- 6 Aralık 2014
- 336
- 227
- Konu Sahibi Son Pismanlik
- #1
Yalnız mısınız? Yanlız mı?
Daha bu yazıyı yazmaya başlar başlamaz; başlığı atar atmaz bilgisayarım kelimenin altına hemen çekiyor kırmızı çizgiyi… Ben de biliyorum ve de görüyorum bu yazım yanlışını ama yanlış yazarak anlatmak istediğim şey başka ve asıl ben bunu düşünüyorum.
Yalnız olmakla ilgili dillere pelesenk olmuş tabirler var; mesela biri kalabalık içinde yalnız olmak, bir diğeri kimsesizlik, bir diğeri ise iletişim kurma becerilerinin kısıtlılığı nedeniyle kişinin yalnız kalması… Peki ya yanlı yaklaşımlar nedeniyle yalnız bırakılmak, yanlızlığa itilmek işte bu nokta da ben bu yazım yanlışını yapmak istiyor ve buna da yanlızlık diyorum… ve bilgisayarım yine ısrarla bu yanlış diyerek kelimenin altını çiziyor.
İşte yanlızlık bence böyle başlıyor, birileri sizi inatla ve ısrarla kendi pencerelerinden değerlendirip, inat ve ısrarla yanlı olan yorumlarla ve bakışlarla değerlendiriyor, başta kendileri olmak üzere diğer tarafı tutuyor ve sizi yanlızlaştırıyor. Bu satırları okurken ise pek çoğunuz en son bunu kendisine kimin yaptığını hatırlıyor ya da belki de bunu kendisine sürekli yapan insan ve insanlardan gittikçe uzaklaşıyor ve hatta belki de onlardan nefret ediyor.
Ne kadar üzücü ki bütün bunlara sebep olan kişiler yanlı tavırlarıyla yaşamaya devam ediyor ve hatta sık sık artık hemen herkesin ağzında ki çiğnemekten çürümüş sakız misali gezdirdiği ‘empati’ kavramından bahsediyorlar. Empati ki bu coğrafya da yüzyıllar önce Anadolu ermişleri ve düşünürleri tarafından defalarca anlatılmış ama yine de bir türlü kavratılamamış bir kavram. Neden mi? herkes nalıncı keseri gibi empatisini de kendine yontuyor da ondan… ve yine ne kadar yazık ki yanlı tavırlar nedeniyle köşelerine itilmiş olanlar, özellikle y kuşağı adıyla anılan yeni kuşak tarafından ‘ezik’ vb. etiketlerle daha da yalnızlaştırılıyorlar. Çocuk anne babasının aynasıdır ilkesinden hareketle anne babalarının durumunun da çok farksız olduğunu düşünürsek, bu durum hiç de garip olmasa gerek.
Neden mi böyle olduk, koskocaman bir tüketim toplumu üretimi iyice azaltılmış, tüketmeye güdülenmiş bir pazar olarak ruhlarımızı maddelere, metalara sattık ve insan denen canlıyı maddesi, yani sahip olduklarıyla tanımlar olduk da ondan… Arabası, evi, ve hatta bence çok komik ki kullandığı sözde akıllı telefonuyla insanları beğenir, sever ve takdir eder olduk. Metayı yaşamayanları, bizimle aynı maddeyi tüketmeyenleri ise hafife alır olduk. Peki ya yeni ve ya da üst modeli çıkmış diye kuyruklara girdiğimiz o cihazların ve de diğer metaların üreticileri bizler için ne yaptılar. İzlediğimiz televizyon showlarının ve dizilerinin içine ürün adı altında yerleştirmeye devam ettiler. Tabi ki bu arada tabiri caiz ise bize de sağlam bir yerleştirdiler ki bu ürünleri, artık o ürünlerin bağımlısı olduk. Gözümüzü bu tüketim kalemlerinin ekranlarından ayırdığımızda, ayırabildiğimiz de ise hepimiz için çok geç olacak.
Şöyle bir durun ve kendinize bakın; adını sık sık duyduğunuz o bir kaç kullanımda bağımlılık yapan o uyuşturuculardan ne farkı var, gerekli gereksiz kullandığınız söz de akıllı telefonlarınızın. Tabi ki de itiraf etmek çok zor ve de hep zor olacak. sizler de tıpkı o uyuşturucu bağımlısı gençler gibi yanlızlığınızdan sığındınız ve bu yanlılığın yarattığı yalnızlıktan bir türlü kurtulamıyorsunuz.
Olsun, eninde sonunda tüketilecek insanlık adına birileri yine ve yeni senaryolar yazmaya devam edecek… ta ki siz kendi senaryonuzu kendiniz yazmaya başlayana dek…
Yanlı olmayan sevenlerinizin çok olması dileğiyle…
Psikolog Dr. Murat SARISOY
Daha bu yazıyı yazmaya başlar başlamaz; başlığı atar atmaz bilgisayarım kelimenin altına hemen çekiyor kırmızı çizgiyi… Ben de biliyorum ve de görüyorum bu yazım yanlışını ama yanlış yazarak anlatmak istediğim şey başka ve asıl ben bunu düşünüyorum.
Yalnız olmakla ilgili dillere pelesenk olmuş tabirler var; mesela biri kalabalık içinde yalnız olmak, bir diğeri kimsesizlik, bir diğeri ise iletişim kurma becerilerinin kısıtlılığı nedeniyle kişinin yalnız kalması… Peki ya yanlı yaklaşımlar nedeniyle yalnız bırakılmak, yanlızlığa itilmek işte bu nokta da ben bu yazım yanlışını yapmak istiyor ve buna da yanlızlık diyorum… ve bilgisayarım yine ısrarla bu yanlış diyerek kelimenin altını çiziyor.
İşte yanlızlık bence böyle başlıyor, birileri sizi inatla ve ısrarla kendi pencerelerinden değerlendirip, inat ve ısrarla yanlı olan yorumlarla ve bakışlarla değerlendiriyor, başta kendileri olmak üzere diğer tarafı tutuyor ve sizi yanlızlaştırıyor. Bu satırları okurken ise pek çoğunuz en son bunu kendisine kimin yaptığını hatırlıyor ya da belki de bunu kendisine sürekli yapan insan ve insanlardan gittikçe uzaklaşıyor ve hatta belki de onlardan nefret ediyor.
Ne kadar üzücü ki bütün bunlara sebep olan kişiler yanlı tavırlarıyla yaşamaya devam ediyor ve hatta sık sık artık hemen herkesin ağzında ki çiğnemekten çürümüş sakız misali gezdirdiği ‘empati’ kavramından bahsediyorlar. Empati ki bu coğrafya da yüzyıllar önce Anadolu ermişleri ve düşünürleri tarafından defalarca anlatılmış ama yine de bir türlü kavratılamamış bir kavram. Neden mi? herkes nalıncı keseri gibi empatisini de kendine yontuyor da ondan… ve yine ne kadar yazık ki yanlı tavırlar nedeniyle köşelerine itilmiş olanlar, özellikle y kuşağı adıyla anılan yeni kuşak tarafından ‘ezik’ vb. etiketlerle daha da yalnızlaştırılıyorlar. Çocuk anne babasının aynasıdır ilkesinden hareketle anne babalarının durumunun da çok farksız olduğunu düşünürsek, bu durum hiç de garip olmasa gerek.
Neden mi böyle olduk, koskocaman bir tüketim toplumu üretimi iyice azaltılmış, tüketmeye güdülenmiş bir pazar olarak ruhlarımızı maddelere, metalara sattık ve insan denen canlıyı maddesi, yani sahip olduklarıyla tanımlar olduk da ondan… Arabası, evi, ve hatta bence çok komik ki kullandığı sözde akıllı telefonuyla insanları beğenir, sever ve takdir eder olduk. Metayı yaşamayanları, bizimle aynı maddeyi tüketmeyenleri ise hafife alır olduk. Peki ya yeni ve ya da üst modeli çıkmış diye kuyruklara girdiğimiz o cihazların ve de diğer metaların üreticileri bizler için ne yaptılar. İzlediğimiz televizyon showlarının ve dizilerinin içine ürün adı altında yerleştirmeye devam ettiler. Tabi ki bu arada tabiri caiz ise bize de sağlam bir yerleştirdiler ki bu ürünleri, artık o ürünlerin bağımlısı olduk. Gözümüzü bu tüketim kalemlerinin ekranlarından ayırdığımızda, ayırabildiğimiz de ise hepimiz için çok geç olacak.
Şöyle bir durun ve kendinize bakın; adını sık sık duyduğunuz o bir kaç kullanımda bağımlılık yapan o uyuşturuculardan ne farkı var, gerekli gereksiz kullandığınız söz de akıllı telefonlarınızın. Tabi ki de itiraf etmek çok zor ve de hep zor olacak. sizler de tıpkı o uyuşturucu bağımlısı gençler gibi yanlızlığınızdan sığındınız ve bu yanlılığın yarattığı yalnızlıktan bir türlü kurtulamıyorsunuz.
Olsun, eninde sonunda tüketilecek insanlık adına birileri yine ve yeni senaryolar yazmaya devam edecek… ta ki siz kendi senaryonuzu kendiniz yazmaya başlayana dek…
Yanlı olmayan sevenlerinizin çok olması dileğiyle…
Psikolog Dr. Murat SARISOY