Orhun Kitabeleri - Bilge Kağan Abidesi - Türk Adının Geçtiği İlk Türkçe Metin

Halikarnas

DÖNDÜM
Kayıtlı Üye
24 Kasım 2008
14.247
35
3.jpg


Toplulukları ''Millet'' yapan unsur, sahip oldukları ortak tarihtir. Ortak tarih eğer yazılı ise millet olmak ve tarihe damga vurmak daha büyük bir önem ve anlam kazanır. Genellikle Çin kaynaklarına başvurularak yazılmak istenen Türk tarihi, 1837 yılında Orhun Kitabeleri'nin bulunmasıyla tarih içindeki hak ettiği yerini almıştır.Göktürkler bilindiği gibi milattan önceki asırlarda Hunlar tarafından kurulup çeşitli boylar tarafından idare edilen Asya'daki büyük bir imparatorluktur. Göktürk İmparatorluğu kağanlar tarafından idare ediliyordu. Bumin Kağan, Göktürk hakimiyeti kurduğu sene öldü ve üç oğlu sırasıyla kağanlık yaptılar. Göktürk İmparatorluğu'nun doğu kısmı 630 yılında Çin entrikaları ve devlet otoritesinin yıpranması gibi nedenler yüzünden Çin hakimiyetine geçti. Ancak İlteriş Kağan 680 yılında bu hakimiyete son verdi. İlteriş Kağan'ın Bilge Kağan adındaki oğlu, babasının ardından devletin otoritesini daha da güçlendirdi. Tarihe "Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin" olarak geçen Orhun Kitabeleri, İlteriş Kağan'ın oğlu Bilge Kağan döneminde insanlığa kazandırılmıştır.

Türk Adının Geçtiği İlk Türkçe Metin

Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin ve bilge vezir Tonyukuk'un, günümüzde Moğolistan sınırları içinde kalmış bir bölgede, Balbal denen taşlara yazdırdıkları kitabeler, Türk tarihine ışık tutan önemli vesikalardır. Bir hakanın, halkına hesap vermesi, halkın devlete, millete vazifelerinin hatırlatılması, düşmanın entrikalarına nasıl karşılık verileceği ve Türk'ün yüksek ahlak ve seciyesinin anlatıldığı bu kitabelerin bulunması, tarihçiler açısından 19. yüzyılın en önemli olayları arasında gösterilmektedir. Abidelerin birincisi olan Kültigin Abidesi'ni 732'de Bilge Kağan yaptırmıştır. İkinci abide olan Bilge Kağan abidesini, Bilge Kağan'ın ölümünden 1 yıl sonra oğlu yaptırmıştır. Üçüncü abide Tonyukuk abidesi ise, Bilge Kağan'ın kayınpederi Tonyukuk tarafından 720 yılında yaptırılmıştır. Orhun civarında, Orhun alfabesi ile yazılı başka kitabeler de bulunmuştur.

Türk Tarihinde Önemli Bir Dönem

Orhun Kitabeleri'nin bulunuşunun Türk tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Orhun harfleri ile yazılı kitabelerden Cuveyni Tarih-i Cihanküşa adlı kitapta bahsedilmektedir. Ayrıca Çin kaynaklarında da bu kitabelerden bahsedilmektedir.Orhun Kitabeleri 1899 yılında Rus araştırmacı Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Daha sonra Kültigin ve Bilge Kağan Kitabeleri olduğu anlaşılan bu kitabeler 1890 ve 1891 yılında Finlandiyalı ve Rus bilim heyetleri tarafından da incelenmiştir. Yazıtları deşifre eden Danimarkalı tarihçi Vilhelm Thomsen, kitabeleri katalog halinde dünyaya tanıtmıştır. ABD ve Japonya'dan gelen tarihçilerin yaptıkları araştırmada, aynı bölgede 6 yeni kitabe daha bulunmuştur. ABD'de çalışmalar yürüten genç bilim adamı Talat Tekin, Orhun Türkçesinin gramerinden yola çıkarak kitabelerin deşifresini son haline getirmiştir.

Kül Tigin Abidesi

Bilge Kağan tarafından kardeşi Kül Tigin adına yaptırılmıştır. Kağan olmasında önemli rol oynayan Kül Tigin'e duyduğu minnet duygularının ifadesi olarak, Bilge Kağan tarafından yaptırılan Kül Tigin Abidesi, Orhun Kitabeleri arasından en dikkat çekici olanıdır.

Oyuk bir kaide içine oturtulmuş olan Kül Tigin Abidesi, kazılardan çıkarıldığında devrilmiş durumdaydı. Rüzgara maruz kalan kısımları zamanla silinen Kül Tigin abideleri, saf olmayan mermerden yontularak yapılmıştır. Doğu cephesinin üstü kağan işareti ile, Batı cephesi ise büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi ise Türkçe kitabelerle doludur.

Abidenin civarında türbe enkazı, pek çok heykel parçaları ve abideye çıkan iki tarafı heykeller ve taşlarla dizili 4,5 km'lik bir yol bulunmaktadır. Bu heykeller arasında Kül Tigin'in başı, karısının gövdesi ve yüzünün bir kısmı bulunmuştur. Abidenin ve türbenin inşasında Türk ve Çin sanatkarlar birlikte çalışmışlardır. Yazıları Bilge Kağan'ın yeğeni Yollug Tigin yazmıştır.

Bilge Kağan Abidesi

Kül Tigin Abidesinin 1 km uzağındadır. Çince kitabenin altından Türkçe kitabe devam etmektedir. Ancak Çince kitabe tamamen silinmiştir. Bilge Kağan'ın ölümünden 1 yıl sonra oğlu tarafından yaptırılmıştır. Kitabede Bilge Kağan ve yeğeni Yollug Tigin'in sözleri yer almaktadır. Bilge Kağan Kitabesi hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. O yüzden tahribat ve silinti Bilge Kağan Kitabesinde çok fazladır. Bu abidenin etrafında yine türbe enkazı, heykeller ve balballar bulunmaktadır.

Bilge Tonyukuk Abidesi

Diğer iki abidenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş dört cepheli iki taş halindedir. İkinci taşta aşınma daha fazladır. Yazılar yukarıdan aşağı doğru yazılmıştır. Bu abideyi, İlteriş Kağan'ın isyanına katılan ve o günden Bilge Kağan devrine kadar devlet idaresinin baş yardımcısı olarak kalan, büyük devlet adamı Tonyukuk, yaşlılık döneminde bizzat diktirmiştir. Yazılı metin Tonyukuk tarafından hazırlanmıştır. Bu kitabelerden sadece Bilge Tonyukuk Kitabeleri okunabilmiş ve günümüz Türkçesine çevrilebilmiştir.

BİLGE TONYUKUK KİTABESİ

1. taş, 1. yüz. (Batı yüzü)
Bilge Tonyukuk'um. Kendim Çin ülkesinde doğdum. Türk bodunu Çin'e bağlı idi. Türk bodunu (bir) baş bulamadan Çin'den ayrıldı, (bir) baş buldu. (O) başı bırakıp Çin'e yine döndü. Teñri şöyle demiş beliğ: "Baş verdim, başını bırakıp geri döndün. Döndüğün için Teñri öldürmüştür beliğ". Türk bodunu öldü, eridi, yok oldu. Türk Sir bodununun yurdunda boy kalmadı. Uzakta, dışarıda kalmış(lar) toparlanıp yediyüz oldu(lar). İki bölüğü atlı, bir bölüğü yaya idi. Yediyüz kişiyi yöneten büyükleri şad idi. "Katıl" dedi, katılanı ben oldum:Bilge Tonyukuk... Kağan mı kılayım dedim. Düşündüm. Sıska boğa (ile), semiz boğa arkaya tekme atsalar, semiz boğa mı, sıska boğa mı attı diye bilinmez imiş deyip çokça düşündüm. Ondan sonra Teñri bilgi verdiği için, özüm, kendim kağan kıldım. Bilge Tonyukuk, Boyla Bağa Tarkan ile İlteriş kağan olunca Güney'de Çin'i, Doğu'da Kıtayn'ı, Kuzey'de Oğuz'u pek çok öldürdü. Bilgesi, çavuşu ben kendim idim. Çoğay'ın Kuzeyi'nde Kara Kumuğ'da oturur idik.*****

1. taş, 2. yüz. (Güney yüzü)Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturur idik. Bodunun boğazı tok idi. Yağımız çevrede ocak gibi iken (biz) ateş gibi idik. Öylece otururduk. Yörük Oğuzlarından tanık geldi. Tanığın sözü şöyle: "Dokuz Oğuz bodunu üzerine kağan oturdu." der. Çin yönüne Konı Paşa'yı göndermiş. Kıtayn yönüne Toñra Esim'i göndermiş. Söz böyle: "Azıcık Türk bodunu yürüyor imiş. Kağanı alp imiş. Danışmanı bilgili imiş. O iki kişi var olursa seni (de), Çin'i (de) öldürecek derim. Doğu'da Kıtayn'ı öldürecek derim. Beni, Oğuz'u öldürecek derim. Çin Güney'den yana değsin, Kıtayn Doğu'dan yana değsin, ben Kuzey'den yana değeyim. Türk Sir bodunu yerinde dursun. (Onun) ilerlemesi dahi dursun, (onu) yok edelim derim.". O sözü işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Ondan ötürü kağanıma açıldım. Şöyle açıldım:"Çin, Oğuz, Kıtayn, bu üçü birleşirse biz kala kalacağız. Kendi içi dışarıdan tutulmuş gibiyiz. Yufka gücündekinin delinmesi ucuz imiş. İnce gücündekini kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi çetin imiş. İnce yoğun olsa kırmak çetin imiş. Doğu'da Kıyayn'dan, Güney'de Çin'den, Batı'da Batılı'lardan, Kuzey'de Oğuz'dan iki üç bin erimiz gelecek var mı ki? Böyle konuştum. Kağanım, ben Bilge Tonyukuk konuştuk. (Kağan) Konuştuğumu işiti verdi. Gönlünce yönlendir dedi. Kök Öñ'ü aşıp Ötüken Ormanı'na yöneldim. İnig Köklük (denilen yer)'ün Toğul (denilen yer)'da Oğuz geldi. Eri üç bin imiş. Biz iki bin erdik. Savaştık. Teñri öyle istedi dağıttık. Irmağa düştü. Dağıttıklarımız yolda yine öldü hep. Ondan sonra Oğuz'un tümü (bize katılmak için) geldi. Getirdim bütün Türk bodunu'nu Ötüken Yeri'ne... Ben kendim Bilge Tonyukuk Ötüken Yer'e konmuş diye işitip Güney'deki bodun, Batı'daki, Kuzey'deki, Doğu'daki bodun (bize katılmak için) geldi.*****


1. taş, 3. yüz. (Doğu yüzü)İki bin erdik biz. İki ordu(muz) oldu. Türk bodunu kılındığından, Türk Kağanı oturduğundan beri Şantuñ kentine, Taluy ırmağına ulaşmış yok imiş. Kağanıma söyleyip ordu ilettim. Şantuñ kentine, Taluy ırmağına değdirdim. Yirmi üç kenti kırdı. Usu yıprandı. Otağda yatıp kalırdı. Çin kağanı yağımız idi. On Ok kağanı yağımız idi. Dahası Kırkız'ın güçlü kağanı yağımız oldu. O üç kağan sözleşip "Altun ormanı üstünde buluşalım" demiş. Öyle anlaşmışlar. "Doğu'da Türk Kağanı'na saldıralım" demiş. "Ona doğru saldırmazsak nice ne eder o bizi...Kağanı alp imiş. Danışmanı bilge imiş. Nice ne edip kesinlikle öldürecektir. Üçümüz birleşip sü salalım. Onu yok kılalım." demiş. Türgiş Kağanı öyle demiş. "Benim bodunun oraya ulaşır." demiş."Türk bodunu yine karışıktır." demiş. "Oğuz'u yine sıkıntıdadır." demiş. O sözü işitince gece yine uyuyasım gelmez idi. Oturasım gelmez idi. Orada düşündüm. İlk Kırgız'a salmamız iyi olur dedim. Kögmen'in yolu bir imiş, (ama) kapalı imiş diye işitip bu yolu yürür isek yaramıyacak dedim. ..... kılavuz istedim. Çölüg İz eri buldum. Kendim az yerim, onu beslerim ..... imiş. Bir at yolu imiş. Onun (ile) gitmiş. Ona söyleyip bir atlı gitmiş diye o yolu yürürsek iyi olur dedim. Düşündüm. Kağanıma

*****

1. taş, 4. yüz. (Kuzey yüzü)Söyledim. Ordu yürüttüm. "Attan in" dedim. Aktermil'i geçince yorgalattım. At üstüne bindirerek karı söktüm. Yukarıya at yedekleyip yaya... ağaç(lara) tutunarak çıkarttım. Öndeki er geçince ... Ibrık (ırmağı)'ı aştık. Yobul (dağı)'u indik. On gecede yanındaki Tuğ'un berisine vardık. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalan Kağan "koşturu verin" demiş,"Anı suyuna varalım"... O suyun yanına vardık. Aş yemeğe attan indirdik. At(lar)ı iyice dinlendirdik. Gündüz de gece de koşturup vardık. Kırgız'ı uykuda bastık. Süngüyle açtık. Ka(ğa)nı, ordusu derlenmiş. Savaştık, sançtık. Ka(ğa)nını öldürdük. Kağan'a Kırkız bodunu tutsak oldu, baş eğdi. Geri döndük. Kögmen ormanına beri geldik. Kırkız'dan döndük. Türgiş kağanın(ın yanın)dan gözcü geldi. Sözü şöyle: "Doğu'dan kağana doğru ordu yürütelim demiş. Yürütmezsek o bizi [(ki) kağanı alp imiş, danışmanı bilge imiş] ne çağda, nerede olsa bizi kesin öldürür demiş. Türgiş kağanı dışarılamış" dedi. "On Ok bodunu eksiksiz dışarılamış" der. Çin ordusu (da) var imiş. O söz(ler)ü işitince kağanım: "Ben eve geri döneyim" dedi. Katun yok olmuş idi. "Onu yoğlatayım" dedi. "Ordu gönderin" dedi. "Altun ormanında oturun" dedi. "Sü başı İnel Kağan, Tarduş Şad gitsin(ler)" dedi. Bilge Tonyukuk'a, bana söyledi."Bu orduyu yönelt" dedi. "Buyruğunu gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim" dedi. "Gelirse yiğitçe toparlanır, gelmezse dilini sözünü alır oturursunuz" dedi. Altun ormanında oturduk. Üç çaşıt geldi. Sözleri bir: "Kağan ordu çıkardı. On Ok ordusu eksiksiz çıktı" der(ler). "Yarış ovasında buluşalım" demişler. O sözü işitince Kağan'a o söz(ler)i ilettim. Kağan'dan (bu) söze karşılık geldi. "Oturun" diye demiş. "Öncüyü, gözcüyü iyice vur. Baskın yaptırtma" demiş. Bög (kapağan) Kağan bana öyle söylemiş. Apa Tarkan'a içre (gizli) söz göndermiş: "Bilge Tonyukuk korkar, o kendisi o yanılır. Ordu yürütelim derse onamayın". O sözü işitince ordu yürüttüm. Altun ormanını yol aramadan aştım. İrtiş ırmağını geçitsiz yerinden geçtik. Gece de gittik. Bolçu'ya tan atmadan değdik (ulaştık).


--------------------------------------------------------------------------------

2.taş, 1. yüz. (Batı yüzü)Ulak getirdiler. Sözü şöyle: "Yarış ovasında on tümen er toplandı" der. O sözü işitince beğlerin hepsi "Dönelim, arı uslu olmak iyidir" dediler. Ben şöyle derim; ben Bilge Tonyukuk: "Altun ormanını aşıp geldik, İrtiş ırmağını geçip geldik. Gelmiş(ler)i alp dedi, duymadı. Teñri, Umay, Iduk Yer Su bası verdi beliğ. Niye kaçıyoruz? Çok diye niye korkuyoruz? Azız diye neden (kendimizi) aşağılayalım. Akın edelim" dedim. Akın ettik. Yayıldık. İkinci (kez) çok geldi(ler). Yanar gibi kızıp geldi(ler). Savaştık. Bizim iki üç katımız artık idi(ler). Tañrı bağışladığı için, çok(turlar) diye biz korkmadık, savaştık. Tarduş Şadar'a kadar yayıldık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, şadını orada öldürüldü. Elli kadar er tuttuk. O aynı gece bodununa bilgi gönderdik. O sözü işitip On Ok beğleri, bodunu hep geldi, baş eğdi. Gelen beğlerini, bodununu eğitip, düzenlettim. Az bir bodun kaçmış idi. On Ok ordusunu yolladım. Biz de ordu saldık. Anı'ya erdik. Yinçü Irmağı'nı geçip Tinsi Oğlu denilen kutsal Ek dağına erdirdim.*****

2. taş, 2. yüz. (Güney yüzü)Temirkapı'ya doğru eriştik. Oradan döndük. İnelkapı'ya, ....up dağa Tezik, Tokursın'(a)? oradan, Yirük'i aşıp başlayarak Ardak bodunu hep geldi, o gün (içinde) değdi. Türk bodunu Demirkapı'ya, Tinsi Oğlu Tinsi Oğlu denilen dağa ulaşmışlığı yok imiş. O yere de ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için kızıl altun, ak gümüş, kızıl uduz?, gerit? kazancı uğraştırmadan getirdi.İlteriş Kağan bilgesi .... 5- İli için Çin ile onyedi (kez) savaştı. Kıtayn ile yedi (kez) savaştı. Oğuz ile beş (kez) savaştı. Bun(lar)da danışmanı yine ben kendim idim. Danıştığı yine ben kendim idim. İlteriş Kağan öldü. Türk Bögi (Kapağan) Kağan'a, Türk Bilge Kağan'a

*****

2. taş, 3. yüz. (Doğu yüzü)Kapağan Kağan yirmiyedi yaşında .... idi. Kapağan Kağan oturdu. Gece uyumadı, Gündüz oturmadı. Kızıl altun (para) döktü, ak gümüş (para) döktü. İşi, gücü ona kendim verdim. Uzaklara öncü(leri) ben gönderdim. Savunmayı, gözleme yerlerini kendim büyüttüm. Yağıya bağırdığımda, kaçırır idim. Kağanımla (birlikte) savaştık. Teñri bağışladı(ğı için) bu Türk bodunu'na pusatlı yağıyı yaklaştırtmadım. Damgalı atı yürüttürmedim. İlteriş Kağan kazanmasaydı ve de ben kendim kazanmasaydı il yine, budun yine yok olacak idi. Kazandığı için ve de kendim kazandığım için il yine il, bodun yine bodun oldu. Kendim yaşlı oldum, ulu oldum. Hangi yerde kağanlı boduna.......... böylesi var ise ne sıkıntısı var olur imiş........... Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.*****

2. taş, 4. yüz. (Kuzey yüzü)İlteriş Kağan kazanmasaydı, yok olsa idi, ben kendim Bilge Tonyukuk kazanmasaydım, ben yok olsa idim, Kapağan Kağan'ın Türk Sir bodun'u yerinde boy da, bodun da, kişi de yok olacak idi. İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığımız için, Kapağan Kağan'ın Türk
Sir bodun'unun yürümesi bundandır. Türk Bilge Kağan'ı, Türk Sir bodun'unu, Oğuz bodun'unu besleyip oturuyor.

Kitabeler Korunmalı

Kitabelerde son yıllarda yapılan araştırmalarda büyük bir yıpranma olduğu gözlemlenmiştir. Nitekim kitabeler bulundukları yerde hiçbir muhafaza tedbiri olmadan, açık havada bırakıldıkları takdirde, yıpranmaya devam edecektir. Mevsimler ve gece ile gündüz arasındaki şiddetli ısı farklılıkları, kum ve kar fırtınaları, ayrıca insanlar ile hayvanların tahribatı abidelerin ömrünü oldukça azaltmıştır. Arkeologlar ise Orhun Kitabeleri'nin bir an önce kapalı bir alana alınması gerektiği görüşünde birleşmektedir. Ancak bölgeye gelen turistleri göz önünde bulunduran Moğolistan yetkilileri Orhun Kitabeleri'nin kapalı alana alınması fikrine sıcak bakmamaktadırlar. Türkiye'nin girişimleri sonucunda son yıllarda Orhun Kitabeleri'ni koruma altına alan Moğolistan yetkilileri, insanlık tarihinin en muhteşem kalıntılarının çevre düzenlemesini yapmaya başlamıştır.


Orhun Kitabeleri Restore Ediliyor

Moğolistan Cumhurbaşkanı Natsagin Bagabandi, 1998 yılının Mart ayındaki Türkiye ziyareti sırasında, Orhun Kitabeleri'nin restorasyonu için hazırlanan anlaşmaya imza atmıştı. Devlet Bakanı Abdulhaluk Çay, geçtiğimiz Temmuz ayında Moğolistan'a giderek "Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi"ni yerinde inceledi. Restorasyon projesi kapsamında geçen yıl Moğolistan'a 37 bilim adamı gönderildiğini anımsatan Abdulhaluk Çay, Orhun Abideleri'ne ilişkin taşların koruma altına alındığını bildirdi. Bakan Çay şunları kaydetti:"Daha evvel bu taşlar üzerinde Japonlar çalışmış ve tahribatlar oluşturmuştu. Ekibimiz tarafından, Japonların yaptığı bu tahribatlarının izalesine çalışıldı ve büyük ölçüde de bu taşlar tedavi edildi. Daha uzun süre o coğrafyada varlığını devam ettirecek hale getirildi."Bakan Çay, proje kapsamında yer alan Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk abidelerinden oluşan Göktürk Abideleri'nde yürütülen projenin, Türkiye'nin yurt dışında gerçekleştirmiş olduğu en büyük arkeolojik çalışma olduğunu bildirdi. Çay, "Proje tamamlandığında Türk tarihinin yeniden yazılacağını söyleyebilirim" dedi. "Orhun Abideleri" diye tanınan sütun kitabeler,Türk yazısının en eski örnekleridir.

MOĞOLİSTAN'DA BİLGE KAĞAN'IN HAZİNESİ BULUNDU!

Orhun Kitabeleri'nden sonra, Türk tarihini birinci elden aydınlatacak en önemli tarihi miras Moğolistan'da gün yüzüne çıkarıldı. "Bilge Kağan'ın hazinesi" adı verilen, 4.000 parça altın ve gümüş eşya, Bilge Kağan külliyesinde yapılan kazılarda ortaya çıkarıldı. Göktürk hükümdarı Bilge Kağan'a ait olan, 1890'dan bu yana Moğolistan'da yapılan sayısız kazı ile aranan hazineyi Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nın (TİKA) görevlendirdiği Türk arkeologlar buldu. ABD'den Japonya'ya Rusya'dan Kanada'ya hatta Danimarka'ya kadar pek çok arkeolog 110 yıldır bu hazinenin peşindeydi.TİKA'dan sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay, Moğolistan'da yürütülen "Türk Anıtları Projesi" kapsamında çıkarılan ve Bilge Kağan'a ait olduğu anlaşılan kıymetli eserlerden oluşan toplu hazineyi tanıttı. Bakan Çay, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nda (TİKA) düzenlediği basın toplantısında,"'Bilge Kağan Hazinesi"ne ilişkin bilgi verdi. Projenin 1995'te 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Moğolistan'a yaptığı resmi ziyaretin ardından hayata geçirildiğini hatırlatan Bakan Çay, son 2 yılda çalışmaların hız kazandığını ifade etti. Devlet Bakanı Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay, projede 35 Türk ve 11 Moğol bilim adamından oluşan 46 kişilik bilim heyetinin görev aldığını vurgulayarak, çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: "Bölgenin coğrafi koşulları sebebiyle, özellikle kış ayının erken gelmesi ve uzun sürmesi, kazıların genellikle Temmuz ve Ağustos ayına sirayet etmesine sebebiyet verdi. O bakımdan, kazılarımızı mecburen bu 2 ay içerisinde yapmak zorundaydık. Bilge Kağan ve Kül Tigin Anıtı'nın bulunduğu bölgede 9 tane daha anonim mezar vardır. Bu anonim mezarların ancak birisinde kazı yapabildik. Tonyukuk'un mezarının bulunduğu bölgede ise 1 tane anonim mezar vardır. Baklava dilimi şeklindeki mezar taşlarının olduğu bu bölgede, inşaallah gelecek sene de kazıya devam edilecektir. Bilge Kağan ve Kül Tigin anıtlarındaki kazılarda önceliği Bilge Kağan'a verdik. Bu, gelecek sene bitecektir ve Kül Tigin'e başlanacaktır. Bilge Kağan'ın parçalanmış olan üç parçalı kitabesi kazı ekibimiz tarafından birleştirilmiştir. 735 tarihinde dikilen bu anıtı bu sene itibarıyla tekrar diktik ve açılışını yaptık" dedi.
Ağustos 2001'de başlayan kazılarda ortaya çıkarılan 2 bin 800 parça civarında gümüş ve altın eşyanın bir sandık içinde bulunduğunu kaydeden Bakan Çay, "Bölgeden en son ulaşan bilgi, bunların tamamının 4 bin parça olduğu şeklindedir, çalışmalarımız halen devam ediyor" dedi.


ALINTI
 
OS-05.JPG


BıLGE KAĞAN

Babası Göktürk Devleti’ni yeniden kuran ılteriş Kutlug Kağan, annesi ılbilge Hatun’dur. 8 yaşında babasını yitiren Bilge, 24 yıl boyunca Göktürk Devleti kağanlığı yapan amcası Kapağan Kağan’ın elinde büyüdü. Bilge Kağan, amcası öldüğünde yerine geçen oğlu ınal’ı devirerek 32 yaşında Göktürk Devleti’nin başına geçti. Devletin yönetimini ele alan Bilge’nin ilk işi iyi bir yönetim oluşturmak oldu. Bunun için, ordunun başına 31 yaşındaki kardeşi Kül Tegin’i, vezirliğe de Tonyukuk’u getirdi.

Bilge Kağan’ın en büyük hayali milletini yerleşik hayata geçirip onları şehirlerde oturtmak idi. Ama buna vezir Tonyukuk karşı çıkarak, “Türkler, Çinlilerin yüzde biri kadar bile değildiler. Su ve otlak peşindedirler. Avcılık yaparlar. Belli bir yerleri yoktur ve savaşçıdırlar. Kendilerini güçlü görünce, orduları yürütürler. Güçsüz bulunca kaçarlar ve gizlenirler. Çinlilerin sayı üstünlüklerini böylece etkisiz kılarlar. Türkleri surlarla çevrili bir kentte toplarsanız ve bir kez Çin’e yenilirseniz, onların tutsağı olursunuz ” dedi. Bilge Kağan, bir dönem de Türkler arasında Budizm’i yaymak hevesine kapıldı. Tapınaklar yaparak Türkleri Budist yapmak arzusunu taşıdı. Vezir Tonyukuk, bu düşünceye de karşı çıkarak, Budizm’in insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğrattığını, kuvvet ve savaşçılık yolunun bu olmadığını, eğer Türk milletinin yaşaması isteniyorsa bu din ve tapınakların ülkeye sokulmaması gerektiğini söyledi.

Bilge Kağan, çok itibar ettiği Veziri Tonyukuk’un tavsiyelerine uyarak, aklından geçen bu planları yapmadı. Bilge Kağan döneminde Göktürk Devleti’nin sınırları Çin’in Şan-Tung ovasından, ıç Asya’da Karaşar bölgesine, kuzeyde Bayırku sahasından Ani ırmağı havalisi ve Batı Demir Kapı’ya (Ceyhun Irmağı’nın yakınında Semerkant-Belh yolu üzerinde) kadar ulaştı. Önce veziri Tonyukuk’u sonra kardeşi Kül Tegin’i kaybeden Bilge Kağan’ı, Çinlilerle işbirliği yapan bakanı Buyrak Cor zehirledi. Yatağında hasta yatarken, kendisini zehirleten bakan ve yardımcısını öldürten Bilge Kağan, 25 Kasım 734’de öldü.

Bilge Kağan’ın cenazesi 22 Haziran 735 tarihinde büyük bir törenle defnedildi.
 
X