- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
Kolay aslında yargılamak, dışarıdan gelen davulun sesinde, bırakın hoş bulmayı, halay bile çekebiliriz.
Çoğumuz eğitimliyiz, duyarlı ve bilgiliyiz.
Bir çocuk büyürken herkes en iyisi için uğraşır. Kimse istemez ki kötüsü olsun.
Bir yanda” ihtiyar heyetinin “(Ailenin büyükleri) tavsiyeleri, bir yanda çocuk doktorlarının önerileri, arkadaşların deneyimleri, internet anneleri, bir de kalbinizin sesi girer araya.
Büyük şehirlerin yalnız babaları, anneleriyiz aslında.
Bir tarafımız evde temizlik ve yemek yaparken, diğer yarımızla işe güce verip kendimizi, dalarız dünya telaşına. Ya öğretmenizdir, ya bankacı, hatta doktor, avukat, ev hanımı, memur...
Babalarda farklı değil aslında. Yoğun iş yaşamı, bizim babalara oranla daha bir ilgili olan babaların da belini büker. Yine de hafta sonları kurslara taşırlar çocukları, arada bir sinema, alış veriş merkezi gezilir, hatta bazen tiyatro, piknik filan…
Dener insanlar aslında en iyiyi bulmayı.
İnternetten, tavsiyeden, kitaplardan, dostlardan referanstır aslında hayat…
İstemektir mühim olan, gerçekten, kararlılıkla istemek.
Çünkü herkes yüreğinin götürdüğü yerin anahtarına sahiptir.
Yaşamak ve hep birlikte var olmak için mutlu olmak gerekir önce.
Anti depresan almadan, maddi kaygılar olmadan, birlikte ve daha güçlü…
Sen mutluysan mutludur çocuklarda, eş te, iş te…
O zaman hayatın merkezi KADIN dır aslında.
Küçücük şeylerden mutlu olan küçücük şeylerden de mutsuz.
Önce kendini sevmeli insan. Mutlu etmenin yollarını aramalı.
B 12 mi, Demir mi, Çikolata mı neyse ilacı.
Kararlı olmalı birde. Gitmeye de kalmaya da. Sevmeye de, vazgeçmeye de.
BUGÜN BİR DENEYİN İSTERSENİZ. “MUTLU OLUP, MUTLU ETMEYİ” filan değil. BUNU HEP YAPMAYI…
Çünkü hazırsınız. Hatta bir çoğunuz, bir olacak, 3 olacak, 4 olacak kadar güçlüsünüz.
DENEYİN BİR KERE… HERZAMAN, DAİMA, GENELLİKLE, HEP, SÜREKLİ, İSTİSNASIZ, “AMA OLMUYOR Kİ HER ZAMAN” ,“AMA”, “ZATEN”, i kullanmadan.
3 günlük dünyanın iliğini kemiğini mutlu mutlu keyifle geçirin.
İlahi bir güç ve kararlılıkla, kendinizi öyle bir sevin ki, öyle bir değer verin ki, kalan her şey teferruat olsun.
O zaman hayat daha kolay, daha mutlu, daha keyifli olsun.
Bardağın dolu yanını görebilen hiç susuzluk çekmez…
Bu güçle süper bir ebeveyn, arkadaş, sevgili, eş, dost, evlat, komşu olmak…
Bu bir spirütel yaşam koçluğu yazısı değil, bu hayatı hak ettiğin gibi yaşamak için oluşan butonu un yazısı. Elini başının üstüne koy ve kapat o içinde ki bezgin ruhun bedenini.
Mühim olan anlamak.
Şimdi süper bir güçle, doğal beslenen, yoğurt, kefir yapan, kutu süt almayan, tencere yemeği pişiren. Gezerken alışveriş merkezlerini değil, doğal parkları, deniz kenarını ve piknikleri tercih eden. Çocukları iki dakika sussun diye cep telefonu, tablet, oyun konsolları ile dolaşan bitmişlerden değil, onları gözlerine bakıp dertlerini hemen anlayıp çözenlerden,yanında kitap taşıyanlardan. Çocukları ile, kek pişiren, kurabiye yapan, yastık savaşı, adam asmaca oynayan, çocuğunun kan grubunu bilen, gittiği okulun adını ve öğretmenini tanıyan bir ebeveyn olmak için kendine izin vermeye geldi sıra.
Yüksek sesle “İZİN VER” kendine. “KENDİME İZİN VERİYORUM” demek özgürleşmektir.
Mutlu ettiğinde mutlu olmaya, her şeyde mutlu olacak bir yan bulmaya, 3 günlük dünyanın keyfini çıkarmaya. Sen gittiğinde arkanda güzel bir resim bırakmaya karar ver.
KENDİNE İZİN VER.
Bazen bir sayfa yazı okuyup şarj olabilir, bazen de sadece yardıma ihtiyacımız olduğunu fark ederiz. Bazen bir dostla birer fincan kahveyle, minik bebeğinizin sarılıp öpmesiyle geçer, bazen saatlerce ağlarsınız bitmez. Sadece kabul edin ve kendinize yardım edin.
Sizin yardımınıza ihtiyacı olanlar için. Kendiniz için.
Mutsuz çocuk yoktur. Mutsuz ebeveynlerin mutsuz ettikleri çocuklar vardır.
Funda Öztürk Alban
Çoğumuz eğitimliyiz, duyarlı ve bilgiliyiz.
Bir çocuk büyürken herkes en iyisi için uğraşır. Kimse istemez ki kötüsü olsun.
Bir yanda” ihtiyar heyetinin “(Ailenin büyükleri) tavsiyeleri, bir yanda çocuk doktorlarının önerileri, arkadaşların deneyimleri, internet anneleri, bir de kalbinizin sesi girer araya.
Büyük şehirlerin yalnız babaları, anneleriyiz aslında.
Bir tarafımız evde temizlik ve yemek yaparken, diğer yarımızla işe güce verip kendimizi, dalarız dünya telaşına. Ya öğretmenizdir, ya bankacı, hatta doktor, avukat, ev hanımı, memur...
Babalarda farklı değil aslında. Yoğun iş yaşamı, bizim babalara oranla daha bir ilgili olan babaların da belini büker. Yine de hafta sonları kurslara taşırlar çocukları, arada bir sinema, alış veriş merkezi gezilir, hatta bazen tiyatro, piknik filan…
Dener insanlar aslında en iyiyi bulmayı.
İnternetten, tavsiyeden, kitaplardan, dostlardan referanstır aslında hayat…
İstemektir mühim olan, gerçekten, kararlılıkla istemek.
Çünkü herkes yüreğinin götürdüğü yerin anahtarına sahiptir.
Yaşamak ve hep birlikte var olmak için mutlu olmak gerekir önce.
Anti depresan almadan, maddi kaygılar olmadan, birlikte ve daha güçlü…
Sen mutluysan mutludur çocuklarda, eş te, iş te…
O zaman hayatın merkezi KADIN dır aslında.
Küçücük şeylerden mutlu olan küçücük şeylerden de mutsuz.
Önce kendini sevmeli insan. Mutlu etmenin yollarını aramalı.
B 12 mi, Demir mi, Çikolata mı neyse ilacı.
Kararlı olmalı birde. Gitmeye de kalmaya da. Sevmeye de, vazgeçmeye de.
BUGÜN BİR DENEYİN İSTERSENİZ. “MUTLU OLUP, MUTLU ETMEYİ” filan değil. BUNU HEP YAPMAYI…
Çünkü hazırsınız. Hatta bir çoğunuz, bir olacak, 3 olacak, 4 olacak kadar güçlüsünüz.
DENEYİN BİR KERE… HERZAMAN, DAİMA, GENELLİKLE, HEP, SÜREKLİ, İSTİSNASIZ, “AMA OLMUYOR Kİ HER ZAMAN” ,“AMA”, “ZATEN”, i kullanmadan.
3 günlük dünyanın iliğini kemiğini mutlu mutlu keyifle geçirin.
İlahi bir güç ve kararlılıkla, kendinizi öyle bir sevin ki, öyle bir değer verin ki, kalan her şey teferruat olsun.
O zaman hayat daha kolay, daha mutlu, daha keyifli olsun.
Bardağın dolu yanını görebilen hiç susuzluk çekmez…
Bu güçle süper bir ebeveyn, arkadaş, sevgili, eş, dost, evlat, komşu olmak…
Bu bir spirütel yaşam koçluğu yazısı değil, bu hayatı hak ettiğin gibi yaşamak için oluşan butonu un yazısı. Elini başının üstüne koy ve kapat o içinde ki bezgin ruhun bedenini.
Mühim olan anlamak.
Şimdi süper bir güçle, doğal beslenen, yoğurt, kefir yapan, kutu süt almayan, tencere yemeği pişiren. Gezerken alışveriş merkezlerini değil, doğal parkları, deniz kenarını ve piknikleri tercih eden. Çocukları iki dakika sussun diye cep telefonu, tablet, oyun konsolları ile dolaşan bitmişlerden değil, onları gözlerine bakıp dertlerini hemen anlayıp çözenlerden,yanında kitap taşıyanlardan. Çocukları ile, kek pişiren, kurabiye yapan, yastık savaşı, adam asmaca oynayan, çocuğunun kan grubunu bilen, gittiği okulun adını ve öğretmenini tanıyan bir ebeveyn olmak için kendine izin vermeye geldi sıra.
Yüksek sesle “İZİN VER” kendine. “KENDİME İZİN VERİYORUM” demek özgürleşmektir.
Mutlu ettiğinde mutlu olmaya, her şeyde mutlu olacak bir yan bulmaya, 3 günlük dünyanın keyfini çıkarmaya. Sen gittiğinde arkanda güzel bir resim bırakmaya karar ver.
KENDİNE İZİN VER.
Bazen bir sayfa yazı okuyup şarj olabilir, bazen de sadece yardıma ihtiyacımız olduğunu fark ederiz. Bazen bir dostla birer fincan kahveyle, minik bebeğinizin sarılıp öpmesiyle geçer, bazen saatlerce ağlarsınız bitmez. Sadece kabul edin ve kendinize yardım edin.
Sizin yardımınıza ihtiyacı olanlar için. Kendiniz için.
Mutsuz çocuk yoktur. Mutsuz ebeveynlerin mutsuz ettikleri çocuklar vardır.
Funda Öztürk Alban