Minimalist yaşam işi ile ben de bir süredir uğraşıyorum. Marie Kondo yöntemine göre önce evdeki tüm kıyafetlerin ayıklanması gerekiyordu. O kısmı hallettim. Kendimin, eşimin ve kızımım tüm kıyafetlerini ayırdık ve fazla olnaları aynı gün evden çıkardık. Giysileri ayıklamak bir haftasonunu aldı.
Sonra kitaplara geçtik. Evdeki tüm kitapları marie kondonun söylediği şekilde salonun ortasına yığdık. Kendi onur listemi belirledim. Bir daha göz atmak isteyeceklerimi ve kızımın da ilerde okumasını istediklerimi bıraktım. Gerisini koliledim ve işe getirdim. İşte dağıttım.
Evdeki tüm kullanım kılavuzlarını ve süresi dolan garanti belgelerini attım. Önemli belgeler (pasaport, evlilik cüzdanı vs) için küçük bir kutu aldım ve hepsini orda topladım. Sözleşmeler vs. için de daha büyük bir kutu alıp, hepsini içine topladım.
İlaç dolabını ayıkladım. Kullanmadığımız ve süresi dolan ilaçların tamamını attım.
Kozmetiklerimi ayıkladım. Geriye 1 krem, 1 dudak koruyucu, 1 bb krem, 2 oje, 1 aseton kaldı:)
Evde birikmiş olan tüm cam kavanozları kayınvalideme gönderdim. Misafir bekleyen yemek takımını da iş yerinde bir ablamıza hediye ettim.
Ev çok ferahladı ama daha işim bitmedi. Sen de yaptıklarını paylaşırsan birbirmizden öğrenmiş oluruz.
kitabı okumama rağmen bütün bunları son 4-5 senedir sürekli yapıyorum.
belirli aralıklarla garanti belgeleri vs ayırıyoum. garanti belgesine artık ihtiyaç duyulmuyor. fatura saklıyorum. bunun için sunum dosyam var.ona düzenli şekilde yerleştirdim. bu sunum dosyası ve hastane evraklarını vs de laptop çantası vardı evde fazla ona koydum
ilaçları ara sıra son kullanma tarihine göre ayırıyorum. 1-2 yılda bir.
kıyafet almıyorum ancak annemler vs çocuklara çok alıyor. etiketini koparmadan kaldırıyorum bazılarını. bunları da bir bahane bulup bir yere hediye götürüyorum. çocuklara ihtiyacından fazla kıyafet de evi içinde fazlalık yapıyor.
mutfak eşyalarımın tamamını kullanıyorum.
kettle vs mutfak tezgahımda hiç bir şey yok.
evde çocukların oyuncaklarının kumandaları, şarj kabloları bir kutu içerinde. akşama foto atarım.
evde ıvır zıvırları düzenli olarak atarım.
ancakkkkkkk ben attıkça eşim her gün sürekli kıyafet alır kendine.
cep telefonu aldıysa çeşit çeşit şarj aletleri alırdı. evde samsung için olan standart şarj aletlerinden bir sürü vardı dagıttım.
20 tane kadar (abartmıyorum) flash bellek var. yok bunun rengi güzel, bu cepte kolay taşınıyor, bu arabalı vs aldıkça alıyor
telefon alır bir sürü kılıf alır.
dün adam gitti iphone 7 aldı. ödemesini yaptı, telefon 10 gün sonra gelecekmiş vatana. 10 gün uyuyamaz.
evde 2 tane bozuk laptop var. ara ara açar tamir eder. birinin bozulma nedeni içini açması
bir tane iş yeri vermişti, inceliğini çok beğenip bir tane de kendi aldı. neyse evde sağlam bir tane kaldı. diğer yeniyi kardeşime gönderdim.
tatilden, otelden nefret eder, çocuk havuz istese dahi gitmez ama teknolojiye nefsi çok yenik düşer.
kendisini de hemen savunur, görsen sütten çıkmış ak kaşık. ama ben sigara içmiyorum. başkasının sigaraya verdiği parayı harcıyorum. içkim, sigaram yok der.
ben takıntı haline getirdim evden illaki bir şey atacağım. bir çorap, bir toka olur. bir şey gidecek.
insanlar bugün Allah için ne yaptın diye sorarlar kendine
ben bugün evden ne attın diye soruyorum kendime
bir süpürge, bir kilim evde oturmak istiyorum :)
dün akşam bir arkadaş geldi. ne kadar ferah sade bir evin var dedi. o arkadaş kendi süslü, evi sade birisi. çok hoşuma gitti deyip durdu.
ayırdıgım her şeyi de uydun bir şekilde dağıytıyorum. ama annem bir geliyor torbalar dolusu kıyafet, oyuncak vs.
artık almayın diye tartışma çıkıyor evde.
eşyalarım da genelde parama göre kaliteli olduğunu düşündüğüm, sade mobilyalardan. kelebek, tepe gibi markalar
benim asla tarzım değil avangard mobilyalar, tozuyla pisliğiyle ugraşamam
masalar ve konsollarımın üstü bomboş, çocuklar zaten masa tepesinde, komidin üstlerinde olduğunda daa bu yaşam kafamın rahat olmasını sağlıyor.
ortada bir bardak kaldıysa mutlaka çocuk kırar, dökülür. mutlaka bir temizlik işi çıkar. o yuzden ortada bir şey bırakmam.
bu da ev içinde sürekli koşturmaca halinde olmama neden oluyor.
çantamın içini sürekli düzeltirim, ayıklarım. çanta ben de çok severim. ancak hep aynı çanta değiştirmek çok zor geliyor.
insanlar ev hediyesi olarak genelde nevresim takımı gibi ihtiyaç alırım. bana gelen süs eşyalarını kullanmam, evimin duvarını delemem, mobilyama tarzıma uymaz. eğer bir eve akşam yemeğe, çaya davetliysek 30 tl ye pasta, tatlı alacagıma o fiyata dediğim gib inevresim alırım. ya da çocuguna bir sweet falan götürürüm ki aile zaten tüm ikramlıkları hazırlamış olur. geçen biri aradı çaya gelin dedi. esse de tek kişilik pike takımı alıp kenara koymuştum. 35 tl. onu götürdüm. tatlı alsan belki daha fazla ama işe yarar. bana gelen tablo türünden hediyelere hele gıcık oluyorum. ben ne kirada otururken, ne de kendi evimde duvar delmem
sade yaşam deyince çok hoşuma gidiyor. hemen uzun uzun yazıyorum. çevreme de anlatıyorum. örnek olsun ki bu kapitalizm tuzagına düşmeyelim :) bakıcım senin ev ne güzel gereksiz şey yok diyordu. bir gün geldi evdeki gümüşlüğü attım. oh ne güzel ferahladı. eşime de sertssesiz hanımın evi hep böyle dedim diyor.
eşyanın kölesi olmaktan çıkalım ki para biriktirelim. birbirimize hava atacağız diye hayatı kendimize zorlaştırmayalım.
artık....... susuyorum. 3 aylık konutum. öğleden sonra iş yerimin dışında olacagım. biraz yorulacagım bakalım.