Ben ekranı tamamen zararsız görüyorum demiyorum fakat literatürde vurgulanan zararların çoğu pasif ve kontrolsüz ekran maruziyeti ile ilgili. Yani çocuk tek başına, uzun süre, hızlı sahne geçişleriyle ekrana maruz kalıyorsa risk artıyor. Zaten hem WHO hem de AAP bu noktaya işaret ediyor.
Benim uyguladığım ise ebeveyn eşlikli ve interaktif izleme. Güncel araştırmalar, eşlik olduğunda dil girdisi, ortak dikkat ve iletişim becerilerinde olumlu etkiler bile olabildiğini gösteriyor. Yani ekranın kendisi değil, nasıl sunulduğu belirleyici. Ayrıca “ekran” denen şey de tek bir kavram değil. Tablet ve telefon; yakın mesafe, yüksek uyarım ve dopamin etkisi nedeniyle bağımlılık açısından daha riskli kabul ediliyor. TV ise uzak mesafede, daha yavaş akışlı ve içerik kontrolü daha kolay olduğu için bambaşka bir kategori. Biz çocukken maruz kaldığımız şey buydu.
Ben mühendis olarak yetiştim, odak problemi yaşamadım. Çocukken çizgi filmlerin tamamını ezbere bilirdim. Akademik performans sadece ekrana bağlanabilecek kadar lineer bir konu değil. Gelişim çok değişkenli: çevre, dil girdisi, ebeveyn ilgisi, genetik yapı, mizac gibi çok fazla parametre var.
Bu arada kitap okuma kısmına da değinmek isterim; çocuklarda kitapla ilişki aslında okul döneminde değil, çok daha erken yaşlarda başlıyor. 0–3 yaş döneminde yapılan birlikte okuma, sesli okuma, resimleri yorumlama ve sayfaları birlikte inceleme gibi aktiviteler, okuryazarlığın ön becerilerini oluşturuyor.
Yani okula kadar beklemek değil, okul öncesinde paylaşılmış kitap deneyimi akademik başarıyı destekliyor diyebiliriz.