- 12 Temmuz 2006
- 35.043
- 30.457
- 61
İlk hafta Ak Parti- CHP seçeneğinin etkisiyle piyasalar fena değildi. Bu koalisyon özellikle ekonomi cephesinden güçlü bir destek alıyor. Çünkü büyük koalisyonun siyasi istikrarı sağlama, reformları yapma, dış politikada etkili olma gücü ve ihtimali yüksek. Piyasaların bize söylediği, büyük koalisyona büyük umut bağlayacakları ve önemli bir kredi açacaklarıdır.
13 yıllık tek parti iktidarına son veren seçimlerin ardından bir hafta geçti. İlk haftanın finansal piyasalardaki bilançosu hafif sayılır. Bunda ortaya atılan AK Parti-CHP büyük koalisyonu seçeneğinin etkisi olduğunu düşünüyoruz. Bu koalisyon özellikle ekonomi cephesinden güçlü bir destek alıyor. Çünkü adı üstünde büyük koalisyonun siyasi istikrarı sağlama, reformları yapma, dış politikada etkili olma gücü ve ihtimali yüksektir. Şimdilik kimse oyunbozanlık rolüne düşmek istemeyeceği için, ortaya abartılı gibi görünüm çıkıyor. Hükümet kurma çalışmaları başladığında ise gerçeklerle yüz yüze kalınacak. Ancak piyasaların bize söylediği net bir şey var. O da büyük koalisyona büyük umut bağlayacakları ve önemli bir kredi açacaklarıdır.
Bunun bir sonucudur ki, Türkiye finansal piyasalarının, 13 yıl sonra karşı karşıya kalınan koalisyon hükümetini davul zurnayla karşılamasa da, çok negatif fiyatlamadığıdır.
Gelişmelerin en iyi yansıtıcısı olarak dövizden başlayalım. Seçimlerin öncesi cuma günü döviz sepetinin değeri 2.8094 idi. Seçim sonrası ilk gün pazartesi sepet bazında döviz 2.9619’la rekora çıktı ve yüzde 5.4’e kadar yükseldi. Gün içinde başlayan geri gelmeler sonraki günlerde de sürdü ve haftayı döviz sepeti 2.8848’den kapattı. İlk günkü yüzde 5.4’lük artış sonraki günlerde yüzde 2.7’lik düşüşe döndü. Döviz sepetinde bir haftada 8 kuruşluk veya yüzde 2.7’lik artış meydana geldi.
- Borsa ilk gün yüzde 8.1’e varan düşüşle açıldı. Ardından toparlanma haftanın sonuna kadar devam etti. Pazartesi günü endeks 75.268 ile en düşük düzeyine indikten sonra cuma kapanışta 80.533’e çıktı ve 4 günlük artışı yüzde 7’yi buldu. Cumadan cumaya ise yüzde 1.7’lik kayıp söz konusu ki, bu borsa için önemsenmeyecek düzeyde.
- Hazine faizleri de en sert tepkiyi en başta verdi. 2 yıllık gösterge faiz yüzde 9.90’dan yüzde 10.43’e, 10 yıllık faiz de yüzde 9.32’den 9.99’a kadar yükseldi. Haftayı ise 2 yıllık yüzde 9.97’den, 10 yıllık da yüzde 9.40’tan kapattı.Haftalık bazda biri 7 baz, diğeri 8 baz puan arttı. En az tepkiyi faizlerin verdiği söylenebilir.
- Bundan sonra ilk etapta koalisyon görüşmeleri, koalisyon hükümeti ihtimalleri, eğer ortaya bir hükümet çıkıyorsa hangi partiler arasında olacağı, nasıl bir program hazırlanacağı, kimlerin bakan olacağı piyasalar için önemli olacak. Ardından elbette ilk icraatlar heyecan yaratacak. Büyük koalisyonun etkisi de hitap ettiği kitle de büyük olacak. Büyük hedefler koyarsa, reformlar hızla gündeme gelirse ve seçim mümkün olduğunca ötelenir veya zamanına bırakılırsa piyasalar tarafından çok pozitif biçimde fiyatlanır. Piyasalar büyük koalisyona büyük kredi açar. Küçük koalisyona da küçük.
- Ancak koalisyon görüşmeleri ve pazarlıkları uzayabilir, anlaşmazlıkla bitebilir de. İhtimali nedir kestirilemez ama koalisyonun kurulması mümkün olmadığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “seçimlerin tekrarlanması” gerekebilir. Bu da ekonomi için zaman kaybı ve piyasalar için de önemli bir stres kaynağıdır.
KÜRESEL FAIZLERDE UZUN VADELI DÜŞÜŞ TAMAM, SIRA ÇIKIŞTAKüresel faizler uzun vadeli düşüş trendini tamamladı gibi görünüyor. 1980’lerden gelen uzun vadeli trendde faizler en düşük düzeylerini geçtiğimiz dönemde gördü. ABD faizleri 2012 ortasında yüzde 1.3810’la dibe indi. Bundan sonraki yönü de yukarıya doğru. Çünkü FED faiz artıracak. Almanya’da 10 yıllık faiz 5 baz puana kadar indi. Bir daha aynı düzeye düşmesi istisnai bir durum oluşturur.
KÜRESEL FAİZLER ÇIKACAK DA, BUNUN SERT Mİ YAVAŞ MI OLACAĞI BELİRLEYİCİ
Türkiye’de finansal piyasaların yakın vadede seyrini yurtiçi siyasi gelişmelerin yanında küresel piyasaların seyri de belirleyecektir. Burada da asıl hareket faizlerden geliyor.
- Küresel çapta faizler yükselmesine yükselecek de, bunun sert mi ya da yumuşak mı yükseleceği belirleyici olacak.Sert faiz yükselişleri en başta finansal tarafta bazı iflasları, zararları beraberinde getirecek ve finansal istikrarı bozacak. Bozulan finansal istikrar ekonomik toparlanmayı da vuracak. Faiz artışının ilerleyen aşamaları ise bizzat ekonomik toparlanmanın önünde en büyük engellerden biri olacak.
- Bu nedenle faiz artışının yumuşak olanı, sindire sindire yoluna devam edeni, iflaslara, büyük ve altından kalkılamayacak zararlara yol açmayanı, öngörülebileni, şok etkisi yaratmayanı makbuldür.
- Özellikle Alman 10 yıllık hazine faizlerinin seyri şok bir artış görüntüsü veriyor. Kırılma ABD hazine faizleri ile birlikte 17 Nisan’da başladı. O tarihte Alman 10 yıllığı yüzde 0.049, yani 4.9 baz puandı. Aradan 2 ay bile geçmedi, 10 Haziran’da yüzde 1.059’a çıktı. Artış oranı tam olarak 21.6 kat. 4.9 baz puan, 105.9 baz puana çıktı. O düzeylerden Alman kâğıdı alanlar şimdi büyük zararlar içindedir. İstikrarsızlığı yaratacak olan da budur.
- Yine ABD 10 yıllık tahvil faizleri 17 Nisan’da yüzde 1.8440’tan 11 Haziran’da yüzde 2.50’ye çıktı. Buradaki hız çok daha düşük ama yine de 2 aya sığan yüzde 35’lik bir değişim söz konusu. Vade 10 yıl. 2 ay önce alınan kâğıdın bugünkü zararı üçte bir düzeyinde. Aslında biz tahvilleri sabit getirili diye tanımlarız. Bu tanımlama bir tarafıyla doğrudur. Alınan kâğıt vade sonuna kadar bekleyecekse faizi sabittir, getirisi bellidir, değişmez. Amavadesi gelmeden satmaya kalktığınızda bu tür fiyat değişimleri sonunda yandı gülüm keten helva. Hisse senetlerinden bile daha oynak ve zararlı olabiliyor.
- ABD’de faizlerin artmasında FED’in eylül ayında ilk faiz artırımına gideceği beklentisi bulunuyor. Bu gerçekleşme ihtimali yüksek bir beklenti ve faizleri yükseltici yönde etkileyecek. Almanya’da ise deflasyon tehlikesi atlatıldı ve son açıklanan veriyle pozitif büyümeye geçildi. Bir daha eski faiz oranlarına inilemeyeceği tahmini tahvil piyasasının likiditesini ciddi biçimde azaltıyor ve faizi yükseltiyor.
- Faizlerin negatif olmaması, pozitif olması ekonomilerin de lehine. Artışın arkasında zaten ekonomik gelişmeler var. Ancak herkesin çıkarı faizlerin yavaş artmasında yatıyor. Hızlı faiz artışları önümüzdeki dönemin en önemli risklerinden biri. Türkiye için de öyle.
haberturk.com
13 yıllık tek parti iktidarına son veren seçimlerin ardından bir hafta geçti. İlk haftanın finansal piyasalardaki bilançosu hafif sayılır. Bunda ortaya atılan AK Parti-CHP büyük koalisyonu seçeneğinin etkisi olduğunu düşünüyoruz. Bu koalisyon özellikle ekonomi cephesinden güçlü bir destek alıyor. Çünkü adı üstünde büyük koalisyonun siyasi istikrarı sağlama, reformları yapma, dış politikada etkili olma gücü ve ihtimali yüksektir. Şimdilik kimse oyunbozanlık rolüne düşmek istemeyeceği için, ortaya abartılı gibi görünüm çıkıyor. Hükümet kurma çalışmaları başladığında ise gerçeklerle yüz yüze kalınacak. Ancak piyasaların bize söylediği net bir şey var. O da büyük koalisyona büyük umut bağlayacakları ve önemli bir kredi açacaklarıdır.
Bunun bir sonucudur ki, Türkiye finansal piyasalarının, 13 yıl sonra karşı karşıya kalınan koalisyon hükümetini davul zurnayla karşılamasa da, çok negatif fiyatlamadığıdır.
Gelişmelerin en iyi yansıtıcısı olarak dövizden başlayalım. Seçimlerin öncesi cuma günü döviz sepetinin değeri 2.8094 idi. Seçim sonrası ilk gün pazartesi sepet bazında döviz 2.9619’la rekora çıktı ve yüzde 5.4’e kadar yükseldi. Gün içinde başlayan geri gelmeler sonraki günlerde de sürdü ve haftayı döviz sepeti 2.8848’den kapattı. İlk günkü yüzde 5.4’lük artış sonraki günlerde yüzde 2.7’lik düşüşe döndü. Döviz sepetinde bir haftada 8 kuruşluk veya yüzde 2.7’lik artış meydana geldi.
- Borsa ilk gün yüzde 8.1’e varan düşüşle açıldı. Ardından toparlanma haftanın sonuna kadar devam etti. Pazartesi günü endeks 75.268 ile en düşük düzeyine indikten sonra cuma kapanışta 80.533’e çıktı ve 4 günlük artışı yüzde 7’yi buldu. Cumadan cumaya ise yüzde 1.7’lik kayıp söz konusu ki, bu borsa için önemsenmeyecek düzeyde.
- Hazine faizleri de en sert tepkiyi en başta verdi. 2 yıllık gösterge faiz yüzde 9.90’dan yüzde 10.43’e, 10 yıllık faiz de yüzde 9.32’den 9.99’a kadar yükseldi. Haftayı ise 2 yıllık yüzde 9.97’den, 10 yıllık da yüzde 9.40’tan kapattı.Haftalık bazda biri 7 baz, diğeri 8 baz puan arttı. En az tepkiyi faizlerin verdiği söylenebilir.
- Bundan sonra ilk etapta koalisyon görüşmeleri, koalisyon hükümeti ihtimalleri, eğer ortaya bir hükümet çıkıyorsa hangi partiler arasında olacağı, nasıl bir program hazırlanacağı, kimlerin bakan olacağı piyasalar için önemli olacak. Ardından elbette ilk icraatlar heyecan yaratacak. Büyük koalisyonun etkisi de hitap ettiği kitle de büyük olacak. Büyük hedefler koyarsa, reformlar hızla gündeme gelirse ve seçim mümkün olduğunca ötelenir veya zamanına bırakılırsa piyasalar tarafından çok pozitif biçimde fiyatlanır. Piyasalar büyük koalisyona büyük kredi açar. Küçük koalisyona da küçük.
- Ancak koalisyon görüşmeleri ve pazarlıkları uzayabilir, anlaşmazlıkla bitebilir de. İhtimali nedir kestirilemez ama koalisyonun kurulması mümkün olmadığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “seçimlerin tekrarlanması” gerekebilir. Bu da ekonomi için zaman kaybı ve piyasalar için de önemli bir stres kaynağıdır.
KÜRESEL FAIZLERDE UZUN VADELI DÜŞÜŞ TAMAM, SIRA ÇIKIŞTAKüresel faizler uzun vadeli düşüş trendini tamamladı gibi görünüyor. 1980’lerden gelen uzun vadeli trendde faizler en düşük düzeylerini geçtiğimiz dönemde gördü. ABD faizleri 2012 ortasında yüzde 1.3810’la dibe indi. Bundan sonraki yönü de yukarıya doğru. Çünkü FED faiz artıracak. Almanya’da 10 yıllık faiz 5 baz puana kadar indi. Bir daha aynı düzeye düşmesi istisnai bir durum oluşturur.
KÜRESEL FAİZLER ÇIKACAK DA, BUNUN SERT Mİ YAVAŞ MI OLACAĞI BELİRLEYİCİ
Türkiye’de finansal piyasaların yakın vadede seyrini yurtiçi siyasi gelişmelerin yanında küresel piyasaların seyri de belirleyecektir. Burada da asıl hareket faizlerden geliyor.
- Küresel çapta faizler yükselmesine yükselecek de, bunun sert mi ya da yumuşak mı yükseleceği belirleyici olacak.Sert faiz yükselişleri en başta finansal tarafta bazı iflasları, zararları beraberinde getirecek ve finansal istikrarı bozacak. Bozulan finansal istikrar ekonomik toparlanmayı da vuracak. Faiz artışının ilerleyen aşamaları ise bizzat ekonomik toparlanmanın önünde en büyük engellerden biri olacak.
- Bu nedenle faiz artışının yumuşak olanı, sindire sindire yoluna devam edeni, iflaslara, büyük ve altından kalkılamayacak zararlara yol açmayanı, öngörülebileni, şok etkisi yaratmayanı makbuldür.
- Özellikle Alman 10 yıllık hazine faizlerinin seyri şok bir artış görüntüsü veriyor. Kırılma ABD hazine faizleri ile birlikte 17 Nisan’da başladı. O tarihte Alman 10 yıllığı yüzde 0.049, yani 4.9 baz puandı. Aradan 2 ay bile geçmedi, 10 Haziran’da yüzde 1.059’a çıktı. Artış oranı tam olarak 21.6 kat. 4.9 baz puan, 105.9 baz puana çıktı. O düzeylerden Alman kâğıdı alanlar şimdi büyük zararlar içindedir. İstikrarsızlığı yaratacak olan da budur.
- Yine ABD 10 yıllık tahvil faizleri 17 Nisan’da yüzde 1.8440’tan 11 Haziran’da yüzde 2.50’ye çıktı. Buradaki hız çok daha düşük ama yine de 2 aya sığan yüzde 35’lik bir değişim söz konusu. Vade 10 yıl. 2 ay önce alınan kâğıdın bugünkü zararı üçte bir düzeyinde. Aslında biz tahvilleri sabit getirili diye tanımlarız. Bu tanımlama bir tarafıyla doğrudur. Alınan kâğıt vade sonuna kadar bekleyecekse faizi sabittir, getirisi bellidir, değişmez. Amavadesi gelmeden satmaya kalktığınızda bu tür fiyat değişimleri sonunda yandı gülüm keten helva. Hisse senetlerinden bile daha oynak ve zararlı olabiliyor.
- ABD’de faizlerin artmasında FED’in eylül ayında ilk faiz artırımına gideceği beklentisi bulunuyor. Bu gerçekleşme ihtimali yüksek bir beklenti ve faizleri yükseltici yönde etkileyecek. Almanya’da ise deflasyon tehlikesi atlatıldı ve son açıklanan veriyle pozitif büyümeye geçildi. Bir daha eski faiz oranlarına inilemeyeceği tahmini tahvil piyasasının likiditesini ciddi biçimde azaltıyor ve faizi yükseltiyor.
- Faizlerin negatif olmaması, pozitif olması ekonomilerin de lehine. Artışın arkasında zaten ekonomik gelişmeler var. Ancak herkesin çıkarı faizlerin yavaş artmasında yatıyor. Hızlı faiz artışları önümüzdeki dönemin en önemli risklerinden biri. Türkiye için de öyle.
haberturk.com