz. Peygamber bir adamın; Allah’ım! Hamd sana mahsustur’, Senden başka ilah yoktur, sadece sen varsın, sen Mennansın, gökleri ve yeri yaratansın’, ‘celal ve ikram sahibisin’ isim ve niteliklerin ile istiyorum. diye dua ettiğini duydu ve; bu adam Allah’tan, O’nun yüce ismiyle (ism-i azamıyla) istedi. Allah’a ism-i azamı ile dua edildiği zaman kabul eder, bu isim ile istenildiği zaman verir.” (Hakim, Dua, I, 504; İbn Mace, Dua, 9) buyurdu.
Kaynak: Diyanet