Sizce insanların büyük bir yüzdesi şımarma potansiyeline sahip midir?

Değerli Serra20, tecrübelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Yazınızı okuduktan sonra biraz düşündüm de, acaba 'kaba, hoyrat' insanlardan mümkün mertebe uzak kalmaya çalışırken de hata yapıyor olabilir miyiz peki sizce? Yani tabi ki, kimseye illa ki bir şey aşılamak, kimseyi kendi doğrularımıza getirmek zorunda değiliz, ki getirmemeliyiz de bence. Bireyler farklılıklarıyla güzeldir benim için. Ancak toplumsal bazda olması gereken normlar da yok mudur 'Nezaket' gibi. Biz 'Nezaket' alanından geri çekilirsek 'Kabalık, hoyratlık' daha güçlenmez mi? Tabi ki her şeye etki katsayımız olması mümkün değil ancak direkt mesela o kişinin yüzüne 'Bu kabalık düzeyi özel yaşamda bile tolere edilebilecek bir durum değilken iş hayatında asla tahammül gösterilmek zorunda değil' deseydiniz, bir şey değişir miydi sizce? Geriye dönüp baktığınızda bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yalnızlığı herkes sevmeli, bundan keyif duymalı bence de. Ne güzel aile bireylerinizle de mutluymuşsunuz, Allah daim etsin. Ancak yine de soyutlamaya gidilmemeli, arkadaşlığa/dostluğa ihtiyaç vardır, onun da yeri ayrıdır, diye düşünüyorum.
Demek istediğiniz bu söylemler çok cirkinn lütfen böyle konuşmayın arkadaşlar diyerek uyarmam gerekliudiyse maalesef alan razı veren razı idi.bende karşılarında ucuz bir tiyatro izler gibiydim.
Yani bayan onlara "geç şu tarafa yoksa ben carparim dedikçe karşı taraf (evli bayandan 10 yaş büyük , yada bekar yaşıt erkek,bayan)yokbya çarp diye sırıtarak ağız dalaşı yapıyorlardı.bazen çok ciddiye binebiliyirdu.cidden çok tuhaf bir yerdi...
Ama komşuluk ilişkileri dede basariki olamadım.bilemiyorum.hep arayan soran organizasyon yapan bennoldum.ben elimi eteğimi cekincede anında unutuldum....
Şimdilerde de inanın gücüm kalmadı insanlarla arkadaşlık yapmaya onları anlamaya çalışmaya halbuki hasretim iki laf edip muhabbet etmeye fikir alamaya,geçmiş,gelecek konuşmaya.ama olmaykncada olmuyorrrr🥺
 
"Her kim olursa olsun" gibi bir genelleme yapılamaz tabii.

Sağlam arkadaşlıklarımda, ne kadar samimi olsak da bozmayan örnekleri görüyorum.
Konunuz, geçtiğimiz aylarda sebepsiz hediyeleştiğim bir çocukluk arkadaşımı getirdi aklıma, kendisiyle ara ara konuşur görüşürüz ve ne kadar samimi, mütevazi vb de davransam aynı telden cevabını alırım naif efendi bir kızdır.

Saksı boyama yapıyorum, bir gün "Ne çizimi yapsam?" diye düşünürken, hiç çizgi dizi karakteri denemediğimi fark ettim. Vaktinde sevdiğim çizgi dizileri zihnimde taradım derken aklıma bu arkadaşımla birlikte izleyip muhabbetini edip durduğumuz, çocukken çizme denemeleri yaptığımız Sailor Moon animesi geldi ve saksıya Usagi ile kedisini yaparken "Bunu kesinlikle X'e hediye etmeliyim" diye içimden geçirdim.

Biten saksının fotosunu alıp çizimlerimi paylaştığım insta hesabıma eklememle birlikte arkadaşım X'ten ilk beğeni ve yorum geldi "Yokuss harika olmuşş <3" . Ertesi gün, bekletmeden içine çiçeğini koydurup iş yerinde ziyaret ettim ve hediyesini verdim. Yani özel bir gün gerekmiyor o arkadaşıma hediye vermem için, güzel hatıralarımızı anmam yetiyor, karşılık da beklememiştim içimden öyle gelmişti.

Aradan 1 ay geçmedi, kendisi hobi olarak amigurumi bebekleri örüyor, oğlum için çok tatlı bir zürafa örmüş hediyeye hediye verdi oğluma. Yapmayabilirdi de, o da hediyemi cevapsız bırakmak istememiş, el emeği hediyeme, yine el emeği bir hediye ile karşılık vermek istemiş.

Yani herkes için böyle değil bu işler, değer bileni de var ve bu yüzden onların yeri ayrı arkadaşlar.
Hep zarif, mütevazi, kibar bir kızdı, hala daha öyledir; değil bu yönünden domine etmek/sınır tanımamak, saygımı ve sevgimi kazanmıştır.
 
Son düzenleme:
Değerli Serra20, umarım en kısa zamanda hasretinizi giderip çok güzel muhabbetler edeceğiniz bir süreç içerisinde olursunuz. Komşuluk profilindeki insanlara takıldım biraz; aklıma diğer üyelere de sormak istediğim başka bir soru geldi. 'Sürekli organizasyonu yapan kişi' olması meselesi. Evet bu bence de sürekli siz bu roldeyseniz çok yıpratıcı olur, bilemiyorum yanlış mı düşünüyorum ama bence köklü arkadaşlıkları/dostlukları baltalayan en büyük nedenlerden biri bu olabiliyor bazen. Hesap tutmak değil bu, kesinlikle yanlış anlaşılmak istemem. 3-4 kez arayıp, organizasyon yaptığım da olur, ancak bir geri çekilirsiniz (ki o an çok ciddi bir probleminiz vardır ekseri) telefonlarınız çalmaz olur. Diğer üyelerin görüşlerini de merak ediyorum bu konuda. Siz 'organizasyon planlama' konusunda ne düşünüyorsunuz? Ara ara kendinizi geri çekip 'Acaba ben onun için ne ifade ediyorum' gibi bir test planınız oluyor mu?
 
Alintilasaniz daha rahat görürdüm ben size 3 4 yorum yazdım konuya iliskin, yazim dilinize ithafen de son mesajimda düşüncemi belirttim.

Ve nedense benim yazdiklarimi yargılama olarak algilayarak cevap verme geregi duymuşsunuz ama önceki mesajlarıma bakarsanız size tavsiyelerde bulunarak hayatımda yasadiklarimdan da örnekler verdim. Bana aciklama yapmak zorunda degilsiniz elbette, zan altinda birakmaya da çalışmadım öyle algilamis olmaniza da saygım var ama bunu karşılıklı tartismaya dökmeye gerek yok.

Uslubunuzu da begenmistim ayrica, ilk mesajımda da yazdım. Yani alay etmedim öyle bir imada da bulunmadim, böyle dusunmeniz yine sizin oyle algilamanizdan kaynakli. Sadece ağır bir üslup kullanmaniz sosyal hayatta sizi zora sokabilir dedim ki bu da yargilama değil, bana ve diger arkadaslara yansıyani dile dökmeydi.

Tavsiye olarak tulay hanimi ben de soyleyecektim ama yazilmis; Beyhan Budak, Serhat Yabancıyı da takip edebilirsiniz.

Diğer sorduklarınıza gelirsek, bir insana hep aynı özen gösterilebilir mi bilemiyorum. Insaniz ve psikolojimiz hep aynı cizgide olmayabilir. Bir de her gecen gun degisiyoruz, hep aynı yerde takılı kalamayiz ya da aynı bakis acisinda olamayız. Ben hep ayniydim diyen ya kendine bir sey katmamistir ya da değiştiğinin farkında değildir. Benim icin cocuklugumdan beri arkadaşlık iliskileri hep önemli olmuştur, kolay kolay silip atamam. Ama bir arkadaşlığı bitirdiysem gercekten bitmesi gerekiyordur, belki artik aynı frekansta degilizdir ya da belki de birbirimize iyi gelmiyoruzdur.

Bir de bir insan benim ona verdiğim degeri vermiyorsa gözlemlerim, bir kez hata yaparsa susarim ikinci kez aynı seyi hoslanmadigimi bile bile yaparsa uyaririm en sonunda da net bir dille kızar tepkimi koyar ve bitiririm. Çünkü ben sabrimin son noktasına kadar cabalayan biriyimdir. O son nokta da benim tukendigimi hissettiğim ve en cok üzüldüğüm/hayal.kirikligi yaşadığım safhadir.

Insan iliskilerinde kırmak/dökmek kolaydır, yapici olmak zordur. Is hayatinda bile bir vatandaş gelir benim.isimi hallet diye atar gider yapar, ona bile eger mesgulsem buyrun oturun şu işimi halledip hemen sizinle ilgileneceğim diyerek sakinlestirmeye çalışırım. Bu konuda vatandastan da is arkadaslarimdan da olumlu tepkiler aldım hep.
Yani sonuc olarak insan iliskileri de kisiye goredir aslında. Kimi kestirip.atmayi sever kimi sabretmeyi. Bu duruma ve kisiye göre değişir.
Ama bu sorular ve verdigim cevaplar şımarıklıkla tam olarak.alakali değildir.
Belki şu sekilde bir bag kurulabilir, bir insan caba göstermedigi bir seyin degerini bilmez. Yani kolay elde edilenin degeri de zor elde edilen seyler kadar fazla olmayabilir denebilir.
 
Son düzenleme:
"Her kim olursa olsun" gibi bir genelleme yapılamaz tabii.

Sağlam arkadaşlıklarımda, ne kadar samimi olsak da bozmayan örnekleri görüyorum.
Konunuz, geçtiğimiz aylarda sebepsiz hediyeleştiğim bir çocukluk arkadaşımı getirdi aklıma, kendisiyle ara ara konuşur görüşürüz ve ne kadar samimi, mütevazi vb de davransam aynı telden cevabını alırım naif efendi bir kızdır.

Saksı boyama yapıyorum, bir gün "Ne çizimi yapsam?" diye düşünürken, hiç çizgi dizi karakteri denemediğimi fark ettim. Vaktinde sevdiğim çizgi dizileri zihnimde taradım derken aklıma bu arkadaşımla birlikte izleyip muhabbetini edip durduğumuz, çocukken çizme denemeleri yaptığımız Sailor Moon animesi geldi ve saksıya Usagi ile kedisini yaparken "Bunu kesinlikle X'e hediye etmeliyim" diye içimden geçirdim.

Biten saksının fotosunu alıp çizimlerimi paylaştığım insta hesabıma eklememle birlikte arkadaşım X'ten ilk beğeni ve yorum geldi "Yokuss harika olmuşş <3" . Ertesi gün, bekletmeden içine çiçeğini koydurup iş yerinde ziyaret ettim ve hediyesini verdim. Yani özel bir gün gerekmiyor o arkadaşıma hediye vermem için, güzel hatıralarımızı anmam yetiyor, karşılık da beklememiştim içimden öyle gelmişti.

Aradan 1 ay geçmedi, kendisi hobi olarak amigurumi bebekleri örüyor, oğlum için çok tatlı bir zürafa örmüş hediyeye hediye verdi oğluma. Yapmayabilirdi de, o da hediyemi cevapsız bırakmak istememiş, el emeği hediyeme, yine el emeği bir hediye ile karşılık vermek istemiş.

Yani herkes için böyle değil bu işler, değer bileni de var ve bu yüzden onların yeri ayrı arkadaşlar.
Hep zarif, mütevazi, kibar bir kızdı, hala daha öyledir; değil bu yönünden domine etmek/sınır tanımamak, saygımı ve sevgimi kazanmıştır.
Yaaaa ne güzel bir dostluk 😍 yazinizi okurken ilkokul.arkadaslarim geldi aklima
Biz de yilda 1 kez görüşüyoruz 6 7 yildir (gerçi en son iki sene once gorusebildik sonra da pandemi girdi zaten)
Ve ne zaman bulussak sanki dün ayrılmışız gibi kakara kikiri sohbete dalarız 😍 Allah herkese böyle arkadaslar nasip.etsin
 
Bence kibar ve naif olmakla “needy” görünmek arasında fark var. Needy’den kastım “aciz,muhtaç” gibi görünmek. Bazı insanlar çok fazla karşı taraf odaklı yaşıyorlar ve bu da onları sıkıcı hale getiriyor. Ben biriyle arkadaşlık kuruyorsam karşılıklı paylaşımlarda bulunmak, onun fikirlerinden de faydalanabilmek ve karakterini görmek isterim. Sürekli olumlu, hiç tartışmayan, hep gereksiz alttan alan biri beni geliştirmez aksine geriye götürür. Hatta bazen karşı tarafla tartışma yaşamak, onun hayatında yaptığı hatalara da şahit olabilmek ilişkilerimizi pekiştirir. Yani işin özü “doğal ve spontane” olabilmekten geçiyor. Arkadaş ortamında bazen dan diye bir espri yapmak, dobra yorumlarda bulunabilmek ve özümüzü yansıtmak bizi daha sevilir hale getirir. Yoksa kimse karşımdaki bana kaba davransın, sövüp sapanlansın istemez, böyle insanlardan hoşlanmazlar.
 
Bence kibar ve naif olmakla “needy” görünmek arasında fark var. Needy’den kastım “aciz,muhtaç” gibi görünmek. Bazı insanlar çok fazla karşı taraf odaklı yaşıyorlar ve bu da onları sıkıcı hale getiriyor. Ben biriyle arkadaşlık kuruyorsam karşılıklı paylaşımlarda bulunmak, onun fikirlerinden de faydalanabilmek ve karakterini görmek isterim. Sürekli olumlu, hiç tartışmayan, hep gereksiz alttan alan biri beni geliştirmez aksine geriye götürür. Hatta bazen karşı tarafla tartışma yaşamak, onun hayatında yaptığı hatalara da şahit olabilmek ilişkilerimizi pekiştirir. Yani işin özü “doğal ve spontane” olabilmekten geçiyor. Arkadaş ortamında bazen dan diye bir espri yapmak, dobra yorumlarda bulunabilmek ve özümüzü yansıtmak bizi daha sevilir hale getirir. Yoksa kimse karşımdaki bana kaba davransın, sövüp sapanlansın istemez, böyle insanlardan hoşlanmazlar.
Sevgili Cileklivanilinn; konuyu güzel ve önemli bir noktaya çektiğiniz için teşekkür ederim. İşte ben o gerekliyse (Tabi ki her zaman gerekli değil, olmamalı da zaten) tartışmaya açık olan, gereksiz alttan almayan (tabi ki bunu naifçe yaparak, sınırlarımı çizerek, biraz empatiye nazikçe davet ederek), hatalarımı olduğu gibi sunup paylaşan biriyim ilişkilerimde, ben de bundan keyif alıyorum, bu samimiyettir bence de. İnsanların (İşte buradaki kasıt o gizli egolarını geç farkettiğimiz samimi arkadaşlar oluyor belki de) o kendilerinin her daim en güzel yansımalarını sunarken, sizinle paylaşımlarında otosansür uygulamaya başladıklarını farkettiğinizde, bir geri çekilip düşünmeye başlıyorsunuz sanırım.
 
Değerli hemcinslerim, geçmişte de elbette bu hususta bazı önemli kazanımlarda bulunmakla beraber özellikle son bir iki yıldır periyodik olarak yaşadığım (ya da maruz kalmak daha doğru bir ifade biçimi olabilir) bazı olaylar nedeniyle (ve bu olaylar nezdinde bir de geçmişteki olayları hatırlayıp bir puzzle tamamlama operasyonuna girişince) aklımı birkaç haftadır meşgul eden bazı soru işaretleri oluştu. Bu hafta bu minvalde bir konu açıp açmamayı düşünürken arkadaşlık/dostluk ilişkileri konusunda benzer eksende birçok topik açıldığını görüp o konularda yazdım. Ancak belki tam hedef nokta atışında irdeleyemememiz kaynaklı olası durumları daha iyi analiz edebilmek adına konu açma ihtiyacı hissettim sizin değerli görüşlerinizi almak adına. Size muğlak ifadeler sunmamak adına biraz daha net olmayı deneyeyim: Konuyu genel olarak insan ilişkileri kaynaklı soruyorum (Özel ilişkiler değil öncelikli hedefim ancak elbette o husustaki önemli tecrübelerinizi, görüşlerinizi de paylaşabilirsiniz, önceliğimin bu olmamasının nedeni ikili ilişkilerde zaten bir tarafın naifliğinin diğer tarafça sömürü alanı olarak görülmesi ekseri, bu alanda sanırım bu realiteyi benimsemem kaynaklı bir önyargı, bu çok da hedef alanımda olan bir alan olmadığı için, ancak başka üyelerimizin de faydalanması adına bu konudaki görüşlerin de paylaşılmasını desteklerim elbette). Genel anlamda insan ilişkileri derken özellikle dostluk ilişkilerini kastediyorum (Aile, işyeri ilişkileri vs de olabilir, aslında her üyemiz kendince konuyu genişletip zenginleştirebilir ve bu durum beni sadece memnun eder). Son bir haftadır okuduğum dostluk konusundaki yanılgılarla ilgili mesajların da tesiri altında kaldım sanırım biraz, zaten benim de sorgulama alanıma girmişti. İnsan seçememek konusuna düşük bir yüzdeyle katılabilirim elbette düşük bir yüzde çünkü ben dahil kaç yaşındaki üyelerimiz de (çoğunlukla orta yaş kesimi ekseri) benzer sorunlarla muhatap olmak zorunda kalmış sanırım. Değerli hemcinslerim, spesifik sorum şu aslında: Karşısındakine her zaman naif, saygılı, insanları olduğu gibi kabul eden ve onların hayatında olması için daha çok itina gösterip emek veren insanlar sizce bu durumları eninde sonunda yaşamaya mecbur mu bırakılıyor? Belki 5, belki 20 yıl sonra? Mütevazilik, hayatınızdaki kişiler için emek vermeye çalışmak artık günümüzde demode kavramlar mı? Bu naif ve hatırşinas tavırlarımız sizce karşımızdakileri şımarma eğilimine mi sevkediyor? Sizce insanlar uygun koşullar ve zemin temin edildiği takdirde her kim olursa olsun şımarma eğilimine sahip midir? Hatalı olunan yanlar sizce nelerdir? Siz bu hususta neler düşünüyorsunuz? Değerli görüşlerinizin hepsini merak ediyorum. Saygıyla ve sağlıkla...
Bence ikili ilişkilerdeki genel anlamdaki sorun . Naiflik ve aşırı fedakarlık sonucu şımarmaktan ziyade .Maalesef günümüz ilişkilerinin büyük bir çocuğunluğunun menfaate dayalı olması .Eskidendi o çıkarsız vefaya dayalı dostluklar ,arkadaşlıklar .Şimdi tüketim toplumu ve hızlı dönen bir çarkın içinde sıkışmış bizler .Her şeyi hızlıca tükettiğimiz gibi insani ilişkilerimizide hızlıca tüketiyoruz .Etrafımdaki insanların diyaloglarına uzaktan baktığımda .En belirgin olarak gördüğüm şu ki ,o bunu aldı bizde şunu alcaz .Filanca şu model araba aldı şöyle şöyle ev aldı .Çocukları şöyle okuyor şöyle model bilgisayar almışlar .Ya da kocası tek taş aldı benimki beş taş alacak hep bir sidik yarıştırma .Tabi bu konular bahsi geçen x kişi olmadığında dönen dedikodu ritüelleri .Fakat yüz yüze gelince canım cicim .Şimdi böyle bir ilişkiler yumağında samimiyeti,vefayı beklemek ne kadar yanlışsa .İnsanların büyük çoğunluğundan da verilen özverinin kıymetinin, bilinmesini beklemekte ne yazıkki mümkün değil .Ben artık yaşadığım tecrübelere binaen asosyal biri oldum çünkü sağa dönsem yalan sola dönsem çıkar menfaat .Konuyla bağlantılı olarak söyleyebileceğim diğer bir konuda aşırı mütevazilik ve naiflik karşı tarafın egosunu kabartmaktan başka bir şeye yaramıyor günümüzde .
 
Değerli Mune Mune , değerlendirme yapmak için yeterli derecede görüş aldım. Konum kapatılabilir. Teşekkür ederim.
 
Biraz önce başka konuya da yazdığım gibi. Maalesef mütevazı ve naif davrandıkça kişiler değişse de karşı taraf genelde ezik olarak görüyor ve sizi önemsemiyor. Maalesef ülkemizde durum bu. Pek çok arkadaşlık ilişkimde yaşadım. Ve artık anladım ki sorun ben de fazla değer veriyorum. Karşı taraf kendini nimetten sayıyor zamanla buna ne yapsam ses etmez diyor. İşte bende de sabır dolunca arkama bile bakmadan giderim. Doğrusu ölçülü davranmak aldığın kadar vermek. Tahtaravalli misali dengede kalmak. Geç oldu ama artık böyleyim.
 
X